yemek – Cennetin Bahçesi https://www.cennetinbahcesi.com Dini Paylaşım Sitesi Mon, 14 Oct 2019 05:15:07 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.0.9 110917297 Tavuk yemek https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/14/tavuk-yemek/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/14/tavuk-yemek/#respond Mon, 14 Oct 2019 05:15:07 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=6096

Sual: Tavuk yemlerine kan karıştırıldığı söyleniyor. Bu yemi yiyen tavukları yemek caiz midir?
CEVAP
Dinimizde görmeden kati yargı vermek caiz olmaz. Görerek yada adil bir Müslümanın söylemesiyle anlaşılır. Fakat sorup araştırmak gerekmez. Bir kısmına hile yapıldığı görülünce, öteki hepsine de hile yapıldığı kati olarak söylenemez. Bir tavuğun necaset yediği kati olarak bilinince, o tavuk üç gün ayrı bir yere konur. Bu üç gün zarfında tavuğun içindeki necaset kimyevi değişikliğe uğrar. Üç gün sonrasında o tavuğu yemek helal olur.

Şarap da sirke olunca temiz olur. Domuz yağı dâhil, necasetli yağlar, sabun yapılınca temiz olur. Tüm kimyevi değişmeler böyledir. (Redd-ül-muhtar, S. Ebediyye)

Sual: Tüylerinin kolay yolunması için kesilen tavuklar sıcak suya bırakılıyor. Bu şekilde tavukları yemek caiz midir?
CEVAP
Yarılmadan, kaynar suya konursa necis olur. Yenmesi haram olur. Eğer, karnı yarılıp içi yıkanıp temizlendikten sonrasında, kaynar suya konursa, tüylerine necaset bulaşmamışsa, yenmesi helal olur. (Ebüssüud Efendi Fetvası)

Kaynamayan sıcak suda bırakılan içi boşaltılmamış tavuğun, yalnız derisi necis olur, bu şekilde bir tavuğun içini boşalttıktan sonrasında, üç kez soğuk suyla yıkanınca her yeri temiz olur. İşkembe de bu şekilde 3 kez yıkanınca temiz olur. (Redd-ül-muhtar)

Iyi mi kesildiği, iyi mi haşlandığı, necis olduğu kati olarak bilinmezse yenmesi günah olmaz. (Eşbah)

Sual: Duyduğuma nazaran, bazı kesim yerlerinde, bıçaklara besmele yazdırmışlar onlarla kesiyorlarmış. Bazı yerlerde de, makineye besmele yazmışlar. Bazı yerlerde de sabah bir kere besmele çekmek yeter deniyormuş. Bu şekilde kesilen tavuk ve öteki hayvanlar yenir mi?
CEVAP
Tüm din kitaplarında her hayvan için ayrı besmele çekilmesinin gerektiği bildiriliyor.

Evcil hayvanla yabani hayvanların kesimi farklıdır.

Avcı, tavşana, kekliğe tabanca atarken, ava tazıyı [av köpeğini] salarken, kekliğe, bıldırcına şahini gönderirken besmele çekmekle o hayvan dine uygun kesilmiş sayılır. Fakat bir tavuğa besmeleyle kurşun atılsa o hayvan yenmez; zira tavuğu tutup kesme imkânı vardır.

Büyük çiftliklerde binlerce tavuk aynı anda kesilecekse, her tavuk kesim yerine konunca besmele çekmek gerekir. Sonrasında makinenin düğmesine basarken de bir besmele çekilse kifayet eder. Şu sebeple her biri besmeleyle konulmuştur.

Sual: Burada tavukları ağızlarına bıçak sokarak beyinlerini parçalayıp öldürüyorlar. Bu şekilde kesilen tavukları yemek caiz olur mu?
CEVAP
Bahsettiğiniz şekilde kesilen tavukları Müslümanların yemesi caiz olmaz. (Tahtavi)

Sual: Tahlil için kan alırken ölen tavuğu yemek caiz mi?
CEVAP
Hayır.

Sual: Leş olarak ölmüş tavuktan çıkan yumurta yenir mi?
CEVAP
Yenir.

Sual: Tavuk benzer biçimde kümes hayvanlarını kestikten sonrasında, tüylerini kolayca yolabilmek için sıcak suyun içine atmanın dinen mahzuru olur mu?
Yanıt:
Tavuk kesilip, tüylerini dökmek, yolmak için, karnı yarılmadan, kaynar suya konursa necis olur. Ebüssü’ûd efendi fetvasında buyuruluyor ki:
“Bir tavuk boğazlanıp içi ve kursağı çıkarılmadan, kaynar suda haşlasalar, yolsalar, yemesi helal olmaz, haramdır. Kesip içi ve kursağı çıkarılıp, içi yıkandıktan sonrasında haşlanırsa, tüylerine necaset bulaşmamış ise, yemesi helal olur.” Redd-ül-muhtârda da deniyor ki:
“Kaynamayan sıcak suda bırakılan, içi boşaltılmamış tavuğun yalnız derisi necis olur, yolunup, içi boşaldıktan sonrasında, üç kere, soğuk su ile yıkanınca, her yeri temiz olur. İşkembe de, bu şekilde üç kere yıkamakla temiz olur.”

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/14/tavuk-yemek/feed/ 0 6096
Soğan sarmısak yemek yasak değildir https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/12/sogan-sarmisak-yemek-yasak-degildir/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/12/sogan-sarmisak-yemek-yasak-degildir/#respond Sat, 12 Oct 2019 18:13:02 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=6089

Sual: Kur’an Müslümanlığı diyerek Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği hususları inkâr eden, Kur’anda bu şekilde şey yok diyerek Peygamber efendimizin bildirdiklerine uymak gerekmediğini söyleyen bir yazar, (Resulullahın yapmadığı ve yasakladığı her şeye uymak gerekmez. Örnek olarak soğan, sarmısak yemediğine bakılırsa, müslümanların da yememesi gerekmediği benzer biçimde, bir hanımla halvette kalmak, onu kucaklamak, eline yada başka yerine dokunmak Kur’anda yasak edilmediğine bakılırsa, Resulullah yasak etse de uymak gerekmez) diyor. Peygamber efendimiz soğan-sarmısak yemeyi yasaklamış mıdır? Yasakladığına uymak gerekmez mi?
CEVAP
Peygamber efendimiz, soğan, sarmısak yemeyi yasaklamamıştır. Başkalarını rahatsız etmemek şartı ile soğan, sarmısak benzer biçimde fena kokulu bitkileri yemekte sakınca yok. Bu tarz şeyleri yiyerek, camiye gelmek yasaklanmıştır. Bu husustaki üç hadis-i şerif meali:
(Soğan-sarmısak yemek haram değildir. Fakat kokusu gitmeden mescidimize yaklaşmayın!) [İbni Huzeyme]
(Sarmısak, soğan, pırasa ve turp yiyen, mescidimize yaklaşmasın. Bu sebeple insanların rahatsız olduğu şeylerden melekler de rahatsız olur.)
[Taberani]
(Sarmısak yiyin, onunla tedavi olun! Sarmısak yetmiş derde devadır. Eğer yanıma melek gelmeseydi, elbet ben de yerdim.)
[Tirmizi, Hakim]

Bir ülkeye gelenin, ilkin birazcık pişmemiş soğan yemesi sıhhate iyidir. Soğan, mikroplara karşı koyma enerjisini arttırır. Soğandan sonrasında kereviz yenirse fena kokusunu giderir. Peygamber efendimiz de, insanları ve daima gelme ihtimali olan vahy meleğini rahatsız etmemek için pişmemiş soğan, sarmısak yemezdi. Pişmiş olarak yerdi. Peygamber efendimizin son yediği yemeğin içinde de pişmiş soğan var idi. Hadis-i şerifte, (Soğan ve sarmısakı pişmiş olarak yiyin) buyuruldu. Böylece fena kokusu giderilmiş olur. (Mevahib)

Resulullah efendimiz ne emrederse, onu yapmak, neyi yasaklarsa ondan kaçmak gerektiği, dine ilişik her sözünün vahy olduğu, Ona itaatin Tanrı’a itaat, Ona isyan edenin Tanrı’a isyan etmiş olduğu Kur’an-ı kerimde bildirilmektedir. (Haşr 7, Necm 4, Nisa 80)

Peygamber efendimizin emrine uymak gerekmediğini bildiren yazar, aslen Kur’an-ı kerime inanmadığını açıklamış oluyor.

Sual: Sarmısak yiyerek cemiyet içine çıkıyorlar. Oldukca rahatsız olunuyor. Bu şekilde yapmaları uygun mudur?
CEVAP
Soğan, sarmısak yiyerek, sigara içerek, fena koku ile başkalarını rahatsız etmek doğru değildir. Fena kokudan melekler de rahatsız olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ağzınızı paklayın! Kiramen kâtibin melekleri için, ağızdaki yemek artıklarının kokusundan daha fena bir şey yoktur.) [Deylemi]
(Kur’an okuyorsunuz, ağzınızı misvakla paklayın!)
[Ebu Nuaym]
(Gece namaz kılmak için kalkan kimse, ağzını misvakla temizlesin! Bu sebeple bir melek namazda Kur’an okuyanın ağzına yaklaşarak dinler.)
[Deylemi]

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/12/sogan-sarmisak-yemek-yasak-degildir/feed/ 0 6089
Yabani meyveleri yemek https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/12/yabani-meyveleri-yemek/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/12/yabani-meyveleri-yemek/#respond Sat, 12 Oct 2019 08:12:01 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=6087

Sual: Dağdaki meyveler, yabani hayvanların rızkı olduğundan bizim yememiz caiz olmaz deniyor. Bunun için alıç, kuşburnu, kızılcık, yabani ahlat, mantar yemek günah mıdır? Gene hayvanın rızkı olan öteki yabani hayvanları yemek caiz değil midir?
CEVAP
Hepsi caizdir. Âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerde bunların helal olduğu açıkça bildirilmektedir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Tanrı’ın kulları için yarattığı [yerden çıkardığı] ziynet ve temiz rızkları kim haram kılabilir?) [Araf 32]

(Yerde olan her şeyi, sizin ihtiyacınız olan şeyi karşılamak için yarattım.) [Bekara 29]

Berika kitabındaki hadis-i şerifte, Allahü teâlâ, (Ey Âdem oğulları, sizi kendim için yarattım. Canlı cansız her şeyi de sizin için yarattım) buyurmuştur.

Demek ki, yaban meyveleri de, yaban hayvanları da insan için yaratılmıştır.
Asla kimse, Kur’an-ı kerimde de bildirildiği şeklinde, Allahü teâlânın helal kıldığını, haram kılamaz. Ufak balık büyük balığın kısmeti olabilir. Bir ceylan, aslanın nasibi olabilir. Bir tavşan bir canavarın rızkı olabilir. Fakat bunlar insanların da rızkı, kısmeti olabilir. Dağda yetişen meyveleri, otları ve hayvanların yenmesini yasaklamak dinimize aykırıdır. Bu bakımdan nakli esas almayan, kafadan yazılan kitaplar okumak uygun değildir. Eğer falanca âlimin kitabında şu şekilde yazıyor diye nakli esas almıyorsa o saygın bir kitap değildir.

Sual: Dağda, kırda yetişen sahipsiz ağaçların meyvesini, kendiliğinden yetişen otları, bitkileri, hepimiz alabilir ve kullanabilir mi?
Yanıt:
Bu mevzuda Mecellenin 1254. maddesinde deniyor ki:
“Mubah olan otları, ağaçları, suları hepimiz kullanabilir. Kimse yasak edemez. Başkasına zarar verirse, yasak olunur.”

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/12/yabani-meyveleri-yemek/feed/ 0 6087
Çiğ et ve çiğ sebze yemek https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/12/cig-et-ve-cig-sebze-yemek/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/12/cig-et-ve-cig-sebze-yemek/#respond Sat, 12 Oct 2019 03:11:47 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=6086

Sual: Mubah olan şey için kanıt aranmaz, haram olan şey için kanıt aranır diyorsunuz. Bir de Tam İlmihal’de dini mevzularda her meselenin cevabı var diyorsunuz. Çiğ et ve çiğ sebze yemek haram diye yazmıyor. Bu tarz şeyleri yemek helal mi?
CEVAP
Tam İlmihal’de yiyip içilmesi haram olanlar diye sekiz madde var. Bu maddelerin birinde zararı olan şeyleri yemek, ötekinde de zehirli şeyleri yemek diye bildiriliyor. Kitapta ölçü bildiriliyor. Vücuda zarar veren her şey haramdır. Bir oldukça zehirli ot var. Zehirli olanını, örnek olarak zehirli mantar yemek haramdır. Sebze ve meyvelerden de zararı olan olanlar vardır. Alerji yapanlar vardır. Alerji yapana, kendisine zarar verenlere bu sebze ve meyveyi yemek haram olur. Başkasına haram olmaz. Bazı kimselere çilek alerji yapar. Bunların çilek yemesi caiz olmaz.

Patlıcan, patates şeklinde çiğ sebze yemek bazı kimselere zararlıdır. Zararı dokunan olanlara, zarar verdiği miktar günah olur. Örneğin on tane çilek bir adama zarar veriyorsa, üç tane yiyince bir şey olmuyorsa üç çilek ona günah olmaz. Vejetaryen denilen kimseler, çiğ sebzelere alıştıkları için onlara zarar vermiyor. Zarar vermediği için de çiğ sebze yemek onlara günah olmaz.

Çiğ et de, çiğ sebze şeklinde mubah gıdadır. Yenmesinde sakınca olmaz, sadece çiğ sebzelerin bazıları insana zarar verebilir. Bunun için vücuda zarar vermeyecek kadar yenebilir. Çiğ et de fazla yenirse vücuda zarar verebilir. Örneğin yarım kaşık çiğ kıyma yenebilir. Haram olmasının ölçüsü vardır. Vücuda zarar verecek miktarı caiz olmaz. Bu zarar da, kişiden kişiye değişmiş olur.

Eczanelerde ilaç için, şifa için satılan ilaçlar da böyledir. Bir insana 1-2 hap zarar vermiyorsa içebilir. On tanesi zehirliyorsa haram olur. Helal yemek bile böyledir. Bir çok zarar verdiği için tıka basa oldukça yemek haram olur. Hatta sigara da böyledir. Astım hastasını bir tane sigara komaya sokabilir. Fakat kimisine 10 tane sigara zarar vermeyebilir. Her insana zarar veren miktarı haramdır. Bir insan, içmeyip de içinde nikotin zehri olan tütünü yese ne olur? Zarar vermiyorsa günah olmaz. Zarar veriyorsa günah olur. Tüm otlar böyledir.

Sual: Çiğ yumurta içmek, sucuk şeklinde çiğ et yemek günah mıdır?
CEVAP
Çiğ yumurta içmek, sucuk, pastırma ve çiğ köfte yemek günah değildir.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/12/cig-et-ve-cig-sebze-yemek/feed/ 0 6086
Gayri müslimlerin yemeklerini yemek https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/11/gayri-muslimlerin-yemeklerini-yemek/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/11/gayri-muslimlerin-yemeklerini-yemek/#respond Fri, 11 Oct 2019 07:11:13 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=6082

Sual: Hristiyan hanımefendileri, pişirdikleri yemekten bizlere getiriyorlar. Ikimiz de bu yiyecekleri yiyoruz. Bazıları gayrmüslimlerin kirli olduklarını, hediyelerini almanın caiz olmadığını söylüyorlar. Doğru mudur?
CEVAP
Gayrimüslimlerin yemeklerini yemek, verdikleri armağanları alıp kullanmakta sakınca yoktur. İslam âlimlerinin en büyüklerinden olan imam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Tevbe suresi 28. âyet-i kerimesinde (Müşrikler elbet pistir) buyuruluyor. Hanefi âlimleri bu âyeti, Allahü teâlânın (Müşrikler pistir) buyurması, (Müşriklerin kalblerinin, itikadlarının kirli olduğu içindir) diye açıklamışlardır. Gayrimüslimler, temizliğe riayet ederlerse, bedenlerine kirli denemez. Bundan dolayı Peygamber efendimiz, bir yahudi evinde yemek yedi, bir müşrikin kabı ile taharetlendi. Hazret-i Ömer de bir Hristiyan kadının kabından taharetlendi. Müşriklerin bedenleri de kirli olsaydı, onların yemeklerini yemez, sularını içmezlerdi. Eğer müşriklerin bedenleri kirli olsaydı, inanç edince temiz olmamaları gerekirdi. O halde onlara kirli denilmesi, kalblerinin kirli bulunduğunu bildirmek içindir. İman edince kalblerindeki bu pislik gider, temiz olur. İtikadlarının, kalblerinin kirli olması, bedenlerin de kirli olmasını gerektirmez.

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Ehl-i kitabın [Yahudi ve Hristiyanların] pişirdiklerini, kestiklerini yemek helaldir.) [Maide 5]

O halde, kâfirlere karışan, alışveriş eden müslümanları kirli bilmemelidir! Bu şekilde müslümanların kirli olduklarını sanarak, bunların yiyecek ve içeceklerinden sakınmamalı, müslümanlardan ayrılmak yoluna sapmamalıdır! Bu hâl, ihtiyat değil, bu halden kurtulmak ihtiyattır.) [Mektubat c.3, m.22]

Gene İslam âlimlerinin en büyüklerinden olan imam-ı Gazali hazretleri de buyurdu ki:
(Haram olduğu bilinmeyen şeyler yenir. Peygamber efendimiz, bir müşrikin, Hazret-i Ömer de, bir Hristiyan kadının testisinden abdest almıştır. Eshab-ı kiram, kâfirlerin verdiği suyu içerdi. Oysa, kirli, necis olan şeyi yemek haramdır. Kâfirler ise, çoğu kez kirli olur. Elleri kapları şaraplı olur. Çeşitli şekilde öldürerek leş ettikleri hayvanları bölgeler. Eshab-ı kiram, buna karşın, necis bulunduğunu kati olarak bilmedikleri için, onlardan et, peynir benzer biçimde besin maddelerini alıp yerlerdi.) [Kimya-ı Seadet]

Dinimiz zimmiye [gayrı müslim vatandaşa] zekat hariç, sadaka, sadaka-i fıtr, adak ve armağan verilmesinin ve onlardan cizye ve armağan almanın caiz bulunduğunu bildiriyor. (Mevkufat, Dürer)

Dinimiz, kâfire itikadlarından dolayı saygı etmenin ve merhaba vermenin caiz olmadığını; fakat gerekseme halinde merhaba verip müsafeha etmenin caiz bulunduğunu bildiriyor. (Redd-ül Muhtar)

Zimmiye zulmetmek, müslümana zulmetmekten daha büyük günahtır. Zimmiyi üzmemek için merhaba vermek caizdir. (Dürr-ül-muhtar)

Hadis-i şerifte ise, (Zimmiye eza edenin hasmı ben olurum) buyuruluyor. (Hatib)

Gene hadis-i şeriflerde (Hediyeyi reddetmeyin!) ve (İstemeden verilen şeyi alınız! Allahü teâlânın gönderilmiş olduğu rızıktır) buyuruluyor. (Beyheki)

Sual: Kâfirin verdiğini alıp yemekte ve içtiği bardaktan su içmekte sakınca var mıdır?
CEVAP
Sakınca yoktur.

Komşudan gelen aşûre
Sual: Ateist komşuların getirmiş olduğu Aşûre yada tatlı benzer biçimde şeyleri yemek caiz mi?
CEVAP
Necis olduğu bilinmedikçe dinsizlerin yemeği yenir. Doğrusu domuz eti ve şaraplı olduğu bilinmezse yenir.

Sual: Şimdiki Hristiyanlar kan akıtmadan, hayvanların kafasına kurşun sıkarak ya da boğarak öldürüyorlar. Bunların öldürdükleri hayvanları yemek caiz midir?
CEVAP
Boğarak yada kurşun sıkarak öldürdükleri kati olarak biliniyorsa yenmez. Fakat zan ile olmaz.

Gayr-i müslimlerden gelen yiyecekler
Sual: Bazı kimseler, gayr-i müslimlerden yada açıkça günah işleyenlerden gelen yiyecekleri haramdır diyerek yemiyorlar ve onlardan gelen giyecekleri de aynı sebepten giymiyorlar. Hakikaten dinimiz bu şekilde mi emrediyor?

Yanıt: Mevzu ile ilgili olarak İmam-ı Gazâlî hazretleri Kimyâ-i se’âdet kitabında buyuruyor ki:
Dünya malından bir çok haramdır diyenler yanılıyor. Haram çoktur, fakat, daha fazlaca değildir. Oldukça başkadır, daha fazlaca, başkadır. Nitekim, hasta çoktur, tüccar çoktur, asker çoktur, fakat, insanların bir çok değildir. Zalimler çoktur, amma mazlumlar daha çoktur.

İnsanlara, “Muhakkak helal olan, Allahü teâlânın helal bilmiş olduğu şeyleri yiyiniz!” diye komut olunmadı. Bunu kimse yapması imkansız. Bir ihtimal, “Helâl bulunduğunu bildiğinizi yiyiniz!” denildi. Haram olduğu meydanda olmayan şeyleri yiyiniz denildi ki, bunu hepimiz yapabilir. Nitekim, Resulullah efendimiz, bir müşrikin testisinden abdest aldı. Hazret-i Ömer, Hristiyan kadının testisinden abdest aldı. Eshab-ı kiram, kâfirlerin verdiği suyu içerlerdi. Oysa, kirli, necis olan şeyleri yemek haramdır. Kafirler, fazlaca kere besmelesiz kesilen yada kesilmeyip başka suretle öldürülen hayvanları bölgeler. Fakat, pisliği görülmedikçe, temiz deyip yerlerdi. Aldıkları kâfir şehirlerinde, kitaplı kafirlerden et, peynir satın alır, yerlerdi. Oysa, o şehirlerde Müslüman olmayanlar içinde içki satan, faiz alıp veren ve dünyaya gönül bağlayan yok değildi.

Müşriklerin, bedenleri değil inanışları pistir
Sual: Bazı kimseler, âyet göstererek, gayr-i müslimlerin bedenleri, ellerinin değdiği her şey pistir dolayısı ile bunlarla alışveriş yapmak, verdiklerini alıp yemek caiz değildir diyorlar. Hakikaten bu şekilde midir?

Yanıt: Kur’ân-ı kerimde Tevbe suresinin 28. âyetinde kafirlere Neces ve 95. Âyetinde de Rics kısaca kirli buyuruluyor. İmâm-ı Rabbânî hazretleri mevzuyu açıklarken buyuruyor ki:
“Müşriklerin kendileri kirli olsaydı, inanç edince, temiz olmamaları lazım gelirdi. O hâlde, onlara kirli denilmesi, kalplerinin kirli bulunduğunu bildirmek içindir. İman edince, bu pislik gider, temiz olurlar. İtikatlarının, kalplerinin kirli olması, bedenlerinin kirli olması demek değildir. Kâfirlere ve onların eşyasına dokunmak haram olmaz. O hâlde, Müslümanlara acıma edip, kâfirlerin kirli bulunduğunu anlamamalı ve kâfirlerle karışan, alışveriş eden Müslümanları, kirli bilmemelidir. Bu şekilde Müslümanları, kirli oldu sanarak, bunların yemek ve içmelerinden sakınmamalı, Müslümanlardan kaçınmak, ayrılmak yoluna sapmamalıdır. Bu hâl, ihtiyat değildir. Bu hâlden kurtulmak, ihtiyattır.”

Sual: Eti yenen hayvanlardan gayr-i müslimlerin kestikleri ile Müslümanların besmelesiz olarak kestikleri hayvanların eti yenir mi?
Yanıt: Kitaplı kâfirlerin, kendi kitaplarına gore ve kendi dilleri ile Allahü teâlânın adını söyleyerek kestiklerini, kadının, çocuğun ve cünüp olanın kestiğini yemek caizdir. Besmele çekmesi unutularak kesileni ve avlananı yemek de caizdir. Şafii mezhebinde Besmelesiz kesileni yemek de caizdir. Maliki mezhebinde ise, besmelesi unutulan da yenmez.

Sual: Gayr-i müslimlerin kestiği hayvanın etini yemekte bir sakınca var mıdır?
Yanıt:
Mevzu ile ilgili olarak Hadîkada deniyor ki:
“Ehl-i kitabın dar-ül-harpte kesmiş oldukları hayvan, aksi durağan(durgun) olmadıkça, temiz kabul edilir. Mecusinin, kitapsız kafirlerin etli yemeklerini yemek, hayvanı onların kestiği kati olarak bilinmediği için, tenzihen mekruhtur. Şimdi kasaptan alınan etler de böyledir.”

Gayr-i müslimlerin kestiğini yemek
Sual: Bir Müslüman, gayr-i müslimin kestiği hayvanın etini satın alıp yiyebilir mi?
Yanıt:
Bu mevzuda Hindiyyede, Zebâih bahsinde deniyor ki:
“Müslümanın yada Ehl-i kitap olan kâfirin, Allahü teâlânın adını yada bir sıfatını, herhangi bir lisan ile söyleyerek, kestiği yenilir. Müşrikin ve mürtedin kestiği yenilmez. Keserken, İsa yada üç tanrıdan biri derse, yenilmez. Bu şekilde inanır, fakat söylemezse, yenir. Kesmek için söylemelidir. Yakarma, şükür için söylerse yada Allahtan başkasını, tazim etmeyi niyet ederse, Tanrı ve Muhammed için derse, yenmez.”

Bir Peygambere ve bunun, sonradan bozulmuş olan mukaddes kitabına inanan bir kâfir, bu Peygamber tanrıdır yada erkek evladıdır dese ve putlara yalvarırsa da, buna Ehl-i kitâb denir. Bundan dolayı, ilah, rab, tanrı, baba benzer biçimde adlar, yardım eden, yaratılmaya sebep olan, fazlaca sevilen manasına da kullanılır. Bu adları, İsa aleyhisselama, bu manalar ile söyleyen, müşrik olmaz. Ona, üç tanrıdan biri yada tanrı denilmesi, hakiki bir söz değil, mecaz olur. Onda Ülûhiyyet sıfatı bulunduğuna inanırsa, örnek olarak her istediğini yaratır derse, Müşrik olur. Şimdi, Mûsevî, Îsevî, Nasrânî, Hıristiyanların bir kısmı, Ehl-i kitaptır. Putlara, heykellere, İsa aleyhisselamı sevdikleri için, istediklerinin yaratılmasına sebep olmaları için yalvarıyorlar. İsa aleyhisselama ilah diyen nasrânînin kestiklerini yemek caiz ise de, yoksulluk olmadıkça, buna kestirmemeli ve kestiğini yememelidir. Kitapsız kâfirlerin kestikleri yenilmez. Kesenin iyi mi kimse bulunduğunu araştırıp idrak etmek koşul değildir. Besmele kasten terk edilirse, Hanefide haram, Şafiide helal olur.

Gayr-i müslimlerin çoğunlukta olduğu yerlerde, var ise Müslüman kasap aramalı. Bu kasaptaki eti, Müslümanın kestiğini niyet ederek, satın almalıdır. Sığır, koyun, tavuk benzer biçimde eti yenen hayvanların etlerini yemek helal olması için, İslâmiyete uygun kesilmeleri lazımdır. Doğrusu bir Müslümanın yada ehl-i kitabın kesmesi ve keserken Tanrı adını söylemesi lazımdır. İslâmiyete uygun kesilmeyen hayvan leş olur. Bunun etini yemek ve satmak haram olur. Hayvan kesenlerin ve satan Müslümanların bunu iyi bilmeleri lazımdır. Et satın alırken, bunun iyi mi kesildiğini sormak lazım değildir. Bundan dolayı, Müslümana hüsn-i zan olunur.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/11/gayri-muslimlerin-yemeklerini-yemek/feed/ 0 6082
Domuz eti yemek haramdır https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/11/domuz-eti-yemek-haramdir/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/11/domuz-eti-yemek-haramdir/#respond Fri, 11 Oct 2019 01:18:40 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=6081

Sual: Domuzun her insana, ipek ve altının erkeklere haram edilişinin hikmeti nedir?
CEVAP
Dinimizde bir şey haram ise, hikmetini bilmesek de onun haram olduğuna inanmak gerekir. Muhammed aleyhisselamın peygamber olarak bildirdiği şeylere akla uygun olduğu, ya da deneyim ile anlaşıldığı için inanmak inanç olmaz. Bundan dolayı bu, aklı onaylama etmek anlama gelir. Haramlarda muhakkak vücuda zarar veren bir şey aranmamalıdır!

Domuz, her türlü necaseti yiyen oldukça kirli bir hayvandır. Zararı dokunan olduğundan yalnız Türkler değil, Avrupalılar da, bir hiç kimseye hakaret etmek için “Domuz” derler.

Tevrat’ta domuz eti yasak edilmiş olduğu için, bugünkü Yahudiler bile domuz eti yemezler.

Bugün tıp, insana en oldukça zarar veren ve hastalık bulaştıran etin domuz eti bulunduğunu tespit etmiştir.

Domuz eti yiyenlerde [safra kesesi iltihabı, apandisit, bağırsak iltihabı, çeşitli çıbanlar, mafsal kireçlenmeleri, damar sertliği, romatizma, grip, tansiyon yüksekliği, kalb anjini, enfarktüs gibi] çeşitli hastalıkların görüldüğü meydana çıkmıştır.

Domuz etinde bulunan gelişme hormonunun kansere sebebiyet verdiği açığa çıkmıştır. Domuz eti ile geçen trişinoz hastalığının bugün bile tedavisi yoktur.

Domuz şeridi [tenya], mide ve bağırsak yolu ile kana geçerek, göz, beyin şeklinde mühim organlarda ağır hastalıklara, hatta ölüme sebep olmaktadır.

Domuz eti yiyenlerde, kıskançlık hislerinin dumura uğramış olduğu, namusunu kıskanmadığı tespit edilmiştir. Domuz yağı, E vitaminini aniden yok eder. İnsan, E vitamininden yoksun kalınca nesli söner, E vitamininin yokluğu sevgiyi, aşkı yok eder.

E vitamininin noksanlığında erkeklerde kısırlık, hanımlarda çocuk düşürme hastalığı ortaya çıkar. E vitamini yağlardaki acılaşmayı önler.

E vitamini tükenince A vitamini acılaşmayı önleyemez. A vitamininin yokluğunda da cinsiyete menfi yönde tesir eder. Domuz eti ve yağı yiyenlerde karakter değişikliğinin ortaya çıkmış olduğu da tespit edilmiştir.

Domuz etinin, öteki hayvan etlerine hiçbir üstünlüğü yoktur. Üstelik hazmı güç, protein kıymeti oldukça düşüktür.

Domuzun daha başka zararları da tespit edilse, gene de (Kesinlikle bu yada şu sebepten dolayı domuz haram edilmiştir) denilemez. Fakat asla ziyanı tespit edilmese de dinimiz yasak etmiş olduğu için, domuz etini yemek haramdır.

İpek ve altının erkeklere haram ediliş sebebine de bu açıdan bakmak gerekir.

Sual: Domuz eti yerken besmele çekmenin hükmü nedir?
CEVAP
İbni Hacer-i Mekki hazretlerinin Zevacir adlı eseri ile, birkaç kitabından aldığımız, küfre düşüren söz ve işlerden bazıları şunlardır:
– Kati haram olduğu malum bir şeyi yiyip içerken besmele çekmek. Sözgelişi şarap içerken yada domuz eti yerken Besmele çekmek küfürdür.
– Kâfirlerin dini âyinlerini, bayramlarını beğenmek. Sözgelişi zaruretsiz bir Hristiyanın Noelini kutlama etmek. Nevruz günü yumurta boyamak.
– Meşhur bir harama helal, meşhur bir helale haram demek. Sözgelişi domuz yağı helal, üzüm suyu haram demek.

Domuz yağı helal diyenler
Sual: Reşat Halife
denilen Mısırlı mezhepsizin kurduğu 19 culuk dinindekiler, (Tanrı Kur’anda domuz etini haram ediyor, yağına haram demiyor. Domuz yağı helaldir) diyorlar. Domuz eti haramsa yağı iyi mi helal olur ki?
CEVAP
Bu sözde birkaç hata var:
Birincisi mantık, benzetme hatası. Bir hayvan leş ise, eti kirli, yağı temiz olmaz. Reşat Halifenin mantığı ile Allahü teâlâ yalnız etine haram dedi, yağına yada pisliğine demedi diye, domuzun pisliğine helal denir mi asla?

İkincisi
, haram edilmiş hayvanların hepsini Kur’anda bulmak mümkün mü? Sözgelişi Kur’anda köpek eti yasaklanmıyor, yılan çıyan, kartal şeklinde hayvanların haram olduğu yazmıyor. Kur’anda bulamadım diye Tanrı’ın Resulünün haram etmiş olduğu bu hayvanlara helal denir mi? İnanmadıkları Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İhtilaflı bir işin hükmünü öğrenmek için Kur’ana ve Sünnete bakın!) [Nisa 59]

(İhtilaflı şeyleri insanlara açıklayasın diye bu Kitabı sana indirdik.) [Nahl 44, 64]

(Resule itaat eden, Tanrı’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

(O Peygamber, güzel şeyleri helal, çirkin şeyleri haram kılar.) [Araf 157]

Allahü teâlâ, yalnız Kur’ana bakın demiyor, Sünnete de bakın, Resulüme uyun diyor. Kur’anı o açıklar diyor. Tanrı’ın bu âyetlerine inanmayan Kur’ana ve Tanrı’a inanmış olur mu? Bunun için (Yalnız Kur’an) diyen sapıklar, kesinlikle Kur’ana ve Tanrı’a inanmıyorlar. Hadis-i şeriflerde hangi hayvanların yenilip yenilmeyeceği açıkça bildirilmiştir. Kur’an-ı kerimi açıklamak gerektiği şeklinde hadis-i şerifleri de açıklamak gerekir. Kur’anda, (Bilmiyorsanız âlimlere mesele) da buyuruluyor. (Nahl 43)

Bu âyetler, Resulullahın sözünün dinde kanıt olduğu şeklinde, âlimlerin de kanıt bulunduğunu bildiriyor. Bu tarz şeyleri kanıt olarak kabul etmeyen Kur’ana iyi mi inanmış olur ki? (Yalnız Kur’an) diyenler Tanrı’a, Kur’ana ve Onun Resulüne inanmayan tesettür düşmanı kimselerdir. Resulullahın sözünü kabul etmeyenlerin kâfir oldukları gene Kur’anda bildiriliyor:
(Tanrı ile resullerinin emirlerini birbirinden ayırıp ikisi içinde bir yol tutmak isteyen kâfirdir.) [Nisa 150,151]

19’cu, direnme ederek diyor ki:
Domuz yağının haram olmadığını, Tanrı’ın elçisi Reşat Halife, 6. surenin 145 ile 146. âyetini birbiri ile kıyaslayarak yapmıştır.
CEVAP
O âyetler yeni mi indi? Resulullah efendimiz o âyetleri iyi mi deklare etti? 1400 senedir binlerce İslam âlimi geldi. Hangi İslam âlimi domuz yağı helal dedi ki? 146. âyette Yahudilere eti yenen hayvanlardan koyun ve sığırın iç yağının haram edilmiş olduğu bildiriliyor. Buradan domuz yağının helal olduğuna iyi mi benzetme edilir ki? Ne diye Reşat Halife’nin kıyasına inanıyorsun da, Resulullahın bildirdiğine inanmıyorsun? Allahü teâlâ, Resulüne vahiy ile bildirmiş O da bizlere bildirdi. Tanrı’a inanan vahye de inanır. Resulünün sözleri vahye dayanır. (Necm 4)

19’cu gene inatla diyor ki:
Bence içki günah diye üzümü yasaklamak şeklinde, domuz eti günah diye yağını, derisini ve gerisini yasaklamak anlamsızdır.
CEVAP
Dini yargı hakkında sence, bence olur mu? O süre insan sayısınca din olur. Buna da din değil, dinsizlik denir. Dinde nakil esastır. Din detayları zaman içinde değişmez. Tanrı ve Resulünün sözleri senettir. Bu yüzden, bizim gibilerin Kur’an hakkında görüşleri geçersizdir. Bundan dolayı hadis-i şerifte, (Kur’anı kendi görüşüne bakılırsa açıklayan kâfir olur) buyuruluyor.

Domuzlu kedi maması
Sual:
Kedi mamalarında domuz eti de oluyor. Kedinin bu mamayı yemesi günah olur mu?
CEVAP
Hayvana hiçbir şey günah olmaz. Bunu yedirene de günah olmaz. Domuz eti olmayanları tercih etmek iyi olur.

Domuz yağı yenmez
Sual: (Ben resulüm doğrusu peygamberim) diyecek kadar sapıtan ve bâtıl bir din kuran Mısırlı Reşat Halife, (Domuzun eti haram, fakat yağı helâldir, şundan dolayı Kur’anda domuzun yalnız etinin haram olduğu bildiriliyor, yağı ve başka yeri denmiyor) diyor. Domuzun eti haram olunca, yağı, bağırsakları ve bağırsaklarındaki pislikleri helâl olur mu?
CEVAP
Normal olarak helâl olmaz. İslam âlimleri, (Bid’at ehli Kur’an-ı kerimi anlayamaz) buyuruyor. Kur’an-ı kerim sanki Anayasa gibidir. Anayasa kanunlarla açıklanır. Âyet-i kerimeler ve hadis-i şerifler, genel anlamda şartsız söylenir. Şartsız söylenince, bazı şartları olur. Sözgelişi Kur’an-ı kerimde, (Kan haramdır) buyuruluyor. Buradan her çeşit kanın haram olduğu anlaşılmaz. Resulullah efendimiz, “sallallahü aleyhi ve sellem” akan kanın haram bulunduğunu bildirmiştir. Karaciğer ve bir kan deposu olan dalağın içindeki kanın haram olmadığını açıklamıştır. Etlerin içinde bulunan kanlar da haram değildir. Gene aynı âyet-i kerimede, başka hayvan tarafınca öldürülen hayvanın da, yenmeyeceği bildiriliyor. Bunun şartlarını da Peygamber efendimiz şu şekilde açıklıyor:
(Eğitilmiş av köpeğini, Tanrı’ın adını anarak av üstüne gönderdiğin süre, senin için tuttuğu avı öldürmüş olsa bile onu ye! Sadece köpek yakaladığı avı yemişse o yenmez, şundan dolayı yakaladığı avı kendi için tutmuş olur.) [Buhârî]

Bu hadis-i şerifin açıklamasını da, fıkıh âlimleri kitaplarına yazmışlardır:
Eğitimli bir tazı, bir tavşanı öldürüp getirse, bakılır, eğer kendi için öldürmüşse, doğrusu birazını yemişse o yenmez. Asla dokunmadan getirmişse yenir. Onun için tazıya, alışıp da tavşanı yemesin diye, pişmiş et verirler. Bu tarz şeyleri âyet-i kerimeden ve hadis-i şeriften biz iyi mi çıkartırız ki?

Gene âyet-i kerimede, boğazlanmadan ölen hayvanın yenmeyeceği bildiriliyor. Peygamber efendimiz bunun istisnasının bulunduğunu açıklayıp buyuruyor ki:
(Size iki meyte [ölmüş hayvan] ve iki kan helâl kılındı. İki meyte balık ve çekirge, iki kan da karaciğer ve dalaktır.) [İbni Mace]

Peygamber efendimiz bunu açıklamasaydı, ilmihal kitaplarından işin doğrusunu öğrenmeseydik, balık yiyemezdik. Kanı açıklamasaydı, dalağı yiyemezdik. Hâlâ âyet-i kerimeyi anlamayıp dalağa haram diyenler var.

Reşat Halife, bid’at ehlinin daniskasıdır. Kur’anı anlaması asla mümkün olmaz. (Domuzun yalnız eti haramdır) demesi bunu açıkça gösteriyor. Demek domuzun pisliğine de helâl diyebiliyor. Kur’anda yazmıyor diye, köpek etine helâl diyen zındıklar azca değildir. Allahü teâlâ, Peygamber efendimizi niye gönderdi? O, Kur’anı açıklamasaydı, köpek etinin haram bulunduğunu kim nereden bilecekti? Çinliler şeklinde, önümüze ne haşerat çıksa yerdik. O hâlde, âyet-i kerimelerin ve hadis-i şeriflerin açıklamaları olan saygın ilmihâl kitaplarıyla amel etmeliyiz.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/11/domuz-eti-yemek-haramdir/feed/ 0 6081
Şüpheli gıdaları yemek https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/10/supheli-gidalari-yemek/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/10/supheli-gidalari-yemek/#respond Thu, 10 Oct 2019 15:16:16 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=6079

Sual: Domuz yağı yada alkol bulunma şüphesi olan gıdaları ve iyi mi kesildiği bilinmeyen etleri yemekten kaçınmak, takva olmaz mı?
CEVAP
Takva olmaz, vesvese olur, günah olur. Hazret-i Ömer’in, (Biz harama düşmek korkusuyla helâllerin onda dokuzundan kaçındık) sözü, bu hususların dışındaki haramlar içindir.

İmam-ı Gazâlî hazretleri buyuruyor ki: Haram olma şüphesi olan şeylerden de sakınmalı, zira hadis-i şerifte, (Şüphelilerden sakınan, dinini, ırzını korumuş olur. Şüphelilerin çevresinde dolaşan, harama düşebilir) buyuruldu, fakat yiyecek ve içeceklerde kuşku edip yememek, takva değil, vesvesedir. Örneğin dinimiz, (Haram olduğu bilinmeyen şeyleri yiyin!) buyurur. [Belki o haramdır, ama biz bilmediğimiz için günah olmuyor.] (Haram olduğu bilinmeyenleri yemeyin) buyurmuyor. Şu sebeple bunu saptamak imkânsızdır. Dinimiz, araştırmayı emretmediği için, Resulullah efendimiz bir müşrikin, Hazret-i Ömer de, bir Hristiyan’ın [belki de necis olan] testisinden abdest almıştır. Eshab-ı kiram, gayrimüslimlerin verdiği suları içer, onların sattığı et, peynir şeklinde gıdaları alırlardı. Hâlbuki kirli, necis olan şeyleri yemek haramdır. Kâfirler ise çoğun kirli olur. Elleri, kapları şaraplı olur. Hayvanı Besmelesiz keserler. Eshab-ı kiram, bunlara karşın, necis bulunduğunu kati bilmedikleri için, vesvese etmez, bu çeşit gıdaları yerlerdi. (İhya)

İmam-ı Kastalani hazretleri buyurdu ki:
(Peygamber efendimiz, Hayber’de, eshab-ı kiramla bir Yahudinin zehirli kebabından bir lokma yedikten sonrasında, (Bu et, bana zehirli bulunduğunu söylemiş oldu) buyurup başka yemedi ve son hastalığında, (Hayber’de yediğim zehirli etin acısını hâlâ hissediyorum) buyurdu.) [Mevahib]

Resulullah efendimiz, bir Yahudinin ekmeğini ve tereyağlı yemeğini temiz mi diye sormadan yedi. Bu domuz yağı mı, koyun yağı mı, ekmeğin hamur harcını su ile mi, yoksa şarap ile mi yoğruldu diye sormadı. Müşrik kadının su kabından abdest aldı. Bunlar, araştırmanın gerekmediğine birer delildir. (Berika)

İmam-ı Rabbânî hazretleri de, (Kâfirlerin vücutları değil, inançları pistir. Kur’an-ı kerimde, (Ehl-i kitabın [Yahudi ve Hristiyanın] pişirdiklerini [ve kestiklerini] yemek helaldir) buyuruldu. (Maide 5)

Kâfirlerle alışveriş eden Müslümanları kirli bilmemeli, bunların yiyecek ve içeceklerinden sakınmamalı! Kâfirlerin yiyecek ve içeceklerinden sakınmak değil, bu hâlden kurtulmak ihtiyattır) buyuruyor. (3/22)

Kâfirler, gıdalarımıza necaset katabilecekleri şeklinde, zehir de katabilirler. Nitekim Yahudi yemeğe zehir katmıştır. Peygamber efendimiz de, araştırmadan o yemeği yemiştir. Şu sebeple necis olduğu bilinmeyen şeyleri yememek takva değil, vesvese olur. Dinimiz de vesveseden kaçmayı emretmektedir. (Hadika)

Bir şeyde aslolan olan temizliktir. Kuşku ile o necis kabul edilmez. Bunun için, necis mi diye araştırmak gerekmez. Amr bin As hazretleri, havuzun sahibine, (Senin havuzuna canavar [hayvan] gelir mi?) diye sorunca, orada bulunan Hazret-i Ömer, havuz sahibinin yanıt vermesine meydan vermeden, (Sakın söyleme!) der. Buna bakılırsa, misafirin, ev sahibine ikram edilen yemeğin necis olup olmadığını sorması caiz değildir. (Nimet-i İslam)

Dinimizde, “Bir şeyin helal olması için kanıt aranmaz, haram olması için kanıt aranır” kaidesi vardır. Necis olduğuna bir kanıt bulunmazsa, temiz kabul edilir. (Usul-i Pezdevi)

Margarin, sucuk, içecek ve öteki gıdaların içine necaset katılsa, fakat katılmış olduğu bilinmese yemek caiz olur. Bilmek, ya bizzat görmekle yada adil Müslümanların necaset katıldığını biz gördük demeleriyle anlaşılır. Katılıyormuş demekle haram olmaz. (Eşbah)

Sabunlara da domuz yağı katılabilir. Fakat necasetli yağ ve domuz yağı sabun yapılınca, şarap sirkeye dönünce temiz olur. Tüm kimyevi değişmeler böyledir. (Tahtavi)

Besin maddelerine hile yapılabilir. Fabrikada içine çeşitli necasetler katılabilir. Veya dikkatsizlik yüzünden necaset karışabilir. Reçelin, pekmezin içine fare düşüp ölebilir. İmalatçı, kazanı dökmeyebilir. Meşrubatlara konan esans, alkolde eritilebilir. Bunun şeklinde çeşitli necaset karışabilir. Fakat içinde necaset olduğu kati olarak bilinmeyen tüm besin maddeleri temiz kabul edilir, yenmesi günah olmaz. (Tahrir)

Gıdalarda ve E listeli katkı maddelerinde domuz kökenli yağ, et yazmıyorsa yenmesinde sakınca yoktur, yazıyorsa yenmez.

Necis olma ihtimali
Sual:
Piyasadaki herhangi bir gıdanın, necis olma ihtimali olduğundan, sakınıp yememek caiz mi?
CEVAP
Necis olduğu kati bilinmeden sakınmak, vesvese, kuruntu ve zararı olan olur. (K. Mutluluk)

Domuz E maddesi
Sual:
Domuz yağı yada alkol bulunma ihtimali olan gıdaları yemek caiz olur mu?
CEVAP
İhtimal üstüne karar vermek yanlış olur. Dinimiz, (Bir şeyin helal olması için kanıt aranmaz, haram olması için kanıt aranır) der. Necis olan bir şeye dair bir kanıt bulunmazsa, temiz kabul edilir.

Margarinlerde domuzdan üretilen katkı maddeleri kullanıldığına dair çıkarılmaya çalışılan mesnetsiz söylentiler ve “E sıralaması” ile ilgili iddialar üzücü bir haksızlıktır. Besin katkı maddelerinin belirtilmesinde Sıhhat Bakanlığı’nca hazırlanan Besin Katkı Maddeleri Yönetmeliği, Avrupa Topluluğu kodunu benimsemiş ve kanunen ambalajlara yazılma zorunluluğu getirmiştir. Bu sistem çerçevesinde “E” ve ilgili besin katkı maddesinin kod numarasının ambalaj üstüne konması zaruridir. Türkiye’de domuz kaynaklı katkı maddeleri ile domuz yağı içeren mamul gıdalara üretim izni verilmemiş olup, bahsi geçen E listeli katkı maddelerinin domuz kökenli olması kanunî açıdan da kesinlikle mümkün değildir. Margarinlerde domuz yağı yada domuzdan elde edilmiş herhangi bir katkı maddesi yoktur, hiçbir süre da olmamıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı da mevzuyu inceleyerek, bu tür dedikoduları yaymaktan sakınmak icap ettiğini ve bu yağları yemenin dinen bir mahzuru olmadığını açıklamıştır. (Bitkisel yağ sanayiciler derneği)

Fâsık ve şahitlik
Sual:
Gayrimüslim, fâsık yada bid’at ehli, bir gıdaya necis dese, onun sözü kabul edilir mi?
CEVAP
Hayır, gayrimüslim, fâsık yada bid’at ehli olanın, din işlerindeki sözü kabul edilmez. Doğru olarak, Allahü ekber diyerek okumuş olduğu ezan bile kabul edilmiyor, yeniden okunması gerekiyor.

Din işlerinde, sadece âdil bir Müslümanın sözü kabul edilir. Fâsık olanın kıbleyi göstermesine, temiz, necis, helâl, haram şeklinde, dinden olan şeyler için söylediği laflara saygınlık edilmez. (Redd-ül-muhtar)

Bid’at sahipleri, ehl-i kıble olup her ibadeti yaptıkları hâlde, âdil değildir. (Hadika)

Demek ki, her insanın şahitliği geçerli olmuyor. Hem Ehl-i sünnet olacak, hem de fâsık olmayacak, doğrusu âdil olacaktır. Gayrimüslim, fâsık yada bid’at ehli, çözümleme yapmış olup rapor tutsa da, belge gösterse de, din işlerinde sözü, şahitliği geçerli olmaz. Öteki işlerde ise, bunların sözlerine güvenmek caizdir.

Şüpheliden kaçmak
Sual:
Domuz yağı yada alkol bulunma şüphesi olan gıdaları ve iyi mi kesildiği bilinmeyen etleri yemekten kaçınmak takva olmaz mı?
CEVAP
Takva olmaz, vesvese olur. Hazret-i Ömer’in, (Biz harama düşmek korkusuyla helallerin onda dokuzundan kaçındık) sözü, bu hususların dışındaki haramlar içindir.

Fâsıklara inanılmaz
Sual:
Fâsık bir kimsenin, doğru söylediğine inandığımız dînî konulardaki sözlerine saygınlık edilmez mi? Örneğin piyasadaki gıdalar ve meşrubatlar için söyledikleri geçerli olur mu?
CEVAP
Doğru söylese de, onun sözü senet kabul edilmez. Örneğin, (Kıble bu taraftır), (Bu besin temizdir, necistir) yada (Bu helâldir, haramdır) dese, söylediği de doğru olsa, ezan okuması şeklinde geçersiz olur. Soran kimsenin, kendi araştırıp anladığına uyması lazımdır. (Mizan-ül Kübra)

Fâsık, ezan okurken, (Allahü ekber) diyor. Kısaca (Tanrı büyüktür) diyor. Yalan söylemiyor. Fakat fâsık olduğundan onun okumuş olduğu ezan, dinen sahih olmuyor. Fâsık, kesinlikle yalan söyleyeceği için değil, doğru da olsa, sözü geçerli olmadığı için, din ona saygınlık etmiyor. Bunun için, fâsıkların, söyledikleri doğru olsa bile, (Kolada alkol var, şu gıdada domuz yağı var, falanca şirket tavukları Besmelesiz kesiyor) demelerine saygınlık edilmez.

“Haram karışmıştır” diyerek yememek!
Sual: Bazen, yurt haricinde yada yurt içinde, çeşitli yiyecekler hakkında, “bunun içinde şu madde vardır yenmez” şeklinde sözler, yazılar dolaşmaktadır. Bu şekilde durumlarda iyi mi hareket etmelidir?

Yanıt: Mevzu ile ilgili olarak İbni Âbidînde; “Haram olduğu açıkça bildirilmeyen her şey, söz birliği ile mubahtır” deniliyor. Kimyâ-i se’âdet kitabında da buyuruluyor ki:
“Şunu iyi bilmelidir ki, insanlara, (Muhakkak helal olan, Allahü teâlânın helal bilmiş olduğu şeyleri yiyiniz!) diye emrolunmadı. Bunu kimse yapması imkansız. Bir ihtimal, (Helal bulunduğunu bildiğinizi yiyiniz!) denildi. Haram olduğu meydanda olmayan şeyleri yiyiniz denildi ki, bunu hepimiz yapabilir. Nitekim, Resûlullah efendimiz, bir müşrikin testisinden abdest aldı. Hazret-i Ömer, Hristiyan kadının testisinden abdest aldı. Eshab-ı kiram, gayr-i müslimlerin verdiği suyu içerlerdi. Oysa, kirli, necis olan şeyleri yemek haramdır. Gayr-i müslimler ise, oldukca kere kirli olur. Elleri ve kapları alkollü olur. Hepsi, besmelesiz kesilen yada kesilmeyip başka suretle öldürülen hayvanları bölgeler. Fakat, pisliği görülmedikçe, temiz deyip yerlerdi. Aldıkları gayr-i müslim şehirlerinde, kitaplı kâfirlerden et, peynir satın alır, yerlerdi. Oysa, o şehirlerde Müslüman olmayanlar içinde içki satan, faiz alıp veren ve dünyaya gönül bağlayan yok değildi.”

Haram olduğu, görerek yada adil bir Müslümanın haber vermesi ile anlaşılarak bilinirse, yememelidir. Fakat, sorup araştırmak lazım değildir.

Sual: Iyi mi kesildiğini bilmediğimiz kasapta satılan etleri alıp yemenin mahzuru olur mu?
Yanıt: Müslüman kasaptan alınan bir etin, iyi mi kesildiği bilinmiyorsa, helal olma ihtimali var ise, yemesi caiz olur. Haram olduğu, görerek yada adil bir Müslümanın haber vermesi ile anlaşılarak bilinirse, yememelidir. Fakat, sorup araştırmak lazım değildir. Müslümandan satın alınan şüpheli eti yemeli, vesvese etmemelidir.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/10/supheli-gidalari-yemek/feed/ 0 6079
Ashab-ı Kehf (yedi Uyuyanlar) https://www.cennetinbahcesi.com/2015/11/08/ashab-i-kehf-yedi-uyuyanlar/ https://www.cennetinbahcesi.com/2015/11/08/ashab-i-kehf-yedi-uyuyanlar/#respond Sun, 08 Nov 2015 10:10:58 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=989

 

 

Ashab-ı Kehf
http://www.cennetinbahcesi.com/
Geleneksel anlamda hikâyeye göre Ashab-ı Kehf denilen gençler, bugün yeri konusunda çeşitli rivayetler bulunan Efsus şehrinde yaşıyorlardı. Bunlardan altısı sarayda görevli, hükümdara yakın kimselerdi ve hükümdarın müşavere heyetindeydiler. Onun sağında ve solunda bulunurlardı. Sağındakiler Yemliha, Mekselina ve Mislina idi. Bunlara “Ashab-ı Yemin” denmiştir. Hükümdarın solunda bulunanlar ise, Mernuş, Debernuş ve Şazenuş’tur. Bunlara da “Ashab-ı Yesar” denmiştir.

Hükümdarın Roma imparatorlarından Diocletian (284 – 305) (Gaius Aurelius Valerius Diocletianus) olduğu, ya da Domitianus (271-272) veya Decius (249-251) olduğu düşünülmektedir. Kesin olan şey imparatorun putperest olduğudur. Putperestliği kabul etmeyen az sayıdaki insanları yakalatıp öldürtmüştü. Hükümdar bir ihbar üzerine saraydaki putperest olmayan gençlerin durumlarını öğrendi. Onları çağırıp tehdit etti, onlar inançlarından ayrılmak istemediler, aksine Dokyanus’u inançlarına davet ettiler. Hükümdar onların eski günlerine dönmeleri için zaman tanıdı. Gençlerde inançlarını korumak için şehre yakın bir dağ yönüne gittiler. Yolda giderken Kefeştetayyuş ismindeki bir çoban onların inancına katıldı ve yedincileri oldu. Çobanın köpeği Kıtmir de onlara katılıp, arkalarından takip etti. Dağa yaklaştıklarında çobanın gösterdiği bir mağaraya girdiler. Mağarada dua ederek merhamet dilediler. (İslam dininin kutsal kitabı Kur’an’daki Kehf suresinin 10. ayetinde bu kişilerin duaları belirtilir.)

Hikayenin devamına göre hükümdar, Efsûs’a gelip, onları sorar. Kaçtıklarını haber alıp saklandıkları mağrayı öğrenince adamlarıyla mağaraya gider ve mağaranın ağzını onları öldürmek maksadıyla kapattırır. İnanca göre gençler ölmez, yüzyıllar boyunca uyumaya devam ederler. Sonunda ise ilahi bir şekilde uyandırırlar. Ne kadar süre kaldıkları tam olarak bilinmemekle birlikte Kehf suresinde bu süreyi 300 sene olarak belirtir.[kaynak belirtilmeli]

Ashab-ı Kehf uyandıklarında geçmiş olan zamanında farkında olmadıkları belirtilir. Uykudan kalkmaları, birbirleriyle konuşmaları ve içlerinden birini şehre göndermeleri Kur’an’da geçer. Bunlar şehre gidip yiyecek getirecek kimsenin (Yemliha’nın) elbise değiştirerek halini kimseye bildirmeden gidip gelmesini uygun görürler. Yemliha, bunu kabul edip şehre geldiğinde çok değişmiş bir şehir bulur. Farklı yorumları mevcut olan bir hadiseyle bu kişi geçen zamanın farkına varır ve o zamanın hükümdarının yanına götürülür. İnanca göre bu hükümdar gençlerin dinindendir. Başlarından geçenleri hükümdara anlatır. Daha sonra gidip arkadaşlarına haber verir. Daha sonra tekrar hepsi uykuya dalarlar.

Bazıları sahabelerden Ali’nin, Ashab-ı Kehf’e gittiklerini ve Ashab-ı Kehf’in uykudan uyanıp onları gördüklerini ileri sürmüştür. Ayrıca bu söylenceye İslam dininin son peygamberi Muhammed’e iman ettiklerini bildirip ve selâm gönderip dua istedikleri de eklenir. Bunların dışında bazı kişiler Ashab-ı Kehf’in Mehdi geldiğinde uyanıp ona katılacağını ileri sürmüştür. Yine de bu iddiaların, veya hikâyede genelde geçen isim, yer, zaman ve bazı olayların gerçek temelleri tartışmalıdır. Kur’an’da ise bu yorumlara dair hiçbir şey yoktur.

Hristiyanlık’ta Yedi Uyurlar

Bu efsane Hristiyanlık’ta “yeniden dirilme” inancının kanıtı olarak gösterilmektedir.

Efsane
Yedi Uyurları tasvir eden bir Orta Çağ el yazması.

Efsane’ye göre 250 yılları civarında Dakyus (Dakyanus veya Decius) adlı bir kral’ın yönettiği putperest bir ülkede 7 genç Hristiyalık’la suçlanır. İnançlarını değiştirmeleri için bir süre verilir fakat, onlar dünyevi eşyalarını bırakıp dağa ibadet etmeye giderler. Putperestliğe karşı bu tavrı gören kral öldürülmelerini emreder. Gençler ve köpekleri mağaraya sığınırlar. Kral mağaranın girişine duvar örülmesini emreder. Yedi Uyurlar yıllarca burada kalırlar.

Uzun yıllar sonra, (genelde 379-390 yılları) ağıl yapmak isteyen bir çiftçi mağara girişini açar ve Yedi Uyurlar’la karşılaşır. Şehir’de haçlı bir sürü bina görüp hayrete düşerler. Dakyus zamanında kalan altınları harcamaya çalıştıkları zaman Psikopos’un karşısına çıkarılırlar. Hikayelerini dinleyen psikopos bunun bir mucize olduğunu söyler.

Bunlar Hristiyanlıkta Malta, Malchus, Martinianus, Dionysius, Joannes, Serapion, ve Constantinus adındaki azizlerdir. Başka kaynaklar başka isimler verir.

Efsanenin bu sürümü ise Kuran’da ki Kehf suresinde(18. sure) anlatılanlara benzemektedir. Bahsi geçen kişiler Philedelphia (Bugün Ürdün’deki Amman şehri) şehrinin soylularıdır. Liderleri Maximillian (Yemliha), o sırada şehri ziyaret eden Roma İmparatoru “Haderanius” (Hadrian)’a başkaldırır ve put tanrıları inkar ederek sadece Nuh’un, Musa’nun, İbrahim’in ve İsa’nın Tanrı’sının tapılmaya değer olduğunu söyler. İmparator idam edilmelerini emreder.

Kapatıldıkları zindandan kaçarlar ve sığınacakları bir mağara bulurlar. Yedisi ve bir köpek (Kitmir veya Kıtmir) mağarada uyuya kalırlar. Bu mağaraya gelen askerler şaşırmış ve isteri içinde geri dönerler. Bunun üzerine komutanları mağara girişinin taş ve harçla kapatılmasını emreder. Yedi kafir’in buarada ölüme terkedildiklerini anlatan bir levha bırakarak giderler.

300 yıl kadar sonra uyandıklarında, Maximillian’ı şehre yiyecek almak üzere gönderirler. 300 sene önceki paradan şüphelenen fırıncı onun bir hazine bulduğunu zanneder ve bunu kendisiyle paylaşmazsa onu ele vereceğini söyler. Askerler gelir Maximillian’ı yetkililere götürürler. Yetkililer ilk önce ona inanmasalar da daha sonra ikna olurlar ve bunu bir mucize sayarlar.

Efsanenin birkaç değişik sürümü bulunmaktadır. Bunlardan birinde kaçan beş genç vardır, yolda bir çoban ve çobanın Kitmir adındaki köpeği de bu beş gence katılır. Çoban onları saklanmak üzere bu mağaraya götürür. Başka bir sürümde ise çoban bu yedi genç ve köpeğin bulunduğu mağaranın yerini kralın askerlerine göstermiştir.

Mağara
Ashab-ı Kehf mağarası, Efes,Selçuk.

Ashab’ül Kehf ile ilgili mağaranın ise sınırları içinde olduğunu iddia eden 33 kentin dördü Türkiye’dedir: Afşin, Selçuk,Efes, Lice ve Tarsus.

Hıristiyanlar tarafından kabul edilen sürümdeki mağara Selçuk ilçesindeki Efes antik şehrinin yakınlarındaki Panayır Dağı eteklerinde bulunmaktadır. Bu mağaranın üstüne bir kilise yapılmış hali 1927-1928 yılları arasındaki bir kazıda ortaya çıkarılmış, kazı sonucunda 5 ve 6. yüzyıla ait olan mezarlar da bulunmuştur. Yedi Uyurlar’a ithaf edilmiş yazıtlar hem mezarlarda hem de kilise duvarlarında bulunmaktadır.

Türkiye’de mağaranın yeri hakkındaki tartışma daha çok Afşin ve Tarsus ilçeleri arasında olmaktadır. Yedi Uyurlar mağarasının Afşin ilçesinde olduğunu kanıtlamak için Afşin Eshâb-ı Kehf Derneği bilim adamlarından oluşan bir heyete rapor hazırlatmış ve bunu yerel mahkemede açtıkları keşif davası ile karara bağlatmıştır. Tarsus da Bencilüs veya Encilüs denilen dağda Tarsus’a iki saat uzaklıktaki mağarayı tefsirler, tarihi kaynaklar ve arşiv belgelerine dayanarak Eshâb-ı Kehf mağarası olarak göstermektedir.

Ashab-ı Kehf, Diyarbakır’da da bir mekâna isim olmuştur. Kuranda mağara ile ilgili Kehf süresinin 17. ayetinde ” Güneş doğduğu zaman mağaralarının sağ tarafına meylettiğini, battığı zamanda sol tarafa gittiğini görürdün. Onlar mağaranın kuytu bir köşesinde idiler. Bu , Allah’ın mucizelerindendir. Allah kime hidayet verirse hidayeti bulur. Kimi sapıklıkta bırakırsa onu, irşat edecek bir dost bulamazsın. ” şeklinde yapılan tasvire göre yön tespitinin de uyduğu Licedeki mağara diğer kitaplarda da tasvir edilene en çok benzeyen mağaradır. Yerden yüksekte ve üzerinde gölgelik şeklinde çıkıntı olan bu yer içeriye doğru girintili bir mağaradır ki tanıma en çok uyan mağaradır.12.yy civarlarında Artuklu hükümdarı Melik Adil burayı restore ettirip bir kitabe yaptırmıştır. Ünlü tarihçi Abdulrezzak Semerkandi’nin 527 yıl önceki bir eserinde şöyle bir ifade geçmektedir; “(Sultan Üveys, Lice’deki Ashab-ı Kehf’e Bingöl üzerinden sefer düzenledi ve Muş Ovası’na vardı)”. Buna karşın Ashab-ı Kehf tartışmalarında Lice Deyr-i Rakiym (Duru Köy) adının fazla yer almaması eleştiri konusu olmaktadır.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2015/11/08/ashab-i-kehf-yedi-uyuyanlar/feed/ 0 989