yapmak – Cennetin Bahçesi https://www.cennetinbahcesi.com Dini Paylaşım Sitesi Sun, 20 Oct 2019 16:28:57 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.0.9 110917297 Resim yapmak https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/20/resim-yapmak/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/20/resim-yapmak/#respond Sun, 20 Oct 2019 16:28:57 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=6127

Sual: Peygamberlerin, evliyanın yada kâfirlerin ya da hayvanların resimlerini yapmak haram mıdır?
CEVAP
İster saygı edilmek için, ister hakaret edilmek için olsun, ister büyük olsun, ister minik olsun, ister insan ister hayvan resmi olsun, canlı resmi ve heykel yapmak haramdır, büyük günahtır. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Canlı resmi yapana, kıyamette “Yaptığın resme can ver” diye azap olunur.) [Müslim]
(Dünyada
[zaruretsiz] canlı resmi yapana, kıyamette bu resme can vermesi söylenerek azap edilir. Oysa o, o resme can veremez.) [Nesai]
(Canlı resmi meydana getiren, kıyamette en şiddetli azap görecektir.)
[Buhari]

(Canlı resmi yaparak Allahü teâlânın yarattıklarına benzetmeye çalışanlar, kıyamette en şiddetli azaba uğrarlar.) [Buhari, Müslim]
(Ya Ali, putları, resimleri imha et.)
[Müslim]

(Elinize geçen canlı resimlerini yırtıp, bozun.) [Müslim]

(Resim, cünüp ve köpek olan odaya rahmet melekleri girmez.)
[Ebu Davud, Nesai, İbni Hibban]

(Köpek ve heykel bulunan odaya rahmet melekleri girmez.) [Müslim]
(Cebrail aleyhisselam “Biz, köpek ve fotoğraf olan odaya girmeyiz” dedi.)
[Buhari, Taberani]

(Beni âlemlere rahmet olarak gönderen Allahü teâlâ, çalgıları, cahiliyet işlerini ve putları yok etmemi emretti.) [Ebu Nuaym]

([Zaruretsiz] canlı resmi yapanların yeri cehennemdir. Ahirette meydana getirilen resimlere can verilecek, o resmi yapanlara cehennemde azap edecektir.) [Buhari, Müslim]
Resulullah, canlı resmi yapanları lanetledi.
[Buhari]

İsevi dinine Eflatun felsefesi ve Romalıların putperestliği karışarak, resimlerde, heykellerde, ilahlık sıfatları [Ebedi var olmak, her istediğini yapabilmek, öldürmek, diriltmek, şifa vermek, gaibleri bilmek vasfı] bulunduğuna inandılar. Bu şekilde olduklarına inanılan resimlere, heykellere put denir. Bunlar Allahü teâlâya ortak yapılmış olur. Bunlara saygı etmeye tapınmak denir. Tapınma işine de şirk denir.

İhtiyaçlar için fotoğraf caizdir
Üstü örtülü fotoğraf bulundurmak caizdir. Nüfus kağıdı, vesika, senetler ve başka lüzumlu gereksinimler için, fotoğraf çektirerek üst kısımları örtülü olarak saklamak caizdir.

İslam dini, insanlarla alay edilmesine ve canlılara tapılmasına ve gençlerin fuhşa sürüklenmesine, evlilerin baştan çıkarılmasına alet olan insan resimlerini, heykelleri haram etmiş, canlıların anatomik parçalarının ve bitkilerin ve her çeşit, fizik, kimya, astronomi, inşaat resimlerini helal etmiş, özgür bırakmıştır. İlimde, teknikte ihtiyaç duyulan resimlerin yapılmasını, bunlardan yarar elde etmeyi komut buyurmuştur. İslam dini, her şeyde olduğu şeklinde, resimleri de, yararlı ve zararı olan olmak suretiyle ikiye ayırmış, yararlı olanlarını komut, zararı olan olanlarını yasak etmiştir. (S.Ebediyye)

Resulullahın kabrinin resmi
Sual:
Peygamberimizin kabri ve sandukası diye dağıtılan resimler, doğru mudur?
CEVAP
Hayır, doğru değildir. Peygamber efendimizin kabri, muhafaza için kapatılmıştır, fotoğrafının çekilmesi mümkün bile değildir. Sadece dıştan, ziyaret edilen yerden fotoğrafı çekilebilmektedir. Resulullahın kabri, sandukası yada türbesinin içi diye gösterilen resimler uydurmadır. Hazret-i Mevlana’nın, Konya’daki kabrinin eski bir fotoğrafı yada başka resimler, Peygamber efendimizin kabrinin resmi diye, art niyetli yada bilgisiz kimseler tarafınca dağıtılmaktadır.

Fotoğraf ve fotoğraf
Sual:
Fotoğraf çekmekle fotoğraf yapmak ayrı mıdır?
CEVAP
Evet, farklıdır. Fotoğraf çekmek, aynadaki görüntüyü sabitleştirmek şeklinde olup, caizdir; fakat insan yada hayvan resmi çizmek, bir yoksulluk olmadıkça caiz olmaz.

Fotoğrafçılık
Sual: Fotoğrafçılık mesleği caiz midir?
CEVAP
El ile çizmediği için caizdir. Haram resimleri çekmek caiz olmaz.

Temsili fotoğraf
Sual:
Peygamberlerin ve Eshab-ı kiramın, sözgelişi hazret-i Ömer’in, Hazret-i Ali’nin temsili resimlerini yapmak caiz midir?
CEVAP
Hayır, caiz değildir.

Minyatür fotoğraf
Sual:
Minyatür resmi de, fotoğraf hükmünde midir?
CEVAP
Evet.

Heykel ve fotoğraf yapmak
Sual:
İslamiyet’ten önceki bazı hak dinlerde, canlı resmi ve heykel yapmak caiz miydi?
CEVAP
Evet, caizdi. Bir âyet-i kerime meali:
(Onlar Süleyman’a kalelerden, heykellerden, havuzlar kadar [geniş] leğenlerden, durağan(durgun) kazanlardan ne dilerse yaparlardı. Ey Davud ailesi, şükredin! Kullarımdan şükreden azdır!) [Sebe 13]

Burada sözü geçen heykeller, peygamberlere ve âlimlere ilişik sûretlerdi. Peygamber efendimiz bu hususta, (Onlar, aralarından salih bir adam ölünce, kabri başlangıcında bir mescid bina ederler ve o mescidin içinde o sûretleri yaparlardı) buyurmuştur. Onların ibadetlerini hatırlayarak, daha fazlaca ibadete sarılsınlar diye bu şekilde yapıyorlardı. İşte bu husus, sûret yapmanın o dönemde mubah bulunduğunu göstermektedir. Muhammed aleyhisselamın diniyle bu, nesh edilmiş, canlı resmi ve heykel yapmak yasaklanmıştır. (Kurtubî tefsiri)

Resim yapmak
Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi, fotoğraf hakkında özetle diyor ki:

Zaruretsiz canlı varlıkların resimlerini yapmayı dinimiz yasaklamıştır. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Âhirette en şiddetli azaba müstahak olanlar şunlardır:
1- Bir peygamberin katili,
2- Bir peygamberin öldürmüş olduğu,
3- Ana babasından birinin katili olanlar,
4- Canlı varlıkların suretini yapanlar,
5- İlminden faydalanılmayan âlimler.)

(Kıyamet gününde Cehennemden müthiş bir boyun uzar. Bu boyundaki başın her tarafa bakarak dehşet saçan iki gözü, oldukça duyarlı iki kulağı ve söylediği yıldırım şeklinde kelimelerle dinleyenleri şaşkına çevirecek bir de hitabı vardır. Şöyleki der: Ben şu üç derslik insana azapla görevliyim: 1- İnatçı cebbarlar, 2- Şirke girenler, 3- Resim yapanlar.)

(Resim yapanların yeri Cehennemdir. Orada, fotoğraf yapanın her yapmış olduğu fotoğraf için bir kişi yaratılarak kendisine işkence eder.)

(Kıyamette canlı resmi yapanlara, “yaptığınız resme can verin” denir ve azaba maruz bırakılırlar.)

(Rahmet melekleri, köpek yada fotoğraf bulunan odaya girmezler.)

(Canlı resmini çizene, o resme can verinceye kadar azap edilir.)
Izahat:
Normal olarak bunun, yapmış olduğu resme can vermesi asla mümkün olmaz, azabı da ebedî olması gerekir. Burada ebedî demek, uzun müddet anlamına gelir. [Cezasını çektikten sonra Cennete girer.]

(Kıyamette, en şiddetli azaba uğrayacak olan, Tanrı’ın yaratma sıfatını öykünmek edendir. Cenab-ı Hak buyurur ki: “Benim yaratmam şeklinde yaratmaya teşebbüs eden kadar, zâlim, haddini bilmez kimse yoktur.”)
Izahat: (Hiçbir ressam, Cenab-ı Hakk’ın yaratıcılık sıfatını öykünmek maksadıyla fotoğraf yapmaz. Bu bakımdan bu hadis-i şerifin onlarla alâkası yoktur) denilemez. Zira hiçbir ressamın, Allahü teâlâ ile yaratmak yarışına kalkma ihtimali olmadığını Peygamberimiz de bilir. Sadece bu hareketi ne niyetle olursa olsun yaratmak şeklinde telâkki edilecek ve o derecede yaratmaya özenmiş sayılacaktır.

Ölü diri birinin resmine senelerce tapılsa, o fotoğraf bundan bir şey anlamaz. Suçluların resmini çizmek yada ileride kabahat işleyecekse resimlerini saklamak, yoksulluk olduğundan, (Zaruretler mahzurlu şeyleri mubah kılar) kaidesine bakılırsa, bunun günahı olmaz.

Zamanı şahsiyetlerin, yaptıkları üstün hizmetlerin hatırlanmasına vesile olacak resimlerin, heykellerin saygıyla anılması ve gelecek nesiller için teşvik örneği hâlinde bulunmasının yararlı olacağı iddiası doğru değildir. Dinimiz, bu tarz şeyleri fotoğraf yönünden başka, faydasız ve boş harcama olmaları yönüyle de yasaklar. Zira heykellerin yerine, o şeklinde yüksek zatların adına oran edilen bir ekip hayrat ve iyilikler yapılsa, hepimiz faydalanır. Üstelik sevabından da işaret edilen kimseler istifade etmekle gerek hatırlatma ve gerek saygı vazifesini yerine getirme maksatları daha ciddî, daha iktisadî bir surette hâsıl olur. Sonrasında ölülerden, dirilerden hiç kimseye zerre kadar faydası olmayan bu ruhsuz resimlerin, heykellerin, öğrenek alacak gözlere karşı hakikî bir faydası olmaz.

Hazret-i Ömer adına bir heykel dikilmemiş olması, onun şanlı icraatına zerre kadar bir eksiklik meydana getirmez. Resul-ü Ekrem efendimiz için bir heykel dikmek bir saygı değil, aksine son aşama edepsizliktir. İsa aleyhisselamın duvarlara konan resimlerine esef duymamak mümkün değil.

Hazret-i Ömer’in zamanında fethedilen beldelerden Kisra Sarayında maddî kıymet ve güzelliği cihetiyle bugün milyonlara, bir ihtimal milyarlara değişilebilen ziynetli bir halı ganimetler içinde ele geçirilmişti. Halife hazret-i Ömer’in direktifiyle o kıymetli halı, kesilip minik parçalar hâline getirilerek gazilere verilmiştir. Bu vakaya şaşkınlık edenler çıkabilir. Hâlbuki iyi düşünülünce Hazret-i Ömer’in bu meseledeki sonucu gene kendisine yakışan büyüklükten ileri gelir. Zira yeni bir dine haiz olan bir milletin başına, daha fazlaca hanımefendilere yaraşan bir harcama ve ziynet iptilâsını musallat etmemek için bu şekilde yapılması lüzumluydu. Dünyayı hiçe sayan Hazreti Ömer’e bakılırsa bu şekilde şeylerin asla önemi yoktur. Eğer bu şeklinde fazla ihtişamın bir hükümdar için faydası olsaydı Kisra devletine faydası olur, onu yıkılmaktan korurdu.

Doğa manzarası olan şahane tablolar bile, insanlığın direkt doğruya gerekseme duyduğu şeylerden sayılmaz. Fakat bu şeklinde güzel tablolara, bazı servet sahipleri milyonlar vermekten çekinmez. Hâlbuki bu parayla birçok yoksul sevindirilebilir.

Canlı varlıkların resmini yapmak ve bu tarz şeyleri evlerde bulundurmaktaki yasağın hikmetini putperestliği önlemek olarak düşünenler vardır. (Bugün bu resimlere, heykellere tapacak kadar şaşkın yoktur. Ya da ben asla resme tapmam) diyerek kendi kendine fetva veren bazı ukalâlar, akıl ve idrakten yoksundur. Bu, (İçkinin yasaklığının sebebi, sarhoşluk verdiği içindir. Ben sarhoş olmayacak kadar içiyorum) demeye benzer. Her hususta emre aynen uyan hizmetçi, sebep arayan, anlam veren hizmetçiden daha fazlaca makbul olur.

Fazlaca büyük bir âlimin en bilgisiz ve en ahmak bir uşağına karşı verdiği emirlerin, uşak tarafınca, (Bizim efendinin muradı şu şekilde olmalıdır, bu şekilde olmalıdır) tarzında verilecek manalara bakılırsa yapılması pek acayip yanlışlıklar doğurur. Hâlbuki Cenab-ı Hak yada Resul-i Ekrem ile bizim aramızdaki oran, misalde gösterilen oran ve mesafeye de benzetme edilemez. Onun için falan hükmün sebebi şudur diye yargı veremeyiz. İşte resmin yasaklığının sebebi de yukarıda söylediğimizden ibaret değildir. Başka nice hikmetleri vardır. Dinî hükümlerin gizli saklı hikmetlerini açıklamaya kalkmak bizim şeklinde âcizlerin işi değildir. Bu şekilde yüksek işlere karışmak haddini aşmak olur.

Resimli gazete ve poşet
Sual: S. Ebediyye’de, (Yükseğe fotoğraf asmak haram olduğu şeklinde, kutsal zatların resimlerini de yükseğe asmak haramdır) deniyor. Genel olarak babam, okumuş olduğu gazeteyi belden yukarı masanın üzerine koyar. Annem de, canlı resmi olan poşeti, askıya asar. Bu şekilde yapmaları haram mıdır?
CEVAP
Resim asmakla, poşeti asmak aynı değildir. Kutsal zatların resimleri yükseğe saygı için asılır. Gazete yada poşet, saygı için değil, ayakaltında dolaşıp durmasın diye kaldırılıyor. Poşeti asanların, gazeteyi yerden alıp yukarı koyanların haram işlediğini söylemek yanlış olur.

Resimler, yukarıda da olsa, yerde de olsa, oraya rahmet melekleri girmez. Namaz kılarken de, resimlerin üstünü kapatmalı. Zira canlı resmi, namaz kılanın başlangıcında, önünde, sağ ve sol hizasında, duvara çizilmiş yada beze, kâğıda yapılarak asılmış yada konmuşsa, namaz mekruh olur. Resim, namaz kılanın arkasındaki duvarlarda ve tavanda ise, mekruhluk hafifleşir. Canlı resmi, basılan, oturulan, dayanılan şeyde ise, namaz mekruh olmaz. Fakat bu şekilde odaya rahmet melekleri girmez. Bu bakımdan gazeteyi okuyunca, resimler görünmeyecek şekilde üstü kapatılmalı, açıkta fotoğraf bulundurmamalıdır.

Resim ödevi
Sual: Okul ödevi olarak canlı resimleri çizmek caiz oluyor mu? Bir de, tıp ilminde kullanmak suretiyle çizilen anatomi resimleri caiz midir?
CEVAP
Evet, bir yoksulluk yada gerekseme var ise, canlı resmi çizmek caiz olur.

İslam dini, insanlarla alay edilmesine, canlılara tapılmasına, gençlerin fuhşa sürüklenmesine, insanların baştan çıkarılmasına alet olan insan resimlerini, heykelleri haram etmiş, canlıların anatomik parçalarının, bitkilerin ve her çeşit, fizik, kimya, astronomi, inşaat resimlerini helâl etmiş, özgür bırakmıştır. İlimde, teknikte ihtiyaç duyulan resimlerin yapılmasını, bunlardan yarar elde etmeyi emretmiştir. İslam dini, her şeyde olduğu şeklinde, resimleri de, yararlı ve zararı olan olmak suretiyle ikiye ayırmış, yararlı olanlarını emretmiş, zararı olan olanlarını yasaklamıştır. (S. Ebediyye)

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/20/resim-yapmak/feed/ 0 6127
Kâfire ücretle iş yapmak https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/03/kafire-ucretle-is-yapmak/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/03/kafire-ucretle-is-yapmak/#respond Thu, 03 Oct 2019 17:57:22 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=6046

Sual: Almanya’da çalışıyorum. Kilise’nin elektrik ve başka onarım işlerini yapmamız gerekiyor. Bir mahzuru var mıdır? Bir dostum da, otomobili ile içecek taşıyor, kimi zaman de içki taşıttırıyorlar. İçki taşıması günah olur mu?
CEVAP
Kilise tamirinde çalışmak mekruh değildir. Şundan dolayı, bu işin kendisi günah değildir. (Bezzaziyye)

İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Ücret ile kâfirin şarabını taşımak, kilise onarım etmek ve hristiyana zünnar [papaz kuşağı] benzer biçimde sövgü alametlerini satmak imam-ı a’zama bakılırsa caizdir. (Redd-ül muhtar 5/251)

Sual
: Gezinsel bölgede dükkanım var. Hristiyan turistler haç var mı diye sual ediyorlar. Onlara haç satmak caiz olur mu? Bir de, Hristiyanlar, oldukça para veriyorlar, haç yapım etmemi istiyorlar. Bizlere yaptırmasınlar diye oldukça para istedim, verelim dediler. Onlar için haç yapım etmem caiz midir?
CEVAP
Haç, zünnar benzer biçimde sövgü alametidir. Sadece bazı âlimlere bakılırsa satmak caizdir.
Caiz demek yapılması lazım demek değildir. İhtiyaç olmadan yapmamak daha iyi olur.

Sual:
Avrupa’da yaşıyoruz. Domuz çobanlığı yapmak caiz mi?
CEVAP
Gayrimüslime ücretle domuz çobanlığı yapmak İmam-ı a’zam Ebu Hanife’ye bakılırsa caizdir, almış olduğu ücret helal olur. (Redd-ül Muhtar)

Sual: Kâfirlerin yapmış olduğu malları, ürettiği gıdaları, giysileri kullanmakta yada onlarla tecim yapmakta bir sakınca var mı?
CEVAP
Hayır.

Gayrimüslime hizmet
Sual: Şimdi bir Müslümanın, Avrupa’ya gidip gayrimüslimlere hizmet etmesi caiz midir?
CEVAP
Gayrimüslimlerin ülkesinde kâfire ücretle hizmet etmek caizdir. İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki:
Ücretle kâfirin şarabını taşımak, kilise onarım etmek ve Hristiyana zünnar benzer biçimde sövgü alametlerini satmak İmam-ı a’zama bakılırsa caizdir. Müslüman müşteriye, Mecusi mesti yapmak yada fâsık elbisesi dikmek mekruhtur; zira Mesusilere ve fâsıklara benzemeye sebep olmaktır. (Redd-ül-muhtar)

Hiçbir dinde, kâfir ülkesinde çalışmak ve kâfire hizmet yasak değildi. Dinimizde de bu şekilde bir yasak yoktur. Şimdiki Müslümanların, Avrupa’ya çalışmaya gitmesi benzer biçimde, Mekke Müslümanları da, Habeşistan’a hicret etmişler, orada gayrimüslimlerin işlerinde çalışmışlardı.

Hazret-i Yusuf, peygamber olmasına rağmen, kulların sıkıntıda bulunduğunu görüp, kâfir reisten vazife istedi. Böylece insanlara hizmet etti. O halde, kullara hizmet edeceğini bilen ve bunu kendinden başka meydana getirecek kimsenin bulunmadığını gören kimsenin, bu vazifeye bir zalimin geçmesini önlemek ve Müslümanlara hizmet etmek için, gayrimüslim olan âmirden bile vazife istemesinde, imamlık, müftülük, vaizlik, öğretmenlik benzer biçimde devlet memurluğunu talep etmesinde sakınca yoktur. Bir iyilik yapamasa da, asla eğer olmazsa Müslümanların zararına emek harcamayı önlemek de, yakarma olur. Geçerli bir mazereti olmadıkça, vazifeden çekilme etmek de, bunun için caiz değildir. (S. Ebediyye)

(Yusuf aleyhisselamın dininde gayrimüslime hizmet caizdi, Müslümanlıkta yoktur) demenin de ilmî kıymeti yoktur. Gayrimüslime hizmet ederek çalışmak, her dinde vardır.

Müslümanın amiri, emiri kâfir olabilir. Örnek olarak hadis-i şerifte, (Komut sana “Ya Müslümanlığı bırak yada öldürürüm” dese, Müslümanlığı bırakma, boynunu uzat) buyuruldu. (Hakim) [Müslüman olan emir, Müslümanlığı bırak demez.]

Kâfirler içinde kalıp, malından, canından korkanın, onlara kalben değil de, dilden sevgi göstermesi caizdir. Peygamberim diyen yalancı Müseyleme, doğru söyleyen bir sahabiyi şehit etmişti. O sahabinin inancını gizlemesi de caizdi. Nitekim müşrikler, Hazret-i Ammar’a, babası Hazret-i Yasir ve anası Sümeyye hatuna işkence edip, (Lat ve Uzza putu, Muhammed’in dininden iyidir de) derler, demeyince de işkenceyi artırırlardı. Nihayet ana babası işkenceyle şehit edildiler. Hazret-i Ammar, kâfirlerin zorlamaları üstüne dediklerini diliyle söylemiş oldu. Ammar kâfir oldu dedikleri süre, Resulullah efendimiz, (Ammar kâfir olmadı, o baştan ayağa imanla doludur) buyurdu. Demek ki sövgü olan bir sözü, bu şekilde durumlarda yalnız dille söylemek caizdir. Resulullah efendimiz, Hazret-i Ammar’a, (Müşrikler eziyet ederse, gene bu şekilde söyle) buyurdu. (İbni Asakir, İ. Mace)

Kâfirlerin galip olduğu yerde gerçeği söylememek caizdir. Şafii’de, zalim Müslümanlar içinde da caiz olur. Müslümanlar acayip ve zayıf olduğu müddetçe kıyamete kadar her yerde caizdir. Şundan dolayı, müminin kendinden ziyanı, mümkün olmasıyla birlikte uzaklaştırması gerekir.

İmam Kurtubi hazretleri, (Allahü teâlânın indirdiğiyle hükmetmeyenler kâfirler, zalimler ve fâsıklardır) mealindeki âyet-i kerimelerin ehli kitap olan gayrimüslimler için bulunduğunu bildiriyor. Öteki tefsir kitaplarında da bu şekilde bildiriyor.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/03/kafire-ucretle-is-yapmak/feed/ 0 6046
Çekiliş yapmak, kura çekmek https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/29/cekilis-yapmak-kura-cekmek/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/29/cekilis-yapmak-kura-cekmek/#respond Sun, 29 Sep 2019 13:42:52 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=6026

Sual: Bazı mağazalar promosyon olsun diye, belli bir miktar alışverişi geçen müşterilerine çekiliş kuponu veriyorlar. Bu kuponu almakta ve çekilişe katılmakta sakınca var mıdır?
CEVAP
Hayır asla sakınca yoktur. Zira kupon için ek olarak bir para verilmiyor. Sadece, bazı mağazalar da, (Falanca yere bir ileti atarsan, çekilişe katılmayı hak edersin) diyorlar. Bu kumara girer. Zira çekiliş için ileti atmak, piyango bileti almak gibidir.

Sual: Bir dondurma üreticisi ürettiği dondurma paketlerine otomobil hediyesi çekilişi için gizyazı vermiş. Bir tek dondurma alarak çekilişe katılmak ve çıkarsa arabayı almak caiz midir?
CEVAP
Caizdir.

Çekilişle armağan
Sual:
Bazı marketler, belli bir değerde ürün alan müşterilerine çekilişle armağan veriyor. Bu çekilişlere katılmakta sakınca var mıdır? Sözgelişi 50 liralık alışveriş yapana bir çekiliş hakkı veriliyor. 47 liralık mal aldık. Çekilişe katılmak, doğrusu 50 liraya tamamlamak için, 3 liralık mal daha alsak caiz olur mu?
CEVAP
Çekilişe katılanlar, çekilişe katılmak için, ek olarak para vermediklerinden dolayı caiz olur.

Kura çekerek hisse etmek
Sual: Armağan dağıtımında ve aynı şeylerde kura çekerek dağıtmak, vermek, dinen uygun olur mu?
Yanıt:
Mevzu ile ilgili olarak İbni Âbidînde deniyor ki:
“İslâmiyetin bildirdiği hükümlere uygun olan şartlara müsavi, eşit olarak malik olanlar arasından birini seçmek için, Kura yapılır.”

Bir mekânın, bir malın, buna ortaklaşa, ortak olarak malik olan ortaklar içinde kura ile bölme edileceği de, İbni Âbidînde uzun bildirilmektedir. Kura çekmek caizdir ve sünnettir. Mülk sahiplerinin haklarının miktarlarını değişiklik yapmak yada ortaklardan birinin hakkını yok etmek ya da hakkı olmayana hisse vermek için meydana getirilen kura, piyango haram olur.

İki yada daha fazlaca kimse, aralarında para biriktirerek bir emanetçiye bırakıp, aralarından seçtikleri birinin yada vekilinin, bunu fakirlere, hayır kuruluşlarına dağıtması caiz olduğu benzer biçimde, fakirler içinde kura çekip kazananlarına dağıtması da caizdir.

Kendi aralarında piyango çekip kazananların, vermiş oldukları paradan fazla almaları kumar olur. Geri kalan kısmı hayır yerine bağışlamaları, bu piyangoyu kumarlıktan kurtarmaz. Her birinin, kendi verdiğini geri alması caizdir. Kendi hissesini içlerinden birine armağan edebilir. Emanetçinin ücretini, paraları oranında öderler. Emanetçi emanet parayı kullanamaz, bankaya yatıramaz. Banka da, kendilerinden biri de emanetçi olabilir.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/29/cekilis-yapmak-kura-cekmek/feed/ 0 6026
Emrivaki yapmak https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/24/emrivaki-yapmak/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/24/emrivaki-yapmak/#respond Tue, 24 Sep 2019 18:31:57 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=6003

Sual: Emrivaki ile birine bir şey yaptırmak uygun olur mu?
CEVAP
Emrivaki yapmak, bir işi oldubittiye getirmek, karşı tarafı zorunlu bırakarak, yapacağı işi onaylatmak anlamına gelir. Emrivaki meydana getirilen şahıs, o işten razı olmasa bile, kendisini o işi onaylamak zorunda hisseder. Hele âmire yapılırsa, asla uygun olmaz. Emrivaki olabilecek işlere birkaç örnek:
1- Seyahat için bilet alıp, (Şu iş için memlekete gitmek zorundayım. Bileti de aldım. Eğer izin verirseniz, memlekete gideceğim) demek. Evvelinde, durumunu anlatıp izinle gitmelidir.

2- Biriyle evlenmeye kati karar verip lüzumlu hazırlıkları da yaptıktan sonrasında, danışması ihtiyaç duyulan büyüğüne gidip de, (Falancayla evlenmemiz gerekiyor. Siz de uygun görürseniz muradıma kavuşmak isterim) demek. İki tarafın da durumunu bildirip, öncesinden izin istemelidir.

3- El öptürmeyen birinin, zorla elini öpmek.

4– İnternet üstünde online bulunduğunu gördüğümüz ve meşgul bulunduğunu bildiğimiz bir büyüğümüze merhaba verip hal hatır sormak da emrivakiye girer. Onun zamanını çalmış oluruz. Bir şey sormamız gerekiyorsa, âcil değilse maille sormalı, uygun olunca aslına bakarsan yanıt verir.

5– Bir kitabı yazıp âmirine bastırayım mı demek, bir web sitesi hazırlayıp yayınlayayım mı demek. Bunun yerine, şu mevzuları içeren bir kitap yada site hazırlamak uygun olur mu diye sormak gerekir. İzin almadan kitabı yada siteyi hazırladıktan sonrasında sormak, emrivakiye girer.

Sual: El öptürmek istemiyorum, fakat bazı kimseler, emrivaki yaparak ansızın elimi tutup öpüyorlar. Namahrem bir kimse, gene emrivaki ile tokalaşmak için elini uzatıyor yada bayram diye sarılıp öpüyor. Bu şekilde emrivaki yapmak uygun mu?
CEVAP
Emrivaki, oldubittiye getirmektir. Zorlama ile bir işi halletmeye zorunlu bırakmaktır. Bir kimse, elini yada yanağını öptürmek istemiyorsa, onu öpmeye çalışmak en azından edepsizlik olur, saygısızlık olur. Namahremle tokalaşmaya zorlamak da, böyledir.

Gencin biri, yaşlanmış bir amcanın elini öpmeye zorluyordu. Genç olduğundan, elini büküp zorla öptü. Gence, (Niye zorla elimi öptün?) dedi. Genç, (Yaşlısın, saygıdan dolayı, kutsal bir amcanın elini öpmüş olmak için öptüm) dedi. İhtiyar amca, (Beni zorlamak saygısızlıktır. Üstelik beni bilgisiz yerine koymak anlamına gelir. “Amca sen eli öpülecek adamsın fakat kıymetini bilmiyorsun, onun için zorla öpüyorum” anlamına gelir bu. Beni bilgisiz yerine koymak, istemediğim halde, isteğime zıt iş yapmak saygı mıdır, saygısızlık mıdır?) dedi. Bu vaka, bir menkıbeyi hatırlattı:

Bir mürşid-i kâmilin talebelerinden biri, arkadaşları ile mürşidinin evine, sohbete katılır. Hocasının hiç kimseye el öptürmediğini bilir. Bu genç, elini çekmesine fırsat vermeden, ani bir hareketle hocasının elini öper. Hocası bu emrivakiye üzülür. Oradaki iki talebeye komut verir; (Bunu iki şahıs tutup kapının dışına bıraksın) buyurur. Emrivaki yapmanın saygısızlık bulunduğunu bildirir.

Bu menkıbe de gösteriyor ki, elini öptürmeyen kimselerin elini öpmeye çalışmamalı, tokalaşmak istemeyene el uzatmamalıdır.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/24/emrivaki-yapmak/feed/ 0 6003
İşi en güzel yapmak https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/24/isi-en-guzel-yapmak/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/24/isi-en-guzel-yapmak/#respond Tue, 24 Sep 2019 03:29:55 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=6000

Sual: Bir hadis-i şerifte, Allahü teâlânın, yaptığımız işi en güzel şekilde yapmamızı emrettiği bildiriliyor. Bir işi en güzel yapmak ne anlama gelir?
CEVAP
En güzel demek, ilme doğrusu şartlarına uygun ve ihlasla yapmak anlama gelir. Eğer o iş ilimsiz ve ihlassız ise güzel olması imkansızdır. İhlas, yalnız Tanrı rızası için yapmak anlama gelir. Bir kimsede ilim yada ihlastan biri yoksa meydana getirilen iş kıymetsizdir.

İlimsiz fakat ihlaslı işe, Hazret-i Mevlana şu örneği verir:
Ormanda bir ayının ayağı, kütük arasına sıkışır, kurtaramaz. Biri bunu görüp, ayının ayağını kütüğün arasından çıkarır. Ayı da kendisine iyilik eden bu adama, ormandaki arıların yapmış olduğu petekleri alıp getirir. Adam balı yiyince orada uyumaya adım atar. Fakat sinekler, insanın yüzüne konarak rahatsız eder. Ayı ise, adam rahat uyusun diye sinekleri kovmaya çalışır. Bakar kovmakla gitmiyor, sinekleri öldüreyim bari diye, devasa bir taş alıp, insanın yüzüne konan sineklere vurur. Insanın başı ezilir. Ayı, ilim sahibi olmadığı için, sineklere vurmuş olduğu taşın adama zarar vereceğini düşünemez. Ayının niyeti iyi idi, doğrusu ihlaslı ve samimi idi, sadece bilimsel olmadığı için yanlış iş yapmış oldu.

Büyüklerimiz, (Amelsiz ilim vebal, ilimsiz amel sapıklıktır) buyurmuştur. İyi iş demek, ilim ve ihlasla meydana getirilen ve ahirette faydası görülen iş anlama gelir.

Şu âyet-i kerime de, ahirette bizlere iyi işlerin yarar vereceğini bildiriyor:
(İnsana, sadece dünyada çalışıp [ihlasla] yapmış olduğu işler [ahirette] yarar verir.) [Necm 38, 39]

Şu iki hadis-i şerif de ihlaslı amelin önemini vurguluyor:
(Allahü teâlâ sadece ihlasla meydana getirilen ameli kabul eder.) [Dare Kutni]

(İhlas ile meydana getirilen azca amel, kıyamette sana yetişir.) [Ebu Nuaym]

Şu iki hadis-i şerif de ilmin önemini konu alıyor:
(İlimle azca amel yararlı olur, ilimsiz oldukça amelin kıymeti olmaz.) [Deylemi]

(Allahü teâlâ, ilimsiz ameli kabul etmez.) [B. Arifin]

Demek ki, iyi iş; ilim ve ihlasla meydana getirilen iştir.

İhlassız, yalnız ilimle doğrusu şartlarına uygun meydana getirilen işin, dünyada faydası görülürse de, ahirette faydası olmaz. Sonsuz yaşam için faydasız işe de iyi iş denmez.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/24/isi-en-guzel-yapmak/feed/ 0 6000
Peygamberler arasında ayrım yapmak https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/29/peygamberler-arasinda-ayrim-yapmak/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/29/peygamberler-arasinda-ayrim-yapmak/#respond Mon, 29 Jul 2019 13:56:22 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5761

Sual: (Yalnız Kur’an) diyen mezhepsizler, (Kur’an’da, “Peygamberler arasında ayrım yapılmaz” dendiği hâlde, Hazret-i Muhammed’i öteki peygamberlerden üstün tutmak Kur’ana aykırıdır) diyorlar. Peygamber efendimiz, öteki peygamberlerden üstün değil midir? (Peygamberler arasında ayrım yapılmaz) diye bir âyet var mıdır?
CEVAP
Peygamber efendimiz, tüm peygamberlerden üstündür. Tefsirlerde, Bekara sûresinin, (Tanrı’ın resulleri arasında ayrım yapmayız) mealindeki 285. âyet-i kerimesinin, (Yahudi ve Hristiyanlar şeklinde, peygamberlerden bazısını kabul edip, bazısını inkâr ederek ayrım yapmayız, hepsi de peygamberdir) demek olduğu bildiriliyor. Kasıtlı olarak peygamberlerin bazılarının öbürlerinden üstün bulunduğunu bildiren âyetleri gizliyorlar. Gizledikleri iki âyet-i kerime meali:
(Resullerden kimini bazısına üstün kıldık.) [Bekara 253]

(Nebilerden bazısını bazısından üstün kıldık.) [İsra 55]

Demek ki, (Yalnız Kur’an) diyenler gizlese de, resullerin de, nebilerin de birbirinden üstün olanları vardır. Peygamberlerin birbirinden üstün bulunduğunu kabul etmeyerek (Biz ayrım yapmayız) demek, bu iki âyet-i kerimeyi inkâr etmek olur. Aslına bakarsan (Yalnız Kur’an) diyenler kesinlikle Kur’an-ı kerime inanmazlar, bâtıl ideolojileri için inanıyor görünürler. Âyetleri de kendi görüşlerine bakılırsa yorumlarlar.

Her peygamber kendi milletine geldi, fakat Muhammed aleyhisselam tüm âlemlere geldi. Birkaç âyet-i kerime meali:
(Âlemlere [cin ve insanlara, ilâhî azapla] ürkütücü [uyarıcı] olsun diye Furkan’ı [Kur’an’ı] kuluna [Muhammed aleyhisselama] indiren [Allah’ın şanı] ne yücedir.) [Furkan 1]

(De ki: “Ey insanoğlu! Ben, Tanrı’ın hepiniz için gönderilmiş olduğu Resulüyüm.”) [Araf 158] (Her elçi bir millete gelmişken, Muhammed aleyhisselam tüm insanlara gelmiştir.)

(Biz seni tüm insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak yolladık.) [Sebe 28]

(Biz seni âlemlere rahmet olarak yolladık.) [Enbiya 107] (Başka hangi peygamber âlemlere rahmet olarak gönderildi? Bu rahmet, yalnız insanoğlu için değil, tüm mahlûklar içindir. Hatta kâfirler bile faydalanır. Nitekim (Sen içlerinde bulunduğun sürece, Tanrı onlara [kâfirlere] azap etmez) buyuruluyor. (Enfal 33) Başka hangi peygamber için bu şekilde buyuruldu? Bu âyetlerin hepsini gizliyorlar.)

Bir hadis-i şerifte de, (Beni insanların en iyisi bilmeyen kâfir olur) buyuruldu. (Hatîb)

Allahü teâlâ, tüm peygamberlere (Yâ Âdem, Yâ Musa, Yâ İsa) diyerek ismiyle hitap ederken, Peygamber efendimize, (Yâ eyyühennebiyyu, yâ eyyüherresul) şu demek oluyor ki (Ey Peygamberim, ey Resulüm) diye hitap ediyor. Bu hitap şekli de, Onun öteki peygamberlerden üstün bulunduğunu göstermektedir. Fâtiha sûresinde bildirdiği şeklinde, Allahü teâlâ Âlemlerin Rabbi’dir. Resulullah da âlemlerden üstün olduğundan, Rabbüke, Rabbike şu demek oluyor ki Senin Rabbin buyuruluyor. (Bekara 30, Saffat 180)

Birkaç âyet-i kerime meali:
(Rabbinin sana verdiği nimetlerle mecnun değilsin. Senin için bitmeyen, sonsuz mükâfat vardır. Normal olarak sen, en büyük ahlâk üzeresin.) [Kalem 2-4] (Başka hangi peygamber bu şekilde övülüyor? Bu âyetleri iyi mi gizleyebilirler?)

(Rabbin sana [çok nimet] verecek, sen de razı olacaksın!) [Duha 5] (Razı olana kadar nimet verecek. Başka hangi peygambere bu nimetler veriliyor?)

(Tanrı ve melekleri, Nebi’ye salât ediyor, inanç edenler, siz de salevat getirin.) [Ahzab 56] (Başka hangi peygambere bu makam veriliyor? Hangi peygambere Allahü teâlâ salât ediyor? Ondokuzcular bu âyeti de tevil ediyorlar. (Resule destek verin ve saygı gösterin) diyorlar. Kendi yanlış görüşlerine de inanmıyorlar. Resulullah’a zerre saygı göstermiyorlar. Destek vermiyorlar, kösteklemeye çalışıyorlar.)

Fetih sûresinin, (Tüm dinlerden üstün kılmak suretiyle, Resulünü hidayet ve hak dinle gönderen Odur) mealindeki 28. âyeti de Resulünün getirmiş olduğu dinin ve kendisinin en üstün bulunduğunu göstermektedir. Bir hadis-i şerif:
(Öğünmek için söylemiyorum, ben peygamberlerin efendisi, sonuncusu ve şefaat edicilerin de ilkiyim.) [Dârimî]

Buhârî ve öteki hadis kitaplarındaki bir hadis-i şerifte de bildirildiği şekilde, insanoğlu şefaat için Hazret-i Âdem’den itibaren tüm peygamberlere gidecekler, hepsi bir özür beyan edecek, sonunda Muhammed aleyhisselama gönderecekler. İlk şefaati Peygamber efendimiz yapmış olacaktır. En üstün olan peygamberin ümmeti de üstündür. Bir âyet-i kerime meali:
(Siz ümmetlerin en hayırlısı, insanların seçilmişisiniz.) [Âl-i İmran 110]

İmam-ı Rabbânî hazretleri de buyuruyor ki:
Muhammed aleyhisselamın izinde ilerleyenlerin büyükleri, İsrailoğullarının peygamberlerine benzetildi. [Hadis-i şerifte, (Ümmetimin âlimleri İsrailoğullarının peygamberleri gibidir) buyuruldu.] Musa aleyhisselam, Onun zamanında bulunsaydı, Onun yoluna girmekten başka bir şey yapmazdı. İsa aleyhisselamın gökten ineceği ve Allahü teâlânın sevgilisine ümmet olacağı her insanın bilmiş olduğu bir şeydir. Onun ümmeti, Onun yolunda bulundukları için, ümmetlerin en iyileri oldular. (1/249)

Tevrat ve İncil’de Muhammed aleyhisselamın vasıfları, üstünlükleri bildirilmişti. Bu tarz şeyleri bilen Hazret-i Musa ile Hazret-i İsa, Onun ümmetinden olmak için oldukca yalvardılar, yakarış ettiler. İsa aleyhisselamın bu duası da kabul olundu. Allahü teâlâ, Onu diri olarak göğe yükseltti. Kıyamete yakın yine yeryüzüne inecek, Muhammed aleyhisselamın dinine uyacak ve İslamiyet’i yayacaktır. (H. L. O. İman)

Musa aleyhisselam, bu ümmetin faziletini Tevrat’ta okuyunca, (Bu hayırlı ümmete beni peygamber olarak gönder) diye yakarış etti. Cenab-ı Hak da, (Onlar Ahmed’in ümmetidir) buyurdu. O da, (Ya Rabbî, Ahmed’in ümmeti için bu kadar nimet kayra ettin, beni de onun ümmetinden eyle!) diye yakarış etti. Hazret-i Musa şeklinde büyük bir peygamberin, bu ümmetten olmayı istemesi de, Muhammed aleyhisselamın ve Onun ümmetinin üstünlüğünü göstermektedir. (Aydınlatma)

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/29/peygamberler-arasinda-ayrim-yapmak/feed/ 0 5761
İbadetleri faydası için yapmak https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/01/ibadetleri-faydasi-icin-yapmak/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/01/ibadetleri-faydasi-icin-yapmak/#respond Sun, 30 Jun 2019 23:03:11 +0000 Dinimiz>İbadetlerimiz]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5624

Sual: Dinin komut ve yasaklarını, insana dünyada yarar sağlamış olduğu için yapmak doğru olur mu?
Yanıt:
İslâmiyete uymanın, yakarma etmenin, dünya menfaatleri üstüne kurulmayacağı, akıl sahipleri için pek meydanda olan bir hakikattir. Şûrâ suresinin 20. âyet-i kerimesinde mealen;
(Ahireti kazanmak için çalışanların kazançlarını arttırırız. Dünya menfaati için çalışanlara da, ondan veririz. Fakat, ahirette bunların eline bir şey geçmeyecektir) ve İsrâ suresinin 18., 19. âyet-i kerimelerinde de mealen;
(Menfaatleri ve lezzetleri acele geçen, tükenen dünyayı isteyenlerden, dilediğimize, istediğimizi veririz. Ahiret menfaatleri için çalışan müminlerin mükâfatları boldur) buyuruluyor. Hadis-i şeriflerde de;
(Allahü teâlâdan başkası için her kim ne işledi ise, karşılığını ondan istesin, denilecektir) ve (Allahü teâlâ, ahiret için meydana getirilen iyiliklere dünyada da mükafat verir. Fakat, yalnız dünya için meydana getirilen işlere ahirette asla mükafat vermez) buyuruldu.

İslâmiyetin hükümlerinin ahiretteki faydalarıyla beraber dünyadaki faydalarını, toplumsal iyiliklerini de düşünmek yasak değildir. Hatta, bu yararları, dönemin yeni detayları ile açıklayarak anlatmak, din adamlarının vazifesidir. İslâmiyetin hükümleri üstüne yürütülecek toplumsal düşünceler, Müslümanlardan ziyade, din düşmanlarına karşı bir savunma silahı ve yarış vasıtası olarak hazırlanması lazımdır. İslâmiyetin hükümlerinin, dünyada olan faydalarını ve iyiliklerini Müslümanların da bilmesi normal olarak faydalıdır. Sadece, Müslümanların yalnız bilmekte kalması lazım olup, ibadetleri dünya yararları üstüne bina etmek derecesine gelmemelidir. Bu şekilde olursa, ibadetler bozulur. İslâmiyetin istediği vazifelerde dünya için ne kadar yarar bulunursa bulunsun, bu tarz şeyleri yalnız Allahü teâlânın emri olduğu için ve ahirette, azaptan kurtulmak için yapmak lazımdır. Bu şekilde niyet olunca, dünya faydalarının ek olarak düşünülmesi, meydana getirilen ibadete zarar vermez.

İbadetlerde ahiret faydalarını bırakarak, yalnız toplumsal iyilikler aramak ve bu araştırmayı esas tutmak, dine inanmamak hastalığının alametlerindendir. Dinin hükümlerinin dünyadaki yararları, iyilikleri pek önemli ve meydanda olmakla birlikte, Aden ve Cehenneme inananlar, dünya menfaatlerini hatırlarına bile getirmezler.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/01/ibadetleri-faydasi-icin-yapmak/feed/ 0 5624
Özgürlük ve istediğini yapmak https://www.cennetinbahcesi.com/2019/06/26/ozgurluk-ve-istedigini-yapmak/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/06/26/ozgurluk-ve-istedigini-yapmak/#respond Tue, 25 Jun 2019 22:40:39 +0000 Dinimiz>İbadetlerimiz]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5600

Sual: Tanrı ne diye namaz kıl, oruç tut, içki içme, zina etme benzer biçimde kurallar koymuş? Bu özgürlüğe, doğallığa aykırı değil mi?
CEVAP
Allahü teâlânın kaide koymadığı mahlukları da var. Örnek olarak aslan, geyik dağda özgürce gezip dolaşırlar. Özgürlük ve doğallıktan kasıt, hayvan benzer biçimde başı boş, özgür yaşamak olmasa gerek.

Ilkin sizi düşünelim. Ufak evladınız, kirli ve zararı olan şeyleri yese, yeme o pistir, zararlıdır der misiniz? Ateşe uzansa, cızzz yakar o der misiniz? Yılana elini uzatsa, sakın dokunma sokar der misiniz? Kışın sokağa çıplak çıksa, üşürsün hırkanı giy de çık der misiniz? Derseniz, çocuk size baba benim özgürlüğüme karışma dese ne dersiniz? En azından ben babayım, çocuğumun iyiliğini düşünmem gerekir, onun için bu şekilde söyledim dersiniz.

Evinizdeki eşyaları, rastgele hepsini üst üste bir odaya mı koydunuz, yoksa buzdolabını ve bulaşık makinesini mutfağa, çamaşır makinesini banyoya, karyolayı yatak odasına mı koydunuz? Hangi halde koyarsanız koyun, eşya sizindir kimse karışamaz.

Bu kâinat ve içindekiler de başı boş değildir. Hepsinin bir sahibi vardır. Siz iyi mi çocuğunuza zarar gelmesini istemiyorsanız, her şeyin sahibi olan Allahü teâlâ da, kendi mülkü olan insana, o kişinin faydası için bazı komut ve yasaklar bildirmiştir. Evinizdeki eşyalar iyi mi sahipsiz değilse, bu kâinat da sahipsiz değildir.

Arapça’da Abd, kul, köle anlama gelir. Orta çağda tüm dünyada kölelik sistemi vardı. Köleler eşya benzer biçimde, hayvan benzer biçimde alınıp satılırdı. Sahibi de, köleye istediği işleri yaptırma yetkisine sahipti. Köle, şunu yaparım, şunu yapmam diyemezdi. Bu sebeple onun sahibi ne isterse öyleki yapmak zorunda idi. Köle tam bir tutsak idi. İslamiyet köleliği kaldırmak için epey çareler koymuştur.

Tüm insanları da Tanrı yoktan yarattı. Şu demek oluyor ki tüm insanoğlu, Tanrı’ın kulu, kölesidir. Efendimiz Tanrı’tır. Tamamımız köleyiz. Köle köleliğini bilmeli, efendisi ne emrediyorsa onu yapmalıdır. Bu efendi, kölelik sistemindeki efendiden oldukca farklıdır. Bizi dünyaya getiren akıl veren; can veren, el kol, bacak, göz benzer biçimde organlar veren, rızık veren bir efendidir. Üstelik öteki köleler benzer biçimde kaçıp kurtulma imkanımız da yok. (Sözümü dinlersen sonsuz olarak Aden denilen bir yerde seni ağırlarım, sözümü dinlemezsen, sonsuz olarak Cehennem denilen yerde sana azap ederim) diyor. Bu tarz şeyleri da yapabilecek kuvvettedir.

Gerekirse dünyadaki efendileri dövebiliriz, öldürebiliriz, fakat, bu efendiye asla kimsenin gücü yetmez.

Dünyadaki efendiler, bizim iyiliğimizi, kötülüğümüzü tam bilemezler, başımıza gelecek işleri, düşüncelerimizi, arzularımızı bilemezler. Fakat bu efendi, her şeyi bilir, her şeye gücü yeter. Üstelik oldukca merhametlidir. Her istediği şey bizim iyiliğimiz içindir. Tüm doktorlardan daha iyi sağlığımız için reçeteler verir. (İçki içme, uyuşturucu kullanma, zina ve hırsızlık etme, temiz ol, namaz kıl, oruç tut, zekat ver) diyorsa bizim bunda kesinlikle bir faydamız vardır. İyilik edene teşekkür etmek insanlık icabıdır. Gövde ve ruhumuzun, dünyada ve ahirette mutluluk ve felaketine sebep olacak şeyleri bildiren Efendiler efendisine teşekkür etmek insanlık vazifesi değil mi? İnkâr etmek nankörlük olmaz mı?

Bir hekim, hastasına ilaç verse, o da (İlacı kullanmazsam doktora asla ziyanı olmaz) diyerek, ilaç kullanmasa, doktora ziyanı olmaz. Fakat kendine ziyanı olur. Hekim, kendine faydası olduğundan değil, hastalıktan kurtulması için, hastasına ilaç verdi. Doktorun tavsiyesine uyarsa, şifa bulur, uymazsa ölür gider. Bu işte doktorun asla ziyanı olmaz. Bunun benzer biçimde, (Tanrı’ın benim ibadetime ihtiyacı yok) diyerek ibadetten kaçan da, Cehenneme gider.

Özgürce yaşamak hakkı
Sual:
Bir dost, (Doğa ana, insanı özgür olarak doğurmuştur. “Şunu yapmak, şundan sakınmak gerekir” benzer biçimde, dini baskıların hepsi özgürlüğe zıt, doğa kanunlarına aykırıdır. İnsan, tam özgür ve hoş görülü yaşamalı) diyor. İnsan özgür olarak mı dünyaya gelmiştir, tam özgür olarak yaşaması mümkün müdür?
CEVAP
Dostunuz ya ateist yada onların tesirinde kalmış biridir.

Ilkin doğa ana söylediği şey nedir? Doğa ana ne özgür, ne de tutsak bir şey doğuramaz.

İnsanları yaratan Allahü teâlâdır. Tanrı’ın emirlerine de dini baskı denmez. O vakit yaratanı beğenmemek olur.

Doğa kanunu da ne? Orman kanunu benzer biçimde bir şey mi? Doğa bir kanun mu koymuş?

Şimdi sorulan suale onun anlayacağı şekilde yanıt verelim:
İnsan, birçok yönden özgür değil, kadere mahkum olarak dünyaya gelmiştir. Ne cinsiyetini [erkek-kız oluşunu], ne boyunu [uzun-kısa oluşunu], ne de akıllı-deli oluşunu kendisi belirleme edemez. Kör, sağır, dilsiz, felçli, çolak, sakat olarak doğmasına engel olması imkansız.

Demek ki, insanoğlunun doğuşunda özgürlük yoktur. Doğuşunda yok da, yaşamı süresince özgürlük elinde midir? Kız ise, kendisini adam yapabilir mi? Cüce ise boyunu uzatabilir mi? Asla uyumadan yaşam boyu uykusuz kalabilir mi, aç, susuz durabilir mi? Ehliyetsiz şoförlük, diplomasız hakimlik, doktorluk yapabilir mi? Kendi kendine vali, bakan olabilir mi?

Şu halde tam özgür yaşamak mümkün olmadığı benzer biçimde, başkasının hürriyetini engellemiş olan sınırsız özgürlük de zararlıdır. Özgürlük, her istediğini yapabilmek değildir. Kabahat işleyeni mahkum etmek, hürriyetlere engel olan birkaç anarşisti hapsetmek tutsaklık değildir. Bir tek başkasına değil, kendine de zararı olan olmak özgürlük değildir. Örnek olarak uyuşturucu maddeleri, vücuda zararı olan olan şeyleri yasaklamak, özgürlüğe zıt olarak vasıflandırılamaz. Trafiğin muntazam olması için, kurallar koyarak, soldan gitmeyi yasaklamak özgürlüğe yaralanan bir darbe değildir. Aslına bakarsak özgürlüğü kolaylaştırıcı tedbirlerdir.

Suçluyu affetmeyip cezasını vermek, hürriyete aykırı değildir.

Kafesteki yılanı, halkın içine salmak, yılan için bir özgürlük sanılsa da, insanlık için bir felakettir. Bir caninin özgür bırakılması da, onun için özgürlük ise de, millet için özgürlük düşmanlığıdır. Netice olarak, her işte eşitlik ve tarafsızlık benzer biçimde, sınırsız özgürlük de özgürlük düşmanlığıdır.

Hoşgörü ne? TDK’nın sözlüğünde, (Her şeyi anlayışla karşılayarak, olabildiği kadar hoş görme durumu) deniyor. Dikkat edin, her şey deniyor. Her şeyi hoş görmek ne kadar yanlıştır. Her şeyi hoş gören insan olur mu? TDK’nın sözlüğünü yazanlar da, her şeyi hoş asla görmez. Sınırsız hoşgörü olmaz.

TDK
, özgürlüğü de şöyleki tanım etmiş: (Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya, bağlı olmaksızın düşünme yada davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu.)

Özgürlük, şöyleki tanım edilse bir ihtimal birazcık daha azca zararı olan olurdu: Özgürlük, kendine ve başkalarına zarar vermemek şartı ile, dilediğini yapma hürriyeti.

Hayvan benzer biçimde başı boş olmayı istemek yanlıştır. Dinimiz, hürriyete de, hoşgörüye de, bir sınır koymuştur. Dünyada ve ahirette rahat yaşayabilmemiz için, “şunu yapmak, şundan sakınmak gerekir” benzer biçimde altın hükümleri vardır. Bunlara dini baskı demek oldukca yanlıştır. Örnek olarak dinimiz, uyuşturucuları, alkollü içkileri, başkalarına zarar vermeyi yasaklamış, temiz olmayı, her insana iyilik etmeyi ve iyi insan olmayı emretmiştir. Bu tarz şeyleri kayra edip bildiren Allahü teâlâyı inkâr etmek nankörlük olmaz mı?

İstediğini yapmak
Sual:
Dinimizde insan her istediğini yapma özgürlüğüne haiz değil midir?
CEVAP
Yapılabilenler ve yapılamayanlar var. Birkaç örnek verelim:
1– Her devletin kanunları, tüzükleri vardır. O ülkenin vatandaşları bunlara uymak zorundadır. Uymayan cezalara çarptırılır.

2– Her firmanın prensipleri farklıdır. O şirkette çalışan, peşinen bu tarz şeyleri kabul etmiş anlama gelir. Orada çalışmak istiyorsa, bunlara uymaktan başka çaresi yoktur. Ya uyacak, ya da istediği yere gidecek…

3– Trafiğin düzeni için trafik kuralları konulmuştur. Hepimiz istediği benzer biçimde gidemez, istediği benzer biçimde vasıta sollayamaz, kırmızı ışıkta geçip gidemez. Bu kurallara uymayan, ceza ödemek zorunda kalır. Bir kaza sonucu hayatından da olabilir.

4– İnsan istediğini yapabilseydi, dinlerin, peygamberlerin ve kitapların gönderilmesine lüzum olmazdı. Bu yüzden, insan, kul olarak yaratıcısının komut ve yasaklarına muhataptır. Bunu kabul etmeyen, istediğini yapabilen, sorumsuz mahlûkların doğrusu hayvanların seviyesini tercih etmiş olur.

5– Eskiden tasavvufun da, prensipleri vardı. Bir mürşide tâbi olup olmamak serbestti; fakat tâbi olduktan sonrasında her istediğini yapamazdı, o yolun edebine, prensiplerine, şartlarına uygun hareket ederdi. Mürşide öğrenci olan, o yolu yada o zatı temsil ediyor demekti. Her işiyle, kılık giysisiyle, oturup kalkmasıyla, konuşmasıyla, özetlemek gerekirse her şeyiyle buna dikkat etmek zorundaydı. Ya uyardı yada uymak istemezse çekip giderdi.

Demek ki, her istediğini yapmak doğru bir şey değildir. Hepimiz istediğini yaparsa, ne seviye, ne hak hukuk, ne de rahatlık kalır. İslam âlimleri, (Edep, haddini bilmektir) buyuruyorlar. Şu demek oluyor ki, kendi konumunu, yetkisini bilmektir; ben ne yapabilirim, ne konuşabilirim, ne yiyebilirim benzer biçimde, her hususta hakkını bilmektir. Bunun sınırını da, dinimiz bildirmektedir.

Özgürlük nedir?
Sual:
(Özgürlük, hiçbir şarta bağlı olmadan istediğini yapabilmek) diye tanım ediliyor. Sonradan buna (başkalarına zarar vermemek şartıyla) ifadesi eklenmiştir. Dinimizdeki özgürlük, bu tarife uygun mudur?
CEVAP
Dinimizde başıboş bir serbestlik yoktur. İslamiyet’te özgürlük [hürriyet], bir tek başkalarına değil, kendine ve kendi malına da zarar vermeden, dinimize aykırı olmadan dilediğini yapabilme serbestliğidir. Özgürlükte, kendi malına, hattâ kendi canına kıyma serbestliği var ise da, Müslüman, malını kırıp yakamaz, israf da edemez. Şu demek oluyor ki dinimizin emrine aykırı olarak malını harcama yetkisi yoktur. İslamiyet, insanoğlunun dünya ve âhirette mutlu yaşaması için lüzumlu kuralların bulunmuş olduğu hak dindir.

Özgürlüğü kısıtlamak
Sual:
İçkinin bazı yerlerde içilmemesi, özgürlüğü kısıtlamak mı oluyor? Bazı yazar ve çizerlerin (Özgürlükler kısıtlandı) demelerinin mantıkî bir yönü var mıdır?
CEVAP
Özgürlüğün kısıtlandığını söyleyenler, ya özgürlüğün ne işe yaradığını bilmiyorlar yada kasıtlı konuşuyorlar. (Özgürlük, hiçbir kurala bağlı olmadan istediğini yapabilmektir) diyorlar. İnsaflı olanları ise, (Özgürlük, başkalarına zarar vermeden dilediğini yapabilmektir) diyor. Aklıselim sahipleri için bu tanım de eksiktir. Özgürlük, başıboşluk demek değildir. Özgürlük, bir tek başkalarına değil, kendine ve kendi malına da zarar vermeden, kuralları çiğnemeden dilediğini yapabilme serbestliğidir.

Milletin zararına olan işlerde özgürlüğe izin vermek oldukca yanlış değil mi? Birkaç örnek verelim:
1- Bir şoförün, sarhoşken vasıta kullanarak yada kafası dumanlı olduğundan sol yola saparak gelen araçlarla çarpışması, kazalara sebep olması hürriyet midir, millete zarar mıdır? Bu zararları önlemek millete hizmet midir, yoksa özgürlükleri kısıtlamak mıdır?

2- Bir otomobille son hızla giderek kaza yapmak hürriyet midir, topluma zarar mıdır? Radarla hız kontrolü yaparak ceza vermek, hizmet midir, yoksa özgürlükleri kısıtlamak mıdır?

3- Sokaklara, caddelere pislemek, hürriyet midir, topluma sorun vermek midir? Bunu önlemek hizmet midir, yoksa özgürlükleri kısıtlamak mıdır?

4- Bir astımlının yanında sigara içip onu astım krizine sokmak hürriyet midir, yoksa o şahsa eziyet midir? Bunu önleyici önlem almak özgürlüğü kısıtlamak mıdır?

5- Düzmece diplomalı bir doktorun, yanlış ameliyat yaparak hastalarını sakat bırakması yada ölümlerine sebep olması hürriyet midir? Bunu önlemek özgürlüğü kısıtlamak mıdır?

6- Tuttuğu ekip yenince yada bayram kutluyorum diyerek sokaklarda sağa sola tabanca atmak, bağırıp çağırmak yada başkalarının otomobillerinin camlarını kırmak, dükkânlara zarar vermek hürriyet midir yoksa vatandaşa zarar mıdır? Polisin zararları önleme emek harcaması özgürlükleri kısıtlamak mıdır?

7- Geceleri sarhoş olup yada özgürlük uğruna komşunun duvarına vurup onu uykusundan uyandırmak yada kiracı olduğu evi kırıp dökmek hürriyet midir?

Bir kimsenin özgürlüğü, başkasının özgürlüğünün başladığı yerde bitmelidir. Bitmezse düzensizlik olur. O hâlde özgürlükleri ihlal ve istismar etmemelidir.

Kabahat işleme özgürlüğü
Sual: 18 yaşından büyük olan kız ve adamın aynı evde kalmalarına karşı çıkmak, özgürlüğe müdahale değil mi? Dinimiz özgürlüğe müdahaleye karşı çıkmıyor mu?
CEVAP
Dinimizde büluğa ermiş bir kız, namahrem bir erkekle aynı evde birlikte kalsa, zina etmeseler de, gene haram işlemiş olurlar. Hayatlarında günah terimi olmayan ateistler yada öteki gayrimüslimler, kızla adamın aynı evde yaşamalarını uygun görebilirler, fakat Müslüman olan, dinin emrine itiraz edemez.

Bu durum, özgürlük açısından da uygun değildir. Bu sebeple özgürlük, her istediğini yapmak demek değildir. (Özgürlük, başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter) kuralı önemlidir.

Başkalarına zarar veren özgürlük orada biter. Başkasına değil, bir tek kendine zararı olan olan bir şeye de, devlet mâni olmalıdır. Örnek olarak her çeşit uyuşturucu madde kullanmak özgürlükse de, bunu devletin önlemesi gerekir. Bir kimsenin evini yada mallarını yakması özgürlüktür, fakat malına yada evine zarar vereni önlemek özgürlüğe mâni sayılmaz. İntihar etmek özgürlüğüne de mâni olmak yanlış değildir. Otomobil kullananlar için yolun sağından gitmek özgürlük olduğu benzer biçimde solundan gitmek de özgürlüktür. Fakat soldan giderse trafiği felce uğratır. Onun için, soldan gidene müdahale etmek, özgürlüğe mâni sayılmaz.

İslamiyet’in kabahat ve günah işleyenlere verdiği cezalar da, kişinin ve toplumun menfaati içindir. Kötülüklerin yaygınlaşmasını önlemek için cezalar emredilmiştir.

Önüne gelenle zina eden, frengi ve AIDS benzer biçimde hastalıklara yakalanır. Kendinin yakalanması özgürlükse de, başkalarına da bulaştırma özgürlüğüne mâni olmak gerekir. (AIDS bulaşırsa bana bulaşır, kime ne?) demek yanlıştır.

İşte kızların ve adamların, karışık olarak evlerde kalması, bu bakımdan da uygun değildir. Fuhuş ve uyuşturucu benzer biçimde birçok kötülüklerin yayılmasına, terör örgütlerinin kızları kullanarak eleman toplamalarına ve başka birçok kötülüklere sebep olduğu tespit edilmiştir. Bu uygunsuz özgürlüklere mâni olmak, toplumun hürriyeti için zorunludur.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/06/26/ozgurluk-ve-istedigini-yapmak/feed/ 0 5600
Neşe ile ibadet yapmak için https://www.cennetinbahcesi.com/2019/06/23/nese-ile-ibadet-yapmak-icin/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/06/23/nese-ile-ibadet-yapmak-icin/#respond Sun, 23 Jun 2019 15:28:48 +0000 Dinimiz>İbadetlerimiz]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5589

Sual: Din kitaplarında, ibadetleri gücünüz yettiği kadar ve neşeli olarak yapınız deniyor. Bundan maksat nedir, neşeli olmayan kimsenin, ibadetleri terk mi etmesi gerekir?
Yanıt:
Hadîs-i şerifte; (İbadetleri takat getireceğiniz kadar yapınız. Neşe ile meydana getirilen ibadetin kıymeti oldukça olur) buyuruldu. Gövde istirahat edince, ibadetler zevk ile yapılır. Gövde ve zihin bitkin iken meydana getirilen işten usanç hasıl olur. Yorgunluğu gidermek için, ara sıra mübah olan şeylerle, bedene sevinç getirmelidir. İmâm-ı Gazâlî hazretleri buyuruyor ki:
“Oldukca ibadet yapınca, gövde yorulur, hareket etmek istemez. Bu süre uyumakla yada salihlerin yaşam hikâyelerini okumakla ya da mübah olan eğlencelerle bedeni neşelendirmeli. Bu şekilde yapmak, usanarak ibadet yapmaktan efdaldir.”

İbadet yapmaktan maksat, hem nefisle cihad ederek, nefsi terbiye etmek, hem de, kalbe ferahlık getirmek, kalbi Allahü teâlâya bağlamak içindir. (Namaz, insanı fena ve çirkin işler yapmaktan korur) buyuruldu. Sevmiş olarak, sevinç ile kılınan namaz bu şekilde olur. Bu neşeyi hasıl etmek için, nefsin mubahlardaki arzularını, gerekseme olmasıyla birlikte, yerine getirmek lazım olur. Bu şekilde yapmak, İslâmiyete uymak olur. İbadetlere sebep olan mubahlar da ibadet olur. (Âlimin uykusu, cahilin ibadetinden hayırlıdır) hadîs-i şerifi, bunun şahididir. Uyuklayarak, teravih namazı kılmak mekruhtur. Uykulu hâl gidince, sevinç ile kılmalıdır. Uyuklayarak kılınan namazda gevşeklik ve gaflet hasıl olur.

Sadece bu tarz şeyleri yanlış anlamamalıdır. Bitkinlik ve usanç hasıl olduğu süre ibadet tehir edilir, terk edilmez. Farzları özürsüz terk etmek büyük günahtır. Kaza etmek farz olur. Vacibleri de kaza etmek vacib olur. Sünnetleri terk eden, bunların sevabından yoksun kalır. Özürsüz terk etmeyi âdet ederse, bu sünnetlere mahsus olan şefaatten yoksun kalır.

Bitkin, hâlsiz, neşesiz olmak, farzları vaktinden sonraya bırakmak için özür olmaz. Vaktinden sonraya bırakmak günahından ve azabından insan kurtulamaz. Farzlara ve haramlara önem vermemenin sövgü olduğu, imanı giderdiği, akait kitaplarında bildirilmiştir. Bu sebeple, Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdıkları fıkıh ve ilmihal kitaplarını okuyup, imanı, farzları, haramları iyi öğrenmeli ve yakınlarına da öğretmelidir.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/06/23/nese-ile-ibadet-yapmak-icin/feed/ 0 5589