tefsir – Cennetin Bahçesi https://www.cennetinbahcesi.com Dini Paylaşım Sitesi Sun, 04 Aug 2019 10:16:34 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.0.9 110917297 Tefsir nedir, müfessir kime denir? https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/04/tefsir-nedir-mufessir-kime-denir/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/04/tefsir-nedir-mufessir-kime-denir/#respond Sun, 04 Aug 2019 10:16:34 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5789

Sual: Fıkıh bilimsel mi yoksa tefsir bilimsel mi mühim? Camideki kursa gidiyorum. Hocamız, lüzumlu inanç ve fıkıh bilgisini öğretmeden, (Tefsir dersleri yapacağız) diyor. Bir Müslümanın, ilkin tefsir mi öğrenmesi lazım?
CEVAP
Fıkhı bilmeden dine uymak mümkün olmaz. Şu sebeple dinin temeli fıkıhtır. İbni Âbidin hazretleri, (Fıkhı öğrenmek her Müslümana farz-ı ayndır) buyuruyor. (Redd-ül Muhtar)

Bu konudaki birkaç hadis-i şerif:
(Dinin temel direği, fıkıhtır.) [Beyhekî]

(İbadetlerin en kıymetlisi, fıkhı öğrenmek ve öğretmektir.) [İbni Abdilberr]

(Fıkıh bilmeden yakarma eden, karanlık gecede tamamlanmamış bina yapmış olup, düzeltmek için gündüz yıkana benzer.) [Deylemî]

(Âlimlerin en hayırlısı da fakihlerdir.) [İ. Maverdî]

(Tanrı, iyilik etmek istediği kulunu fakih yapar.) [Buhârî]

Kur’an-ı kerimin mânâsını, yalnız Muhammed aleyhisselam anlamış ve bildirmiştir. Tefsir, Resulullah efendimizin kutsal lisanından Sahabe-i kirama ve onlardan Tâbiîne, Tebe-i tâbiîne ve böylece bizlere kadar sağlam kaynaklarla gelen bilgilerdir.

Müfessir, kelam-ı ilahiden, murad-ı ilahiyi anlayan derin âlim anlamına gelir. İmam-ı Beydâvî hazretleri bunlardan biridir. Bu tefsir kitaplarını da anlayabilmek için, yirmi ana bilimsel, iyi öğrenmek gerekir. Ana ilimlerden biri, tefsir ilmidir. Bu yirmi ana ilmin kolları, seksen ilimdir. Türkiye’de ilk kere Kur’an tercümesini, Cihan Kitabevi sahibi Misak isminde Hristiyan bir Ermeni başlatmıştır. Maksat dinimizi bozmaktır. İmam-ı Gazâlî hazretleri, (Fâsık ve bid’at ehli, Kur’an’ın mânâsını anlayamaz) buyuruyor. (İhya) [Bid’at ehli, Ehl-i sünnet itikadında olmayan, mezhepsiz olan demektir.]

Tefsir, akla değil, nakle dayanır. Ehl-i sünnet âlimlerinin, Peygamber efendimizden ve Eshab-ı kiramdan alarak yaptıkları tefsirlere aykırı tefsir yazan, küfre düşer. Hadis-i şerifte, (Kur’an-ı kerimi kendi görüşüne bakılırsa tefsir eden kâfir olur) buyuruldu. (Deylemî, Mektubat-ı Rabbânî 1/234)

Tefsir, murad-i ilahiyi idrak etmek anlamına gelir. Kendiliğinden verdiği mânâ doğru olsa bile, meşru yoldan çıkarmadığı için, hata olur. Verdiği mânâ yanlışsa kâfir olur. (Berika)

Bir kimse, bir âyet-i kerimeyi tefsir ederken, yalnız kendi görüşüne, kendi aklına bakılırsa izahat yaparsa kâfir olur. İşte bu sebepten dolayı, peygamberler hariç, insanların en üstünü olmasına karşın, Hazret-i Ebu Bekir Sıddık, (Kur’an-ı kerimi kendi reyimle, kendi görüşümle tefsire kalkarsam, beni hangi yer taşır, hangi gök gölgeler?) buyurmuştur. (Şir’a şerhi)

Namaz kılacak kadar sûre ezberledikten sonrasında, fıkıh bilgilerinden farz-ı ayn olanları öğrenmeli. Şu sebeple lüzumlu fıkıh bilgisini öğrenmek farz-ı ayndır. Her insana, işine bakılırsa, lüzumlu olan farz-ı ayn olur. Fakat hepsini öğrenmek, Kur’an’ı ezberlemekten daha iyidir. (Redd-ül muhtar)

Ehl-i sünnet itikadı, farzlar ve haramlar, fıkıh kitaplarından öğrenilir. Âlimler, bu fıkhî hükümleri âyet ve hadislerden çıkarmışlardır. (Hadika s. 324)

İmam-ı Şa’ranî hazretleri de buyuruyor ki:
Namazların kaç rekât bulunduğunu, rükû ve secdede okunacak tesbihleri, bayram ve cenaze namazlarının iyi mi kılınacağını, zekât nisabını, orucun ve haccın farzlarını, hukuk bilgilerini, Peygamber efendimizin açıklamaları olmadan Kur’an-ı kerimden idrak etmek mümkün değildir. İmran bin Hasin hazretleri, (Bizlere yalnız Kur’andan söyle!) diyen birine, (Ey ahmak, Kur’an-ı kerimden her şeyi idrak etmek mümkün mü? Sözgelişi namazların kaç rekât bulunduğunu bulabilir miyiz?) buyurdu. Hazret-i Ömer de, (Farzlar seferde kaç rekât kılınır? Kur’an’da bulamadık) diyenlere, (Allahü teâlâ bizlere Muhammed aleyhisselamı gönderdi. Biz, Kur’an-ı kerimde bulamadıklarımızı, Resulullah’tan gördüğümüz şeklinde yapıyoruz. O, seferde dört rekâtlık farzları, iki rekât olarak kılardı. Ikimiz de öyleki yaparız) buyurdu. (Mizan)

İslam’a, Kur’ana uymak, tefsir okumakla değil, sadece hak olan bir mezhebe uymakla olur. Mezhebe uymak da, o mezhebin doğru yazılmış bir ilmihâl kitabına uymakla olur. Bir kimse, Kur’andan, tefsirden anladığına uyarsa, İslam’a uymuş olmaz. Kur’an-ı kerimde her yargı var ise da, bu tarz şeyleri doğru olarak, sadece Resulullah efendimiz anlayıp açıklamıştır. Resulullah’a uymak farzdır. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:
(De ki: “Eğer Tanrı’ı seviyorsanız, bana tâbi olun!”) [Âl-i İmran 31]

(Ona tâbi olun ki, doğru yolu bulasınız.) [Araf 158]

Her Müslümanın dört hak mezhepten birine uyması gerekir. Uymayanın mülhid olacağını İmam-ı Rabbânî hazretleri Mebde ve Mead kitabında bildiriyor.

Dört mezhepten birine uymayan Ehl-i sünnetten ayrılır. Ehl-i sünnetten ayrılanın da sapık yada kâfir olacağı S. Ahmed Tahtavî hazretlerinin Dürr-ül-muhtar haşiyesinde yazılıdır.

Abdülgani Nablusî hazretleri de, (Bugün dört mezhepten başkasına uymak caiz değildir. Kur’an-ı kerimin mânâsını öğrenmek isteyen, Ehl-i sünnet âlimlerinin kelam, fıkıh ve ahlâk, kitaplarını okumalıdır) buyuruyor. (Hadika)

Doğru yazılmış bir ilmihâl okuyan, lüzumlu kelam, fıkıh ve terbiye bilgisini öğrenmiş olur. Farz-ı ayn olan bu detayları öğrenmeyip tefsir okumak, caiz değildir. Aslına bakarsanız tefsirden fıkıh bilgisi öğrenmek imkânsızdır. Cehenneme gidecekleri bildirilen 72 fırkanın âlimleri, tefsirlerden yanlış mânâ anladıkları için, sapıttılar. Âlimler sapıtınca, bizim şeklinde cahillerin tefsirden ne anlayabileceğimizi düşünmeliyiz!

Doğru yazılmış tefsirleri okuyanlar bu şekilde felakete düşerse, dinde reformcuların, mezhepsizlerin, bid’at ehlinin tefsirlerini okuyanın hâlinin oldukca daha fena olacağı aşikârdır.

O hâlde dinimizi doğru olarak yazılmış ilmihâllerden öğrenmek gerekir.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/04/tefsir-nedir-mufessir-kime-denir/feed/ 0 5789
Mezhebe göre tefsir https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/02/mezhebe-gore-tefsir/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/02/mezhebe-gore-tefsir/#respond Fri, 02 Aug 2019 18:10:27 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5781

Sual: (Dört mezhepteki âlimler, taraflı hareket etmişler, âyetleri kasten kendi mezheplerine göre tefsir etmişler, hattâ kendi mezheplerini desteklemek için, âyetlere yanlış mâna vermişlerdir) deniyor. Bu şekilde bir suçlama uygun olur mu?
CEVAP
Oldukca çirkin bir suçlamadır. Müfessir, kelam-ı ilahiden, murad-ı ilahiyi anlayandır. Müfessir olmayan, Kur’an-ı kerimi tefsir edemez. Hiçbir Ehl-i sünnet âlimi de, kendi görüşüne göre tefsir yazmamıştır. Bunun aksine bir örnek gösterilemez.

Tefsir, Peygamber efendimizin kutsal lisanından, Eshab-ı kirama ve onlardan Tabiîn ve Tebe-i tabiîne ve böylece sağlam, kıymetli insanların söylemesiyle gelen haberlerdir. Şu demek oluyor ki tefsir, yorum değildir, nakle dayanan sağlam bilgidir.

Resulullah, Kur’an-ı kerimin hepsinin tefsirini Eshab-ı kirama bildirmiştir. (Hadika)

Tefsir, murad-ı ilahiyi idrak etmek anlamına gelir. Kendiliğinden verdiği mânâ doğru olsa bile, meşru yoldan çıkarmadığı için, hata olur. Verdiği mânâ yanlışsa, kâfir olur. (Berika)

Üç hadis-i şerif meali:
(Kur’an-ı kerimi kendi görüşüyle açıklayan, doğru olsa da, hata etmiştir.) [Nesai]
(Kur’ana ehliyeti olmadan mânâ veren, Cehennemde azap görecektir.)
[Tirmizi]
(Kur’anı kendi görüşüne göre tefsir eden kâfir olur.)
[Deylemi, M. Rabbani]

Hazret-i Ebu Bekr-i Sıddık da, (Kur’an-ı kerimi kendi görüşümle tefsire kalkarsam, beni hangi toprak kabul eder, hangi gök beni gölgeler?) buyurmuştur. (Şir’a)

Dört mezhebin âlimleri, Tanrı’tan korkmuyor muydu da, kendi mezheplerine uygun tefsir yapmış oldu iftirası ortaya atılıyor? Bu şekilde aslı astarı olmayan iftiralara, mezhep düşmanlarına asla saygınlık etmemelidir.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/02/mezhebe-gore-tefsir/feed/ 0 5781
Çağa göre tefsir olmaz https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/30/caga-gore-tefsir-olmaz/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/30/caga-gore-tefsir-olmaz/#respond Tue, 30 Jul 2019 15:00:45 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5766

Sual: (Kur’anı her çağda, o asrın teknolojisinin, ilminin ışığında tekrardan tefsir etmek ve Tanrı’ın muradını açıklamak gerekir) diyerek Kur’an-ı kerimi asra uydurmaya çalışanlar var. Bu uygun mudur?
CEVAP
Tefsir, moda kitabı değildir. Her çağa, her asra göre değişik tefsir olmaz. Dinimiz tamamlanmamış mi ki tamamlanacaktır? Yoksa fazlalık mı var ki çıkarılacak? Dinde eksiklik ve fazlalık olmadığı için değişik, yeni bir tefsire gerekseme olmaz. Şundan dolayı dine yeni bir şey eklemek bid’at olur. Dinimizin emirlerini değişiklik yapmak kadar büyük sapıklık olur mu? Her çağa, her asra göre değişik tefsir yazmak demek, dini her asırda, bozmak anlamına gelir.

Kur’an-ı kerimin manasını Muhammed aleyhisselam anlamış ve hadis-i şerifleri ile bildirmiştir. Doğru tefsir kitabı Onun hadis-i şerifleridir. Tefsir âlimleri, tefsirlerini Peygamber efendimizden ve Eshab-ı kiramdan naklederek meydana getirdiler. Bunların tefsirleri asra uygundur. Kur’an-ı kerimin emirleri, her asırdaki insan için aynıdır. Önceki asırlar için başka, sonraki asırlar için başka manası yoktur.

Tehlikeli kimseler
Peygamber efendimizden gelen detayları, aynen nakleden İslam âlimlerinden değişik bildirmek, dini bozmak anlamına gelir. Kur’an-ı kerimi en iyi bilen Peygamber efendimizdir. Onun açıklamaları bellidir. Bundan daha başka şekilde açıklamak, dini değişiklik yapmak olur, düzeltim olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ümmetime en oldukça tehlikeli olacak kimse, Kur’an-ı kerimi yersiz tevil edendir.) [Taberani]

Her asırda, her insana ihtiyaç duyulan inanç ve yakarma aynıdır. Asra göre inanç esasları ve yakarma şekli değiştirilemez. Bundan yarım çağ ilkin, bazı profesörlerce namaz kılma şeklinin değiştirilmesi düşünülmüş, camilere “Asra göre çağdaş yakarma aletleri” konulması teklif edilmişti. Asra göre, çağa göre tefsir yazanların bu şekilde bir düşünceleri yoksa, İslam âlimlerinin bildirdiklerinde değişim yapmadan aynı şeyi naklediyorlarsa, o süre “Asra göre tefsir” demenin manası yoktur. Eğer değişim var ise, aslına bakarsan saygın değildir.

Asrımızdaki insana göre kitap yazılacaksa, İslam âlimlerinin kitapları aynen alınır, günümüzde kullanılan kelimelerle, buluşlarla açıklanabilir. Örnek olarak; müşrikler Peygamber efendimize, (Mescid-i Aksanın kaç kapısı, kaç penceresi vardı?) şeklinde sualler sormuşlardı. Fakat Resulullah efendimiz Miraca giderken etrafına bakmadığı için bu tarz şeyleri görmemişti. Cebrail aleyhisselam Mescid-i Aksayı gözünün önüne getirince bakıp sorduklarına yanıt verdi. Bu hadise anlatılırken, (Televizyonda görür şeklinde görmüştü) denebilir. Bu şekildeki bir açıklamaya da Asrın Tefsiri yada Çağdaş Tefsir denmez.

İlmin ve Fennin Işığında Tefsir diyenler de vardır. İlim ve fen, dinden ayrı mıdır da ilmin ışığı deniyor? Ecnebiler, din ile bilimsel ayrı zannettikleri için bu şekilde yazıyorlar. Ecnebiyi yansılamak eden reformcular da aynı şeyi söylüyorlar.

Dini değişiklik yapmak
Mecelle’nin Dürer-ül-hükkam şerhinde (Dönemin değişmesi ile, örf ve âdete dayanan hükümler değişebilir. Nassa dayanan hükümler zaman içinde değişmez) deniyor.

İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
Bazıları, yapacakları değişimlerle, dini düzelteceklerini, olgunlaştıracaklarını zannediyorlar. Ortaya bid’atler çıkarıyorlar. Bid’atlerin zulmetleri ile sünnetin nurunu örtmeye çalışıyorlar. Bunlar, dinin noksanlıklarını tamamladıklarını iddia ediyorlar. Bilmiyorlar ki din noksan değildir. Kâmildir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Bugün sizin için dininizi ikmal eyledim. Üzerinize olan nimetimi tamamladım ve size din olarak İslamiyet’i vermekle razı oldum.) [Maide 3]

Dini noksan sanıp, tamamlamaya [asra göre, çağdaş tefsir yazmaya] çalışmak bu âyet-i kerimeye inanmamak olur. (1/260)

Allahü teâlâ ve Onun Resulü Muhammed aleyhisselam, kıyamete kadar yaşam şekillerinde ve fen vasıtalarında yapılacak değişikliklerin, yeniliklerin hepsine şamil olan hükümleri bildirdiler. Müctehidler de bunların hepsini açıkladılar. Sonrasında gelen müceddid âlimler, bu hükümlerin yeni vakalara iyi mi uygulama edileceklerini, tefsir ve fıkıh kitaplarında bildirdiler.

Tefsir akla değil, nakle dayanır
Sual:
Kur’an-ı kerimin manasını Muhammed aleyhisselamdan başkası anlayamaz mı?
CEVAP
Kur’an-ı kerimin manasını tam olarak yalnız Muhammed aleyhisselam anlamıştır. Ondan başka asla kimse tam anlayamaz. Eshab-ı kiram, ana dili olarak Arabi bildikleri, edib ve beliğ oldukları halde, bazı âyetleri anlayamaz, Peygamber efendimize sorarlardı. Resulullahın Kur’an-ı kerimin tefsirini Eshabına bildirdiğini imam-ı Süyuti haber vermektedir. (Hadika)

Tefsir, akılla yapılmaz. Eshab-ı kiramın bildirdiğinden başka türlü söyleyenler, dalalete, hatta küfre düşer. Tefsir nakle dayanır.

Muhammed Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki:
Kemalatın, üstünlüklerin ve olgunlukların her çeşidi nübüvvet kaynağından ve ışığından alınmıştır. Fakat hepimiz bu kaynaktan istidadı kadar ve kabiliyeti nispetinde istifade eder.

Resulullah, Hak âşıklarının istidatlarına uygun olarak, onların ruhlarına içsel sırlar bildirir, feyz ve marifetleri ulaştırır ve yansıtırdı. Hadis-i şerifte, (İnsanlarla akıllarının seviyesine göre konuşunuz) buyuruldu.

Bigün Peygamber efendimiz, Hazret-i Ebu Bekir’e derin, ince marifetleri, onun seviyesine göre anlatıyordu. Yanlarına Hazret-i Ömer ulaşınca, konuşma üslubunu onun da anlayacağı şekilde değiştirdi. Yanlarına Hazret-i Osman ulaşınca, gene konuşma üslubunu değiştirdi. Oraya Hazret-i Ali de ulaşınca konuşmasını, hepsinin anlayacağı şekilde değiştirdi. Peygamber efendimizin her defasında konuşma üslubunu değiştirmesi, oraya gelen zatların yaratılış ve istidatlarının değişik oluşlarından meydana gelmiştir. (1/59)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Biz Peygamberler, her insana, seviyesine göre işlem yapmak ve anlayabileceği şekilde hitap etmekle emrolunduk.) [İ. Gazali]

(Aklın almayacağı şeyi söylemek, fitne olur.) [İbni Asakir]

Hazret-i Ali, göğsünü işaret edip, (Burada istediğiniz kadar informasyon vardır. Sadece bunu taşıyabilecek biri olsa, hepsini ona anlatırım) buyurdu. Insanın biri bir âlime ince bir sorun sordu. Âlim yanıt vermeyince, o kimse dedi ki:
— Sen, (İlmini gizleyene Allahü teâlâ alevden gem vurur) hadis-i şerifini bilmiyor musun?
— Eğer anlattıklarımı idrak edebilecek bir kimse sorar da söylemezsem, o süre bana gem vurulur. Kur’an-ı kerimde, (Sefihlere, akılsızlara malınızı vermeyin) buyuruluyor. Mal verilmezse, ilim asla verilmez. Hadis-i şerifte buyurulduğu şeklinde fitneye sebep olur. (İhya)

Nakli esas almayan tefsirler
Sual: Günümüzde, yerli yada yabancıların, nakli esas almayan, kişisel görüşle yazdıkları tefsirler vardır. Bu tarz şeyleri okumakta sakınca var mıdır? Hatasız Kur’an tercümesi var mı?
CEVAP
İslam âlimlerinin büyüklerinden ibni Hacer-i Mekki hazretleri bir fetvasında buyuruyor ki:
İslam âlimlerinin tefsirlerinden almayıp da, kendi anladığını ve kendi görüşlerini tefsir olarak yazan ehliyetsiz kimselerin tefsirlerini milletin önüne sürenlere mahkemeler engel olmalıdır! Bu şekilde nakli esas almayan tefsirler bâtıldır, bozuktur. Bu tefsirleri milletin önüne devam eden din adamları sapıktır. Başkalarını da doğru yoldan saptırmaya iş koşturmacasındadır. (Fetava-yı hadisiyye)

Tefsir, akla değil, nakle dayanır. İslam âlimlerinin, Peygamber efendimizden ve Eshab-ı kiramdan alarak yaptıkları tefsirlere aykırı tefsir yazan, küfre düşer.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kur’an-ı kerimi kendi görüşüne göre tefsir eden kâfir olur.) [Mek.Rabbani 234]

Bir kimse, kendi görüşüne göre Kur’an-ı kerime mana verse, verdiği mana doğru olsa da, meşru yoldan çıkarmadığı için, hata etmiş olur. Verdiği mana yanlış ise kâfir olur. (Berika)

Mezhepsizler, bu inceliği anlayamadıkları için, (Hepimiz Kur’an okumalı, dinini bundan kendi anlamalı, mezhep kitaplarını okumamalı) diyerek, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarının okunmasını yasak ediyorlar.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kur’an-ı kerimi, kendi görüşü ile açıklayan, doğru olsa dahi, kesinlikle hata etmiştir.) [Nesai]

Her tefsiri hepimiz anlayamaz. Kur’an-ı kerimi çeviri etmenin imkânsız olduğu yukarıda bildirildi. Sadece tefsiri yapılabilir. Tefsir yapmak da büyük iştir. Bir hadis-i şerifte, (Kur’an-ı kerimi kendi görüşüne göre tefsir eden kâfir olur) buyuruldu. O halde tefsir denilen her kitaba güvenmemelidir!

Kur’an-ı kerim bilimsel, içinde şaşılacak, akıllara durgunluk verecek, sayısız acaip hâller bulunan engin bir denizdir. Ondaki her bilimsel öğrenmek, sırrına ulaşmak imkânsızdır. (Mevduat-ül-ulum)

Kur’an-ı kerimin hakiki tefsirini icra eden, doğru manasını veren, sadece Muhammed aleyhisselamdır, Onun hadis-i şerifleridir. Bu hadis-i şerifleri de, sadece Eshab-ı kiram ve müctehid imamlar anlayabilmiş, müslümanlar da bu âlimlerin anladıklarına uymuştur. Şu halde, Kur’andan ve hadisten ve bunların tercümelerinden din öğrenmek mümkün olmaz. Her müslüman, dinini, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından hazırlanan ilmihâllerden öğrenmelidir.

Bâtıniliğe sapmamalı
Sual: Âyetleri ve hadisleri kendi görüşüne göre yorumlamak, örnek olarak Kur’an-ı kerimde bildirilen dabbetülarz denilen hayvan, aids hastalığıdır demek caiz midir? Güneş batıdan doğacak demek, Avrupa müslüman olacak anlamına gelir demek caiz midir?
CEVAP
Hadis-i şerifte, (Kur’anı kendi görüşüne göre açıklayan kâfir olur) buyuruluyor. Hadis-i şerifleri de kendi görüşüne göre açıklamak sapıklıktır. Hâşâ Peygamber efendimiz bilmece şeklinde hadis-i şerif mi söylüyor. Her dilde deyimler vardır. Bunlar kelimelerin ifade etmiş olduğu anlam değil, cümlenin ifade etmiş olduğu anlam esas alınır. Bunu caiz olmayan tevil ve yorumla karıştırmamalıdır.

Örnek olarak kaş yapayım derken göz çıkarmak deyimin de ne kaş ne de göz ile ilgisi vardır. Bir iş yapılırken daha büyük zarara uğramak kastediliyor.

Örnek olarak Kur’an-ı kerimde (Sen ölülere işittiremezsin) buyuruluyor. Buradan ölüler işitmez anlamı çıkarılmaz. (Sen ölüye işittiremezsin!) mealindeki âyet-i kerimede, diri olup, gözü kulağı ve beyni olan kâfirler ölülere benzetilmiştir. Doğrusu (Ölü kalbleri [kâfirleri] imana kavuşturamazsın!) anlamına gelir. Nitekim, Bekara suresinin (Kâfir, sağır, dilsiz ve kördür, anlamazlar) mealindeki 171. âyet-i kerimesi de böyledir. Doğrusu (Kulakları var, hakkı işitmezler, gözleri var, hakikati görmezler) anlamına gelir. Yoksa kâfirler, bedenen de sağır, dilsiz ve kör demek değildir. (Beydavi ve ötekiler)

(Ölülere işittiremezsin, sadece âyetlerimize inanç edenlere işittirebilirsin.) [Rum 52,53]

Fatır suresinin (Diri ile ölü [Mümin ile kâfir] bir olmaz. Tanrı dilediğine işittirir. Sen kabirdekilere [inatçı kâfirlere] işittiremezsin [imana kavuşturamazsın] mealindeki 22.âyet-i kerimesinde de, kâfirler, ölülere benzetilmiştir. (Beydavi)

Neml suresinde (Sen ölülere işittiremezsin) buyurulduktan sonrasında, (Sen sadece âyetlerimize inanç edeceklere işittirebilirsin) mealindeki 80 ve 81. âyet-i kerimelerinde de, kâfirlerin işitmeyeceği, doğrusu hakkı kabul etmeyeceği, sadece inanç edeceklerin işitecekleri açıkça bildirilmektedir.

Milel-nihâl kitabında diyor ki:
(Şiiler yirmi fırkadır. Onsekizinci fırkası, İsmaili fırkasıdır. Bu fırkaya, Bâtıniyye de denir. Bunlar, Kur’an-ı kerimin zahiri, doğrusu anlaşılan manası olduğu şeklinde, bâtıni, doğrusu gizli saklı, iç manası da vardır. Bâtıni manası lazımdır, zahiri manası lazım değildir diyorlar. Bu ise küfürdür.)

Müslümanlar bâtıniliğe sapmamalıdır. İslam âlimleri âyetlere ne anlam vermişse, onu bildirmeli, kendiliğinden bir şey ilave etmemelidir.

Dabbetülarz denilen hayvan, aids hastalığı değildir. Yada bir sapığın söylediği, falan ingiliz, doğrusu insan değildir. Dabbetülarz hayvandır. Özellikleri ve yapacakları da bildirilmiştir. Güneş batıdan doğacak demek, Avrupa müslüman olacak demek değildir. Dünya kendi yörüngesinden çıkacak başka yörüngeye girecek, şimdikine göre ters dönecek, doğrusu güneş batıdan dünyaya gelecektir. O süre tevbe kapıları da kapanık olacaktır.

Asra uygun tefsir olur mu?
Sual: “Zamanımıza, asrımıza uygun olarak tekrardan tefsir yapmak lazımdır” diyenler oluyor. Bu şekilde asra, zamana göre tefsir olur mu?
Yanıt:
Mevzu ile ilgili olarak Şevâhid-ül-hak kitabında deniyor ki:
“Zamanımıza, asrımıza uygun tefsir lazımdır sözü doğru değildir. Tefsir âlimleri, Resûlullah Efendimizden ve Eshabından gelen haberleri yazarak tefsir yaptılar. Bunların tefsirleri her asra uygundur ve kâfidir. Kur’ân-ı kerimin emirleri, her asırdaki her insan için aynıdır. Önceki asırlar için başka, sonraki asırlar için başka manası yoktur. Kur’ân-ı kerime inanan ve uymak isteyen bir Müslüman, her aradığını, mevcut tefsirlerde bulur. İslâmiyete uymayan bir zındık, bozuk isteklerini, bu tefsirlerde elbet bulamaz. Aklımıza ve asrın isteklerine uygun tefsir yapmak caiz değildir. Bilgisiz, ahmak kimseler, kısa akılları ile yeni tefsir yaparız diyorlar. Tefsir yapabilmek için oldukça şartlar vardır. Bu şartların başlangıcında, (Zamanların en iyisi, benim zamanımdır. Ondan sonrasında hayırlısı, benim asrımdan sonrasında gelen asırdır. Sonrasında da, ondan sonrasında gelen asırdır) hadîs-i şerifi ile övülmüş olunan asırlarda bulunmak lazımdır.

Tefsir âliminin, nâsih ve mensûh olan âyet-i kerimeleri de bilmesi lazımdır. Kur’ân-ı kerimde yüzdokuz tane nesh edici âyet bulunmuş olduğu, Hadîkada yazılıdır. Şimdi, kendi görüşleri ile tefsir kitabı yapanlarda bu şartların hiçbiri yoktur. Fikirleri bozuyor, Ehl-i sünnet âlimlerine karşı geliyorlar. Ehl-i sünnet olduklarını bildirerek, bozuk inanışlarını her yere yayıyorlar. Ehl-i sünnet olan din adamları bu tarz şeyleri okuyunca, bozuk olduklarını derhal anlıyor. Zındık olduklarını, Ehl-i sünnet olmadıklarını Müslümanlara anlatıyorlar. Fakat cahiller, eğriyi direkt ayıramayıp aldanmaktadırlar.” Hadîkada bildirilen;
(Ümmetim, fena din adamlarından oldukça zarar görecektir) hadîs-i şerifi, bu şekilde bozuk din adamlarını haber vermektedir.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/30/caga-gore-tefsir-olmaz/feed/ 0 5766
Meal ve tefsir okumak https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/30/meal-ve-tefsir-okumak/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/30/meal-ve-tefsir-okumak/#respond Tue, 30 Jul 2019 04:58:22 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5764

Sual: Kur’an-ı kerimin meali, tefsiri yapılamaz mı?
CEVAP
Kur’an-ı kerimin tefsiri yada meali yazılabilir ve yazılmıştır. İslam âlimleri, bunu yasak etmemişlerdir. Fakat bunlar, Kur’an-ı kerimin belagatini taşıyamazlar. Murad-i ilahiyi bildiremezler. Kur’an-ı kerimin manasını ve manalarındaki incelikleri idrak etmek isteyen ve belagatinin zevkini tatmak dileyen müslümanlar, bu kitab-i mübini kendi lisanı ile okumalı ve manasını ve zevkini bundan almak için ihtiyaç duyulan detayları öğrenmekten üşenmemelidirler!

Şekspir’in, Victor Hugo’nun ve Kalımlı efendinin şiirlerindeki incelikleri idrak etmek ve bundan zevk almak için, İngilizce, Fransızca ve Arapça dillerini edebiyatı ile beraber öğrenmek gerektiği şeklinde, Tanrı kelamını ve inceliklerini anlayabilmek için de lüzumlu ilimleri öğrenmek elbet şarttır.

Cebrail aleyhisselamın Peygamber efendimize indirdiği bu kelimelerden ve sözlerden başka, Arapça da olsa, okunan şeyler Kur’an-ı kerim okumak olmaz. Örneğin, cünüpken, Kur’an-ı kerim okumak haramdır, büyük günahtır. Fakat, onları okumak, haram olmaz.

Bazı kimseler her kitap yazanı, tefsir yazanı yada Arabi bileni âlim zannediyor. Her köşe başlangıcında şeyh geçinen yüzlerce kimse vardır. Bu kimseler, müslümanları şaşırtmış, kâtı’ı tarîk-ı ilâhî olmuşlardır. Doğrusu Ehl-i sünnet yolunu bozan, yol kesiciler vardır.

Âlimler oldukça azalmıştır
İslam âlimlerinin en büyüklerinden olan imam-ı Rabbani hazretleri, dört yüz yıl ilkin buyurdu ki:
İslam âlimleri, bugün acayip oldu, azaldı. Şimdiki tarikatçıların yoluna bid’at karıştığı ve bu yol bozulmuş olduğu için, Resulullahın sünnetine sarılmış olan büyük âlimleri, bu millet tanımaz oldu. Bu bilgisiz kimseler, milletin kalbini, bu bid’atler ile kazanmaya çalıştılar. Bu şekilde yapmakla, dini yayacaklarını, hatta İslamiyet’i olgunlaştıracaklarını sandılar. Hâşâ öyleki değildir. Bunlar dini yıkmaya çalışıyorlar. Allahü teâlâ bu tarz şeyleri doğru yola kavuştursun! Şimdi büyük âlimlerden pek azca kalmıştır. İslamiyet’i sevenlerin, bu âlimlerin talebelerine yardım etmeleri, onların yolunda gitmeleri gerekir. (2/62)

Hadis-i şeriflerde, (Kıyamete yakın ilim azalır, bilgisizlik artar), (İlmin azalması âlimlerin azalması ile olur. Bilgisiz din adamları, kendi görüşleri ile fetva vererek fitne çıkarırlar, insanları doğru yoldan sapıtırlar) ve (Her yüzyıl, önceki asırdan daha bozuk olur. Böylece kıyamete kadar hep bozulur) buyuruldu. İnsanların en iyileri olan âlimlerin yazdıkları kitapları beğenmeyip, bozuk asırdaki bozuk adamlara ve onların bozuk kitaplarına aldanmaktan sakınmalıdır! (Hadika)

İmam-ı Malik hazretleri buyurdu ki:
Fıkıh öğrenmeyip, tasavvuf ile uğraşan dinden çıkar, zındık olur. Fıkıh öğrenip tasavvuftan haberi olmayan bid’at ehli kısaca sapık olur. Her ikisine kavuşan hakikate varır. (Merec-ül-bahreyn)

Farz-ı ayn olan fıkıh kitaplarını okumayıp, tefsir okumak, caiz değildir. Aslına bakarsan, bizim şeklinde mukallidlerin, tefsirden fıkıh bilgisi öğrenmesi imkansızdır. Cehenneme gidecekleri bildirilen 72 fırkanın âlimleri, tefsirlerden yanlış mana anladıkları için, sapıttılar. Âlimler sapıtınca, bizim şeklinde cahillerin tefsirden ne anlayabileceğimizi düşünmeliyiz! Doğru yazılmış tefsirleri okuyanlar, bu şekilde felakete düşerse, dinde reformcuların tefsirlerini okuyan acaba ne olur?

Dört işlemi bilmeden yüksek matematiği öğrenmek imkansızdır. Bunun şeklinde akaid, fıkıh ve öteki lüzumlu ilimleri bilmeden tefsir okuyan elbet sapıtır.

Fıkıh ilmini öğrenmeden tefsir ile zaman geçirmek doğru değildir. Şu sebeple, tefsir ile, vaaz, kıssa öğrenilir. Fıkıh ile, helal, haram öğrenilir. (Redd-ül-muhtar)

Tefsir okumak, emrolunmadı. Fıkıh okumak ise, emrolundu. (Berika s. 1297)

Tefsir nedir?
Sual:
Tefsir ne anlama gelir?
CEVAP
Tefsir, kelam-ı ilahiden murad-ı ilahiyi idrak etmek anlama gelir.

Tefsir için ihtiyaç duyulan 15 ana ilimden biri (Kalb bilimsel)dir. Allahü teâlânın rasih ilimli âlimlere vasıtasız olarak kayra etmiş olduğu bu kalb ilmine Mevhibe de denir. Bir kimse öteki 14 bilimsel bilse, mevhibeye haiz eğer olmazsa tefsiri saygın olmaz. Yapmış olduğu tefsir kendi görüşü olduğundan Cehennemde azaba düçar olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kur’andan kendi aklı ile, kendi düşüncesi ve bilgisi ile mana çıkaran kâfirdir!) [Mektubat-ı Rabbani]

Doğrusu kendiliğinden verdiği mana doğru olsa bile meşru yoldan çıkarmadığı için hata olur. Verdiği mana yanlış ise imanı gider.

Kur’an-ı kerim, hiçbir dile, hatta Arapçaya bile çeviri edilemez. Her hangi bir şiirin kendi diline bile tam olarak tercümesine olanak yoktur. Hadis-i şeriflerde de durum aynıdır. Hadis kitaplarından hadis nakletmek için hadis âlimlerinden icazet almak gerekir. (Berika c.1)

Hadis-i şerifleri ve âyet-i kerimeleri, hadis kitaplarından ve Kur’an-ı kerimden değil, hakiki İslam âlimlerinin kitaplarından nakletmelidir. Örneğin, (İhya’daki hadis-i şerifte) yada (Mektubat’ta bildirilen âyet-i kerimede buyuruluyor ki…) diyerek nakletmek gerekir.

Peygamber efendimiz bigün, bir âyetin manasını Hazret-i Ebu Bekir’e anlatırken, orada bulunan Hazret-i Ömer, meydana getirilen izahtan hiçbir şey anlamamıştır. Oysa hadis-i şerifte (Eğer benden sonrasında Peygamber gelseydi, Ömer Peygamber olurdu) buyuruldu. Bu şekilde yüksek olduğu ve arabiyi oldukça iyi bilmiş olduğu halde, Hazret-i Ömer Kur’an-ı kerimi değil, tefsirini bile anlayamadı. Kur’an-ı kerimin manasını yalnız Muhammed aleyhisselam anlamış ve hadis-i şerifleri ile bildirmiştir. Hadis-i şerifler Kur’an-ı kerimi, mezhep imamları hadis-i şerifleri, İslam âlimleri de mezhep imamlarının sözlerini açıklamışlardır. Kur’an-ı kerimde, namazların kaç rekat olduğu, bayram ve cenaze namazlarının iyi mi kılınacağı, zekât nisabı, orucun ve haccın farzları ile hukuk detayları açıkça bildirilmemiştir.

Fıkıh bilgilerini, İslam âlimleri, âyet-i kerimelerden ve hadis-i şeriflerden çıkarmışlardır. Bu bilgiler sadece fıkıh kitaplarından öğrenilir. Fıkıh kitapları varken, din bilgilerini tefsirlerden öğrenmeye kalkışmak nafile yakarma olur. Farz-ı ayn olan fıkıh kitaplarını okumayı bırakıp, nafile olan tefsir okumak caiz değildir. Aslına bakarsan müctehid olmayanların, tefsirden fıkıh bilgisi öğrenmesi imkansızdır. Cehenneme gidecekleri bildirilen yetmişiki fırkanın âlimleri, tefsirlerden yanlış mana çıkardıkları için sapıtmışlardır. Âlimler sapıtınca, âlim olmayanların tefsir, okuması yıkım olur. (Hadika)

Türkiye’de Kur’an tercümesi modası, Misak isminde bir Ermeni tarafınca başlatılmıştır. Gençlerin önüne Kur’an tercümelerini sürerek, “Öz Türkçe Kur’an okuyun, yabancı dil olan Arapça Kur’anı okumayınız!” demesi bu millete ihanetten başka bir şey değildir.

Kur’an-ı kerim Tercümeleri Sempozyumu
’nda 1500’den fazla Kur’an-ı kerim tercümesi incelenmiş birbirini tutmayan hükümler görülmüştür. Bunun hakiki sebebi, naklin esas alınmayışıdır. Kur’an-ı kerimin hakiki manasını öğrenmek isteyen bir kimse, din âlimlerinin kelam, fıkıh ve terbiye kitaplarını okumalıdır.

Müfessir kimdir?
Sual:
Müfessir kime denir?
CEVAP
Müfessir, tefsir kitabı yazan demek değildir. Müfessir, kelam-ı ilahiden, murad-ı ilahiyi anlayan derin âlim anlama gelir. Beydavi tefsiri bunların en kıymetlilerindendir. Bu tefsir kitaplarını da anlayabilmek için, yirmi ana bilimsel, iyi öğrenmek gerekir. Ana ilimlerden biri, tefsir ilmidir. Bu yirmi ana ilmin kolları, seksen ilimdir. Bu ilimlerin hangileri olduğu Mevduat-ül ulüm’de yazılıdır.

1986’da İstanbul’da meydana getirilen Kur’an Tercümeleri Sempozyumunda 1500’den fazla çeviri incelendiğinde, birbirini tutmayan hükümler görüldü. Hepimiz anlayışına nazaran tefsir etmiş olduğu için, karşımıza bir korkulu, dehşetli ve vahim görünüm çıkmıştır. Oysa nakle dayanılsaydı bu şekilde olmazdı. Türkiye’de ilk kere Kur’an çeviri işini, Cihan Kitabevi sahibi Misak adlı bir Ermeni başlatmıştır. Maksat dinimizi bozmaktır. Bu oyuna gelinmemeli!…

Diplomaya güvenenler
Diplomaya güvenerek, tefsir ilmine dalmaya teşebbüs eden, aldanır, helak olur. Yüzme bilmeyen birinin diplomasına güvenerek denize açılması şeklinde, cahilce, ahmakça iş olur.

Tefsir ilmini bilmeyenin hadis ve tefsir okumaya kalkışması, mide hastasının, kuvvetlenmek için, baklava, börek yemesine benzer. Oysa, bu hastanın, ilkin perhiz yapması, sonrasında, güçlü yemesi gerekir. İşte bizim şeklinde, ana ilimleri okumayan, din öğrenmek için, Kur’an tercümesi, tefsir, hadis okumaya kalkışırsa, bu tarz şeyleri kavrayamaz. Yanlış anlayarak, dinimizi, imanımızı da kaybederiz. Ana yuvasından almış olduğu imanını kaybeden birkaç ilerici (!) kimsenin küfrüne sebep olan, zihinlerindeki şüphenin iyi mi meydana geldiği sorulunca tefsir okudukları için bu şekilde olduklarını bildirmişlerdir. Meşhur tefsirler bile, ehlinden başkasına zararı olan oluyor. Tefsir ilimlerini bilmeden tefsir okumaya teşebbüs eden, imanını kaybedebileceği için Mazhar-ı Can-ı Canan hazretleri, tefsir yazmak isteyen halifesine engel olmuştur. (Makamat)

Türkçe tefsirlerin, en kıymetli sanılanlarında bile, kişisel düşünceler vardır. Okuyana ziyanı, faydasından çoktur. Hele İslam düşmanlarının, bid’at sahiplerinin, Kur’an-ı kerimin manasını bozmak için yaptıkları tefsir ve çeviri kitapları, birer zehirdir. Bu tarz şeyleri okuyan genç zihinlerde, bir ekip şüpheler, itirazlar hasıl oluyor. Aslına bakarsan, bizim gibilerin, İslamiyet’i öğrenmek için, tefsir ve hadis-i şerif okuması uygun değildir. Şu sebeple Kur’an-ı kerimi ve hadis-i şerifi yanlış idrak etmek yada kuşku etmek imanı giderir. Yalnız Arabi bilmekle, tefsir ve hadis anlaşılmaz. Her Arabi bileni, din âlimi sanan aldanır. Beyrut’ta ana dili Arabi olan oldukça papaz var. Fakat, hiçbiri İslamiyet’i bilmez.

Hangi tefsir zararlıdır?
Sual:
Dinimizi, aslolan kaynağından öğrenmek için hangi meali ve tefsiri okumalıyız?
CEVAP
Kur’an-ı kerimin manasını yalnız Muhammed aleyhisselam anlamış ve hadis-i şerifleri ile bildirmiştir. Kur’an-ı kerimi tefsir eden Odur. Doğru tefsir kitabı da, Onun hadis-i şerifleridir. Din âlimlerimiz, bu hadis-i şerifleri toplayıp, tefsir yazmışlardır. Âyet-i kerimeler kısa ve tam çeviri edilemediği için, İslam âlimleri, çeviri değil, uzun tefsir ve tevillerini bildirmişlerdir. Resulullahın bildirdiği manalara Tefsir denir. Tefsir, sadece Fahr-i âlemin kutsal lisanından, Sahabe-i kirama ve onlardan Tâbiine ve Tebe-i tâbiine ve böylece sağlam, kıymetli insanların söylemesi ile, fıkıh ve kelam âlimlerine gelen haberlerdir. Bundan başka olan bilgilere tefsir denmez.

Mealen ne anlama gelir
Sual:
(Âyet-i kerimede mealen buyuruldu ki…) deniyor. Bu ne anlama gelir?
CEVAP
(Bu âyet-i kerimenin mânâsı, tefsir âlimlerinin bildirdiklerine nazaran şöyledir) anlama gelir. Bunun için Kur’an tercümesi denilen kitaplardan, Kur’an-ı kerimin mânâsı anlaşılmaz. Kur’an tercümesi okuyan kimse, murad-ı ilahiyi öğrenemez. Çeviri edenin informasyon derecesine nazaran yapmış olduğu açıklamayı öğrenir. Bir cahilin yada bir sapığın yapmış olduğu tercümeyi okuyan kimse de, Allahü teâlânın bildirmek istediğini değil, çeviri edenin anladım sanarak kendi kafasından anlatmak istediğini öğrenir. Kur’an-ı kerimin hakiki mânâsını idrak etmek, öğrenmek isteyen, İslam âlimlerinin kelam, fıkıh ve terbiye kitaplarını, kısaca bunlardan hazırlanmış, nakli esas alan bir ilmihal kitabını okumalıdır.

Kur’an-ı kerim tercümesini okuyan, amele, ibadete ilişik detayları öğrenemez. İtikada ilişik detayları ise öğrenmesi asla mümkün olmaz. Şu sebeple 72 dalalet fırkası, Kur’an-ı kerime yanlış mana verdiği için sapıtmıştır. Kur’an tercümesi okuyarak, doğru imanı, Ehl-i sünnet itikadını öğrenmek mümkün olmaz. Hatta (Beydavi), (Celaleyn) şeklinde kıymetli tefsirleri bile bizim gibilerin anlaması mümkün değildir. Kur’an-ı kerimin manasını öğrenmek isteyen kimse, Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdığı, kelam, fıkıh ve terbiye kitaplarını okumalıdır. (Hadika)

Peygamber efendimiz, hadis-i şerifleriyle Kur’an-ı kerimi açıklamıştır. Bu açıklamalara tefsir denir. Bir âyet-i kerimenin mânâsını Peygamber efendimiz açıkça bildirmemişse, İslam âlimleri, bu âyet-i kerimenin mânâlarından dinimize uygun olanı seçerler. Buna tevil etmek ve bu seçilen manaya da meal denir. Piyasada meal, çeviri anlamında kullanılıyorsa da, çeviri demek değildir.

Kur’an tercümesi
Sual:
TV’lerde, barlarda Beethoven’in 9. senfonisini, Mozart’ın figarosunu ve Molyer’in şiirlerini niçin Almanca, İtalyanca, Fransızca söylüyorlar yada dinliyorlar da, (Bu yabancı dildir, Türkçe söylemek gerekir) diyerek, bu senfonileri Türkçeye çeviri etmiyorlar? Fakat Kur’an tercümesine iyi mi olup da Kur’an diyebiliyorlar?
CEVAP
Şu sebeple, Türkçeye tam çevrilemeyeceğini biliyorlar. Türkçelerine Beethoven’in yada Şopen’in eseri denilemiyor. Bir şiirin tercümesi bile şiirin aslı değildir. O halde, Kur’an-ı kerimin tercümesine asla Kur’an denebilir mi? Şekspir’in, Viktor Hügo’nun ve Kalımlı efendinin şiirlerindeki incelikleri idrak etmek ve bundan zevk almak için, İngilizce, Fransızca ve Arapça dillerini edebiyatı ile beraber öğrenmek gerektiği şeklinde, Tanrı kelamının belagatini ve inceliklerini anlayabilmek için de, lüzumlu ilimleri öğrenmeden, bu tarz şeyleri anlamaya kalkışmak oldukça yanlıştır.

Orijinal meal
Sual:
Biri, (Piyasada birbirini tutmayan değişik mealler bulunmuş olduğu için, orijinalinden kendim çeviri ederek bir meal hazırladım. Benimki orijinal olduğundan itimada şayandır) dedi. Diğeri mealler niye orijinalinden hazırlanmadı? Bu arkadaşın orijinal mealine güvenebilir miyiz?
CEVAP
Adına orijinal dense de fark etmez. O mealin öbürlerinden asla farkı yoktur. Meal, çeviri edenin, Kur’an-ı kerimden anladığı mânâ anlama gelir. Hepimiz, ilmine nazaran bir şey anlamış olur. Çoğunun yanlış olduğu piyasadaki meallerden anlaşılmaktadır, bundan dolayı Kur’an-ı kerim sözcük sözcük çeviri edilirse yanlış olur. Murad-ı tanrısal anlaşılmadan meydana getirilen tercümeler doğru olmaz. Murad-ı ilahiyi de yalnız Peygamber efendimiz anlamış ve bildirilmesi gerekenleri de hadis-i şeriflerle bildirmiştir. Onun için, mealden din öğrenilmez. Dinimiz sadece, itikad, fıkıh ve terbiye bilgilerinin nakli esas alarak yazıldığı saygın ilmihallerden öğrenilir.

Arapça bilenin Kur’an okuması
Sual:
Ana dili Arapça olanın, Kur’an okurken manasını anlaması, meal okumak şeklinde zararı olan olur mu?
CEVAP
Hayır, mahzuru olmaz, hatta iyi olur; sadece âyetlerden yargı çıkarması caiz olmaz. Örneğin Kevser suresini okurken, (Venhar) demenin kurban kes anlamına geldiğini bilmesinin mahzuru olmaz. (Kurban kes demek, fukara varlıklı, dinli dinsiz her insana kurban kesmek farzdır anlama gelir) diye bir yargı çıkarırsa yanlış olur; bundan dolayı ana dili Arapça olan Eshab-ı kiram bile, Kur’an-ı kerimin anlamını Resulullah efendimize sorarlardı. Bir hadis-i şerif meali:
(Kur’an-ı kerimin manalarının hepsi anlaşılmaz.) [İbni Mace]
Günün âyeti demek
Sual:
Gazetelerde, web sitelerinde, günün âyeti denilerek âyet mealleri yazmakta bir sakınca var mıdır?
CEVAP
Bu şekilde yazmak uygun olmaz. Âyet-i kerimeler her gün içindir. Günün âyeti, ayın âyeti demek hoş değildir. Bunun ikinci mahzuru da şudur:

Kur’an-ı kerimin sözcük sözcük tercümesini yapmak mümkün olmadığı için verilen mana yanlış olur. Bu şekilde bir tercümeyle murad-ı tanrısal anlaşılması imkansız. Bu şekilde, âyet meallerini yazmak ve bu tarz şeyleri okumak yanlış anlaşılmalara sebebiyet vereceği için uygun olmaz. Âyet mealinden din öğrenilemez, bununla amel edilemez.

Feminist meal
Sual:
ABD’daki bir üniversitede, Kur’anın feminist meali hazırlanmış. Feminist meal olur mu?
CEVAP
Her insanın düşüncesine nazaran meal olmaz. Doğrusu mealin, feministi, hümanisti olmaz. Yarın bir başkası da çıkıp (Toplumcu bir meal yaptım) diyebilir. Nitekim âyet-i kerimeleri sosyalizme nazaran açıklayan toplumcu zihniyetli mezhepsizler çıkmıştır. Feminist olmasa bile piyasadaki birbirini tutmayan mealleri okumak caiz olmaz, bundan dolayı müfessirlerimizin bildirdiklerine aykırı meallere ve tefsirlere asla saygınlık edilmez.

Tefsir kitaplarına mı, fıkıh kitaplarına mı uymalı?
Sual: Berîka
kitabında, (Tefsirlere nazaran değil, fıkıh kitaplarına nazaran amel etmemiz emredildi) deniyor. Tefsir, Tanrı’ın kitabı sayılır, fıkıh ise âlimlerin kitabıdır. Niye âlimlerin kitabı, Resulullah’ın hadislerine ve Tanrı’ın kitabına tercih ediliyor?
CEVAP
Hayır, asla öyleki bir tercih yapılmıyor. Tefsir için de, (Tanrı’ın kitabıdır) demek yanlıştır. O da müfessirlerin kendi anladıklarıdır. Doğru anladıkları da olur, yanlış anladıkları da olur O, tefsir yada çeviri edenin kendi anladığıdır. Kur’an-ı kerimi yanlış anlayan da oldukça oluyor. Örneğin namaz vakitleri için, üç, altı, hattâ yedi vakittir diyenler olmuştur. Fakat Peygamber efendimiz (Beş vakittir) diyor ve yaşam boyu da beş zaman kılmıştır. Onun için mealleri, tefsirleri, bizzat Tanrı’ın sözü olarak kabul etmek oldukça yanlış olur.

Tefsirden ve hadislerden dört hak mezhep çıkmış olduğu şeklinde, 72 sapık mezhep de çıkmıştır. 72 sapık fırkanın liderleri, âlim oldukları hâlde, tefsirleri yanlış anladıkları için sapıttılar. Biz kendimiz tefsirden bir şey öğrenmeye kalkarsak, hangi bâtıl yola gireceğimiz, hangi uçuruma yuvarlanacağımız belli olmaz. Fıkıh bilgisi de tefsirden ve hadis-i şeriflerden çıkarılmıştır. Ehl-i sünnet âlimlerinin bu iki kaynaktan çıkardıkları fıkıh ilmine uyarsak, gene Kur’an’a ve hadise uymuş oluruz.

Kur’an yerine çevirisini okumak
Sual:
Mezarlıkta ölülere Kur’an yerine, meal yada tefsir kitabı okuyanlara rastlıyoruz. En doğru tefsir diye, namazda bile bu tarz şeyleri okuyanlar oluyor. Buralarda Kur’an yerine tercümesini okumak günah değil midir?
CEVAP
Evet, büyük günahtır. Şu sebeple Kur’an-ı kerim, Tanrı kelamıdır. Kur’an-ı kerimin başka dillere meydana getirilen çevirilerine, en doğru tercüme olsa bile, Kur’an denmez ve Kur’an olarak okunması asla caiz olmaz. Bu tarz şeyleri Tanrı kelâmı kabul etmek, mezarlıkta yada namazda Kur’an diye okumak, büyük günah olur. İbni Hacer-i Mekkî hazretleri buyuruyor ki:
(Kur’an-ı kerim tercümesini, Kur’an-ı kerim yerine okumak haramdır.) [Fetava-i fıkhiyye s. 37]

İsmimiz bile tercümesiyle söylense oldukça acaip olur. Örneğin ismet; günahsızlık, temizlik anlama gelir. İsmi İsmet olan biri, İsmet değil de, tercümesi ile çağrılsa, İsmet Bey yerine, Temizlik Bey, Günahsızlık Bey dense, uygun olur mu? Bir ismin bile tercümesini söylemek oldukça garip olurken namazdaki Tanrı kelamı olan sûrelerin tercümelerini yada tefsirlerini okumak iyi mi caiz olur?

Ezanın da başka bir dilde tercümesini ezan olarak okumak caiz değildir. Örneğin Fransızca (Dieu est grand), İngilizce (God is great) yada Türkçe (Tanrı uludur) dense caiz olmaz. (Allahü ekber) diyerek okumak lazımdır.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/30/meal-ve-tefsir-okumak/feed/ 0 5764