rahmeti – Cennetin Bahçesi https://www.cennetinbahcesi.com Dini Paylaşım Sitesi Sun, 07 Apr 2019 22:18:52 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.0.9 110917297 Rahmeti gazabını aşmıştır https://www.cennetinbahcesi.com/2019/04/08/rahmeti-gazabini-asmistir/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/04/08/rahmeti-gazabini-asmistir/#respond Sun, 07 Apr 2019 22:18:52 +0000 Allah’a iman>Allah’ın isimleri ve sıfatları]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5222

Sual: İnsanların bir çok Müslüman değildir. Müslüman olmayanların hepsi de Cehenneme gideceğine bakılırsa, Tanrı’ın rahmetinin gazabını aştığı iyi mi söylenebilir?
CEVAP
(Rahmetim gazabımı aştı) diye bizzat kendisi bildiriyor. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Kâfirlere Allahü teâlânın zatı [kendisi] düşmandır. Tüm putlar ve bunlara tapanlar, Allahü teâlânın zatının düşmanlarıdır. Cehennemde sonsuz azap, bu küfrün cezasıdır. Günahlar bu şekilde değildir. Bunlara, Allahü teâlânın düşmanlığı, zatından değil sıfatlarındandır. Günahkârlara gazap etmesi, zatıyla değil gazap sıfatıyladır. Bunlara azap etmesi hep sıfatları ve fiilleriyledir. Günahkârlar, bunun için Cehennemde sonsuz kalmayacaktır. Allahü teâlânın kâfirlere düşmanlığı zatından olduğundan, ahirette rahmet sıfatı, zatın düşmanlığını ortadan kaldıramaz. Zatın düşmanlığı, sıfatın acımasından daha kuvvetlidir. Sıfatla meydana getirilen şey, zatın yaptığını değiştiremez. Hadis-i kudside buyuruldu ki:
(Sabekat rahmeti alâ gadabî = Rahmetim gazabımı aştı.) [Deylemi]
(Rahmet sıfatım, gazap sıfatımı aştı. Doğrusu, müminlerin günahkârlarına karşı olan, gazap sıfatımı aştı) anlama gelir. Yoksa (Rahmet sıfatı, kâfirlere karşı olan, zatın gazabını aşar) demek değildir. (1/266)

Muhammed Masum Faruki hazretleri de aynı şeyi bildiriyor:
Allahü teâlânın kâfirlere düşmanlığı, zatındandır. Lat ve Uzza şeklinde putlara ve bunlara tapanlara kendisi düşmandır. Cehennemde sonsuz yanmak, bu çirkin işin cezasıdır. Günahlar bu şekilde değildir; bu sebeple Allahü teâlânın bunlara gazabı, zatından değildir. Gazabı sıfatlarından, azabı fiillerindendir. Bunun için, günahların cezası sonsuz olmadı. (3/55)
]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/04/08/rahmeti-gazabini-asmistir/feed/ 0 5222
Allah’ın rahmeti ve gazabı https://www.cennetinbahcesi.com/2019/04/07/allahin-rahmeti-ve-gazabi/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/04/07/allahin-rahmeti-ve-gazabi/#respond Sun, 07 Apr 2019 17:18:33 +0000 Allah’a iman>Allah’ın isimleri ve sıfatları]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5221

Sual: Ne kadar iyilik ederse etsin, kâfirin asla sevap alamayacağını biliyoruz. İyilikleri olan bir kâfir Müslüman olunca, iyilikleri geçerli hâle gelir mi? Ateist iken, Müslüman olanın tevbesi kabul olur mu?
CEVAP
Ateist, kâfir anlama gelir. İmana gelen bir kâfir, imana ulaşmadan önce yapmış olduğu iyiliklerin karşılığına kavuşur. Egemen bin Hazam, imana erişince, (Önceki iyiliklerim ne oldu) diye sordu. Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Önceki iyi işlerin makbul olmak suretiyle Müslüman oldun.) [Buhari]

İman eden kâfirin, kâfir iken yapmış olduğu iyilikler boşa gitmediği benzer biçimde, yapmış olduğu tüm günahları affolur, hatta sevaba çevrilir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, kâfirken tevbe edip inanç eden ve salih amel işleyenlerin seyyiatını hasenata [günahlarını sevaplara] çevirir. Tanrı oldukca bağışlayıcı ve oldukca acıma sahibidir.) [Furkan 70]

Kâfirin günahları sevaba çevrildiği benzer biçimde, Müslümanın günahları da sevaba çevrilir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Rıza-i tanrısal için Tanrı’ı ananların günahları sevaba çevrilir.) [İ. Ahmed]

(Recep ayında dokuz gün oruç tutanın günahları sevaba çevrilir.) [Gunye]

Tanrı bire yedi yüz verir
Tanrı rızası için meydana getirilen iyiliklerin, sadakanın, zekâtın karşılığı, verenin ihlâs derecesine nazaran, bire ondan bire yedi yüze kadar, hatta daha çok olur. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Malını Tanrı yolunda harcayanın hali, her başağında yüz tane bulunan yedi başaklı bir tohuma benzer. Tanrı dilediğine daha çok da verir.) [Bekara 261]

(Bir iyilik yapana on misli verilir; bir fenalık ise sadece misli ile cezalandırılır; asla hiç kimseye haksızlık yapılmaz.) [Enam 160]

(Tanrı, [kötülüğün cezasını adaletle verir] zerre kadar haksızlık etmez, zerre kadar iyiliğin sevabını da kat kat artırır ve ek olarak büyük mükâfat verir.) [Nisa 40]

Hadis-i şeriflerde ise buyuruldu ki:

(Her iyilik için on mislinden yediyüze kadar sevap yazılır. Her fenalık ise, bir misli yazılır. Tanrı onu affederse asla yazılmaz.) [Buhari, Müslim]

(Tanrı, dilerse, bir haseneyi [iyiliği] iki milyon hasene yapar.) [İbni Cerir]

(Cihad edenin bir iyiliğine 700 misli sevap verilir.) [Bezzar]

(Hac için harcanan mala, 700 misli sevap verilir.) [Beyheki]

(Rabbiniz, rahimdir. Bir iyilik yapmak isteyip de yapamayana, bir sevap yazar. Yapana on mislinden 700 misli yada daha çok sevap yazar. Kötülüğü isteyip de yapmayana bir sevap, yapana ise bir günah yazar, dilerse onu affeder.) [Taberani]

(Malını Tanrı yolunda harcayana, mükâfatı 700 misline kadar artırılır. Oruç tutana verilecek sevabı, Allahü teâlâdan başka kimse bilmesi imkansız.) [Beyheki]

(Zilhiccenin ilk on günündeki amele 700 misline kadar sevap verilir.) [Tergib]

(Zilhiccenin bir günü fazilette bin, Arefe günü ise onbin güne eşittir.) [Beyheki]

(Arefe günü oruç tutana, Âdem aleyhisselamdan, Sura üfürülünceye kadar yaşamış tüm insanların sayısının iki katı kadar sevap yazılır.) [R. Nasıhin]

Allahü teâlânın rahmeti, ihsanı boldur. Zerre kadar bir iyiliğe dağ kadar sevap verir. Mülk Onundur. Dilediğine dilediği kadar kayra eder.

Mekândan münezzehtir
Allahü teâlâ, mekândan münezzehtir. Kabul edilen her şey O değildir. Hiçbir şeye benzemez. İnsanların kolay anlaması için mecazi teşbihlerde bulunarak hadis-i kudsilerde buyuruyor ki:

(Ey Âdemoğlu, bana gelmek için ayağa kalkarsan, ben de sana doğru yürürüm. Bana doğru yürürsen, ben de sana doğru koşarım.) [İ. Ahmed]

(Sevdiğim kulumun gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı, konuşan dili olurum. İstediğini veririm.) [Beyheki]

(Bana bir karış yaklaşana, ben bir arşın yaklaşırım. Bir arşın yaklaşana, bir kulaç yaklaşırım. Yürüyerek gelene, koşarak yaklaşırım.) [Buhari]

Demek ki, Allahü teâlâ, affetmek ve bolca sevap vermek için, bir vesile arıyor. Bir kere inanarak kelime-i şehadet söyleyene, bunu muhafaza edip Müslüman olarak ölene sonsuz olarak Cennetini veriyor. Kelime-i şehadet söyleyen kimse, haramlardan kaçmaz ve ibadetleri yapmazsa, imanlı ölmesi oldukca zor olsa gerek. İmansız ölen de sonsuz olarak Cehennemliktir. İmanlı ölen de, günahlarının cezasını çektikten sonrasında Cennete girer. Veya affa uğrayarak Cennete girer. İmanlı ölmek için de, Allahü teâlânın buyruk ve yasaklarına riayet etmek gerekir.

Mümin, orta yolda olmalıdır. Doğrusu Allahü teâlânın rahmetinden ümidini kesmemeli, azabından da güvenilir olmamalıdır!

Nimetler her insana gelmektedir
Sual: Allahü teâlâ nimetlerini tüm insanlara ayırım yapmadan mı göndermektedir?
Yanıt: Allahü teâlânın nimetleri, ihsanları, her an insanların iyisine de kötüsüne de gelmektedir. Her insana mal, evlat, rızık, hidayet benzer biçimde her iyiliği fark gözetmeksizin göndermektedir. Fark, bu tarz şeyleri alabilmekte ve bazılarını da alamamak suretiyle insanlardadır. Nahl sûresinin 33. âyetinde mealen, (Allahü teâlâ kullarına zulüm, haksızlık etmez. Onlar kendilerini azaba, acılara sürükleyen bozuk düşünceleri, çirkin işleri ile kendilerine zulüm ve işkence ediyorlar) buyurulmuştur.

Güneş, hem çamaşır yıkayana, hem de çamaşırlara aynı şekilde parlamakta iken, insanın yüzünü yakıp karartır, çamaşırlarını ise beyazlatır. Bunun benzer biçimde, elmaya ve bibere aynı şekilde parladığı halde, elmayı kızartınca tatlılaştırır, biberi kızartınca acılaştırır. Tatlılık ve acılık hep güneşin ışıkları ile ise de aralarındaki fark, güneşten değil kendilerindendir.

Allahü teâlâ tüm insanlara bir ananın yavrusuna olan merhametinden daha oldukca acıdığı için, her insanoğlunun, her ailenin, her milletin her zamanda ve her işlerinde iyi mi hareket etmeleri lazım geleceğini, dünyada ve ahırette rahat etmeleri için işlerini ne yolda yürütmeleri, nelerden kaçınmaları lazım geldiğini Kur’an-ı kerimde bildirdi. Ehl-i sünnet âlimleri de bunların hepsini bulup, milyonlarca kitap yazarak tüm dünyaya bildirdi. Allahü teâlâ insanları işlerinde başıboş bırakmamış, İslamiyet’in girmediği bir yer de kalmamıştır.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/04/07/allahin-rahmeti-ve-gazabi/feed/ 0 5221
Allah’ın rahmeti lüzumsuz değildir https://www.cennetinbahcesi.com/2019/04/01/allahin-rahmeti-luzumsuz-degildir/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/04/01/allahin-rahmeti-luzumsuz-degildir/#respond Mon, 01 Apr 2019 00:57:22 +0000 İman ve İslam]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5189

Sual: Bir dost, “inanç etmek için kelime-i şehadetteki Muhammedün Resulullaha lüzum yok, la ilahe illallah demek yetişir” dedi. İslam’ın birinci şartında kelime-i şehadette Muhammedün Resulullah yok mudur? Amentü’nün sonunda, (Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü) demiyor muyuz? Bu şekilde inanç sahih midir? Kelime-i şehadetin manası nedir?
CEVAP
Kelime-i şehadetin manası şudur:
(Ben şehadet ederim ki, doğrusu görmüş benzer biçimde bilirim ve bildiririm ki, Tanrı’tan başka ilah yoktur. Ve gene şehadet ederim ki, Muhammed aleyhisselam Onun kulu ve resulüdür.)

Peygamberlere inanç, imanın şartıdır. Bunlardan birine bile inanmayan Müslüman olması imkansız. Örneğin Hazret-i Âdem peygamber değil diyen Müslüman değildir.

(Muhammedün Resulullaha lüzum yok) demek, İslamiyet’in bildirdiği şeylere inanmayın demenin başka şeklidir. Şundan dolayı, (Muhammedün Resulullaha lüzum yok) demek, hâşâ Allahü teâlâyı cahillikle itham etmek olur. Lüzum olmasaydı, Kelime-i şehadette, tehıyyatta, ezanda, âyet-i kerimelerde, hadis-i kudsilerde onlarca kere asla bildirilir miydi?

İnanmak
tabirinin bir manası da beğenmek anlamına gelir. Dinde bildirilen bir hususa inanılmış olduğu halde, beğenmeyenin imanı gider. Örneğin sünnet olan sakal-ı şerife inanılmış olduğu halde, beğenmeyen dinden çıkar. Nerde kaldı ki, dinin sahibini, peygamberini beğenmeyen müslüman olabilsin.

(Muhammedün Resulullaha lüzum yok) demek, Allah’ın rahmetine lüzum yok demek midir yoksa Tanrı’a da, Kur’ana da, Peygambere de inanmayın demek midir? Kur’an-ı kerim baştan sona kadar Resulullah efendimizi övmektedir. Bu konudaki üç âyet-i kerime meali şöyledir:
(Biz seni âlemlere rahmet olarak yolladık.) [Enbiya 107]
(De ki, ey insanoğlu, ben, Allah’ın hepiniz için gönderilmiş olduğu Resulüyüm.)
[Araf 158]
(Biz seni tüm insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak yolladık; fakat insanların bir çok bunu bilmez.)
[Sebe 28]

Resule uymak şarttır
(Muhammedün Resulullaha lüzum yok) demek, Resulullaha uymaya lüzum yok demek midir? Allahü teâlâ onlarca kere, Muhammed aleyhisselama inanç edip uymayı emrediyor, uymayan Müslüman olması imkansız, kâfir olur buyuruyor. Birkaç âyet-i kerime meali şöyledir:
(Resulüme uyun ki, doğru yolu bulun!) [Nur 54]
(De ki, “Tanrı’a ve Peygambere itaat edin! Eğer
[uymayıp] yüz çevirirlerse, [kâfir olurlar] Elbet Tanrı kâfirleri sevmez.) [Al-i İmran 32]
(Tanrı ve Resulü, bir işte yargı verince, artık inanmış hanım ve adama, o işi kendi isteğine bakılırsa, tercih, seçme hakkı kalmaz.) [Ahzab 36]

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/04/01/allahin-rahmeti-luzumsuz-degildir/feed/ 0 5189