olmaz – Cennetin Bahçesi https://www.cennetinbahcesi.com Dini Paylaşım Sitesi Tue, 08 Oct 2019 08:08:17 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.0.9 110917297 Ticarette ırk, din farkı olmaz https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/08/ticarette-irk-din-farki-olmaz/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/08/ticarette-irk-din-farki-olmaz/#respond Tue, 08 Oct 2019 08:08:17 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=6068

Sual: Ticaretle uğraşıyor, ithalat ve ihracat yapıyorum. Müşteriler içinde her milletten insan var. İngilizlerle Yahudilerle tecim yapılması uygun değil deniyor. Bu tarz bir olay var mı?
CEVAP
Öyleki bir şey yok. Dinimizde, ticarette ırk ve din ayrımı yoktur. Her milletten, her dinden insanlarla alışveriş yapmakta, hatta onların işinde çalışmakta sakınca yoktur.

Tarih süresince Müslüman ülkelerdeki gayrimüslimler, İslam devletinin himayesinde oldukça rahat idiler. Onların ne dinine karışılıyor, ne de yakarma etmelerine engel olunuyordu. İstedikleri sanat ve tecim ile serbestçe uğraşıyorlardı.

Dinimiz, bilimsel, sanatı, ticareti, ziraatı emretmiştir. Bir âyet-i kerime meali:
(Tanrı, alışverişi helal, faizi haram kıldı.) [Bekara 275]

Dâr-ül-harbde, bir müslümanın, kazanmak şartı ile, kumar, faiz ve sigorta yolu ile, para kazanmasının caiz olduğu, (Kuduri, Cevhere, Vikâye, Hindiyye, Mebsut, Dürr-ül-muhtâr, Redd-ül-muhtâr) benzer biçimde saygın eserlerde yazılıdır. Aynı husus Mecma’ul-enhür ve Dürer’de de, (Lâ ribâ beynel müslimi vel harbiyyi fi daril harbi = Dâr-ül-harbde, müslüman ile kâfir içinde faiz yoktur) hadis-i şerifi ile bildirilmektedir. Bundan dolayı, onların malını rızaları ile almak mubahtır. Fakat mallarına istila etmek, zorla almak caiz değildir.

Kilise tamirinde çalışmak da mekruh değildir. Zira, bu işin kendisi günah değildir. (Bezzaziyye)

İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Ücretle kâfirin şarabını taşımak, domuz çobanlığı yapmak, kilise onarım etmek ve Hristiyan’a zünnar [papaz kuşağı] benzer biçimde sövgü alametlerini satmak imam-ı a’zama nazaran caizdir. (Redd-ül muhtar)

Eski hak dinlerde de kâfir ülkesinde çalışmak ve kâfire hizmet yasak değil idi. Dinimizde de yasak değildir. Şimdiki Müslümanların Avrupa’ya çalışmaya gitmesi benzer biçimde, Mekke müslümanları da Habeşistan’a hicret etmişler, orada gayrimüslimlerin işlerinde çalışmışlardı.

Yusuf aleyhisselam, Peygamber olması durumunda, kulların sıkıntıda bulunduğunu görüp, hükümet reisi kâfir iken, ona giderek vazife istedi. Böylece, insanlara hizmet etti. O halde, kullara hizmet edeceğini bilen ve bunu kendinden başka meydana getirecek kimsenin bulunmadığını gören, bu vazifeye bir zâlimin geçmesini önlemek ve Müslümanlara hizmet etmek için, kâfir olan âmirden bile vazife istemelidir.

Peygamber efendimiz vefat etmiş olduğu vakit, bir demir zırh ceketi, otuz kilo arpa için, bir Yahudi’de rehin bırakılmış bulunmuş oldu. Hazret-i Ali de vefat ederken, dünya malı olarak, geride Düldül adındaki, Resulullah efendimizden kalan katırı ile, Zülfikar adındaki kılıcı ve kutsal gömleği kalmıştı. Bunlar da, bir Yahudi’de rehin, şu demek oluyor ki ipotek idi.

Kâfirlerin yapmış olduğu malları, ürettiği gıdaları, elbiseleri kullanmakta yada onlarla tecim yapmakta bir sakınca yoktur. Başta Peygamber efendimiz olmak suretiyle, eshabı kiram ve 14 çağ süresince âlimiyle evliyasıyla tüm Müslümanlar kâfirlerle tecim yapmışlardır.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/08/ticarette-irk-din-farki-olmaz/feed/ 0 6068
Umre yapana hac farz olmaz https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/25/umre-yapana-hac-farz-olmaz/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/25/umre-yapana-hac-farz-olmaz/#respond Sun, 25 Aug 2019 03:48:01 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5888

Sual: Bazı hocalar, umre yapana hac etmek farz olur diyorlar. Hac mevsimi haricinde umre icra eden fakire hac farz olur mu?
CEVAP
Hiçbir kitapta, (Umre yapana hac farz olur) diye yazmaz. Umre yapana hac farz olmaz. (Redd-ül Muhtar)

Bazı kimselerin bilmediği husus şudur: İbni Âbidin hazretleri, Ukud-üd-dürriyye’de (Hac etmemiş fakirin, başkası yerine hacca gitmesi caiz ise de, Hille girince, kendisine de hac etmek farz olur) diyor. Bu ifade hac mevsimin haricinde, umre yapana haccın farz olacağını göstermez.

Zengine ömründe bir kere haccetmek farzdır. Yoksul olan, görevli olarak yada işçi olarak, ya da herhangi bir sebeple Mekke’ye gidince, hac mevsimi ise, kendisine hac farz olur. Hac mevsimi değilse, hac farz olmaz.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/25/umre-yapana-hac-farz-olmaz/feed/ 0 5888
Bid’at ehlini kötülemek gıybet olmaz https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/14/bidat-ehlini-kotulemek-giybet-olmaz/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/14/bidat-ehlini-kotulemek-giybet-olmaz/#respond Wed, 14 Aug 2019 10:57:33 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5837

Sual: Bid’at ehli bazı kimselerin sapıklıklarını söyleyince, “Ölülerin fena tarafı söylenmez. Ek olarak gıybet de olur” deniyor. Fakat bu bid’at ehli şahıslar, başta Hazret-i Osman olmak suretiyle Eshab-ı kiramın çoğunu kötülüyorlar. Eshab, bizim ölülerimiz değil mi, onları kötülemek gıybet değil mi?
CEVAP
Bid’at ehlini kötülemek gıybet olmaz. Gıybet, bir kimsenin gizli saklı bir kusurunu, arkasından söylemektir. Harbilerin ve bid’at sahiplerinin ve açıkça günah işleyenlerin bu günahlarını ve zulmedenlerin ve alışverişte hile yapanların bu fenalıklarını müslümanlara duyurarak, bunların şerrinden sakınmalarına sebep olmak ve müslümanlığı yanlış anlatanların bu iftiralarını söylemek gerekir, gıybet olmaz (Redd-ül-muhtar c.5, s.263)

Eshab-ı kirama dil uzatanlar, ölü olsun, diri olsun, bu tarz şeyleri açıklamak, gıybet olmaz, aksine dinin emrine uymak olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bid’atler çıkıp, Eshabıma fena söz söylendiği vakit, gerçeği bilen, her insana söylesin! Allahü teâlâ, bilmiş olduğu [ve gücü yettiği] halde gerçeği söylemeyen bu şekilde âlime nalet eder.) [Deylemi]

Eshab-ı kiramın hepsi Müslümandır. Bizim ölülerimizdir. Asla kimsenin onları eleştiri etmesi caiz olmaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ölülerinizi hayırla anın, iyiliklerini açıklayın, kötülüklerini açıklamayın.) [Tirmizi]
(Ölülerinize sövmeyin, onlar amelleriyle başbaşa kalmıştır.)
[Buhari]
(Hazret-i Âişe,
“Lanetlik İbni Kays ne yapıyor?” diye sorar. Oradakiler “Öldü”, derler. Hazret-i Aişe derhal, estagfirullah der. “Niçin ilkin lanetledin, sonrasında istigfar ettin?” diyene, “Resulullah (Ölülerinizi kötülemeyin) buyurduğu için” diye yanıt verir.) [İbni Hibban]
Eshaba dil uzatmak
Eshab-ı kiramın kusuru olsa da, bizim ölülerimiz olduğundan ve Allahü teâlâ onların kusurunu affettiği için bu tarz şeyleri söylemek caiz olmaz. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Eshabımın adını işitince, susun, şanlarına yakışmayan söz söylemeyin!) [Taberani]
(Eshabımın kusurları, yanlış hareketleri olacaktır. Allahü teâlâ, onları bana bağışlayacak, kusurlarını affedecektir.)
[İbni Asakir]
(Eshabımın kusurlarından bahsetmeyin, onlardan soğuyabilirsiniz. Eshabımın iyiliklerinden bahsedin ki, kalbleriniz onlara ısınsın!)
[Deylemi]
(Eshabım içinde fitne çıkacaktır. Allahü teâlâ benimle olan sohbetlerinin hürmetine o fitnelere karışanları, af ve mağfiret edecektir. Sonrasında gelenler ise, bu fitnelere karışan Eshabıma dil uzatarak Cehenneme girecektir.)
[Müslim]
(Tanrı’tan korkun, Eshabıma dil uzatmayın! Onları seven, beni sevilmiş olduğu için sever. Onları sevmeyen, beni sevmediği için sevmez. Onlara el ile, dil ile eziyet eden, Tanrı’a eziyet etmiş olur.)
[Buhari]
(Eshabım, cin ve insanların hepsinden daha üstündür.)
[Bezzar]

Kim oldukları ve neye hizmet ettikleri malum olmayan bazı mezhepsizlerin dil uzattığı Hazret-i Osman, Tanrı resulünün damadı olduğu şeklinde, Cennetle müjdelenmiş on kişiden biridir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Osman bendendir, ben de Osman’danım.) [Taberani]

(Yüz kızım olsa, hepsini de Osman’a verirdim.) [İbni Asakir]
(Meleklerin haya etmiş olduğu zattan
[Osman’dan] ben haya etmez miyim?) [Beyheki]

(Osman’ın şefaati ile Cehennemlik 70 bin şahıs, hesap görmeden Cennete girer.) [İ. Asakir]

Tebük gazvesinde Hazret-i Osman, kendi tecim malından üç bin deve, yetmiş at, on bin altın getirdi. Resulullah efendimiz, bu tarz şeyleri askere dağıttıktan sonrasında, (Bugünden sonrasında Osman’a günah yazılmaz) [Bundan sonra Allah Osman’ı günah işlemekten korur] buyurdu. (Tirmizi) Ve şu şekilde yakarma etti:
(Ya Rabbi, Osman’ın geçmiş, gelecek, gizli-açık, Kıyamete kadar tüm günahlarını affet!) [Ebu Nuaym]

Bigün Hazret-i Fatıma, Hazret-i Ali’nin bir hareketine incinmişti. Hazret-i Ebu Bekr ile Hazret-i Ömer Peygamber efendimize ricada bulundularsa da, Resulullah efendimiz susku etti. Hazret-i Osman rica edince damadı Hazret-i Ali’yi affetti. İki kayınpederinin ricasını kabul etmeyip de, damadı Hazret-i Osman’ın ricasını niçin kabul etmiş olduğu sual edilince, (O şekilde birinin şefaatini [ricasını, af talebini] kabul ettim ki, yer ile göğün yerini değiştir diye, yakarma etse, Allahü teâlâ değiştirir) buyurdu. (Mesabih)

Bid’at ehlini gıybet
Sual: Bazı sapık kimseler, eski âlimleri eleştiri edip, dine yeni şeyler sokuyor. Bu şekilde bid’at işleyenlerin arkalarından konuşmak gıybet olur mu?
CEVAP
Gıybet olmaz. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Açıkça günah işleyen fâsık kimseyi, zalim idareciyi ve bid’at ehlini gıybet etmek günah değildir.) [İbni Ebi-d-Dünya]

Bid’at ehlinin zararları anlatılarak, Müslümanları bu felaketten korumaya çalışmak, dine hizmet olur.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/14/bidat-ehlini-kotulemek-giybet-olmaz/feed/ 0 5837
Çağa göre tefsir olmaz https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/30/caga-gore-tefsir-olmaz/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/30/caga-gore-tefsir-olmaz/#respond Tue, 30 Jul 2019 15:00:45 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5766

Sual: (Kur’anı her çağda, o asrın teknolojisinin, ilminin ışığında tekrardan tefsir etmek ve Tanrı’ın muradını açıklamak gerekir) diyerek Kur’an-ı kerimi asra uydurmaya çalışanlar var. Bu uygun mudur?
CEVAP
Tefsir, moda kitabı değildir. Her çağa, her asra göre değişik tefsir olmaz. Dinimiz tamamlanmamış mi ki tamamlanacaktır? Yoksa fazlalık mı var ki çıkarılacak? Dinde eksiklik ve fazlalık olmadığı için değişik, yeni bir tefsire gerekseme olmaz. Şundan dolayı dine yeni bir şey eklemek bid’at olur. Dinimizin emirlerini değişiklik yapmak kadar büyük sapıklık olur mu? Her çağa, her asra göre değişik tefsir yazmak demek, dini her asırda, bozmak anlamına gelir.

Kur’an-ı kerimin manasını Muhammed aleyhisselam anlamış ve hadis-i şerifleri ile bildirmiştir. Doğru tefsir kitabı Onun hadis-i şerifleridir. Tefsir âlimleri, tefsirlerini Peygamber efendimizden ve Eshab-ı kiramdan naklederek meydana getirdiler. Bunların tefsirleri asra uygundur. Kur’an-ı kerimin emirleri, her asırdaki insan için aynıdır. Önceki asırlar için başka, sonraki asırlar için başka manası yoktur.

Tehlikeli kimseler
Peygamber efendimizden gelen detayları, aynen nakleden İslam âlimlerinden değişik bildirmek, dini bozmak anlamına gelir. Kur’an-ı kerimi en iyi bilen Peygamber efendimizdir. Onun açıklamaları bellidir. Bundan daha başka şekilde açıklamak, dini değişiklik yapmak olur, düzeltim olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ümmetime en oldukça tehlikeli olacak kimse, Kur’an-ı kerimi yersiz tevil edendir.) [Taberani]

Her asırda, her insana ihtiyaç duyulan inanç ve yakarma aynıdır. Asra göre inanç esasları ve yakarma şekli değiştirilemez. Bundan yarım çağ ilkin, bazı profesörlerce namaz kılma şeklinin değiştirilmesi düşünülmüş, camilere “Asra göre çağdaş yakarma aletleri” konulması teklif edilmişti. Asra göre, çağa göre tefsir yazanların bu şekilde bir düşünceleri yoksa, İslam âlimlerinin bildirdiklerinde değişim yapmadan aynı şeyi naklediyorlarsa, o süre “Asra göre tefsir” demenin manası yoktur. Eğer değişim var ise, aslına bakarsan saygın değildir.

Asrımızdaki insana göre kitap yazılacaksa, İslam âlimlerinin kitapları aynen alınır, günümüzde kullanılan kelimelerle, buluşlarla açıklanabilir. Örnek olarak; müşrikler Peygamber efendimize, (Mescid-i Aksanın kaç kapısı, kaç penceresi vardı?) şeklinde sualler sormuşlardı. Fakat Resulullah efendimiz Miraca giderken etrafına bakmadığı için bu tarz şeyleri görmemişti. Cebrail aleyhisselam Mescid-i Aksayı gözünün önüne getirince bakıp sorduklarına yanıt verdi. Bu hadise anlatılırken, (Televizyonda görür şeklinde görmüştü) denebilir. Bu şekildeki bir açıklamaya da Asrın Tefsiri yada Çağdaş Tefsir denmez.

İlmin ve Fennin Işığında Tefsir diyenler de vardır. İlim ve fen, dinden ayrı mıdır da ilmin ışığı deniyor? Ecnebiler, din ile bilimsel ayrı zannettikleri için bu şekilde yazıyorlar. Ecnebiyi yansılamak eden reformcular da aynı şeyi söylüyorlar.

Dini değişiklik yapmak
Mecelle’nin Dürer-ül-hükkam şerhinde (Dönemin değişmesi ile, örf ve âdete dayanan hükümler değişebilir. Nassa dayanan hükümler zaman içinde değişmez) deniyor.

İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
Bazıları, yapacakları değişimlerle, dini düzelteceklerini, olgunlaştıracaklarını zannediyorlar. Ortaya bid’atler çıkarıyorlar. Bid’atlerin zulmetleri ile sünnetin nurunu örtmeye çalışıyorlar. Bunlar, dinin noksanlıklarını tamamladıklarını iddia ediyorlar. Bilmiyorlar ki din noksan değildir. Kâmildir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Bugün sizin için dininizi ikmal eyledim. Üzerinize olan nimetimi tamamladım ve size din olarak İslamiyet’i vermekle razı oldum.) [Maide 3]

Dini noksan sanıp, tamamlamaya [asra göre, çağdaş tefsir yazmaya] çalışmak bu âyet-i kerimeye inanmamak olur. (1/260)

Allahü teâlâ ve Onun Resulü Muhammed aleyhisselam, kıyamete kadar yaşam şekillerinde ve fen vasıtalarında yapılacak değişikliklerin, yeniliklerin hepsine şamil olan hükümleri bildirdiler. Müctehidler de bunların hepsini açıkladılar. Sonrasında gelen müceddid âlimler, bu hükümlerin yeni vakalara iyi mi uygulama edileceklerini, tefsir ve fıkıh kitaplarında bildirdiler.

Tefsir akla değil, nakle dayanır
Sual:
Kur’an-ı kerimin manasını Muhammed aleyhisselamdan başkası anlayamaz mı?
CEVAP
Kur’an-ı kerimin manasını tam olarak yalnız Muhammed aleyhisselam anlamıştır. Ondan başka asla kimse tam anlayamaz. Eshab-ı kiram, ana dili olarak Arabi bildikleri, edib ve beliğ oldukları halde, bazı âyetleri anlayamaz, Peygamber efendimize sorarlardı. Resulullahın Kur’an-ı kerimin tefsirini Eshabına bildirdiğini imam-ı Süyuti haber vermektedir. (Hadika)

Tefsir, akılla yapılmaz. Eshab-ı kiramın bildirdiğinden başka türlü söyleyenler, dalalete, hatta küfre düşer. Tefsir nakle dayanır.

Muhammed Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki:
Kemalatın, üstünlüklerin ve olgunlukların her çeşidi nübüvvet kaynağından ve ışığından alınmıştır. Fakat hepimiz bu kaynaktan istidadı kadar ve kabiliyeti nispetinde istifade eder.

Resulullah, Hak âşıklarının istidatlarına uygun olarak, onların ruhlarına içsel sırlar bildirir, feyz ve marifetleri ulaştırır ve yansıtırdı. Hadis-i şerifte, (İnsanlarla akıllarının seviyesine göre konuşunuz) buyuruldu.

Bigün Peygamber efendimiz, Hazret-i Ebu Bekir’e derin, ince marifetleri, onun seviyesine göre anlatıyordu. Yanlarına Hazret-i Ömer ulaşınca, konuşma üslubunu onun da anlayacağı şekilde değiştirdi. Yanlarına Hazret-i Osman ulaşınca, gene konuşma üslubunu değiştirdi. Oraya Hazret-i Ali de ulaşınca konuşmasını, hepsinin anlayacağı şekilde değiştirdi. Peygamber efendimizin her defasında konuşma üslubunu değiştirmesi, oraya gelen zatların yaratılış ve istidatlarının değişik oluşlarından meydana gelmiştir. (1/59)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Biz Peygamberler, her insana, seviyesine göre işlem yapmak ve anlayabileceği şekilde hitap etmekle emrolunduk.) [İ. Gazali]

(Aklın almayacağı şeyi söylemek, fitne olur.) [İbni Asakir]

Hazret-i Ali, göğsünü işaret edip, (Burada istediğiniz kadar informasyon vardır. Sadece bunu taşıyabilecek biri olsa, hepsini ona anlatırım) buyurdu. Insanın biri bir âlime ince bir sorun sordu. Âlim yanıt vermeyince, o kimse dedi ki:
— Sen, (İlmini gizleyene Allahü teâlâ alevden gem vurur) hadis-i şerifini bilmiyor musun?
— Eğer anlattıklarımı idrak edebilecek bir kimse sorar da söylemezsem, o süre bana gem vurulur. Kur’an-ı kerimde, (Sefihlere, akılsızlara malınızı vermeyin) buyuruluyor. Mal verilmezse, ilim asla verilmez. Hadis-i şerifte buyurulduğu şeklinde fitneye sebep olur. (İhya)

Nakli esas almayan tefsirler
Sual: Günümüzde, yerli yada yabancıların, nakli esas almayan, kişisel görüşle yazdıkları tefsirler vardır. Bu tarz şeyleri okumakta sakınca var mıdır? Hatasız Kur’an tercümesi var mı?
CEVAP
İslam âlimlerinin büyüklerinden ibni Hacer-i Mekki hazretleri bir fetvasında buyuruyor ki:
İslam âlimlerinin tefsirlerinden almayıp da, kendi anladığını ve kendi görüşlerini tefsir olarak yazan ehliyetsiz kimselerin tefsirlerini milletin önüne sürenlere mahkemeler engel olmalıdır! Bu şekilde nakli esas almayan tefsirler bâtıldır, bozuktur. Bu tefsirleri milletin önüne devam eden din adamları sapıktır. Başkalarını da doğru yoldan saptırmaya iş koşturmacasındadır. (Fetava-yı hadisiyye)

Tefsir, akla değil, nakle dayanır. İslam âlimlerinin, Peygamber efendimizden ve Eshab-ı kiramdan alarak yaptıkları tefsirlere aykırı tefsir yazan, küfre düşer.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kur’an-ı kerimi kendi görüşüne göre tefsir eden kâfir olur.) [Mek.Rabbani 234]

Bir kimse, kendi görüşüne göre Kur’an-ı kerime mana verse, verdiği mana doğru olsa da, meşru yoldan çıkarmadığı için, hata etmiş olur. Verdiği mana yanlış ise kâfir olur. (Berika)

Mezhepsizler, bu inceliği anlayamadıkları için, (Hepimiz Kur’an okumalı, dinini bundan kendi anlamalı, mezhep kitaplarını okumamalı) diyerek, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarının okunmasını yasak ediyorlar.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kur’an-ı kerimi, kendi görüşü ile açıklayan, doğru olsa dahi, kesinlikle hata etmiştir.) [Nesai]

Her tefsiri hepimiz anlayamaz. Kur’an-ı kerimi çeviri etmenin imkânsız olduğu yukarıda bildirildi. Sadece tefsiri yapılabilir. Tefsir yapmak da büyük iştir. Bir hadis-i şerifte, (Kur’an-ı kerimi kendi görüşüne göre tefsir eden kâfir olur) buyuruldu. O halde tefsir denilen her kitaba güvenmemelidir!

Kur’an-ı kerim bilimsel, içinde şaşılacak, akıllara durgunluk verecek, sayısız acaip hâller bulunan engin bir denizdir. Ondaki her bilimsel öğrenmek, sırrına ulaşmak imkânsızdır. (Mevduat-ül-ulum)

Kur’an-ı kerimin hakiki tefsirini icra eden, doğru manasını veren, sadece Muhammed aleyhisselamdır, Onun hadis-i şerifleridir. Bu hadis-i şerifleri de, sadece Eshab-ı kiram ve müctehid imamlar anlayabilmiş, müslümanlar da bu âlimlerin anladıklarına uymuştur. Şu halde, Kur’andan ve hadisten ve bunların tercümelerinden din öğrenmek mümkün olmaz. Her müslüman, dinini, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından hazırlanan ilmihâllerden öğrenmelidir.

Bâtıniliğe sapmamalı
Sual: Âyetleri ve hadisleri kendi görüşüne göre yorumlamak, örnek olarak Kur’an-ı kerimde bildirilen dabbetülarz denilen hayvan, aids hastalığıdır demek caiz midir? Güneş batıdan doğacak demek, Avrupa müslüman olacak anlamına gelir demek caiz midir?
CEVAP
Hadis-i şerifte, (Kur’anı kendi görüşüne göre açıklayan kâfir olur) buyuruluyor. Hadis-i şerifleri de kendi görüşüne göre açıklamak sapıklıktır. Hâşâ Peygamber efendimiz bilmece şeklinde hadis-i şerif mi söylüyor. Her dilde deyimler vardır. Bunlar kelimelerin ifade etmiş olduğu anlam değil, cümlenin ifade etmiş olduğu anlam esas alınır. Bunu caiz olmayan tevil ve yorumla karıştırmamalıdır.

Örnek olarak kaş yapayım derken göz çıkarmak deyimin de ne kaş ne de göz ile ilgisi vardır. Bir iş yapılırken daha büyük zarara uğramak kastediliyor.

Örnek olarak Kur’an-ı kerimde (Sen ölülere işittiremezsin) buyuruluyor. Buradan ölüler işitmez anlamı çıkarılmaz. (Sen ölüye işittiremezsin!) mealindeki âyet-i kerimede, diri olup, gözü kulağı ve beyni olan kâfirler ölülere benzetilmiştir. Doğrusu (Ölü kalbleri [kâfirleri] imana kavuşturamazsın!) anlamına gelir. Nitekim, Bekara suresinin (Kâfir, sağır, dilsiz ve kördür, anlamazlar) mealindeki 171. âyet-i kerimesi de böyledir. Doğrusu (Kulakları var, hakkı işitmezler, gözleri var, hakikati görmezler) anlamına gelir. Yoksa kâfirler, bedenen de sağır, dilsiz ve kör demek değildir. (Beydavi ve ötekiler)

(Ölülere işittiremezsin, sadece âyetlerimize inanç edenlere işittirebilirsin.) [Rum 52,53]

Fatır suresinin (Diri ile ölü [Mümin ile kâfir] bir olmaz. Tanrı dilediğine işittirir. Sen kabirdekilere [inatçı kâfirlere] işittiremezsin [imana kavuşturamazsın] mealindeki 22.âyet-i kerimesinde de, kâfirler, ölülere benzetilmiştir. (Beydavi)

Neml suresinde (Sen ölülere işittiremezsin) buyurulduktan sonrasında, (Sen sadece âyetlerimize inanç edeceklere işittirebilirsin) mealindeki 80 ve 81. âyet-i kerimelerinde de, kâfirlerin işitmeyeceği, doğrusu hakkı kabul etmeyeceği, sadece inanç edeceklerin işitecekleri açıkça bildirilmektedir.

Milel-nihâl kitabında diyor ki:
(Şiiler yirmi fırkadır. Onsekizinci fırkası, İsmaili fırkasıdır. Bu fırkaya, Bâtıniyye de denir. Bunlar, Kur’an-ı kerimin zahiri, doğrusu anlaşılan manası olduğu şeklinde, bâtıni, doğrusu gizli saklı, iç manası da vardır. Bâtıni manası lazımdır, zahiri manası lazım değildir diyorlar. Bu ise küfürdür.)

Müslümanlar bâtıniliğe sapmamalıdır. İslam âlimleri âyetlere ne anlam vermişse, onu bildirmeli, kendiliğinden bir şey ilave etmemelidir.

Dabbetülarz denilen hayvan, aids hastalığı değildir. Yada bir sapığın söylediği, falan ingiliz, doğrusu insan değildir. Dabbetülarz hayvandır. Özellikleri ve yapacakları da bildirilmiştir. Güneş batıdan doğacak demek, Avrupa müslüman olacak demek değildir. Dünya kendi yörüngesinden çıkacak başka yörüngeye girecek, şimdikine göre ters dönecek, doğrusu güneş batıdan dünyaya gelecektir. O süre tevbe kapıları da kapanık olacaktır.

Asra uygun tefsir olur mu?
Sual: “Zamanımıza, asrımıza uygun olarak tekrardan tefsir yapmak lazımdır” diyenler oluyor. Bu şekilde asra, zamana göre tefsir olur mu?
Yanıt:
Mevzu ile ilgili olarak Şevâhid-ül-hak kitabında deniyor ki:
“Zamanımıza, asrımıza uygun tefsir lazımdır sözü doğru değildir. Tefsir âlimleri, Resûlullah Efendimizden ve Eshabından gelen haberleri yazarak tefsir yaptılar. Bunların tefsirleri her asra uygundur ve kâfidir. Kur’ân-ı kerimin emirleri, her asırdaki her insan için aynıdır. Önceki asırlar için başka, sonraki asırlar için başka manası yoktur. Kur’ân-ı kerime inanan ve uymak isteyen bir Müslüman, her aradığını, mevcut tefsirlerde bulur. İslâmiyete uymayan bir zındık, bozuk isteklerini, bu tefsirlerde elbet bulamaz. Aklımıza ve asrın isteklerine uygun tefsir yapmak caiz değildir. Bilgisiz, ahmak kimseler, kısa akılları ile yeni tefsir yaparız diyorlar. Tefsir yapabilmek için oldukça şartlar vardır. Bu şartların başlangıcında, (Zamanların en iyisi, benim zamanımdır. Ondan sonrasında hayırlısı, benim asrımdan sonrasında gelen asırdır. Sonrasında da, ondan sonrasında gelen asırdır) hadîs-i şerifi ile övülmüş olunan asırlarda bulunmak lazımdır.

Tefsir âliminin, nâsih ve mensûh olan âyet-i kerimeleri de bilmesi lazımdır. Kur’ân-ı kerimde yüzdokuz tane nesh edici âyet bulunmuş olduğu, Hadîkada yazılıdır. Şimdi, kendi görüşleri ile tefsir kitabı yapanlarda bu şartların hiçbiri yoktur. Fikirleri bozuyor, Ehl-i sünnet âlimlerine karşı geliyorlar. Ehl-i sünnet olduklarını bildirerek, bozuk inanışlarını her yere yayıyorlar. Ehl-i sünnet olan din adamları bu tarz şeyleri okuyunca, bozuk olduklarını derhal anlıyor. Zındık olduklarını, Ehl-i sünnet olmadıklarını Müslümanlara anlatıyorlar. Fakat cahiller, eğriyi direkt ayıramayıp aldanmaktadırlar.” Hadîkada bildirilen;
(Ümmetim, fena din adamlarından oldukça zarar görecektir) hadîs-i şerifi, bu şekilde bozuk din adamlarını haber vermektedir.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/30/caga-gore-tefsir-olmaz/feed/ 0 5766
Peygambersiz din olmaz https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/26/peygambersiz-din-olmaz/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/26/peygambersiz-din-olmaz/#respond Fri, 26 Jul 2019 10:40:59 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5746

Sual: Kur’anda olmadığı halde, namazlarda Sübhaneke, Ettehiyyatü, salli-barik duaları niçin okunması mümkün? Eğer hadislerde var derseniz, ben hadislere inanmam, zira onlar Emevi uydurmasıdır. Salli barik okumakla Resule tapılmış olmuyor mu?
CEVAP
Kur’an-ı kerim Resulullaha inmedi mi? Resulullah namaz kılmadı mı? Yaşam boyu kıldığı namaz tevatürle kısaca icma ile bildirilmedi mi? Onun kıldığı namaz benzer biçimde kılmak niye yanlış olsun? Namazın iyi mi kılınacağı, kaç rekat olduğu, hangi vakitlerde kılınacağı, namazı nelerin bozacağı, nelerin bozmayacağı hadis-i şeriflerle bildirilmiştir.

Hadis-i şeriflere inanmayan Müslüman, Kur’ana da asla inanmaz. Şundan dolayı Kur’anı toplayıp Mushaf haline getiren Eshab-ı kiramdır. Onların bildirdiği âyetlere inananın, onların bildirdiği hadis-i şeriflere de inanması gerekmez mi?

Hadis-i şeriflere iyi mi uydurma denir? Peygamber efendimiz, 23 yıl asla mi konuşmadı, asla mi bir söz söylemedi, namaz şöyleki kılınır demedi mi? Rüku iyi mi yapılır, secde iyi mi yapılır asla mi göstermedi, hep evinde gizli saklı mi kıldı? Camiye asla mi gelmedi? Son hastalığı hariç, tüm namazlarda Tanrı Resulü cemaate namaz kıldırmadı mı?

Eshab-ı kiram, Resulullahtan görerek Sübhanekeyi okudu, Ettehiyyatüyü okudu, salli barikleri okudu. Rabbena’yı okudu. Bu tarz şeyleri Emevilerin uydurmuş olduğu iyi mi söylenebilir?

Peki Emevi diye kimselerin bulunduğunu nereden öğrendiniz? Kitaplar mı yazıyor? O kitaplar hadis-i şerifleri de yazıyor. Emevilerin yaşadığına kitap yazdığı için inanıyorsunuz da, kitap yazdığı için hadislere niye inanmıyorsunuz? Bu karşıtlık değil mi?

Kur’anda baştan sona kadar (Resulüme itaat edin, Ona uyun) buyuruluyor. Resule uymak ona tapmak ise Allahü teâlâ niye (Resulüme uyan bana uymuş olur) dedi? Hâşâ, (Benimle birlikte Resulüme de tapın) mı buyuruyor?

Peygambersiz din olur mu asla? Peygamberi gereksiz yere mi gönderdi hâşâ? O şekilde olsa idi, Tanrı asla Peygamber göndermez, bir tek kitap gönderir, alın bununla amel edin derdi. Her asırda Peygamberler gönderdi. 124 binden fazla Peygamber göndermiş olduğu bildirilmektedir. Hâşâ bunlar boş yere mi gönderildi? (Yalnız Kur’an) diyerek sünnetleri kabul etmeyenler din düşmanlarıdır.

Resule itaat ne anlama gelir?
Sual: (Resule itaat, Tanrı’a itaat anlama gelir)
mealindeki âyetler için, (Peygamberin bizlere getirmiş olduğu Kur’ana itaattir, yoksa onun kendisine itaat değildir, Peygamberin tanrısal niteliği yok, ona niye itaat edilsin. Buradaki itaat getirdiklerine itaat anlama gelir) diye tevil ediliyor. Bu teville de peygambere postacı denmek istenmiyor mu?
CEVAP
Hâşâ, Peygamber efendimize tanrısal kalite veren kimdir? Bu iyi mi kara çalma o şekilde? Bu, misyonerlerin maşası 19’cuların iftirasıdır. Nitekim, Reşat Halife’ye peygamber diyen 19’cu bir kâfir, aynı iddiada bulununca, Sadreddin Hoca demişti ki:

(Eğer, Tanrı’a itaat, Tanrı’ın âyetlerine itaat, Resule itaat de, onun Tanrı’tan getirmiş olduğu âyetlere itaat ise, hâşâ o süre âyetin anlamı, (Tanrı’ın âyetlerine ve Tanrı’ın âyetlerine itaat edin) demek olur ki, oldukca abestir. Hâşâ Tanrı abes iş yapmaz.)

Hâşâ onların söylediği benzer biçimde olsa idi, Allahü teâlâ niye bu işe Resulünü onlarca defa karıştırsın ki? (Tanrı’a itaat edin) yada (Tanrı’ın gönderilmiş olduğu Kur’ana itaat edin) der, Resulüne de itaat ifadesini asla kullanmazdı. Ahzab suresinin, (Tanrı ve Resulü, bir işte yargı verince…) mealindeki 36. âyet-i kerimesi de böyledir. Resulüne yetki vermeseydi, Resulünü asla söylemezdi. Resulü bir şeye haram yada helal demişse, vahyin yetkisine dayanmaktadır. Köpeği, aslanı, ayıyı haram etmesi, namazın rekatlarını, namazı bozanları, orucu bozanları, zekât nisabını ve buna benzer oldukca şeyi bu yetkiye dayanarak bildirmektedir.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/26/peygambersiz-din-olmaz/feed/ 0 5746
Kur’anda çelişki olmaz https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/09/kuranda-celiski-olmaz/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/09/kuranda-celiski-olmaz/#respond Mon, 08 Jul 2019 21:34:23 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5662

Ateist diyor ki:
Sual:
Kur’anın bazı âyetleri niye çelişkilidir?
CEVAP
Bir karıncayı yaratmaktan aciz birinin, kâinatı bir düzen içinde yaratan ve devam ettiren Yaratıcıya bu şekilde söylemesi ne kadar ahmaklıktır. Bu koca kâinatı görüyorlar da, bunun bir yaratıcısının bulunduğunu kabul etmiyorlar.

Tanrı’ın kelamında tenakuz [çelişki] olmaz. Cenab-ı Tanrı buyuruyor ki:
(Eğer o [Kur’an-ı kerim] Tanrı’tan başkası tarafınca [gelmiş] olsaydı, normal olarak onda tutarsız [uyumsuz] oldukça şey bulunurdu.) [Nisa 82]

Eshab-ı kiramdan birkaç zat, bir âyet-i kerime üstünde değişik yorumlar yaparken, Resulullah efendimiz çıkageldi ve buyurdu ki:
(Sizden önceki ümmetler, Tanrı’ın gönderilmiş olduğu kitabı yanlış yorumladıkları için helak olmuştur. Bu Kur’anın bir kısmı, öteki bir kısmına zıt değildir. Anlayamadığınız bölgeleri bilenlerden mesele!) [İ. Ahmed]

Peygamber efendimiz, kimseden bir şey öğrenmemiş, asla yazı yazmamış iken ve geçmişlerden ve etraftakilerden haberi olmayan insanoğlu içinde hasıl olmuş iken, Tevrat’ta ve İncil’de ve tüm başka kitaplarda yazılı şeyleri bildirdi. Geçmişlerin hâllerinden haber verdi. Her dinden, her meslekten ileri gelenlerin hepsini hüccet ve burhanlar ile susturdu. En büyük mucize olarak Kur’an-ı kerimi ortaya koydu. Allahü teâlâ, Resulüne buyuruyor ki:
(Sen [Kur’an gelmeden] ilkin bir kitap okumuş ve elinle onu yazmış değildin. Eğer öyleki olsaydı müşrikler, [Kur’anı başkasından öğrenmiş veya önceki semavi kitaplardan almış] derler ve [Yahudiler de, Onun vasfı Tevrat’ta ümmidir, bu ise ümmi değil diye] şüpheye düşerlerdi.) [Ankebut 48]

Kur’an-ı kerimde çelişki yoktur ve olması imkansız. Kur’an-ı kerim, her cahilin kolayca anlayacağı rahat bir kitap değildir. Kur’an-ı kerimin tercümesini okuyup da, yargı çıkarmaya çalışmak oldukça yanlış olur.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/09/kuranda-celiski-olmaz/feed/ 0 5662
İslam terörü olmaz https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/04/islam-teroru-olmaz/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/04/islam-teroru-olmaz/#respond Thu, 04 Jul 2019 17:18:47 +0000 Dinimiz]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5642

Sual: İslam terörü diyorlar, bu şekilde şey olur mu?
CEVAP
ABD’daki intihar saldırıları bahanesiyle, ısrarla İslam terörü tabiri kullanılmaya başlandı. Ekrana bir binanın yanışı getiriliyor, arkasından namaz kılan müslümanlar gösteriliyor. Uçakta Kur’an-ı kerim bulunmuş oldu, seccade bulunmuş oldu, tesbih bulunmuş oldu, işte İslam terörü deniyor.

Herhangi bir Müslüman kabahat işleyince, suçlu İslamiyet mi olur? Hristiyan Sırplar, ne zulümler yapmış oldu. Kim Hristiyan zulmü yada Hristiyan terörü dedi? Hristiyan Ermenilerin, Yunanlıların, Rusların zulümleri pek meşhurdur. Kim buna Hristiyan zulmü yada terörü dedi? Denmesi de yanlış ve çirkin olur.

Almanlar, Fransızlar, İtalyanlar terör çıkarsa, buna Hristiyan terörü mü denir? Yoksa Alman terörü, Fransız terörü, İtalyan terörü mü denir? Terörün din ile ilgisi yoktur, olması imkansız. Hele İslam terörü asla olması imkansız. Müslümanlıkta, hayvana, ağaçlara, otlara binalara bile zarar vermek yoktur. Hele intihar asla yoktur.

Diyelim ki, ABD’daki terörü Türkiye’den bazı kimseler yapmış olsa, Türk terörü mü denir, yoksa Müslüman terörü mü denir? ABD’daki terörü kim yaptıysa onların terörü olmaz mı?. Taliban yapmışsa, Taliban terörü denir, Filistin yapmışsa Filistin terörü denir. Japon yapmışsa, Japon terörü denir. Mensup olduğu din ile terörün ne ilgisi vardır? Bazıları bulanık suda balık avlıyor. Vur abalıya kabilinden her fırsatta Müslümanlığı suçluyorlar. Sürekli ekrana namaz kılanlar getiriliyor. Bu yapılanlar apaçık bir din düşmanlığıdır. ABD’da da bu yönde saldırılar başlamış, Müslümanlara karşı bir cephe alınmıştır.

Yanlış kullanılan tâbirler
Sual: Günümüzde, namaz kılan, oruç tutan, tesettüre uyan Müslümanlara gerici deniyor. Gerici ne anlamına gelir?
CEVAP
İslamiyet’ten ilkin, Arabistan halkı oldukca yırtıcı idi. Kâbe’yi çıplak olarak tavaf eder, tesettüre riayet etmez, putlara tapar, kız çocuklarını diri diri toprağa gömerlerdi. Şarapçı, kumarbaz, faizci ve tefeci idiler. İslâmiyet ulaşınca, bunların hepsi kaldırıldı. İnsanlar medenileşti. Resulullah efendimizin vefatından sonrasında, İslamiyet’i bırakarak dinden dönerek, eski kötülüğe dönenlere mürted ve mürteci [gerici] adı verildi. Dini bırakıp eski rezalete dönmeye gericilik [gericilik] dendi.

Bu tâbirler, Tanzimat’a kadar bu manada kullanıldı. Devrimcilerin, evrimcilerin ve ittihatçıların tepki, tesir ve yetkisiyle Tanzimat’tan sonrasında, dini bırakmaya değil, aksine Müslümanca yaşamaya gericilik dendi. Namaz kılan, içki içmeyen, tesettüre uyan, kumar oynamayan Müslümanlara gerici dendi. Mürtede, aslını inkâr edene, ahlaksıza, edepsize, soysuza, ayyaşa, namussuza ilerici denmeye başlandı. Üniversiteyi bitirmiş, ilim, sanat, tecim sahibi, her yönüyle kültürlü, ahlaklı, faziletli, kanunlara uyan ve her insana iyilik eden, gerçek bir Müslüman, bu taşkınlıklara katılmadığı için, ona gerici dendi.

Bu şekilde ilericiler, gençleri fuhşa, tembelliğe, dünyada felakete, ahirette de sonsuz azaplara sürüklüyorlar. Aile yuvalarının yıkılmasına sebep oluyorlar. Kısacası, gayrimüslimlerin yalnız ahlaksızlıklarını yansılamak edenlere ilerici, aydın, uygar, entelektüel diyorlar. Cennete, Cehenneme inanan Avrupalı ve Amerikalı Hristiyanlara gerici demediklerine nazaran, ne kadar kültürlü olursa olsun, kendi ahlaksızlıklarına uymadıkları için gerçek Müslümanlara gerici dedikleri görülüyor.

Fransızca olan entelektüel kelimesi, aydın, münevver anlamına gelir. Aydın ve münevver ise, nurlu, dinin emrine uyan salih Müslüman anlamına gelir. Bu kıymetli tâbirleri din düşmanları kendilerine alıyor, Müslümanlara açıkça, (Sen Müslümansın onun için kötüsün) demiyorlar, çeşitli yaftalarla saldırıyorlar. Sözgelişi, dinci, kökten dinci, çağ dışı, gerici, irticacı, çember sakallı, örümcek kafalı, yobaz, mürteci, yobaz, mutaassıp, tutucu, muhafazakâr, softa, aşırı sağcı, ilkel, şeriatçı, tarikatçı, hilafetçi, padişahçı, saltanatçı, fundamentalist, köktencilik benzer biçimde yaftalarla hakaret ediyorlar. Tesettüre, tesbihe, takkeye, sakala saldırı ederek dini kötülüyorlar. Müslümanlığa, hortlatılan kara kuvvet, Kur’an-ı kerime çöl kanunu, ibadete müzik karıştırmaya çağdaş batı dini, haram işleyenlere sanatçı diyorlar.

Müslüman, bu kelimelerin ne anlama geldiklerini, ne maksatla söylendiklerini bilerek dostunu düşmanını iyi tanımalıdır.

Hayvan ve insan kesenler
Sual:
Bir ateist diyor ki: “En büyük ibadetin, bir hayvanı boğazlamak bulunduğunu kabul eden İslam dininin, bugün yeryüzünün en acımasız, en yırtıcı, en kanlı, en bıçaklı-satırlı terörü ile suçlanması, bence tesadüf değil. Bahçelerinde besledikleri kuzuları gözlerinin önünde kesile kesile büyüyen ve böylece Cennete gideceklerine inandırılan çocuklar, artık kan akıtmaktan, kesmekten, öldürmekten kaçınmıyorlar.”
CEVAP
Müslümanlık yeni mi geldi? 1400 yıldan beri yok mu? Bu zamana kadar kurban kesen Müslümanlar, eli satırlı anarşist mi oldu, hep insan mı kestiler? Bu bilgisizlik mi, yoksa dine hücum etmek için bir bahane mi? Kurban, en büyük yakarma sözü de yanlıştır. Kurban kesmek, zengine bir tek Hanefi’de vacip, öteki üç mezhepte sünnettir. Doğrusu kurban kesmeyen günaha girmez. Dinimizdeki en büyük ibadetin ne işe yaradığını, ateist nereden bilsin ki? O, bir tek bahaneler bulup, hakkı bâtıla katmaya, Müslümanlara balçık atmaya çalışır.

Kurban kesmek, Müslümanlıktan ilkin de Hak dinlerde var idi. Yahudilerin de, Hristiyanların da Peygamber olarak kabul ettikleri atamız İbrahim aleyhisselamın sünnetidir. Hazret-i İbrahim, oğlunu kesmeyip, bir koçu kestiği için, bu sünnet asırlardan beri devam etmektedir. Evlatların sünnet olmaları da atamız İbrahim aleyhisselamdan kalmıştır.

Müslüman kültüründe yetişen, yırtıcı bir terörist oluyorsa, bu ateist, dağda yetişmedi ya… O da kurban kesen Müslümanların içinde büyüdü. Kurban kesilmesi onu asla mi etkilemedi? Demek ki kurban kesmenin terörle bir ilgisi yok. Fakat Müslümanlara hücum etmek için, kurban kesmeyi bahane ederek Müslümanları potansiyel terörist olarak göstermeye iş koşturmacasındadır.

Avrupalı fanatikler benzer biçimde ateistler, hayvan kesmeye değil, kurban kesmeye karşıdır. Fakat bunu hayvan hakları adı altında yapıyorlar. Avrupalılar, hayvan kesip asla et yemiyorlar mı? Veya zevk için boğa güreşleri düzenleyip, sonunda boğayı şişleyip öldürmüyorlar mı? Yırtıcı hayvanları öldürüp kürklerini giymiyorlar mı? Çinliler, Japonlar kedi köpek kesip yemiyorlar mı? Bunların maksadı hayvan korumak değil, Müslümanlığa hücum etmek için bir bahane.

Gazetelerde görüyor, televizyonlarda izliyoruz. Hayvanları koruma adı altında meydana getirilen toplantılara gelen bayanların neredeyse hepsinde astragan kuzu postu, Samur yada vizon kürkler oluyor. Bunların maksadı, hayvanları korumak değil, kurbanı istismar ederek Müslümanlığa çatmak ve balçık atmaktır.

Müslümanım diyenler terör yapınca, en acımasız, en yırtıcı, en kanlı, en bıçaklı-satırlı terör oluyor da, gayrimüslimler terör yapınca, sevecen, çağdaş ve kansız bıçaksız mı oluyor? Bosna – Hersek, Kosova, Türkistan, Cezayir, Çeçenistan, Karabağ, Filistin ve daha başka ülkelerde senelerce yaptıkları zulüm insancıl mıydı? PKK’lılar içinde Hristiyan Ermenilerin bulunması, meydana getirilen katliamları sevecen hale mi getiriyor? Bu ne sakat görüş bu şekilde? Hristiyan Sırpların yapmış olduğu zulümlere, biz Hristiyan terörü mü dedik? Hepimiz Sırp zulmü dedi.

Ateistin, kurban kesmeyi bahane ederek, Müslümanlığı terör dini benzer biçimde göstermeye emek vermesi, onun fena maksatlı bulunduğunun açık delilidir.

Hepimiz yaptığının neticesine katlanır
Sual:
Günümüzde, dünyanın bir oldukca yerinde, dinimiz ile ilgili çeşitli menfi propagandalar yapılıyor. Hâşâ, İslam terör dinidir deniyor. Bunlara inanıp da, İslamiyet’i araştırmayan, sorumluluktan kurtulur mu?
CEVAP
Mekkeli müşrikler de, Peygamber efendimiz için hâşâ deli dediler, büyücü dediler. Bunlara inanıp da imandan yoksun kalanlar oldu. Müşriklerin iftiralarına inandıkları için, bunlar sorumluluktan kurtulamaz. Hepimiz tercihini yapmakta serbesttir, hür iradesi ile kararını verir ve neticesine de katlanır.

Cennete yada Cehenneme girmeyecek olanlar, İslamiyet’i asla duymamış olanlardır. Günümüzde ise, bu olanaksız gibidir. Her dilde, dinimizi doğru olarak özetleyen kaynaklar mevcuttur. Hele şimdi, Web yardımıyla bunlara ulaşmak, daha da kolaylaşmıştır. Buna karşın İslamiyet’i araştırmayan, ahirette mazeret beyan edemez ve sorumluluktan kurtulamaz.

Sadist vicdanlılar
Sual: Bombayla yada başka yolla on kişiyi, yirmi kişiyi öldüren bir caniye, ABD’da olduğu benzer biçimde, ölüm cezası verilirse, faşist ruhlu, sadist vicdanlılar, (Bunun anasını ağlatmaya kimsenin hakkı yoktur) diye bağırırlar. Peki, on kişinin, yirmi kişinin anasının ağlamasına niye göz yumuyorsunuz? Caninin ağlayan anası, anne de, mazlumların anası niye anne olmuyor? Birileri cadılık yapıyor, vatan hainliği yapıyor. Bunlar cezalandırılırsa, anneleri ağlarmış. Hainlik etmiş olduğu kimselerin anneleri yok mu? Onların anneleri ağlamaz mı? Hep canilerin, hainlerin, cadıların, sadistlerin anneleri mi ağlar? Mazlumların, milletin anası ağlamaz mı? Suçluyu cezalandırmayı çağdışı görmek, hangi vicdana sığar? Hangi din bu caniliğe izin verir?
CEVAP
Bunlara ne dense anlamazlar. Kendileri kabahat işleyip cezalanınca, (Bu ceza, çağdışıdır, anamız ağlıyor) derler. Eğer başkası, bunlara zarar verirse, kıyameti koparırlar. Vehip Sinan’ın bir yazısı şöyleki idi:
(Çağdaşım, ilericiyim) diyen biriyle bir Müslüman konuşurken, ilerici, (Müslümanlık vahşet dinidir. Mesela, hırsızlık edenin elini kesiyor) diyor. Azca sonrasında, elini arka cebine atıp, cüzdanının çalındığını görünce feryadı basıyor: (Bu alçakları öldürmeli, kellelerini kesmeli) diyor. Müslüman dayanamıyor, (Azca ilkin el kesmeye vahşet diyordun, şimdi kellesini kestiriyorsun) diyor.

Görüldüğü benzer biçimde bunların kendi paraları, kendi anaları önemlidir. Başkalarının anasının ağlaması yada paralarının çalınması onları ilgilendirmez.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/04/islam-teroru-olmaz/feed/ 0 5642
Gayrimüslim şehit olmaz https://www.cennetinbahcesi.com/2019/06/12/gayrimuslim-sehit-olmaz/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/06/12/gayrimuslim-sehit-olmaz/#respond Wed, 12 Jun 2019 13:36:40 +0000 Dinimiz>Tek hak din]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5536

Sual: (İster herhangi bir dinden olsun, ister dinsiz olsun, bir gayrimüslim eğer ihtiyarsa, fakirse, zayıfsa, belalara maruz kalmış olarak oldukca sorun çekmişse, zulme uğramışsa yada iyi huyları var ise örneğin mütevazı ise, insanlığa yararlı buluşlar yapmışsa, bunların hepsi küfrüne kefaret olur, hatta şehitlik mertebesine yükselir ve Cennete gider) diyenler oluyor. Bir gayrimüslim, yaşlanmış genç, yoksul varlıklı, zayıf güçlü olsun, ister sorun içinde, ister refah içinde yaşasın, zalim yada mazlum olsun, mütevazı veya kibirli olsun, cami ve çeşme benzer biçimde hayır hasenat yapsın, isterse bilgisayarı bulsun, inanç etmedikten sonrasında bu yaptıklarına sevab alabilir mi, şehit olmasına ve Cennete girmesine sebep olur mu? İmanları olmadıktan sonrasında, bu bildirilen hususların Cennete gitmek ve şehit olmakla ne ilgisi var? İmansızın iyi amellerinin yarar vermeyeceğine dair âyet yok mudur?
CEVAP
Müslüman olmayanların hiçbir iyi ameline sevab verilmez. Doğruca Cehenneme giderler. Bir âyet-i kerime meali:
(İslamiyet’in hükümlerini tanımayıp imanı inkâr edenin yapmış olduğu tüm [iyi] işler boşa gitmiştir, o âhirette hüsrana uğrayanlardandır.) [Maide 5]

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Ahirette Cehennemden kurtulmak, yalnız Muhammed aleyhisselama uyanlara mahsustur. Dünyada meydana getirilen tüm iyilikler ve keşifler, Onun yolunda bulunmak şartıyla ahirette işe yarar. Ona uymayanın yapmış olduğu her iyilik dünyada kalır, ahiretinin yıkılmasına sebep olur. (1/184)

Kâfirin hiçbir iyiliği, hayratı, hasenatı, ahirette yararlı olmaz. Zulmen öldürülen kâfir, şehit olmaz, Cennete girmez. İmanı olmayanın hiçbir iyiliğine sevab verilmez. (Berika, İ.Ahlakı)

Allahü teâlâ, Cennete girmek için, ilkin Müslüman olma, kısaca inanç etme şartını koymuştur. Müslüman değilse, iyi işleri faydasızdır. İyi işlere, ibadetlere sevab verilebilmesi için, muntazam inanç sahibi olmak gerekir. Bid’at ehli bile, Müslüman olmasına rağmen, ibadetlerine sevab alamaz. Nerede kaldı ki, gayrimüslimler iyiliklerine sevab alıp da Cennete girsin!

Gayrimüslim, hangi dinden olursa olsun, “Müslüman olmayan” kısaca “kâfir olan” anlama gelir. Kâfirin, hiçbir iyiliğine sevab verilmez; cami, çeşme yaptırsa, namaz kılsa, oruç tutsa asla sevab alamaz. Varlıklı yoksul, genç yaşlanmış, zalim mazlum olmasına bakılmaz. İki âyet-i kerime meali şöyledir:
(Kâfirlerin cami yapmaları ve öteki tüm [iyi] işleri, boşa gidecektir.) [Tevbe 17]

(Kâfir olarak ölenlerin yaptıkları işler, dünyada da, ahirette de boşa gider.) [Bekara 217]
Gayrimüslim şehit olur mu?
Sual:
Zulümle öldürülen Hristiyanların şehit bulunduğunu bildiren bir yazarı destekleyen biri, İngiltere’de muharebede öldürülen bir Hristiyan’ın mezarı için, (Şehitlik ne büyük nimettir) diye övmektedir. Bu yazarlar iyi mi Müslüman? Niçin Hristiyanları Cennete sokmaya çalışıyorlar? Gayrimüslim şehit olur mu?
CEVAP
Hayır, gayrimüslimler, oldukca zulüm görseler de, ne kadar oldukca iyilik etseler de, dünyayı aydınlatsalar da, Cennete giremeyecekleri Kur’an-ı kerimde açıkça yazmaktadır. İki âyet-i kerime meali:
(Kâfirlerin yararlı işleri, fırtınalı bir günde rüzgârın savurduğu küller gibidir. Âhirette o işlerin asla faydası olmaz.) [İbrahim 18]

(Ehl-i kitab [Yahudi ve Hristiyan] olsun yada müşrik olsun tüm kâfirler, Cehennemde ebedî bırakılırlar.) [Beyyine 6]

Bir hadis-i şerif:
(Beni duyup da, bana inanmayan Yahudi ve Hristiyanlar, muhakkak Cehenneme girecektir.) [Hâkim]

Harpte yada zulümle öldürülse de, Ehl-i kitap dâhil, hiçbir kâfirin [gayrimüslimin] şehit olamayacağını merhum Hocamız kitaplarında şu şekilde bildiriyor:
Kâfirin, [Allah’a düşman olanın] hiçbir iyiliği, hayratı, hasenatı, âhirette yararlı olmaz. [Zulümle öldürülen kâfir, şehit olmaz. Cennete girmez.] İmanı olmayanın hiçbir iyiliğine sevab verilmez. (İslam Ahlâkı)

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/06/12/gayrimuslim-sehit-olmaz/feed/ 0 5536
Tarihsel âyet olmaz https://www.cennetinbahcesi.com/2019/06/12/tarihsel-ayet-olmaz/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/06/12/tarihsel-ayet-olmaz/#respond Wed, 12 Jun 2019 03:31:55 +0000 Dinimiz>Tek hak din]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5534

Sual: Her ne kadar Ehl-i kitabın cehennemlik olduğuna dair âyetler var ise da, Bekara 62, Maide 69’da Ehl-i kitabın cennete gideceği bildiriliyor. Bu bir çelişki midir? Yoksa sapıkların söylediği şeklinde, bu âyetler tarihsel midir?
CEVAP
Hâşâ Kur’an-ı kerimde çelişki de, tarihsel âyet de olmaz. Hak din yalnız İslamiyet’tir, Müslümandan başkası cennete giremez. Üç âyet-i kerime meali şöyledir:
(Tanrı indinde hak din sadece İslâm’dır.)
[Al-i İmran 19]

(Sizin için din olarak İslâm’ı beğendim.) [Maide 3]

(Kim İslâm’dan başka din ararsa, bilsin ki, o din asla kabul edilmez.) [Al-i İmran 85]

Âyet-i kerimeleri en iyi anlayan Peygamber efendimizdir. Bu âyet-i kerimelerin açıklamasında buyuruyor ki:
(Beni duyup da inanç etmeyen Yahudi ve Hristiyan [ve her kâfir] elbet cehenneme girecektir.) [Hâkim]

Peygamber efendimiz, imanla ilgili âyetleri açıklayarak imanı şu şekilde tanım etmiştir:
(İman; Allaha, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe,[yani cennete, cehenneme, hesaba, mizana], kadere, hayrın ve şerrin Tanrı’tan olduğuna ölüme, öldükten sonrasında dirilmeye, inanmaktır.) [Buhari, Müslim, Nesai]

Amentü’deki altı esastan birini inkâr eden kâfir olur. Bir tek Tanrı’a inandım demek kâfi değildir. Hristiyan ve Yahudiler, bizim peygamberimiz dâhil tüm peygamberlere inanmadıkça kâfirlikten kurtulamazlar. Yahudiler, Hazret-i İsa’ya, Hristiyanlar da, Muhammed aleyhisselama inanmadıkları için kâfir oldular. Amentü’de bildirilen altı husustan birini, örnek olarak kaderi inkâr eden kâfir olur, tüm iyi amelleri yok olur. (Redd-ül-muhtar)

Kur’an-ı kerimde, Ehl-i kitabın kâfir bulunduğunu bildiren birkaç âyet-i kerime şöyledir:
(Yahudiler, Üzeyr’e, Hristiyanlar da Mesih’e Tanrı’ın oğlu dediler. Daha önceki kâfirlerin [“melekler Allah’ın kızlarıdır” diyenlerin] sözlerine benziyor. Tanrı onları kahretsin! Iyi mi da sapıtıyorlar.) [Tevbe 30] (Ehl-i kitap, öteki kâfirleri yansılamak ettikleri için kötülenmektedir.)

(Ehl-i kitap [İslâm’a] inanç edip, [kötülükten] sakınsalardı, kötülüklerini örter ve onları nimetleri bolca cennete sokardık.) [Maide 65] (İslam’a inanmadıkları için inanç etmiş olmazlar.)

(Ey inanç edenler, Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin! Onlar, [İslâm düşmanlığında] birbirinin dostudur. Onları dost edinen de onlardan [kâfir] olur. Allahü teâlâ, [kâfirleri dost edinip, kendine] zulmedenlere hidâyet etmez.) [Maide 51] (Ehl-i kitap kâfir olduğundan dost olmaz.)

(Müminler, kâfirleri dost edinmesinler! Onları dost edinenler, Tanrı’ın dostluğunu bırakmış olur.) [Al-i İmran 28] (Kâfirlere kucak açanlar da, Tanrı’ın dostluğunu bırakmış olur.)

(Sen, onların dinine uymadıkça, Hristiyanlar ve Yahudiler senden hoşnut olmazlar. De ki “Doğru yol, sadece Tanrı’ın yoludur.”) [Bekara 120] (Doğrusu Ehl-i kitap, doğru yolda, [Allah’ın yolunda] değildir. Ehl-i kitabın bozuk dinine girmedikçe, Resulullahtan hoşnut olmazlar. Kiliseye gitmekle, Papa’nın elini öpmekle, Hristiyanlar, Müslümanlardan hoşnut olmaz.)

([Ey habibim, Yahudi ve Hristiyanlara] De ki: Eğer Tanrı’ı seviyorsanız, bana uyun ki Tanrı da sizi sevsin.) [Ali İmran 31] (Demek ki Ehl-i kitap olan Hristiyan ve Yahudiler, Peygamber efendimize inanç etmedikçe, Tanrı onları sevmez.)

(De ki: “Ey Ehli kitap, gelin aramızda şu ortaklaşa söze uyalım: “Sadece Tanrı’a kulluk edelim, Ona şirk koşmayalım, Tanrı’ı bırakıp insanları Rabler edinmeyelim” Gene de, yüz çevirirlerse, “Şahid olun ki, biz Müslümanız” deyin!) [Al-i İmran 64] (Ehl-i kitap şu demek oluyor ki Yahudi ve Hristiyanlar buna yanaşmadı, şu demek oluyor ki Müslüman olmadılar.)

([Senden önce peygamberlere] inanç edenler, Yahudi, Hristiyan ve Sabiinlerden Tanrı’a ve ahirete inanıp salih amel işleyenler için elbet Rablerinin katında mükâfatlar vardır.) [Bekara 62] (Hazret-i Musa zamanında, ona inanan Yahudiler ve Hazret-i İsa zamanında ona inanan Hristiyanlar, elbet cennete gidecektir; şu sebeple tüm peygamberler şeklinde, Hazret-i İbrahim şeklinde, Hazret-i Musa da, Hazret-i İsa da müslümandı.)

(Kitab ehlinden Tanrı’a huşu duyarak inanıp, Tanrı’ın ayetlerini azca bir değere değişmeyenler vardır. İşte onların ecirleri Rablerinin katındadır. Şüphesiz Tanrı’ın hesabı çabuktur.) [Ali İmran 199, Maide 69]
Bu âyet-i kerimede, Hristiyan ve Yahudiyken inanç eden, şu demek oluyor ki müslüman olanlar övülüyor. Müslüman olmadan bir kimse inanç etmiş olmaz ki. Hâşâ ayetlerde çelişki aramak ne kadar çirkindir.

Kur’an-ı kerim tarihsel demek, (Kur’anın hükmü kıyamete kadar kalımlı değildir) anlamına gelir. Ateistlerin iddia etmiş olduğu şeklinde, domuz, o gün için haramdı. Şimdi eti temizleniyor, yenmesinde sakınca yoktur denir mi? İçki, o gün için haramdı, şimdi sarhoş olmayacak kadar içmekte sakınca yoktur denir mi? Gusül, abdest cahiliye Araplarının kirden temizlenmek için emredilmişti, şimdi buna lüzum yok denir mi?

Bunlar şeklinde, inkâr etmek için, dini emirlerin hepsine birer kulp takmak mümkündür. Eski Hristiyanlar cehennemlikti, şimdikiler cennetlik denir mi asla?

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/06/12/tarihsel-ayet-olmaz/feed/ 0 5534