olmak – Cennetin Bahçesi https://www.cennetinbahcesi.com Dini Paylaşım Sitesi Wed, 09 Oct 2019 19:13:26 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.0.9 110917297 Vekalet ve vekil olmak https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/09/vekalet-ve-vekil-olmak/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/09/vekalet-ve-vekil-olmak/#respond Wed, 09 Oct 2019 19:13:26 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=6075

Sual: Vekalet nedir, birisine iyi mi vekalet verilir, iyi mi vekil yapılır ve haberci diye kime denir?
Yanıt:
Vekalet, bir kimsenin, bir işi yapmak için, başkasını kendi yerine koyması, başkasına iş havalesi anlamına gelir. Yerine geçirilen başka hiç kimseye Vekil denir. Vekil edene Haiz denir. Bir kimsenin sözünü başkasına götürene Resül yada Haberci denir.

Birini vekil yapmak, gerektirme ve kabul ile olur. Kısaca “Seni vekil yaptım” ve “Kabul ettim” sözleri yada yazıları ile olur. Vekil, yanıt vermeden, işi hayata geçirmeye başlasa, kabul etmiş olur. İş habersiz yapıldıktan sonrasında, sahibinin, izin verdim demesi ile de, vekil etmiş olur. Kiracı kira ile, kiradaki malı onarım etmeye vekil yapılabilir.

Sual: Bir malı satın almak için vekil olan kimse, o malı kendisi için satın alabilir mi?
Yanıt:
Belli bir malı satın almaya vekil olan kimse, o malı kendisi için satın alamaz. Kendim için aldım dese bile, sahibinin olur. Sahibi yanında iken, kendisi için almış olduğu mal, vekilin olur.

Sual: Bir mevzuda vekil olan kimse, bir başkasını aynı mevzuda vekil edebilir mi?
Yanıt:
Vekil, sahibinden ek olarak izin almadıkça yada “istediğini yap” diyerek “Umûmî vekil” edilmedikçe, başkasını kendine vekil yapması imkansız. Yalnız, zekât vermek için olan vekil, izinsiz olarak başkasını, o da başkasını vekil yapabilirler. İkinci vekil, direkt doğruya sahibin vekili olur.

Sual: Bir kimse, vekil olduğu kimsenin malını, kendi istediği fiyata satabilir mi ve kendisi satın alabilir mi?
Yanıt:
Umumi vekil olan şahıs, sahibinin şu demek oluyor ki vekil olduğu kişinin malını, dilediği fiyata satabilir. Fiyat söylenmiş ise, daha aşağı satamaz. Satarsa, öder. Vekil, sahibinin malını, kendine satın alamaz ve akrabasına da satamaz. Sadece, bunlar, umumi vekil ise yada değerinden yüksek satabilir. Umumi vekil, peşin de, veresiye de satabilir. Fakat, peşin sat yada şu malımı sat da borcumu ver denildi ise, veresiye satamaz.

Sual: Bir kimse, vekiline, falan hiç kimseye sadaka ver dese, vekil kendi parasından verse, sonrasında bunu, vekil edenden geri isteyebilir mi?
Yanıt:
Bir kimse, falana ödünç yada sadaka ya da armağan ver dese, vekil bunu verince, emredenden isteyemez. Sonrasında ben sana veririm dedi ise, isteyebilir.

Sual: Bir kimse, başka birinin bahçesindeki elmaları toplayıp fakirlere dağıtın diye komut verse, bu emre uyanlar, dağıttıkları elmaların bedelini öderler mi?
Yanıt:
Hepimiz, sadece kendi mülkü için komut verebilir. Başkasının malını denize at diye birisi komut verse, bu emre uyup o mal denize atılmaz, atan öder. Vekiline, borcumu, kendi malından öde dese, vekil kabul etse bile, ödemeye zorunlu olmaz. Fakat, vekilde alacağı yada emanet parası var ise, o vekil, emri hayata geçirmeye, ödemeye mecburdur. Malımı satıp öde dese, bu emri, yalnız ücretli vekil hayata geçirmeye zorunlu olur.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/09/vekalet-ve-vekil-olmak/feed/ 0 6075
Zengin olmak ve iflas etmek https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/07/zengin-olmak-ve-iflas-etmek/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/07/zengin-olmak-ve-iflas-etmek/#respond Sun, 06 Oct 2019 21:04:52 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=6061

Sual: Bir öğretmenin, bir avukatın, bir doktorun beş on yıl kadar bir zamanda tüm ortaklık sahibi olacak kadar zenginleşmeleri, hemen sonra borsada bile işlem gören bu şirketlerin zarar edip iflas etmesi iyi mi mümkün olur? Demek istediğim şu: Hırsızlık yapmadan varlıklı olunmaz ve varlıklı bir şirket de, bir dalavere olmadan batmaz. Bu görüşlerim gerçek değil midir?
CEVAP
Zengin olmak için illa mezuniyet belgesi yada herhangi bir meslek sahibi olma şartı yoktur. Doğrusu varlıklı olmak için illa ilköğretim mezunu olmak yada üniversite mezunu olmak diye bir koşul yoktur. Meslek olarak da öyleki. Keresteci olan muhakkak varlıklı olur da, mermerci olan varlıklı olması imkansız diye bir kaide yoktur. Türkiye’nin iki büyük zengini Koç ve Sabancılara bakın, ne öğrenim yönünden, ne de meslek yönünden, emsali olup da varlıklı olmayanlardan farkı yoktur.

Zengin olan her insanın gayrimeşru yoldan varlıklı bulunduğunu söylemek oldukca yanlıştır. Adam hisse senetleri ile varlıklı olur, işleri rast gider varlıklı olur. Zengin olmanın yolları çoktur. Miras kalır varlıklı olur, piyango çıkar varlıklı olur, gömü bulur varlıklı olur. Bir buluş yapar varlıklı olur. Olur da olur. Microsoft ve Google sahiplerinin kısa zamanda dünya çapındaki zenginliği ise her insanın malumudur. Zengin olmanın dinle de alakası yoktur.

Kazanmasını ve harcamasını kısaca hesabını kitabını bilerek çalışan hepimiz varlıklı olabilir, olmayabilir de. Çalmakla insan muhakkak varlıklı olmaz. Piyasada hırsız dolu, derhal hepsi de fakirdir. Zengin olmayı hırsızlığa bağlamak servet düşmanlığı yada başka bir art niyetin ürünüdür.

Bir öteki husus da, her şirket devamlı kâr edecek diye de bir kural yoktur. Kâr etmiş olduğu vakit da olur, zarar etmiş olduğu vakit da. Osmanlı devleti bile dünyaya hakim iken yıkıldı. Kemal de zeval de insanoğlu içindir. Her firmanın iyi fena durumları olabilir. Kâr etmesini yada zarar etmesini gayrimeşruluk ile suçlamak düzgüsel bir durum değildir.

Herhangi bir Tüm ortaklık ve buna bağlı firmalar borsada işlem görürse, bu şu anlamına gelir:
(Bu şirketlerin A’ dan Z’ ye kadar her şeyleri devletin bilgisi ve kontrolü dahilindedir. Gelirleri, giderleri bellidir, kısaca her şeyi belgelerle sabittir. Haksız kazanç elde eden derhal belli olur, devlet ensesine yapışır.)

Bunların istisnaları olmaz mı? Elbet olur. Fakat kural dışı kaideleri bozmaz.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/07/zengin-olmak-ve-iflas-etmek/feed/ 0 6061
Eline beline ve diline sahip olmak https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/23/eline-beline-ve-diline-sahip-olmak/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/23/eline-beline-ve-diline-sahip-olmak/#respond Mon, 23 Sep 2019 17:27:55 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5998

Sual: Eline, beline, diline sahip olan kurtulur anlamında bir hadis-i şerif var mıdır?
CEVAP
Öyleki bir hadis-i şerif bilmiyoruz, fakat eline, beline ve diline sahip olanın kurtulacağına dair başka hadis-i şerifler vardır. Birkaçının meali şöyledir:
(Dilini ve fercini [ırzını, namusunu] korumuş olan Müslümana Cenneti söz veriyorum.) [Buhari]
(Arefe günü eline, diline, gözüne ve kulağına sahip olanın günahları affolur.)
[Hatib]

(İnsanlar dilinden ve elinden salim olmadıkça
[kâmil] mümin olamazsın.) [Askerî]

(Hasetçinin hasedi eline ve diline çıkmadıkça zarar vermez.)
[Ebu Nuaym]
(Eli ihsanlı, dili dürüst, kalbi temiz, boğazına ve fercine
[namusuna] sahip olan ilimde rasih olur.) [Taberani]
(Allahü teâlâ bana şu şekilde vahyetti: Benim mescitlerime sadece, selim kalble, sadık dil ile, temiz el ile, temiz ferclerle girsinler.)
[Hâkim]
(Şu altı şeye söz verin, ben de size Cennete gireceğinize söz vereyim:
1- Dilinize sahip olun
[elfaz-ı küfür, yalan, gıybet, lanet, malayani gibi.]
2- Sözünüzden dönmeyin.
3- Emanete hıyanet etmeyin.
4- Gözünüze sahip olun.
[Harama bakmayın]5- Elinize sahip olun. [Haram işlemeyin, haram tutmayın]
6- Fercinize hakim olun.)
[Hâkim]
]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/23/eline-beline-ve-diline-sahip-olmak/feed/ 0 5998
Salih insan olmak için https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/17/salih-insan-olmak-icin/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/17/salih-insan-olmak-icin/#respond Tue, 17 Sep 2019 11:06:42 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5968

Ali Ramiteni hazretleri buyuruyor ki: Salih bir kimse olabilmek için şu on şey gerekir:
1- Temiz olmalı. Temizlik iki kısma ayrılır:
a- Zâhiri temizlik: Dış görünüşün temiz olmasıdır. Bu, tüm insanların dikkat edeceği hususlardandır. Giyecek, yiyecek, içeceklerin ve kullanılacak tüm eşyaların temiz olmasıdır.

b- Bâtıni temizlik: Kalbin iyi huylarla dolu olmasıdır. Hased etmemek, başkaları hakkında fenalık düşünmemek, Tanrı düşmanlarını sevmemek, dostlarını sevmek gerekir. Kalb, Allahü teâlânın nazargâhıdır. Bu sebeple kalbe dünya sevgisi, mideye de haram lokma koymamalıdır. Bir hadis-i şerifte, (Haram yiyenin duası kabul olmaz) buyuruldu. Kalb temiz eğer olmazsa ibadetlerin lezzeti alınamaz, Allahü teâlâya ilişik bilgilere şu demek oluyor ki marifete, kavuşulamaz.

2- Dile haiz olmalı. Dilin uygunsuz sözleri söylemeyip susması, Kur’an-ı kerim okuması, emr-i maruf ve nehy-i münkerde bulunması, dinin emirlerini yapmayı ve yasaklarından kaçınmayı bildirmesi şeklinde. Peygamber efendimiz de, (İnsanlar, dilleri yüzünden Cehenneme atılırlar) buyurdu.

3- Kalabalıklardan uzak durmalı. Bu sebeple göz, haramlara bakmamış olur. Şundan dolayı kalb, göze tâbidir. Her harama bakış, kalb aynasını karartır. Peygamber efendimiz, (Yabancı hanımefendilere şehvetle bakanların gözlerine, kıyamette erimiş kızgın kurşun dökülecektir) buyurdu. Adamların yabancı hanımefendilere, bayanların da yabancı erkeklere şehvetle bakması haramdır.

4- Oruç tutmalı. İnsan oruç tutmak suretiyle meleklere benzemiş ve nefsini ezmiş olur. Bir hadis-i kudside; (Oruç bana aittir. Orucun ecrini ben veririm. Sevabı nihayetsizdir) buyrulmaktadır. Başka bir hadis-i şerifte de; (Oruç, Cehenneme kalkandır) buyuruldu. Oruç tutarak gönlü huzura kavuşturmalı ve şeytanın yolunu kapatıp, siper hasıl etmelidir.

5- Tanrı’ı fazlaca anımsamak. Allahü teâlâyı anımsamak için söylenecek en faziletli söz La ilahe illallah anlamına gelir. Bunu anlatmaya devam eden, ihlas sahibi olur. İhlas; tüm işlerini Tanrı rızası için yapmak, dünyaya ilişik mal ve makamlardan hevesini kesip ahireti istemektir. İhlaslı kimse; “Benim tek gayem Tanrı’ın rızasıdır” der. Kur’an-ı kerimde de mealen, (Ey inanç edenler! Tanrı’ı fazlaca anın) buyuruldu. (Ahzâb 41) Nefsin hep zararı dokunan olan isteklerinden kurtulmak için sürekli Allahü teâlâyı anmalıdır.

6- Kalbe dikkat etmeli. Kalbe dört çeşit fikir gelir. Bunlar; Rahmandan, melekten, şeytandan ve nefsten. Rahmandan gelen; gafletten uyandırır, fena yoldan doğru yola kavuşturur. Melekten gelen; ibadete rağbet ettirir. Şeytandan gelen günahı güzel gösterir. Nefsten gelen ise, dünyanın faydasız şeylerini istetir. Şeytani ve nefsani düşüncelerden kurtulmak gerekir.

7- Tanrı’ın hükmüne rıza göstermeli. Havf ve reca, şu demek oluyor ki korku ve umut içinde yaşamalı. Şundan dolayı imansız öleceğinden korkan, günah işlemez. Ek olarak mümin, Cenneti umut eder, salihlerle söyleşi eder. Salihlerle söyleşi, günahlara perde çeker, haramları gözüne fena gösterir.

8- İyi hasletlerle süslenmeli. Kısaca Allahü teâlânın ahlakıyla ahlaklanmaktır.

9- Helal lokma yemeli. Allahü teâlâ, (Helal ve temiz olanını yiyin) buyurmaktadır. (Bekara 168) Peygamber efendimiz ise; (İbadet on kısımdır. Dokuzu helali talep etmektir) buyurdu. Biri de tüm ibadetlerdir. Haram yiyen, yakarma etme enerjisini kendinde bulamaz. Helal yiyen de, günah işlemez.

***

Bir hadis-i şerif meali:
(Akıllı olan, yakarma ve yakarma için, nefsini muhasebe için, ayıplarının kendisine haber verilmesi için ve gereksinimleri için zaman ayırır. Diline haiz olur, zamanını iyi kullanır, işine yönelir ve en sağlam dostuna karşı da ihtiyatlı olur.) [Deylemi]

***

Müslüman güler yüzlü olmalıdır. Yüzü turşu satmamalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mümin kardeşinin yüzüne asık bir çehre ile bakana melekler nalet eder.) [Hatib]

Harbde değil, barış zamanında ya olduğumuz şeklinde görünmeliyiz yada göründüğümüz şeklinde olmalıyız. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Hakiki müslümanın aslı sözü birdir, işi ile sözü aynıdır, komşusu da şerrinden emindir.) [İbni Lal]

Hatamızı söyleyeni iyi karşılamalı, ona teşekkür etmelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Tanrı’tan kork diyene, sen ilkin kendine bak diyeni Allahü teâlâ sevmez.) [Beyheki]

Müslüman, örnek insan olmalı, güçlük çıkarmamalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Müslüman, kolaylaştırır, müşkülat çıkarmaz.) [Nesai]

Elden çıkana yada ele geçmeyene üzülmemek gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Dünyadan nasibine razı olan, nasip olmayana üzülmeyen güzel ahlaklıdır.) [E Nuaym]

Rahat olmak için, dünya nimetleri bizlerden azca olana bakmak ve halimize şükretmek gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Zenginlerin yanına girip çıkmayı azaltın. Bu, Allahü teâlânın sizdeki nimetini hakir görmenize sebep olur.) [Hakim]

Günahları yüzünden yıkılıp viran olmuş bir yere gitmemek iyi olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Helake uğramış bir beldeye uğrarsanız, oradan hızlıca geçin.) [Taberani]

Muhatabımız fena biri yada çocuk olsa, eğer hak için çalışıyorsa itiraz etmemeli, onu desteklemelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ufak, büyük yada hoşuna gitmeyen biri, hakkı savunma ediyorsa, sözü haksa kabul et, bâtıl için çalışıyorsa, sözü bâtılsa reddet!) [Deylemi]

Maddi ve içsel yönden sıkıntısız iken yakarma etmek, bela erişince yakarma etmekten üstündür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İyilikler fenalıkları giderir. Rabbini rahatlık ve bollukta iken zikredeni [hatırlayanı], Allahü teâlâ da, bela zamanında kurtarmış olur, korur.) [Ebu Nuaym]

(Allahü teâlâyı o denli fazlaca zikredin ki size “mecnun” desinler.) [Hakim]

(Yemeği Allahü teâlâyı zikrederek, namaz kılarak eritin.) [Beyheki]

Ölümü anımsamak fazlaca iyidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ölümü fazlaca hatırlayın, ölümü fazlaca hatırlayanın kalbi ihya olur, ölümü de kolaylaşır.) [Deylemi]

(Ölümü fazlaca anmak, insanı dünyadan çeker, günahlardan sıyırır.) [İbni Lal]

İmrenilecek kimsenin vasfını Peygamber efendimiz şöyleki bildiriyor:
(Şu hiç kimseye imrenilir: Malı azdır, çoluk evladı namaz kılar, oruç meblağ. İbadetini gizlemeye çalışır. Tanıyanı azdır, meşhur değildir, parmakla gösterilmez. Rızkı kafi gelecek kadardır. Buna da sabreder. Hâlini kimse bilmez. Arkasından ağlayanı azca, mirası da fazla değildir.) [Taberani]

Her insana dert açılmaz, herkesten yardım istenmez. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Din kardeşinde, hayâ, emanet ve sadakat şeklinde üç hasleti gördüğünde ondan bir şey ricada bulunabilirsin. Bu vasıfları yoksa, bir şey rica etme!) [Deylemi]

Tanrı’tan korkup günahlardan kaçmalı, ibadetleri halletmeye çalışmalıdır! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Tanrı’a inanan kurtulur; Onu tanıyan ittika eder [Allah’tan korkar]; ittika eden, güvenli olur. Onu seven haya eder; verdiği rızka razı olanın gözü tok olur; tevekkül edene de kâfi gelir.) [Ramuz]

Hizmet etmek fazlaca sevaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Seferde bir kavmin efendisi, onlara hizmet edendir. Şehitlik hariç, hizmet etme sevabına hiçbir şey ulaşamaz.) [Hakim]

(Müslümanın işini gören, hac ve umre yapmış şeklinde sevaba kavuşur.) [Hatib]

İnsanlarda bulunan iyi ve fena vasıflar çoktur. Peygamber efendimiz birkaçını şöyleki bildiriyor:
(İnsanların en kötüsü, yalnız başına yer, ikram etmez, hizmetçiyi döver. Bundan daha kötüsü, insanlara buğzeder ve onlar da kendisine buğzeder. Bundan da kötüsü, şerrinden korkulur ve iyilik beklenmez. Bundan da kötüsü, dünya için ahiretini satar, dinini yer [dini dünya menfaatine alet eder.]) [İbni Asakir]

(En iyiniz, ahidlerini yerine getiren ve nefsini temizleyendir.) [Ebu Ya’la]

(En kötünüz, bağırarak konuşan, belagatla konuşmaya zorluk çeken ve fazlaca söz edendir. En iyiniz ise ahlakı en güzel olandır.) [Beyheki]

(İnsanların en kötüsü, katı kalbli ve kibirli olandır, en iyisi de, iyi olması durumunda, kıymeti bilinmeyen, zaif, kendisine kıymet verilmeyendir; O, (şu şöyleki olacak) diye yemin etse, Allahü teâlâ onu yalancı çıkarmaz.) [İ.Ahmed]

Cennetlik ve Cehennemlik olanın vasfını Peygamber efendimiz şöyleki bildiriyor:
(Cehennemlik olan kabadır. Ehline, arkadaşına ve topluma karşı kaba davranır. Cennetlik olan ise, mütevazı ve zahid olur.) [Deylemi]

Ödünç yada armağan vererek veya bir yardımda bulunarak insanları sevindirmek fazlaca sevaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Farzların edasından sonrasında Allahü teâlânın en fazlaca sevilmiş olduğu iş, bir mümini sevindirmektir.) [Taberani]

(Mümin kardeşinin yüzüne tebessüm etmek sadakadır.) [C. Sagir]

Bu nasihatlere uyan, dünya ve ahirette mutlu olur.

Kime dinin emirlerini yapmak kolay gelirse, onun salih biri olduğu anlaşılır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Ahirete ilişik istediğine kolayca kavuşur, dünyaya ilişik olana kavuşman zorlaşırsa, bil ki sen iyi bir hâl üzerindesin. Bunun tersi olursa fena hâldesin!) [Beyheki]

Sual: Ehl-i beytin, büyük faziletini biliyoruz. Peki salih insanların, Allahü teâlânın tarafındaki kıymeti nedir?
CEVAP
Salihler normal olarak fazlaca kıymetlidir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Her mütteki insan, ehl-i beyttendir.) [Hâkim]

Sual: Bir kimse, kendisinin salih biri bulunduğunu anlayabilir mi?
CEVAP
Kolayca anlamış olur. Dinimizin emirlerini yapmış olup, yasak ettiklerinden kaçan kimse salihtir. Kime dinin emirlerini yapmak kolay gelirse, onun salih biri olduğu anlaşılır.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/17/salih-insan-olmak-icin/feed/ 0 5968
Haline razı olmak https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/07/haline-razi-olmak/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/07/haline-razi-olmak/#respond Sat, 07 Sep 2019 00:20:33 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5918

Sual: Görünüşüm fazlaca bozuk, aşağılık duygusuna kapılıyorum. Ne yapmalıyım?
CEVAP
Esenlik, afiyet, zenginlik, soyluluk, güzellik benzer biçimde nimetlere haiz olmak ve bu tarz şeyleri yaratılış gayesine uygun kullanmak fazlaca iyidir. Fakat bunlar maksatları haricinde kullanılırsa fazlaca fena olur. Bunlar bir bıçak gibidir. İyi iş de yapılır, fena iş de yapılır. İnsana verilen nimet fazlaca olunca şükrü o nispette zorlaşır. Rabbimiz size iki göz vermiştir. Sağır ve dilsiz değilsiniz. Eliniz kolunuz sağlam. En mühimi deli değilsiniz, aklınız vardır. Hepsinden daha mühimi de imanlısınız. Daha bizim bilmediğimiz ne nimetlere sahipsinizdir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Tanrı’ın nimetlerini saymaya kalksanız, bitiremezsiniz.) [Nahl 18]

Bunca nimetlere acaba hakkıyla şükrediyor muyuz? Sizin durumunuzda olmayan fazlaca insan vardır. Acaba bu hallerine şükrediyorlar mı? Sizde ise, başkalarında bulunan sakatlık yoktur. Bunun için şükrediyor musunuz? İnsanlar şükür yönünden gafildir. O nimet gitmeyince kıymetini bilmesi imkansız. Nimet içinde yüzen şükrü kolay anımsayamaz. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Kullarım içinde hakkıyla şükreden azdır.) [Sebe 13]

İnsanlar zayıf, aciz yaratıldığı için sabrı da şükrü de azdır. Binlerce nimete şükretmez, fakat bir bela erişince feryat ve figan eder. Hasta olup gece uyuyamazsa, hep Tanrı’ı anar. Fakat sağlam iken asla Onu anımsamaz. Müslüman Allahü teâlânın dostudur. Dostluğun alameti, dostun belalarına sabretmektir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Kimi çeşitli nimete kavuşunca, Tanrı’ı anmaktan yüz çevirir, [hastalık, fakirlik gibi] bir şer dokununca da [Allah’ın rahmetinden] ümidini keser.) [İsra 83]
(Andolsun sizi birazcık korku, birazcık açlık, mal, can ve mahsulün eksilmesiyle sınav edeceğiz. Ey Habibim, sabredenlere
[lütfumu, ihsanımı] müjdele!) [Bekara 155]

Bu âyet-i kerimedeki (korku) Tanrı korkusu, gazada düşman korkusu; (açlık) ramazan orucu, kıtlık (malın eksilmesi) zekat ve malın ziyanı, (canın eksilmesi) hastalık, (mahsulün eksilmesi) ise, çeşitli afetler yüzünden mahsulün azalması yada mahsul denilen evlatların ölmesi olarak açıklanmıştır.

İmtihanı kazanmak için sabretmek gerekir. Sabreden büyük nimetlere kavuşacaktır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Tanrı sabredeni sever.) [Taberani]

(Haline sabredeni fazlaca severim.) [İ.Gazali]
(Sabır, Aden hazinesidir.)
[İ.Gazali]

(Sabır imanın yarısıdır.) [Beyheki]

(Hoşlanılmayan şeye sabretmekte büyük hayır vardır.) [Tirmizi]
İnsan arzusunun sonu yoktur
İnsan arzusunun sonu yoktur. Her istediğine kavuşmak ister. Her istenilene kavuşmak, muhakkak insana mutluluk getirmez. Onun için hakkımızda hayırlı olanı istemek gerekir.

Zenginlik fazlaca iyi olmasına karşın bazılarının felaketine sebep olmaktadır. Sırf parası için öldürülebilir.

En lüks bir otomobile haiz olan, çoluk-çocuğuyla bir uçurumdan aşağı yuvarlanabilir. Fazlaca parlak zeka olan bir kimse zekasının kurbanı olabilir. Vücudumuzdaki tüm organlar bizlere emanettir. Yaratılış gayesine uygun kullanmakta fayda vardır. Sözgelişi harama bakan kimse, gözünün şükrünü yerine getirmediği benzer biçimde, üstelik günah da işlemiş olur. Güzel söyleşi edenin maksadı, dinleyicilerin teveccühünü kazanmak ise dilini hayra değil, şerre kullanmış, kendini dili ile felakete sürüklemiş olur. Her uzvu hayra kullanmak büyük mutluluk olur. Hazret-i Ebu Bekir, boş bir şey konuşmamak için kutsal ağzına taş koymuştur. Onun için (Ya hayır konuş, ya da sus) buyurulmuştur. Hep şer konuşan için dili bir afettir.

Her adam yakışıklı, her kız da güzel olmak ister. Hepimiz için güzellik yararlı olmayabilir. Sözgelişi güzelliğine güvenip artist olmak için İstanbul’a gelen birçok kızın ne felaketlere maruz kaldığını gazetelerde okuyoruz. Güzellik muhakkak nimet değildir. Kimini mutlu etmiş olduğu benzer biçimde, kimini de felakete sürüklemektedir.

Kul, Tanrı’tan iyi mi razı olur?
Müslümanın itikadı şöyledir ki, her hayır ve şer Tanrı’tandır. Her işi yaptıran Allahü teâlâdır. Bu iş Tanrı’tan geldiğine bakılırsa, bir müslüman olarak bu işe rıza göstermek gerekir. Şu sebeple Müminin başına gelen her iş, müminin hayrınadır. Onun için vaki olanda hayır vardır buyurulmuştur. Vaki olan bir işle karşı karşıya olan, ne kadar zor olursa olsun buna rıza göstermesi gerekir.

Kavmi, Musa aleyhisselama, (Allahü teâlâdan öğren, niçin razı ise, onu yapalım) dedi. Vahiy geldi. Allahü teâlâ şöyleki buyurdu.
(Kaza ve kaderime rıza gösterirseniz, sizden razı olurum. Benim rızam, sizin rızanıza bağlıdır. Benden razı olursanız, sizden razı olurum)

Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ buyuruyor ki, ben kaza ve kaderime razı olandan razı olurum. Razı olmayandan razı olmam ve ona gazap ederim)

Gene Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(Kaza ve kaderime razı olmayan, beğenmeyen ve gönderdiğim belalara sabretmeyen, benden başka Rab arasın! Yer yüzünde kulum olarak bulunmasın!)
[Taberani]

Allahü teâlâ, benim yaptığım işe razı olmayan kendine başka Rab arasın buyuruyor. Başka Rab olmadığına bakılırsa, yapılacak iş, Allahü teâlânın her işine razı olmaktır. Onun gönderilmiş olduğu belalara sabretmek şarttır. Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Allahü teâlâ buyurdu ki: “Bedenine, evladına yada malına bir musibet gelen, sabr-ı cemille karşılarsa, [yani güzel sabrederse] kıyamette ona hesap sormaya haya ederim.) [Hakim]

Güzel sabır, gelen belaya razı olup, her insana açıklamamak ve şikayette bulunmamak anlamına gelir. Güzel sabreden, dünya ve ahirette kurtuluşa kavuşur. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Derdini açıklayan sabretmiş olmaz.) [İ.Maverdi]

Allahü teâlâ, (Benden razı olandan razı olurum) buyuruyor. Allahü teâlânın kaza ve kaderine razı isek, Onun da bizlerden razı olduğu anlaşılır. Allahü teâlâdan gelenlerden razı değilsek, şikayetçi isek, Ona asi isek, O da bizlerden razı değildir.

Bir âbid zata, gece rüyasında, (Senin Cennetteki komşun şu çobandır) denir. Âbid merak eder, çobanı bulur. Çobanın evinde üç gün konuk kalır. Âbid, gece yakarma ederken çoban uyur. Âbid, çobana der ki:
– Senin ibadetin bu kadar mı?
– Evet bu kadar.
– İyi düşün, başka hasletin yok mu?
– Benim ibadetlerim bu kadardır. Fakat benim ufak bir özelliğim var. Darlıkta, sıkıntıda olsam hâlimden razı olur asla hiç kimseye şikayette bulunmam, hatta bu hâlimden kurtulmayı da istemem. Hasta olsam, gene hâlimden memnun olurum.
Âbid, elini başına koyarak der ki:
– Buna mı ufak özellik diyorsun? Her babayiğit bu haslete haiz olmaz.

Bir Âbidin de, (Ya Rabbi, benden razı ol) diye yakarış ettiğini duyan Rabia-i Adviyye hazretleri, (Kendisi Tanrı’tan razı olmadığı halde, Tanrı’ın kendisinden razı olmasını iyi mi ister) buyurdu. (Kul, Tanrı’tan iyi mi razı olur?) diye sordular. (Tanrı’tan gelen nimet ve belayı aynı görmüş olduğu zaman) buyurdu. Bela erişince de, nimetteki benzer biçimde hâli değişmemişse, Rabbinden razı sayılır.

Sual: Bir karı, (Ya Rabbi, beni niye erkekle aynı haklara haiz yaratmadın) dese, küfre girer mi?
CEVAP
Yaratığın, Yaradan’a itiraz etmesi, Onun işini beğenmemesi asla caiz olmaz. Birkaç örnek:
1- Biri, ya Rabbi beni niye dünyada yarattın da, göklerde, gezegenlerde yaratmadın diyemez.

2-
Zenci, beni niye beyaz yaratmadın diyemez. Esmer, beni niye sarı saçlı yaratmadın, sarı saçlı, beni niye buğday tende yaratmadın diyemez.

3-
Çirkin, beni niye güzel yaratmadın, güzel de, beni niye daha güzel yaratmadın diyemez.

4-
Cüce yada kısa kimse, beni niye uzun yaratmadın diyemez. Fazlaca uzun biri de, beni niye düzgüsel yaratmadın diyemez.

5-
Sakat doğan, beni niye sakat yarattın diyemez. (Kel, kör, sağır, dilsiz, felçli, çolak benzer biçimde)

6-
Hasta doğan, beni niye hastalıklı yarattın diyemez. (Deli, geri zekalı, hiper etken benzer biçimde)

7-
Bir kimse, beni niye daha parlak zeka, daha akıllı, daha yetenekli [yetenekli] yaratmadın diyemez.

8-
Adam, beni niye hanım yaratmadın, hanım da beni niye adam yaratmadın diyemez. Bir insan, beni niye melek yada cin yaratmadın diyemez. Cin de beni niye insan yaratmadın diyemez.

9-
Bir insan, beni niye bir hayvan, örnek olarak aslan, köpek, eşek, yılan yaratmadın diyemez. Bir hayvan da beni niye insan yaratmadın diyemez. Yılan, beni niye ayaksız yarattın, beni niye bir aslan olarak yaratmadın diyemez.

10-
Bir insan yada hayvan, beni niye, gül, lale benzer biçimde bir çiçek yada çam, kavak benzer biçimde bir ağaç olarak yaratmadın diyemez.

Bunlar doğuştan yaratılan durumlardır. Asla kimsenin yaratılışı için bir şey demeye hakkı yoktur.

Müslüman, hayrın ve şerrin de Tanrı tarafınca yaratıldığını bilir. Birkaç örnek de buna verelim:
1- Fukara bir kimse, beni niye zenginleştirmiyorsun, varlıklı kimse de, beni niye daha fazlaca varlıklı yapmıyorsun diyemez.

2-
Bir işgören, beni niye âmir yapmıyorsun, âmir de, beni niye müdür, genel müdür, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı yapmıyorsun diyemez.

3-
Avukat, beni niye hekim yapmadın, hekim, beni niye tüccar yapmadın, köylü, beni niye şehirli yapmadın diyemez. Bir sürücü, beni niye pilot ve kaptan yapmadın diyemez.

4-
Bir kimse, beni niye evliya yada peygamber yapmadın diyemez.

Ne adam, öteki erkeklerle eşit yaratılmıştır, ne de hanım, öteki hanımlarla eşit yaratılmıştır. Allahü teâlâ her canlıyı değişik yaratmış ve her birine bir vazife vermiştir. Hepimiz haline ve hakkına razı olmalı, razı olmayan büyük isyan içinde olur.

Bir ihtimal bir insanoğlunun hanım yada adam olarak yaratılması, onun hakkında daha iyidir. Bir âyet meali:
(Hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinize; sevdiğiniz şey de, kötülüğünüze olabilir. Siz bilmezsiniz, Tanrı bilir.) [Bekara 216]

Her halimize razı olmalıyız. Şu sebeple Allahü teâlâ kudsi hadislerde buyuruyor ki:
(Mümin başına gelen işten, hoşlansa da, hoşlanmasa da, o iş, onun için iyidir.) [İbni Şahin]
(Kimisinin imanı sadece zenginlikle salah bulur. Eğer o yoksul olsaydı, küfre girerdi. Kimi de, sadece fakirlikle salah bulur,
[doğru, iyi yolda olur], eğer varlıklı olsaydı, küfre düşerdi. Kiminin imanı da, sadece sıhhatte olması ile tamam olur. Eğer hastalansa, küfre girerdi. Kiminin imanı hastalıkla olgunlaşır. Eğer sıhhatte olsaydı küfre sürüklenirdi.) [Hatib]

Ne yaparsak Tanrı bizlerden razı olur
Sual:
Bilhassa ne yaparsak Tanrı bizlerden razı olur?
CEVAP
İsrailoğulları benzer bir suali Musa aleyhisselama sual etmişlerdir. Allahü teâlâ, (Onlar benden razı olurlarsa, ben de onlardan razı olurum) buyurdu. Doğrusu başına gelen belalara katlanmak, ona buna yakınma etmemek, Tanrı’tan gelen her şeye razı olmaktır.

Musa aleyhisselam, (Ya Rabbi en fazlaca buğzettiğin kimdir?) diye sual etti. Allahü teâlâ, (Bir kul, benden hayırlısını isteyip ben de ona hakkında hükmü gönderince ona rıza göstermeyendir) buyurdu. Allahü teâlânın takdirine razı olmalıdır!

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/07/haline-razi-olmak/feed/ 0 5918
Affedici olmak https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/04/affedici-olmak/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/04/affedici-olmak/#respond Tue, 03 Sep 2019 21:14:02 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5903

Sual: Oldukça affediyorum, bu yüzden ahmak muamelesi gördüğüm de oluyor. Affedici olmak iyi bir şey midir?
CEVAP
Af, hak etmiş olduğu bir şeyi almayıp sahibine affetmek anlama gelir. Allahü teâlâ affedicidir, affedenleri sever. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Affet, marufu emret ve cahillerden yüz çevir!) [Araf 199]

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Affedin ki, Allahü teâlâ da sizi affetsin ve şerefinizi yükseltsin!) [İsfehani]

(Tanrı rızası için affedeni, Allahü teâlâ yükseltir.) [Müslim]

(Kendinden uzaklaşanlara yaklaşmak, zulmedenleri affetmek, kendini yoksun edenlere [Kendine bir şey vermeyenlere] kayra etmek, güzel huylu olmaktır.) [İ.Süyuti]

(Sana zulmedeni affet, sana gelmeyene git, sana fenalık edene sen iyilik et, aleyhine de olsa kesinlikle doğru konuş.) [Ruzeyn]

(Musa aleyhisselam, “Ya Rabbi, senin indinde en aziz kimdir?” diye sordu. Allahü teâlâ da, “İntikam almaya gücü yeterken affedendir” buyurdu.) [Harâiti]

(Allahü teâlâ merhameti olmayana acıma etmez, affetmeyeni affetmez.) [İ.Ahmed]

(Affedin ki affa kavuşasınız!) [İ.Ahmed]

Af taraftarı olmak daha iyidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ceza vermekteki hata, affetmekteki hatadan daha kötüdür.) [Hakim]

Sual: Haksızı affetmenin mahzuru olur mu?
CEVAP
Haksızı da affedenler, dünya ve ahirette saadete ulaşırlar.
Kendisini içkiden kurtaramayan bir müslüman, hizmetçisine dört dirhem verir. İçki almasını söyler. Hizmetçi giderken Mansur bin Ammar isminde bir zatın, bir fakire yardım topladığını görür. Mansur, (Bu fakire 4 dirhem verene 4 yakarış ederim) der. Hizmetçi, fakire 4 dirhemi verir. Mansur der ki:
– Hangi duayı etmemi istersin?
– Hizmetçilikten kurtulmak isterim.
– İkinci isteğini söyle!
– Fakire verdiğim dört dirhem benim değildi. Benden bunu isterler. Dört dirhem isterim.
– Üçüncü isteğin nedir?
– Efendimin tevbe edip içkiyi bırakmasını isterim.
– Dördüncü arzun nedir?
– Allahü teâlânın beni, efendimi, seni, kavmimizi affetmesini isterim.

Mansur bin Ammar, hepsi için lüzumlu duayı yapar. Hizmetçi evine gidince, efendisi, geç kalmasının sebebini sorar. Hizmetçi durumu anlatır. Efendisi sorar:
– Sen neler istedin?
– Hizmetçilikten, kölelikten kurtulmayı istedim.
– Peki seni azat ettim. Başka ne istedin?
– Dört dirhem istedim.
– Al şu dört dirhemi. Başka ne istedin?
– Tevbe edip içkiyi bırakmanı istedim.
– Tevbe ettim. Başka ne istedin?
– Allahü teâlânın hepimizi affetmesini istedim.

Efendisi duraklar, (İşte bu benim elimde değildir) der. O gece rüyasında, (Sen elinde olanı yaptın da, biz elimizde olanı yapmaz mıyız? Seni de, hizmetçini de, Mansuru da ve orada bulunan hepinizi affettik) denir.

Her müslüman da elinde olanı esirgememeli, daima bağışlayıcı olmalıdır!

Sual: Tam kati değilse de, suçlu birisini cezalandırmak mı, yoksa affetmek mi daha uygun olur?
CEVAP
Kabahat kati olmadıkça cezalandırmak caiz olmaz. Af taraftarı olmak daha iyidir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ceza vermekteki hata, affetmekteki hatadan daha kötüdür.) [Hâkim]

Düşmana iyi işlem
Sual:
Bizlere fenalık yapanlara, düşmanlık edenlere, aynısını yapmak caiz midir?
CEVAP
Tam onların yaptıkları kadar yapmak zulüm olmaz, fazlası zülüm olur. Sadece adaletli hareket etmenin ölçüsünü bilemeyiz, zulüm yapmış oluruz. En iyisi affetmektir. Bir âyet-i kerime meali:
(Kötülüğü, en güzel şekilde önle! [Öfkeyi sabırla, cahilliği yumuşaklıkla, kötülüğü afla önle ki] o vakit düşman sana, yakın dost benzer biçimde olur.) [Fussilet 34]

Demek ki, düşmanı dost yapmanın yolu, onu affetmek, ona iyilik ve ihsanda bulunmaktır.

Affedilmek için, affetmeli
Sual: Başkalarının hatalarını affetmeyen bir kimsenin, kendi hatalarının affedilmesini beklemesi uygun olur mu?
Yanıt:
Affetmek, büyüklüğün alametidir ve Allahü teâlânın sıfatlarındandır. Kişinin, kendisine karşı meydana getirilen hata ve kusurları bağışlamasına, affetmek denir. Hakkını almaya gücü yettiği hâlde, affetmek iyidir. Bu sebeple nefse daha güç gelir. Hadis-i şerifte;
(Musa aleyhisselam; Ya Rabbi! Kullarının en kıymetlisi kimdir? dedikte, gücü yettiği vakit affedendir, buyuruldu) buyurulmuştur.

Zulmedeni affetmek merhametin, kendisine iyilik etmeyene armağan vermek ihsanın, fenalık edene ihsanda bulunmak da, insanlığın en yüksek derecesidir. Bu sıfatlar, düşmanı dost yapar.

Zalimden hakkı kadar geri almak, hakkaniyet olur. Fakat gücü yettiği hâlde affetmek, güzel ahlaktır. Resulullah efendimiz, bir kimsenin zalime ah etme ettiğini görünce;
(İntisâr eyledin! Affeyleseydin, daha iyi olurdu) buyurmuştur.

Resulullah efendimizin kutsal torunu hazret-i Hüseyin, bigün misafirleri ile sofrada oturmuşlar yiyecek yiyorlardı. O sırada kölesi bir kap sıcak yemekle gelirken ayağı yere takılıp, elindeki yemeği hazret-i Hüseyin’in kutsal başına döker. Hazret-i Hüseyin, terbiye maksadı ile kölesinin yüzüne sertçe bakınca, kölesi, Âl-i imrân suresinin 134. âyet-i kerimesindeki;
(Gadab etmezler) mealindeki kısmını okur. Hazret-i Hüseyin;
-Gadabımı terk ettim, buyurunca, kölesi, âyet-i kerimenin;
(İnsanlardan kusurlu olanları affederler) mealindeki kısmını okur. Hazret-i Hüseyin;
Affettim yanıtını verince kölesi, âyet-i kerimenin;
(Allahü teâlâ kayra edenleri sever) mealindeki kısmını okur. Bunun üstüne hazret-i Hüseyin;
Tanrı için seni kölelikten azad ettim, istediğin yere gidebilirsin, buyurur.

Allahü teâlâ, kullarının günahlarını affedicidir. Müslümanlar da, birbirlerinin kusurlarını affetmelidir. Bunun için Müslümanların hatalarını görmemek, onlara kin tutmamak ve kusurlarını affetmek lazımdır. Allahü teâlânın bizim günahlarımızı affetmesini istiyorsak, ikimiz de Onun kullarının hatalarını affetmemiz doğrusu, affedilmek için affetmek lazımdır. Ahmed Rıfâî hazretleri;
“Kızdığın vakit affa sarıl. Bu sebeple affetmek suretiyle yapacağın hata, ceza vermek suretiyle yapacağın hatadan daha iyidir” buyuruyor.

Sual: İnsanların ayıplarını araştırmak, yüzlerine vurmak, dinimizce doğru bir şey midir?
Yanıt:
Müslümanların ayıplarını örtmek, gizli saklı günahlarını yaymamak ve kusurlarını affetmek oldukça sevaptır. Küçüklere, emri altında bulunanlara, hanıma, küçüklere, talebeye, askere, işçiye, fakirlere acıma etmelidir. Kusurlarını yüzlerine vurmamalıdır. Olur olmaz sebeplerle onları incitmemeli, dövmemeli ve sövmemelidir.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/04/affedici-olmak/feed/ 0 5903
Sahih olmakla kabul olmak nedir? https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/06/sahih-olmakla-kabul-olmak-nedir/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/06/sahih-olmakla-kabul-olmak-nedir/#respond Tue, 06 Aug 2019 17:25:16 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5800

Sual: Sahih olmakla kabul olmak aynı mıdır?
CEVAP
Sahih olan bir yakarma, kabul olmayabilir. Örneğin çaldırmış olduğu ceket ile namaz kılan kimsenin namazı sahihtir, namaz borcundan kurtulur. Fakat sevabı noksan olur. Öteki tüm günahlar da böyledir. Örneğin, oruç tutan kimse akşam orucunu içki ile açsa, orucu gene sahihtir, fakat oruçtan hasıl olan büyük sevapların hepsine kavuşamaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Haram elbise giyinenin ibadetleri kabul olmaz.) [Bezzar]

(On dirhemlik elbisenin bir dirhemi haramsa, onunla kılınan namaz kabul olmaz.) [İ.Ahmed]

(Haram cilbab [gömlek] ile kılınan namaz kabul olmaz.) [Bezzar]
(Bir lokma haram yiyenin kırk günlük güzel ameli kabul olmaz.)
[Taberani, Deylemi]

(Şarap içenin kırk gün namazı kabul olmaz.) [Hakim, İ.Neccar]
(Zekât vermeyenin namazı kabul olmaz.)
[Taberani]

(Hakkı kabul etmemekte direnenin farzı da, nafilesi de kabul olmaz.) [Hakim]

(Kendisini istemeyen cemaate imam olanın namazı kabul olmaz.) [Beyheki]
(Saçlarını deve hörgücü benzer biçimde icra eden kadının namazı kabul olmaz.)
[Taberani]

(Kaçan kölenin, efendisine dönünceye kadar namazı kabul olmaz.) [Müslim]
(Farz namaz borcu olanın, nafile namazı kabul olmaz.)
[Dürret-ül fahire, Fütuh-ul-gayb]
(Çoluk çocuğunun haklarını ifa etmeyenin namazları, oruçları kabul olmaz.)
[Mürşid-ün-nisa]
(Kızını fâsıkla evlendirenin farzı da, nafilesi de kabul olmaz.)
[Şir’a]
Buradaki kabul olmaz ifadeleri, ehli sünnet itikadındaki müslüman için geçerli olup, sahih olmaz, boşa gider anlamında değildir. Sahih ve ihlaslı olan her ibadetin sevabı olur. Fakat günahlar bu sevapları azaltır, günahın çokluğuna nazaran hepsini de yok edebilir.

Bid’at ehlinin ibadetleri de sahih olursa da kabul olmaz. Kısaca niye namaz kılmadın niye oruç tutmadın demezler. Sadece ibadetlerine ve hayır hasenatlarına sevab alamazlar. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Allahü teâlâ, bid’at ehlinin ne duasını ne zekâtını ne haccını, ne namazını, ne de sadakasını kabul eder, yağdan kıl çıkar benzer biçimde dinden çıkar.) [Deylemi]

(Bid’at ehli, bid’atini Tanrı rızası için terk etmedikçe, hiçbir ameli kabul olmaz.) [İbni Neccar]

(Eshabımın birine fena söz söylenin farzı da, nafilesi de kabul olmaz.) [Taberani]

(Eshabıma dil uzatılırsa, hakikatı bilen her insana bildirsin, gücü yettiği halde hakikatı bildirmeyen âlimin hiçbir ibadeti kabul olmaz.) [Ebu Nuaym]

Sahih ve kabul olmak
Sual:
(Abdestsiz namaz sahih olmaz, fakat kabul olur) deniyor. Abdestsiz namaz iyi mi kabul oluyor?
CEVAP
Abdestsiz namaz kılınmaz. Kasten kılmak namazla alay olur. Unutarak kılanın durumu farklıdır. Eğer unutarak kılıp da, sonrasında abdestsiz kıldığını hatırlamazsa, unutmak özür olduğundan o namaz kabul olur. Hatırlarsa sahih olmaz, abdest alıp tekrardan kılması gerekir.

Sahih olmak ve kabul olmak nedir, ilkin bu tarz şeyleri açıklayalım:
Bir ibadetin sahih olması demek, o ibadetin geçerli hâle gelmesi için istenen şartların yerine getirilmesi anlama gelir. Örneğin namaz ibadetinin sahih olması için, guslün ve abdestin de sahih olması lazım. Ek olarak namazın farzlarına, vaciblerine ve müfsitlerine riayet etmek de gerekir. Bir ibadetin tüm şartları yerine gelse, gene de kabul olmayabilir. Fakat bir ibadetin kabul olması için, o yakarma için lüzumlu tüm şartlara uymak da gerekir.

Bir kimse, abdestsiz namaz kılsa, sonrasında abdestsiz bulunduğunu anlarsa, o namazı geri vermesi farzdır. Namazı sahih ve kabul olmasa da, abdestsiz kıldığı namazı Tanrı rızası için kıldığından dolayı niyetinin sevabına kavuşur. Peygamber efendimiz, (Müminin niyeti, amelinden hayırlıdır) buyuruyor. (Taberani)

Bir mümin halis niyet ederek, (Şu dağ altın olsa da, muhtaçlara dağıtsam) diye düşünse, bu halis niyetinden dolayı sanki dağıtmış benzer biçimde sevaba kavuşacağı din kitaplarında yazılıdır. Abdestsiz namaz kılan kimse de, abdestinin olmadığını bilmediği için yapmış olduğu halis niyete karşı oldukca sevab alır. Eşbah’ta deniyor ki:
Bir ibadette sevab hâsıl olması için, halis niyet edilmesi de şarttır. Halis niyet ederek meydana getirilen bir yakarma, bilmeyerek bozulmuşsa, sahih olmaz, fakat niyet edilmiş olduğu için, oldukca sevab hâsıl olur. Örneğin, bir kimsenin abdestli bulunduğunu sanarak, abdestsiz kıldığı namaz, [daha sonra abdestsiz olduğu meydana çıkmışsa] sahih olmaz, fakat niyetine karşılık oldukca sevab verilir. Şartlarına uygun olarak kılınan her namaz sahihtir, sadece riya ile, gösteriş için kılınan namazlara sevab verilmez.

Şartlarına uygun olan ve farzları meydana getirilen her yakarma muhakkak sahih olur. Sahih olan ibadetin kabul olup olmayacağı bilinemez. Örneğin bid’at ehlinin ibadetleri sahih olsa da kabul olmaz. Kabul olmaz demek, sahih olsa da, sevabı olmaz, şu demek oluyor ki o ibadete sevab verilmez anlama gelir. (Redd-ül-muhtar)

Demek ki, abdestsiz namaz sahih olmadığı benzer biçimde, kabul da olmuyor, fakat abdestsiz bulunduğunu bilmediğinden halis niyet edilmiş olduğu için niyetinin sevabına kavuşuluyor.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/06/sahih-olmakla-kabul-olmak-nedir/feed/ 0 5800
Yol levhası olmak https://www.cennetinbahcesi.com/2019/06/18/yol-levhasi-olmak/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/06/18/yol-levhasi-olmak/#respond Tue, 18 Jun 2019 20:01:53 +0000 Dinimiz>Emr-i maruf ve nehy-i münker]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5566

Sual: İnsanlarla emr-i maruf için tartışıyorum, asla birine hakkı kabul ettiremiyorum. Dediklerimi kolayca kabul ettirmenin bir yolu yok mudur?
CEVAP
Münakaşayla, tartışmayla asla hiç kimseye hak yolu kabul ettiremeyiz. Hidayete kavuşturan Allahü teâlâdır. Bizim yapacağımız şey, doğru yazılmış bir din kitabını vermektir. O büyük âlimlerin kutsal sözleriyle hakkı kabul etmezse, bizim sözümüzü iyi mi kabul eder? Biz, yol gösteren trafik levhası şeklinde olmalıyız, büyüklerin sözlerini kısaca kitaplarını, kendi sözümüze tercih etmeliyiz. Yalnız doğru kitapları göstermeli, gerisine karışmamalıyız.

İzin verilen öğrenci
Sual:
Eskiden, İslamiyet’i yaymak için izin verilen talebenin, evliya olması gerekir miydi?
CEVAP
Hayır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Sevdiklerimizden birine, talebeyi yetiştirmek için, izin vermekten maksat, imanın gevşediği, oldukca kimselerin yoldan çıkmış olduğu, din bilgilerinin unutulmuş olduğu, bu fırtınalı zamanda, Müslüman evlatlarına Tanrı yolunu göstermesi, kendisinin de, talebesi ile uğraşırken, onlarla beraber, ilerlemesi içindir. Bu inceliği iyi anlamalı ve ömürde geri kalan birkaç günlük fırsatta, emek vererek, öğrenci ile beraber, nimete kavuşmalıdır. Yoksa, bu izni, büyüklük ve olgunluk alameti sanıp, maksattan yoksun kalmamalıdır. (1/217)

Kitap vermek
Sual:
Bid’at yolda olan arkadaşıma, yanlış yolda bulunduğunu anlatmak gerekir mi?
CEVAP
Ona senin yolun yanlış demek, kırgınlığa, düşmanlığa sebep olabilir. Kendisine uygun bir kitap, sözgelişi Faideli Bilgiler kitabı verilebilir.

Günümüzde emr-i maruf yapmanın en iyi ve en kolay yolu, doğru bir kitap vermektir. Nasibi var ise, okur öğrenir. Nasibi yoksa, biz gene kitap verdiğimiz için sevab kazanırız.

Kanıt ile kanıtlamak
Sual:
Öğrendiklerimizi, bir hiç kimseye anlatacak olsak, o da, kabul etmezse, kanıtlama için delillerini teker teker göstermek gerekmez mi?
CEVAP
Kanıt ile bir kimseyi ikna etmek olanaksız gibidir. Tartışmak da, kesinlikle caiz değildir. Münakaşa, dostluğu giderir, düşmanlığı arttırır. Dinimizin bildirdiği güzel terbiye ile süslenmeli, hâl ve hareketlerimiz ile örnek olmaya çalışmalıyız. (Lisan-i hâl, lisan-ı kalden entaktır) sözü meşhurdur. Doğrusu, insanoğlunun hâl ve hareketi, sözünden daha tesirli olur. Müslümanların güzel hâllerine bakıp, doğru yolu bulanlar olmuştur.

Bir kişiyi hidayete kavuşturmak, asla kimsenin elinde değildir. Hidayeti veren yalnız Allahü teâlâdır. İnsanlar ise, bir tek hidayete sebep olurlar. Kendi sözümüz yerine büyüklerin sözünü tercih etmeliyiz. Doğrusu İslam âlimlerinin yazdığı kitapları tavsiye etmeliyiz. Faydalanacağını tahmin ettiğimiz kimselere, uygun bir kitap, sözgelişi İslam Ahlakı yada Her insana Lazım Olan İman kitabını armağan etmek, bu sebebe yapışmak olur ve oldukca sevab olur.

Hizmet ve fitne
Sual:
Fitneye sebep olmayalım diye, hiç kimseye bir şey anlatmamak mı gerekir?
CEVAP
Bu zamanda en büyük hizmet, fitneye sebep olmadan yapılandır. Doğrusu, mümkün olmasıyla birlikte, tepki vereceklere karışmamalı, onlarla tartışmamalı. Dönemin ve ülkenin şartlarına, kanunlara uygun hareket etmeli. Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde, fitneye sebep olmanın kötülüğü açıkça bildirilmiş ve fitneden uzak durmak emredilmiştir. Bunun için en iyi emr-i maruf, uygun bir din kitabını bir din kardeşine vermektir.

Temelsiz bina olmaz
Sual:
Bid’at ehli olan yazarların kitaplarını okuyan dostlarım var. Bunlara, o yazarların hatalarını tek tek göstersem, onları kolayca ikna etmiş olmaz mıyım?
CEVAP
Hayır, gösterseniz de değişen bir şey olmaz. Örneğin, bu yazar gayrimüslimlerin de, Cennete gidebileceğini söylüyor deseniz, altyapısı yoksa, (Sen ondan iyi mi biliyorsun, o diyorsa normal olarak Cennete gider) diyebilir. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(İslamiyet’ten başka bir din arayan, iyi bilsin ki, [bulacağı] o din asla kabul edilmez ve o, ahirette en büyük zarara uğrar.) [Al-i İmran 85]

Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Bana inanmayan Yahudi ve Hristiyan, kesinlikle Cehenneme girecektir.) [Hakim]

Aynı şekilde, bu yazar Hazret-i Osman’a dil uzatıyor deseniz, o diyorsa bir bilmiş olduğu vardır diye yanıt verebilir. Ilkin Hazret-i Osman’ı tanıması gerekir. İki hadis-i şerif meali:
(Osman Cennettedir.) [Tirmizi, İbni Mace, Taberani, İ. Asakir, Beyheki, Dare Kutni, Hâkim, Ebu Nuaym, İbni Said]

(Şu dört kişinin sevgisi bir münafığın kalbinde toplanmaz. Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali.) [İbni Asakir]

Bu tarz şeyleri bilmeyen kimse, sizin sözünüzle o yazarın hatalarını kabul etmez. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında, uydurma hadis olamayacağını da bilmediği için, hadis-i şeriflere uydurma diyebilir. Hattâ daha oldukca düşman olup, Hazret-i Osman’a karşı, okumuş olduğu yazarı savunmaya başlayabilir. Doğrusu, ilkin altyapı gerekir. Temel olmadan, üstüne sağlam bina yapılamaz. Bunun için, o tür yazarların, fanatik okuyucularına, kanıt göstermenin faydası olmaz. Münakaşaya sebep olmayacaksa, uygun bir kitap verilebilir. Nasibi var ise gerçeği görür.

Karşı cinsle chat
Sual:
Dinimizi anlatmak için, karşı cinsten biri ile arkadaşlık oluşturmak ve onunla chat yapmak caiz midir?
CEVAP
Hayır, caiz olmaz. Yasak edilenden sakınmak, emri yapmaktan ilkin gelir. Örneğin, üstünde, namaza engel olacak kadar oldukca necaset bulunan kimse, avret yerini açmadan yada başka bir sebeple temizlemesi mümkün değilse, başka elbisesi de yoksa, o haliyle kılar, çıplak kılmaz. Hatta temizleme imkanı olsa; fakat yanında yabancılar var ise, temizlemeden namazını kılar. Bundan dolayı başkalarının yanında avret yerini açmak yasak, necaseti temizlemek ise emirdir. Buyruk ile yasak bir araya ulaşınca, ilkin yasaktan sakınılır. Doğrusu avret yeri açılmaz. Bir emri yapmak, bir haramı işlemeye sebep olursa, haram işlememek için, o komut terk edilir.

Bunun şeklinde, gayrimüslim bir karı, (Benimle günah işlersen Müslüman olacağım) dese, onun Müslüman olmasını sağlamak için bu günahları işlemek de, kesinlikle caiz olmaz.

Hacca gitmesi farz olan bir karı, yanında mahremi yoksa, farzı yapmak için hacca gitmesi haram olur. Karşı cinse, günah işleyerek emr-i maruf yapılmaz. Niyetinin iyi olması onu kurtarmaz. Uygun bir yol ile, dini bir kitap armağan etmek yeter.

Forumlara yazı göndermek
Sual:
İnternetteki forumlara yada başkalarına ilişik mail gruplarına, dini yazı göndermek uygun olur mu?
CEVAP
Forumlarda ve mail gruplarında her türlü insan, sözgelişi bid’at ehli yada başka fanatik kimseler bulunabilir. Münakaşaya sebep olabilecek işlerden uzak durmalı, bunun yerine tanıdığımız kimselere, uygun dini site ve mail gruplarını tavsiye etmelidir. Sitemiz www.dinimizislam.com adresinde, her türlü dini data mevcuttur. Sorulara verilen cevaplar, mail grubunun üyelerine de gönderilmektedir.

Hâl sözden etkilidir
Sual:
Emr-i maruf yapmak farzdır. Kimin hatasını söylesek, tepki veriyor, sana ne der şeklinde bizi tersliyor. Bu farzı yapmama sorumluluğundan, iyi mi kurtulabiliriz?
CEVAP
Emr-i maruf, farz-ı ayn değil, farz-ı kifayedir. Kendimiz, dinimizin bildirdiği şekilde emr-i maruf yapamıyorsak, emr-i maruf yapanlara herhangi bir halde yardım etmelidir. Örneğin, uygun bir din kitabını alıp başkasına vermek, emr-i maruf olur. Hiçbir yardım yapamayan, yakarma ile yardım etmeye çalışmalıdır.

Bir başka husus, ona buna tembih vermeye çalışmaktan oldukca, kendimize emr-i maruf yapmalıyız. Kendi hatamızı görüp, düzeltmeye çalışmalıyız. Dinimizin bildirdiği güzel terbiye ile süslenmeli, hâl ve hareketlerimizle örnek olmaya çalışmalıyız. (Lisan-i hâl, lisan-ı kalden entaktır) sözü meşhurdur. Doğrusu, insanoğlunun hâl ve hareketi, sözünden daha tesirli olur. Müslümanların güzel hâllerine bakıp, doğru yolu bulanlar çoktur.

Dört türlü sevab
Sual: Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını yürüyerek da, sevaba kavuşur mu?
CEVAP
Evet dört türlü sevaba kavuştuğu bildirilmiştir:
1- Emr-i maruf, nehy-i münker sevabı.
2- Gaza kısaca cihad sevabı.
3- İlim öğretmek sevabı.
4- İnsanları sevindirmek ve onların kalblerine sürur vermek sevabı.

Site açmak
Sual:
Dine hizmet edeyim diye, benim de çorbada tuzum bulunsun diye, her insanın dini site açması yada Feysbuk’ta www.dinimizislam.com sitesinden alarak dînî yazı yayınlaması uygun olur mu?
CEVAP
Hayır, uygun olmaz. Bu işlerle ilgili, vazife verilenlerin işidir bu. Doğrusu vazife verilerek yeni siteler açılırsa hizmete vesile olur. İzinsiz iş yapmamalıdır. Hakikat Kitabevi sitesi ve gazetemizde bildirilen dînî siteler haricinde başka sitelere de saygınlık etmemeli.

Kitap armağan etmek ve satmak
Sual: Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını satmak, armağan etmekten daha mı iyi olur?
CEVAP
Hayır, (Satmak daha iyidir) denmez. Din kitaplarını, üzerine kâr koyarak satmak aslına bakarsanız caiz olmaz, sadece maliyetini ve satarken yapacağı harcamaları karşılayacak kadar cüz’i bir kâr koyabilir.

Maliyetinden daha düşük fiyata, zararına kısaca oldukca ucuza bile satılsa, satın alan kimse, asla eğer olmazsa para verdim diyerek kitabı okuyabilir. Parasız alınca kıymeti pek bilinmeyebilir. Bu bakımlardan, armağan etmek yerine ucuza satmak daha iyi olabilir, fakat armağan etme imkânı olunca da, satmak daha iyi diye düşünmeden armağan etmeli, bu sevabdan yoksun kalmamalı.

Armağan edilse de, kârsız yada oldukca düşük kârla satılsa da, bu kitapların dağıtılmasına sebep olmak oldukca sevabdır. Hangisinin daha uygun olacağı, o anki duruma nazaran değişebilir.

Emr-i maruf yaparken
Sual:
Emr-i maruf için dînî yazıları internette, forumlarda, toplumsal paylaşım sitelerinde yayınlıyor, maille de her insana gönderiyorum. Gazetede, TV’de dine aykırı bir şey görsem, derhal arayıp, lüzumlu ikazı yapıyorum. Camide bid’at işleyenleri uyarma ediyorum. Bu şekilde emr-i marufa devam etmem uygun olur mu?
CEVAP
Hayır, uygun değil. Tepkiye, fitneye sebep olmamalıdır. Başka sitelerde, mail gruplarında da, bu doğru bilgilere karşı, bozuk kimseler tarafınca yorumların yapılmasına, böylece bid’atin ve bâtılın yayılmasına sebep olabilir.

Biz bir tek uygun gördüklerimize kitap vermeliyiz, uygun dînî siteleri tavsiye etmeliyiz. Günümüzde emr-i marufu bu şekilde yapmalı. Trafik levhası şeklinde bir tek yol göstermeliyiz. Müctehid şeklinde, görüşlerimizi ictihad olarak, senet olarak göstermemeliyiz. Müctehidler üreteç gibidir. Biz üreteç şeklinde üretken değil, kablo şeklinde iletken olmalıyız. Doğrusu müctehidlerden geleni aynen nakletmeli, ekleme çıkarma yapmamalıyız. Bunun da tek yolu kitap vermektir. Değiştirmeden de olsa bir şey yayınlamamalı. Abdülgani Nablusî hazretleri buyuruyor ki:
Emr-i maruf ve nehy-i münkeri elle kısaca güç kullanarak yapmak hükümete; dille, söz ve yazı ile [kitaplarla ve diğer yayın vasıtalarıyla] yapmak din adamlarına, âlimlere; kalble yapmak, [emr-i maruf yapanlara, dua etmek ve gücü nisbetinde maddî yardımda bulunmak] ise her Müslümana farzdır. Kendinin ve Müslümanların dinine yada hayatına zarar gelecek işleri bırakmak vacib olur. (Hadika)

Kadızade Ahmed Efendi de buyuruyor ki: Etkili olacaksa, emr-i marufu yapmak vacib, fitneye sebep olacaksa terk etmek vacib olur. (Birgivî şerhi)

Irdelemenin ziyanı
Sual:
Arkadaşlarla bazı dini mevzularda münakaşaya girdik. Daha ilkin bildirdiğim mevzularda kanıt olacak belgeler gönderir misiniz?
CEVAP
Ben 70 yaşını geçtim, bu kadar vakit içinde bir kişiyi delille ikna edemedim. Hidayete kavuşturan Allahü teâlâdır. Doğrusu bu bir nasip meselesidir. Münakaşa, dostların dostluğunu azaltır, düşmanın ise düşmanlığını artırır. Haklı yere de olsa, tartışmak günahtır. Günah işleyerek emr-i maruf yapmak ise caiz değildir. Bir hadis-i şerif meali:
(Savaşım ve münakaşayı terk edin, şundan dolayı iki taraftan birinin söylediği yanlıştır. Neticede iki taraf da günaha girer.) [Ramuz]

Emr-i maruf için en uygunu, İslam Ahlakı şeklinde bir kitap vermektir. Büyüklerin sözüyle yola gelmeyen kimse, bizim sözümüzle iyi mi yola gelir ki? Tartışmayı, kanıt göstermeyi bırakıp, bir tek kitap vermeli ve gerisine karışmamalıdır.

Münakaşaya sebep olmayacak olsa bile, hatırımızda yanlış kalmış olabilir yada yanlış nakledebiliriz. Doğru bile nakletsek, bizim söylediğimizi kabul etmek, karşıdakinin nefsine ağır gelebilir; fakat kitabından kendisi okursa, nasibi de var ise, kabul etmesi daha kolay olur; şundan dolayı evliya zatların sözlerinde rabbânî etki olur.

Paylaşım siteleri
Sual:
Bazı dostlar, Feysbuk şeklinde paylaşım sitelerine iyi niyetle üye olup, (Dinimize hizmet için, bu sitelere İslamiyet’i özetleyen yazılar koyuyoruz) diyorlar. Bunun sakıncaları var mıdır?
CEVAP
O şekilde sitelerde, dine ve kanuna aykırı olan birçok sayfalar, yazı ve videolar olabiliyor. Doğrusu oralara üye olmak, birçok bakımdan uygun değildir.

Dine hizmet etmek isteyenlerin, doğru yazılmış kitapları ve siteleri uygun görmüş olduğu arkadaşlarına tavsiye etmeleri, bu şekilde kitap ve sitelerden yazı alıp, ilave yapmadan kendi grubundaki uygun arkadaşlara göndermeleri yeterlidir. Söylediğimiz kesinlikle doğru olmalı, fakat her insana her doğru söylenmez. Uygunsuz kimselere gönderilirse, fitneye sebep olunabilir. Din büyükleri, (Bu zamanda en kıymetli hizmet, fitneye sebep olmamaktır) buyuruyor. Hizmet ediyorum sanarak, bilmeden fitneye sebep olmamalıdır.

Toplumsal medyada dînî yazı paylaşmak
Sual: Toplumsal medyada, her an bir şeyler paylaşılıyor. Bunların içinde her çeşit dînî yazılar da oluyor. Bu tarz şeyleri, paylaşmak için başkalarına göndermek uygun olur mu?
CEVAP
Bilhassa dînî yazılar rastgele paylaşılmamalıdır. Başka şeye benzemez, oldukca veballi bir iştir. Ecza deposundan alınan her çeşit ilacı, hastanın hastalığını bilmeden, (Sizin için bu ilaçlar şifalıdır) demek bile, bundan daha azca zararlıdır. Bir ihtimal paylaşılan yazıdaki ifade doğru olabilir. Fakat her doğru her yerde söylenmez. O ifadenin yayılmak istenmesi, maksatlı da olabilir, yanlış anlaşılabilir yada fitneye sebep olabilir.

Bir öteki husus da, yazı doğru olsa bile, söyleyen, uygun biri olmayabilir. Böylece onun öteki sözlerine de güvenilmesine, ona karşı sevgi beslenmesine sebep olabilir. Bunun için Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretlerine, (Şu din kitabı uygun mu?) diye sorulunca, (Kitabın içinde olanların hepsi doğrudur, fakat bu kitabı okuyan kimse zehirlenir, şundan dolayı yazarının habis [kötü] ruhu satırlara aksetmiş) buyurur. Başka bir vakit da, habis kimselerin yazdığı bilgilerin, doğru olsa da, zararı dokunan olacağını göstermek için, (Şifa, suyun geldiği boruya tâbidir. Kirli borudan şifa gelmez) buyurmuştur. Demek ki salih zatların kitaplarından alınmayan doğru yazılara saygınlık etmemeli. Bir başka husus da, doğru kitaplardan bile alınsa, her yazı bu şekilde yerlerde paylaşılmamalı. Tepkilere, tartışmalara yada başka zararlara sebep olabilir.

Ehl-i sünnet âlimlerinin eserleri esas alınarak bir tek güzel terbiye ve inanç bilgileriyle ilgili, itiraz edilmeyecek, tepkiye sebep olmayacak genel hususlar paylaşılabilir. Fakat en güzeli www.hakikatkitabevi.net adresindeki Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını bildirmek ve okutmak için bu linki tavsiye etmektir. Bunu bile, tepkiye sebep olacak bölgelere yazmamalı.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/06/18/yol-levhasi-olmak/feed/ 0 5566
Hidayete sebep olmak https://www.cennetinbahcesi.com/2019/06/18/hidayete-sebep-olmak/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/06/18/hidayete-sebep-olmak/#respond Tue, 18 Jun 2019 10:00:48 +0000 Dinimiz>Emr-i maruf ve nehy-i münker]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5564

Sual: Avrupa’da yaşıyoruz. Buradaki gayrimüslimlere Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdıkları din kitaplarını armağan ediyoruz. Müslüman olanlar da çıkıyor. Kitap armağan ettiğimizden dolayı sevap oluyor mu?
CEVAP
Normal olarak olur. Emri maruf sevabı alınır. Hele onlardan biri müslüman olursa ek olarak daha büyük sevaba kavuşulur. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Tanrı‘a vallahi billahi ki, Cenab-ı Hakkın senin aracılığınla bir tek kişiyi hidayete kavuşturması, en kıymetli dünya malından, kırmızı develere haiz olmaktan daha iyidir.) [Buhari, Müslim]

Asla biri Müslüman olmasa da, onlara kitap vermekle gene cihad sevabı alınır. Öte taraftan, Kitap vermek emri maruftur. Emri maruf sevabı da, cihad sevabından daha fazladır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Tüm ibadetlere verilen sevap, Tanrı yolunda cihada verilen sevaba gore, deniz yanında bir damla su gibidir. Cihad sevabı da, emr-i maruf ve nehy-i anil münker [dinin emir ve yasaklarını herhangi bir şekilde yaymaya çalışma] sevabı yanında, denize nispetle bir damla su gibidir.) [Deylemi]

Doğal, yukarıda cihad ve emri maruf sevaplarına ve bildirilen öteki müjdelere kavuşmak doğru yazılmış din kitabı vermekle olur. Mezhepsizlerin, müslüman maskeli din düşmanlarının yazdıkları kitapları verenler, tam aksine büyük vebal altına girmiş olurlar. Doğru din kitaplarından lüzumlu olanları www.hakikatkitabevi.com adresinde vardır.

Sual:
Hidayete yada sapıklığa sebep olmanın dindeki yeri nedir?
CEVAP
Hidayet, doğru yolu gösterme, Allahü teâlânın razı olduğu yolda bulunma, cenab-ı Hakkın insanoğlunun kalbinden her sorun ve darlığı çıkarıp, yerine rahatlık, genişlik verip, kendi buyruk ve yasaklarına uymada tam bir kolaylık kayra etmesi ve kulun rızasını kendi kaza ve kaderine tâbi eylemesi anlama gelir. İhtidanın manası da hidayete erme anlama gelir, şu demek oluyor ki Müslüman olma, din olarak İslamiyet’i seçme.

Bir kişiyi hidayete kavuşturmak, Peygamberler dahil asla kimsenin elinde değildir. Allahü teâlâ Peygamber efendimizi, âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olduğu ve tüm kâinatı onun için yarattığı halde hidayete erdirme yetkisini vermemiştir. Hâdi ve Mehdi, şu demek oluyor ki hidayet veren yalnız Allahü teâlâdır. İnsanlar ise yalnız hidayete sebep olurlar.

Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Ben hakka çağrı edici ve Allahü teâlânın emirlerini insanlara ulaştırıcı bir peygamber olarak gönderildim. Hidayet benim elimde değildir. Şeytan da Allahü teâlânın yasak kıldığı şeyleri süslü, cazip gösterir. Saptırmak da onun elinde değildir.) [İ. Adiy]
(Allahü teâlâ buyurdu ki: Ey kullarım! Benim hidayet ettiklerim hariç, hepiniz yanlış yoldasınız. Benden hidayet isteyiniz ki, sizi doğru yola eriştireyim.)
[Müslim]

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin. Allahü teâlâ dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi o bilir.) [Kasas 56]
(Biz onlara gökten melekleri indirsek ve karşılarında ölüleri konuştursak ve her istediklerini onlara versek, biz dilemedikçe gene inanç etmezler.)
[Enam 111]
(Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündeki insanların hepsi inanç ederdi. O halde inanmaları için insanları zorlayacak mısın? Tanrı’ın izni olmadıkça, asla kimse, inanç edemez.)
[Yunus-99,100]
(Tanrı, kime hidayet etmek isterse, onun göğsünü İslamiyet için genişletir. Dalalette bırakmak istediğinin göğsünü de, o aşama dar ve sıkı bulundurur ki, oraya hakikatin girebilmesi, sahibinin göğe çıkması şeklinde mümkün değildir. Böylece, inanmayanları sövgü bataklığında bırakır.)
[Enam 125]
(
[Nuh aleyhisselam] Ben size tembih etmek istesem bile, Tanrı dalalette kalmanızı dilemiş ise, size faydası olmaz.) [Hud 34]

Kaza ve kadere inanmayan akılcı mutezile fırkası ile bunların izinde gidenler, bu âyet-i kerimeler karşısında şaşırıp sapıtıyorlar. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Kur’an-ı kerimde bildirilen misaller, çoğunu küfre sürüklediği şeklinde, çoğunu da hidayete ulaştırır.) [Bekara 26]

Hâşâ Allahü teâlâ hiç kimseye zulmetmez. Müslüman olmak isteyene engel olmaz. Dileyen Müslüman olabilir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, kullarına zulmetmez, haksızlık etmez, onları azaba sürükleyen çirkin işleridir. Böylece kendilerine zulüm ediyorlar.) [Nahl 33]

Hidayete sebep olan Cennetliktir
Hidayette olmak ve insanları hidayete davetin önemi büyüktür. Emr-i maruf ve nehy-i münker farzdır. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İman edip iyi işler icra eden, hakkı ve sabrı tavsiye edenler hariç, insanoğlu zarardadır.) [Asr 2,3]
(Sizin içinizde, insanları hayra,
[edille-i şeriyyeye = dört delile uymaya] çağrı eden ve iyiliği emredip kötülükten [Dört delile muhalefetten] men eden bir cemaat bulunsun. İşte Onlar, kurtuluşa erenlerdir.) [Al-i İmran 104]

Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Tahsilsiz ilme, rehbersiz hidayete kavuşmak isteyen, boş şeylerden yüz çevirsin!) [İ.Gazali]

(İbadetlerini ihlas ile yapanlara müjdeler olsun! Bunlar hidayet yıldızlarıdır.) [Ebu Nuaym]
(İmamlar
[önderler] hadi ve mehdi olduğu sürece, insanoğlu dal ve mudil olsa da asla helak olmaz.) [Hâtib] (Hadi = doğru yolu bulmuş, hidayete ermiş, Hidayet yolunu gösteren, mürşid, Mehdi = hidayete vesile olan, hidayete getiren. Dâl = sapık, mudil = saptıran)

(Esselamü ala menittebeal hüda = Hidayete uyana, hak yolda olana merhaba olsun.)
[Nesai]

(Ya rabbi, bizi hidayetten sonrasında, başkalarının hidayetine vesile olanlardan eyle.) [Buhari]

İnsan yaratılışta; hidayet ve dalâlet olmak suretiyle iki taraflıdır. Ona hidayeti tanıtmak için bir rehbere yada bir üstadın kitabına gerekseme vardır. Hidayet oldukça kıymetli olduğu şeklinde, hidayete sebep olmak da oldukça kıymetlidir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Senin vasıtanla Allahü teâlânın bir kişiye hidayet vermesi, senin için üstüne güneşin doğup batmış olduğu her şeyden daha hayırlıdır.) [Taberani]
(Bir kâfirin hidayetine sebep olmak, kızıl develere malik olmaktan iyidir.)
[Buhari, İ. Ahmed]

(Bir insanoğlunun hidayetine sebep olan [Onu ehl-i sünnet yapan] muhakkak Cennete girer.) [Buhari]
(Bir Müslüman, arkadaşına, hidayetini arttıracak yada onu tehlikeden kurtaracak hikmetli bir sözden daha iyi bir armağan veremez.)
[Ebu Ya’la]
(Kim, hidayete
[Ehl-i sünnete] çağrı ederse, o yola girenlerin tüm sevapları ona da yazılır, diğerlerinin ecrinden bir şey eksilmez. Kim de, sapıklığa çağrı ederse, o yola girenlerin günahları, ona da verilir, o fena yolda gidenlerin günahından da hiçbir şey eksilmez.) [Tirmizi]
(Haktan bâtılı yada hidayetten dalaleti red gayesi ile, ilim öğrenmek için yola çıkan kimse, kırk yıl yakarma eden bir abid şeklinde ecir alır.)
[Deylemi]

Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını başkalarına vermek de, hidayete sebep olmak şeklinde sevaptır. Hatta kitabı alan, o kitapla amel etmemiş olsa, dalalette kalsa bile, kitabı veren niyetine gore onu hidayete kavuşturmuş şeklinde sevap alır. Şundan dolayı hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Hayrın yolunu gösteren onu işleyen gibidir.) [Ebu Davud, Tirmizi]

(Emr-i maruf ve nehy-i münker ederken ölen şehittir.) [İ.Asakir]
Sırf iyi niyetle sevap kazanmak
İslam âlimleri, (Nice ufak ameller vardır ki, niyetler onları büyütür, nice büyük ameller vardır ki, niyetleri onları küçültür) buyuruyor. Eski ümmetler zamanında oldukça acıkan biri, (Şu kum tepeleri buğday olsa, tüm fakirlere dağıtırdım) diye düşünür. Allahü teâlâ dönemin Peygamberine şu şekilde vahyeder:
(Ona de ki, Allahü teâlâ senin halis niyetini kabul etti, o denli buğdayı sadaka vermiş şeklinde sana sevap yazdı.) [İhya]

Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Kulun amelleri mühürlü zarflarla Tanrı’a arz edilir. Allahü teâlâ, “Şu zarfları atın, şundan dolayı bu amellerde benim rızam kastedilmedi. Şu amelleri de ona yazın” buyurur. Melekler, “Ya rabbi bu kul, o amellerin asla birini işlemedi” derler. Allahü teâlâ, “Evet yapmadı fakat, hayata geçirmeye niyet etti. Yapmış şeklinde sevaba kavuştu” buyurur.) [Dare Kutni]
(Her kim ki iyi bir işi işlemeye niyet eder de onu yapmazsa, Allahü teâlâ onu tam bir iyilik olarak yazar. Niyet eder ve yaparsa, on mislinden yediyüz misline kadar, hatta daha çok bile yazar. Fena bir işe niyet edip, de, yapmayana tam bir hasene
[iyilik] sevabı, niyet edip yapana ise bir günah olarak yazar.) [Buhari]

(Savaşılmadığı halde bile Tanrı yolunda harp sahasında durmak; göz açıp yumuncaya kadar bile Allahü teâlâya isyan edilmeden yapılmış altmış senelik ibadetten efdaldir.) [İ.Neccar]

(Evinden namaz kılmak için çıkan namazdadır. Namaza yetişemese de.) [Hakim]
(Bir işte hazır olan, kalben memnun eğer olmazsa, hazır olmamış sayılır. Bir işte bulunmadığı halde ona razı olan da, o işte bulunmuş sayılır.)
[Ebu Ya’la]
(En üstün amel, iyi niyetli olmaktır.)
[Hakim]

(Niyeti güzel olan Müslüman Cennete gider.) [Deylemi]

(Allahü teâlânın rızası gözetilmeden sevap kazanılmaz. Niyetsiz hiçbir amel olmaz.) [Deylemi]

(Gece ibadete niyet edip yattıktan sonrasında, sabaha kadar uyuyup kalana, niyeti sebebi ile gece yakarma etmiş şeklinde sevap yazılır, uykusu da kendisine sadaka olur.) [Nesai, İbni Mace]
(Hediyenin en faziletlisi, hikmetli bir sözü öğrenip başkasına öğretmektir ki, bu da halis bir niyetle bir yıl yakarma etmekten daha sevaptır.)
[İbni Asakir]
(Allahü teâlâdan sıdk ve ihlas ile şehitlik isteyen, yatağında ölse de, şehit olur.)
[Müslim]

(Şehitlerin bir çok, yatakta ölenlerdir. Harpte öldürülenin niyetini sadece Tanrı bilir.) [İ. Ahmed]
(Amellerini yapmasa bile kavminin yaptığını seven kıyamette onlarla haşr olur.)
[Hatib]

(İhlasla şehitliği arzu eden, şehit olmasa da, şehitlik sevabına kavuşur.) [Müslim]

(Allahü teâlâ meleklere buyurur ki: Kulum bir fenalık yapmak isterse, derhal yazmayın. O işi yaparsa bir fenalık yazın. Eğer iyi bir işe niyetlenir de yapması imkansız ise, niyetini bir iyilik olarak yazın. Niyetini gerçekleştirir ise on iyilik yazın.) [Müslim]

Resulullah efendimiz, (Güzel niyet, sahibini, güzel komşu da, komşusunu Cennete sokar) buyurunca, (Ya Resulallah, fakat kendisi fena olsa da mı?) diye soruldu. Cevaben Evet buyurdu. (Deylemi) (Güzel komşu, ahlakı güzel, itikadı muntazam Müslüman anlama gelir.)

En büyük iyilik
Sual: (Tanrı’ın kullarına iyilik etmek en büyük ibadettir)
deniyor. Örneğin iyi mi bir iyilik büyük yakarma olur?
CEVAP
İyiliğin her çeşidi kıymetli ise de, âhiretini kazandıran, Cennete götürmüş olan iyilik en kıymetlisidir. Bunun için âlimlerimiz, (Allahü teâlânın en oldukça sevilmiş olduğu şey, onun kullarının hidayete kavuşmasına sebep olmaktır) buyuruyor. Bu konudaki iki hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Birinin hidayetine [imana gelmesine] sebep olan Cennete girer.) [Buhari]

(Senin vasıtanla Allahü teâlânın bir kişiye hidayet vermesi, senin için, üstüne güneşin doğup batmış olduğu her şeyden daha hayırlıdır.) [Taberani]

İhtiyara saygı
Sual:
Bir ateist, belediye otobüsünde tanımış olduğu bir ihtiyara yerini veriyor. Bu ateist, sonrasında namaza başlıyor. İhtiyara gidip durumu konu alıyor. İhtiyar da, (Bana yer verince, hidayete kavuşman için gıyaben yakarma etmiştim. Allahü teâlâ, gıyaben meydana getirilen duaları kabul eder. Demek ki yakarma kabul oldu, sen de hidayete kavuştun) diyor. Peki, bu ateist gayrimüslim olsaydı, o da yakarma yardımıyla hidayete kavuşur muydu?
CEVAP
Gayrimüslim, Müslüman olmayan anlama gelir. Ateist de gayrimüslimdir. Yahudi de, Budist de, dinsiz de gayrimüslimdir.

Duayı kim alırsa ve yakarma kabul olursa, o kimse Müslüman olur. Ateist yada başka bir kâfir, üç sebeple hidayete kavuşur:
1- Tanrı’ın lütfuyla: Eli açık olan yada insanlara iyilik eden veya başka iyi bir meziyeti olan kâfir, Tanrı’ın lütfuyla Müslüman olabilir. Bir âyet-i kerime meali:
(Tanrı, doğru yola iletmek istediğinin kalbini İslam’a açar.) [Enam 125]

2- Kendi araştırmasıyla: Hakkı, gerçeği bulmak gayretiyle, tüm dinleri inceler. İslamiyet’in güzelliğine fanatik olup Müslüman olur. Allahü teâlâ, İslamiyet’i doğru olarak öğrenmek isteyene, bunu nasip edeceğine söz vermiştir. Bir âyet-i kerime meali:
(Doğru yolu arayanları, saadete ulaştıran yollara kavuştururuz.) [Ankebut 69]

3- Birinin duasına kavuşmakla: Örneğin Hazret-i Ömer, duaya kavuşmakla Müslüman olmuştur. Resulullah efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” (Ya Rabbî, bu dini, Ömer’le yada Amr’la [Ebu Cehil’le] kuvvetlendir) diye yakarma etmişti. Bu mutluluk Hazret-i Ömer’e nasip oldu. (Tirmizî)

Yapmış olduğu iyilik yardımıyla ihtiyarın duasına kavuşan ateiste de, inanç nasip olmuştur. Onun için hep iyilik etmeli ve her insanın duasını almaya çalışmalıdır.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/06/18/hidayete-sebep-olmak/feed/ 0 5564
Hoşgörülü olmak https://www.cennetinbahcesi.com/2019/06/11/hosgorulu-olmak/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/06/11/hosgorulu-olmak/#respond Mon, 10 Jun 2019 21:27:17 +0000 Dinimiz>Tek hak din]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5528

Hoşgörülü rumuzlu birinin sorguları:
Sorgu:
Hoşgörüye karşı çıkmakla ittihad-ı İslam’a ve (Müminler kardeştir) âyetine uyulmamış olur. Kiliseye gitmeye, âyinlere katılmaya tepki göstermek hoşgörüyü baltalamaz mı?
CEVAP
Bu tepkinin ittihad-ı İslam’la ve müminlerin kardeş olmasıyla ne alakası vardır ki? Hristiyanlar Müslüman mı da onlarla ittihad-ı İslam için çalışacağız? Hristiyanlara kucak açmakla ittihad-ı İslam iyi mi gerçekleşir ki? Hristiyanlarla Müslümanları birleştirmek için çalışmak, domuz sütüyle koyun sütünü karıştırmaya benziyor. Bu karışıma da süt denir, fakat koyun sütü denmez. Domuz sütüne koyun sütü katılırsa, domuz sütüne zarar gelmez. Fakat koyun sütüne domuz sütü katılırsa, artık o, koyun sütü olmaktan çıkar, hepsi necis olur. İttihad-ı İslam, Müslümanlar içinde olur. Mümkünse, ilkin yetmiş bölüme bölünmüş Müslümanları tek doğru fırkada birleştirmek gerekir. Müslümanlar içinde birlik sağlamadan iyi mi gayrimüslimlerle birlik sağlanacak ki? Hem onlarla ne birliği sağlanır ki?

Sorgu: Artık internetle kötülüğe ulaşmak oldukça kolay, bu kötülükler dinlere yaşam hakkı tanımadığı için, ayakta kalmak isteyen dinler, hoşgörüden yana olmak zorunda değil midir?
CEVAP
Dikkat edin, dinler deniyor. Hak din bir tane değil mi? Bâtıl dinlerin ayakta kalması bizi niçin ilgilendiriyor ki? Hristiyanlar, Müslümanlığı yok etmek için, dinsizlerden daha oldukça çalışıyorlar. Hristiyanların misyoner teşkilatı var, ateistlerin bu şekilde bir teşkilatı yok. Eskiden zimmî olanlar vardı. Devletin gölgesinde yaşadıkları için, hoşgörü ehemmiyet taşırdı. Zimmî olmayanlara o şekilde bir hoşgörü zararı olan olur. İyi idame ayrı, onun küfrünü hoş görmek ayrıdır.

Sorgu: Dini, imanı yok eden TV programları yok mu? İçki ve fuhuş moda hâline gelmedi mi?
CEVAP
Hoşgörü olunca bu programlar kalkacak mı? Misyonerlik bitecek mi? Papaz, günah çıkarttığına gore, içkinin, fuhşun onlar için ne sakıncası olur ki? Hem kâfire günah yoktur. Ilkin inanç etmesi gerekir. Acaba onlar bu günahlardan vazgeçirmeye mi, yoksa Müslümanları onlardan halletmeye mı çalışıyorlar?

Sorgu: İçki, fuhuş şeklinde olumsuzluklar, dinlerden uzaklaşmayı göstermiyor mu?
CEVAP
Hâlâ dinler deniyor. Bâtıl dinlerin bizimle ne ilgisi vardır? Allahü teâlâ o dinleri nesh etti, Hak din olarak İslam’ı getirdi. Hâşâ o dinleri nesh etmeyip, gereksiz yere mi İslamiyet’i getirdi? İslam’la öteki dinler karşılaştırma kabul eder mi? İnsan, öteki dinlerden ne kadar uzaklaşırsa, o denli iyi olur. Bir dinsizin Müslüman olması mümkün, fakat Hristiyan’ın senelerdir alışmış olduğu bâtıl dinini bırakıp da, Müslüman olması daha zor olsa gerek.

Sorgu:
Kiliseler, havralar şeklinde camiler de boşaldı. Hurafeler dinleri sardı. Bunun için, dinler içinde yardımlaşma koşul değil mi?
CEVAP
Öteki dinlerde hurafe olması bizi niye ilgilendirir ki? Kendisi hak değil ki, içindeki bâtılları, hurafeleri temizleyelim? Domuz sütüne şarap katılsa, o şarabı çıkarabilsek, o süt temiz olur mu asla? Domuz sütünü necis icra eden şarap değildir, sütün kendisi necistir. Bir Hristiyan açık gezmese, içki içmese, zina etmese, yalan söylemese, kumar oynamasa, öteki kötülüklerin hiçbirini yapmasa, üstelik dünyanın her yerine cami yaptırsa Tanrı indinde makbul olur mu? Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Kâfirlerin cami yapmaları ve öteki tüm [iyi] işleri, boşa gidecek, Cehennemde sonsuz kalacaklar.) [Tevbe 17]

Sorgu: Hristiyanlarla anlaşıp omuz omuza çalışmamıza niye tepki gösterilir ki?
CEVAP
Ne anlaşması, hangi prensiplerde mutabık kalınacak? Bir ihtimal yalnız tek Tanrı inancı denebilir. Hristiyan, üç tanrı varken tek Tanrı’a inanır mı? İnansa bile Peygamberimizi, kitabımızı ve imanın öteki şartlarını kabul eder mi? Onlar, bizlere gölge etmesin, başka kayra istemeyiz. Misyoner faaliyetlerini durdursunlar yeter, fakat hoşgörülü bunu istemez. Zira onların misyonerlik faaliyetlerini tasvip ederek, bunu hizmet kabul ediyorsunuz. Ikimiz de onlarla omuz omuza çalışalım diyorsunuz. Hristiyanlar bizlere ne yardımı meydana getirecek? Tarihte görüldüğü şeklinde, hizmet perdesi altında Hristiyanlık propagandası yapacaklar. Esasen açıkça, (Esas gayemiz, dünyayı Hristiyan yapmaktır) diyorlar.

Sorgu: Ne o beni Hristiyan yapabilir, ne de ben onu Müslüman yapabilirim, bizim gayemiz, Hristiyanlarla el ele verip dinsizliği yok etmektir. Bunun neresi yanlış?
CEVAP
Bir insan Müslüman değilse, hangi dinden olursa olsun ne önemi olur ki? Bir insan ister Hristiyan, ister ateist olsun, ikisi de Cehenneme gidecektir. Yoksa bu husustaki âyetlere inanmayıp tarihsel mi diyorsunuz?

Hristiyan’la el ele verip, birkaç dinsizi Hristiyan yapınca faydası ne olacak? Onların tek gayesi, herkesi Hristiyan yapmaktır. Siz de onlarla el ele verip, dinini bilmeyen Müslümanları kurban ederek, Hristiyan dostlarınıza peşkeş mi çekeceksiniz? Yoksa reformcuların söylediği şeklinde, Hristiyanlığa hak din mi diyorsunuz?

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/06/11/hosgorulu-olmak/feed/ 0 5528