munaka – Cennetin Bahçesi https://www.cennetinbahcesi.com Dini Paylaşım Sitesi Mon, 09 Sep 2019 07:29:07 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.0.9 110917297 İnat ve Münakaşa https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/09/inat-ve-munakasa/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/09/inat-ve-munakasa/#respond Mon, 09 Sep 2019 07:29:07 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5929

Sual: Irdelemenin zararları nedir?
CEVAP
Hakkı açıklamak niyetiyle de olsa, başkalarını yenik etmek için meydana getirilen tartışmalar zararlıdır. Bir kimsede tartışmada galip gelme sevgisi, hakkı karşısındakinin ağzından duymaktan daha sempatik gelirse, her kötülüğün içine girmiş anlamına gelir. Tartışmayı kazanma arzusu, öteki kötülüklere sebebiyet verir.

Münakaşanın zararları
İtiraz etmeyi âdet haline getirmek, “Hayır öyleki değildir” demek, oldukça çirkindir. Örneğin, biri, (Havanın sıcaklığı 25 aşama) dese, buna, (Hayır 30 dan aşağı değil) demek, onun sözüne itirazdır. Bundan dolayı bu şekilde söylemek, (Sen bilmiyorsun, bu işten sen anlamazsın, sen ahmaksın, ben akıllı ve bilgiliyim) anlamına gelir. Bu ise, kendini büyük görüp, başkalarına saldırı etmektir. Lüzum yokken, karşımızdaki şahsın kusurlarını bulup kendisine göstermek günahtır. Bundan dolayı onun hatasını söylemekle üzmüş ve kalbini kırmış oluruz. Zaruretsiz incitmek haramdır. Bu şekilde hususlarda başkasının hatasını söylemek gerekmez. Susmak ise imanın kemalini gösterir. Malik bin Enes hazretleri, (Irdelemenin dinde yeri yoktur. Münakaşa kalbleri katılaştırır, kin ve nefret doğurur) buyurdu. (Fazlaca sevdiğin sadık bir dostunu, tartışarak bir defacık kızdır, ondan sonrasında başına gelecek felaketi gör) demişlerdir.

Bir insanoğlunun asla günahı olmasa, insanları doğru yola çağrı ediyorum diye münakaşaya girse, bu hareketi günah olarak ona yeter. İtirazı, tartışmayı davranış edinen kimse mürüvvetsiz olur.

İmam-ı Gazali hazretleri, (Sadece şöhret için uğraşan, tartışmayı sever. Şöhret ise afettir) buyurdu. Münakaşa, dostun dostluğunu azaltır, düşmanın düşmanlığını artırır. Salih mümin kibirli olmaz, vakar sahibidir, dünya işlerinde kolaylık gösterir. Din işlerinde sağlam olur. Asla münakaşa etmez!
Fena ile münakaşa etme, seni üzer.
Halim ile münakaşa etme, sana küser.

Enes bin Malik hazretleri bildiriyor: Biz bigün dini bir mevzuda tartışırken, Resulullah efendimiz yanımıza geldi. Bizlere öyleki öfkelenmişti ki, asla böylesini görmemiştik. Buyurdu ki:
(Bırakın tartışmayı! Sizden öncekiler sırf bunun yüzünden helak oldu. Irdelemenin faydası yoktur, münakaşa zararlıdır. Mümin münakaşa etmez. Münakaşa edene şefaat etmem.) [Taberani]

Haklı olmasına rağmen tartışmayı terk etmek, haksız olmasına rağmen, tartışmayı terk etmekten daha zor olsa gerek. Bu bakımdan haklı olmasına rağmen münakaşayı terk etmek daha oldukça sevaptır.

Dostlar arasındaki kin ateşini körükleyen münakaşadır. Münakaşa, karşıdaki insanı bilgisiz yerine koymak, sen bilmezsin, ben bilirim anlamına gelir. Cahillikle suçlanan hepimiz azca yada oldukça kızar. Hadis-i şerifte, (Allahü teâlânın en oldukça buğzettiği kul, tartışmada ileri gidendir) buyurulmaktadır. Münakaşa, dostların azalmasına, hasımların çoğalmasına sebep olur. Hasan-ı Basri hazretleri buyurdu ki:
(Bin kişinin dostluğuna, bir kişinin düşmanlığını satın alma!)

Münakaşa, kendisinin akıl, erdem ve ilimde üstünlüğünü ispata çalışmaktır. Bu ise karşıdakini bilgisizlik ve ahmaklıkla itham etmektir. Bu da düpedüz düşmanlıktır. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Münakaşa etmeyen, kimseyi incitmeyen kimse Cennete girer.) [Tirmizi]

(Konuşurken itiraz etmeyene yada haklı olmasına rağmen, münakaşayı terk edene, Cennette bir köşk verilir.) [Taberani]

(Haklı da olsa, münakaşayı terk etmeyen, hakiki imana kavuşamaz.) [İbni Ebiddünya]

(Mücadelede ısrar edeni Allahü teâlâ sevmez.) [Buhari]

(Fitnesinden güvenilir olunmayan mücadeleyi terk ediniz.) [Taberani]

Dört grup insan vardır
Informasyon yönünden insanoğlu dört gruba ayrılır:
1- Bildiğini bilen,
2- Bildiğini bilmeyen,
3- Bilmediğini bilen,
4- Bilmediğini bilmeyen.

Bildiğini bilen:
Bu şekilde kimseler makbuldür. Kendinden emindir. Cesurdur, bir oldukça işi başarır. Bir dost var. Bilgisayar dahil, “Her aleti çalıştırabilirim, zira bunu da benim benzer biçimde bir insan yapmıştır” diyor ve kendinden güvenilir olduğundan de başarabiliyor.

Bildiğini bilmeyen:
Bu şekilde kimseler ikaza muhtaçtır. Çekingendir. Ben bu işi başaramam diye korkar. Lüzumlu uyarma yapıldığında o işi rahat başarır. Örneğin gene bir dostum var. Bilgisayardan anlamam, o bana konuşmaz dedi. Yanına bir otur dedim, patlar, çatlar diye cesaret edemedi. Israr ettim, “Bunun data ile, kültür ile ilgisi yok. Azıcık cesaret yeter” dedim. Şimdi bilgisayarı rahat kullanıyor.

Bilmediğini bilen:
Bu şekilde kimseler haddini bilir. Her şeye burnunu sokmaz. Kendi işi ile meşgul olur. Bu şekilde kimseler daima takdir görür.

Bilmediğini bilmeyen:
Bu şekilde kimseler hem kendine, hem topluma zarar verir. Hem bilmez, hem de bilmediğini bilmez. Kısaca hem kel, hem foduldur. Her şeye burnunu sokar. Burnu da pislikten kurtulmaz.

Kendileri ile ilişki oluşturmak yönünden insanoğlu dörde ayrılır:
1- Tavşan pisliği benzer biçimde olanlar.
2- Besin [besin] benzer biçimde olanlar.
3- İlaç benzer biçimde olanlar
4- Hastalık benzer biçimde olanlar.

Tavşan pisliği benzer biçimde olanlar:
Ne kokar, ne bulaşır. Asla hiç kimseye yararı ve ziyanı dokunmaz. Varlıkları ile yoklukları içinde fark olmayan kimselerdir.

Besin benzer biçimde olanlar:
Her insanın daima gereksinim duyduğu kimselerdir. Bu şekilde kimseleri arayıp bulmalı, bulunca da, kaybetmemek için lüzumlu tedbirleri almalıdır.

İlaç benzer biçimde olanlar:
Sadece gereksinim zamanında işe yararlar. Bu şekilde kimseleri de dikkatsizlik etmemelidir.

Hastalık benzer biçimde olanlar:
Bu tip insanlara asla gereksinim olmaz. Fakat, kendileri insanlara musallat olurlar, bulaşırlar. Bunlardan kurtulmak için, müdara etmek gerekir.

Hakkı kabul etmekte direnme etmemeli
Sual:
Münakaşa ettiğim arkadaşın haklı bulunduğunu anlıyorum. Fakat yenilgiyi kabul etmemek için, hayır öyleki değildir diyorum. Bunun mahzuru nedir?
CEVAP
Doğru olan bir şeyi kabul etmemeye direnme denir. İnat, karşımızdakini aşağı görmek, ondan nefret etmek, ona düşmanlık beslemek, haset etmek benzer biçimde sebeplerden meydana gelir. Hakkı, düşmanımız da söylese kabul etmeliyiz. Hakkı kabul edememek kibirdendir. Kibir ise büyük günahtır. Hadis-i şerifde buyuruldu ki:
(Hakkı minik görmek kibirdendir.) [İ.Gazali]

Mümin kibirli olmaz; fakat vakar sahibi olur. Vakarlı kimse, dünya işlerinde kolaylık gösterir. Din işlerinde sağlam olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mümin vakarlı ve yumuşak olur.) [Beyheki]

Asla kimse ile münakaşa etmemeliyiz!
(Allahü teâlâ, mücadelede ısrar edeni sevmez.) [Buhari]

(Haklı iken, münakaşayı terk edene, Cennetin ortasında bir köşk verilir.) [Taberani]
(Mücadelede ısrar edenler hariç, asla kimse, hidayete kavuştuktan sonrasında sapıtmaz.)
[Beyheki]

Münakaşa, dostların azalmasına, hasımların çoğalmasına sebep olur. Hasan-ı Basri hazretleri buyurdu ki:
(Bin kişinin dostluğuna, bir kişinin düşmanlığını satın alma!)

Münakaşa, kendisinin akıl, erdem ve ilimde üstünlüğünü ispata çalışmaktır. Bu ise karşıdakini bilgisizlik ve ahmaklıkla itham etmek anlamına gelir. Bu düpedüz düşmanlıktır. Kendini karşısındakinden üstün görmek ise kibirdir. Mahzurludur. Münakaşa her yönden mahzurludur. Münakaşa güzel ahlakın zıddıdır. Oysa müslüman güzel ahlaklı olmalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mallarınızla herkesi memnun edemezsiniz. Güler yüz ve tatlı dil ile, güzel ahlakla memnun etmeye çalışınız!) [Hakim]

İyi insanoğlunun vasıfları
İyi insan, kimselerle münakaşaya girmeyen, hep beraberce iyi geçinen kimsedir. İyi insan, doğrusu müslüman, her işinde Tanrı’tan korkar, titrer. Allahü teâlânın sevgisine kavuşturacak işleri yapmak için çırpınır. Sabreder, affeder. Her geçimsizlikte, her sıkıntıda, kusuru kendisinde görür. Her nefeste Rabbini düşünür. Gaflet ile yaşamaz. Bir kalbi incitmekten korkar. Kalbleri Allahü teâlânın evi bilir. Hâfız-ı Şirazinin, (Dostlara doğru söylemeli, düşmanları güler yüzle ve tatlı dil ile yönetim etmelidir) sözüne uyar. Dinlerine ve dünyalarına zarar gelecek şeylerden sakınır. Her insana karşı, güler yüzlü, tatlı dilli olur. Af dileyeni affeder. Asla kimse ile münakaşa etmez. Bilir ki, münakaşa etmek, dostluğu giderir, düşmanların çoğalmasına sebep olur. Fitne çıkarmaz, dost ile de, düşman ile de tatlı konuşur, hep beraberce iyi geçinir. Kimsenin sözüne karşı gelmez. Her insana yumuşak söyler, sert konuşmaz. Hadis-i şerifte, (Mümin vakarlı ve yumuşak olur) buyuruldu. Münakaşa edenlerin yanında oturmaz!

İyi huylu olmak için ve iyi ahlakını muhafaza edebilmek için, salih kimselerle, iyi huylularla arkadaşlık etmelidir. Hadis-i şerifte, (Kişinin dini, arkadaşının dini benzer biçimde olur) buyuruldu. Ahlakı bozan kitap, gazete, radyo ve TV’den sakınmalıdır.

Malı, mevkii hayır için arayan ve hayır işlerde kullanan, rahata, huzura kavuşmuştur. Hadis-i şerifte, (Dünyada, yolcu benzer biçimde yaşa, öleceğini unutma) buyuruldu. Vaktin kıymetini bilip gece-gündüz ilim öğrenmelidir! İlim, yakarma içindir. Kıyamette işten, ibadetten sorulur, oldukça ilim öğrendin mi diye sorulmaz. İş ve yakarma de ihlas elde etmek içindir. Evliyadan bir zat, (Bir kimsenin veli olduğu; tatlı dili, güzel ahlakı, güler yüzü, cömertliği, münakaşa etmemesi, özürleri kabul etmesi ve her insana acıma etmesi ile anlaşılır) buyurmuştur.

İbni Abbas hazretleri buyurdu ki:
(Aklın başı, kendisine zulmedeni affetmek, kendinden aşağıda görünene tevazu göstermek, düşündükten sonrasında konuşmaktır. Akılsızlığın başı ise, kendini beğenmek, gereksiz yere konuşmak ve kendisinin yapmış olduğu şeylerde insanları ayıplamaktır. Hadis-i şerifte, (Akıllı şu kimsedir ki, açıkta yapınca utanacağı işi gizli saklı yerde de yapmaz) buyuruldu. Hikmet ehli, ibadetlerini ihlasla icra eden, insanlarla iyi geçinen, onlara iyilik eden ve belalara sabredenin akıllı bulunduğunu bildirmiştir.

Hakkı kabul etmek
Sual:
Kimi zaman bir hususta çocuğumla konuşurken, yanıldığımı anladığımda hatamı kabul edemiyorum. Uygun mu?
CEVAP
Hakkı söyleyen kim olursa olsun kabul etmelidir.! evladımız da söylese, bilgisiz biri de söylese, itiraz etmeden kabul etmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Hakkı söyleyen kimse, küçük-büyük ve hoşlanılmayan bir kimse de olsa kabul et, bâtılı da reddet!) [Deylemi]

Bir hususta körü körüne direnme etmek oldukça kötüdür. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bilmediği bir hususta direnme edene, inadından vazgeçene kadar Allahü teâlâ gadap eder.) [İ.Ebiddünya]

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/09/inat-ve-munakasa/feed/ 0 5929
Münakaşa etmek dostluğu giderir https://www.cennetinbahcesi.com/2019/06/16/munakasa-etmek-dostlugu-giderir/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/06/16/munakasa-etmek-dostlugu-giderir/#respond Sun, 16 Jun 2019 02:48:44 +0000 Dinimiz>Emr-i maruf ve nehy-i münker]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5553

Sual: Bazı kimseleri dini mevzuda ikna edemiyorum. Ne yapayım?
CEVAP
Ehli olmayan kimselerle, dini söyleşi yapmamalı, uygun olanlara kitabından okumalı, asla hiç kimseye din üstünde, kendi görüşünü söylememeli, münakaşadan da uzak durmalıdır! Hakikat Kitabevi’nin yayınları bu kıymetli eserlerden derlenerek hazırlanmıştır. www.hakikatkitabevi.com adresinden okunabilir, temin edilebilir.

İyi müslüman, her işinde Tanrı’tan korkar, titrer. Allahü teâlânın sevgisine kavuşturacak işleri yapmak için çırpınır. Sabreder, affeder. Her geçimsizlikte, her sıkıntıda, kusuru kendisinde görür. Her nefeste Rabbini düşünür. Gaflet ile yaşamaz. Kimselerle münakaşa etmez. Bir kalbi incitmekten korkar. Kalbleri Allahü teâlânın evi bilir. Asla hiç kimseye sert davranmaz. Fitne çıkmasına sebep olmaz. Dinlerine ve dünyalarına zarar gelecek şeylerden sakınır. Her insana karşı, güler yüzlü, tatlı dilli olur. Bilir ki, münakaşa etmek, dostluğu giderir. Düşmanların çoğalmasına sebep olur. Fitne çıkarmaz, dost ile de, düşman ile de tatlı konuşur, beraberce iyi geçinir. Hâfız-ı Şirazinin, dostlara doğru söylemeli, düşmanları güler yüzle ve tatlı dil ile yönetim etmelidir sözüne uyar. Af dileyeni affeder. Kimsenin sözüne karşı gelmez. Her insana yumuşak söyler, sert konuşmaz. Münakaşa edenlerin yanında oturmaz!

Hatasını kabul etmek fazilettir
Sual:
İnsan hatalı da olsa hatasını kabul etmiyor. Hatamı kabul edebilmem için ne yapmam gerekir?
CEVAP
İnsanın nefsi, daima kendini haklı çıkarmaya çalışır. Bir işte, hatalı olup olmadığımızı anlamamız bir ihtimal birazcık zor olsa gerek. Hadis-i şerifte, kendimize yapılmasını uygun bulmadığımız bir şeyi, başkasına da yapmamamız, kendimize uygun gördüğümüz şeyi, mümin kardeşimize de uygun görmemiz emredilmektedir. Bir hadisede derhal kendimizi, karşımızdaki şahsın yerine koymalıyız. (Onun yerine ben olsaydım, ne yapardım?) diye düşünmeliyiz. Bu şekilde düşünmek, hadisenin üzücü neticelenmesine engel olur.

Bir genç söyledi:
“Benden yaşlı biri, bir hadiseden dolayı, beni nerede yakalasa dövecekti. Öyleki bir köşeye sıkışmıştım ki, nereye kaçsam yakalayabilirdi. Doğru yanına gittim, özür dileyecektim. Daha yanına varır varmaz (Kollarımı kırdın. Aman diyene kılıç çekilmez) dedi. Hatamı kabul ederek yanına gittiğim için bu ağabey, hatamı affederek büyüklük göstermekten başka çaresi kalmadı. Ben de dayaktan kurtulmuş oldum.”

Özür dileten söz
Bir tanıdık da şunu söyledi:
“Çocuklarım fazlaca yaramaz oldukları için komşuları fazlaca rahatsız ediyorlardı. Bigün evlatların gürültüsü komşumun artık boğazına kadar gelmiş, mahkemeye verip bizi evden çıkarmaya karar vermiş. İşten dönünce hadiseyi öğrenip evine gittim. Komşu, hâlâ teskin olmamış yüzü asık duruyordu. (Kırdığınız yumurta kırkı geçti) diyerek bağırmaya çalıştı. Yavaş sesle (Bir dakika komşu) diyerek teskine çalıştım. Dedim ki:
– Kiralık bir ev buldum. Derhal çıkıyoruz. O denli suçluyuz ki, özür dilemeye bile utanıyoruz. Küçüklere bağırmışsınız. Sizin yerinizde ben olsaydım, daha kötüsünü yapardım. Dillerini koparır, gırtlaklarını sıkardım, durmadan tepiniyorlar. Sizin yerinizde ben olsaydım bugüne dek asla sabredemezdim. Evindeki eşyaları sokağa atardım. Siz gene fazlaca iyi bir kimseymişsiniz ki efendiliğinizi bozmadınız.

Komşunun sakin sakin dinlediğini görünce devam ettim:
– Sizdeki komşuluk anlayışı, tam İslam ahlakına uygundur.
Malik bin Dinar hazretlerinin Yahudi komşusunun evine sızan lağım kokusuna iyi mi sabrettiğini anlattıktan sonrasında dedim ki:
– Hakkaten siz evliya benzer biçimde adamsınız. Bugüne dek sabretmeniz, sizin büyüklüğünüzden, iyiliğinizden, müslümanlığınızdan geliyor.

Bu tarz şeyleri anlattıktan sonrasında komşu, adeta kendini suçlu hissetmeye başladı. (Sinirliydim. Küçüklere bağırdım. Özür dilerim) dedi. Evlatların daha minik bulunduğunu, bu kadar gürültülerine katlanmak icap ettiğini bildirdikten sonrasında (Beterin beteri vardır. Siz gidince iyisi mi gelecek? Sizin gitmenize razı değiliz. Buradan taşınmayın!) dedi.”

Arkadaşın hatasını kabul etmesi ve bunu güzellikle anlatması kötülükle neticelenecek bir hadiseyi önlemiş oldu. Eğer dost, evlatların kusurunu söylemeseydi. Komşusu söyleyecekti. Komşusu söylemeden arkadaşın söylemesi vaziyeti değiştirmiştir.

O halde başkasının bizim için yapacağı suçlamaları, ona fırsat vermeden kendimiz söylemeliyiz. Hatamızı kabul etmek, karşımızdakine saygı duymak bir şey kaybettirmez. Aksine fazlaca şey kazandırır. Atalarımız (El öpmekle dudak aşınmaz) buyurmuşlardır. Hatada ısrar etmemek büyük fazilettir. Peygamber efendimiz aleyhisselam haklı olması durumunda, ev içindeki ve ev dışındaki eziyetlere katlanmıştır. Hanımlarına (Siz haklısınız) diyerek onları üzmemiştir. İslam ahlakını örnek alarak hatamızı kabul etmek faziletini göstermeliyiz!.

Yararlı tembih
Bir âlimin bildirdiği aşağıdaki nasihate uymaya çalışmalıdır!
Fırsat ganimettir. Ömrü faydasız işlerle geçirmemeli, Hak teâlânın rızasına uygun şeylere sarf etmelidir! Beş zaman namazı, tadil-i erkan ile ve cemaat ile eda etmelidir! Teheccüd namazlarını elden çıkarmamalı, seher vakitlerini istigfarsız geçirmemeli, gaflet uykusuna dalmamalı, ölümü ve ahireti düşünmeli, haram olan dünya işlerinden yüz çevirip, ahiret işlerine yönelmelidir! Zaruri olan, dünya kazancı ile meşgul olup, öteki vakitleri, ahireti bayındır etmekle meşgul olmalıdır! Sözün kısası, masiva sevgisinden korunmalı ve dinin emrine uymakla meşgul olmalıdır! İş budur, bundan gayrısı hiçtir.

Sen haklısın demek
Sual:
Arkadaşlarımdan biri, tartışmayı kazanamayacağını anlayınca, (Haklıyken münakaşayı terk edene, Aden vardır) hadis-i şerifini söylüyor. (Ben Cennete gitmek için susuyorum, yoksa seni perişan ederdim) diye bağırıyor. Başka bir dost da, tartışmayı kazanamayacağını anlayınca, (Özür dilerim, elbet sen haklısın. Biz kimiz ki? Esasen sen hep haklı olursun) diyor. Yanındakilere göz kırparak, dalga geçtiğini anlatmaya çalışıyor. Bu iki dost tartışmayı bu şekilde sonlandırmakla, Cenneti hakikaten kazanmış oluyorlar mı?
CEVAP
Münakaşa sonlandırılınca, muhataba, (Hakkaten bu hakkı kabul etti. Benim doğruluğumu onay etti) intibaını vermeli. Muhatabımız, (Münakaşaya girdimse de, gerçeği kabul ettirdim) diye düşünmeli. Sualdeki her iki şahıs de, hakkı kabul etmiş olmuyor. Samimi olarak, (Sen haklısın) demiyorlar. Samimi olmayınca da, özür dilemeleri sırıtıyor. Karşımızdaki bizi yönetim etmek için öyleki söylese bile, biz bunu anlayamamalıyız. İdare edildiğimiz anlaşılacak şekilde, (Özür dilerim elbet, sen doğrusun) demek daha kötüdür. O vakit susmak daha azca zararlıdır. Yiğitlik arkadaşını üzmemektir.

Sual: Herhangi bir mevzuda münakaşa etmek, tartışmak, insanoğlu arasındaki dostluğu, samimiyeti giderir mi?
Yanıt:
Kimse ile münakaşa etmemelidir. Şu sebeple münakaşa, dostluğu giderir, düşmanlığı arttırır. Asla hiç kimseye kızmamalıdır. Hadîs-i şerifte; (Gadab etme, kızma!) buyuruldu. Fitne, fesat zamanında, ineğe tapanları görünce, ineğin ağzına saman vermeli, onları kızdırmamalıdır.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/06/16/munakasa-etmek-dostlugu-giderir/feed/ 0 5553