mudur – Cennetin Bahçesi https://www.cennetinbahcesi.com Dini Paylaşım Sitesi Tue, 08 Oct 2019 03:08:03 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.0.9 110917297 Maç tahmini mekruh mudur? https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/08/mac-tahmini-mekruh-mudur/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/08/mac-tahmini-mekruh-mudur/#respond Tue, 08 Oct 2019 03:08:03 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=6067

Sual: TV’de bazı sporcular maç tahmini yapıyorlar. Bazı kimseler bunların tahminine bakılırsa kumar oynuyorlar. Bunların tahmini kumara sebep oluyor. (Harama sebep olan haram işlemiş olur) kaidesine bakılırsa bu tahminler haram olmaz mı? Bir tarihçi, mekruh olur demiş. Doğrusu haram mı, mekruh mu?
CEVAP
Bizim ölçme hayata geçirmeye yetkimiz yoktur. Din kitaplarında ne diyorsa o nakledilir. Şeyhlik meydana getiren bir hoca, (Üzümlerden şarap yapıldığı için üzüm yetiştirmek haramdır) diyerek üzüm bağlarını söktürmüştü. Din kitaplarında üzümden şarap yapılsa da üzüm yetiştirmenin asla mahzuru olmadığı bildiriliyor.

Başka bir hoca da, aynı mantıkla, bıçakla kaynanasını kesenler var diye, bıçak yapım etmek haramdır demişti. Oysa din kitaplarında bıçak yapım etmenin mahzurunun olmadığı bildiriliyor.

TV’lerde çeşitli tahminler yapılabilir. Şu parti kazanacak şu parti kaybedecek diye. Ya da dernek seçimlerinde şu aday kazanır diğeri kazanamaz diye tahminler yapılabilir. Bu tahminlere bakılırsa kumar oynayanların çıkması, ötekilerinin tahminlerini etkilemez, onlara günah olmaz.

Bir zamanlar ABD’da kumar yasak edilmişti. Tüm tedbirlere karşın bunun önüne geçilemedi. Kahvede yada sokakta, iki şahıs birbirine para verip alıyor. Sivil polis bu tarz şeyleri gözetledi, kumar oynadıklarını anlamış oldu fakat, ne ile oynadıklarını tespit edemedi. Sonrasında öğrenildi ki, yoldan geçen arabaların numarası tek ise, biri diğerine para veriyor; çift ise, ötekinden alıyor. Otomobilde plaka bulundurmak kumara sebep oluyor diye plakayı sökmek gerekmez. Bunun için din kitaplarında haram yada mekruh diye bildirilmeyen şey için kendi aklına bakılırsa ölçme yaparak bu haramdır, bu mekruhtur demek yanlış olur.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/08/mac-tahmini-mekruh-mudur/feed/ 0 6067
Görülmeyen şey yok mudur? https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/20/gorulmeyen-sey-yok-mudur/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/20/gorulmeyen-sey-yok-mudur/#respond Fri, 19 Jul 2019 23:21:57 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5715

Sual: Ateistler, (Melek, cin, şeytan benzer biçimde varlıkları göremiyoruz. Görülmeyen şey yoktur) diyorlar. Bu hususta izahat yapar mısınız?
CEVAP
Melek, cin ve şeytanı inkâr eden Müslüman olması imkansız. Bunlar Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde açıkça yazılıdır.

Dünya, bir sınav yeridir. Allahü teâlâ, Bekara sûresinin başlangıcında gayba imanı, kısaca görmeden inanmamızı emretmiştir. İyi ile kötünün, inananla inanmayanın ayırt edilmesi için bir sınav gerekir. Allahü teâlâ sınav etmeden de kullarının ne yapacağını, kabahat, günah işleyeceğini bilir. Fakat, hemen hemen kabahat işlemeden cezalandırılsa, (Suçum yokken, sınav edilmeden, beni cezalandırmak doğru değil) diyebilir. İşte bunun benzer biçimde sebeplerle, insanoğlu sınav için dünyaya getirilmiştir. Söz dinleyenle, dinlemeyen, kabahat işleyenle işlemeyen belli olsun diye, bazı yasaklar konmuş, bazı ibadetleri yapma mecburiyeti getirilmiştir.

Örnek olarak, (domuz eti yada besmelesiz kesilen kuzu eti niye haram) diye soruluyor. Etin kesinlikle bir ziyanı olduğundan değil, emri dinleyenle dinlemeyen belli olsun diye de haram edilmiş olması imkansız mı?

Bu o şekilde bir sınav ki sorular da, cevaplar da bellidir. Kabirde ne sorulacak, ahirette ne sorulacak hepsi bellidir. Ben soruları ve cevapları bilmiyordum diye itiraz edilemeyecektir.

Cin, şeytan, nazar, Aden, Cehennem benzer biçimde şeylerin görülmemesi de bir imtihandır. Görüldükten sonrasında imtihanın ne önemi kalır? Oldukca çalışkan ve bilgili bir talebe ile fazlaca tembel ve bilgisiz bir talebe imtihana girse, sorular ve cevaplar belli olsa, ikisi de aynı şeyi yazacak, o süre çalışkan öğrenci ile tembel olan ayrılmayacaktır. Bilenle bilmeyenin ayrılması için [daha doğrusu inananla inanmayanın ayrılması için] bir sınav gerekmez mi?

Görülmeyen her şeye yok demek, aklı bırakıp, duyulara tâbi olmak anlama gelir. Hayvanlar duyularına tâbi olur; insan ise, akla tâbi olur. İnsanların duyuları, hayvanlarınkinden daha geridedir. Köpek fazlaca güçlü koku alır. İnsan, bu kadar koku alamaz, gecenin zifiri karanlığında yarasa benzer biçimde hareket edemez. İnsan, ışık olmadan, karanlıkta göremediği halde, kedi görebiliyor. O halde göze değil, akla bakılırsa karar vermek gerekir.

Mıknatısın manyetik enerjisini gözle göremiyoruz. Fakat demiri çekmesinden mıknatısta bir güç bulunduğunu anlıyoruz. Kumanda aleti ile, TV’yi açıp kapatıyoruz. Kumanda aletinde gözle görmediğimiz bir güç, bu işleri yapıyor. Uzaktan kumandalı bir aletle, otonun kapıları açılabiliyor. Fakat bu işi meydana getiren gücü göremiyoruz. O halde, hisse değil, akla kıymet vermek gerekir. Lazer ışınları ile ameliyat yapılıyor, demir kesiliyor. Bu ışınları ve manyetik dalgaları gözle göremiyoruz. Göremediğimize yok demek akla, ilme uygun değildir.

Bir teldeki elektrik akımını gözle göremiyoruz. Fakat yapmış olduğu işlerden, içinde cereyan bulunduğunu anlıyoruz. Gözle görmediğimiz için cereyanı inkâr edemeyiz. Yer çekimini de gözle göremiyoruz. Fakat cisimlerin havaya değil de yere düşmesinden, yerde bir çekim kuvvetinin bulunduğunu anlıyoruz.

İnsanları ayakta tutup hareket etmesini sağlamış olduğu için ruhun varlığını anlıyoruz. Fakat gözle göremiyoruz. Hakkı bâtıldan ayıran insana akıllı diyoruz. Fakat aklı da göremiyoruz. Görülmediği halde, varlığı akılla anlaşılan fazlaca şey vardır. Kimisi, bir şeye bakıp beğenmiş olduğu süre gözlerinden çıkan şualar, kısaca nazar, canlı cansız şeylerin bozulmasına sebep oluyor. Fen, bir ihtimal bigün, şuaları ve etkilerini daha iyi açıklayacaktır.

Kısacası, yine edelim, göremediğimize yok demek akla, ilme uygun değildir. Görülmeyen her şeye yok demek, aklı bırakıp, duyulara tâbi olmak anlama gelir. Hayvanlar duyularına tâbi olur; insan ise, akla tâbi olur.

Cin vardır
Mutezilenin bir kısmı cinni inkâr ederken, bir kısmı, cinnin varlığını kabul eder; fakat cinnin insana zarar verdiğini inkâr eder.

Kur’an-ı kerimde cin ile ilgili daha birçok âyet-i kerime vardır. Hadis-i şerifte cinlerden korunmak için dualar bildirilmiştir. Göz ile görmediğini inkâr etmek, akla da, ilme de aykırıdır.

Aklın doğru karar verebilmesi için
Akıl, göze değil, göz akla bağlıdır. Göz her şeyi göremez. Örnek olarak tecrübeler neticesinde havanın içinde çeşitli gazlar bulunduğunu biliyoruz. Gözümüzle havayı ve içindeki gazları göremiyoruz. Göremediğimiz için, aklımızı göze tâbi kılarak (Hava ve gaz diye bir şey yoktur, olsaydı görürdük) demek aklı, tecrübeyi hiçe saymak olur.

Bugün fen yolu ile suyun oksijen ve hidrojen denilen 2 gazdan meydana geldiğini biliyoruz. Bu gazların biri yakıcı, diğeri de yanıcıdır. Suya bakınca ne oksijeni, ne de hidrojeni görmemiz mümkün olmaz. Hatta su renksiz olduğundan ağzına kadar dolu bir şişedeki suyu bile göremeyiz. Aklı göze tâbi kılarak (Şişede su, suda da gaz yoktur) diyebilir miyiz?

Aklın önemi, insanlığın şerefi, gözün görme gücüyle ölçülseydi, kedinin insandan daha şerefli olması gerekirdi. Zira insan, ışık olmadan, karanlıkta göremezken kedi görebiliyor. O halde göze değil, akla bakılırsa karar vermek gerekir.

Bazı zehirli gazlar, renksiz ve kokusuz olduğundan görülemez ve varlığı anlaşılması imkansız. Tüpteki bir gazın çıkıp da odadaki insanları zehirlememesi için gaza koku katılır. Bu sayede bir odadaki gazı gözümüzle görmediğimiz halde, kokusundan dolayı anlarız.

İki biberin birinin tatlı, ötekinin acı bulunduğunu gözümüzle anlayamayız. Gözün vazifesi bu değildir. Göz, belli bir uzaklıktan sonraki ve belli bir büyüklükten daha minik olan cisimleri göremez. Minik mikroplar görülemediği benzer biçimde, fazlaca uzaktaki koca bir insan da görülemez. Göremediğimiz için bunların yokluğu iddia edilemez.

Bazı gezegenlerin varlığından haberdar değiliz. Bugünkü fen, bu tarz şeyleri anlayamadığı için başka gezegenlerin yokluğu iddia edilemez. Canlıları ayakta tutan ruhu da göremiyoruz, fakat inkârı mümkün değildir.

Cinni inkâr etmek, Allahü teâlâyı inkâr etmektir. Bunun için aklı, fenni, göze tâbi kılmamalıdır! Aksine gözü, akla tâbi kılmalıdır! Akıl da tek başına hakkı bulamaz. Akıl göz benzer biçimde, İslamiyet de ışık gibidir. Doğrusu aklın doğru karar verebilmesi için İslamiyet ışığına ihtiyacı vardır.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/20/gorulmeyen-sey-yok-mudur/feed/ 0 5715
Suçluya ceza zulüm müdür? https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/19/sucluya-ceza-zulum-mudur/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/19/sucluya-ceza-zulum-mudur/#respond Fri, 19 Jul 2019 18:19:51 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5714

Sual: Bir ateist, (Kâfir niye Cehenneme gidip azap görsün ki? Kâfiri Tanrı yaratmadı mı? Ne diye O Cehenneme atıyor? Bu insanlığa, adalete yakışır mı, zulüm değil mi) diyor. Ne yanıt verebiliriz?
CEVAP
Cezasız sistem olur mu? Suçluya ceza, asla zulüm olur mu? Düşünün, bir kimse, çoluk çocuk, genç-ihtiyar, kadın-erkek, hasta-sağlam, suçlu-suçsuz demiyor, yüzlerce kişiyi öldürüyor, gözlerini çıkarıyor, ölülerini de yakıyor. Bu yırtıcı mahluk ölüm cezasına çarptırılmalı dendiği vakit, (Ölüm cezası, barbarlıktır, bu insanlığa, adalete yakışmaz) deniyor. Cani yüzlerce kişiyi öldürüyor, onunki sanki insanlığa uygunmuş şeklinde kabul ediliyor, cani savunuluyor. Bu da, öteki canilere fena örnek oluyor, onlara cesaret veriyor, sanki öldürmek teşvik ediliyor. Eğer bu caniye, ABD’daki şeklinde ölüm cezası verilse, öteki caniler bundan çekinebilir. En azından suçsuz insanları öldürenlerin sayısı fazlaca azalır. Ceza hafifçe olursa kabahat oranı yükselir, ceza ağır olursa kabahat oranı azalır. Maksat, insanların ölmesini önlemek, onlara iyilik ise cezalar ağır olmalıdır. Eğer insanların öldürülmesine ehemmiyet verilmiyorsa, öldürenlere asla ceza verilmemelidir. Bunların hangisi adalettir? Suçluyu özgür bırakmak mı, yoksa suçu önleyecek ceza vermek mi?

İmam-ı Rabbani
hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, suçlu suçsuz tüm insanları Cehenneme koyup, sonsuz azap yapsaydı, kimin bir şey anlatmaya hakkı olabilirdi? Şu sebeple kendi yarattığı, yetiştirdiği mülkünü kullanıyor. Başkası yok ki, onun mülküne saldırı olsun ve zulüm denilebilsin. Hâlbuki insanların kullandığı mallar, mülkler, gerçekte onların değil, hepsi Tanrı’ındır. Bizim bunlara el uzatmamız, karışmamız zulüm olur. Allahü teâlâ, bu dünyanın düzeni için ve bazı yararlı şeylere yol açması için, bu tarz şeyleri bizlere mülk kılmış ise de, gerçekte hepsi Onundur. O halde, bizim bu tarz şeyleri, aslolan sahibinin izin verdiği kadar, izin verdiği şekilde kullanmamız gerekir.

Ateist bir yaratıcıya inanmadığı için bu şekilde soru soruyor. Eğer her şeyi yaratanın Tanrı olduğuna inansaydı bu şekilde soru soramazdı. Şu sebeple bir kimse kendi evindeki eşyaları istediği şeklinde kullanamaz mı? Eskiyenleri yada yenilerini çöpe atamaz mı? Mal onunsa istediği şeklinde tutum hakkına haiz değil mi? Allahü teâlâ da kendi yarattıklarını suçsuz da olsa Cehenneme atabilir. Fakat kayra ediyor, suçsuzu Cehenneme atmıyor, kısaca inanç edenleri Cehenneme atmıyor. Kanunlara karşı gelen, onları çiğneyenin cezalandırılması düzgüsel ise, Tanrı’ın emrine uymayanların da cezalandırılması niye zulüm olsun?

Sövgü ve zulüm
Sual:
Bir kâfir, yaşamış olduğu yüz yıl içinde işlediği günahlar için sonsuz olarak Cehennemde kalmasına zulüm diyen Almanlar vardır. Yüz senelik kâfirliğin karşılığı niçin sonsuz cezadır?
CEVAP
Bunun hikmetini Cenab-ı Hak açıkça bildirmemiştir. Bazı âlimler bildiriyor ki:
Kâfirler, sonsuz yaşasaydı, sonsuz kâfir kalmak niyetinde oldukları için, küfürlerinin cezası Cehennemde sonsuz azaptır. Bunun için kâfirlere olan sonsuz azaba zulüm denilemez.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/19/sucluya-ceza-zulum-mudur/feed/ 0 5714