misiniz – Cennetin Bahçesi https://www.cennetinbahcesi.com Dini Paylaşım Sitesi Thu, 01 Aug 2019 12:07:07 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.0.9 110917297 Siz hiç düşünmez misiniz? https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/01/siz-hic-dusunmez-misiniz/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/01/siz-hic-dusunmez-misiniz/#respond Thu, 01 Aug 2019 12:07:07 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5775

Sual: Kur’an-ı kerimde, birçok yerde (Akıl etmez misiniz) ifadesi geçmektedir. Bid’at ehli ile felsefeciler, bu âyetleri istismar edip, (Tanrı akıl edin, düşünün, derken, bizi düşünmekten, akıl etmekten, akılla Kur’anı anlamaktan, dini hükümler çıkarmaktan bizi kimse alıkoyamaz) diyorlar.
Bu âyetlerde, akıl edin de dini yargı mü çıkarın deniyor?
CEVAP
Akıl etmekle ilgili âyetlerin hiç birinde, (Kur’anı idrak etmek yada dini yargı çıkarmak için akıl edin diye bir ifade yoktur.

Birkaç örnek:
(Ey kavmim, buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Ücretim beni yaratana aittir. Akıl etmez misiniz?) [Hud 51]
Resulullah efendimiz, dini bildirirken ücret istemiyor, makam ve padişahlık istemiyor. Benim bu işte dünyalık bir menfaatim yok. Ben sırf Tanrı rızası için yapıyorum. Bu kadarını da akıl etmiyor musunuz, düşünmüyor musunuz diyor. Akıl etmek, akıl ile yargı çıkarmak demek değildir.

(Geceyi gündüzü, Güneş’i, Ay’ı sizin istifadenize vermiştir. Yıldızlar da Onun emrine boyun eğmiştir. Bunlarda, akıl edenler için dersler vardır.)
[Nahl 12]
Gecenin gündüzün gelişinde, ayın güneşin insanlara sağlamış olduğu faydalarda, yıldızların Tanrı’ın emri ile var oldukları, hareket ettikleri mevzusunda akıl eden, düşünebilen kimseler için alınacak öğrenek dersleri vardır deniyor. Yoksa aklını kullan da dini yargı çıkar denmiyor.

(İbrahim: “Tanrı’ı bırakıp da, size hiçbir yarar ve zarar veremeyen putlara niçin taparsınız? Size de, taptıklarınıza da yazıklar olsun! Akıl etmiyor musunuz?” dedi.)
[Enbiya 66-7]
Ellerinizle yaptığınız putların size bir yarar ve zarar vermediği meydanda iken, onlara tapmanın vereceği ziyanı akıl etmiyor musunuz deniyor. Yoksa aklını kullan da dini hükümler çıkar denmiyor.

(Size verilen şeyler, dünya yaşamının geçim vasıtası ve süsüdür. Tanrı katında olanlar ise, daha iyi ve devamlıdır. Akıl etmez misiniz?)
[Kasas 60]
Dünya hayatındaki şeyler ne kadar kıymetli olursa olsun, hepsi bigün yok olacak, fakat ahirette verilecek olanlar ise devamlıdır. Bunu düşünemiyor musunuz deniyor. Yoksa akıl edin de akıl ile yargı çıkarın denmiyor.

(Kur’anı nasihat almak için kolaylaştırdık. Düşünüp nasihat alan yok mu?)
[Kamer 17]
Kur’anı ezberlemek için kolaylaştırdık. O halde onun öğütlerini dinleyen, onu ezberleyen yok mu? (Celaleyn)

(Akıl edesiniz diye Kur’anı Arapça okunan bir Kitap kıldık.)
[Zuhruf 2-3]
Kur’an-ı kerimi herhangi bir dil ile değil, en geniş, en açık, en uyumlu olan Arapça olarak indirdik. Eğer iyi düşünürseniz, bu Kitabın ulviyetini, kendisinin bir başyapıt, sözlerinin, tüm insanlığa hitap ettiğini görür, müslüman olmayı en büyük bir vazife, en yüksek bir mutluluk telakki edersiniz. Ey Araplar, Kur’an-ı kerim, sizin dilinizle indi. Edebiyatçıların, şairlerin sözlerine benzemediğini gördünüz. Bunun insan sözü olmadığını, İlahi bir kelam bulunduğunu düşünürseniz, anlarsınız. Demek ki âyetteki idrak etmek, bunun tanrısal kelam bulunduğunu anlamaktır. Yoksa ahkamını idrak etmek değildir. Eğer o şekilde olsaydı, (Ey Resulüm, Kur’an-ı kerimi insanlara açıkla) buyurulmazdı. (Nahl 44)

Bazıları da, (insanoğlunun namazda okuduğunu anlaması gerekir, onun için Kur’anın tercümesini okumalı) diyorlar. Bu şekilde demek, ibadetlerin ne demek bulunduğunu bilmemektir. Şundan dolayı, namazı, insanoğlunun kendisi düzen etmedi. Her ibadetin iyi mi yapılacağını Allahü teâlâ Resulüne bildirdi. O da, bu tarz şeyleri öğrendiği şeklinde Eshabına bildirdi. Din imamlarımız bunların hepsini Eshab-ı kiramdan öğrenerek bildiriyorlar ki: Namazda okunacak Kur’anın, Tanrı kelamı olması gerekir. Tercümeleri Tanrı kelamı olmaz. Namaz haricinde her Müslüman, kendi dili ile de, yakarış edebilir. (Fetava-i fıkhiyye)

Akledesiniz diye
Sual:
Bekara, 63,242, Nisa 82, Kehf 54, Zuhruf 3. âyetleri düşünen kimselerin Kur’anı anlayacaklarını açıkça bildirmiyor mu?
CEVAP
Bildirilen âyetlere bakalım:

(Akıl edesiniz diye, onu Arapça bir Kur’an yaptık.)
[Zuhruf 3]Burada vurgulanması, düşünülmesi ihtiyaç duyulan şey, Kur’an niye Arapça indi? Arapçanın öteki dillere bakılırsa bir özelliği vardır. Maksadı en iyi şekilde özetleyebilen bir dildir.
Bu âyetin tefsiri şöyledir:
Kur’an-ı kerimi herhangi bir dil ile değil, en geniş, en açık, en uyumlu olan Arapça olarak indirdik. Eğer iyi düşünürseniz, bu Kitabın ulviyetini, kendisinin bir başyapıt, sözlerinin, tüm insanlığa hitap ettiğini görür, Müslüman olmayı en büyük bir vazife, en yüksek bir mutluluk telakki edersiniz. Ey Araplar, Kur’an-ı kerim, sizin dilinizle indi. Edebiyatçıların, şairlerin sözlerine benzemediğini gördünüz. Bunun insan sözü olmadığını, İlâhi bir kelam bulunduğunu düşünürseniz, anlarsınız.

Demek ki âyetteki akletmek, bunun ilâhi kelam bulunduğunu anlamaktır. Yoksa ahkamını idrak etmek değildir. Ahkamını her insanın anlaması mümkün değildir. Eğer o şekilde olsaydı, (Ey Resulüm, Kur’an-ı kerimi insanlara açıkla) buyurulmazdı. (Nahl 44)

(Hani
[Tevrat ile amel edeceğinize dair] sizden sağlam söz almıştık; Tur dağını da, üstünüze kaldırıp, “Size verdiğimiz kitaba kuvvetle sarılın, içindekilerden gafil olmayın, onları hatırlayın” demiştik.) [Bekara 63]
(Akledesiniz diye Tanrı size âyetlerini bu şekilde açıklamaktadır.)
[Bekara 242]

Bundan önceki âyetlere bakıyoruz. Evlenme, boşanma ile ilgili bilgiler veriliyor. Kimlerle evlenilir, kimlerle evlenilmez şeklinde bir oldukça husus Kur’an-ı kerimin çeşitli yerlerinde bildiriliyor. Allahü teâlâ, (Ne yapmanız gerektiği bildiriliyor. Bu emirlere uyun) buyuruyor.

(Hâlâ Kur’anı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Tanrı’tan başkası tarafınca indirilseydi, kesinlikle onda birçok çelişki bulunurdu.)
[Nisa 82]Bu âyette Kur’an-ı kerimi Resulullahın yazmadığı, Tanrı tarafınca inmiş olduğu vurgulanmak isteniyor. Tanrı tarafınca indiğini hâlâ anlayamadınız mı deniyor. Yoksa âyetlerden hepimiz yargı çıkarabilir denmiyor.

(Biz bu Kur’anda insanoğlu için misallerin her türünü açıkladık. Fakat insan cedele
[münakaşaya] oldukça düşkündür.) [Kehf 54]Bundan önceki âyetlerde, müşriklerin Cehenneme gideceği, son pişmanlığın yarar vermeyeceği şeklinde örnekler veriliyor. Allahü teâlâ, (Biz size ahirette nelerle karşılaşacağınızı açıkça bildiriyoruz, fakat insanoğlu düşmanlıkta oldukça ileri gidiyor) buyuruyor. Bu dünyadan sonrasında Cennetin Cehennemin olduğu açıkça bildiriliyor. Yoksa Kur’anda her şey açıktır, çoban da her şeyi anlamış olur, istediği şeklinde yargı çıkarır denmek istenmiyor.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/01/siz-hic-dusunmez-misiniz/feed/ 0 5775
Düşünmez misiniz? https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/22/dusunmez-misiniz/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/22/dusunmez-misiniz/#respond Mon, 22 Jul 2019 01:29:01 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5725

Sual: Bir ateist, (İslam dini, insanı düşünmemeye ve aklını kullanmamaya iter, kitap ne derse ona inanılır. Bu durum ilerlemeye ve bilime engel olur) diyor. Bu bir kara çalma değil midir?
CEVAP
Evet, İslâmiyet’e cahilce bir saldırıdır. Dinimizde aklın, ilmin ve düşünmenin önemi büyüktür. Aklın önemi hakkında birkaç hadis-i şerif:
(Aklı olmayanın dini de yoktur.) [Tirmizî]

(Şahıs, bilimsel ve aklı yardımıyla kurtulur.) [Deylemî]

(Akıllı kimse kurtuluşa ermiştir.) [Buhârî]

(Akıl imandandır.) [Beyhekî]

(Tanrı indinde en kıymetliniz, akılca en üstün olanınızdır.) [İ. Gazâlî]

İslamiyet, bu şekilde bildirirken, (Akla ehemmiyet verilmiyor) demek oldukça yanlış olur. Fakat akıl her şeyi bilmesi imkansız. Aklın da sınırı vardır. Sınırından öteye gidilirse akıl çalışmaz, yanlış karar verir. Akıl bir ölçü aletidir. Allahü teâlâya ilişkin bilgilerde ölçü olmaz. Akıl, her insanda farklıdır. Bazıları dünya işlerinde isabet etmiş olduğu hâlde, bazıları yanılabilir.

Gözün belli sahası olup, gözün anlayamadıklarını akıl anladığı benzer biçimde, aklın da belli bir sahası vardır. Bunun dışındakileri ölçmeye, anlamaya gücü yetmez. Akıl, herkeste eşit değildir. En yüksek akılla en aşağı akıl içinde oldukça fark vardır. Şu hâlde (Aklın yolu birdir) demek oldukça yanlıştır. Her işte ve hele dînî işlerde akla güvenilmez. Din işleri, akıl üstüne kurulamaz. Şu sebeple akıl, bir kararda kalmaz. En akıllı denilen kimse, din işlerinde değil, uzman olduğu dünya işlerinde bile, oldukça hata eder. Oldukça yanılan bir akla, her sahada iyi mi güvenilebilir?

Demek ki akıl, kendi sahasında kıymetlidir. Bu sahanın dışına çıkınca yanılır. Akla uygun olan ilme, dinimiz oldukça ehemmiyet verir. Üç âyet meali:
(Asla bilenle bilmeyen bir olur mu? Elbet bilen kıymetlidir.) [Zümer 9]

(Tanrı, ilim sahiplerinin derecelerini yükseltir.) [Mücadele 11]

(Geceyi gündüzü, Güneş’i, Ay’ı sizin istifadenize vermiştir. Yıldızlar da, Onun emrine boyun eğmiştir. Bunlarda, aklını kullanan, düşünen bir cemiyet için ibretler vardır.) [Nahl 12] (Geceyle gündüzün meydana gelişinde, Ay’ın, Güneş’in insanlara sağlamış olduğu faydalarda, yıldızların Tanrı’ın talimatıyla var oldukları, hareket ettikleri mevzusunda, akıl eden, düşünebilen kimseler için alınacak öğrenek dersleri vardır) deniyor. Bunlar ile alakalı ilimlerin öğrenilmesi teşvik ediliyor. Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(İlim öğrenmek, hanım adam her Müslümana farzdır.) [Beyhekî]

(Beşikten mezara kadar ilim öğrenin!) [Şir’a]

(Allahü teâlâ, İbrahim aleyhisselama “Ben ilim sahibiyim, ilim sahiplerini severim” buyurdu.) [İbni Abdilber]

(Asla kimse, cehaletle aziz, ilimle zelil olmaz.) [Askerî]

(İlim, peygamberlerin mirasıdır.) [Deylemî]

(İlim ve edebden yoksun olanı Tanrı rezil eder.) [İbni Neccar]

(Bir saat ilim öğrenmek yada öğretmek, sabaha kadar ibadetten daha sevabdır.) [Deylemî]

(Ya öğreten, ya öğrenen, ya dinleyen yada bu tarz şeyleri seven ol! Yoksa helak olursun.) [Beyhekî]

(Âlim yada ilim talebesi olmayan bizlerden değildir.) [Deylemî]

(İlimle meydana getirilen azca iş yararlı olur, ilimsiz oldukça işin kıymeti olmaz.) [Deylemî]

(İlim olan yerde Müslümanlık vardır, ilim olmayan yerde sövgü vardır.) [H. L. O. İman]

(Âlimin bildiğini söylememesi, cahilin de bilmediğini sormaması helâl değildir. Şu sebeple Allahü teâlâ, “Âlimlere mesele” buyuruyor.) [Taberanî]

(Fen ilmini al, çıkmış olduğu kap sana zarar vermez.) [Künuz-ül hakaik]

(Fen ve sanat müminin kaybetmiş olduğu malıdır. Nerede bulursa alsın!) [İbni Asakir]

(İlim Çin’de de olsa alın!) [Deylemî]

Çin’den alınacak ilim, elbet fen bilimsel ve her türlü teknolojidir. Bu hadis-i şerifler, dünyanın en uzak yerinde, hattâ kâfirlerde bile olsa bilimsel almayı emretmekte, Doğu’dan yada Batı’dan gelme diyerek fenni reddetmemek, aksine ilme sarılmak icap ettiğini bildirmektedir. (Mevduat-ül-ulum)

Bu vesikalar karşısında, normal olarak ateistin, (İslam dininde akla ve ilme ehemmiyet verilmiyor) diyerek yapmış olduğu cahilce saldırısının hiçbir ilmî kıymeti yoktur. İftiradan ibarettir.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/22/dusunmez-misiniz/feed/ 0 5725