kelime – Cennetin Bahçesi https://www.cennetinbahcesi.com Dini Paylaşım Sitesi Fri, 29 Mar 2019 02:50:52 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.0.9 110917297 Kelime-i tevhidin manası https://www.cennetinbahcesi.com/2019/03/29/kelime-i-tevhidin-manasi/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/03/29/kelime-i-tevhidin-manasi/#respond Fri, 29 Mar 2019 02:50:52 +0000 İman ve İslam]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5175

Sual: Kelime-i tevhidin manası nedir?
CEVAP
Müslüman olan bir hiç kimseye, öncelikle (La ilahe illallah, Muhammedün resulullah) kelimesinin manasını bilmek ve inanmak farzdır. Bu kelimeye Kelime-i tevhid denir. Özetlemek gerekirse manası, (Tanrı’tan başka ilah yoktur. Muhammed aleyhisselam da Onun Resulüdür) anlama gelir.

Kelime-i tevhidin manasını, Ehl-i sünnet âlimleri şöyleki açıklıyor:
İnsanlar yok idi. Sonradan yaratıldı. İnsanların bir yaratanı vardır. Her varlığı, O yaratmıştır. Bu yaratan birdir. Ortağı, aynı yoktur. Bir ikincisi yoktur. O, hep var idi. Varlığının başlangıcı yoktur. Hep vardır. Varlığının sonu olmaz. Yok olmaz. Onun hep var olması gerekir. O, yok olması imkansız. Varlığı kendindendir. Hiçbir sebebe ihtiyacı yoktur. Her şeyi var eden, her varı her an varlıkta durduran Odur. O, madde değildir. Hiçbir maddede bulunmaz. Şekli yoktur. Ölçülmez. Nasıldır diye sorulmaz. O diyince, akla hayale gelen her şey, O değildir. O, bunlara benzemez. Bunlar hep Onun mahluklarıdır. O, mahlukları benzer biçimde değildir. Akla, vehme, hayale gelen her şeyi, O yaratmaktadır. Yukarıda, aşağıda, yanda değildir. Yeri yoktur. Her varlık, Arşın altındadır. Arş ise, Onun kudreti, kuvveti altındadır. O, Arşın üstündedir. Fakat bu, Arş Onu taşıyor demek değildir. Arş, Onun lutfu ve kudreti ile vardır. O, ezelde, sonsuz öncelerde iyi mi ise, şimdi hep öyledir. Arşı yaratmadan ilkin iyi mi idi ise, sonsuz sonsuz geleceklerde de, hep öyledir. Onda değişim olmaz. Onun sıfatları vardır. Ödat-ı sübutiyyesi sekizdir. Yaşam, ilm, sem, basar, kudret, irade, kelam, tekvin. Bu sıfatlarında da, asla değişim olmaz. Değişim olmak kusurdur. Onda kusur, noksanlık yoktur. Hiçbir mahlukuna benzemez ise de, dünyada, Onu kendisinin bildirdiği kadar bilmek ve ahirette görmek olur. Burada iyi mi olduğu anlaşılamadan bilinir. Orada da, anlaşılamadan görülecektir.

Allahü teâlâ, kullarına, peygamberler gönderdi. Bu büyük insanoğlu vasıtası ile kullarına, saadete ve felakete sebep olan işleri bildirdi. Peygamberlerin en yükseği, son Peygamberi olan Muhammed aleyhisselamdır. Yeryüzündeki dinli dinsiz her insana, her yere, her millete Peygamber olarak gönderilmiştir. Tüm insanların, meleklerin ve cinnin Peygamberidir. Dünyanın her yerinde, her insanın, o yüce Peygambere tâbi olması, uyması gerekir. (Kimya-i Mutluluk)

Tevhid ve inanç
Sual:
Tevhid kısaca Tanrı’tan başka ilah yoktur diye inanmak hakkında data verir misiniz?
CEVAP
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
Tevhid, taze ceviz gibidir. Cevizin iki kabuğunu ve içini hepimiz bilir. Özünün aslı de, yağıdır. Münafıklar, yalnız dil ile (La ilahe illallah) der, kalb ile inanmaz. Bu 1. derecedir.

2. aşama: Kelime-i tevhidin manasına, kalbin inanmasıdır. Bu inanış, ya başkasından görerek, işiterek olur ki, bizim benzer biçimde cahillerin inanışı böyledir. Ya da kanıt ile, aklın kanıtlama etmesi ile inanır. Din âlimlerinin, kelam bilimsel üstatlarının inanması böyledir.

3. aşama:
Bir yaratanın, her şeyi yarattığını görmek, her işin, tek bir fail tarafınca yapıldığını, başka kimsenin, hiçbir şey yapmadığını anlamaktır. Bu anlayış için, kalbde bir nurun parlaması gerekir. Bu şekilde hasıl olan inanç, cahillerin ve kelam âlimlerinin imanına benzemez. Örnek olarak, bir ev sahibinin, evde olmasına inanmak üç türlü olur:
a- Birisinden işiterek inanmaktır. Öykünmek ile olan inanç, bunun gibidir.
b- Ev sahibinin, her gün kullandığı bineğini, elbise ve ayakkabılarını evde görmüş olduğu için inanmaktır. Bu da kelam âlimlerinin imanına örnektir.
c- Ev sahibini evde görerek inanmaktır. Bu, ariflerin tevhidine örnektir. Bu şekilde tevhid, her ne kadar yüksek aşama ise de, bunun sahibi, mahlukları görmekte ve bunların Halık [yaratıcı] tarafınca yaratıldığını bilmektedir. Mahlukları görmüş olduğu için, tevhid tam olması imkansız.

4. aşama:
Bir var görür, birden başka bir şey görmez. Tasavvufta bu hâle, Tevhidde kötü derler.

Bu dört dereceden;
Birincisi: Münafıkların tevhidi olup, cevizin dış kabuğuna benzer. Cevizin dış kabuğu, acıdır. Dış yüzü güzel, yeşil ise de, iç yüzü çirkindir ve yakılınca bolca duman yaparak ateşi söndürür ve birkaç gün cevizi korumaktan başka, bir işe yaramaz. Münafığın tevhidi de, münafık olduğu bilinmediği için, halk onu Müslüman zanneder.

İkincisi: Cahillerin ve kelam âlimlerinin tevhidi, cevizin tahta kabuğu gibidir. Bu tahta kabuk, cevizi birkaç vakit korumaktan başka işe yaramadığı benzer biçimde, bu derecedeki tevhid de, yalnız insanı Cehennem ateşinden korumaya yarar.

Üçüncüsü:
Cevizin aslı gibidir. Yenilecek, yararlanacak kısımdır.

Dördüncüsü:
Cevizin aslı yenilip hücrelerine kadar sindirilmiş hâlidir.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/03/29/kelime-i-tevhidin-manasi/feed/ 0 5175
Kelime-i şehadeti söylemek https://www.cennetinbahcesi.com/2019/03/28/kelime-i-sehadeti-soylemek/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/03/28/kelime-i-sehadeti-soylemek/#respond Thu, 28 Mar 2019 11:48:41 +0000 İman ve İslam]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5172

Sual: Müslüman olmak için (Kelime-i şehadet) söylemek kafi midir?
CEVAP
Bir tek Kelime-i şehadet söylemek yetmez. Önceki bâtıl dinini terk ettikten sonrasında, Amentü’de bildirilen altı şarta da inanmak lazımdır. Amentü’nün ilk şartı Tanrı’a imandır. (Tanrı’a inandım) demek de yetmez. Tanrı’a iyi mi inanıyor? Her şeyi yaratana mı inanıyor? Yoksa hiçbir şeyden haberi olmayan bir puta mı? Bunun için Allahü teâlânın, sıfat-ı zatiyye ve sıfat-ı sübûtiyye denilen sıfatlarını bilmek gerekir. Allahü teâlâya, bu şekilde sıfatlarını bilerek inanmak gerektiği şeklinde, meleklere de, peygamberlere de sıfatlarıyla inanmak gerekir. Sözgelişi, meleklerde erkeklik dişilik olmadığını bilmek gerekir. Peygamberlerin sıfatlarını, örneğin, yalancı olmadıklarını, asla günah işlemediklerini bilmek, öteki şartlara da, bildirildiği şeklinde inanmak lazımdır. Bunlardan biri noksan olursa, o inanç geçerli olmaz. Tüm bu şartlara inandıktan sonrasında, İslam Ahlakı kitabında bildirilen şu şartları da, yerine getirmek gerekir. Kelime-i şehadeti söylemenin dört şartı vardır:
1- Dille söylerken, kalb hazır olmak: Kalb hazır olmadan doğrusu ne söylediğinin bilincinde olmadan, rastgele Kelime-i şehadet getirmek geçerli olmaz.

2- Mânâsını bilmek: Kalb hazır, fakat ne söylediğini bilmiyor. Bu da geçerli olmaz. Kendisinden başka ilah olmayan Tanrı’a ve onun Resulü Muhammed aleyhisselama inandığını bilmesi şarttır.

3- Hulus-i kalble söylemek: Kalb hazır, ne söylediğini de biliyor, fakat ihlâslı değil. Söyle dedikleri için, latife yada bir çıkar için, doğrusu inanmadığı hâlde söylüyor. Bu da geçerli olmaz. Hakikaten inanılmış olduğu için söylemesi gerekir.

4- Hürmetle söylemek: Bunların hepsi tamam, fakat saygısızca, asla ehemmiyet vermeden, Müslüman olmak da neymiş dercesine, tazim göstermeden, alaylı bir halde söylemek de geçerli olmaz.

Kelime-i şehadetin dört şartına uyulsa da, hubb-i fillah buğd-i fillah yoksa, imanı geçerli olmaz. Doğrusu sevilmiş olduğu de, sevmediği de, Tanrı için olmalı. Bu, imanın esasıdır, şartıdır. (Tanrı için seven, Tanrı için buğzeden, gerçek inanç sahibidir) hadis-i şerifi, bunu açıklamaktadır. (Ebu Davud)

Şehadet getirmenin yüz otuz kadar faydası vardır; fakat dört şeyden biri bulunursa, faydası yoktur. O dört şey: Şirk, şek, teşbih, ta’til’dir. Bu tarz şeyleri açıklayalım:
Şirk: Allahü teâlâya bir şeyi ortak koşmak anlama gelir. Şirke birkaç örnek verelim: Puta tapmak, ineğe tapmak, İsa heykeli denilen puta tapmak şirktir. Kâfirlerin bayramlarında, onların yakarma olarak yaptıklarını, yakarma niyetiyle yapmak şirktir. Hastalıktan kurtulmak için papazdan imdat beklemek şirktir. Tanrı’tan başka yaratıcı olduğuna inanmak şirktir.

Şek: Kuşku anlama gelir. Bir şeyin varlığı ile yokluğu içinde duraksamak anlama gelir. Meksetmek, tevakkuf etmek, durmak anlama gelir. Bir kimse Allahü teâlânın varlığı ile yokluğu içinde duraklarsa, yanıt veremezse, şüpheye düşerse, şek etmiş olur. Şek edince kelime-i şehadet yarar vermez.

Teşbih: Allahü teâlâyı, yarattığı bir mahlûka benzetmek anlama gelir. Bu teşbihi meydana getiren fırkaya Müşebbihe yada Mücessime denir. Bu fırka mensupları kâfirdir. Bu fırkayı ilk çıkaran Yahudi İbni Sebe’dir. Allahü teâlâyı bir cisim olarak kabul eden ve Ona insanlardaki şeklinde uzuvlar isnat eden, Kur’an-ı kerimdeki müteşabih âyetlere yanlış mana verip, Tanrı’ın el, yüz şeklinde organlarının bulunduğunu iddia eden sapık fırkadır. Müşebbihe denilen fırkalar, Tanrı’ı yürüyen, oturan, madde, cisim şeklinde görür. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Onun aynı hiçbir şey yoktur, O hiçbir şeye benzemez.) [Şura 11]

Teşbih sahipleri, doğrusu Müşebbihe denilen bozuk fırka mensupları, kâfir oldukları için, onların kelime-i şehadet söylemelerinin asla kıymeti yoktur.

Ta’til: (Tanrı âleme karışmaz, her şey, vakti erişince kendi kendine olur) diyen bir felsefi görüşün inancıdır. Bu felsefecilere gore, hâşâ Allahü teâlâ, robot şeklinde olup, hiçbir şeye karışmaz, emirleri, yasakları yoktur. Bu, ilah yok demenin başka şeklidir. Hâlbuki Allahü teâlâ, kâinatı ve insanları başıboş bırakmamıştır. Bir âyet-i kerime meali de şöyledir:
(Sizi boş yere yarattığımızı mı sandınız?) [Müminun 115]

İmanı bilmeyen çocuk
Sual:
Dinimizden habersiz yetişen bir çocuk, âkıl baliğ olunca, yalnız (La ilahe illallah Muhammedün Resulullah) dese, Müslüman sayılmaz mı?
CEVAP
Hayır, imanın şartlarını, dinin esaslarını bilmezse Müslüman sayılmaz. İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki: Kız küçükken, ana babasına tâbi olarak Müslümandır. Büluğa erince, ana babasının dinine tâbi olması devam etmez. İslamiyet’i bilmeyerek büluğa erince, mürted olur. İman edilecek şeyleri işitip de inanmamış kimse, kelime-i tevhidi söylese, doğrusu (La ilahe illallah Muhammedün Resulullah) dese, Müslüman olmaz. Amentü’de bulunan altı şeye inanan ve (Allahü teâlânın emirlerini ve yasaklarını kabul ettim) diyen kimse, Müslüman olur. (Redd-ül muhtar)

Demek ki, her Müslüman, çocuklarına Amentü’yü ezberletmeli, mânasını iyice öğretmeli. Çocuk bu altı şeyi ve İslamiyet’in emirlerinden ve yasaklarından birini öğrenmez ve inandığını söylemezse, baliğ olduğu süre Müslüman olmaz, mürted hükmünde olur. Âkıl ve baliğ olunca, bir kızla bir oğlana, nikâh yapılsa, fakat imanın sıfatlarını bilmeseler, Müslüman olmadıkları için, onlara inanç edilecek şeyleri öğretip, tekrardan nikâhlarını kıymak gerekir. (İslam Ahlakı)

Çocuk büluğa erince
Sual: Bir Müslümanın evladı, büluğa erince, imanın ve İslâmın şartlarını bilmez, inandığını söylemezse Müslümanlıktan çıkmış mı olur?
Yanıt:
Çocuklar küçükken, ana, babalarına doğal olarak olurlar. Büluğa erince, ana, babalarına bağlı olarak Müslüman kalmazlar. Bu sebeple ana, babalar, evlatları büluğa erince onlara imanın şartlarını, İslâmiyeti anlatıp inanç etmelerini sağlamalıdırlar, aksi hâlde mürtet olurlar. Bu mevzuda İbni Âbidînde deniyor ki:
“Kız minik iken; anasına, babasına doğal olarak olarak Müslümandır. Baliğa olunca, anasının, babasının dinine doğal olarak olması devam etmez. İslâmiyeti bilmeyerek baliğa olunca, mürted olur. İman edilecek altı şeyi öğrenip inanmadıkça ve İslâmiyete uymak lazım olduğuna inanmadıkça, Kelime-i tevhid söylese, doğrusu Lâ ilâhe illallah, Muhammedün resûlullah dese de, Müslümanlığı devam etmez. ‘Âmentü billâhi…’de bulunan altı şeyi öğrenip, bunlara inanması ve Allahü teâlânın emirlerini ve yasaklarını kabul ettim demesi lazımdır.”

İbni Âbidîn hazretlerinin bu sözünden anlaşılıyor ki, bir kâfir, Kelime-i tevhid söyleyince ve bunun manasına özetlemek gerekirse inanınca, o anda Müslüman olur. Fakat, her Müslüman şeklinde, bunun da, imkân bulunca;
“Âmentü billâhi ve Melâiketihi ve Kütübihi ve Rüsülihi vel Yevmil-âhiri ve bil Kaderi hayrihi ve şerrihi minallahi teâlâ vel-ba’sü ba’delmevti hakkun, eşhedü en lâilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resûlühü” diye Amentünün esaslarını ezberlemesi, manasını ve İslam bilgilerinden kendisine lazım olanları iyice öğrenmesi lazımdır.

Bir Müslüman evladı da, bu altı şeyi ve İslâm bilgilerini öğrenmez ve inandığını söylemezse, âkıl ve bâliğ olduğu süre, mürtet olur. İman ettikten sonrasında, İslâm bilgilerini, doğrusu farzları, haramları, abdesti, guslü ve namaz kılmasını, avret mahallini örtmesini derhal sorup öğrenmesi de farz olur. Sordurulmuş olduğu kimsenin öğretmesi yada hakiki din kitabı bildirmesi, buna da farz olur. Sormuş olacaktır kimseyi yada kitabı bulamazsa araması farz olur. Aramazsa kâfir olur. Buluncaya kadar bilmemesi özür olur. Farzları vaktinde yapmayan ve haram işleyen Cehennemde azap görecektir.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/03/28/kelime-i-sehadeti-soylemek/feed/ 0 5172