istemek – Cennetin Bahçesi https://www.cennetinbahcesi.com Dini Paylaşım Sitesi Sun, 06 Oct 2019 16:04:48 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.0.9 110917297 Vade farkı istemek https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/06/vade-farki-istemek/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/06/vade-farki-istemek/#respond Sun, 06 Oct 2019 16:04:48 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=6060

Sual: Alışverişte vade farkı istemek caiz mi?
CEVAP
Bir malı peşin ucuz, veresiye yada taksitle pahalı satmak caizdir. Vade farkı istemek ise caiz değildir. Vadeli satışla, vade farkı ayrı şeylerdir. Örnek olarak 10 liralık malı, kayra ederek, 5 liraya satmak caiz olduğu benzer biçimde, vadeli yada vadesiz olarak 15 liraya satmak da caizdir. Fakat vadesi dolduktan sonrasında, ödenemeyen aylar için vade farkı almak caiz olmaz. Sadece müşteri borcunu verinceye kadar, paranın kıymeti düşse, malın satıcı tarafınca satılmış olduğu gündeki kıymeti istenebilir. Diyelim ki, satılan mal karşılığı olan 40 lira ile o vakit bir altın lira alınabildiği halde, şimdi paranın kıymeti düşmüş olduğu için aynı kıymette altın alınamıyorsa, sözgelişi bir altın 80 lira olmuşsa, müşteriden bir altın yada o değerde para istemek caiz olur. Bu şekilde yapmakla vade farkı alınmamış, satılan malın kıymeti istenmiş olur. Satıcı zarara uğramadığı benzer biçimde, müşteri de fazla para ödememiş olur. Bu, imam-ı Ebu Yusuf’un kavlidir. (Redd-ül Muhtar)

Sual: Birinin oldukça acil paraya ihtiyacı var, etrafındakilerden de borç para da bulamıyor. Bu şahıs otomobilini 10 milyara satarak aynı anda 12 milyara vade ile geri alıyor. Bu caiz midir?
CEVAP
Caiz değildir. Eğer arabayı peşin 10 milyara satar, birkaç gün sonrasında, 12 milyara taksitle geri alırsanız bu faiz olmaz. Fakat anlaşmalı değil bu.
Tam İlmihal’de şöyleki bir data var:
Faiz günahından kurtulmak için (Iyne) yolu ile de ödünç vermek caiz olur. İbni Âbidin (Sarf) ve (Kefalet) sonunda buyuruyor ki:
Iyne satılmasında varlıklı on lira tutarındaki malı fakire sözgelişi 12 liraya veresiye satar. Fukara, malı alıp, başkasına, peşin on liraya satarak, on lira almış olur. Zengine 12 lira borçlu olur. İmam-ı Ebu Yusuf’a bakılırsa caizdir.

Iyne, bir malı veresiye satıp, bunu aynı mecliste, bu müşteriden peşin ve ucuz satın almaktır. İkinci fiyat peşin olduğundan, bu şekilde satışa, (Iyne satışı) denildi. İki fiyat, evvelinde kararlaştırılıp koşul edilirse, sözbirliği ile haramdır. Evvelde koşul edilmezse, Şâfi’ide caiz olur. Müşteri, bu malı aynı mecliste, başkasına satarsa, caizdir. (Hadika, Berika)

Sual: Ben devamlı 800 liraya peşin satılan bir malı veresiye bin liraya alıyorum. Bir dost, sana 800 lira vereyim git peşin al, oraya vereceğin bin liralık çeki, bana ver dedi. Bu caiz olur mu?
CEVAP
Kitaplarda diyor ki:
Varlıklı on bin lira tutarındaki malı fakire sözgelişi 12 bin liraya veresiye satar. Fukara, malı alıp, başkasına, peşin on bin liraya satarak, on bin lira almış olur. Zengine 12 bin lira borçlu olur. Bu şekildeki satış caizdir.

Gene kitaplarda diyor ki:
Varlıklı, bin lira ödünç isteyen fakire, bir malı 2 bin liraya veresiye satar. Sonrasında arkadaşı Ali’yi gönderir, Ali de kendi için o malı fakirden bin liraya peşin alır, fakat parasını hemen hemen vermeden, o malı, zengine bin liraya satar, parasını fakire vermesini söyler. Varlıklı de, bin lirayı fakire öder. Günü ulaşınca fakirden iki bin lirasını ister. Bu şekilde satışa, Resulullah efendimiz izin vermiştir. (Kadihan)

Bu ifadelere bakılırsa, o arkadaştan 800 lirayı almak için, bir tükenmez kalemi yada başka bir malı ona 800 liraya peşin satarsınız. 800 lirayı fabrikaya götürüp malınızı alırsınız. O dost da, bir tükenmez kalemi yada başka bir malı size bir milyara veresiye satar. Fabrikaya vereceğiniz bin liralık çeki o arkadaşa verirsiniz. Günü ulaşınca arkadaşa bin lira ödersiniz. Böylece faizden kurtulmuş olmuş olursunuz.

Sual: Bir malın peşin fiyatı 7 lira, on ay taksitle alırsak 10 liradır. Bir tüccar diyor ki, ben sana 7 lira vereyim git malı al. 12 ay taksitle bana 10 lira ödersin diyor. Bu uygun mu? Uygun değilse iyi mi yapmalı?
CEVAP
Bu faiz olur. 7 liralık malı peşin 10 yada 12 liraya alsan caiz olur. Zaruretsiz faize bulaşmamalı. Şöyleki olursa faize bulaşmaz. Tüccar gidip o malı peşin alır. Veresiye size 10 liraya yada daha fazlasına satabilir. Bunun asla mahzuru olmaz. Ayını uzatabilir, kısaltabilir. İstediği şekilde yapabilir. Parayı faizle veremez. Her işimizi dine uydurmalıyız. Dini kendimize uydurmamalıyız.

Sual: Bir malı vadeli satarken, gecikme cezası da koymak caiz olur mu?
CEVAP
Caiz olmaz, faiz olur. Fakat, borcun satış zamanındaki altın üstünden kıymeti belirlenip de, (Vadesinde ödenmezse, alacağımızı altın üstünden isteriz) denirse, o miktarı istemek caiz olur.

Belirsiz taksitle satış
Sual:
Taksitleri belirlemeden, bir yılda ara sıra ödemek şartıyla mal satmak caiz midir?
CEVAP
Caizdir, bu sebeple vakit bellidir. Bir yıl sonrasında ödenmesi gerekiyor.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/06/vade-farki-istemek/feed/ 0 6060
Dilenmek ve istemek https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/05/dilenmek-ve-istemek/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/05/dilenmek-ve-istemek/#respond Thu, 05 Sep 2019 18:16:39 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5912

Sual: Bazılarının varlıklı olduğu, dilenciliği meslek haline getirmiş olduğu söyleniyor. Bu şekilde kimselere para vermek haram mıdır? Sadaka istemek ne vakit caiz olur?
CEVAP
Bir günlük yiyeceği bulunan kimsenin dilenmesi haramdır.

Asla yiyeceği bulunmayıp, sağlam, çalışacak, tecim edecek halde olan kimsenin de, yiyecek, içecek yada bu tarz şeyleri almak için para istemesi, dilenmesi haramdır. Bunun varlığını bilerek, istediğini vermek de haramdır. Sadece istemeden verilen malı alması caizdir.

Aç yada hasta olanın yiyecek istemesi gerekir. Bir günlük yiyeceği olup da çalışabilecek haldeki kimse, ilim öğrenmekle yada öğretmekle meşgul ise, yiyecek istemesi caiz olur.

Parasını harama sarf edene ve israf edene sadaka verilmez. Camide cemaat içinde dolaşarak dilenmek haramdır. (Redd-ül Muhtar)

Görüldüğü benzer biçimde, İslamiyet’te, eli ayağı tutup da çalışabilenlerin dilenmesi haramdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Çalışmayıp kendini sadaka isteyecek hâle düşüren, 70 şeye muhtaç olur.) [Tirmizi]

(Muhtaç olmadan dilenen, ateş koru yutan kimse gibidir.) [Beyheki]

(Mal biriktirmek için dilenen, ateş koru dilenmiş olur.) [Müslim]

(Kendisinin yada çoluk çocuğunun katlanamayacakları bir ihtiyacı yok iken, dileneni Allahü teâlâ ummadığı yer ve zamanda muhtaç eder.) [Beyheki]

(Dilenci, dilenmekteki vebali bilseydi, derhal dilenmekten vazgeçerdi.) [Taberani]

(Gerçek yoksul, ihtiyacını karşılayacak bir şeyi olmayan, hatırlanmadığı için sadaka verilmemiş, kendisi de kalkıp kimseden bir şey istemeyen kişidir.) [Buhari]

(Şu üç şey için vallahi billahi: Sadaka vermekle asla mal eksilmez. Öyleki ise sadaka verin! Zulüm görmüş olduğu şahsı, Tanrı rızası için affeden, dünya ve ahirette aziz olur. Öyleki ise affedin! İsteme kapısını açana da, Allahü teâlâ yoksulluk kapısını açar.) [İ.Ahmed]

(Dilenmeye engel olan zenginlik, sabah-akşam yiyeceğe malik olmaktır.) [Rüzeyn]

Dilenmekteki ölçü
Bir günlük kısaca sabah-akşam yiyeceği olanın dilenmesi caiz değildir. Dilencinin önünde bir günlük yiyecek parası var ise, ona bir şey vermek caiz olmaz. Fakat önünde para yoksa yada fazlaca azca var ise, onun bir günlük yiyeceği olduğu bilinmediğinden sadaka vermek caiz olur.

Her gün azca da olsa sadaka vermelidir. Bir ay bekleyip de daha fazlaca vereyim diyerek sadakasız gün geçirmemelidir.

Bilal-i Habeşi hazretleri, misafirlerine ikram etmesi için Resulullah efendimize vermek suretiyle en iyi hurmalardan bir yığın hurma ayırmıştı. Bigün Peygamber efendimiz, Hazret-i Bilal’in evine gelip bu hurmaları görünce, bunların ne işe yaradığını sordu. Hazret-i Bilal de, (Bu tarz şeyleri misafirlerinize ikram edesiniz diye size vermek suretiyle sakladım) dedi. Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Bunların Cehennemde duman olmasından korkmuyor musun? Ya Bilal bu tarz şeyleri infak et, azalır diye korkma!) [Bezzar]

Armağan için bile uzun müddet saklamak uygun görülmemiştir.

Sual: Birinden bir şey istemek caiz midir?
CEVAP
Bir günlük kısaca sabah ve akşam yiyeceği olan kimsenin başkasından bir şey istemesi haramdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (İhtiyacını karşılayacak bir şeyi varken, bir şey isteyen, muhakkak Cehennem ateşini çoğaltmış olur.) Bunun üstüne (Ya Resulallah, istemeye engel olan zenginlik nedir?) diye sual edildiğinde Peygamber efendimiz buyurdu ki: (Sabah ve akşam yiyeceği kadar bir mala haiz olmak.) [Ebu Davud]

Başka bir rivayet ise şöyleki:
(Sabah ve akşam karnını doyuracak kadar yiyeceği olmak.) [İbni Huzeyme]

Bir günlük yiyeceği varken dilenmek haramdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kim bana insanlardan bir şey istemeyeceğine söz verirse, ben de Onun Cennete gireceğine kefil olurum.) [Nesai]

(Kim insanlardan bir şey istemezse, Allahü teâlâ onu varlıklı eder. Kanaat edene de Tanrı kâfidir.) [Bezzar]

(Halktan bir şey istemeyin! Bir misvakı bir kez kullanmak için de olsa.) [Beyheki]

(Açgözlü olmaktan, istemekten sakının! Tamah, fakirliğin tâ kendisidir.) [Taberani]

Hazret-i Ebu Bekir, deve ile giderken devenin yuları fikir, devesini çöktürüp yuları aldı. Oradakiler, (Bizlere söyleseydin de biz alıp sana verseydik, inmene ne lüzum vardı?) dediler. Hazret-i Ebu Bekir, (Resulullah bana, halktan bir şey istemememi emretti) buyurdu. (İ. Ahmed)

Sual: Dilenci, (Tanrı rızası için bana bir sadaka ver) derse, ona Tanrı versin diyerek terslemek caiz mi?
CEVAP
Her dilenene sadaka vermek uygun değil ise de, bu şekilde terslemek de uygun değildir.

İnsanlardan yiyecek, giyecek istemek
Sual: Aç, susuz olan bir kimse, başkalarından yiyecek, içecek ve başka temel gereksinimlerini isteyebilir mi?
Yanıt:
Bir günlük yiyeceği bulunan kimsenin ve asla yiyeceği yok ise de, sağlam, çalışacak, tecim edecek hâlde olan kimsenin, yiyecek, içecek yada bu tarz şeyleri almak için para istemesi, dilenmesi haramdır. Bunun varlığını bilerek, istediğini vermek de haramdır. İstemeden verilmesi ve verileni alması caizdir. Bu kimsenin yiyecek, içecekten başka gereksinimlerini örnek olarak, elbise, ev eşyası, kira paraları istemesi caiz olur. Aç yada hasta olanın, oturacak evi olsa da, yiyecek istemesi caizdir. Bir günlük yiyeceği olan, olmasa da, çalışabilecek hâlde olan kimse, ilim öğrenmekle yada öğretmekle meşgul ise, yiyecek istemesi, gene caiz olur. Parasını harama sarf edene ve israf edene sadaka verilmez.

İnsanlardan istemek zillettir
Sual: İnsanlardan yiyecek, içecek istemek de, dilenmek benzer biçimde zillet mi olur?
Yanıt:
Tezellül, bayağılık, kendini aşağı tutmak kısaca zillet anlamına gelir. Bir günlük yiyeceği, içeceği olan bir kimsenin, başkalarından yiyecek, içecek, para istemesi, dilenmesi, tezellül olur ve haramdır. Ebû Ali Rodbârî hazretleri;
“Dünyayı kazanmakta nefisler için zillet, ahireti kazanmakta ise izzet vardır” buyurmuştur.

Allahü teâlâya inanç eden, Onun emirlerine boyun eğen, başını secdeye koyan, aziz olur. Kendi nefsine, kendisi benzer biçimde aciz olan insanlara boyun eğen, dünyalık ele geçirmek için onlara yaltaklık eden de, zelil, hakir olur.

Zillet, aşağılık, hakirlik anlamına gelir. İnsan, yalnız Allahü teâlânın huzurunda, kendini bu şekilde aşağı, hakir görür. Yaratanının huzurunda kendini aşağı görmesi, insanı aziz eder, yükseltir. Bundan dolayı yakarma, zül ve zillet anlamına gelir. Doğrusu, insanoğlunun Rabbine karşı, hakir, aciz, muhtaç bulunduğunu göstermesidir.

Fazla armağan almak için, azca bir şeyi armağan olarak vermek, tezellüldür, bayağılıktır. Fakirlik olmadan, herhangi bir kimseden bir şey istemek, dilenmek haramdır. Resûlullah efendimiz, hazret-i Ömer’e armağan olarak bir şeyler gönderir. Hazret-i Ömer de, bu tarz şeyleri almayıp geri gönderir. Karşılaştıkları vakit Peygamber efendimiz;
– Niçin almadın? diye sual edince hazret-i Ömer;
– Yâ Resûlallah, (En hayırlınız, kimseden bir şey almayandır) buyurmuştunuz, bunun için almadım diyince, Resûlullah efendimiz;
– O sözüm, isteyip de almak içindi. İstemeden gelen şey, Allahü teâlânın gönderilmiş olduğu rızıktır, buyurur. Bunun üstüne hazret-i Ömer;
– Allahü teâlâya vallahi billahi ki, kimseden bir şey istemeyeceğim ve istemeden gelen her şeyi alacağım yanıtını verir.

Herhangi bir ziyafete çağrı olunmadan gitmek, tezellüldür. Hadîs-i şerifte;
(Çağrı edilen yere gitmemek günahtır. Çağrı olunmadığı yere gitmek hırsızlık etmek olur) buyuruldu.

Başkasından sadaka istemekte; Allahü teâlânın nimeti azca gönderdiğini haber vermek, kendini zelil etmek ve istenilen hiç kimseye eziyet etmek benzer biçimde zararlar vardır. Bunlar, yoksulluk olmadıkça caiz değildir. Peygamber efendimiz;
(Aç olan yada bir şeye muhtaç olan, kimseden istemeyip, Allahü teâlâdan beklerse, Allahü teâlâ, ona bir senelik rızık kapıları açar) buyurmuştur.

Yiyeceği olmayanın, yiyecek istemesi
Sual: İnsanlardan yiyecek, içecek benzer biçimde şeyleri istemenin dinimiz açısından bir mahzuru var mıdır?
Yanıt:
Bu mevzuda Muhammed Ma’sûm Fârûkî hazretlerinin Mektûbât kitabında deniyor ki:
“Bir günlük yiyeceği olmayanın istemesine fetva verilmiştir. Takva ve azimet ise, asla istememektir. Fakirlik hâlinde, istemek mubah olur. Elbisesi olmayanın, giyecek istemesi mubah olur. Çalışıp kazanabilen kimsenin dilenmesi caiz değildir. Din bilgilerine çalışıp da, kazanmaya zaman bulamayanın, istemesi caiz olur. Yazı yazarak kazanabilenin istemesi caiz değildir. Mişkât şerhinde diyor ki; ‘Çalışamayan hastanın, bir günlük yiyecek dilenmesi caizdir. Fazlası caiz değildir. Nafile namaz ve nafile oruç sebebi ile çalışmaya zaman bulamayanın zekât ve sadaka istemesi caiz değildir.’

Sadaka istemekte üç zarar vardır. Allahü teâlânın, nimeti azca gönderdiğini haber vermektir ki, haramdır. Kendini zelil etmektir. Müminin Allahtan başkasına boyun bükmesi caiz değildir. İstenilen hiç kimseye de eziyet etmektir. Fakirlik olmadıkça, bu da haramdır. Bunun için, takva sahipleri, kimseden bir şey istememişlerdir. Bişr-i Hâfî, Sırri-yi Sekatî hazretlerinden başka kimseden bir şey istemezdi. ‘Onun mal verince, sevineceğini biliyorum, onu sevindirmek için isterim’ derdi. Bişr-i Hâfî hazretleri buyurdu ki; ‘Üç çeşit yoksul vardır: İstemez, verince de almaz. Bunlar, İlliyyînde meleklerledir. İstemez, verince alır. Bunlar, Cennetlerde mukarreblerledir. İhtiyacı olunca ister. Bunlar, Eshâb-ı yemîn iledirler.’

Fakirlik olmadan dilenmek haramdır. Fakirlik ve gerekseme hâlinde mubah olur. Ölüm hâlinde vacip olur. İstemeyip ölürse, günaha girerek ölür. Resûlullah efendimiz, hazret-i Ömer’e armağan gönderdi. Hazret-i Ömer, almayıp geri gönderince; (Niçin almadın?) buyurdu. ‘Ya Resûlallah; (En hayırlınız, kimseden bir şey almayandır) buyurmuştunuz.’ (O sözüm, isteyip de almak içindi. İstemeden gelen şey, Allahü teâlânın gönderilmiş olduğu rızıktır) buyurdu. Hazret-i Ömer; ‘Allahü teâlâya vallahi billahi ki, kimseden bir şey istemeyeceğim ve istemeden gelen her şeyi alacağım’ dedi. Bir hadîs-i şerifte; (Aç olan yada bir şeye muhtaç olan, kimseden istemeyip, Allahü teâlâdan beklerse, Allahü teâlâ, ona bir senelik rızık kapıları açar) buyuruldu.”

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/05/dilenmek-ve-istemek/feed/ 0 5912
Cenneti istemek ve Allah rızası https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/08/cenneti-istemek-ve-allah-rizasi/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/08/cenneti-istemek-ve-allah-rizasi/#respond Wed, 08 May 2019 05:41:36 +0000 Ahiret gününe iman>Cennet ve Cehennem]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5367

Sual: Okuduğum saygın eserlerde, (Cenneti istemem; Allah’ı görmek isterim) demenin caiz olmadığı bildiriliyor. Yunus Emre ve daha başka evliyanın bu şekilde sözler söylediği görülüyor. Bunların izahı nasıldır?
CEVAP
Allahü teâlâ, Cenneti beğenmekte ve onu övmektedir. Bir kimsenin, övülen, beğenilen Cenneti, beğenmemesi, istememesi, Allahü teâlânın beğendiğini beğenmemek, Onun isteyin söylediği şeyi istememek olur. Bu bakımdan Cenneti istememek caiz değildir.

Yunus Emre benzer biçimde Hak âşıklarının, vahdet-i vücuda mensup evliyanın sözleri sadece teville anlaşılır. Yunus Emre hazretleri diyor ki:
Aden Aden dedikleri,
Birkaç köşkle, birkaç huri
İsteyene ver sen anı.
Bana seni gerek seni
.

Bu şekilde sözleri bir veli söylerse, o vakit tevil edilir. Yunus Emre bu sözleriyle, (Ben yalnız Cennete gitmek niyetiyle değil, sırf senin rızan için yakarma ediyorum) demek istiyor. Esasen her müminin de, Allah rızası için yakarma etmesi gerekir. Sadık kul, Cenab-ı Hakka hep (Senin rızan, senin rızan) der. Bunun için aşık Yunus da (Bana seni gerek seni) diyor. Hallac-ı Mansurun (Enel Hak) demesi de bu şekilde tevil edilir. Bu sözüyle (Ben yokum, Allah vardır) demek istiyor.

Tasavvuf sarhoşluğu
Vecd ve hal sahipleri, tasavvuf sarhoşluğu ile şuurlarını kaybettikleri vakit, sözlerinde ve işlerinde mazur olurlar. Tasavvuf sarhoşlarının dine uymayan sözlerine ve işlerine, başkalarının uymaları caiz değildir. Kendileri günaha girmezlerse de, bunlara uyanlar günaha girer. (Merec-ül-bahreyn)

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâyı istemek ve sevmek, ahireti istemek ve sevmektir. Şundan dolayı Allahü teâlâya kavuşmak, ahirette vâd edilmiştir ve Allahü teâlânın kulundan rızası, ahirette belli olacaktır. Hak teâlâ, ahireti sever. Beğenilenden yüz çevirmek, sekrdir. Allahü teâlânın çağrı etmesine ve beğenmesine karşı gelmektir. Yunus suresinin 25. âyetinde (Allahü teâlâ, Dar-üs-selama [Cennete] çağırıyor) buyurmaktadır. Allahü teâlâ, ahirete çağırmaktadır. Ahiretten yüz çevirmek, Hak teâlâya karşı gelmek olur. Onun beğenmiş olduğu şeyi ortadan kaldırmaya uğraşmak olur. (1/302)

Büyükler, Cenneti, Allahü teâlânın razı olduğu yer olduğundan ve Cenneti isteyenleri sevilmiş olduğu için, isterler. Cehennemden sakınmaları da, Allahü teâlânın gazap etmiş olduğu yer olduğu içindir. Yoksa Cenneti istemeleri, nefislerine tatlı geldiği için değildir. Cehennemden kaçınmaları, orada azap ve sorun olduğundan değildir. Şundan dolayı bu büyükler, sevgilinin yapmış olduğu her şeyi güzel görür. Bu tarz şeyleri kendilerinin, matlubu, maksadı bilirler.

Yunus Emre
aynı şiirinde diyor ki:
Aşkın ile yanıyorum, bana seni gerek seni
Adını hep anıyorum, bana seni gerek seni

Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum bana seni gerek seni.

Aşkın aşığı öldürür, aşk denizine daldırır
Arananı buldurur, bana seni gerek seni

Aşkın şarabından içem, Mecnun olup dağa düşem
Sensin benim hep endişem, bana seni gerek seni.

Âşıklara Mevla gerek, Mecnunlara Leyla gerek
Sofulara Aden gerek, bana seni gerek seni

Eğer beni öldürseler, külüm göğe savursalar
Toprağım gene çağıra bana seni gerek seni.

Yunus Emre benim adım, her geçen gün artar odum
İki cihanda maksudum bana seni gerek seni.

Cenneti istemek
Sual:
Hepimiz benzer biçimde Aden sevdası, Cehennem korkusu yüzünden yakarma ediyor ve haramdan sakınıyoruz. Sanki burada Allah’ın rızası ikinci planda kalıyor benzer biçimde görünüyor. Allah kullarım size Aden Cehennem yok, bir tek benim rızam için yakarma edin dese, bana öyleki geliyor ki, kimse yakarma etmez. Şu halde, Aden sevdası ve Cehennem korkusundan dolayı meydana getirilen yakarma kabul olur mu?
CEVAP
Bu düşünce yanlıştır. Hiçbir Müslüman Aden Cehennem için yakarma etmez. Allah için eder, O emrettiği için eder. Onun rızasına kavuşmak için eder. Onun sevdiklerini sever, Onun sevmediklerini sevmez. Örneğin Müslümanları sever, kâfirleri sevmez.

Cenneti istemek Allah rızasına aykırı değildir. Allah’ı seven, Onunla buluşmayı ister. Buluşma yeri Cennettir. Cenneti isteyen, aslına bakarsak Allahü teâlâ ile buluşmayı, Ona kavuşmayı istemektedir.

Bizde gazete dağıtıcısı olarak çalışan bir gençle konuşuyorduk. Genç dedi ki:
– Eskiden Allah rızası için hizmet ediyordum, şimdi ise ne kadar oldukca gazete satarsam o denli para alırım diyorum ve ihlâsım kalmadı, Allah rızası ikinci plana düştü, hatta asla Allah rızası kalmadı, bir tek parayı düşünüyorum.
– O vakit sana bolca paralı bir iş var. Falanca gazeteden bizlere telefon ettiler, eleman arıyorlarmış. Şu kadar para veririz dediler. Ne dersin?
– Açlıktan ölsem tinsel değerlerime hücum eden o gazeteye gitmem.
– Hani sende ihlâs yoktu? Gördün mü sen para için değil Allah rızası için çalışıyorsun.

Aden istenmez mi?
Sual:
Ben yalnız Allah rızası için yakarma ederim. Cenneti istemek ve Cehennemden korkmak hatırıma gelmez. Doğrusu (Yâ Rabbî, Cennetini ver, Cehenneminden koru) demem. Bu uygun mudur?
CEVAP
Uygun değildir, şu sebeple İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Allahü teâlâya, korkuyla ve nimetlerine kavuşmak için yakarma eden evliya zatların korkuları ve arzuları, kendi nefsleri için değildir. Bunlar, Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşmak için ve Onun gazabından, gücenmesinden korktukları için yakarma ederler. Bunlar Cenneti de isterler, şu sebeple Aden, Allahü teâlânın rızasının, sevgisinin bulunmuş olduğu yerdir. Yoksa Cenneti istemeleri, nefslerinin zevkleri için değildir. Bunlar Cehennemden de korkarlar. Cehennemden korunmak için yakarma ederler, şu sebeple Cehennem, Allahü teâlânın gazabının bulunmuş olduğu yerdir. Yoksa Cehennemden korkmaları, nefslerini azaptan kurtarmak için değildir, şu sebeple bu büyükler, nefslerine köle olmaktan kurtulmuşlardır. Allahü teâlâ için halis kul olmuşlardır. Evliya zatlar Cenneti isteyip, Cehennemden korkunca, bizim de normal olarak Cenneti isteyip, Cehennemden korkmamız gerekir. Birkaç hadis-i şerif şöyledir:
(Namazı bitiren kimse, yakarma ederken “Allahümme ecirnî min-en-nâr ve edhılnil Cennete” demezse melekler, “Yazık şuna, Cehennemden korunmasını istemekten âciz kaldı,” Aden de, “Yazık şuna Cenneti istemekten âciz oldu” der.) [Taberanî]

(Allah’tan üç kere Cenneti isteyen hiç kimseye, Aden, “Yâ Rabbî bunu Cennete sok” diye yakarma eder. Kim de Cehennemden üç kere azatlık isterse, Cehennem de, “Allah’ım onu alevden uzaklaştır” der.) [Nesaî]

(Allah’ım, senden Cenneti ve ona yaklaştıracak her türlü söz ve işi diliyor, Cehennemden ve ona yaklaştıracak her türlü söz ve davranıştan sana sığınıyorum.) [İbni Mace]

(Allah’ım, mağfiretini, her günahtan korunmuş olmayı, her iyiliği kazanmayı, Cenneti elde edip Cehennemden kurtulmayı bizlere nasip et!) [Hâkim]

(Allah’ım, her günahtan selâmeti, her iyiliği kazanmayı, Cennete girmeyi ve Cehennemden kurtulmayı nasip et!) [Hâkim]

Demek ki, Cenneti istemek ve Cehennemden korunmak için yakarma etmek dinimizin emridir.

Cehenneme girmeye razı olmak
Sual: Sapık hocalardan biri, (Millet perişanken, Aden bana zindan olur. Ben bu hâlde Cenneti istemem, Cehennemde yanmaya razıyım. Yansam da gönlüm sevinç saçar) diyor. Bu söz uygun mudur?
CEVAP
Uygun değildir, dine aykırı ve cahilce bir sözdür. Hem de yalandır. Kibrit alevinde yansa, feryadı milleti ayağa kaldırır. Nerde kaldı ki gönlü sevinç saçacak! (Cenneti istemem, Cehennem bana sevinç verir) demek, Müslüman ve akıllı bir kimsenin söyleyeceği söz değildir. İkinci bir husus da, sanki hâşâ Allah’tan merhametliymiş benzer biçimde, bir durum içine giriyor. İnsanları kurtarmak için de olsa, günah işleyerek Allah’ın rızasına kavuşulmaz.

Allahü teâlâ, Cenneti beğenmekte ve onu övmektedir. Bir kimsenin, övülen Cenneti beğenmemesi, istememesi; Allahü teâlânın beğendiğini beğenmemek, Onun (İsteyin!) söylediği kıymetli şeyi istememek olur. Bu bakımdan Cenneti istememek, Cehennemi tercih etmek, Allah’ın rızasını değil, gazabını istemek olur. Bu ise, aklı başlangıcında olan bir Müslümanın söyleyeceği söz değildir. İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: Allahü teâlâya, korkuyla ve nimetlerine kavuşmak için yakarma eden evliya zatların korkuları ve arzuları, kendi nefisleri için değildir. Bunlar, Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşmak için ve Onun gazabından, gücenmesinden korktukları için yakarma ederler. Bunlar Cenneti isterler, şu sebeple Aden, Allahü teâlânın rızasının, sevgisinin bulunmuş olduğu yerdir. Yoksa Cenneti istemeleri, nefislerinin zevkleri için değildir. Bunlar Cehennemden de korkar. Cehennemden korunmak için yakarma ederler, bilirler ki, Cehennem, Allahü teâlânın gazabının bulunmuş olduğu yerdir. Yoksa Cehennemden korkmaları, nefislerini azaptan kurtarmak için değildir, şu sebeple bu büyükler, nefislerine köle olmaktan kurtulmuşlar, Allahü teâlâ için hâlis kul olmuşlardır. (1/24)

Allahü teâlânın rızasına kavuşmak için, evliya zatlar, Cenneti isteyip, Cehennemden korkunca, zamane hocalarının aksini söylemesi iyi mi uygun olur?

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/08/cenneti-istemek-ve-allah-rizasi/feed/ 0 5367