inkar – Cennetin Bahçesi https://www.cennetinbahcesi.com Dini Paylaşım Sitesi Sat, 28 Sep 2019 17:41:29 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.0.9 110917297 Borcu inkâr https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/28/borcu-inkar/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/28/borcu-inkar/#respond Sat, 28 Sep 2019 17:41:29 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=6022

Sual: Bir bakkala borcum vardı. Ödedim. Bakkal bir süre sonra borcumu ödememi söylemiş oldu. “Ödeseydin borcunu silerdim” dedi. Ben verdim diye yemin ettim, o da vermedin diye yemin etti. Hangimizin yeminine saygınlık edilir?
CEVAP
İki tanık yanında ödemeliydiniz. Ya da var ise senedi geri almalıydınız. Veyahut borcunuzu gözünüzün önünde sildirmeniz gerekirdi. Bunların hiçbirini yapmadığınıza gore, borcunuzu yine ödemeniz gerekir. Satıcının yemini saygın olur. (Hidaye)
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Alıcı ile satıcı ihtilaf edince, tanık yoksa, satıcının sözüne saygınlık edilir.) [Ebu Davud]
(Tanık dava edene, yemin, inkâr edene düşer.)
[Darekutni]
]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/28/borcu-inkar/feed/ 0 6022
Hadis-i şerifleri inkâr https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/27/hadis-i-serifleri-inkar/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/27/hadis-i-serifleri-inkar/#respond Sat, 27 Jul 2019 11:42:58 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5751

Sual: Misyonerlere aldanan bir genç, (Bir tek hadisin bile sahih bulunduğunu söylemek mümkün değildir. Bu sebeple ne hadisi söyleyen peygamberi, ne de, onu nakleden sahabeyi gördük, yanında değildik. Bu bakımdan bir hadisin doğru bulunduğunu söylemek yanlış olur. Örnek olarak Buhari ve Müslim’in rivayet etmiş olduğu beş vaktin namazın farz oluşu ile ilgili hadis, ötekiler şeklinde uydurmadır. Eğer Muhammed Musa’dan üstün ise, onun tavsiyesine iyi mi uyar?) diyor. Buna iyi mi yanıt verebiliriz?
CEVAP
Yukarıdaki iddiaları icra eden maksatlı değilse, Peygamberi de, sahabeyi de, âlimleri de hakkıyla bilmiyor anlamına gelir. Tevatürden, icmadan, hadis ilminden haberi yoktur. Bilmediği bir şeyi, bir peygamber bir başkasına sorabilir. Bundan da haberi yok. Musa aleyhisselam ulül-azm, büyük bir resuldür. Buna karşın, bilmediği ilimleri öğrenmek için, bir kimseden yardım istediği Kur’an-ı kerimde bildiriliyor. İşte âyet-i kerimeler:
(Ayrıca ikisi [Hazret-i Musa ile arkadaşı], katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve kendisine ilim öğrettiğimiz kullarımızdan birini buldular. Musa ona, sana öğretilen [gayblarla ilgili] ilimden, hakikatı bulmama yardım edecek bir informasyon öğretmen için sana tâbi olmak isterim, dedi. O, Sen benim yaptıklarıma katlanamazsın, esasını bilmediğin bir şeye iyi mi dayanabilirsin?” dedi. Musa, inşallah, beni sabredici olarak bulursun dedi.) [Kehf 65 – 69]

Kitap sahibi bir peygamber, herhangi bir kimseden informasyon almak istediğine nazaran, Peygamber efendimizin Hazret-i Musa’nın tecrübesine istinaden yapmış olduğu tavsiyesine uyması yadırganmamalıdır. Bu hadis-i şerif, Buhari ve Müslim şeklinde dinimizin en kıymetli iki hadis kitabında yer verilmiştir. Bu iki kitaba inanılmazsa, din yıkılmış olur. Bu sebeple bu iki kitabın doğru olmasında İcma hasıl olmuştur. İcma, âlimlerin sözbirliğidir. Eğer İcma’ya inanılmazsa Kur’ana da inanılmaz. Ek olarak namazın iyi mi kılınacağı, namazın farzları, vacibleri, mekruhları, sünnetleri, namazı bozanları Kur’an-ı kerimden idrak etmek mümkün değildir. Daha bir oldukça mevzunun hepsini Peygamber efendimiz açıklamıştır. Resulullah efendimizin açıklaması olmadan bu tarz şeyleri bilmek mümkün değildir.

Medarik tefsirinde, Nisa suresinin (Müminlerin [itikad ve ameldeki] yolundan ayrılan Cehenneme gider) mealindeki 115. âyet bildirildikten sonrasında, (Kitab ve sünnetten ayrılmak şeklinde icmadan da ayrılmak caiz değildir) buyuruluyor. Beydavi’de, aynı âyetin tefsirinde (Bu âyet, icmadan ayrılmanın haram bulunduğunu göstermektedir) buyuruluyor.

İmam-ı Ahmed’in bildirdiği, (Ümmetim dalâlet üstünde sözbirliği yapmaz) hadis-i şerifi de gösteriyor ki, Ehl-i sünnet âlimlerin söz birliği ile bildirdiklerinin hepsi doğrudur.

İbni Sebe diyor ki: Kur’anı toplayan Eshab, ona ilave ve çıkarma yapmış oldu. Biz Kur’ana inanmayız. (Bu Kur’anı Tanrı indirdi müdafaasını o yapar) diye bir âyet uydurmuşlar.

Yok, biz İbni Sebe yahudisi şeklinde değiliz deniyorsa ve Kur’ana inanılıyorsa, Eshab-ı kiramın hepsinin Cennetlik olduğuna da inanmak gerekir. Onların rivayet ettikleri hadislerin de doğru olduğuna inanmak gerekir. Kur’anı bildirdikleri şeklinde hadisleri de onlar bildirdi. Bunlardan birini kötülemek, bir söylediğine inanır, öteki söylediğine inanmam demek, dini yıkmanın, İslamiyet’e inanmıyorum demenin kamufle edilmiş şeklidir. Hadis âlimlerini, yalancı, bilgisiz ve din düşmanı bilmek ne kadar yanlıştır. Buhari ve Müslim şeklinde âlimlere uymak gerekir. Bu sebeple Kur’an-ı kerimde (Bilmiyorsanız zikir ehline [âlimlere] problem) buyuruluyor. (Nahl 43)

Resule uymak
Sual:
(Yalnız Kur’an var, Kur’andan başka kaynak yok) diyen sapık biri, (Kur’anda, “Resulümün bildirdiklerine uyun!” diye oldukça âyet vardır. Biz Resulün bildirdiklerini inkâr etmiyoruz. Sadece günümüze kadar, sıhhatli, uydurma olmayan bir hadis gelmediği için hadislere saygınlık etmiyoruz. Resulünün tüm sözleri değiştirilmiş olduğu, uyulacak söz kalmadığı için yalnız Kur’an diyoruz) diyor. Tanrı, hadislerin bu şekilde değişeceğini bilmiyor muydu da (Resulüme uyun!) buyurdu?
CEVAP
Hadis-i şeriflerin büyük kısmı sağlam kaynaklarla bizlere kadar gelmiştir. En küçük bir kuşku yoktur. Bilhassa Kütüb-i sitte’deki hadis-i şerifler sağlamdır. Farzımuhal, (Yalnız Kur’an) diyen sapığın söylediği şeklinde, tüm hadis-i şerifler uydurma olsa, bu şekilde çirkin bir iddia, Allahü teâlâyı cahillikle suçlamak olmaz mı? Hâşâ Tanrı, hadislerin değiştirileceğini bilmiyor muydu? (Bilmiyordu) denemez. (Biliyordu) denirse, niye uydurma, yanlış, bozuk, bâtıl şeylere uyun emrini verdi?

Demek ki bu şekilde şeylerin olamayacağını, Resulünün kutsal sözlerinin sağlam senetlerle geleceğini, değişmeyeceğini bilmiş olduğu için, (Resulüme uyun!) buyurdu. Bu sebeple hadis-i şeriflere uyulmadan Resulullah’a uyulmuş olmaz.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/27/hadis-i-serifleri-inkar/feed/ 0 5751
Kaderi inkâr edenler https://www.cennetinbahcesi.com/2019/04/28/kaderi-inkar-edenler/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/04/28/kaderi-inkar-edenler/#respond Sun, 28 Apr 2019 19:42:05 +0000 Kaza ve Kadere iman]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5322

Sual: Mutezile, imanın altı esasından önde gelen kaderi inkâr ediyor. Kaderi inkâr eden hepimiz Mutezile midir?
CEVAP
Genel anlamda öyleki ise de, yalnız Mutezile değil, dinsizler de kaderi inkâr ediyor. Örnek olarak, (Ülkeyi kaderine terk etmeyeceğiz) diyorlar. İbni Sebeciler de, kaderi inkâr ediyorlar.

Yazgı, Allahü teâlânın ileride olacak her şeyi ezelde bilmesidir. Kaza, bu bildiklerini Levh-il mahfuz’da göstermesidir. (Emali şerhi, Seyyid Ahmed Asım Efendi)

İnsanların ne yapacağını bilmeyen ilah olur mu asla? Her insanın ne yapacağını bilen Allahü teâlâ, bu tarz şeyleri yazdığını bildiriyor. Bu âyetler iyi mi inkâr edilir? Bir âyet-i kerime meali:
(Biz, yeryüzünde vuku bulacak ve başınıza gelecek her musibeti, yaratmadan ilkin, bir kitapta [Levh-i mahfuz’da] yazdık. Elbet bu, Tanrı için kolaydır.) [Hadid 22]

Yazgı hakkında birçok âyet-i kerime var. Birkaçının meali:
(Yaptıkları minik büyük her şey, satır satır kitaplarda yazılmıştır.) [Kamer 52, 53]

(Tanrı her canlının durduğu yeri ve sonunda bırakılacağı mekânı bilir. Hepsi açık bir kitapta [Levh-i mahfuz’da]dır.) [Hud 6]

(Tanrı her şeyin yaratıcısıdır.) [Zümer 62] (Hayrı, şerri, imanı, küfrü de yaratan Allahü teâlâdır.) [Beydâvî tefsiri]

(Tanrı her şeyi bilir.) [Hucurat 16]

(Yaratan asla bilmez mi?) [Mülk 14]

(Emrullahi kaderen makdura) âyetinin mânâsı, (Tanrı’ın emri yerine gelecek, yazılmış bir kaderdir) anlamına gelir. (Ahzab 38)

Meşhur Amentü hadisinde, imanın altı şartından biri şu şekilde bildiriliyor:
(Hayrın ve şerrin Tanrı’tan olduğuna inanmaktır.) [Buhârî, Müslim, Nesâî]

Yazgı hakkında hadis-i şeriflerden bazıları da şöyledir:
(Kaderin, hayrın ve şerrin Tanrı’tan olduğuna inanmayan, mümin değildir.) [Tirmizî]

(Kadere inanç etmeyen, başa gelecek olanın asla şaşmayacağına, başa gelmeyecek olanın da asla gelmeyeceğine inanmayan, inanç etmiş olmaz.) [Tirmizî]

(Kaderi inkâr edene, tüm peygamberler lânet eder.) [Taberânî]

(“Şer takdir edilmedi” diyenin İslam’dan nasibi yoktur.) [Beyhekî]

(Âhir zamanda, kaderi inkâr edenler çıkacaktır.) [Tirmizî]

Kaderin değişeni de, değişmeyeni de vardır. Örnek olarak değişmeyen ecele, ecel-i müsemma denir. Bir âyet-i kerime meali:
(Ecel bir an gecikmez ve vaktinden ilkin de gelmez.) [Araf 34]

İnsanın işine nazaran, ömrü ve rızkı değişebilir. Bir âyet-i kerime meali:
(Tanrı, dilediğini siler, dilediğini değiştirmez. Ümm-ül-kitab [Levh-i mahfuz] O’ndadır.) [Ra’d 39]

Ümm-ül kitap, öncesiz olan kelam-ı ilahinin yazılı olduğu kitaptır. Melekler, bunu anlayamaz. Zamanlı değildir. Tanrı’tan başka, kimse bilmez. Asla yok olmaz. Levh-i mahfuz’da değişim olur. Bunu melekler görür. İnsanın, işine nazaran, ömrü ve rızkı değişmiş olur. İyiler fena, kötüler iyi olarak değiştirilebilir. Bir başka âyet meali:
(Bir canlıya verilen yaşam ve ömrünün azaltılması da ne olursa olsun bir kitaptadır.) [Fatır 11]

Değişebilen kaza kadere kaza-i muallak denir. Bir kimse, iyi amel yapmış olup duası kabul olursa, o kaza değişebilir. Üç hadis-i şerif:
(Kaza-i muallakı, hiçbir şey değiştiremez. Yalnız yakarış değiştirir ve ömrü, yalnız kayra, iyilik arttırır.) [Hâkim]

(Yazgı, tedbirle, sakınmakla değişmez. Fakat kabul olan yakarış, o bela gelirken korur.) [Taberânî]

(Sıla-i rahm ömrü uzatır.) [Taberânî]

Kaderin Levh-i mahfuz’da yazılması kazadır. Bir hiç kimseye takdir edilen bela, kaza-i muallak ise, o kimsenin yakarış etmesi de takdir edilmişse, yakarış eder, kabul olunca belayı önler. Duanın belayı önlemesi de kaza ve kaderdendir. Şemsiye yağmura siper olduğu şeklinde, yakarış da belaya siper olur.

Ecel-i müsemma değişmez, fakat Ecel-i kaza değişebilir. Bir örnek: İki şahıs, Hazret-i Davud’a birbirini şikâyet etti. Azrail aleyhisselam gelip, (Bu iki kişiden birinin eceline yedi gün kaldı. İkincisinin ömrü de, yedi gün ilkin bitmişti, fakat ölmedi) dedi. Hazret-i Davud, şaşkınlık edip sebebini sorunca cevaben dedi ki:
(İkincisinin bir akrabası vardı. Buna dargındı. Bu, gidip onun gönlünü aldı. Bunun için Allahü teâlâ, onun ömrünü 20 yıl uzattı.) [Levh-i Mahfuz ve Ümm-ül-kitab risalesi]

Birkaç hadis-i şerif:
(Kadere inanmak, inanç esaslarındandır.) [Ebu Davud, Tirmizî]

(Kadere inanç etmek, tevhidin nizamıdır.) [Deylemî]

(Kaderi inkâr etmeyin! Hristiyanlar kaderi inkâr eder.) [Cami-us-sagir]

(Ümmetim kaderi inkâr etmedikçe dinde sabittir; inkâr edince helâk olur.) [Taberânî]

(Âhirette kaderi yalanlayana rahmet edilmez.) [İ. Adiy]

(Âhir zamanda kaderin inkâr edilmesinden korkuyorum.) [Taberânî, İbni Asakir, Hatîb]

(Âlimin sürçmesinden, münafıkların “Kur’an bu şekilde diyor” diyerek münakaşaya girişmesinden ve kaderin inkâr edilmesinden korkuyorum.) [Taberânî]

(Yazgı, Rahman olan Tanrı’ın elindedir. Kimini yükseltir, kimini alçaltır.) [Bezzar]

(Allahü teâlâ buyurdu ki: “Bana inanç edip de, kadere, hayır ve şerrin benim takdirimle olduğuna inanç etmeyen, benden başka Rab arasın.”) [Şirâzî]

(Irkçılık, kaderi inkâr ve nakle saygınlık etmemek ümmetimi helâk eder.) [Taberânî]

(Allahü teâlâ, öncelikle Kalem’i yaratıp, “Kaderi, olanı ve sonsuza kadar olacak olanı yaz” buyurdu.) [Tirmizî, Ebu Davud]

(Hepimiz, sana yarar vermek için çalışsalar, Allahü teâlânın senin için takdir ettiğinden fazlasını yapamazlar. Hepimiz, sana zarar vermeye kalksa, Allahü teâlânın takdir etmiş olduğu zarardan fazlasını veremez; zira artık kaderi yazan Kalem kurudu, yazıları değişmeyecek şekilde kesinleşti.) [Tirmizî]

(Allahü teâlâ, “Ben âlemlerin rabbiyim, hayrı da, şerri de ben tâyin ederim” buyurdu.) [İbni Neccar]

İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: Kaza ve yazgı bilgisini, oldukca kimseler anlayamadığından doğru yoldan ayrılmıştır. Bunlardan bir kısmı, insanların isteyerek yapmış olduğu işlerin zorla bulunduğunu sanmış, çokları da, insanların her işi yaratarak yaptığını, isteyerek meydana getirilen işlere Allahü teâlânın karışmadığını söylemiştir. Üçüncüsü de, doğru yoldakilerin, İslamiyet’i iyi anlayanların sözüdür ki, bunlar, Fırka-i naciyye ismiyle müjdelenmiş olan Ehl-i sünnet vel-cemaat âlimleridir. Bunlar, birinci ve ikinci bölümde olanlar şeklinde taşkınlık yapmamış, orta yolu seçmişlerdir.

Kula bela gelmez, Hak, yazmadıkça,
Hak, bela göndermez, kul azmadıkça
.

Mutezile, (Hepimiz kaderini kendi belirler. Yazgı diye bir şey yoktur) der. Birinci mısra buna cevaptır. Şu demek oluyor ki (Allahü teâlâ dilemedikçe, insan bir şey yapması imkansız) deniyor.

Cebriye ise, (Tanrı dilediğini hidayete kavuşturur, dilediğini sapıklıkta bırakır) âyet-i kerimesini yanlış anladığı için, (Her şeyi bizlere zorla yaptıran Tanrı’tır) der. İkinci mısrada, (Tanrı’ın takdiri insanların amellerine göredir, Tanrı hiç kimseye zulmetmez) deniyor.

(Biz her şeyi bir kadere, bir ölçüye nazaran yarattık) mealindeki âyet-i kerime için, bir Mutezile sapığı diyor ki:
(Bu âyette olduğu şeklinde, öteki âyetlerde geçen yazgı kelimeleri ölçü anlamına gelir. Ehl-i sünnet’in bildirdiği anlamda Kur’an’da yazgı diye bir şey yoktur. Tanrı, insanların işleyeceklerini bir yere yazmamıştır. Kaderini hepimiz kendi belirler.)

Görüldüğü şeklinde Mutezile meddahı, bu konudaki tüm âyet ve hadisleri inkâr etmekten çekinmiyor. Buna Resulullah efendimizin şu hadis-i şerifini gösteriyoruz:
(Kaderi inkâr edenlere, “Yeryüzünde vuku kabul eden ve başınıza gelen bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan ilkin, bir kitapta [Levh-i mahfuz’da] yazmış olmayalım. Elbet bu, Tanrı için kolaydır” [mealindeki] âyet-i kerimeyi açıklayın!) [Deylemî] (Bu âyet: Hadid 22)

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/04/28/kaderi-inkar-edenler/feed/ 0 5322