ibadettir – Cennetin Bahçesi https://www.cennetinbahcesi.com Dini Paylaşım Sitesi Thu, 05 Sep 2019 08:16:22 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.0.9 110917297 Çalışmak ibadettir https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/05/calismak-ibadettir/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/05/calismak-ibadettir/#respond Thu, 05 Sep 2019 08:16:22 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5910

Sual: Çalışmak yakarma midir?
CEVAP
Müminin emek vermesi ibadettir. Fakat imansızın emek vermesi yakarma olması imkansız. Ben namaz kılmam fakat bak çalışıyorum, bu da ibadettir demek yanlıştır. Namaz kılmayanın da emek vermesi yakarma olmaz.
Hiç kimseye muhtaç olmamak için çalışmak oldukca kıymetlidir. Peygamber efendimiz, Hazret-i Muaz ile müsafeha edince buyurdu ki:
– Ya Muaz, ellerin nasırlaşmış.
– Evet ya Resulallah, kazma elimde toprakla meşgul oluyor ve bu sayede çoluk çocuğumun nafakasını kazanıyorum.
Fahr-i kâinat efendimiz, Hazret-i Muaz’ı öpüp buyurdu ki:
– Bu eli Cehennem yakmaz. (Tibyan)

Gene bigün bir genç, sabah erkenden işine gidiyordu. Eshab-ı kiramdan bazıları, bunu uygun görmediler. Orada bulunan Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(O şekilde söylemeyiniz! Eğer hiç kimseye muhtaç olmamak, ana babasını ve aile efradını muhtaç etmemek için işine gidiyorsa, her adımı ibadettir. Eğer kazanacağı para ile öğünmek, keyf sürmek niyetinde ise, şeytanla beraberdir.) [Taberani]

Görüldüğü benzer biçimde bir müslümanın iyi niyetle emek vermesi ibadettir. Fakat kâfirin ve her haramı işleyen kimsenin emek vermesi yakarma olmaz. Namaza ne lüzum var, çalışmak da ibadettir demek oldukca yanlıştır. Bu şekilde söyleyen kâfir olur. Namaz kılan, haramlardan kaçan kimsenin iyi niyetle emek vermesi ibadettir. (K. Mutluluk)

Her insanın rızkı ayrılmıştır
İnsan, rızkını aramış olduğu benzer biçimde, rızk da, sahibini arar. Fazlaca fakirler vardır ki, zenginlerden daha iyi, daha mutlu yaşar. Allahü teâlâ kendisinden korkanlara, dinine sarılanlara, ummadıkları yerden rızk gönderir. Allahü teâlâ, insanları yaratırken, ömürleri benzer biçimde, rızklarını da takdir etmiştir. Bu konudaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyleki:
(Allahü teâlâ, müminin rızkını ummadığı yerden verir.) [İ.Hibban]

(Tanrı’tan korkun, istediğiniz şeylere kavuşmak için, iyi sebeplere yapışın. Fena sebeplere yanaşmayın! Asla kimse, takdir edilen rızkına kavuşmadıkça ölmez.) [Hakim]

(Eceliniz sizi iyi mi takip ederse, rızkınız da öylece takip eder. Rızk için sorun çekerseniz, Allahü teâlânın emrine uygun hareket edin.) [Taberani]

(Tanrı korkusunu ana para edinen, rızkına ticaretsiz ve sermayesiz kavuşur.) [Taberani]

(Allahü teâlâya tam tevekkül etseydiniz, sabah aç gidip, akşam tok dönen kuşlar benzer biçimde rızka kavuşurdunuz.) [Tirmizi]

Helal rızka kavuşmak isteyen sebeplerine yapışmalıdır! Para kazanmak, malı arttırır. Fakat, rızkı arttırmaz. Rızk, mukadderdir. Kısaca ezelde ayrılmıştır. Rızk, maaşa, mala, çalışmaya bağlı değildir. Fakat Tanrı emrettiği için çalışmak gerekir. Zira, Allahü teâlânın işleri, sebepler altında tecelli eder. Âdet-i İlahiye böyledir. Fakat, kimi zaman, sebebe yapışıldığı halde, iş hasıl olmayabilir. Ya da, sebepsiz de, hasıl olabilir. Bu konudaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyleki:
(Rızkının bolca olmasını isteyen, sıla-i rahm etsin!) [Buhari]

(Rızk için üzülme, takdir edilen [ezelde ayrılmış olan] rızk seni bulur.) [İsfehani]

(Zikrin hayırlısı hafi [gizli] olanı, rızkın hayırlısı ise kâfi olanıdır.) [Beyheki]

(Allahü teâlâ sevdiğine, rızkını kâfi [yetecek kadar] verir.) [Ebuşşeyh]

(Helal kazanmak için sorun çekene, Aden vacip olur.) [İ.Gazali]

(Rızka kavuşan oldukca hamd etsin!) [Hatib]

Rızkların dağılması sabah namazından sonrasında olur. Tinsel rızkların dağılması ise ikindi namazından sonradır. Bu iki vakitte uyumamaya dikkat etmelidir! (El-Envar)

Hamd etmek, Allahü teâlâya şükretmek anlamına gelir. Her nimetin Allahü teâlâdan geldiğine inanmak gerekir. Allahü teâlâ, Hazret-i Musa’ya buyurdu ki:
(Kendine verdiğim nimeti, benden bilip kendinden bilmeyen, nimetlerin şükrünü eda etmiş olur. Rızkını kendi emek vermesi ile bilip, benden bilmeyen ise, nimetin şükrünü eda etmemiş olur.) [İ.Gazali]

Fazlaca kazanmak için oldukca çalışmak
Sual:
Fazlaca kazanmak için oldukca çalışmak dine aykırı mıdır?
CEVAP
Kendinin ve çoluk çocuğunun nafakasını kazanacak ve borçlarını ödeyecek kadar çalışıp kazanmak farzdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Çalışıp kazanmak farzdır.) [Taberani]

Çoluk çocuğunun bir senelik nafakasını toplayacak kadar çalışmak mubahtır. Müslümanlara yardım için, cihad etmek için fazla çalışıp kazanmak müstehaptır, iyidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İnsanların en iyisi, insanlara yararlı olandır.) [Kudai]

Gösteriş için, övünmek için kazanmak tahrimen mekruhtur. Çalışmak rızkı artırmaz. Çalışmak takdir edilen rızka kavuşturmaya vesiledir. Rızkı veren Allahü teâlâdır. Çalışmak sebebe yapışmaktır. Sebeplere yapışmak sünnettir. (El-İhtiyar)

Ahiret sevabı için, (oldukca kazanmak için, oldukca çalışmak gerekir) sözü elbet pek hoştur.

Kur’an-ı kerimde mal için hayır adı verilmiş ve mal övülmüştür. Hadis-i şerifte de buyuruluyor ki:
(Bir vakit gelir ki, şahıs dinini ve dünyasını sadece para ile ayakta tutabilir.) [Taberani] Dinimiz, parayı değil, paranın sevgisini kötülemiştir.

İbrahim aleyhisselam, Peygamber olup puta tapmaktan oldukca uzak olmasına rağmen, (Ya Rabbi, beni ve çocuklarımı puta tapmaktan koru!) diye yakarma etmiştir. Puttan maksat para sevgisidir. Demek ki, parayı sevmek, puta tapmaya benzetilmiştir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Paraya tapan helak olur.) [Tirmizi]

(Altın ve gümüşün [paranın] kuluna nalet olsun!) [Tirmizi]

(Paraya gönül vermek, sizden öncekileri mahvettiği benzer biçimde sizi de mahvedebilir.) [Taberani]

(Bir vakit gelir ki, kaygısı mide, şerefi mal, kıblesi hanım, dini para olan kimseler çıkar. Bunlar halkın şerlileridir.) [Sülemi]

Hadis-i kudside de buyuruldu ki:
(Hak teâlâ buyurdu ki, “Ey dünya, bana hizmet edene hizmetçi ol! Sana hizmet eden de senin hizmetçin olsun.”) [Ebu Nuaym]

Dünya fena mü?
Sual:
Dinimizde dünya ne anlamına gelir?
CEVAP
Dünya, haram ve mekruhlardır. Dünya, mal, servet, dünyalık, rızk benzer biçimde manalara da gelir.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
Dünya, seni Allahü teâlâdan uzaklaştıran şeyler, anlamına gelir. Hanım, çocuk, mal, aşama, mevki düşüncesi Allahü teâlâyı unutturacak kadar aşırı olursa, dünya olur. Çalgılar, oyunlar, faydasız, boş şeylerle zaman geçirmek (Kumar, fena dost, fena filimler, dergi ve romanlar) hep bunun için dünya anlamına gelir. Din ile dünyayı beraber kazanmak imkansızdır. Ahireti kazanmak isteyenin dünyadan vazgeçmesi gerekir.

Bu zamanda dünyayı tamamen terk etmek kolay değildir. Asla eğer olmazsa hükmen terk etmek kısaca terk etmiş sayılmak gerekir. Bu da her işte İslamiyet’e uymak anlamına gelir. Yiyecekte, içecekte, giyecekte ve ev kurmakta İslamiyet’e uymak gerekir.

Dünya ahiretin kazanç yeridir. Kazanç yeri kötülenmez. Haram kazanç kötülenir. Dünyayı kötüleyen hadis-i şeriflere bu açıdan bakmak gerekir.
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki.
(Dünya sevgisi tüm hataların başıdır.) [Hakim]

(Dünya melundur. Yalnız Tanrı için olanlar müstesnadır.) [İbni Mace]

(Dünya ardında koşan, açgözlü olur, hep yokluk içinde kıvranır, işleri zorlaşır, nasibinden de fazla bir şeye kavuşamaz. Ahiret için çalışanın da, işleri kolaylaşır, gönlü zenginleşir, yüz çevirilmiş olduğu dünyalık da kendisine teveccüh eder.) [Tirmizi]

(Emeli hep dünya olanın, Hak indinde kıymeti yoktur. Bunun meşgalesi tükenmez, fakirlikten kurtulamaz, zenginliğe kavuşamaz, sonu gelmeyen boş kuruntularla oyalanır.) [Taberani]

(Ateşin odunu yediği benzer biçimde, dünya sevgisi de imanınızı yer.) [İ.Gazali]

(Kalbinizi, dünyadan bahsederek meşgul etmeyin!) [Beyheki]

(Dünyanın yükselttiği her şeyi Allahü teâlâ alçaltır.) [Buhari]

(Allahü teâlâ, bir hiç kimseye ahireti kazanması için dünyayı verir, fakat dünya için ahireti vermek istemez.) [Deylemi]

(Allahü teâlâ, dünyanın akıbetini, yenilen yemeğin akıbetine benzetmiştir.) [Taberani]

(Dünyadan yüz çevir ki, Allahü teâlâ seni sevsin! Halkın eline bakma ki seni sevsinler.) [İbni Mace]

(Dünyayı ahirete yeğleyen, üç şeye maruz kalır. Sıkıntısı asla eksilmez, yokluktan kurtulmaz ve doymak bilmeyen bir hırsa kapılır ki, hiçbir vakit boş zaman bulamaz.) [Taberani]

(Cenneti isteyen hayra koşar, Cehennemden korkan, haramlardan kaçar. Ölümü bekleyen dünya lezzetlerini terk eder. Dünyaya meyledene musibetler yağar.) [İbni Hibban]

(Allahü teâlâ bir kuluna hayır murat edince, onu dünyadan uzaklaştırır, ahirete teşvik eder ve kusurlarını kendine gösterir.) [Deylemi]

(Tahsilsiz ilme, rehbersiz hidayete kavuşmak isteyen, dünyadan yüz çevirsin!) [İ.Gazali]

Zenginlik ve saltanat
Mal ve makam sahibi olmak başka, mal ve makam sevgisi başkadır. Dünya ve ahiret saadetine kavuşmak ve insanlara hizmet edebilmek için mal ve makam sahibi olmak oldukca iyidir. Tüm dünya bir kimsenin olsa, mala mağrur olmadan dine uygun harcasa, oldukca büyük sevap kazanır. Süleyman aleyhisselam, büyük bir zenginlik ve saltanat içinde yüzmüş olduğu halde, Cenab-ı Hak, Kur’an-ı kerimde, (O ne iyi kuldur) diye övmektedir. (Sad 30)

Peygamber efendimizden sonrasında insanların en üstünü olan Hazret-i İbrahim’in ovaları dolduran davarları yanında yalnız yarım milyon sığırı vardı. Mal ve makamı kötüye kullanmak zararlıdır. İnsanı iyilik etmekten alıkoyan her şey dünyadır. Kur’an-ı kerimde, Cennetin, makam hırsıyla büyüklük taslamayan kimselere verileceği bildirilmektedir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(“La ilahe illallah” diyen, dünyayı dinden üstün tutmadıkça, Allahü teâlânın gazabından ve azabından kurtulur. Dini bırakıp dünyaya [haramlara] sarılırsa, Allahü teâlâ, ona; “Yalan söylüyorsun” buyurur.) [Hakim]

(Dünya işi için üzülen Allahü teâlâya karşı öfkelenmiş olur.) [Taberani]

Çobanlık, bahçıvanlık yapmak
Sual: Bazı kimseler, başkasının işinde emek vermeyi, çobanlık, bahçıvanlık benzer biçimde işleri yapmayı, zillet aşağılık olarak görmektedir. Hakkaten dinimiz açısından da bu şekilde midir?
Yanıt:
Her sanatı ve ticareti yapmak, maaş, ücret karşılığında mubah olan işleri yapmak, sözgelişi çobanlık, bahçıvanlık yapmak, inşaatta, hafriyatta çalışmak ve sırtında yük taşımak tezellül değildir. Peygamberler ve veliler bu tarz şeyleri yapmışlardır. Kendinin ve çoluk çocuğunun nafakasını temin için çalışmak farzdır. Başkalarına yardım için her türlü kazanç yolunda emek harcayarak daha çok kazanmak mubahtır. İdris aleyhisselâm terzilik yapardı. Davut aleyhisselâm demircilik yapardı. İbrahim aleyhisselâm ziraat ve kumaş ticareti yapardı. İlk olarak kumaş dokuyan Adem aleyhisselâmdır. Din düşmanları, ilk insanların ot ile örtündüklerini, mağarada yaşadıklarını yazıyorlar. Bu yazılarının hiçbir vesikası, senedi, delili yoktur. Peygamberlerden İsa aleyhisselâm kunduracılık yapardı. Nuh aleyhisselâm marangozluk, Salih aleyhisselâm çantacılık yapardı. Peygamberlerin bir çok çobanlık yapmıştır. Hadîs-i şerifte;
(Evinin gereksinimlerini alıp getirmek kibirsizlik alametidir) buyuruldu.

Resûlullah efendimiz mal satmış ve satın almıştır. Satın alması daha oldukca olmuştur. Ücret ile çalışmış ve çalıştırmıştır, ortaklık yapmıştır. Başkasına vekil olmuş ve vekil yapmıştır. Armağan vermiş ve almıştır. Ödünç ve ariyet mal almıştır. Vakıf yapmıştır. Dünya işi için hiç kimseye kızmamış, incitecek şey hiç kimseye söylememiştir. Yemin etmiş ve ettirmiştir. Yemin etmiş olduğu şeyleri yapmış, yapmayıp kefaret verdiği de olmuştur. Latife, latife yapmış ve söylemiş, latifeleri hep hak suretiyle ve yararlı olmuştur. Bu tarz şeyleri yapmaktan çekinmek, utanmak, kibir olur. Fazlaca kimse burada yanılmıştır. Bu şekilde kimseler, tevazu ile tezellülü, zilleti birbiri ile karıştırmış ve nefis, burada oldukca kimseyi aldatmıştır.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/05/calismak-ibadettir/feed/ 0 5910
Resulullah efendimizi anmak ibadettir https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/21/resulullah-efendimizi-anmak-ibadettir/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/21/resulullah-efendimizi-anmak-ibadettir/#respond Tue, 21 May 2019 09:46:28 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5430

Sual: Mevlid ne anlamına gelir, mevlid okumaya bazıları bid’at diyor, doğru mu?
CEVAP
Mevlid, doğum zamanı anlamına gelir. Mevlid gecesi, Rebiul-evvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir. Peygamber efendimizin doğum günü, tüm Müslümanların bayramıdır.

Resulullah efendimiz dünyaya erişince, amcası Ebu Leheb’in cariyesi Süveybe, (Kardeşin Abdullah’ın oğlu oldu) diyerek kendisine müjde getirince, sevinmişti. (Ona süt vermek şartı ile, seni azat ettim) demişti. Bunun için, Ebu Leheb’in, her mevlid gecesinde, azabı birazcık hafiflemektedir. Mevlid gecesi sevinen, o geceye kıymet veren müminlerin pek oldukca sevap kazanacağı buradan da anlaşılmaktadır. Hâfız Muhammed ibni Cezeri Şafii diyor ki: (Ebu Leheb rüyada görülüp, ne halde olduğu sorulduğunda, oldukca azap çekiyorum. Sadece, her yıl, Rebiul-evvel ayının 12. geceleri, azabım hafifliyor. Resulullah dünyaya erişince, müjde veren cariyemi sevincimden azat etmiştim. Bunun için, bu gecelerde azabım hafifliyor) dedi. Ebu Leheb şeklinde azgın bir kâfirin azabı hafifleyince, O yüce Peygamberin ümmetinden olan bir mümin, Onun doğduğu gece sevinir, malını uygun bölgelere dağıtır, ziyafet verir, böylece, Peygamberine olan sevgisini gösterirse, Allahü teâlâ onu Cennetine sokar.) [M. Nasihat]

Resulullah efendimiz, mevlid gecelerinde eshab-ı kirama ziyafet verir, dünyayı teşrifindeki ve çocukluk zamanındaki şeyleri anlatırdı. Hazret-i Ebu Bekir de, halife iken, eshab-ı kiramı toplar, Resulullah efendimizin dünyayı teşrifindeki muhteşem hâlleri konuşurlardı. Bu gece, Resulullahın doğum zamanında görülen hâlleri, olağanüstü şeyleri okumak, dinlemek, öğrenmek oldukca sevaptır. Bugün yada ertesi gün oruç tutmakta sakınca yoktur. Tutulması iyi olur, sevap olur.

İslam âlimleri mevlid gecesine oldukca ehemmiyet vermişlerdir. Hazret-i Mevlana, (Mevlid okunan yerden belalar gider) buyurmuştur.

Mevlid gecesi, Kadir gecesinden sonrasında en kıymetli gecedir. Hatta, Mevlid gecesinin Kadir gecesinden de kıymetli bulunduğunu bildiren âlimler de vardır.

(Allahü teâlâ bir hiç kimseye söz ve yazı sanatı kayra ederse, Resulullahı övsün, düşmanlarını kötülesin) hadis-i şerifine uyularak, asırlardır mevlid kitapları yazılmış ve okunmuştur. Resulullah efendimizi öven çeşitli mevlid kasideleri vardır. Meşhur olan ve Türkiye’de devamlı okunan Mevlid kasidesini Süleyman Çelebi, 15. asırda yazmıştır. Bu kasidenin asr-ı saadetten sonrasında yazılması, bid’at olmasını gerektirmez. Şu sebeple Resulullah efendimizi övmek ibadettir. Devamlı Onu övücü kasideler, yazılar yazılabilir. Onları da okumak bid’at değil, sevap olur. Mevlid-i şerif okumak, Resulullah efendimizin dünyaya gelişini, miracını ve yaşamını anlatmak, Onu anımsamak, Onu övmek anlamına gelir. Her müminin Resulullah efendimizi oldukca sevmesi gerekir. Bu da aslına bakarsan imanın gereğidir. Oldukca sevmek kâmil mümin olmanın da alametidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Beni ana-baba, evlat ve herkesten daha oldukca sevmeyen, mümin olması imkansız.) [Buhari]

(Peygamberleri anmak, anımsamak ibadettir.) [Deylemi] (Bu ibadeti, şiir olarak söylemek daha tesirli olur. Resulullah efendimizin şairleri, camide, Resulullahı öven ve kâfirleri kahreden şiirler okurlardı.)

(Bir şeyi oldukca seven, elbet onu oldukca anar.) [Deylemi] (Resulullahı seven de Onu oldukca anar.)

Vehhabiler, mezhepsizler, Resulullah efendimizi öven ve ondan şefaat isteyen Müslümanlara müşrik damgasını basıyorlar. Bunu açıkça söyleyemedikleri için, mevlide bid’at diyorlar. Resulullahı övmek bid’at olmaz. Bu övgüden sadece Tanrı’ı sevmeyen rahatsız olur; şu sebeple Allahü teâlâ Onu övmektedir:
(Biz seni âlemlere rahmet olarak yolladık.) [Enbiya 107]

(Senin için bitmeyen, sonsuz ecir vardır. Normal olarak sen en büyük terbiye üzeresin.) [Kalem 3-4]

(Tanrı ve melekleri, Resule salevat getiriyor. Ey inanç edenler, siz de salevat getirin!) [Ahzab 56]

Adam hanım karışık olmadan, çalgı, müzikli tanrısal ve başka haram karıştırmadan, Tanrı rızası için okumak, salevat-ı şerife getirmek, tatlı şeyler yedirip içirmek, hayrat ve hasenat yapmak, böylece, o gecenin şükrünü yerine getirmek müstehabdır. (Ni’met-ül kübrâ, Hadika, M. Tembih)

Resulullah efendimizi oldukca övmek, mahlûkların en üstünde bulunduğunu söylemek, Allahü teâlânın, sevgili Peygamberine verdiği üstünlükleri saymak ve Ondan şefaat istemek, büyük ibadettir. Buna karşı koymak, koyu bir cahillik, pek çirkin bir inattır. Resulullahı övmek, anmak lazım geldiğine kanıt olarak, Ahzab suresinin (Tanrı ve melekleri, Resule salevat getiriyor, inanç edenler, siz de salevat getirin) mealindeki 56.âyet-i kerimesi yetmez mi?

Vehhabi mantığına bakın!
Vehhabi Feth-ul-mecid kitabının önsözünde, (Süud torunu Abdülaziz tevhidi yeniledi. Arabistan yarım adasına barış ve güvenlik getirdi. Oğlu Süud da, geçmişlerinin yoluna yaşam verdi. Hulefa-i raşidinin yolunu açtı) diyor. Süud oğullarının kılıçlarının keskin olmasına yakarma ediyor. Yunanistan’da, Atina’nın en lüks otellerinde, yüzlerce gayrimeşru cariye ile, Yunan kızları içinde, senelerce sefalet, içki ve fuhuş âlemleri sürerek 1384 [m. 1964] de zevk, safa, işret içinde ölen Süudü ve dedelerini övmek için (yaşam verdi, yol açtı) şeklinde methiyeler söylemesi, ondan yardım dilemesi şirk, kabahat olmuyor da, ehl-i sünnetin, Allahü teâlânın sevgili Peygamberini övmesi, o yüce Peygamberin, mahlukların en yüksek derecesinde bulunduğunu bildirmesi, (Her istediğini vereceğim) müjdesi ile şereflenmiş olan o en yüksek Peygamberden yardım ve şefaat istemesi, kabahat ve şirk oluyormuş.

Utanmadan bu yazıları, din kitabı diyerek müslümanların önüne sürmektedir. Gençleri aldatmak, mezhepsiz yapmak için, İslam âlimlerine, müslümanların gözbebeklerine, müşrik, sapık demekten haya duymamaktadır. Hadis-i şeriflerde, Resulullahın kendi yüksek makamını anlatmasına, acaba ne diyecektir. Peygamberlerin seyyidi, gelmiş gelecek, tüm insanların en üstünü bulunduğunu bildirdiği için, o şerefli Peygambere de, (hâşâ) kirli kalemini bulaştırmak küstahlığını mı meydana getirecek?

Peygamber efendimiz hem habib hem halildir
“Bazı kimseler, Peygamberimize Habib denmesi uygun değildir. Habib sevgili anlamına gelir. Tanrı’ın sevgilisi olur mu!“ diyorlar.

Allahü teâlâ, Muhammed aleyhisselama “Habibim” buyuruyor. Habib, sevgili anlamına gelir. Sevgi ise çeşitlidir. Ormanı, çiçeği, suyu sevmek başkadır, yiyecekleri, meyveleri sevmek başkadır. Ana babayı, evladı sevmek başka, hanımı sevmek başka, Allahü teâlâyı sevmek daha başkadır. Tüm sevgileri yalnız hanımı sevmek şeklinde kabul etmek oldukca yanlıştır.

Şimdi imam-ı Gazali, imam-ı Kastalani hazretleri şeklinde İslam âlimlerinden naklen Allahü teâlânın sevip sevmediği kimseleri bildirelim!

Kur’an-ı kerimde mealen (Tanrı, onları [Eshab-ı kiramı, salihleri] sever, onlar da Tanrı’ı sever) buyuruluyor. (Maide 54)

Allahü teâlâ şunları sever:

(Sabredenleri sever.) [A.İmran 146]

(Tevekkül edenleri sever.) [A.İmran 159]

(İyilik edenleri sever.) [Bekara 195]

(Hakkaniyet edenleri sever.) [Maide 42]

(Tevbe edenleri sever.) [Bekara 222]

Allahü teâlâ şunları sevmez:

(Aşırı gidenleri sevmez.) [Bekara 190]

(Fesadı sevmez.) [Bekara 205]

(Zalimleri sevmez.) [A. İmran 57]

(Kibredenleri sevmez.) [Nahl 23]

(Hainleri sevmez.) [Enfal 58]

Allahü teâlâ, Peygamber efendimize, (De ki, eğer, Tanrı’ı seviyorsanız, bana uyun ki, Tanrı da sizi sevsin, günahlarınızı affetsin!) buyuruyor. (A.İmran 31)

Peygamber efendimiz de, (Tanrı ve Resulü bir hiç kimseye, herkesten daha sevgili olmadıkça, inanç etmiş olmaz) buyuruyor. (Buhari)

Selman-ı Farisi hazretlerinin bildirdiği hadis-i kudside buyuruluyor ki:
(Ey Resulüm, İbrahim’i halil [dost] edindiysem de, seni de habib [sevgili] edindim. Senden daha sevgili hiçbir şey yaratmadım. Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım.) [Mevahib-i Ledünniyye]

Gene aynı kitaptaki hadis-i şerifte, (Tanrı, İbrahim’i halil edinmiş olduğu şeklinde beni de halil edindi) buyuruluyor. Şu halde Peygamber efendimiz hem habibdir, hem halildir.

Sevginin güçlü olmasına aşk denir. Mevlidde de (Habibim sana aşık olmuşam) ifadesi geçer. Bazı kimseler, nefsin şehvani arzularına aşk dedikleri için Allahü teâlânın, Habibini oldukca sevmesini, şu demek oluyor ki aşk ile sevmesini kabul edemiyorlar. (Mevlidin burası yanlış) diyorlar.

Allahü teâlâ, en oldukca Habibini sever.

Dinde, fazla sevgiye aşk denir. Mevlidde geçen ifade de yanlış değildir. İlahi tenzihe aykırı yeri yoktur. (Tanrı Habibini oldukca sevmez) demek yanlıştır.

Sual:
Mevlid kitabında, (Habibim sana âşık olmuşam) ifadesini, bazı kimseler uygun bulmuyor, hatta, Hristiyanları seven bazı kimseler, o kısmı değiştirip okuyorlar. Bunun dinen mahzuru var mıdır?
CEVAP
Sevginin güçlü olmasına aşk denir. Aşk denilince illa şehevî aşk anlaşılmamalıdır. Kitap okuma aşkı olur, parayı sevme aşkı olur. Tanrı aşkı olur, hocayı sevme aşkı olur, dine hizmet etme aşkı olur. Ana babaya yardım etme aşkı olur, olur da olur.

Mevlitte bildirilen aşkla ilgili ifade, Allahü teâlânın habibini [sevgilisi olan Muhammed aleyhisselamı] sevdiğini bildiriyor. Normal olarak Allahü teâlâ habibini her şeyden, herkesten oldukca seviyor. Tanrı için niye seviyor ki denmez. Doğrusu Mevlitteki ifade oldukca yerindedir.

Mevlid okumak ibadettir
Sual:
İmam-ı Şa’rani’nin ve İbni Âbidin’in mevlid okutmaya bid’at söylediği doğru mu?
CEVAP
Hayır, doğru değildir. Bu, Selefîlerin uydurmasıdır. Bu iki zat, dine aykırı olarak yapılanlara ve bid’at karıştırılanlara bid’at demişlerdir. İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Minarede yakılmak için yağ adamak bâtıldır. Seyyid Abdülkadir’e yağ adarlar da, minarenin doğu tarafına yakılır. Bundan daha çirkini de, minarelerde mevlid okutmayı nezrederler. Hâlbuki bu mevlide çalgı katıyorlar, şarkı ve oyun şeklinde şeyler karıştırıyorlar. (Redd-ül muhtar)

Demek ki, o günkü mevlidlerde de, bugünkü bazı mevlidlerde olduğu şeklinde teganni ve uygunsuz şeyler varmış. Onun için bu iki büyük âlime isnat edilen yazılarda, mevlid kötülenmiyor, mevlid cemiyetlerinde işlenen haramlar kötüleniyor. Bugün de mevlidlere bid’at karıştırılıyor. Hanım adam birlikte oturup dinliyorlar. (Bu şekilde mevlid okumak uygun değil) demek, mevlidin kendisi fena anlamına gelmez. Mevlid, Resulullah efendimizi övmektir. Resulullah’ı övmek ise ibadettir, fakat Selefîler bu övmeye bid’at demektedir.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/21/resulullah-efendimizi-anmak-ibadettir/feed/ 0 5430