gunleri – Cennetin Bahçesi https://www.cennetinbahcesi.com Dini Paylaşım Sitesi Sat, 17 Aug 2019 15:29:06 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.0.9 110917297 Bayram günleri https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/17/bayram-gunleri/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/17/bayram-gunleri/#respond Sat, 17 Aug 2019 15:29:06 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5852

Bayram günlerinin de fazileti büyüktür. Kurban bayramının 1.2.3. günlerinden sonraki gecelere Kurban bayramı geceleri denir. Ramazan-ı şerifin son günü ile bayramın ilk günü arasındaki geceye de Ramazan bayramı gecesi denir.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ramazan ve Kurban bayramının gecelerini ihya eden kimsenin kalbi, kalblerin öldüğü gün ölmez.) [İbni Mace, Taberani]

(Rahmet kapıları dört gece açılır. O gecelerde meydana getirilen yakarma, tevbe reddolmaz. Ramazan ve Kurban Bayramı’nın birinci geceleri, Berat Gecesi ve Arefe Gecesi.) [İsfehanî]

(Şu beş gecede meydana getirilen yakarma geri çevrilmez. Regaib gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi, Ramazan ve Kurban bayramı gecesi.) [İbni Asakir]

Bayramda erken kalkmak, gusletmek, misvak kullanmak, güzel koku sürünmek, yeni ve temiz elbise giymek, sevindiğini belli etmek, yüzük takmak, karşılaşmış olduğu müminlere güler yüzle slm vermek, fakirlere oldukça sadaka vermek, İslamiyet’e doğru olarak hizmet edenlere yardım etmek, dargınları barıştırmak, akrabayı, din kardeşlerini ziyaret etmek, onlara armağan götürmek sünnettir. Bayram gecelerini ihya eden, büyük saadete kavuşur. Kurban Bayramı geceleri, bayramın 1., 2. ve 3. gününden sonraki gecelerdir. İki hadis-i şerif:
(Bayram gecelerini ihya edenin kalbi, kalblerin öldüğü günde ölmez.) [Taberanî]

Ramazan bayramında bayram namazından ilkin tatlı yiyecek, hurma yiyecek, hurmayı 1, 3, 5 şeklinde tek tane yiyecek, teke riayet etmek, sünnettir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ tektir, teke riayet edeni sever.) [Buhari]

Bayram günleri sevinmek, neşelenmek gerekir. Hazret-i Ebu Bekir, kızı Âişe validemizin evine gidince, iki cariyenin tef çalıp oynadığını görmüş oldu. Ensar-ı kiramın kahramanlıklarını övüyor, destan söylüyorlardı. Hazret-i Ebu Bekir, Resulullahın evinde bu şekilde şey yapılmasının uygun olamayacağını bildirerek, onların susmalarını söylemiş oldu. Düğünlerde ve bayramlarda, hanımefendilerin def çalmaları caiz olduğundan, Peygamber efendimiz, Hazret-i Ebu Bekir’e, (Onlara engel olma! Her kavmin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır. Bayram, luk günleridir) buyurdu. (Buhari)

Dargın olanların, bayramı beklemeyip, derhal barışması gerekir. Allahü teâlâyı ve Peygamber efendimizi seven, insanların kusurlarına bakmaz, hoşgörülü olur. İyi insan, [mümin], hep beraberce iyi geçinir. Başkalarına sorun vermediği şeklinde, onlardan gelecek eziyetlere de katlanır. Bir kusuru için hiç kimseye darılmamak gerekir.

Dargınlık olsa bile üç günden fazla sürmemeli. Eğer bayrama kadar devam eden bir dargınlık olduysa, daha çok gecikmeden barışmalı. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Birbirinizle münasebeti kesmeyin! Birbirinize arka çevirmeyin! Birbirinize kin ve düşmanlık beslemeyin! Birbirinizi kıskanmayın! Ey Tanrı’ın kulları kardeş olun! Bir Müslümanın öteki kardeşine darılarak üç günden oldukça uzaklaşması helâl değildir.) [Buhari]

(Müslümana üç günden fazla dargın duran Cehenneme gider.) [Nesai]

(Birbirine dargın iki kişiden, hangisi ilkin slm verirse, günahları affolur. Verilen selamı diğeri almazsa, melekler alır. Merhaba almayana da şeytan, sevinçle iltifatta bulunur.) [İbni Ebi Şeybe]

(Müminin kardeşine üç günden oldukça dargın durması caiz değildir. Üç gün sonrasında, ona slm verip hatırını sormalıdır. Onun selamını alırsa, beraber sevaba ortak olurlar. Selamını almazsa günaha girer. Merhaba veren de küs durma mesuliyetinden kurtulmuş olur.) [Ebu Davud]

(Din kardeşiyle bir yıl dargın duran, onu öldürmüş şeklinde günaha girer.) [Beyheki]

(Ameller, pazartesi ve perşembe günleri Allahü teâlâya arz olunur. Allahü teâlâ da, kendisine şirk koşmayan herkesi affeder. Sadece bu mağfiretten, birbirine kin tutan iki şahıs istifade edemez. Allahü teâlâ, “O iki şahıs barışıncaya kadar amellerini bana getirmeyin” buyurur.) [İ. Malik]

(İki şahıs, birbirine dargın olarak ölürse, Cehennemi görmeden Cennete giremez. Cennete girseler de birbiriyle karşılaşamazlar.) [İbni Hibban]

Ramazan gittiği için değil, günahlarımızın affolduğu için, büyük sevab ve nimete kavuştuğumuz için bayram yapıyoruz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bayram sabahı Müslümanlar, namaz için camilerde toplanınca Allahü teâlâ meleklere, “İşini yapmış olup ikmal edenin karşılığı nedir?” diye sorar. Melekler de, “Ücretini almaktır” derler. Allahü teâlâ da, “Siz tanık olun ki, Ramazandaki oruçların ve namazların karşılığı olarak, kullarıma kendi rızamı ve mağfiretimi verdim. Ey kullarım, bugün benden isteyin, izzet ve celâlim hakkı için istediklerinizi veririm” buyurur.) [Beyheki]

Peygamber efendimiz, (Ramazan ayının son günü Allahü teâlâ, oruç tutanları affeder) buyurunca, Eshab-ı kiram, (Ya Resulallah, o gün Kadir gecesi mi?) diye sual etti. Onlara, (Bilmez misiniz ki, iş yapana, işi bitirince tutarı verilir) buyurdu. (Beyheki)

Bu tarz şeyleri bilen Müslüman iyi mi sevinmez ve bayram etmez? Bayram günleri sevinmek, neşelenmek gerekir. Hazret-i Ebu Bekir, kızı Âişe validemizin evine gidince, iki cariyenin def çalıp oynadığını görmüş oldu. Ensar-ı kiramın kahramanlıklarını övüyor, destan söylüyorlardı. Hazret-i Ebu Bekir, (Resulullah’ın evinde bu şekilde şey yapılmaz, susun) dedi. Düğünlerde ve bayramlarda, hanımefendilerin def çalmaları caiz olduğundan, Peygamber efendimiz hazret-i Ebu Bekir’e, (Onlara engel olma! Her kavmin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır. Bayram, luk günleridir) buyurdu. (Buhari)

Hazret-i Ali, (Bugün, orucu kabul edilenlerin ve günahları affedilenlerin bayramıdır) buyurdu. Hadis-i şerifte de, (Ramazan ayında, içkiye devam eden, ana babasına âsi olan ve sıla-i rahmi terk eden hariç, her insanın günahları affolur) buyuruldu. (Gunye)

Eğer bunlar tevbe ederse, Allahü teâlâ günahlarını affeder. Ramazandaki sevablar bilinseydi, (Her gün ramazan olsa) denirdi. Hadis-i şerifte, (Ramazan ayındaki özel sevablar bilinmiş olsaydı, tüm senenin ramazan olması istenirdi) buyuruldu. (Ebu Nasr)

Ne mutlu günahlardan sakınarak oruç tutanlara… Bunlar, aslolan bayramı ahirette yapacaklardır!

Bayram geceleri
Sual:
S. Ebediyye’deki, “Kıymetli geceye, kendinden sonrasında gelen günün adı verilir. Önceki günü öğle namazı vaktinden, o gecenin fecrine kadar olan zamandır. Yalnız, Arefe ve üç kurban günlerinin geceleri bu şekilde değildir. Bu dört gece, bu günleri takip eden gecelerdir” ifadesi hangi kitabından alınmıştır?
CEVAP
Dürr-ül muhtar
kitabının itikâf bahsinde şöyleki deniyor:
Bil ki, geceler günlere tâbidir. Bundan, yalnız Arefe gecesiyle Kurban bayramı geceleri müstesnadır. İnsanlara kolaylık olmak için, bu geceler, geçen gündüzlerine tâbidir. Velvalciyye‘nin kurban bahsinde de beyan edilmiştir.

Bayramda yiyip içmek
Sual:
Mektubat’ta, (Bayramda yiyip içmek, senelerce nafile oruçtan daha sevabdır) buyuruluyor. Yiyip içmek niye sevab oluyor ki?
CEVAP
Burada sevab olan, yiyip içmek değil, oruç tutmayarak Allahü tealanın emrine uymaktır. Bayram günü oruç tutmak haram olduğundan, oruç tutmamanın, doğrusu dinin emrine uymanın, nafile oruçtan daha kıymetli olduğu bildiriliyor.

Bayram ziyaretleri
Sual: Bayram ziyaretlerinde neye dikkat edelim, ilkin kimleri ziyaret edelim?
CEVAP
Fâsık olan, günah işlememize sebep olacak akrabayı ziyaret lazım değildir. Fakat salih olan akrabayı ziyaret gerekir. Salih arkadaşları ziyaret de oldukça sevaptır. Ziyaret, yalnız Tanrı rızası için olmalıdır.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir kimse, köydeki arkadaşını ziyarete gider. Hak teâlâ, buna bir melek gönderir. Melek o adama der ki:
– Bu şekilde nereye gidiyorsun?
– Bu köyde bir dostum var. Onu ziyarete gidiyorum.
– Bunun sana bir iyiliği, bir yardımı dokundu da onun için mi gidiyorsun?
– Hayır, sırf Tanrı rızası için ziyaretine gidiyorum.
– Müjdeler olsun sana! Beni Allahü teâlâ gönderdi. Hiçbir karşılık beklemeden arkadaşını ziyarete gittiğin için Allahü teâlânın sevgisine mazhar oldun.)
[Hakim]

(Hiçbir kul yoktur ki, din kardeşini Tanrı için ziyaret etsin de, bir melek, “Ne iyi ettin, Aden sana helal olsun” demesin. Allahü teâlâ da buyurur ki: “Kulum beni ziyarete geldi. Bana da onu ağırlamak düşer”.) [Ebu Ya’la]

Hikmet ehli diyor ki:
(Ziyareti terk etme, seni unuturlar. Pek sık da gitme senden bıkarlar.)

Tanrı rızası için müslümanı ziyaret etmek oldukça sevaptır. Âlimi, fakiri ve salih akrabayı ziyaret daha oldukça sevaptır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Âlimi ziyaret eden, beni ziyaret etmiş şeklinde sevap alır.) [Taberani]

Salih akrabayı asla eğer olmazsa, haftada yada ayda bir ziyaret etmeli, kırk günü geçirmemelidir! Uzak ülkede ise mektupla, telefonla gönlünü almalı, dargın ise barışmalıdır.

Ev sahibi imam olur. Veya onun belirleme etmiş olduğu zat imam olur. Bir kimse, layık olsa da, teklif edilmeden ziyarete gittiği yerde imamlığa geçmemelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bir kavmi ziyarete giden, onlara imamlık yapmasın!) [Tirmizi]

Davete gitmek
Sual:
Her davete gidilir mi?
CEVAP
Yemekte günah işleniyorsa gidilmez. Fakirlerin davetine gitmeyip de zenginlerinkine gitmek kibirdendir. Kendinden aşağı olanları ziyaret etmek de tevazu alametidir.

Düğün yemeğine çağrı olunanın gitmesi sünnet, başka ziyafetlere gitmek müstehaptır. Bazı âlimler ise, (Düğün yemeğine gitmek vacip, öteki davetlere gitmek sünnettir) demişlerdir. Müslümanın müslüman üstündeki beş haktan biri, davetine icabettir. Kısaca davetini kabul edip gitmektir. Hadis-i şerifte, (Davete icabet ediniz) buyuruldu. (Müslim)

Külfete girenin davetine gitmek gerekmez. Cimrinin davetine de gitmemelidir!

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Cömerdin yemeği şifa, cimrinin yemeği hastalıktır.) [Deylemi, Hâkim, İbni Lâl, Dare Kutnî, Hatib]

Samimi olarak çağrı edilen yere gitmelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Davete icabet etmeyen, Tanrı’a ve Resulüne asi olmuş olur.) [Buhari]

(Müslüman kardeşine ikram eden, Allahü teâlâya ikram etmiş olur.) [İsfehani]

(İki şahıs birden çağrı ederse, kapısı yakın olana icabet et! Zira kapısı yakın olanın hakkı daha ilkin gelir.) [Buhari]

El öpmek
Sual:
Bayramda her insanın eli öpülür mü, doğrusu kimlerin eli öpülür, kimlerin eli öpülmez?
CEVAP
Her insanın eli öpülmez. Ana babanın, bir de âdet olduğundan yaşlı akrabaların elini öpmek caizdir. Arkadaşın elini öpmek haramdır. Hanım kocasının elini öpebilir, fakat, kendine namahrem doğrusu yabancı adamın, adam de yabancı kadının, fakirlik olmadıkça, elini öpemez.

Öperken eli alna koymak
Sual:
Eli öpülmesi caiz olan kişilerin, ellerini öperken, alna değdirmek caiz midir?
CEVAP
Değdirmek gerekmez, değdirilirse de, âdet olduğundan mahzuru olmaz.

Sual: Bayramın ilk günü ne yapmalı, iyi mi hazırlanmalı, neleri yapmalı, dinimizin bu husustaki tavsiyeleri nedir?
Yanıt:
Şevval ayının birinci günü fıtır bayramının, Zilhiccenin onuncu günü de, Kurban Bayramının birinci günleridir. Bu iki günde, güneş doğduktan ve mekruh zaman çıktıktan sonrasında, iki rekat bayram namazı kılmak, erkeklere vacibdir. Bayram namazlarının şartları, cuma namazının şartları gibidir. Fakat, burada hutbe sünnettir ve bayram namazından sonrasında okunması mümkün. Fıtır bayramında namazdan ilkin tatlı yiyecek, gusül etmek, misvak kullanmak, en yeni elbise giymek, fıtrayı namazdan ilkin vermek, yolda yavaşça tekbir okumak müstehabtır. Kurban Bayramı namazından ilkin bir şey yememek, namazdan sonrasında, ilkin kurban eti yiyecek, namaza giderken, yüksek sesle, özrü olan yavaşça Tekbîr-i teşrîk getirmek müstehabtır.

Îyd, bayram anlama gelir. Her yıl, ramazan ayında ve Arefe gününde günahları affedildiği için Müslümanların sevindikleri, sürurlarının avdet etmiş olduğu, yeniden geldiği için Îyd denildi. Ni’met-i islâm kitabında deniyor ki:
“Bayram günleri şunları yapmak sünnettir: Erken kalkmak, gusül abdesti almak, misvak ile dişleri temizlemek, güzel koku sürünmek, yeni ve temiz elbise giymek, sevindiğini belli etmek, Fıtra Bayramı namazından ilkin tatlı yiyecek, hurma yiyecek. Tek adette yiyecek. Kurban kesen, o gün ilk olarak kurban eti yiyecek. Sabah namazını mahalle mescidinde kılıp, bayram namazı için, büyük camiye gitmek. O gün yüzük takmak, camiye erken ve yürüyerek gitmek. Bayram tekbirlerini, Fıtır Bayramında sessiz, Kurban Bayramında cehren söylemek. Dönüşte, başka yoldan gelmek. Zira, yakarma meydana getirilen bölgeler ve yakarma için gidip gelinen yollar, kıyamet günü şehadet edeceklerdir. Müminleri güler yüzle ve Selamün aleyküm diyerek karşılamak. Fakirlere oldukça sadaka, İslâmiyeti doğru olarak yaymak için çalışanlara yardım yapmak. Sadaka-i fıtrı, bayram namazından ilkin vermek.”

Fıtır Bayramı
Sual: Bayramda neler yapılır ve ne şekilde hareket edilir?
Yanıt:
Îyd, bayram anlama gelir. Her yıl, Ramazan ayında ve Arefe gününde günahları affedildiği için Müslümanların sevindikleri, sürurlarının avdet etmiş olduğu, yeniden geldiği için Îyd denildi.

Bayram günü aile, çoluk çocuk ve yakın akrabaya güzel ve güler yüzle işlem eylemelidir. Dargın olanları barıştırmak, akrabayı ve din kardeşlerini ziyaret etmek, onlara armağan götürmek de sünnettir. Adamların kabirleri ziyaret etmeleri de sünnettir.

Şevval ayının birinci günü Fıtır Bayramının birinci günüdür. Bu günde, güneş doğduktan ve kerahet vakti çıktıktan sonrasında, iki rekat bayram namazı kılmak, erkeklere vaciptir. Bayram namazlarının şartları, cuma namazının şartları gibidir. Fakat, burada hutbe sünnettir ve namazdan sonrasında okunması mümkün.

Bayram namazı iki rekattir, cemaatle kılınır, yalnız kılınmaz. Birinci rekatte, Sübhânekeden sonrasında, üç kere Tekbîr-i zevâid söylenir. Kısaca eller üç kez kulaklara kaldırılıp, birinci ve ikincisinde, iki yana uzatılır. Üçüncüsünde, göbek altına bağlanır. İmam efendi yüksek sesle, Fatiha ve zamm-ı sûre okuduktan sonrasında, doğru rüküya eğilinir. İkinci rekatte, ilkin Fatiha ve zamm-ı sûre okunup, sonrasında, iki el, gene üç kere kulaklara kaldırılır. Üçünde de yanlara sallandırılır. Dördüncü tekbirde, kulaklara kaldırılmayıp, rüküya eğilinir. Birinci rekatte beş, ikinci rekatte dört tekbir getirilmektedir.

Kurban Bayramı
Sual: Bayramın ilk günü ne yapmalı, iyi mi hazırlanmalı, neleri yapmalı, dinimizin bu husustaki tavsiyeleri nedir?
Yanıt:
Şevval ayının birinci günü Fıtır bayramının, zilhiccenin onuncu günü de, Kurban bayramının birinci günleridir. Bu iki günde, güneş doğduktan ve mekruh zaman çıktıktan sonrasında, iki rekat Bayram namazı kılmak, erkeklere vaciptir. Bayram namazlarının şartları, Cuma namazının şartları gibidir. Fakat, burada hutbe sünnettir ve bayram namazından sonrasında okunması mümkün. Fıtır bayramında namazdan ilkin tatlı yiyecek, gusül etmek, misvak kullanmak, en yeni elbise giymek, fıtrayı namazdan ilkin vermek, yolda yavaşça tekbir okumak müstehabdır. Kurban bayramı namazından ilkin bir şey yememek, namazdan sonrasında, ilkin kurban eti yiyecek, namaza giderken, yüksek sesle, özrü olan yavaşça Tekbîr-i teşrîk getirmek müstehabdır.

Îyd, bayram anlama gelir. Her yıl, Ramazan ayında ve Arefe gününde günahları affedildiği için Müslümanların sevindikleri, sürurlarının avdet etmiş olduğu, yeniden geldiği için Îyd denildi.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/17/bayram-gunleri/feed/ 0 5852
Özel günleri kutlamak https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/11/ozel-gunleri-kutlamak/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/11/ozel-gunleri-kutlamak/#respond Sun, 11 Aug 2019 02:44:27 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5821

Anneler – Babalar günü
Sual:
Anneler babalar gününün dinimizde yeri var mıdır? Bugün armağan verilir mi?
CEVAP
Avrupa’dan gelen “Anneler – Babalar günü” âdettir. Kısaca, âdette bid’attir. Âdette bid’at olduğu ve zararı dokunan olmadığı, çirkin ve dine aykırı yönü bulunmadığı için, anneler babalar günü düzenleme etmekte ve armağan vermekte sakınca yoktur.

Anneleri babaları senede bigün yerine her gün anımsamak, onlara hizmet etmek, ölmüşlerse, yakarış etmek, hayır hasenatta bulunmak gerekir.

Sual:
Anneler günü münasebetiyle, (Aden annelerin ayakları altında) hadis-i şerifi söylendi. Bir de buna benzer (Din kılıçların altında) hadis-i şerifi vardır. Bunların açıklaması nasıldır?
CEVAP
(Aden, anaların ayakları altında)
demek (Cennete girmek için ana-babanın rızasını almak gerekir) anlamına gelir. (Din, kılıçların altında) hadis-i şerifinin açıklaması da şu şekilde:

Kılıç, cihad etmeyi, harp tekniğini gösterir. İslamiyet’i yaymak, Cennete girmek için kâfirlerdeki silahların hepsini yapmak ve bu tarz şeyleri iyi kullanmakta fayda vardır. Düşmana karşı en yeni silahları hazırlayanlar ve onlarla dinin emrine uygun şekilde savaşanlar Cenneti kazanırlar. Cihad şekilleri devirlere göre farklılık gösterir. Soğuk harp denilen harp şekli yada kalemle cihad, kimi zaman silahla cihaddan daha mühim olabilir.

Dünya ve öküzün boynuzu
Peygamber efendimiz, (Rabbim, benim rızkımı kılıcımın ucunda yarattı) buyurdu. Kısaca (Düşmanlarla cihad eder, alınan ganimet malından payıma düşenle geçinirim) buyurdu. Orada bulunan bir köylü, (Benim dünyalığım nerededir?) söylediğinde, (Dünya, öküzün boynuzu üzerindedir) buyurdu. Kısaca (Öküzünle tarlanı sürer, rızkını kazanırsın) buyurdu. O vakit, sapanın ipini, öküzün boynuzlarına bağlarlar idi. Boynuz bu işe de yaradığı için bu şekilde buyurdu. Köylünün çalışıp tarlasını sürmesini işaret eyledi. Bazı kimseler bunu bilmediği için (Dünya öküzün boynuzunun üzerindeymiş) diyerek din kitapları ile alay ediyorlar.

Sevr, öküz anlamına gelir. Gökte öküz şeklinde dizilmiş yıldız kümeleri vardır. Bu hadis-i şerif söylendiği vakit, o burcun, güneşten, yerküresine uzatıldığı kabul edilen bir doğrunun uzantısı üstünde bulunuyordu. Dünya öküz burcundaydı. Boğa burcu da diyorlar. Âlimler, bu hadis-i şerifi başka türlü de açıklıyorlar. Bu şekilde hadis-i şerifler çoktur. Bu bakımdan Kur’an-ı kerim ve hadis-i şerif tercümelerini okumak, yanlış yargı çıkarılacağı için oldukça zararı dokunan olur. Dinini öğrenmek isteyen, doğru yazılmış ilmihal kitaplarını okumalıdır!

Doğum günü, Evlilik yıldönümü
Sual:
Doğum günü düzenleme etmekte, evlilik yıldönümü kutlayıp armağan vermekte sakınca var mıdır?
CEVAP
Doğum gününe ehemmiyet vermeyi Hristiyanlar, Müslümanlardan öğrenip, almışlardır. Yaş günü kutlamak yakarma değil âdettir. Bu âdet Hristiyanlardan gelmiş olsa bile, yakarma olmadığı için Müslümanların, doğum günü, evlilik yıldönümü şeklinde günler düzenleme etmesinde sakınca yoktur. Fakat gayrı müslimlerin yakarma olarak yaptıkları şeyleri, örnek olarak bayramlarını kutlamak caiz olmaz.

Evlilik yıldönümü şeklinde günah olmayan âdetleri öykünmek etmek caiz olur. Sadece faydası olmayan âdetleri almak, Batıyı körü körüne öykünmek etmek, onlara özenmek uygun sayılmaz.

Fenni buluşları gayrı müslimlerden almak ise, dinimizin emridir. Zira (İlim Çin’de de olsa alın), (Hikmet, fen ve sanat, müminin kaybetmiş olduğu malıdır. Nerede bulursa alsın) hadis-i şerifleri, gayrı müslimlere uymayı değil, bilimsel, fenni onlarda bile olsa, arayıp bulmayı ve onlardan üstün olmaya emek vermeyi bildirmektedir.

Sual: Bir kimsenin, her hangi bir yaratık değil de, insan olarak doğduğu için, şükretmesi ve doğum gününü kutlaması caiz midir?
CEVAP
İslamiyet’te doğum gününü kutlamak vardır, Allahü teâlâya şükretmek olur. Mevlid kandili, Peygamber efendimizin doğum günüdür. Peygamber efendimiz, Pazartesi günü oruç tutardı. Sebebini sorduklarında, (Bugün dünyaya geldim. Şükür için oruç tutuyorum) buyurdu. (Müslim, Ebu Davud, İ. Ahmed, H. S. Vesikaları)

Sual: (Yaş günü, anneler, babalar günü Batıdan gelen sapıklıktır) diyorlar. Batıdan gelen her şeye günah denir mi?
CEVAP
Dinimiz yalnız kâfirlerin yakarma ve haram olan âdetlerini yapmayı yasaklar. Mubah olan âdetlere izin verir. Peygamber efendimizin papaz ayakkabısı ve Rum cübbesi giydirilmiş olduğu saygın eserlerde bildirilmektedir. Doğum gününe ehemmiyet vermeyi Hristiyanlar, Müslümanlardan öğrenip, almışlardır.

Mevlid, doğum zamanı anlamına gelir. Peygamber efendimizin doğum günü, tüm Müslümanların bayramıdır. Mevlid gecesinde, Peygamber efendimiz doğduğu için sevinenlerin günahları affedilir.

Bu gece, Peygamber efendimiz aleyhisselamın doğum zamanlarında görülen halleri, olağanüstü nimetleri okumak, dinlemek oldukça sevaptır. Kendisi de anlatırdı. Eshab-ı kiram da bir yere toplanıp, okurlar ve birbirlerine anlatırlardı.

Yaş günü kutlamak yakarma değil âdettir. Bu âdet Hristiyanlardan gelmiş olsa bile, yakarma olmadığı için bir Müslümanın, doğum günü, evlilik yıldönümü, anneler babalar günü şeklinde günler düzenleme etmesinde, yılbaşlarında kutlama kartı yazmasında sakınca yoktur. Günah olmayan bu şekilde âdetleri öykünmek etmek caiz olur. Sadece yaş gününde mum dikmek şeklinde faydası olmayan âdetleri yapmak uygun olmaz.

Peygamber efendimiz, uzun entari giymiş, şalvar ve pantolon giymemiştir. Şalvar giymek âdette bid’attir. Âdette bid’at olan şeyi yapmak günah değildir. Uçağa binmek de âdette bid’attir, günah değildir. Bunun için âdet olan yerlerde, kâfirlerden gelmiş olsa bile, bayanların çarşaf ve adamların pantolon giymeleri günah olmaz. Peygamber efendimiz, kimi zaman Rum, kimi zaman Arap elbisesi giyerdi. Tirmizi’nin bildirdiği hadis-i şerifte, kolları dar, Rum cübbesi giyerdi. (Mevâhib-i ledünniyye)

Hakim’in rivayet etmiş olduğu (Bir kavme benzeyen onlardandır) hadis-i şerifindeki benzemek, ibadetlerde benzemektir. Kılık giysiyle ilgili şeyler âdettir. Çirkin olmayan âdetlerde kâfirlere benzemek günah olmaz. İbadette kâfirlere benzemek bazı yerlerde mekruh, bazı yerlerde haram, bazı yerlerde sövgü olur. Örneğin haç takan kâfir olur. Fakat kâfir gömleği giymek, saç uzatmak günah olmaz. Zira bunlar âdettir.

Sual: Doğum gününde, evlilik yıldönümünde pasta yapmak, mum dikmek de caiz mi?
CEVAP
Pasta yapılır, içecek, çay içilir, yiyecek yenebilir. Mum dikmek uygun değildir, yapmamak lazımdır.

Yaş günü düzenleme etmek
Sual: Yaş gününü yada evlilik yıl dönümünü kutlama etmek ve hediyeleşmek caiz midir?
CEVAP
Bu şekilde şeyler âdettir, zararı dokunan değildir. Sevgiyi artırır. Bunlar yapılırken, günah olan bir şey yapmamaya dikkat edilirse mahzuru olmaz.

Sual: Kimi zaman küçüklere doğum günü için armağan falan alıyorlar. Bu şekilde kutlamalarda hicri seneye bakılırsa hareket etmek daha uygun değil mi?
CEVAP
Bu âdettir, miladiye bakılırsa de olur. Peygamber efendimizin doğumu hicriye bakılırsa yapılıyor. Hicriye bakılırsa yapılması da iyidir. Kısaca ikisi de olur. Fakat hicriye bakılırsa yapmak daha iyi olur.

[İslamiyet’te, güneş yılının ayları içinde sayılı bir kutsal gün yoktur. Doğum günü ve kutsal geceler, hicri yıl ile kutlanır. Tüm ibadetlerde ve dini faaliyetlerde kameri aylar esas alınır. Hac, oruç, kurban ve bayram günleri kameri aylara bakılırsa tespit edilir. Haccı Allahü teâlânın bildirdiği Zilhicce ayında yapmayıp da, miladi bir ayda, örnek olarak Ocakta yapmak, orucu, Ramazanda değil de, Şubatta tutmak, dini kökten değişiklik yapmak olur.

Kadir gecesi, Arefe gecesi, Ramazan bayramı gecesi, Kurban bayramı geceleri, Berat gecesi, Mevlid gecesi, Mirac gecesi, Regaib gecesi, Muharrem gecesi, Aşûre gecesi de kameri aylara bakılırsa tespit edilir. Allahü teâlâ, kullarına oldukça acıdığı için, bu gecelere kıymet vermiş, bu gecelerdeki, yakarış ve tevbeleri kabul edeceğini bildirmiştir. Bu geceleri de başka günlere almak dini değişiklik yapmak olur. Allahü teâlâ, (Bu gecelerde meydana getirilen yakarış ve tevbeleri kabul ederim) buyuruyor. Şimdi biri çıkıp, (Ya Rabbi, sen Mevlid gecesini Rebiulevvel ayının onikinci gecesi yapmış idin, biz onu Nisan ayına aldık. Biz sana uymuyoruz, sen bizlere uy) dese, ne kadar çirkin olur.]

Valentine’s day (Sevgililer günü)
Sual:
Valentine’s Day denilen sevgililer gününü kutlamakta ve hediyeleşmekte sakınca var mıdır?
CEVAP
Anneler, babalar günü şeklinde bir âdettir. Sadece günümüzde, sevgili denince gayrimeşru olan sevgi kastediliyor. Bu ise asla caiz olmaz, haram olan şey kutlanmaz. Âdette olan şey caizdir, fakat o âdet dine aykırı ise kutlanmaz. Kısaca dinimizde nikâhsız sevgili olmaz. Aşağıdaki Hristiyan hikâyesi doğruysa, sevgililer gününü kutlamak, bir papazın gençleri buluşturmasını kutlamak ve bir papazın ölümünü anmak şeklinde bir şey oluyor. Hatta bayram duyuru edildiğine bakılırsa, onların bayramlarını kutlamak daha tehlikelidir. Ek olarak, bu âdeti Türkler bile çıkarsa, gayrimeşru sevgiyi meşru şeklinde gösterme gayreti tasvip edilemez.

Saint Valentine (Sevgililer) gününün tarihçesi: Zulmüyle meşhur Roma İmparatoru Claudius II, büyük bir ordu oluşturmak ister. (M.S. 200) İmparator, adamların orduya katıldıkları vakit, ailelerini ve sevgililerini düşünmekten savaşamayacaklarına inanır. Bu sebeple de gençlerin evlenmesine izin vermez. Aynı dönemlerde İmparator Claudius’a karşı çıkan ve gençleri birbirleriyle buluşturan rahip Valentine, genç âşıkların en yakın dostu olur. Bunu öğrenen İmparator, Valentine’i hapse attırır. Gardiyanın kör kızının iyileşmesine destek olan papaz Valentine’in bu davranışı, İmparator Claudius’un kulağına gider. 14 Şubat günü saint kısaca papaz öldürülür. (M.S. 270)

Öldüğü gün, Saint Valentine’in iyileşmesine destek olduğuna dair, gardiyanın kızına yazdığı bir not bulunur. Notta Valentine, sevgililer arasındaki sevgiden, tutkudan söz etmiştir. Bundan bu şekilde her 14 Şubat günü, Saint Valentine’i anmak için gayrimeşru sevgililer tarafınca kutlanır.

Hristiyan Saint Valentine, gençlerin yanı sıra, çocuklar tarafınca da oldukça sevilir. Bir bahaneyle mahkûm edilir. Mahkûmiyeti süresince, çocuklar çiçek demetleriyle birlikte yazdıkları notları her gün cezaevi demirlerine asarlar. 14 Şubat’ta Valentine, ölüme mahkûm edilir. Ölümünden sonrasında her yıl 14 Şubat’ta insanoğlu sevgililerine çiçek ve çikolata ile sevgi mesajları iletirler.

Çeşitli ülkelerdeki tarihçiler ise, 14 Şubat’ın yalnız sevgililere mal edilmesine karşıdır. 5. asırda yaşamış bir rahip olan Saint Valentine’in bu günü bir bayram günü duyuru ettiğini açıklarlar.

“Valentine, Hristiyanlığa bakılırsa bir Roma azizidir. M.S. 269 yıllarında öldürülmüş olduğu sanılmaktadır. Aşıkların Azizi olarak da bilinir. Valentine, her yıl 14 Şubat günü anılır, zaman içinde bu gün sevgililer gününe dönüşmüştür.” (Oxford Dictionary of English)

Bid’at, âdette bid’at ne demek?
Sual:
Bid’at, âdette bid’at diyorsunuz, bunlar ne demek?
CEVAP
Bid’at, sonradan çıkarılan şey anlamına gelir. Sonradan çıkan şeyler ya âdette yada ibadette olur. Âdette bid’at, sevap beklenilmeden, dünya menfaati için meydana getirilen şeylerdir. Âdette bid’at, bir ibadeti bozmazsa yada dinin yasak etmiş olduğu bir şey değilse günah olmaz.

Âdette olan bid’at, uçağa binmek, ceket giymek, çay ve kahve içmek, analar babalar günü düzenleme etmek şeklinde dinin yasak etmediği bir şey ise, günah değildir. İbni Âbidin hazretleri, (Yiyecek, içmek ve giyinmek şeklinde âdetlerde, değişik şekillerden çirkin, zararı dokunan olanlarını kâfirlere benzemek niyetiyle yapmak tahrimen mekruhtur. Zararı olan olmayanları, onlara benzemeye özenmeden yapmak, kullanmak mekruh olmaz. Resulullah efendimiz papaz ayakkabısı giymiştir) buyurdu. (Redd-ül Muhtar)

Peygamber efendimiz kolları dar Rum cübbesi de giymiştir. (Tirmizi, Mevahib)

Resulullah efendimizin yakarma olarak yapmış olduğu, ezan okumak, cemaatle namaz kılmak şeklinde dinimizin şiârı olan sünnetlere Sünnet-i hüda denir. İbadet olarak değil, âdet olarak yapmış olduğu şeylere ise, Sünnet-i zâide denir. Bina yapmakta, yiyip içmekte, elbisede, yapmış olduğu ve kullandığı şeyler böyledir. Bu tarz şeyleri yapmamak ve âdette bid’at olan, kısaca sonradan ortaya çıkan yenilikleri yapmak günah olmaz. (Hadika)

İbadette bid’at, Peygamber efendimiz ve dört halife zamanında bulunmayıp da, dinde, sonradan meydana çıkarılan, uydurulan inanışlara, laflara, işlere, şekillere ve âdetlere denir. İbadetlere bid’at karıştırmak büyük günahtır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Her bid’at sapıklıktır ve her sapık da Cehennemdedir.) [İbni Asakir]

İbadete bid’at karıştırmak, Allahü teâlânın bildirdiği dinde noksanlık bulmak, koyduğu hükümleri beğenmemek, dini değişiklik yapmak olur. İslam âlimleri, bid’ati, Bid’at-i hasene ve Bid’at-i seyyie diye ikiye ayırmışlar, mektep, kitap şeklinde sonradan meydana getirilen şeylere Bid’at-i hasene demişlerdir. Hadika’da, (Bu şekilde bir bid’at, bir ibadetin yapılmasına destek olduğundan, dinimiz izin verir) buyuruldu. İmam-ı Rabbani hazretleri ise, dinin izin verdiği bu şekilde yararlı şeylere, bid’at kelimesini bulaştırmamak ve bunlara Sünnet-i hasene [iyi iş] demek icap ettiğini bildirir. Sünnet, burada yol, iş anlamına gelir. Yolun, işin iyisi de, kötüsü de olur. Hadis-i şerifte, Sünnet-i hasene [iyi çığır] açanlar övülmekte, Sünnet-i seyyie [kötü çığır] açanlar ise kötülenmektedir. (Müslim)

Kâfirlerin yakarma olarak yaptıkları şeyleri Müslümanların yapması caiz olmaz. Örneğin papazlar, yakarma için zünnar kuşanır, haç takar. Müslümanların, bu şekilde yapması sövgü olur.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/11/ozel-gunleri-kutlamak/feed/ 0 5821