gecesi – Cennetin Bahçesi https://www.cennetinbahcesi.com Dini Paylaşım Sitesi Sat, 17 Aug 2019 05:28:59 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.0.9 110917297 Aşûre günü ve gecesi https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/17/asure-gunu-ve-gecesi/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/17/asure-gunu-ve-gecesi/#respond Sat, 17 Aug 2019 05:28:59 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5850

Sual: Aşûre günü ve gecesinin önemi nedir?
CEVAP
Muharrem ayının onuncu günü Aşûre günüdür. Muharrem ayı, Kur’an-ı kerimde, kıymet verilen dört aydan biridir. Muharremin birinci günü oruç tutmak, o senenin tamamını oruç tutmak şeklinde faziletlidir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ramazandan sonrasında en faziletli oruç, Muharrem ayında tutulan oruçtur.) [Müslim]

Bu ayın en kıymetli gecesi de Aşûre gecesidir. Allahü teâlâ, birçok duaları Aşûre günü kabul etmiştir. Hazret-i Âdem’in tevbesinin kabul olması, Hazret-i Nuh’un tufandan kurtulması, Hazret-i Yunus’un balığın karnından çıkması, Hazret-i İbrahim’in ateşte yanmaması, Hazret-i İdris’in canlı olarak göğe çıkarılması, Hazret-i Yakub’un oğlu Hazret-i Yusuf’a ulaşması, Hazret-i Yusuf’un kuyudan çıkması, Hazret-i Eyyüb’ün hastalıktan kurtulması, Hazret-i Musa’nın Kızıldeniz’i geçmesi, Hazret-i İsa’nın doğumu ve ölümden kurtulup, diri olarak göğe çıkarılması Aşûre günü oldu.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Aşûre günü Nuh aleyhisselamın gemisi, Cudi dağına indirildi. O gün Nuh ve yanındakiler, Allahü teâlâya şükür için oruçlu idiler. Hayvanlar da hiçbir şey yememişti. Allahü teâlâ denizi, beni İsrail için, aşûre günü yardı. Gene Aşûre günü Allahü teâlâ Adem aleyhisselamın ve Yunus aleyhisselamın kavminin tevbesini kabul etti. İbrahim aleyhisselam da o gün dünyaya geldi.) [Taberani]

Öteden beri Kureyş de, Resulullah da Aşûre günü oruç tutardı. Medine’ye erişince de gene o gün oruç tuttu ve tutulmasını emretti. (Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud)

Medine’de aşûre günü oruç tutan Peygamber efendimiz, Yahudilerin de oruç tuttuklarını görmüş oldu. (Niye oruç tutuyorsunuz?) diye sordu. Onlar da, (Tanrı’ın İsrail oğullarını düşmanından kurtardığı bir gündür, Musa bu günde oruç tuttuğu için) dediler. Resulullah efendimiz de, Müslümanların bugün oruç tutmalarının sebebini anlatmak için, (Ben Musa aleyhisselama sizden daha layıkım) buyurdu. (Buhari, Müslim, Ebu Davud)

Aşûre günü yapılması iyi olan işler:
1- Aşûre günü oruç tutmak sünnettir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Aşûre günü oruç tutanın, bir senelik günahları affolur.) [Müslim, Tirmizî, İ. Ahmed, Taberanî] Tek başına Aşûre günü oruç tutmak mekruh olur. Bundan dolayı Yahudilere benzenmiş olur. 9. ile 10. yada 10. ile 11. günü tutulursa mekruh olmaz.

(Aşûrenin faziletinden faydalanın! Bu kutsal günde oruç tutan, melekler, peygamberler, şehitler ve salihlerin ibadetleri kadar sevaba kavuşur.) [Şir’a]

(Aşûre günü bigün ilkin, bigün sonrasında da tutarak, Yahudilere karşıcılık edin!) [İ. Ahmed] [Yalnız Aşûre günü oruç tutmak mekruhtur. Bir gün öncesi veya bir gün sonrası ile tutmalı!]

Peygamber efendimiz bigün öğleye doğru buyurdu ki:
(Her insana duyurun! Bugün bir şey yiyen, akşama kadar yemesin, oruçlu şeklinde dursun! Bir şey yemeyen de oruç tutsun! Bundan dolayı bugün Aşûre günüdür.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud]

Bugün oruç tutmak oldukca kıymetlidir. Peygamber efendimiz, bugün bir hurmayı kutsal ağzında ıslatıp evlatların ağzına verirdi. Çocuklar, Resulullah’ın mucizesi olarak akşama kadar bir şey yiyip içmezlerdi. Bugün bazı hayvanların bile bir şey yemediği bildirilmiştir. Bir avcı, Aşûre günü, bir geyik elde etti. Geyik, yavrularını emzirip akşamdan sonrasında dönmek suretiyle, avcının izin vermesi için, Resulullah efendimizden, şefaat istedi. Avcı, geyiğin akşama kalmadan derhal gelmesini isteyince, geyik, (Bugün Aşûre günüdür. Bugünün hürmetine yavrularımızı emzirmeyiz. Onun için akşamdan sonrasında gelmek için izin istedim) dedi. Bunu duyan avcı, geyiği Resulullah’a armağan etti. O da, geyiği özgür bıraktı.

2- Sıla-i rahim yapmalı. Şu demek oluyor ki salih akrabayı ziyaret edip, armağan ile yada çeşitli yardım ile gönüllerini almalı. Hadis-i şerifte, (Sıla-i rahmi terk eden, Aşûre günü akrabasını ziyaret ederse, Yahya ve İsa’nın sevabı kadar ecre kavuşur) buyuruldu. (Şir’a)

3- Sadaka vermek sünnettir, ibadettir. Hadis-i şerifte, (Aşûre günü, zerre kadar sadaka veren, Uhud Dağı kadar sevaba kavuşur) buyuruldu. (Şir’a)

Aşûre tatlısı pişmesini sünnet sanarak pişirmek, bid’at olur, caiz olmaz. Fakat sünnet demeden Aşûre yada başka herhangi bir tatlı pişirmekte sakınca yoktur. Bu inceliği iyi anlamalıdır. Tedavi niyetiyle sürme çeken bugün de sürmelenebilir. Hadis-i şerifte, (Aşûre günü ismidle sürmelenen, göz ağrısı görmez) buyuruldu. (Egemen)

4- Oldukça merhaba vermeli. Hadis-i şerifte, (Aşûre günü on Müslümana merhaba veren, tüm Müslümanlara merhaba vermiş şeklinde sevaba kavuşur) buyuruldu. (Şir’a)

5- Çoluk çocuğunu sevindirmeli! Hadis-i şerifte, (Aşûre günü, aile efradının nafakasını geniş tutanın, tüm yıl nafakası geniş olur) buyuruldu. (Beyhekî)

6- Gusletmeli. Hadis-i şerifte, (Aşûre günü gusleden mümin, günahlardan temizlenir) buyuruldu. (Şir’a) [Bu sevaplar, itikadı muntazam olan, namaz kılan ve haramlardan kaçan mümin içindir. Bunlara riayet etmeyen kimse, Aşûre günü, bir değil, onlarca defa gusletse, günahları affolmaz.]

7- İlim öğrenmeli! Hadis-i şerifte, (Aşûre günü, ilim öğrenilen yada Allahü teâlâyı zikredilen bir yerde, birazcık oturan, Cennete girer) buyuruldu. Bu gece ilim olarak, ehl-i sünnete uygun bir kitap, [sözgelişi İslam Ahlakı yada Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye] okumalıdır. Ek olarak Kur’an-ı kerim okumalı, kazası olan kaza namazı kılmalı. (Şir’a)

Hazret-i Hüseyin, 10 Muharremde şehit edildi. O yüce imamın şehit edilmesi, elbet tüm müslümanlar için büyük musibet ve üzüntüdür. Hazret-i Ömer, Hazret-i Osman, Hazret-i Ali ve Hazret-i Hamza’nın şehit edilmeleri de, bu şekilde büyük musibet ve üzüntüdür. Fakat, Peygamber efendimiz, Hazret-i Hamza’nın şehit edilmiş olduğu günün yıldönümlerinde matem [yas] tutmadı. Matem tutmayı da emretmedi. Matem yasak olmasaydı, herkesten ilkin Peygamber efendimizin ölümü için matem tutulurdu. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Matem tutan, ölmeden tevbe etmezse, kıyamette şiddetli azap görür.) [Müslim]

(İki şey vardır ki, insanı küfre götürür. Birincisi, birinin soyuna sövmek, ikincisi, ölü için matem tutmaktır.) [Müslim]

Hicri yılbaşında okunan bu yakarış, Aşûre günü de okunabilir:
(Elhamdülillâhi Rabbil-âlemîn. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn. Allahümme entel-ebediyyü’l-kadîm, el-hayyül-kerîm, el-hannân, el-mennân. Ve hâzihî senetün cedîdetün. Es’elüke fîhe’l-ısmete mineşşeytânirracîm, vel avne alâ hâzihin-nefsil-emmâreti bissûi vel-iştiğâle bimâ yukarribünî ileyke, yâ zel-celâli vel-ikrâm, birahmetike yâ erhamerrâhimîn. Ve sallallâhu ve selleme alâ seyyidinâ ve nebiyyinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve ehl-i beytihî ecmaîn.)

Duanın orijinali için buraya tıklayınız!

Aşûre günü
Sual: Aşûre gününün önemi nedir ve bu günde neler yapılmalıdır?
Yanıt:
Muharrem ayının onuncu gecesi, Aşûre gecesi, onuncu günü de Aşûre günüdür. Muharrem ayı, Kur’ân-ı kerimde kıymet verilen dört aydan biridir. Aşûre, bu ayın en kıymetli gecesi ve günüdür. Allahü teâlâ, birçok duaları Aşûre günü kabul buyurdu. Âdem aleyhisselâmın tevbesinin kabul olması, Nuh aleyhisselamın gemisinin tufandan kurtulması, Yunus aleyhisselamın balığın karnından çıkması, İbrahim aleyhisselamın Nemrud’un ateşinde yanmaması, İdris aleyhisselamın diri olarak göğe çıkarılması, Yakup aleyhisselamın, oğlu Yusuf aleyhisselama ulaşması ve gözlerindeki perdenin kalkması, Yusuf aleyhisselamın kuyudan çıkması, Eyüp aleyhisselamın hastalıktan kurtulması, Musa aleyhisselamın Kızıldeniz’den geçip, Firavunun boğulması ve İsa aleyhisselamın viladeti, doğumu ve Yahudilerin öldürmesinden kurtulup, diri olarak göğe çıkarılması hep Aşûre günü oldu.

Nuh aleyhisselam gemide aşure tatlısı pişirdiği için Müslümanların Muharremin onuncu günü aşure pişirmesi yakarma olmaz. Muhammed aleyhisselam ve Eshâb-ı kiram bu şekilde yapmadı. Muhammed aleyhisselamın yapmış olduğu yada emrettiği şeyleri yapmak yakarma olur. Din kitaplarının yazmadığı, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirmediği şeyleri yapmak, sevap olmaz, günah olur. O gün, herhangi bir tatlı yapmak, tanıdıklara ziyafet, fakirlere sadaka vermek sünnettir, ibadettir.

Aşûre günü, Berat ve Regaib geceleri, camilerde toplanarak cemaat ile namaz kılanlar, bu toplantılarla sevap kazandıklarını sanıyorlar ise de, bunlar fıkıh âlimlerinin sözbirliği ile mekruh dedikleri işi işlemektedirler. Mekruhu iyi bilmek ise, büyük cinayetlerdendir.

Kutsal gecelerde tapınmak oldukca sevaptır. Rıyâd-un-nâsıhîn kitâbında buyuruluyor ki:
“İmâm-ı Nevevî hazretleri, Ezkâr kitabında ‘gecenin oniki kısmından bir kısmını kısaca bir saat kadar ihya etmek, kısaca okumak, kılmak, yakarış etmek, tüm geceyi ihya etmek olur. Yaz ve kış geceleri için hep böyledir’ buyuruyor.” İbni Abidînde de bu şekilde olduğu bildirilmektedir. Hadîs-i şerifte buyuruldu ki:
(Aşûre gününün orucu, bir senelik geçmiş günahlara keffarettir.)

Aşûre günü oruç tutmak isteyenler, Muharremin 9., 10. yada 10., 11. veya 9., 10.,11. günleri tutmalıdır.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/17/asure-gunu-ve-gecesi/feed/ 0 5850
Hicri yılbaşı ve gecesi https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/17/hicri-yilbasi-ve-gecesi/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/17/hicri-yilbasi-ve-gecesi/#respond Sat, 17 Aug 2019 00:28:37 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5849

Sual: Hicrî yılbaşı ne anlama gelir? Hicri kamerî aylar nedir?
CEVAP
Hicri kamerî
aylar şunlardır:
1- Muharrem,
2- Safer,
3- Rebiulevvel,
4- Rebiulahir,
5- Cemaziyülevvel,
6- Cemaziyülahir,
7- Receb,
8- Şaban,
9- Ramazan,
10- Şevval,
11- Zilkade,
12- Zilhicce.

Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselam, miladi 571’de 20 Nisan’a rastlayan, Rebiulevvel ayının 12. pazartesi sabahı, Mekke’de dünyaya geldi. 622’de Mekke’den Medine’ye hicret etti. 20 Eylül Pazartesi günü, Medine’nin Kuba köyüne geldi. Bu tarih Müslümanların şemsî yılbaşı oldu. O senenin Muharrem ayının 1. günü de, hicri kamerî yılbaşı oldu. Muharrem ayının birinci gecesi Müslümanların yılbaşı gecesidir. ‎(Hilâli göremedik, yılbaşı daha sonraki gündür) diyenlere saygınlık etmemeli. Merhum Enver abimizin bu konudaki konuşmasının ses kaydı, web sitemizde vardır. ‎

Bu geceyi ihya etmeli ve saygı göstermelidir. Saygı göstermek, günah işlememekle olur. Zilhicce ayının son günü ve Muharrem ayının birinci günü oruç tutan, o senenin tamamında oruç tutmuş şeklinde sevaba kavuşur. Bir hadis-i şerifte, (Ramazandan sonrasında en faziletli oruç, Muharrem ayında tutulan oruçtur) buyuruldu.

Bir hadis-i şerif meali:
(Nafile oruç tutacaksan Muharrem ayında tut, şundan dolayı o, Allahü teâlânın ayıdır. O ayda bigün vardır ki, o günde Allahü teâlâ geçmiş kavimlerden birinin tevbesini kabul etti. Gene o gün tevbe edenlerin günahlarını da affeder.) [Tirmizi]

İslamiyet’ten ilkin Araplar, Muharrem ayında savaşmak isteyince, o yıl Muharrem ayının adını, sonraki aya koyarlar, sonraki ayın adını, Muharrem ayına takarlardı. Böylece, haram ay, Muharrem ayından bir sonraki ay olurdu. (Bir ayın haramlığını başka aya geciktirmek, sadece kâfirliği arttırır. Kâfirler, böylece sapıtıyorlar. Onlar, Tanrı’ın haram kıldığı ayların sayılarını denk getirmek için, haram ayı bir yıl helal edip, başka yıl onu gene haram ederler. Böylece, Tanrı’ın haram kıldığını helal kılmaya çalışırlar) mealindeki Tevbe sûresinin 37. âyet-i kerimesi, ayların yerlerini değiştirmeyi yasak etti.

Kur’an-ı kerimde bildirilen ve dinde kullanılan Arabî ayların bir yılı, bir güneş yılından on gün kısadır. Hicrî kamerî aylar, hicrî şemsî ve miladî aylara nazaran, on gün ilkin gelmektedir. Bunun için Müslümanların kutsal günleri yada geceleri, şemsî yıllara nazaran, her yıl on gün ilkin olur, şundan dolayı kutsal günler, güneş aylarına nazaran değil, kamerî aylara nazaran kutlanır. Dinimiz bu şekilde emretmektedir.

İslamiyet’te, güneş yılının ayları içinde sayılı bir kutsal gün yoktur. Kutsal geceler, hicrî kamerî yıl ile kutlanır. Tüm ibadetlerde ve dînî faaliyetlerde kamerî aylar esas alınır. Hac, oruç, kurban ve bayram günleri, kamerî aylara nazaran tespit edilir. Haccı Allahü teâlânın bildirdiği Zilhicce ayında yapmayıp da, miladî bir ayda, örneğin ocak ayında yapmak; orucu ramazan ayında değil de, şubat ayında tutmak, dini değişiklik yapmak olur. Tüm kutsal geceler de kamerî aylara nazaran tespit edilir.

Allahü teâlâ, kullarına oldukca acıdığı için, bu gecelere kıymet vermiş, bu gecelerdeki, yakarma ve tevbeleri kabul edeceğini bildirmiştir. Bu geceleri başka günlere almak dini değişiklik yapmak olur. Allahü teâlâ, bu gecelerde meydana getirilen yakarma ve tevbeleri kabul edeceğini bildirmiştir.

Kıymet verilen dört aydan biri
Muharrem ayının, Zilkade, Zilhicce ve Receble birlikte Kur’an-ı kerimde kıymet verilen dört aydan biri olduğu bildirilmektedir. (Tevbe 36) Birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Ayların efendisi Muharrem, günlerin efendisi Cuma’dır.) [Deylemi]

(Ramazandan sonrasında en faziletli oruç, Allahü teâlânın ayı Muharrem ayında tutulan oruçtur. Farzlardan sonrasında en faziletli namaz, gece namazıdır.) [Müslim]

(Nafile oruç tutacaksan Muharrem ayında tut, şundan dolayı o, Allahü teâlânın ayıdır. O ayda bigün vardır ki, o günde Allahü teâlâ geçmiş kavimlerden birinin tevbesini kabul etti. Gene o gün tevbe edenlerin günahlarını da affeder.) [Tirmizi]

Nafile ibadetlerin sevabına kavuşabilmek için, Ehl-i sünnet itikadında olmak, haramlardan kaçıp günahlara tevbe etmek, farzları kusursuz halletmeye çalışmak, o ameli yakarma olarak halletmeye niyet etmek şarttır.

Yılbaşı duası
Sual:
Aşağıda bildirilen duayı hicri yılbaşında okumakta sakınca var mıdır?
CEVAP
Yakarış okumanın mahzuru olmaz. Bu duada, Allahü teâlâya hamd edilmekte, Peygamber efendimize, Eshabına ve Ehl-i beytine salat ve merhaba getirilmekte, yeni yıl süresince, şeytanın ve nefsimizin şerrinden Allahü teâlâya sığınılmaktadır. Duanın Latin harfleriyle yazılışı şöyledir:
(Elhamdülillâhi Rabbil-âlemîn. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn. Allahümme entel-ebediyyü’l-kadîm, el-hayyül-kerîm, el-hannân, el-mennân. Ve hâzihî senetün cedîdetün. Es’elüke fîhe’l-ısmete mineşşeytânirracîm, vel avne alâ hâzihin-nefsil-emmâreti bissûi vel-iştiğâle bimâ yukarribünî ileyke, yâ zel-celâli vel-ikrâm, birahmetike yâ erhamerrâhimîn. Ve sallallâhu ve selleme alâ seyyidinâ ve nebiyyinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve ehl-i beytihî ecmaîn.)

Duayı, doğru olarak orijinalinden okumalı.
Orijinali için buraya tıklayınız!

Hicri yeni yıl
Sual: Kutsal gün ve gecelerin bulunmuş olduğu Hicri takvimde, yeni yıl ne zamandır, hangi aydadır, önemi nedir?
Yanıt:
 Muharrem ayının ilk günü Hicri yeni senenin ilk günüdür. Muharrem ayının birinci gecesi, Müslümanların kameri yılbaşı gecesidir. Muharrem ayı, Zilkade, Zilhicce ve Receb ile birlikte Kur’ân-ı kerimde kıymet verilen dört aydan biridir. Hadîs-i şeriflerde;
(Ayların efendisi Muharrem, günlerin efendisi Cumadır.)

(Muharrem ayında bigün oruç tutana, bugüne karşılık otuz gün oruç sevabı yazılır) buyuruldu.

Muharrem ayının ilk gecesi, Müslümanların yılbaşı gecesidir.

Bu gün ve gecede Müslümanlar, birbirinin yeni yılını kutlama ederler. Bu şekilde günler vesile edilerek dargınlıklar, kırgınlıklar giderilir. Allahü teâlânın emirlerini yaparak ve yasaklarından sakınarak, Allahü teâlânın verdiği nimetlere şükredilir. Günahlara tevbe edilir.

Müslümanlar, yıl başı gecelerinde ve günlerinde, müsafeha ederek, mektuplaşarak tebrikleşirler. Birbirlerini ziyaret eder, armağan verirler. Yıl başını mecmua ve gazetelerde kutlarlar. Yeni senenin, birbirlerine ve tüm Müslümanlara hayırlı ve verimli olması için yakarma ederler. Büyükleri, akrabayı, âlimleri ziyaret edip dualarını alırlar. O gün, bayram şeklinde temiz giyinirler. Fakirlere sadaka verirler.

Başlangıç zamanına nazaran, zamanımızda iki türlü takvim kullanılmaktadır: Miladi takvim, Hicri takvim. Miladi yıl, İsa aleyhisselamın doğum günü zannedilen zamandan başlamaktadır. Hicri takvim ise, Peygamber efendimizin Medine’ye hicret etmiş olduğu seneden başlamaktadır.

Müslümanlar için Mekke’de kalmak, tahammül edilemeyecek derecede idi. Peygamber efendimize durumlarını arz ederek, hicret için müsaade istediler. Bigün, sevgili Peygamberimiz, neşeli bir hâlde Eshâbının yanına gelip;
(Sizin hicret edeceğiniz yer bana bildirildi. Orası Medine’dir. Oraya hicret ediniz. Allahü teâlâ Medine’yi size güvenlik ve rahatlık bulacağınız bir yurt kıldı) buyurdu.

Resûlullah efendimizin izni ve tavsiyesi üstüne Müslümanlar, Medine’ye birbiri ardınca, bölük bölük hicret etmeye başladılar. Son olarak da kendileri hicret ettiler ve bu hicret tarih başlangıcı oldu.

Peygamber efendimizin hicreti
Sual: Peygamber efendimizin Medine’ye hicreti iyi mi olmuştur, İslâm tarihinde bu hicretin önemi nedir?
Yanıt:
Peygamber efendimiz, tarihçilere nazaran miladın 622 senesinde, Allahü teâlânın emri ile, Mekke’den Medine’ye gitti ve bu yolculuğuna Hicret denir. Cebrâil aleyhisselam, Peygamber efendimize gelip;
(Bu gece, kâfirler seni öldürmeye karar verdi. Bu gece, Ali’yi yatağına yatır ve Ebu Bekir ile Medine’ye hicret et!) dedi.

Hazreti Ali o süre yirmi üç yaşlarında idi ve Peygamber efendimize;
“Bin canım da olsa, senin yoluna fedadır” diyerek yatağa girdi.

Resûlullah efendimiz safer ayının 27. Perşembe gecesi kapıdan çıkıp, Yasîn sûresinin başından 12 âyet okuyup, müşriklerin aralarından geçip gitti. Öğle vakti Hazreti Ebu Bekir’in evine gidip;

– Bu gece Medine’ye hicret etmeye komut aldım buyurdu.

Şevâhid-ün Nübüvve kitabında, Hicret şöyleki anlatılmaktadır:
“Resûlullah efendimize Mekke’den Medine’ye hicret etmesi bildirildiği süre, bisetin, Peygamberliğin 14. senesi idi. Mekke’den ayrılmış olduğu gece, Kureyş müşrikleri aralarında, Resûlullah efendimizi öldürmek için anlaştılar. Gece uyku vakti erişince, Resûlullah efendimizin kapısının önünde toplanıp, uyusun da öldürelim diye beklemeye başladılar. O gece Yâsîn sûresinin ilk âyetleri nazil oldu. Resûlullah efendimiz yerden bir avuç toprak aldı ve meali;

(Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapattık, artık göremezler) olan Yâsîn sûresi 9. âyetini üstlerine okuyarak ve elindeki toprağı da başlarına saçarak, aralarından geçip gitti.

Resûlullah efendimiz mağaranın içine girer girmez, o gece mağaranın kapısının önünde bir ağaç yeşerdi. İki yabani güvercin o ağacın üstüne yuva yapmış olup yumurtladılar. Bir örümcek de mağaranın ağzını ağıyla ördü. Resûlullah efendimizin Mekke’den ayrıldığını haber alan müşrikler ok ve yaylarını alıp, takibe çıktılar ve mağaranın yakınına geldiler. Aralarından birini mağaranın içine girip bakması için gönderdiler. O kimse mağaranın önüne geldi ve geri döndü. Sebebi sorulunca;
-Mağaranın kapısı örümcek ağıyla kaplı ve orada iki güvercin var. Anladım ki içeride kimse yok, dedi.

Peygamber efendimiz, yorucu bir yolculuktan sonrasında Medine’ye vasıl oldu ve İslâm tarihinde yeni bir dönem başlamış oldu.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/17/hicri-yilbasi-ve-gecesi/feed/ 0 5849
Regaib gecesi https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/16/regaib-gecesi/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/16/regaib-gecesi/#respond Fri, 16 Aug 2019 19:28:21 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5848

Sual: Regaib kandili ne zamandır? Bu geceye mahsus namaz var mı?
CEVAP
Recebin ilk cuma gecesine Regaib gecesi denir. Perşembeyi cumaya bağlayan gece, Regaib gecesidir. Her cuma gecesi de kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya ulaşınca, daha kıymetli oluyor. Allahü teâlâ bu gecede müminlere ihsanlar, ikramlar yapar. Bu geceye saygı edenleri affeder. Bu gece meydana getirilen yakarış red olmaz ve namaz, oruç, sadaka şeklinde ibadetlere, sayısız sevablar verilir.

Bu gece, Peygamber efendimizin babasının evlendirilmiş olduğu gece değildir. Bu şekilde söylemek yanlıştır. Resulullahın dokuz aydan ilkin dünyayı teşrif etmiş bulunduğunu bildirmek olur ki, bu da, noksanlık ve kusurdur. Her bakımdan, her insanoğlunun üstünde ve her bakımdan kusursuz olduğu şeklinde, Âmine validemizi nurlandırdığı vakit da, noksan ve kusurlu değildi. Bu dönemin noksan olması, tıp ilminde kusur sayılmaktadır.

Bu geceye mahsus bir namaz yoktur. Regaib gecesini ibadetle geçirmeli, kazası olan kaza namazı kılmalı! Kazası olmayan da nafile namaz kılar. Ek olarak Kur’an-ı kerim okumalı, tesbih çekip, tevbe istigfar etmeli. Kutsal gecelerde ve daima, ilim öğrenmek oldukça faziletlidir. İlmihal detayları en kıymetli ilimdir. Perşembe günü oruç tutup gecesini de ihya etmek oldukça sevabdır. Receb ayında oruç tutmak faziletlidir. Perşembe günü oruç tutup cuma gecesini de ihya etmek oldukça sevabdır. Perşembeyle beraber, Cuma günü de oruç tutmak daha iyidir. Birkaç hadis-i şerif:
(Receb ayında oldukça istigfar edin, zira Allahü teâlânın, Receb ayının her vaktinde Cehennemden azat etmiş olduğu kulları vardır. Ek olarak Cennette o şekilde köşkler vardır ki, sadece Receb ayında oruç tutanlar girer.) [Deylemî]

Allahü teâlâ, Receb ayında oruç tutanları mağfiret eder.) [Gunye]

(Receb-i şerifin bigün başlangıcında, bigün ortasında ve bigün de sonunda oruç tutana, Recebin hepsini tutmuş şeklinde sevap verilir.) [Miftah-ül-cenne]

(Ramazan ayı haricinde Tanrı rızası için bigün oruç tutan, iyi bir yarış atının bir asırda alacağı mesafe kadar Cehennemden uzaklaşır.) [Ebu Ya’la]

(Regaib gecesi, Şaban ayının 15. gecesi, cuma gecesi, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı gecesi meydana getirilen dualar kabul olur.) [İbni Asakir]

(Receb büyük bir aydır. Allahü teâlâ bu ayda hasenatı kat kat eder. Receb ayında bigün oruç tutan, bir yıl oruç tutmuş şeklinde sevaba kavuşur. 7 gün oruç tutana, Cehennem kapıları kapanır. 8 gün oruç tutana Cennetin 8 kapısı açılır. On gün oruç tutana, Allahü teâlâ istediğini verir. 15 gün oruç tutana, bir münadi, “Geçmiş günahların affoldu” der. Receb ayında Allahü teâlâ Nuh aleyhisselamı gemiye bindirdi ve o da, Receb ayını oruçlu geçirdi. Yanındakilere de oruç tutmalarını emretti.) [Taberani]

(Receb ayında, takva suretiyle bigün oruç tutana, oruç tutulan günler dile gelip “Ya Rabbi onu mağfiret et” derler.) [Ebu Muhammed]

(Receb ayının ilk Cuma gecesini [Regaib gecesini] ihya edene, mezar azabı yapılmaz. Duaları kabul edilir. Yalnız, yedi kimsenin duası kabul olmaz: Faizci, Müslümanları aşağı gören, ana babasına eziyet eden, Müslüman olan ve dinin emirlerine uyan kocasını dinlemeyen hanım, çalgıcı, livata ve zina eden, beş zaman namazı kılmayan.) [S. Ebediyye] [Bunlar, bu günahlardan vaz geçmedikçe, tevbe etmedikçe, duaları kabul olmaz.]

Receb ayında edilen dualar kabul edilir, hatalar affedilir. Günah işleyenin cezası da kat kat olur.

Hazret-i Hüseyin (radıyallahü anh) anlatır:
“Kâbe’yi tavaf ederken yanık sesle Allahü teâlâya yakarış eden bir kimsenin sesini işittik. Babam bunu çağırmamı emretti. Güzel yüzlü temiz bir kimseydi. Sadece sağ tarafı nüzul olmuş, kurumuş, hareketsiz idi. Ona dedim ki:
− Sen kimsin, vaziyetin ne bu şekilde?
− Menâzil bin Lâhık… Ben çalgı çalmakla, şarkı söylemekle şöhret salmış, Arabistan’ın artisti denilen meşhur bir kimseydim. Hep nefsin arzuları ardında koştum. Recep ve Şaban aylarında bile bu günahlara devam ederdim. Salih babam, beni bu günahlardan kurtarmaya çalıştı. Bana, (Allahü teâlânın azabı şiddetlidir, aniden kahredebilir. Fena arkadaşlardan vazgeç, bu fena işleri bırak! Melekler ve bu aylar senden yakınma ediyorlar) dedi. Nasihate asla tahammülüm yoktu. Babamın üstüne yürüyüp, döverek susturdum. Kederli ve kırık kalble, (Bu aylarda oruç meblağ, geceleri yakarma ederim. Beytullaha gidip şerrinden korunmak için Allahü teâlâdan yardım dilerim) dedi.

Yedi gün oruç tutup Kâbe’ye giderek, (Ey Rabbim, mazlumların âhını yerde bırakmazsın. Bu ayda, bu kutsal yerlerde meydana getirilen duaları reddetmezsin. Hakkımı oğlumdan al, onu nüzul et) diye yakarış etti. Hemen hemen duası bitmeden sağ tarafım nüzul oldu. Bunu görenler, (Baba bedduasına uğramış şahıs) derler.
− Baban bu haline ne dedi?
− Babamdan af ve özür diledim. Onun da babalık şefkati galip gelmiş olarak beni bağışladı. Ah etme etmiş olduğu yerde, bu sefer şifa bulmam için hayır yakarış etmek suretiyle deve ile Beytullaha gelirken, devenin ürkmesi ile babam düşüp öldü. Şimdi çaresizim.

Babam Hazret-i Ali, bu gence yakarış etti. Recebde yapmış olduğu bu yakarış bereketiyle Allahü teâlâ ona şifa kayra eyledi.”

Regaib gecesi, kandili
Sual: Regaib gecesinin, kandilinin zamanı ve bu gecenin kıymeti, önemi nedir, iyi mi ihya etmelidir?
Yanıt:
Regaib gecesi, Receb ayının ilk cuma gecesidir, oldukça kıymetlidir. Fakat, Resulullah Efendimizin babasının evlendirilmiş olduğu gece değildir. Şundan dolayı Peygamber Efendimizin babası hazret-i Abdullah’ın evlendirilmiş olduğu yıl, ayların yeri değişikti. Receb ayı, Cemâzil-âhır ayının yerinde, kısaca bir ay ileride idi. Nûr-i Nübüvvetin, hazret-i Âmine validemize intikali, şimdiki Cemâzil-âhır ayındadır, Regaib gecesinde değildir.

Receb ayının ilk cuma gecesine Regaib gecesi denir. Receb ayının her gecesi kıymetlidir. Her cuma gecesi de kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya ulaşınca, daha da kıymetli olmaktadır. Allahü teâlâ, bu gecede, mümin kullarına, ihsanlar, ikramlar yapar. Bu gece meydana getirilen yakarış reddolmaz ve namaz, oruç, sadaka şeklinde ibadetlere, kat kat sevap verilir. Bu geceye saygı edenleri affeyler.

Receb ayının ilk cuma kısaca Regaib gecesini ihya edene, saygı gösterene, Allahü teâlâ mezar azabı yapmaz, dualarını kabul eder.

Cuma, Arefe, Bayram, Kadir, Berat, Mirac, Aşûre, Mevlid ve Regaib gecelerinde tapınmak oldukça sevaptır. İmâm-ı Nevevî hazretleri, Ezkâr kitabında buyuruyor ki:
“Gecenin oniki kısmından bir kısmını kısaca bir saat kadar ihya etmek, Kur’ân-ı kerim okumak, namaz kılmak, yakarış etmek, tüm geceyi ihya etmek olur. Yaz ve kış geceleri için hep böyledir.” Fıkıh kitaplarında saat demek, bir miktar vakit anlamına gelir.

Regaib namazı, Recebin ilk cuma gecesi kılınan nafile namazdır. Hicretin dörtyüzsekseninci senesinde meydana çıkmıştır. Birçok âlim, bunun çirkin bidat bulunduğunu yazmaktadır. Fazlaca kimsenin kılmasına aldanmamalı, sünnet sanmamalıdır. Regaib, Berat ve Kadir gecelerinde kılınan nafile namazları, cemaatle kılmak mekruhtur.

Regaib gecesine değişik anlam vermek
Sual: Peygamber Efendimizin anne, babasının evlendirilmiş olduğu geceye Regaib gecesi diyenler var. Bu şekilde bir şeyin aslı var mıdır?
Yanıt:
Türkiye’de ve birçok İslâm memleketlerinde, bir asırdan beri, Peygamber Efendimizin babası hazret-i Abdullah’ın evlendirilmiş olduğu geceye, Regaib kandili adını veriyorlar. Regaib gecesine bu şekilde mana vermek doğru değildir. Resulullah Efendimizin dokuz aydan ilkin dünyayı teşrif etmiş bulunduğunu bildirmek olur ki, bu da, noksanlık ve kusurdur. Her bakımdan, her insanoğlunun üstünde ve her bakımdan kusursuz olduğu şeklinde, hazret-i Âmine validemizi nurlandırdığı vakit da, noksan ve kusurlu değildi. Bu dönemin noksan olması, tıp ilminde ayıp ve kusur sayılmaktadır.

Peygamber Efendimizin babası hazret-i Abdullah’ın evlendirilmiş olduğu yıl, ayların yeri değişik idi. Receb ayı, Cemâzil-âhır ayının yerinde idi. Doğrusu bir ay ileride idi. O hâlde, nûr-i Nübüvvetin, hazret-i Âmine validemize intikali, şimdiki Cemâzil-âhır ayındadır, Regaib gecesinde değildir.

Sual: Bazı kimseler, Regaib gecesi şeklinde kutsal gecelerde cemaatle toplu namaz kılıyorlar. Bu şekilde yapmanın dinimizdeki yeri nedir?
Yanıt:
Regaib, Berat ve Kadir namazlarını cemaatle kılmak mekruhtur. Regaib namazı, Recebin ilk Cuma gecesi kılınan nafile namazdır. Hicretin dörtyüzsekseninci senesinde meydana çıkmıştır. Birçok âlimler, bunun çirkin bidat bulunduğunu yazıyor. Fazlaca kimsenin kılmasına aldanmamalı, sünnet sanmamalıdır. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
“Berat ve Regaib geceleri, camilerde toplanarak cemaatle namaz kılan yüzlerle şahıs, bu toplantılarla sevap kazandıklarını sanıyorlar ise de, bunlar fıkıh âlimlerinin söz birliği ile mekruh dedikleri işi işlemektedirler. Mekruhu iyi bilmek ise, büyük cinayetlerdendir. Şundan dolayı, haramı mubah bilmek, sövgü olur. Mekruhu mubah bilmek, ondan bir basamak aşağıdır. Bu işin çirkinliğini iyi anlamalıdır.

Nafile ibadetleri gizli saklı yapmak lazımdır. Böylece, riya ve gösteriş tehlikesi olmaz. Cemaat ile kılmak bu şekilde değildir. Farzları açıkça yapmak, her insana göstermek lazımdır. Şundan dolayı farzlarda gösteriş lekesi olmaz. Bu tarz şeyleri cemaat ile kılmak, bunun için uygundur. Bundan başka, cemaatin oldukça olması, fitne uyandırır. Hadîs-i şerifte; (Fitne uykudadır. Bunu uyandırana, Tanrı nalet eylesin!) buyuruldu.”

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/16/regaib-gecesi/feed/ 0 5848
Mirac gecesi https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/16/mirac-gecesi/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/16/mirac-gecesi/#respond Fri, 16 Aug 2019 14:27:44 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5847

Sual: Mirac ne anlama gelir, bu gecenin önemi nedir?
CEVAP
Mirac, merdiven anlama gelir. Resulullah efendimizin göklere çıkarıldığı, bilinmeyen bölgelere götürülmüş olduğu gecedir. Recebin 27. gecesidir. İsra suresinin ilk âyet-i kerimesinde, Mirac bildirilmektedir.

Mutezile fırkası, Resulullah efendimizin aniden, Cenneti, Cehennemi ve daha birçok bölgeleri gezip gelmesine akıl erdirememiş, “Miracı kabul etmek, Tanrı’a mekan ittihaz etmek olur” diyerek Miracı inkâr etmiştir. Allahü teâlâ, Hazret-i Musa ile Tur dağında konuşmuştur. Tur dağı Allahü teâlânın mekanı mıdır? Elbet değildir. Cennete giren müminler de Allahü teâlâyı görecektir. Aden de Allahü teâlânın mekanı değildir. Allahü teâlâ mekandan münezzehtir.

Kavl-ül-fasl kitabında deniyor ki:
İsra suresinin ilk âyetinde, Allahü teâlâ, kudret ve azametinden nice acaip işlerden bazılarını göstermek için, Muhammed aleyhisselamı, Mekke’den Kudüs’e götürdüğünü bildiriyor. İsra kelimesi, rüya için kullanılmaz. Uyanık iken, gece yürümek manasına kullanılır. (Sana [Miracda] gösterdiğimiz temaşayı insanoğlu için bir fitne kıldık) âyetindeki fitne, sınav anlama gelir. İmtihan ise uyanıkken olur. Peygamber efendimizin anlattığı rüya olsaydı, asla kimse garip karşılamazdı. Hazret-i Ebu Bekir onay edip, yüksek derecelere kavuşmazdı. Resulullahın, Mekke’den Kudüs’e götürüldüğüne inanmayan kâfir olur. Göklere ve bilinmeyen bölgelere götürüldüğüne inanmayan sapık olur. (Bahr)

Birkaç saniyede Mekke’den Kudüs’e götürmüş olan Allahü teâlâ, niçin daha uzaklara götüremesin? Tanrı’ın kudretinden sadece kâfirler kuşku eder.

Peygamber efendimiz miracını özetle şöyleki konu alıyor: Verilen Burak’a binip Beyt-ül-Makdis’e geldim. Onu, önceki peygamberlerin bağladığı halkaya bağladım, sonrasında Mescid’e girip orada iki rekât namaz kılıp çıktım. Cebrail bir kap şarap, bir kap da süt getirdi. Ben sütü seçtim. Cebrail, (Yaratılışa uygun olanı seçtin) dedi. Sonrasında bizi birinci semaya çıkardı. Gök kapısında, (Sen kimsin?) diye bir ses geldi. (Ben Cebrail’im) dedi. (Tarafındaki kim?) dendi. (Muhammed aleyhisselam) dedi. (O, peygamber olarak gönderildi mi?) dendi. Cebrail, (Evet) dedi. Gök kapısı açıldı. Hazret-i Âdem’le karşılaştım. Bana merhaba diyerek hayır yakarma etti. 2. semaya çıktık. Gene orada da aynı konuşmalar geçti. Göğün kapısı açıldı. Burada iki teyze oğlu İsa ve Yahya ile karşılaştım. Onlar da bana, merhaba diyerek yakarma ettiler. 3. semaya çıktık. Bu kapıda da aynı konuşmalar geçti. Göğün kapısı açıldı. Orada Hazret-i Yusuf’u gördüm. O da yakarma etti. 4. semaya çıktık. Aynı konuşmalar oldu. Kapı açıldı. Hazret-i İdris’i gördüm. O da yakarma etti. 5. semaya çıktık. Gene aynı konuşmalar geçti. Kapı açıldı. Hazret-i Harun’u gördüm. O da yakarma etti. 6. semaya çıktık. Gene aynı konuşmalar oldu ve kapı açıldı. Hazret-i Musa’yı gördüm. Merhaba diyerek yakarma etti. 7. semaya çıktık. Gene aynı konuşmalar geçti ve kapı açıldı. Arkasını Beyt-ül-Mamur’a dayamış Hazret-i İbrahim’i gördüm. O da yakarma etti. Beyt-ül-Mamur’u gördüm. Sonrasında Cebrail beni Sidret-ül-Münteha’ya götürdü. Tanrı, günde elli zaman namazı farz kıldı. Musa’nın yanına gelip anlattım. (Rabbinden azaltmasını iste! Ümmetin buna güç yetiremez. Tecrübem var.) dedi. Birkaç kez Rabbimle görüşmeye devam ettim. Nihayet Rabbim, (Beş zaman namazı farz kıldım. Her zaman için on sevab vardır. Böylece elli zaman namaz olur) buyurdu. (Müslim)

Sual: Mirac gecesini iyi mi değerlendirmelidir?
CEVAP
Mirac gecesini ibadetle, gündüzünü de oruçla geçirmeli. İki hadis-i şerif meali:
(Mirac gecesinde iyi amel eden için yüz senelik mükâfat vardır.) [İ.Gazali]

(Recebin 27. günü oruç tutana, 60 senelik oruç sevabı verilir.) [İ.Gazali]

Cuma günü tek olarak oruç tutmak, bazı âlimlere bakılırsa mekruhtur. Cumartesi günü oruç tutmak ise tüm âlimlere bakılırsa mekruh olduğundan, bu kutsal gün cumaya rastlamış olduğu vakit, orucu perşembe yada cumartesi ile beraber tutmak iyi olur. Cumartesi gününe rastlarsa, Cuma ile cumartesi yada cumartesi ile Pazar günü birlikte tutmak gerekir.

Bu gece kaza namazı kılmalı, Kur’an-ı kerim okumalı, yakarma, tevbe etmeli, sadaka vermeli, müslümanları sevindirmeli, bunların sevaplarını ölülere de göndermelidir!

Daima doğru inanç sahibi olmaya, farzları yapmış olup haramlardan kaçmaya, tevbe edip farz borçlarını ödemeye çalışmalıdır! Tüm bu tarz şeyleri yapmak ise ilimle olur. İlmihal detayları en kıymetli ilimdir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Geceleyin bir süre ilim ile meşgul olmak, tüm gece sabaha kadar yakarma etmekten daha kıymetlidir.) [Ebu Nuaym]

Mirac aklın bittiği, imanın başladığı yerdir.

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Bir iş, ne kadar sorun içinde olmuşsa, o denli uzun ömürlü olur. Peygamber efendimiz, (En oldukça sıkıntıyı ben çektim) buyuruyor. O halde, hak olan dini de, kıyamete kadar sürecektir.

Âdem aleyhisselam, kupkuru bir dünyaya geldi, yüzyıllarca sorun çekti. Sonrasında Peygamber efendimizin yüzü suyu hürmetine yakarma etti. (Rabbenâ zalemnâ enfüsenâ) duasını sürekli okurdu. Sonrasında, iki evladından biri kâfir oldu ve Müslüman olanını öldürdü. Bir baba için ne zor olsa gerek!

Nuh aleyhisselam 950 yıl uğraştı, inanmadılar, oldukça eziyet ettiler. Döverlerdi, her seferinde öldü diye bırakırlardı. Cebrail aleyhisselam gelir, yaralarını sarardı, yine tebliğe başlardı. Sonrasında Allahü teâlâ Ona vapur yap emrini verdi.

İbrahim aleyhisselamı Allahü tealanın haliliyken ateşe attılar, oğlunu kesme emri verildi.

Musa aleyhisselam da oldukça çekti, doğduğu yıl Firavun tüm adam evlatları öldürdü. Senelerce çobanlık yapmış oldu. Dönerlerken, hanımı hamile, zifiri karanlık, çaresiz… Bir ışık görmüş oldu, ışığa gitti. Orada Allahü teâlâ Onunla konuştu. Bu mirac değildi, mirac yalnız Peygamber efendimize verildi.

Eyyüb aleyhisselamın kurtlanmadık yeri kalmamıştı. Eyyüb aleyhisselamın, yaralarının kurtlandığını büyük âlim Alâaddin-i Attar hazretleri de bildirmektedir. (S. Ebediyye)

Yakup aleyhisselam ağlamaktan gözlerini yitirdi.

Yusuf aleyhisselam; kuyuya, zindana atıldı.

Zekeriya aleyhisselam, ağacın içinde ağaçla beraber testereyle kesildi.

İsa aleyhisselam, birkaç kişiyi ikna etmek için neler çekti. Öldürmeye çalıştılar.

Bunların hepsi peygamberdi. Niçin bu kadar sorun çektiler? Lâ ilâhe illallah dedikleri için…

Peygamber efendimiz, (Benim çektiğimi, hiçbir Peygamber çekmedi) buyuruyor.

Hazret-i Ebu Bekir de, neler çekti, kaç kere dövdüler! Herkesten ilkin inanç etti, malını ve canını feda etti. Her insanın yapmış olduğu tüm ibadetlerin sevabları, katlanarak Hazret-i Ebu Bekir’e, sonrasında da tekrar katlanarak, Peygamber efendimize verilmektedir. Hem kâinat, Onun hatırına yaratılmış, hem de, her insanın sevabları da, Ona verilmektedir.

Hazret-i Ömer, namaz kılarken, Hazret-i Osman, Kur’an-ı kerim okurken şehit edildi.

Hazret-i Ali’nin çektikleri, hele Hazret-i Hüseyin’in başına gelenler…

Neticede, Peygamber efendimizin vârisleri de, oldukça çektiler. Ne için? La ilahe illallah, Muhammedün Resulullah dedikleri için. Dolayısıyla inanç, inanmak oldukça zor, inandırmak daha zor olsa gerek. İman, Allahü teâlânın, kullarına kayra etmiş olduğu, özel nimetidir. İmanı olanlar, luktan oynasa, yeridir…

Allahü teâlâ, dünyayı verdiğine ahireti vermez. Hadis-i kudside, (İki korkuyu bir kalbde cem etmem) buyruluyor. Dünyada Allahü teâlâdan korkanlar ahirette korkmasın, dünyada korkmayanlar ahirette oldukça korksun.

Peygamber efendimiz, Ümmihani’ye Mirac’ı söyleyince, (Aman hiç kimseye anlatma, kimse inanmaz ve inananlar da vazgeçer) dedi. Peygamber efendimiz de, (Anlatmam lazım, inanmayacak olan sonrasında da vazgeçer, çürük taşlar üstüne bina olmaz, ayrılacak olan şimdiden ayrılsın, sağlamları kalsın) buyurdu. Akıl durdu, vakit durdu, her şey durdu, inanç başladı. Peygamber efendimizin asla yalan söylemediğini müşrikler de biliyordu. (Cenneti, Cehennemi gidip gören mi var) diyenler oluyor. Evet, var. Kim var? Hayatında asla yalan söylememiş olan Muhammed aleyhisselam var.

Her kutsal gece, kıymetlidir; fakat Mirac gecesinin ayrı bir hususiyeti vardır. Izdırap ve sevincin bir arada yaşandığı gecedir. Peygamber efendimiz, bir ay Taif’te, İslamiyet’i söyledi, asla kimse inanmadı, alay ettiler, küçüklere taşlattılar.

Kederli bir halde dönerken, bir bağ kenarında oturup birazcık istirahat etti. Addas adındaki, bağın bekçisi, üzüm getirdi. Peygamber efendimiz, Bismillahirrahmanirrahim diyince, Addas şaşırdı, bu sözü buralarda asla duymadım dedi. Peygamber efendimiz, sen nerelisin diye sorunca Nineveliyim dedi. Kardeşim Yunus’un ülkesindensin, o da benim benzer biçimde peygamberdi buyurdu. Addas, Yunus’u buralarda kimse bilmez, bu güzel yüzün, bu güzel sözlerin sahibi asla yalancı olması imkansız dedi ve inanç etti, ben de sizinle gelmek isterim dedi. Peygamber efendimiz, şimdi sen burada kal, yakında ismimi her yerde işitirsin, o vakit bana gel buyurdu. Bir ay kimse inanmadı, yolda dönerken bir şahıs inanç etti.

Gece amcasının kızının evine geldi, (Aç, amcan oğlu Muhammed’im) buyurunca Ümmühani, (Haber verseydiniz yiyecek bir şeyler hazırlardım, yedirecek bir şeyim yok) dedi. Peygamber efendimiz, (Yiyecek içecek gözümde yok, Rabbime yakarma edecek bir yer bana yeter) buyurdu.

Allahü teâlâ Cebrail aleyhisselama, (Habibim öyleyse gene bana yalvarıyor, oldukça üzüldü, onu ben teselli edeceğim, git Habibimi bana getir) buyurdu. Ilkin, Mescid-i Aksa’ya geldi, tüm peygamberlere imam oldu. Sonrasında göklere çıktı. Allahü teâlâyı bilinemeyen, anlaşılamayan şekilde görmüş oldu, (Ya Rabbi, ümmetim için de bunu isterim) dedi. İşte, beş zaman namaz, bizlere Mirac olarak verildi.

Mirac’da ne hikmetler vardır! Namaz kılmayan, Mirac’dan mahrumdur. 1400 senedir devam eden, başka bir vaka yoktur. İşte Mirac, 1400 senedir devam ediyor. Mirac, aklın bittiği, imanın başladığı yerdir. Mirac namazdır. Allahü teâlâ, namaz benzer biçimde bir nimeti insanlara kayra etti. Namaz, Tanrı sevgisini arttırır, duanın kabulüne de sebeptir. Namaz var ise, yaşam vardır. Namaz yoksa insan bir işe yaramaz. Namazdan yoksun olan, her şeyden mahrumdur.

Gözsüz görmek
Sual: Peygamber efendimiz Miraca çıkınca, Allahü teâlâyı gözsüz görmüş olduğu, dil doğrusu ses olmadan konuşmuş olduğu, kulaksız işittiği bildiriliyor. Gözsüz görmek, dil olmadan konuşmak ve kulaksız işitmek iyi mi mümkün oluyor?
CEVAP
Allahü teâlâ için imkânsız diye bir şey yoktur. Ana babasız çocuk olmaz, fakat Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselamı ana babasız yarattı. İsa aleyhisselamı babasız yarattı. Iyi mi yarattı diye sorulmaz. Her şeye kadir olan Allahü teâlâ için, bu şekilde sual sormak uygun olmaz. Peygamber efendimizin miracı kutsal bedeniyle ve o şekilde oldu.

Hepimizin bilmiş olduğu, başımıza da gelen kendi hâlimizden örnek verelim. Örneğin insan, rüya görür. Rüyasında gözü kapalı olmasına rağmen, oldukça şeyler görür, dili hareket etmediği halde rüyasında insanlarla konuşur. Yatakta yatmış olduğu halde bir bölgelere gider gelir. Yanında yatan kimse, bir şey duymadığı halde o rüyada söylenilenleri duyar. Demek ki, gözsüz görülüyor, kulaksız işitiliyor, dilsiz konuşuluyor, ayaksız yürünüyor. Bu örnek size yetebilir.

Ezel ve ebed
Sual: Peygamber efendimiz, Miraca gidince, Aden ve Cehennemdekileri görmüş oldu. Hâlbuki daha kıyamet kopmadı. Bu tarz şeyleri iyi mi görmüş oldu?
CEVAP
Bu mevzuda İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Resulullah, Mirac gecesinde vakit ve mekân dairesinden çıktı. Ezel ile sonsuz, “bir an” olarak buldu. Başlangıcı ve sonu bir noktada birleşmiş görmüş oldu. Cennete gidecekleri Cennette görmüş oldu. (1/283)

Mirac gecesi, kandili
Sual: Mirac ne anlama gelir, ne vakit olmuştur, bu gecenin önemi nedir?

Yanıt: Mirac kandili, Receb ayının 27. gecesidir. Mirac, merdiven anlama gelir. Resulullah efendimizin göklere çıkarıldığı, bilinmeyen bölgelere götürülmüş olduğu gecedir. Resulullah efendimiz hicretten bir yıl ilkin, 52 yaşlarında, Zeyd bin Hârise’yi yanına alarak Taif’e gitti, onlara bir ay tembih eyledi. Asla kimse inanç etmediği benzer biçimde alay ve işkence ettiler. Kederli ve bitkin olarak geri dönerken, yaralandılar. Mekke’ye döndüler. Her taraf düşman idi, gidecek bir yer yoktu. Birkaç ay Mekke’de oldukça sıkıntılı geçti. Bir gece ki Receb ayının 27. gecesi amcası Ebû Tâlib’in kızı Ümm-i Hânî’nin evine gitti. Resulullah efendimizi içeri alıp bir hasır, leğen, ibrik verdi. Resulullah efendimiz o gün oldukça incinmişti, abdest alıp, Rabbine yalvarmaya, af dilemeye, kulların imana gelmesi saadete kavuşmaları için duaya başladı. Fazlaca bitkin, aç, kederli olduğundan hasır üstüne uzanıp uyuyuverdi. O anda, Allahü teâlâ, Cebrail aleyhisselama;
“Sevgili Peygamberimi oldukça üzdüm. Kutsal bedenini, nazik kalbini oldukça incittim. Bu hâlde, gene bana yalvarıyor. Benden başka, hiçbir şey düşünmüyor. Git! Habibimi getir! Cennetimi, Cehennemimi göster. Ona ve Onu sevenlere hazırladığım nimetleri görsün. Ona inanmayanlara, sözleri, yazıları ve hareketleri ile Onu incitenlere hazırladığım azapları görsün. Onu ben teselli edeceğim” buyurdu.

Cebrail aleyhisselam, aniden Resulullah efendimizin yanına geldi. Beraberce Kâbe yanına gittiler. Sonrasında Cennetten gelen Burak adındaki beyaz hayvana binip, aniden Kudüs’te, Mescid-i Aksaya geldiler, namaz kıldılar. Namazdan sonrasında, mescitten çıkıp bilinmeyen bir mirac ile, aniden, yedi kat gökleri geçtiler. Her gökte bir büyük Peygamberi görmüş oldu. Resulullah efendimiz, Cenneti, Cehennemi görüp, Refref adındaki bir Aden yaygısı üstünde, Allahü teâlânın dilediği yüksekliklere ulaştı. Mekânsız, zamansız olarak Allahü teâlâyı görmüş oldu. Mirac gecesinde, beş zaman namaz komut olundu. Miracdan ilkin, yalnız sabah ve ikindi namazı vardı. Tefsîr-i Hüseynîde ve Bahr kitabında deniyor ki:
“Resûlullah efendimizin Mekke’den Beytül-mukaddese götürüldüğüne inanmayan kâfir olur. Göklere ve bilinmeyen bölgelere götürüldüğüne inanmayan ise, sapık olur.”

Mirac, ruh ve gövde iledir
Sual: Peygamber efendimizin miracını, bir tek ruhen yada rüyada oldu diyenler oluyor. Böylelerine iyi mi yanıt vermelidir?
Yanıt:
Resulullah efendimizin fiili olağanüstü şeyleri çoktur. Bu mucizelerden birisi de, Mirac mucizesidir. Mirac, hem ruh, hem de gövde ile olmuştur. İsrâ sûresinin ilk âyet-i kerimesinde mealen;
(Kulumu gece Mescid-i haramdan Mescid-i Aksâya götürdüm) buyurulmaktadır. Kul, insana denir. Ruha yada insanoğlunun bir hâline kul denmez.

Filistin, Arabistan’a, başka memleketlerden daha yakın olduğundan, (En yakın yer) buyuruldu. Mescid-i Aksâ o vakit yeryüzünde bulunan mescitler içinde, Mekke’ye en uzak olanı idi. Bunun için, (En uzak mescid) buyuruldu. En yakın yerde en uzak mescid niçin bulunamazmış ki?

Namaz, evvel Mescid-i Aksâya karşı kılınırdı. Kudüs’te mescid olmasaydı, oraya karşı namaz kılmak emrolunur mu ve Resulullah efendimiz, Kudüs’te Mescid-i Aksâ’da namaz kıldım der mi idi? Miraca inanmayanlar, Resûlullah efendimizin bedeni ile Kudüs’e ve göklere götürüldüğünü kavrayamadığı için inanamıyorlar. Eğer Mirac, rüyada olsaydı, müşrikler, buna bir şey demezlerdi. Resulullah efendimiz; (Gövde ile gittim) buyurduğu için inanmadılar. Medâric-ün-nübüvve kitabında deniyor ki:
“Allahü teâlânın Muhammed aleyhisselama olan ihsanlarından biri de, Onu Miraca çıkarmasıdır. Resulullahın Mekke’den Mescid-i Aksâya götürülmüş olduğu, Kur’ân-ı kerimde açıkça bildiriliyor. Buna inanmayan kâfir olur. Mescid-i Aksâ’dan göğe çıkarıldığını meşhur hadisler haber veriyor. Buna inanmayan, bidat ehli olur. Miracın uyanık iken ve ceset ile bulunduğunu, Eshâb-ı kiramın, tabiinin, hadis âlimlerinin, fıkıh âlimlerinin ve kelâm âlimlerinin çoğunluğu haber vermişlerdir. Müşrikler, miraca inanmadıkları ve sınav ederek Mescid-i Aksâdan data istedikleri için, İsrâ sûresinde, Mescid-i Aksâya kadar götürülmüş olduğu açıkça bildirildi. Bu sûrede mealen;
(Âyetlerimi göstermek için götürdüm) buyurulması, göklere çıkarıldığını gösteriyor. Bu sûrenin 60. âyetinde mealen;
(Sana gösterdiğimiz rüyayı insanlara fitne yaptık) buyurulmaktadır.

Tefsir âlimlerinin bir çok, buradaki rüya kelimesinin uyanıkken gece görmek için kullanıldığını bildirmişlerdir. Mirac hadîs-i şerifi, Buhârî ve Müslimde uzun yazılıdır.”

Mirac, akıl değil, inanç işidir
Sual: Mirac hadisesini aklımız almıyor diyenlere, ne demeli, iyi mi yanıt vermelidir?
Yanıt:
Peygamberlik makamı aklın ve düşüncenin dışındadır, üstündedir. Aklın eremeyeceği, anlayamayacağı oldukça şeyler vardır ki, bunlar Peygamberlik makamında anlaşılır. Her şey akıl ile anlaşılabilseydi, Peygamberler gönderilmezdi. Mucize ve keramet de, akıl ile anlaşılması imkansız, izah edilemez. Bunların hepsi, Allahü teâlânın sonsuz kudreti ile olmaktadır. Mirac da, âdet olan işlerin aksinedir. Mucizelerin hepsi de böyledir. Bu sebeple imanı olanların, Mirac mucizesine inanması lazımdır. Hazret-i Ebu Bekir, Allahü teâlânın sonsuz kudretini ve Peygamber efendimizin de, Onun Peygamberi bulunduğunu iyi anladığı için, Miracı, hepimiz inkâr ederken yada tereddüt geçirirken o, derhal ve tereddüt etmeden onay etti ve Sıddîklık makamına terfi etti. Bundan dolayı Miracı kabul etmek, inanmak, aklın bittiği ve imanın başladığı yerdir.

Resulullah efendimiz, Mekke-i mükerremeden Sidre-tül-müntehâya kadar, Cebrail aleyhisselam ile beraber gitti ve Sidrede şaşılacak oldukça şeyler görmüş oldu. Cennetteki nimetleri, Cehennemdeki azapları görmüş oldu. Hadîs-i şerifte;
(Mirac gecesi göğe götürülürken insanoğlu gördüm. Alevden makaslarla dudaklarını kesiyorlar. Bunların kim olduklarını Cebraile sormuş oldum. Ümmetinin hatiplerinden, vaizlerinden, kendilerinin yapmadıklarını yapınız diyenlerdir dedi) buyuruldu.

Resulullah efendimiz, cenâb-ı Hakkın cemalini görmek arzusundan ve zevkinden, Cennetteki nimetlerin hiçbirine bakmadı. Sidreden ileriye, yalnız olarak, nurlar içinde ilerledi. Zamansız ve mekânsız olarak, ahirette Allahü teâlânın görüleceği benzer biçimde, anlaşılamayan ve anlatılamayan bir hâlde, Allahü teâlâyı görmüş oldu.

Peygamber efendimize mirac gecesi, Cennette nasip olan rü’yet şerefi dünyaya indikten sonrasında, dünyanın hâline uygun olarak, kendisine yalnız namazda müyesser olmuştur. Peygamber efendimiz;
(Namazda, kul ile Allahü teâlâ arasındaki perdeler kalkar) buyurmuştur.

Tüm bu haberlerin bir kısmı âyet-i kerimelerle, bir kısmı da hadîs-i şeriflerle haber verilmiştir. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği bu haberleri kabul etmeyen, Ehl-i sünnetten ayrılmış olur. Âyet-i kerimeye yada hadîs-i şeriflere inanmayan ise, kâfir olur.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/16/mirac-gecesi/feed/ 0 5847
Berat gecesi https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/16/berat-gecesi/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/16/berat-gecesi/#respond Fri, 16 Aug 2019 09:27:39 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5846

Sual: Berat Gecesi ne zamandır, önemi nedir?
CEVAP
Berat Gecesi, Şaban ayının 15. gecesidir Tefsirlerde Kur’an-ı kerimin, Levh-il-mahfuza bu gece inmiş olduğu bildirilmektedir. Âyet-i kerimede mealen buyuruluyor ki:
(Apaçık olan Kitab’a andolsun ki, biz onu [Kur’anı] kutsal bir gecede indirdik. Normal olarak biz insanları uyarmaktayız.) [Duhan 2,3]

Her yıl, Şaban ayının on beşinci Berat gecesinde, o senede olacak şeyler, ameller, ömürler, ölüm sebepleri, yükselmeler, alçalmalar, doğrusu her şey Levh-i mahfuzda yazılır. Resulullah efendimiz, bu gece, oldukca yakarma, oldukca yakarış ederdi.

Şaban ayında niçin oldukca oruç tuttuğu sorulmuş olduğu süre Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Şaban o şekilde faziletli bir aydır ki, insanoğlu bundan gâfildir. Bu ayda ameller, âlemlerin Rabbine arz edilir. Ben de amelimin oruçluyken arz edilmesini isterim.) [Nesaî]

Bu konudaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
(Berat gecesi göklerin kapıları açılır, melekler müminlere müjde verir ve ibadete teşvik ederler.) [Nesai, Beyheki, A, Münziri]

(Ramazandan sonrasında en faziletli oruç, Şaban ayında tutulan oruçtur.) [Tirmizî]

(Şaban ayında üç gün oruç tutana, Hak teâlâ, Cennette bir yer hazırlar.) [Ey Oğul İlmihâli]

(Şu beş gecede meydana getirilen yakarış geri çevrilmez: Regaib Gecesi, Berat Gecesi, Cuma gecesi, Ramazan ve Kurban Bayramı gecesi.) [İbni Asakir]

(Allahü teâlâ, Şaban ayının 15. gecesinde rahmetiyle tecelli ederek, kendisine şirk koşan ve Müslüman kardeşine kin güdenler hariç, herkesi affeder.) [İbni Mace]

(Şabanın 15. gecesini ibadetle, gündüzünü de oruçla geçirin! O gece Allahü teâlâ buyurur ki: “Af isteyen yok mu, affedeyim. Rızık isteyen yok mu, rızık vereyim. Dertli yok mu, esenlik, afiyet vereyim. Ne isteyen var ise istesin, vereyim.” Bu hâl, sabaha kadar devam eder.) [İbni Mace]

(Şaban ayının 15. gecesi, rahmet-i tanrısal dünyayı kaplar, hepimiz affolur. Sadece haksız yere müslümanlara düşmanlık besleyen ve Allahü teâlâya ortak koşan mağfiret olunmaz.) [Beyheki]

(Cebrail aleyhisselam gelip, “Kalk, namaz kıl ve yakarış et! Bu gece Şaban ayının 15. gecesidir” dedi. Bu geceyi ihya edenleri Allahü teâlâ affeder. Yalnız, müşrik, büyücü, falcı, pinti, kinci, müşahin, içkici, faizci ve zaniyi affetmez.) [Taberani] (Müşahin, bid’at ehli anlama gelir.)

(Rahmet kapıları dört gece açılır. O gecelerde meydana getirilen yakarış, reddolmaz. Ramazan ve Kurban bayramının birinci gecesi, Berat ve Arefe gecesi.) [İsfehani]

(Allahü teâlâ Berat gecesinde, kâfirler hariç, müminleri mağfiret eder. Kindarları da, bu huylarını bırakıncaya kadar mağfiret etmez.) [Taberani, Beyheki]

(Allahü teâlâ, Şabanın 15. gecesinde müşrik ve müşahin hariç herkesi affeder.) [İbni Mace]

(Allahü teâlâ, Şabanın yarısının [Berat] gecesinde, dünya semasına tecelli eder. Benikelb kabîlesinin koyunlarının kıllarından daha oldukca kimsenin günahlarını affeder.) [İbni Mace, Tirmizi]

(Dört gecenin gündüzü de gecesi benzer biçimde faziletlidir. Allahü teâlâ, o günlerde yakarış edenin isteğini geri çevirmez, onları mağfiret eder ve onlar bu günlerde bolca ihsana nail olurlar. Bunlar: Kadir gecesi, Arefe gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi ve günleri.) [Deylemi]

(Allahü teâlâ, Şaban ayının 15. gecesinde rahmetiyle tecelli ederek kendisine şirk koşan ve Müslüman kardeşine kin güdenler hariç herkesi affeder.) [İbni Mace]

(Allahü teâlâ şu dört geceyi hayırla süsler: Kurban Ramazan bayramı gecesi, Arefe gecesi Şabanın yarısının [Berat] gecesi ki, onda eceller, rızıklar yazılır.) [Deylemi]

(Salih akrabayı terk eden, ana babaya asi olan Berat gecesi affa kavuşamaz.) [Beyheki]

İçki içmek, cimrilik, kin gütmek benzer biçimde günahları işleyen kâfir olmaz. İmanı düzgünse, günahlarının cezasını çektikten sonrasında Cennete girer. Sevabları günahlarından daha oldukca gelirse, Cehenneme girmeden de Cennete gider.

Hazret-i Âişe validemiz buyuruyor ki: Resulullah’ın, hiçbir ayda, Şaban ayından daha oldukca oruç tuttuğunu görmedim. Kimi zaman Şaban ayının tamamını oruçla geçirirdi. (Buhârî)

Bu geceyi ganimet bilmeli, tevbe istigfar etmeli, kaza namazı kılmalı, Kur’an-ı kerim okumalı, bilhassa ilim öğrenmeli. En kıymetli ilim, doğru yazılan ilmihâl bilgileridir. Peygamber efendimiz, “sallallahü aleyhi ve sellem” Berat Gecesi’nde, (Allahümmerzuknâ kalben takıyyen mineşşirki beriyyen lâ kâfiren ve la şakiyyâ) duasını oldukca okurdu. Büyük zatlar, Berat gecesinde şu şekilde de yakarış ederlerdi:
(Ya Rabbî, Kur’an-ı keriminde, “Tanrı, dilediğini siler, dilediğini de durağan(durgun) bırakır, Levh-i mahfuz Onun katındadır” buyuruyorsun. Eğer benim ismim saidler [cennetlikler] defterinde ise, orada durağan(durgun) kıl! İsmim şakiler [cehennemlikler] defterinde ise, ismimi oradan silip, saidler defterine yaz! Ey büyük Tanrı’ım, kalbleri iyiden kötüye, kötüden iyiye çeviren, sadece sensin. Kalbimi, dininde durağan(durgun) kıl, dininden döndürme, ayırma!)

Hazret-i Âişe validemiz, (Ya Resulallah, Allahü teâlâ seni günah işlemekten muhafaza buyurduğu hâlde, niçin Berat Gecesi’nde oldukca yakarma ettin?) diye sordu. Sonucunda buyurdu ki:
(Şükreden kul olmayayım mı? Bu yıl içinde doğacak her çocuk, bu gece deftere geçirilir. Bu yıl içinde öleceklerin adları, bu gece özel deftere yazılır. Bu gece her insanın rızkı düzenleme olunur. Bu gece her insanın amelleri Allahü teâlâya arz olunur.) [Gunye]

Nafile ibadetlerin sevabına kavuşabilmek için, ehl-i sünnet itikadında olmak, haramlardan kaçıp günahlara tevbe etmek, farzları kusursuz halletmeye çalışmak, o ameli yakarma olarak halletmeye niyet etmek şarttır.

Hasan-ı Basri hazretleri, Şabanın 15. günü, sanki mezardan çıkmış benzer biçimde, yüzü oldukca solgun görülürdü. Bu üzüntünün sebebini sorduklarında buyurdu ki:
(İlm-i yakîn ile biliyorum ki, günahım vardır. Günahım affedilmezse, sevaplarım da kabul edilmezse, hâlim nice olur diye korkumdan benzim sararıyor.)

Sual: Şabanın 14. mü, 15. günü mü oruç tutulur?
CEVAP
Onbeşinci günü tutulur.
Bünyesi zayıf olanın, Şabanın 15 inden sonrasında oruç tutmayıp, farz olan Ramazan-ı şerif orucuna hazırlanması iyi olur. Sağlığı yerinde olan ise, Şaban ayının çoğunu, hatta tamamını oruçlu geçirebilir.

Berat gecesinde
Sual:
Berat gecesinde, kaderimiz yine mı yazılıyor?
CEVAP
Hayır. Yazgı, ezelde Levh-i mahfuzda yazılmıştır. Sonradan bir şey yazılmaz. Doğrusu, Levh-i mahfuzda olacak değişimler ve ömürlerin artması ve kısalması da, ezelde yazılmıştır. Allahü teâlânın ezeldeki bilimsel nede olsa, Levh-i mahfuzdaki değişimler, ona uygun olur. (Tefsir-i Hazin)

Allahü teâlâ, ezelde, hiçbir şey yaratmadan ilkin her şeyi takdir etti, diledi. Bunlardan, bir yıl içinde olacak her şeyi, Berat gecesinde meleklere bildirir. (S. Ebediyye)

Sual: Berat gecesinde vefat edecekler, dünyaya gelecekler ve amelleri yazılırmış. Bu gece insanoğlunun alın yazısı mı değişmiş olur? Doğrusu bu gece ettiğimiz dualar yüzünden alın yazımız değişebiliyor mu?
CEVAP
Alın yazısı iki türlüdür:
Biri yakarış ile, sadaka vermekle, iyilik etmekle değişmiş olur. Biri ise asla değişmez. Sözgelişi evlenmemiz, iş sahibi olmamız ya değişen kısımdandır yada değişmeyen. Biz bilemeyiz. Onun için yakarış ederiz, iyilik ederiz, değişen kısımdan ise o değişmiş olur. Sözgelişi birine bir bela geleceği alın yazısında var ise, gene alın yazısında bu kimse yakarış edecek o beladan kurtulacak diye yazılır. Ikimiz de yakarış ederiz o belayı önlemiş oluruz. Berat gecesinde yazılacak olanlar da gene ezelde bildirilmiş olanlardır. Ömrün uzaması kısalması da böyledir. Şu iyiliği meydana getirecek ve ömrü uzayacak ya da şu kötülüğü meydana getirecek ve ömrü kısalacak diye yazılıdır. Demek ki hep iyilik halletmeye çalışmalıyız. Yaptığımız şeyler alın yazımızdır.

Berat gecesi namazı
Sual:
Berat gecesinde kılınan bir nâfile namaz var mıdır?
CEVAP
Bir tek Berat gecesinde değil, her gece nâfile namaz kılınır. Sadece kaza namazı borcu var ise iki rekât kaza namazı kılmanın sevabı, yaşam boyu kılınacak nâfile namazların sevabından fazladır. İmam-ı Rabbanî hazretleri, farzın yanında nâfile namazların denizde damla bile olmadığını bildirmektedir.

Eğer farz namaz borcu yoksa, isteyen nâfile namaz kılabilir. Bazı kitaplarda, (Berat gecesinde kılınacak namaza Salat-ül-hayr [Hayır Namazı] denir. Bu namaz yüz rekâttır. Her rekâtta Fatiha sûresinden sonrasında on kez İhlâs sûresi okunarak kılınır) deniyor.

Bir kimse, kazası olmasa da, kaza namazı kılınca, o kaza namazı aslına bakarsan nâfile olur. (Nâfile kılmadım) diye üzülmeye gerek kalmaz. Oruç da böyledir. Doğrusu oruç kazası olmayan Ramazan orucunu kaza etse nâfile olur. Zekât da böyledir. Zekât borcu olmayan zekât diye para verse nâfile olur. Doğrusu farz diye niyet edince, o farz değilse nâfile olur, boşa gitmez. Berat gecesinde kaza namazı kılınırsa, kazamız olmasa da, gene nâfile sevabı alınır. Eğer mekruh olarak kılınan namazlarımız var ise, kaza kılınca onlar telafi edilmiş olur.

Berat kandilinde
Sual:
Berat gecesinde neler yapmalı?
CEVAP
Büyüklerimiz, şunları yapmayı tavsiye ediyor:
1- Gece bir saat kadar yakarma etmekle, gece ihya edilmiş olur. Fakat vakti uygun olan, gece daha azca uyumalı.

2- Mümkünse din büyüklerimizin kabirlerini ziyaret edip feyizlerine kavuşmalı. Büyüklerimiz için oldukca yakarış etmeli.

3- Kendimiz ve tüm müminler için, yakarış ve istigfar etmeli. Namazdan sonrasında oldukca yakarış etmeli, bilhassa hayırlı yakarış etmeli. Duada ısrar etmeli, doğrusu duayı oldukca tekrarlamalı. Peygamber efendimizin Berat gecesinde okumuş olduğu, (Allahümmerzuknâ kalben takıyyen min-eş-şirki beriyyen lâ kâfiren ve şakiyyen) duasını oldukca okumalı.

4- Aile efradıyla merhametli konuşmalı, onlara iyi davranmalı.

5- Kur’an-ı kerim okumalı, bilhassa Rabbenâ âtinâ ve Âmenerresûlü’yü oldukca okumalı.

6- En önemlisi de, ilim öğrenmeli, bunun için de, Seadet-i Ebediyye ilmihâlini okumalı.

7- Kazası olmasa da, oldukca kaza namazı kılmalı. Namaz haricinde secde ederek, secdede yakarış ve istigfar etmeli, mümkünse toprağa secde etmeli, secdeyi oldukca yapmalı.

8- Güzel koku sürünmeli.

9- Allahü teâlâya hamd ve şükretmeli.

10- Ertesi gün de oruç tutmalı.

Berat gecesi ve fazileti
Sual: Berat gecesi ne zamandır, önemi, fazileti nedir ve bu şekilde gecelerde ne yapmalıdır?
Yanıt:
Berat gecesi, şaban ayının on beşinci gecesidir. Doğrusu on dördüncü günü ile on beşinci günü arasındaki gecedir. Allahü teâlâ, ezelde, hiçbir şey yaratmadan ilkin, her şeyi takdir etti, diledi. Bunlardan, bir yıl içinde olacak her şeyi, bu gece meleklere bildirir. Kur’ân-ı kerim, Levhilmahfûza bu gece indi. Resûlullah Efendimiz bu gece, oldukca yakarma ve oldukca yakarış ederdi.

Her yıl, şaban ayının on beşinci Berat gecesinde o senede olacak şeyler, ameller, ömürler, ölüm sebepleri, yükselmeler, alçalmalar, doğrusu her şey Levh-i mahfuzda yazılır. Hadîs-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Rahmet kapıları dört gece açılır. O gecelerde meydana getirilen yakarış, tevbe, ret olmaz. Fıtır Bayramı’nın ve Kurban Bayramı’nın birinci geceleri, şabanın on beşinci Berat gecesi ve Arefe gecesi.)

(Cebrail aleyhisselam bana geldi. Kalk, namaz kıl ve yakarış et! Bu gece, şabanın onbeşinci gecesidir dedi. Bu geceyi ihya edenleri, Allahü teâlâ affeder. Yalnız, müşrikleri, büyücüleri, falcıları, hasisleri, alkollü içki içenleri, faiz yiyenleri ve zina yapanları affetmez.)

(Berat gecesini ganimet, fırsat biliniz! Şu sebeple belli bir gecedir. Şabanın onbeşinci gecesidir. Kadir gecesi, oldukca büyük ise de, hangi gece olduğu belli değildir. Bu gece, oldukca yakarma yapınız. Yoksa, kıyamet günü pişman olmuş olursunuz!)

Cuma, Arefe, Bayram, Kadir, Berat, Mirac, Aşure, Mevlid ve Regaib gecelerinde tapınmak oldukca sevaptır. Muhammed Rebhâmî hazretleri Rıyâd-un-nâsıhîn kitabında buyuruyor ki:
“Büyük İslâm âlimi, İmâm-ı Nevevî hazretleri, Ezkâr kitabında buyuruyor ki: Gecenin on iki kısmından bir kısmını doğrusu bir saat kadar ihya etmek, doğrusu okumak, namaz kılmak, yakarış etmek, tüm geceyi ihya etmek olur. Yaz ve kış geceleri için hep böyledir. Fıkıh kitaplarında, saat demek, bir miktar süre anlama gelir. Nevevî, Şafii mezhebinde müctehiddir. Hanefilerin de, geceleri, bu şekilde ihya etmeleri uygun olur.”

Berat ve Regaib geceleri, camilerde toplanarak cemaatle nafile namaz kılmanın mekruh olduğu fıkıh kitaplarında yazılıdır. Mekruhu iyi bilmek, büyük cinayetlerdendir. Şu sebeple haramı mubah bilmek sövgü, mekruhu mubah bilmek ise, ondan bir basamak aşağıdır. Bu işin çirkinliğini iyi anlamalıdır.

Berat; temize çıkmak anlama gelir
Sual: Berat ne anlama gelmektedir ve insanoğlunun dünyada iken ahiretteki azaptan kurtulma imkânı var mıdır?
Yanıt:
Berat yada Beraet kelimesinin lügat anlamı, temize çıkmak, kurtulmak anlama gelir. Berat, kurtuluş vesikası anlamına da gelmektedir. Peygamber Efendimiz buyurdu ki:
(Ahirette pek oldukca kimse, hesaba çekilmeden Cennete girerler. Onlar için mizan, terazi kurulmaz. Onlara verilen sayfalar üstüne; “Lâ ilâhe illallah, Muhammedün resûlullah. Bu filanın oğlu filanın Cennete girmesinin ve Cehennemden kurtulmasının beraetidir” yazılır.)

Abdullah ibni Ömer hazretleri bigün Resûlullah efendimizin huzuruna ulaşınca;
(Kıyamet günü her insanın beratı, doğrusu kurtuluş vesikası, her işi ölçüldükten sonrasında verilir. Abdullah’ın beratı ise, dünyada verilmiştir) buyururlar. Sebebi soruldukta;
(Kendisi vera ve takva sahibi olduğu benzer biçimde, yakarış ederken “Ya Rabbi! Benim vücudumu, kıyamet günü o denli büyük eyle ki, Cehennemi yalnız ben doldurayım. Cehennemi insanla dolduracağım diye verdiğin sözün böylece yerine gelmiş olsun da, Muhammed aleyhisselamın ümmetinden asla kimse Cehennemde yanmasın” diyerek din kardeşlerini kendi canından daha oldukca sevdiğini göstermiştir) buyurdu.

Bir hac zamanında, Ebû Amr ez-Zücâcî hazretlerinin yanına birisi gelmiş olarak;
-Haccımı yaptım, beratımı ver. Beratımı almam için beni sana gönderdiler diyince, Ebû Amr ez-Zücâcî hazretleri, o hiç kimseye latife yapıldığını anlamış olur ve ona, Kâbe’yi işaret ederek;
-Git oraya ve ya Rabbi! Bana beratımı ver, de! buyurur. Sonrasında o kimse, elinde bir kâğıtla geri döner. Kâğıdın üstünde yeşil hat, yazı ile;
“Bismillâhirrahmânirrahîm. Bu, falan oğlu falanın Cehennemden berat kâğıdıdır” yazılıdır.

Her yıl, şaban ayının 15. Berat gecesinde o senede olacak şeyler, ameller, ömürler, ölüm sebepleri, yükselmeler, alçalmalar, doğrusu her şey Levh-i mahfuzda yazılır. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin hanımı bir Berat gecesinde;
-Efendim, bu gece ecellerin ve amellerin takdir edilmiş olduğu gecedir. Kim bilir Allahü teâlâ kimin defterine ölecek ve kimin defterine yaşayacak! diye kaydetti diyince, İmâm-ı Rabbânî hazretleri;
-Niçin tereddüt ve kuşku ile söylüyorsun? Ya isminin, dünyada yaşayacaklar sayfasından silindiğini görenin hâli nice olur buyurur ve o yıl vefat eder.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/16/berat-gecesi/feed/ 0 5846
Mevlid gecesi https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/16/mevlid-gecesi/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/16/mevlid-gecesi/#respond Fri, 16 Aug 2019 04:27:02 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5845

Sual: Mevlid kandilinin dinimizdeki yeri nedir ve niçin kutlama yapılmaktadır?
Yanıt: Mevlid gecesi; Rebî’ul-evvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir. Dünyadaki tüm insanlara Peygamber olarak gönderilen, Muhammed aleyhisselamın doğduğu gecedir. Bu gece, Kadir gecesinden sonrasında, en kıymetli gecedir. Bu gece, Peygamber efendimiz doğduğu için sevinenler affolur. Bu gece, Resulullah efendimizin doğum zamanlarında görülen hâlleri, olağanüstü şeyleri okumak, dinlemek, öğrenmek oldukca sevaptır. Kendileri de anlatırdı. Bu gece, Eshab-ı kiram da, bir yere toplanıp, okurlar, anlatırlardı. Tüm Müslümanlar da, her yıl, bu geceyi, mevlid kandili olarak kutlamakta, her yerde mevlid kasideleri okunarak Resulullah efendimiz hatırlatılmaktadır. Erbil sultanı Ebû Sa’îd Muzaffer-üd-dîn Kükbûrî bin Zeyneddîn Alî, mevlid gecelerinde şenlikler yapar, ikram ve ihsanlarda bulunurdu.

Mevlid, doğum zamanı anlama gelir. Rebî’ul-evvel, ilkbahar anlama gelir. Peygamber efendimiz, nübüvvetten sonrasında, her yıl, bu geceye önem verirdi. Her Peygamberin ümmeti, kendi Peygamberinin doğum gününü bayram yapmıştı. Bugün de, Müslümanların bayramıdır, sevinç ve luk günüdür.

Âdem aleyhisselam ve her şey, Onun şerefine yaratılmıştır. Arş ve gökler, Cennetler üstüne, mubarek adı yazılmıştır. Ona Muhammed adını, büyükbabası Abdülmuttalib koydu. Onun adının yeryüzüne yayılacağını, her insanın Onu medhedeceğini rüyada görmüştü. Muhammed, oldukca medholunan anlama gelir.

Resulullah efendimiz, mevlid gecelerinde Eshabına ziyafet verir, dünyaya teşrif etmiş olduğu ve çocukluğu zamanında olan şeyleri anlatırdı. Hazret-i Ebû Bekir, halife iken, mevlid gecesinde, Eshab-ı kiramı toplayıp, Resulullah efendimizin dünyaya teşrifindeki muhteşem hâlleri konuşurlardı.

Doğum gününe ehemmiyet vermeyi Hıristiyanlar, Müslümanlardan öğrenip almışlardır. Dünyanın her yerindeki Müslümanlar, Peygamber efendimizin ve Eshab-ı kiramın yaptıkları benzer biçimde, mevlid gecesinde, Resulullah efendimizi özetleyen kitapları okurlar ve bu şerefli gecede şenlik yapar, sevinirlerdi. İslam âlimleri, bu geceye oldukca ehemmiyet vermişlerdir. Bu geceyi tüm mahluklar, melekler, cin, hayvanlar ve cansız maddeler, birbirlerine müjdelemekte, Resulullah efendimiz dünyaya teşrif etti diye sevinmektedirler. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretleri;
“Mevlid okunan yerden belalar, sıkıntılar gider” buyurmuştur. Mevlidi, şiir olarak okumanın, daha tesirli ve yararlı olduğu kitaplarda yazılıdır.

Sual: Mevlid nedir, bid’at midir?
CEVAP
Mevlid, doğum zamanı anlama gelir. Mevlid gecesi, Rebiul-evvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir. Peygamber efendimizin doğum günü, tüm Müslümanların bayramıdır.

Resulullah dünyaya ulaşınca, amcası Ebu Leheb’in cariyesi Süveybe, (Kardeşin Abdullah’ın oğlu oldu) diyerek kendisine müjde getirince, sevinmişti. (Ona süt vermek şartıyla, seni azat ettim) demişti. Bunun için, Ebu Leheb’in, her mevlid gecesinde, azabı birazcık hafifler. Mevlid gecesi sevinen, o geceye kıymet veren müminler pek oldukca sevab kazanır. Hâfız Muhammed ibni Cezeri Şafii diyor ki: (Ebu Leheb’e rüyada hali sorulduğunda, oldukca azap çekiyorum. Sadece, Resulullahın dünyaya gelişini müjdeleyen cariyemi sevincimden azat ettiğim için, her yıl, Rebiul-evvel ayının 12. geceleri, azabım hafifliyor) dedi. Ebu Leheb benzer biçimde azgın bir kâfirin azabı hafifleyince, O yüce Peygamberin ümmetinden olan bir mümin, Onun doğduğu gece sevinir, malını uygun bölgelere dağıtır, ziyafet verir, böylece, Peygamberine olan sevgisini gösterirse, Allahü teâlâ onu Cennetine sokar. (M. Tembih)

Resulullah efendimiz, mevlid gecelerinde Eshab-ı kirama ziyafet verir, dünyayı teşrifindeki ve çocukluk zamanındaki şeyleri anlatırdı. Hazret-i Ebu Bekir de, halifeyken, Eshab-ı kiramı toplar, Resulullah efendimizin doğumundaki muhteşem hâlleri konuşurlardı. Bu gece, Resulullahın doğum zamanında görülen hâlleri, olağanüstü şeyleri okumak, dinlemek, öğrenmek oldukca sevaptır. Bugün yada ertesi gün oruç tutmakta sakınca yoktur. Tutmak iyi olur, sevab olur. İslam âlimleri mevlid gecesine oldukca ehemmiyet vermişlerdir. Hazret-i Mevlana, (Mevlid okunan yerden belalar gider) buyurmuştur. Mevlid gecesi, Kadir gecesinden sonrasında en kıymetli gecedir. Hatta Mevlid gecesi Kadir gecesinden de kıymetlidir diyen âlimler de vardır.

El-mukni, el-miyar ve Aydınlatma-ül-kulub kitaplarında Mevlid gecesinin Kadir gecesinden kıymetli olduğu bildiriliyor. (Ed-dürer-ül-mesun)

(Tanrı, bir hiç kimseye söz ve yazı sanatı kayra ederse, Resulullahı övsün, düşmanlarını kötülesin) hadis-i şerifine uyularak, asırlardır mevlid kitapları yazılmış ve okunmuştur. Resulullah efendimizi öven çeşitli mevlid kasideleri vardır. Meşhur olan ve Türkiye’de daima okunan Mevlid kasidesini Süleyman Çelebi, 15. asırda yazmıştır. Bunların asr-ı saadetten sonrasında yazılması, bid’at olmasını gerektirmez. Bundan dolayı Resulullahı övmek ibadettir. Daima Onu övücü kasideler, yazılar yazılabilir. Onları da okumak bid’at değil, sevap olur. Mevlid-i şerif okumak, Resulullahın dünyaya gelişini, miracını ve yaşamını anlatmak, Onu anımsamak, Onu övmek anlama gelir. Her müminin, imanı gereği Resulullahı oldukca sevmesi gerekir. Oldukca sevmek kâmil müminin alametidir. Buhari’deki hadis-i şerifte, (Beni ana baba, evlat ve herkesten daha oldukca sevmeyen, mümin olması imkansız) buyuruldu. Mevlid okumak değil, mevlidde dine aykırı şeyler yapmak günahtır.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir şeyi oldukca seven, elbet onu oldukca anar.) [Deylemi] (Resulullahı seven de onu oldukca anar.)

(Peygamberleri anmak, anımsamak ibadettir.) [Deylemi] (Bu ibadeti, şiir olarak söylemek daha tesirli olur. Resulullah efendimizin şairleri, camide, Resulullahı öven ve kâfirleri kahreden şiirler okurlardı.)

Bunlardan Hassan bin Durağan(durgun) hazretlerinin şiirlerini oldukca beğenirdi. Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem, mescide bu ozan için bir minber koydurdu. Hassan bin Durağan(durgun) hazretleri minbere çıkar, düşmanları kötüler, Resulullahı överdi. Resulullah efendimiz de buyurdu ki:
(Hassanın sözleri, düşmanlara ok yarasından daha tesirlidir.) [M. Nasihat]

Bu husustaki hadis-i şeriflerden ikisi de şöyleki:
(Allahü teâlâ, Resulünü övmek ve savunma etmek hususunda Hassanı, Ruh-ül-kuds [Cebrail aleyhisselam] ile takviye etmektedir.) [Buhari]

Peygamber efendimiz, şairin söylediği şiiri beğenip (Dişlerin dökülmesin) diye yakarma etmiştir. (Hakim)

Şiir hakkında hadis-i şeriflerden birkaçı da şöyleki:
(Şiir, o şekilde bir sözdür ki, güzeli daha güzel, çirkini daha çirkindir.) [Buhari]

(Büyüleyici sözler benzer biçimde, hikmetli şiirler de vardır.) [Ebu Davud]

(Bazı şiirler elbet apaçık bir hikmettir.) [Buhari]

Vehhabiler, mezhepsizler, Resulullah efendimizi öven ve ondan şefaat isteyen Müslümanlara müşrik damgasını basıyorlar. Bunu açıkça söyleyemedikleri için, mevlide bid’at diyorlar. Resulullahı övmek bid’at olmaz. Bu övgüden sadece, Tanrı’ı ve Resulünü sevmeyen rahatsız olur; bundan dolayı Allahü teâlâ Onu övmektedir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Biz seni âlemlere rahmet olarak yolladık.) [Enbiya 107]

(Biz seni tüm insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak yolladık.) [Sebe 28]

(Senin için bitmeyen, sonsuz ecir vardır. Elbet sen, en büyük terbiye üzeresin.) [Kalem 3-4]

Rabbin sana [çok nimet] verecek, sen de razı olacaksın!) [Duha 5]

(Tanrı ve melekleri, Nebiye salevat getiriyor, inanç edenler, siz de salevat getirin.) [Ahzab 56]

Adam hanım karışık olmadan, çalgı ve başka haram karıştırmadan, Tanrı rızası için mevlid okumak, salevat-ı şerife getirmek, tatlı şeyler yedirip içirmek, hayrat ve hasenat yapmak, böylece, Mevlid gecesinin şükrünü yerine getirmek müstehabdır. (Nimet-ül kübrâ, Hadika, M. Tembih)

Doğum gününe ehemmiyet vermeyi hristiyanlar, müslümanlardan öğrenip almışlardır.

Mevlid okumanın kıymetli bir yakarma bulunduğunu bildirmek için İslam âlimleri çeşitli dillerde kitaplar yazmışlardır. Bunlardan on tanesi, Keşf-üz-zünunda bildirilmektedir.

İbni Hacer-i Hiytemi hazretlerinin En-Nimet-ül-kübra adlı mevlid kitabı ile imam-ı Süyuti hazretlerinin Erreddü ala men enkere kıraetel mevlid-in-Nebi kitabı meşhurdur.

Resulullah efendimizi oldukca övmek, mahlûkların en üstünde bulunduğunu söylemek, Allahü teâlânın, sevgili Peygamberine verdiği üstünlükleri saymak ve Ondan şefaat istemek, büyük ibadettir. Buna karşı koymak, koyu bir cahillik, pek çirkin bir inattır. Resulullahı övmek, anmak lazım geldiğine kanıt olarak, Ahzab suresinin (Tanrı ve melekleri, Nebiye salevat getiriyor, inanç edenler, siz de salevat getirin) mealindeki 56.âyet-i kerimesi yetmez mi?

İslam âlimleri buyuruyor ki:
Mevlid gecelerinde toplanarak, mevlid kasidesi okumak, tatlı şeyler yedirip içirmek, hayrat ve hasenat yapmak, böylece, o gecenin şükrünü yerine getirmek müstehaptır. Salihlere elbise ve aynı armağan vermek, bu geceye saygı etmek olur. Bu tarz şeyleri Tanrı rızası için yapmak oldukca sevap olur. (İbni Battal maliki)

Mevlid cemiyetinde, salihleri toplayıp, salevat okumak, fakirleri doyurmak, daima sevaptır. Fakat, bunlara çalgı benzer biçimde haram karıştırmak büyük günah olur. (Allame Zahirüddin bin Cafer)

Mevlid cemiyetinde, sadaka, armağan vermek, sevinç ve luk göstermek, haram karıştırmadan mevlid kasidesi okutmak oldukca sevap olur. (Allame Nasirüddin)

Haram şeyler karıştırmadan mevlid cemiyeti yapmak müstehaptır. (S.ibni Mace şerhi)

Pazarlık etmeden, sırf Tanrı rızası için hatim yada mevlid okuyan hâfızın, okutanın verdiği hediyeyi alması caiz olur. Kur’an okuyup armağan almayı meslek haline getirmemelidir! Zira âdet haline gelen armağan, koşul edilen ücret gibidir. (Dürr-ül muhtar)

Ücretle okunan Kur’andan ölüye sevap hasıl olmaz. (Hidaye)

Mevlid okuturken
Sual: Tam İlmihâl’de, Mektubat-ı Rabbânî’den alınan bir mektupta, (Zamanımızın Müslümanları, farzları bırakıp, nafile ibadetlere sarılıyor. Nafile ibadetleri hayata geçirmeye [mesela, kadın erkek karışık olarak mevlid okutmaya, cami yapmaya, sadaka ve hayrat yapmaya] önem verip, farzları hafifçe ve ehemmiyetsiz görüyorlar) deniyor. Hanım adam karışık mevlid okutmak günah iken, niye nafile ibadetler içinde sayılıyor?
CEVAP
Nafile ibadetler içinde sayılmıyor. S. Ebediyye’nin birçok yerinde, hanım adam karışık mevlid okumanın günah olduğu bildiriliyor. Burada, farzın önemi anlatılırken, mevlid okutmanın nafile yakarma olduğu bildiriliyor. Farzı bırakıp nafileyle meşgul olmanın yanlışlığı açıklanırken, üstelik bir de hanım adam karışık yapılarak, haram karıştırıldığı vurgulanıyor. Kısaca haram işlemeye nafile yakarma denmiyor.

Sual: Mevliddeki (Habibim sana aşık olmuşam) ifadesi caiz mi?
CEVAP
Evet. Şimdi nefsin şehvani arzularına aşk deniyor. Dinde ise, fazla sevgiye denir.

Sual: Hanım hanıma mevlid okur mu?
CEVAP
Evet. Erkekler duyarsa caiz değildir.

Sual: Mevlidde (Dünyaya geldi ol saatte…) denirken ayağa kalkılır mı?
CEVAP
Mahzuru olmaz.

Sual: Yılbaşı gecesi, toplanıp mevlid okumak uygun mu?
CEVAP
Uygun değil. Bu gecede de, her gece ne yapılıyorsa aynı şeyler yapmalı, değişik bir şey yapmamalı.

Sual: Mevlid münasebetiyle Peygamber aşırı övüldü. “O da bir beşer [insan] idi, Kur’anı getirmekle görevi bitti. Aşırı övmek şirk değil mi?
CEVAP
O, ilah değildi, elbet beşer idi, fakat “Seyyid-ül-beşer” idi, tüm insanların efendisi idi. Asla kimse Onu Allahü teâlânın övdüğü kadar övemez. Bu övgüden de sadece başka dinde olan rahatsız olur.

Hatırlatma: Bazı Hristiyan fırkaları, doğum günü kutlamazlar. Doğum günü kutlamasına yaratıklara tapınmak derler. Selefiyeciler de doğum günü olan mevlidi bid’at sayar, Peygambere tapmak derler. Bunların, Hristiyanlarla bu benzer inanışlarında bir sebep olması gerekir.

Sual: İslamiyet’in emretmediği bir şeyi yakarma olarak, sevab kazanmak niyetiyle yapmak bid’at bulunduğunu bakılırsa, mevlid okumak bid’at değil midir?
CEVAP
Hadis-i şerifte, (Beni övmek ibadettir) buyuruluyor. Resulullahı övmek, bid’at değil ibadettir. Mevlid kandilinde, Peygamber efendimizin doğum zamanlarında görülen halleri, olağanüstü şeyleri okumak, dinlemek oldukca sevabdır. Kendisi de anlatırdı. Eshab-ı kiram da bir yere toplanıp, okurlar ve birbirlerine anlatırlardı.

Mevlid okunurken bid’atler işlenmesi, mevlidi yakarma olmaktan çıkarmaz. Bugünkü şekliyle meydana getirilen Mevlid cemiyetlerinin bir çok bid’attir. Hanım adam karışık oluyor, hatta teganni yapılıyor. Mevlide Kur’an-ı kerimden daha oldukca öncelik tanınabiliyor. Çalgı eşliğinde okuyanlar da var. Bu tarz şeyleri yakarma olarak görmek yanlıştır. Bu yanlışlara bid’at denecek yerde, mevlidin aslına bid’at demek yanlış olur.

Nitekim devir-iskat işine de bid’at diyenler oluyor. Bugünkü yapılış şekli uygun değil diye, devir-iskat hayata geçirmeye bid’at denemez.

Mevlide bid’at diyenler, (Bugünkü mevlidlere oldukca bid’at karıştırılıyor) deseler doğru olur, fakat Vehhabiler işin aslını inkâr ediyorlar. Peygamber efendimizin övülmesine tahammül edemiyorlar.

Doğum ve vefat günü
Sual:
Peygamber efendimizin doğum günü olan Mevlid kandili biliniyorsa da, vefat etmiş olduğu gün genel anlamda bilinmiyor. Sebebi nedir?
CEVAP
Doğum luk günüdür, Mevlit kandili yapıldığı için, oldukca kimse doğum gününü biliyor. Vefat, üzüntü günüdür. Dinimizde matem yoktur. Vefat gününü anlatıp üzülmeye sebep olunmadığı için oldukca kimse vefat gününü bilmiyor.

Resulullah efendimiz, 571 senesi Nisan ayının yirmisine rastlayan, Rebiül-evvel ayının on ikinci pazartesi gecesi, sabaha karşı, Mekke’de dünyaya geldi. 632’de Rebiül-evvel ayının on ikinci pazartesi günü öğleden evvel 63 yaşlarında vefat etti.

Mevlid gecesi sevinen, o geceye kıymet veren müminler pek oldukca sevab kazanır. Bir mümin, onun doğduğu gece sevinir, malını uygun bölgelere dağıtır, ziyafet verir, böylece, Resulullah’a olan sevgisini gösterirse, Allahü teâlâ onu Cennetine sokar. (M. Tembih)

Mevlid gecesinde, Peygamber efendimiz doğduğu için sevinenlerin günahları affedilir. Mevlid gecesinde, Resulullah’ın doğduğu vakit görülen hâlleri okumak, dinlemek, öğrenmek oldukca sevabdır. Kendisi de anlatırdı. Eshab-ı kiram da, toplanıp anlatırlardı. (S. Ebediyye)

Mevlid kasidelerini okumak, dinlemek
Sual: Peygamber efendimizin yaşamını, doğum zamanındaki hâlleri, özetleyen şiir şeklindeki kasideleri okumanın, okutmanın ve dinlemenin, dinimiz açısından bir mahzuru var mıdır?
Yanıt:
Dünyanın her tarafındaki Müslümanlar, her yıl, Peygamber efendimizin dünyayı şereflendirdiği geceyi, mevlid kandili olarak kutlamakta, bu gece ve daima Mevlid kasideleri okunarak Resûlullah efendimiz hatırlatılmaktadır. Hadîs-i şerifte;
(Allahü teâlâ bir kuluna yazı ve söz sanatı kayra ederse, Resûlullahı övsün, düşmanlarını kötülesin!) buyuruldu.

İslâm memleketlerinde mevlid kasidelerinin okunması, bu hadîs-i şerifteki emre uygun bir yakarma olmaktadır. Mevlid okumaya karşı gelen bir kimse, Resûlullah efendimizin ve Eshâb-ı kiramın yaptıkları bir şeyi beğenmemiş olduğu benzer biçimde, bu hadîs-i şerife de karşı gelmektedir. İbni Battâl mâlikî hazretleri buyuruyor ki:
“Mevlid gecesinde sadaka vermek, Müslümanları toplayıp caiz olan şeyleri yedirmek, caiz olan şeyleri okutup dinletmek, salih kimseleri giydirmek, bu geceye saygı etmek olur. Bu tarz şeyleri Tanrı rızası için yapmak caizdir ve oldukca sevap olur. Bu tarz şeyleri yalnız fakirler için yapmak koşul değildir. Fakat, muhtaç olanları sevindirmek daha sevap olur. Zamanımızda olduğu benzer biçimde, görüşmede sarhoş edici şeyler kullanılırsa, hanım adam karışık olursa ve şehveti tahrik eden şiir ve şarkılar okunursa, çalgı, ney, dümbelek benzer biçimde lehv aletleri çalınırsa, oldukca günah olur.”

Bu şekilde haram şeyleri, yakarma olarak ve yakarma içinde yapmanın günahı kat kat ziyade olur. Bu şekilde haramlara, “İslâm müziği” diyenlere aldanmamalıdır. Abdil-Melik Kettânî hazretleri de buyuruyor ki:
“Mevlid günü ve gecesi, mübecceldir, mukaddestir, mükerremdir. Şerefi, kıymeti çoktur. Resûlullah efendimizin varlığı, vefatından sonrasında, Ona doğal olarak olanlar için, kurtuluş vesilesidir. Onun mevlidi, doğumu için sevinmek, Cehennem azabının azalmasına sebep olur. Bu geceye saygı etmek, sevinmek, tüm senenin verimli olmasına sebep olur. Mevlid gününün fazileti, cuma günü gibidir. Cuma günü, cehennem azabının durduğu, hadîs-i şerifte bildirildi. Bunun benzer biçimde, mevlid gününde de azap yapılmaz. Mevlid geceleri sevindiğini göstermeli, oldukca sadaka, armağan vermeli, çağrı olunan ziyafetlere gitmelidir.”

Haram işlenen, haram bulunan toplantılara gitmemeli, haram işlemekten ve haram işleyenlerin arasına karışmaktan ve ibadetlere haram karıştırmaktan oldukca sakınmalıdır.

Mevlid okumak ibadettir
Sual: Mevlid okunmasına, çeşitli bahanelerle karşı çıkanlar oluyor. Mevlid okumak, Peygamberimizin hatırlanması, anılması sebebiyle bir yakarma değil midir?
Yanıt:
Mevlid okumak demek, Resûlullah efendimizin dünyaya gelişini, miracını ve yaşamını anlatmak, Onu hatırlatmak, Onu övmek anlama gelir. Her müminin, Resûlullah efendimizi oldukca sevmesi lazımdır. Hadîs-i şerifte;
(Bir kimse, beni çocuğundan, babasından ve herkesten daha oldukca sevmedikçe, inanç etmiş olmaz) buyuruldu. Kısaca imanı olgun olmaz. Allahü teâlâyı sevenin, Onun Resûlünü de sevmesi vaciptir.

Resûlullah efendimizi oldukca seven, Onu oldukca anar, oldukca söyler, oldukca över. Deylemînin bildirdiği hadîs-i şerifte;
(Bir şeyi oldukca seven, onu oldukca anar) buyuruldu. Resûlullah efendimizi oldukca sevmenin lazım bulunduğunu tüm İslâm âlimleri uzun yazmışlardır.

Mevlid okumanın bir yakarma bulunduğunu, iyi mi okunması lazım geldiğini ve faydalarını bildirmek için, İslâm âlimleri, her dilde kitaplar yazmışlardır. Bu kitaplar, Kâtip Çelebî hazretlerinin Keşf-üz-zünûn kitabında ve zeylinde yazılıdır. Örnek olarak Süleymân Çelebî’nin Türkçe mevlid kasidesi oldukca şöhret kazanmıştır. Ek olarak Ahmed Sa’îd-i müceddidînin İsbât-ül-mevlid kitabı ve allâme Muhammed Zerkanînin Şerh-ul-Mevâhib-il-ledünniyye kitabında, mevlid okumanın yakarma bulunduğunu vesikalarla kanıtlama etmektedirler. Seyyid Abdülhakîm Efendinin, Türkçe Mevlid kıraatinin fazileti de oldukca kıymetlidir.

Resûlullah efendimiz, Medine şehrine ulaşınca, Yahudilerin, muharrem ayının onuncu gününde oruç tuttuklarını görür ve sebebini sorunca onlar;
-Bugün, Allahü teâlâ, Firavun’u boğdu, Musa aleyhisselamı kurtardı. Bunun için, sevincimizden oruç tutarak Allaha şükrediyoruz derler. Peygamber efendimiz de;
-Musa aleyhisselam kurtulmuş olduğu için, ben daha oldukca sevinirim, buyurarak, oruç tuttu ve Müslümanlara da, Aşûre günü oruç tutmalarını emretti.

Bir nimet geldiği, bir sıkıntıdan kurtulunduğu vakit, Allahü teâlâya şükredildiği benzer biçimde, her yıl, o gün gene şükretmek lazım olduğu, bu hadîs-i şeriften anlaşılmaktadır. Allahü teâlâya şükretmek, secde etmekle, sadaka vermekle, Kur’ân-ı kerim okumakla ve bunlar benzer biçimde, her ibadeti yapmakla olur. İhsan sahibi, rahmeti bolca olan yüce Peygamberin dünyaya gelmesinden daha büyük nimet var mıdır?

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/16/mevlid-gecesi/feed/ 0 5845
Kadir gecesi https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/16/kadir-gecesi/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/16/kadir-gecesi/#respond Thu, 15 Aug 2019 23:26:40 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5844

Sual: Kadir Gecesi’nin önemi nedir?
CEVAP
Ramazan-ı şerif ayı içinde bulunan en kıymetli gecedir. Bazı âlimlere bakılırsa Mevlid gecesinden sonrasında en kıymetli gecedir. Kadir Gecesi, bu ümmete mahsustur. Başka peygamberlere bu şekilde faziletli bir gece verilmemiştir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Allahü teâlâ, Kadir Gecesi’ni ümmetime armağan etti, başka ümmete vermedi.) [Deylemî]

Resulullah’a “sallallahü aleyhi ve sellem”, kendisinden önceki insanların ömürlerinin ne kadar olduğu bildirilince, kendi ümmetinin ömürlerini kısa buldu. Uzun ömürlü olan diğerlerinin işledikleri salih amelleri işleyemezler diye düşününce, Allahü teâlâ ona bin aydan hayırlı olan Kadir Gecesi’ni kayra etti. Allahü teâlâ, (Kadir Gecesi senin ve ümmetinindir) buyurup Habibini ferahlandırdı. (İ. Malik)

Resulullah efendimiz, (Benî İsrail peygamberlerinden 80 yıl hep yakarma eden oldu) buyurunca, Eshab-ı kiram şaşkınlık etti. Cebrail aleyhisselam gelip, (Yâ Resulallah, ümmetin o peygamberlerin, [diğer işlerin dışında] 80 yıl hep yakarma etmesine şaşıyorlar. Tanrı sana ondan iyisini verdi) diyerek, (Kadir Gecesi, bin aydan hayırlıdır) mealindeki âyeti okudu. (Rıyad-ün-nasıhin)

Baliğ olarak 50 yıl yaşayan kimse, 50 tane Kadir gecesi geçirir. Bir gece, 80 yıl değerinde olunca, 50×80=4000 yıl eder. 4 bin yıl yakarma etmiş şeklinde sevaba kavuşur. Kadir gecesi hakkında hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Dört gecenin gündüzü de gecesi şeklinde faziletlidir. Allahü teâlâ, o günlerde yakarış edenin isteğini geri çevirmez, onları mağfiret eder ve onlar bu günlerde bolca ihsana nail olurlar. Bunlar, Kadir gecesi, Arefe gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi ve günleri.) [Deylemi]

(Sevabını Tanrı’tan umarak, Kadir Gecesi’ni ihya edenin geçmiş günahları affolur.) [Buhârî]

(Kadir Gecesi’nde, bir kere Kadir suresini okumak, başka zamanda Kur’an-ı kerimi hatim etmekten daha sevabdır. Kadir Gecesi’nde bir Sübhanallah, bir Elhamdülillah, bir La ilahe illallah söylemek 700 bin tesbih, tahmid ve tehlilden kıymetlidir. Bu gece koyun sağımı müddeti kadar [az bir zaman] namaz kılmak, tapınmak, bir ay tüm geceleri sabaha kadar yakarma etmekten daha kıymetlidir.) [Tefsir-i Mugni]

(Kadir gecesi üç kere “La ilahe illallah” söyleyen müslümanın, birincisinde tüm günahları bağışlanır. İkincisinde Cehennemden kurtulur, üçüncüsünde Cennete girer.) [Tefsir-i Mugni]

Resulullah, Kadir Gecesi’nde, (Allahümme inneke afüvvün kerîmün tühıbbül afve fa’fü annî) duasını okurdu. (Ya Rabbi, sen affedicisin, kerîmsin, affı seversin, beni de affeyle) anlama gelir.

Ramazan ayının 27. gecesi
Sual: Kadir gecesinin 27. gece olduğu kati midir?
CEVAP
Hayır, kati değildir. Kadir gecesi Ramazan ayı içindedir. Kadir gecesinin hangi gece olduğu, kati olarak belli değildir. Âlimlerimiz, (Allahü teâlâ, rızasını taatte, gazabını günahlarda, orta namazı beş zaman namazda, evliyasını halk içinde, Kadir gecesini Ramazan ayı içinde gizlemiştir) buyuruyorlar.

O halde Allahü teâlânın rızasına kavuşmak için, hiçbir iyiliği minik görmemeli! Gazabı günahlar içinde saklı olduğundan, hiçbir günahı minik görmemeli; orta namazı kaçırmamak için, beş zaman namazı vaktinde kılmalı; evliya halk içinde gizli saklı olduğundan her insana iyi işlem etmeli. Her geleni Hızır, her geceyi Kadir bilmelidir.

Ramazan-ı şerif ayının 27. gecesini ihya etmek fazlaca sevabdır. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kadir gecesini ramazanın son on gününde arayın!) [Müslim]

(Kadir gecesini, ramazanın son on gününün 21, 23, 25, 27 ve 29 şeklinde tek gecelerinde yada ramazanın son gecesinde arayın! Sevabını umarak Kadir gecesini ibadetle geçirenin günahları affolur.) [İ. Ahmed]

(Kadir gecesi ramazanın 27. gecesidir.) [Ebu Davud]

İmam-ı a’zam hazretleri, Kadir gecesinin, ramazanın 27. gecesine fazlaca isabet ettiğini bildirmiştir. (Kadir gecesine rastlamış olan bir geceyi ihya eden, Kadir gecesini ihya etmiş şeklinde sevab kazanır) hadis-i şerifini düşünerek, sık sık vaki olan 27. gece ihya edilirse, o gece Kadir gecesi olmasa bile, büyük sevaba kavuşulur. Kadir gecesini soran bir zata, Peygamber efendimiz, (Bu yıl Kadir gecesi ramazanın ilk gecesiydi, geçti. 27. geceyi ihya et! Ramazanın 27. gecesini ihya edene, vücudundaki kıllar sayısınca, hac, umre, şehit ve gazi sevabı verilir) buyurdu. Başka birine de, (Bu yıl Kadir gecesi geçti, fakat Ramazanın 27. gecesini ihya et! Kadir gecesi sevabına kavuşursun. Şefaatten nasipsiz kalmazsın) buyurdu. Hazret-i Âişe validemize de, (13. geceydi, geçti. Kadir gecesini kaçırdıysan, 27. geceye kavuşursun. O geceyi ihya edersen, ahiret yolculuğu için, azık olarak, o geceki yakarma sana yeter) buyurdu. Hazret-i Âişe validemiz de, (Resulullah, ramazanın son on gününde fazlaca yakarma ederdi) buyuruyor. [V. Necat]

Kutsal vakitlerde, günahlardan titizlikle uzak durmalı, taatları, ibadetleri ve her çeşit hayratı artırmalıdır. Zira Allahü teâlâ, tarafınca sevilen kimse, faziletli vakitlerde faziletli amellerle meşgul olur. Buğzettiği kul ise; faziletli vakitlerde fena işlerle meşgul olur. Fena işlerle meşgul olanın bu hareketi azabının daha şiddetli olmasına ve Allahü teâlânın, ona daha fazlaca buğzetmesine sebep olur. Bundan dolayı o, bu şekilde yapmakla vaktin bereketinden yoksun kalmış ve onun saygı ve şerefini çiğnemiş olur.

Bu geceyi ihya için ilim öğrenmeli, örnek olarak ilmihal okumalı, kaza namazı kılmalı, Kur’an-ı kerim okumalı, yakarış, tevbe etmeli, sadaka vermeli, Müslümanları sevindirmeli, bunların sevaplarını ölü diri tüm müminlere göndermeli! Kadir gecesini ihya edenin, Ramazan orucunu tutanın, haccı kabul olanın, tüm günahları affolursa da, namaz, oruç ve kul borçları ödenmiş olmaz. Bu tarz şeyleri kaza ederek, ödeyerek borçtan kurtulmak gerekir.

Bin aydan faziletli, ne kadar kadri yüce!
Sayısız günahkâr kul, affa uğrar bu gece.

Sual: Kadir gecesinde bir günlük kaza namazı kılanın bin aylık kaza namazı borcunun ödeneceği söyleniyor. Asla namaz kılmayıp bir tek Ramazanda her gece bir günlük kaza kılan Kadir gecesini bulur. Bin aylık [83 yıllık] namaz borcu ödenmiş olur mu?
CEVAP
Mirac gecesinde yüz rekat nafile namaz kılanın tüm namaz borçlarının ödeneceği de söylendi. Saygın kitaplardan nakledilmezse, bu şekilde büyük hatalara düşülür. Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Kabul olan hac, geçmiş günahları yok eder.) [Beyheki]

Kadir gecesini ihya edenin, Ramazan orucunu tutanın, haccı kabul olanın, tüm günahları affolursa da, namaz, oruç ve kul borçları ödenmiş olmaz. Bu tarz şeyleri kaza ederek, ödeyerek borçtan kurtulmak lazımdır. (Hadika)

Günahların affolması için Ehl-i sünnet itikadına haiz olmak, bid’at işlememek lazımdır. Bu geceyi ihya için kaza namazı kılmalı, Kur’an-ı kerim okumalı, yakarış, tevbe etmeli, sadaka vermeli, müslümanları sevindirmeli, bunların sevaplarını ölü diri tüm müslümanlara göndermelidir!

Sual: Kadir gecesinin alametleri nedir? Bilhassa Kadir gecesine rastlamak için Ramazanın gecelerini iyi mi değerlendirmeli?
CEVAP
Ramazanın her gecesini Kadir gecesi bilerek hareket edilirse Kadir gecesine rastlanmış olur. Her gün minimum şunlar yapılmalı:
1- Gece herhangi bir namaz kılarken zamm-ı sure olarak yada namaz haricinde Kadir sûresini okumalı.
2- Şu duayı okumalı: (Allahümme inneke afüvvün kerîmün tühıbbül afve fa’fü annî.)
3- Birkaç sayfa Kur’an-ı kerim okumalı.
4- İlmihalden birkaç sayfa okumalı.
5- Azca da olsa İslâmiyet’i doğru yürüyerek kuruluşlara yardım yapmalı yada sadaka vermeli.
6- Gece seher vakti, iki rekât namaz kılıp, silsile-i aliyyeyi okuyarak, o âlimlerin hürmetine yakarış etmeli.
7- Gündüzü de gecesi şeklinde kıymetli olduğundan gündüzleri de değerlendirmelidir.

Kadir gecesin alametleri
Kadir gecesi, açık ve sakin olur, ne sıcak, ne de soğuk olur. Ertesi sabah güneş, kızıl olup, şuasız doğar. Kadir Gecesinde köpek sesi duyulmaz diyen âlimler de olmuştur. Ubeyd bin Ömer hazretleri anlatır: Kadir gecesi denizde idim, denizin suyunu içtim, tuzlu değildi, tatlı ve hoş idi.
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Kadir gecesi açık ve mülayim olur. Soğuk ve sıcak değildir, sabahında da güneş zaif ve kızıl olarak doğar.) [Taberani]

(Kadir gecesi açık olur, sıcak ve soğuk değildir. Bulut yoktur. Yağmur ve rüzgar yoktur. O gecenin sabahının alameti güneşin şuasız doğmasıdır.) [Taberani]

(Kadir gecesi sabahı güneş şuasız olarak doğar. Yükselinceye kadar sanki büyük bir tabak gibidir.) [Müslim]

Sual: Kur’an-ı kerimin Kadir gecesinde inmiş olduğu Kadr suresinde bildiriliyor. Şimdi, bu gece niye her yıl aynı güne gelmiyor da Ramazan ayı içinde değişik günlere geliyor? Niye hep aynı gece olmuyor? Örneğin, Kur’an-ı kerimin indirilmeye başlanması, Ramazanın 26’sını 27’sine bağlayan gece vaki olduysa, Kadir gecesinin hep bu gece olması gerekmez mi? Bir de kameri aylar da bu şekilde. Ramazan yaza geldiği şeklinde kışa da gelebiliyor. Niye hep bununla beraber olmuyor da senenin tüm aylarını dolaşıyor?
CEVAP
Biri diğerinden değişik sualdir. Allahü teâlâ, kameri [gökteki ayı] tüm seneyi dolaşacak şekilde yaratmıştır. Kameri yıl 354 gündür. Şemsi yıla bakılırsa 10 yada 11 gün azdır. Bunun için her yıl kameri ay, 10 gün ilkin gelir. Böylece tüm senenin aylarını dolaşır. Allahü teâlâ bu şekilde istemiştir. Ramazan orucu, böylece senenin en uzun ve en kısa, en soğuk ve en sıcak günlerine geliyor.

İslamiyet, bir bölgeye değil, tüm dünyaya gelmiştir. Her coğrafyadaki, her mevsimdeki insanlara hitap eder. Sıcak ve soğuk ülkeler var. Gündüzleri yada geceleri kısa ve uzun bölgeler var. Hepsi için tek ve aynı tarih olsaydı müslümanların işi güç olurdu. Bunun şeklinde daha bir fazlaca hikmeti olabilir.

Allahü teâlâ, Kadir gecesini gizlemiş, doğrusu Ramazan ayının çeşitli günlerine koymaktadır. Bu yıl Ramazanın birine koyarsa diğeri yıl Ramazanın yedisine koyabilir, Kadir gecesi o gece olur. Öteki geceler şeklinde falanca ayın belli bir günü yapmamış, bu geceyi gizlemiştir. Bu gecenin aylarla ilgisi yok, gece ile ilgisi var. Kadir gecesi Ramazanın 27. gecesinde Kur’an-ı kerim inmiş ise, bu yıl de Kadir gecesi Ramazanın üçüne alınmış olabilir. Demek ki bu kutsal gece Ramazanın üçüne geldi. Ay mefhumundan sıyrılmak gerekir. Öteki geceler ayla ilgili, Kadir gecesi ayla ilgili değil, gece ile ilgilidir. Allahü teâlâ dileseydi her aya bir tane koyardı ve her ayda Kadir gecesi olabilirdi. Kur’an-ı kerimin indirilmiş olduğu bu geceyi de her ay kutlardık.

İlk kere Kur’an-ı kerimin nazil olduğu gecenin hususiyetini, faziletini ve bereketini Allahü teâlâ her yıl başka bir geceye veriyor. Şu demek oluyor ki her yıl değişik bir gecenin o kıymet ve fazileti taşımasını irade buyuruyor. Kur’an-ı kerimin nazil olduğu o kutsal gecenin her sene-i devriyesinde aynı gecenin o fazileti taşıması gerektirme etmiyor. Başka bir gece o fazileti taşıyabiliyor.

Kadir gecesi ne vakit?
Sual:
İmam-ı Şa’rani hazretlerine bakılırsa Kadir gecesi hangi güne denk geliyor?
CEVAP
İmam-ı Şa’rani hazretleri, kendi keşfini bildirmiş ve (Ramazan, pazar günü başlarsa, Kadir gecesi 29. gecedir. Salı başlarsa 27. gece, perşembe başlarsa 25., cumartesi başlarsa 23., pazartesi başlarsa 21., çarşamba başlarsa 19., cuma başlarsa 17. gecedir) buyurmuştur.

Ebül Hasan Harkani hazretleri de buyuruyor ki: Büluğ çağımdan beri Kadir gecesini asla kaçırmadım. Ramazan ayının ilk günü pazar günü başladığında, Kadir gecesi 29. gece olurdu. Pazartesi günü başladığında, 21. gece olurdu. Salı günü başladığında, 27. gece, çarşamba günü başladığında, 19. gece, perşembe günü başladığında, 25. gece, cuma günü başladığında, 17. gece, cumartesi günü başladığında, 23. gece olurdu. (Mişkat-ül-envar, Şir’a-tül-İslam)

Görüldüğü şeklinde iki büyük âlim de, aynı şeyi keşifleriyle bildiriyorlar.

Kadir gecesini iyi mi ihya etmeli?
Kadir gecesi hakkında, hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Kur’an-ı kerim Levh-i mahfuza, Berat gecesinde bir defada indi. Levh-i mahfuz 7. kat semada, Aden 6. kat semadadır. 1. kat semaya Kadir gecesi inmeye başladı. 20 yılda indi. İlk (İkra) âyeti ile 23 yıl sürdü. İlk âyet-i kerimeden sonrasında 3 yıl âyet gelmedi.

Bu gece tüm müminler affolur, yalnız şu beş derslik insan affolmaz:
1- Falcılar, kâhinler, yıldızname şeklinde kitaplara bakıp gelecekten haber verenler,
2- Büyü yapanlar ve yaptıranlar,
3- Ana-babaya âsi olanlar,
4- İçkiye devam edenler,
5- Zina edenler, namahrem hanımlarla düşüp kalkanlar.

Bunlardan, yalnız bu günahına tevbe edenler affolur.

Bir Ramazan-ı şerif daha geldi geçiyor. Kadir gecesi bir fırsattır, onu iyi değerlendirmeli. Hanefî mezhebinde bir geceyi ihyâ etmenin en iyi yolu, ilim öğrenmektir doğrusu ilmihali okumaktır. İkinci mühim husus da, bu gecede günah işlememektir.

Bir kimse Kadir gecesini ibadetle geçirirse kalbi ölmez ve o geceyi ihya edeni Allahü teâlâ affeder. Kadir gecesinde ve gündüzünde fazlaca yakarma etmeli, bundan dolayı gündüzünde meydana getirilen ibadete de gece yapılmış şeklinde sevab verilir. Bu gecenin, Ramazan-ı şerifte olduğu kesindir. Bunu Allahü teâlâ bu ayda saklamıştır ve her yıl değişmiş olur. Güçlü ihtimâl, 20’sinden sonradır. Saklamasından maksat da, bir tek o gece değil, tüm ay yakarma edilmesi içindir. Bu gece şöyleki yakarış etmeli:
Yâ Rabbî, sen bizi şeytan şerrinden, düşman şerrinden ve nefs-i emmaremiz şerrinden muhafaza eyle, evlerimize iyilik ver, helâl ve hayırlı rızklar kayra eyle. Hastalarımıza şifa, dertli olanlarımıza ilaç, borçlularımıza eda kayra eyle. Bizi Cuma gününün ve Kadir gecesinin şefaatine, bereketine nâil eyle. Cuma günü ve Kadir gecesi hürmetine günahlarımızı affet, Cennette de Cemalinle müşerref eyle, kusurlarımızı affet!

Resulullah efendimiz, Kadir Gecesi’nde, (Allahümme inneke afüvvün kerîmün tühıbbül afve fa’fü annî) duasını da fazlaca okurdu. (Yâ Rabbî, sen affedicisin, kerîmsin, affı seversin, beni de affet) anlama gelir. Bu gece Kadir suresi ve Kur’an-ı kerim de okumalı. (Kadir gecesine rastlamış olan bir geceyi ihya eden, Kadir gecesini ihya etmiş şeklinde sevab kazanır) hadis-i şerifini düşünerek, sık sık vaki olan 27. gece ihya edilirse, o gece Kadir gecesi olmasa bile, büyük sevaba kavuşulur.

Kadir gecesi
Sual: Kadir gecesi, niçin değerlidir, kıymetlidir, öteki gecelerden farkı, özelliği nedir?
Yanıt:
Kıymetsiz, kıymeti olmayan bir şey, kıymetli bir kimsenin vermesi ile kıymetli olur. Kadir gecesi tüm geceler şeklinde bir gece olmasına karşın; Allahü teâlâ kıymet verdiği için; bin aydan daha kıymetli olmuştur. Nitekim Kadir sûresinde mealen;
(Biz Kur’ânı sana Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır) buyurulmaktadır.

Kur’ân-ı kerim, Ramazanda indi. Kadir gecesi, bu aydadır. Kur’ân-ı kerimde tüm üstünlükler bulunmaktadır. Bu ayda da, o üstünlüklerden hasıl olan tüm iyilikler bulunmaktadır. Bu bağlılıktan dolayı, Kur’ân-ı kerim bu ayda nazil oldu. Bekara sûresinin 185. âyetinde mealen;
(Kur’ân-ı kerim, Ramazan ayında indirildi) buyuruldu. Kadir gecesi bu aydadır. Bu ayın özüdür. Kadir gecesi, çekirdeğin içi gibidir. Ramazan ayı da, kabuğu gibidir. Bunun için, bir kimse, bu ayı saygılı, iyi geçirerek bu ayın iyiliklerine, bereketlerine kavuşursa, bu senesi iyi geçerek, hayırlı ve verimli olur. Allahü teâlâ, hepimizi bu kutsal ayın iyiliklerine, bereketlerine kavuştursun.

Kadir gecesi; Ramazan-ı şerif ayı içinde bulunan bir gecedir. İmâm-ı Şafii hazretleri 17., İmâm-ı a’zam Ebû Hanife hazretleri ise, 27. gecesi olması fazlaca vaki olur buyurmuştur. Yirmi ile otuzuncu geceleri içinde arayınız denildi. Kur’ân-ı kerimde övülen en kıymetli gecedir. Kur’ân-ı kerim, Resûlullah efendimize bu gece gelmeye başladı. Ravda-tül-ülemâ kitabında, Kadir gecesinin fazileti açıklanırken deniliyor ki:
“Allahü teâlâ; Muhammed aleyhisselamın ümmetine Ramazan ayında beş şey verir ki, onlardan başka hiç kimseye vermemiştir. Beş şeyden beşincisi; Allahü teâlâ, onlara Kadir gecesini verir. Hatta eğer bir kimse, o gecede Allahü teâlâya yakarma etse, günahlarını affeder. O gecede Cehennemden azat olur. O gecede tüm Ramazan ayı müddetince azat olanlar kadar mümin azat olur.”

Bu geceyi, Kur’ân-ı kerim okuyarak, teravih ve kaza namazı kılarak, istiğfar ederek geçirmeli, ahirete giden yakınlarımızı da hatırlayarak onlara da yakarış etmelidir. Peygamber efendimizin hazret-i Aişe validemize tavsiye etmiş olduğu şu duayı da fazlaca okumalıdır:
(Allahümme inneke afüvvün kerîmün tühıbbül afve fa’fü annî.)

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/08/16/kadir-gecesi/feed/ 0 5844