etmek – Cennetin Bahçesi https://www.cennetinbahcesi.com Dini Paylaşım Sitesi Tue, 15 Oct 2019 21:18:54 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.0.9 110917297 Yemekten önce ve sonra dua etmek https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/16/yemekten-once-ve-sonra-dua-etmek/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/16/yemekten-once-ve-sonra-dua-etmek/#respond Tue, 15 Oct 2019 21:18:54 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=6104

Sual: Yemekten önce dua etmek caiz midir?
CEVAP
Evet,
yemekten önce de dua etmek caizdir. Besmele çekmek ve hayır bolluk için dua
etmek de yiyip içmenin sünnetlerindendir. İbni Abbas hazretleri, Resulullah
efendimizin (Yemeğe başladığınız vakit, Allahümme barik lena fihi ve etimna
hayren minhü deyiniz)
buyurduğunu rivayet etmiştir. Enam suresinin
(Üstlerine Tanrı’ın adı anılmayanlardan yemeyin) mealindeki 121.
âyetin, Besmelesiz kesilen hayvanların leş olacağını, yenmeyeceğini
bildirmektedir. Bazı âlimler, (Öteki yiyecekleri yerken de Besmele çekiniz)
manasının da bulunduğunu bildirmişlerdir. Burada Tanrı’ın adının anılması,
yenecek yemeğin kudsiyetini, iyiliğini ve devamlılığını sürdürmek içindir.
Böylece Allahü teâlâyı hatırlamış ve bu nimetlerin devamlılığını ve hayrını elde
etmiş oluruz. Yiyecek yeme anı, insanların en fazlaca gaflete düşeceği andır. Zira
yiyecek, acıkan nefsi kendine en fazlaca çeken, ona her şeyi unutturan
nesnedir.

Yemekten önce elleri yıkamayı da dikkatsizlik etmemelidir! Hadis-i
şerifte buyuruldu ki:
(Evinin hayrını isteyen, yemekten önce ve sonra
elini yıkasın.)
[İbni Mace]
Sual:
Yemekten sonra iyi mi dua
edilir?
CEVAP
Yemeğe başlarken besmele çekmek doğrusu
(Bismillahirrahmanirrahim) demek ve sonunda (Elhamdülillah) demek sünnettir.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Yemekten sonra,
“El-hamdü-lillahillezi etamena hazettaame ve rezekana min gayrı havlin minna ve
la kuvveh” duasını okuyanın günahları affolur.)


(
Yiyip
içtikten sonra, “El hamdü-lillahillezi atameni ve esbeani ve sakani ve
ervani”
duasını okuyan, anasından doğduğu günkü şeklinde günahsız
olur.)

Peygamber efendimiz yemekten sonra (El-hamdü-lillahillezi
etamena ve sakana ve cealena müslimin)
duasını okurdu.

Yiyeceklerden
sonra, yukarıdaki duaları da içine alan şu duayı okumak daha uygundur:
(El-hamdü-lillahillezi eşbeana ve ervana min-gayrı-havlin minna ve
la kuvveh. Allahümme at’imhüm kema at’amuna. Allahümmerzukna kalben takiyyen,
mineşşirki beriyyen lâ kâfiren ve şakiyyen velhamdülillahi
rabbilalemin)

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/16/yemekten-once-ve-sonra-dua-etmek/feed/ 0 6104
Teayyün etmek https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/09/teayyun-etmek/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/09/teayyun-etmek/#respond Tue, 08 Oct 2019 23:09:11 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=6071

Sual: S. Ebediyye’de, (Semen, para atama edilince, sahih olan sözleşmelerde teayyün etmez. Şu demek oluyor ki söz kesilirken atama edileni vermek lazım değildir. Misli, aynı verilebilir. Mehirde, nezirde [adakta] ve vekil yapmakta da teayyün etmez. Emanet, bağışlama ve sadaka vermekte, şirkette ve gaspta teayyün eder. Mebi daima teayyün eder) deniyor. Mehirde 11 Reşat altını vermeyi taahhüt etmiştik. Şimdi onun yerine, o değerde başka mal, TL, Dolar, Euro vesaire verebilir miyiz?
CEVAP
Ilkin bu kelimelerin, alışveriş ilmindeki manasını bilmek gerekir.

Mebi: Satılan maldır. Mebi atama edilir ve atama edilince, teayyün eder.
Semen: Mebi’e karşılık verilmesi lazım olan mala, bedele, paraya semen denir.
Belirleme etmek: Söz kesilirken bu malın ayn olması anlama gelir.
Teayyün etmek: Söz kesilirken atama edilince, ayn olarak kalmak, deyn haline dönmemek anlama gelir. Teayyün eden malın kendisini vermek lazımdır. Benzerini, hatta daha iyisini alması için müşteriyi zorlayamaz. Teayyün etmeyen mal helak olursa, bunun yerine, eşeysel, miktarı ve vasfı aynı olan, aynı verilebilir.
Ayn: Belli bir mal anlama gelir. Bir ev, bir at, bir iskemle şeklinde kıyemî olur yada yumurta şeklinde misli olan mal anlama gelir.
Deyn: Alışverişte hazır olmayıp ayrı olarak, bulunmuş olduğu yeri bildirilmeyen her türlü mala ve hazır ise de, ayrı olarak gösterilmeyen kıyemî mal parçasına denir.
Mislî mal: Çarşıda aynı vasıflarda aynı bulunan mal olup, tutarları başka olmaz. Ağırlıkla, hacimle ve uzunlukla ölçülenlerden fabrikada, tezgâhta meydana getirilen şeyler ve sayı ile ölçülenlerden aynı büyüklükte olanlar böyledir. Aynı büyüklükte karpuz, yumurta mislî maldır.
Kıyemî mal: Misli olmayan mal, çarşıda aynı bulunmayan, bulunsa da tutarları değişik olan maldır. Ev, elde dokunmuş halı ve elbise kıyemî maldır.

Şimdi suali cevaplandıralım:
O kısmın başlangıcında, (Semen, para atama edilince, sahih olan sözleşmelerde teayyün etmez. Şu demek oluyor ki söz kesilirken atama edileni vermek lazım değildir) deniyor. Burada, teayyün etmez demenin ne demek olduğu açıklanıyor. (Teayyün etmez demek, atama edileni vermek koşul değildir anlama gelir) deniyor. Şu demek oluyor ki misli, aynı de verilebilir anlama gelir.

(Mehirde, nezirde ve vekil yapmakta teayyün etmez) deniyor. Teayyün etmez demek, sözleşilenin aynısı vermek, aynısını yapmak koşul değildir anlama gelir. Aynı değerde TL yada başka mal da verilebilir. İmkân var ise aynısını vermek iyi olur.

Bunun şeklinde, insan, bir koyun adasa, istediği koyunu kesebilir. Birini bir işe vekil yapsa, illa o işi ona yaptırması gerekmez, başka birini de vekil edebilir.

Ödünçte bile, alacaklı kabul ederse, yerine başka bir mal verilebilir.

Emanette ise, atama edilen teayyün etmiş olur. Şu demek oluyor ki cep telefonu emanet edilmişse, aynısını vermek gerekir.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/09/teayyun-etmek/feed/ 0 6071
Zengin olmak ve iflas etmek https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/07/zengin-olmak-ve-iflas-etmek/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/07/zengin-olmak-ve-iflas-etmek/#respond Sun, 06 Oct 2019 21:04:52 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=6061

Sual: Bir öğretmenin, bir avukatın, bir doktorun beş on yıl kadar bir zamanda tüm ortaklık sahibi olacak kadar zenginleşmeleri, hemen sonra borsada bile işlem gören bu şirketlerin zarar edip iflas etmesi iyi mi mümkün olur? Demek istediğim şu: Hırsızlık yapmadan varlıklı olunmaz ve varlıklı bir şirket de, bir dalavere olmadan batmaz. Bu görüşlerim gerçek değil midir?
CEVAP
Zengin olmak için illa mezuniyet belgesi yada herhangi bir meslek sahibi olma şartı yoktur. Doğrusu varlıklı olmak için illa ilköğretim mezunu olmak yada üniversite mezunu olmak diye bir koşul yoktur. Meslek olarak da öyleki. Keresteci olan muhakkak varlıklı olur da, mermerci olan varlıklı olması imkansız diye bir kaide yoktur. Türkiye’nin iki büyük zengini Koç ve Sabancılara bakın, ne öğrenim yönünden, ne de meslek yönünden, emsali olup da varlıklı olmayanlardan farkı yoktur.

Zengin olan her insanın gayrimeşru yoldan varlıklı bulunduğunu söylemek oldukca yanlıştır. Adam hisse senetleri ile varlıklı olur, işleri rast gider varlıklı olur. Zengin olmanın yolları çoktur. Miras kalır varlıklı olur, piyango çıkar varlıklı olur, gömü bulur varlıklı olur. Bir buluş yapar varlıklı olur. Olur da olur. Microsoft ve Google sahiplerinin kısa zamanda dünya çapındaki zenginliği ise her insanın malumudur. Zengin olmanın dinle de alakası yoktur.

Kazanmasını ve harcamasını kısaca hesabını kitabını bilerek çalışan hepimiz varlıklı olabilir, olmayabilir de. Çalmakla insan muhakkak varlıklı olmaz. Piyasada hırsız dolu, derhal hepsi de fakirdir. Zengin olmayı hırsızlığa bağlamak servet düşmanlığı yada başka bir art niyetin ürünüdür.

Bir öteki husus da, her şirket devamlı kâr edecek diye de bir kural yoktur. Kâr etmiş olduğu vakit da olur, zarar etmiş olduğu vakit da. Osmanlı devleti bile dünyaya hakim iken yıkıldı. Kemal de zeval de insanoğlu içindir. Her firmanın iyi fena durumları olabilir. Kâr etmesini yada zarar etmesini gayrimeşruluk ile suçlamak düzgüsel bir durum değildir.

Herhangi bir Tüm ortaklık ve buna bağlı firmalar borsada işlem görürse, bu şu anlamına gelir:
(Bu şirketlerin A’ dan Z’ ye kadar her şeyleri devletin bilgisi ve kontrolü dahilindedir. Gelirleri, giderleri bellidir, kısaca her şeyi belgelerle sabittir. Haksız kazanç elde eden derhal belli olur, devlet ensesine yapışır.)

Bunların istisnaları olmaz mı? Elbet olur. Fakat kural dışı kaideleri bozmaz.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/10/07/zengin-olmak-ve-iflas-etmek/feed/ 0 6061
Alışverişte yemin etmek https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/27/alisveriste-yemin-etmek/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/27/alisveriste-yemin-etmek/#respond Fri, 27 Sep 2019 11:40:23 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=6016

Sual: Bir malı beğendirmek gayesiyle yemin etmekte sakınca var mıdır?
CEVAP
Doğru da olsa, alışveriş yaparken yemin etmemelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Malını, yemin ederek beğendirene kıyamette acıma edilmeyecektir.) [Müslim]

(Alışverişte “Vallahi bu şekilde, billahi öyleki değildir” diye yemin edenlere ve sanatkârdan, “Yarın gel, diğer gün gel” diye sözünde durmayanlara yazıklar olsun!) [Deylemi]

(Yalan yemin ile mal oldukca satılsa da bu şekilde kazancın bereketi olmaz.) [Buhari]

(Alıcı ile satıcı birbirine doğru söyleyip, tembih edince, kazançları verimli olur, malın kusurunu gizleyip, yalan söyledikleri vakit bu bolluk kalkar.) [Buhari]

(Alışverişte oldukca yemin etmek, malın bereketini giderir.) [Müslim]

(Bir vakit gelecek ki, insanoğlu, yalnız malın, paranın gelmesini düşünüp, helalini, haramını düşünmeyeceklerdir.) [R. Nasıhin]

Malını müşteriye gösterirken tüccarın Tanrı demesi, Kelime-i tevhid okuması günahtır. Bu tarz şeyleri para kazanmaya alet etmek olur. (El-İhtiyar)

(El-İhtiyar) kitabındaki bu ifadeden, müşteri çekmek gayesiyle dükkanına dini levhalar asmak da, dini ticarete alet etmek olacağı anlaşılmaktadır. Hele dinden imandan habersiz kimselerin bu hareketi, din istismarı olur.

Akıllı, ahiretin sonsuz kazancını dünyanın geçici kârı ile değiştirmez. Tüm iyiliklerin, dinin emirlerine uymakta ve yerine getirmekte bulunduğunu bilir.

Sual: Pazarcılıkta yemin edince, bir itimat meydana geliyor. Satış daha oldukca oluyor. Doğru olarak yemin etmenin mahzuru var mıdır?
CEVAP
Doğru da olsa, oldukca yemin etmek, Allahü teâlânın ismine ve yemine kıymet vermemek olur. Bunlara kıymet vermeyerek yemin etmek, oldukca çirkindir. Mal satmak için Tanrı’ın adını alet etmemelidir. İki hadis-i şerif:
(Satışlarda oldukca yemin etmekten sakının! Fazlaca kazansanız da, perişan olmuş olursunuz.) [Müslim]

(Yemin, malı sattırırsa da, malın bereketini kaldırır.) [Buhârî, Müslim]

Demek ki oldukca kazanmak değil, malın verimli olması önemlidir. Bolluk, azca malın oldukca faydası olması, oldukca işe yaraması anlamına gelir. Hele yalan yere yemin edilirse ve hile yapılırsa daha oldukca tehlikelidir. İki hadis-i şerif:
(Malını yalan yeminle satan hiç kimseye, âhirette acı azap vardır.) [Müslim]

(Ticarete hıyanet karışınca, bolluk gider.) [İhya]

Tartıda hile yapmak da büyük günahtır. Bir âyet-i kerime meali:
(Verirken noksan, alırken fazla ölçenlere acı azaplar yapacağım.) [Mutaffifin 1]

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/27/alisveriste-yemin-etmek/feed/ 0 6016
Zalime hürmet etmek https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/27/zalime-hurmet-etmek/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/27/zalime-hurmet-etmek/#respond Fri, 27 Sep 2019 01:39:54 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=6014

Sual: İnsanlara zulmeden, mallarını gasbeden, ırzlarına, namuslarına yan bakan, fenalık eden kimselere, hürmet edilir mi, saygı gösterilir mi?
Yanıt:
Haram işleyen hiç kimseye fasık, fena kimse denir. Fıskın en kötüsü, zulüm yapmaktır. Bundan dolayı, açıkça yapılmakta ve kul hakkı da karışmaktadır. Âl-i İmrân sûresinin, 57. ve 140. âyetlerinde meâlen;
(Allahü teâlâ, zalimleri sevmez) buyuruldu. Hadîs-i şerifte;
(Zalimin fazlaca yaşamasına yakarış etmek, Allahü teâlâya isyan olunmasını istemektir) buyuruldu.

Zalim, oturmuş olduğu evi gasp yolu ile almış ise, o eve gitmek haram olur.

Fasık hiç kimseye tevazu edenin dininin üçte ikisi gider. Zalime tevazu edenin halinin iyi mi olacağını buradan anlamalıdır.

Zalimin elini öpmek, karşısında eğilmek, günahtır. Adil olan kimsenin ise, caiz olur. Ebu Ubeyde bin Cerrah hazretleri, hazret-i Ömer’in elini öpmüştür.

Kazancının bir çok haramdan olan kimsenin evine gidip oturmak, caiz değildir. Onu, söz ile yada bir hareket ile methetmek, övmek, haramdır. Sadece, kendini yada başkasını, onun zulmünden kurtarmak için, yanına gitmek caiz olur. Yanında iken, yalan söylememek ve kendisini medh ve senâ etmemek, övmemek lazımdır. Kabul etmesi zan olunursa, tembih verilir.

Zalim, sana gelirse kalkmak, ayakta karşılamak caiz olur. Dinin izzetini ve zulmün kötülüğünü bildirmek için kalkmamak iyi olur. Mümkün ise, tembih yapılır. Zalimden devamlı uzak kalmak daha iyidir. Hadîs-i şerifte;

(Münafık ile konuşurken, efendim, demeyiniz!) buyuruldu. Zalime, kafire hürmet etmek, saygı ile merhaba vermek, üstadım demek, sövgü olur.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/27/zalime-hurmet-etmek/feed/ 0 6014
İyiliğine şahitlik etmek https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/25/iyiligine-sahitlik-etmek/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/25/iyiligine-sahitlik-etmek/#respond Wed, 25 Sep 2019 04:32:31 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=6005

Sual: Kırk Müslüman, fena bir kimse için, iyi diye şahitlik yapsa, Tanrı’ın, o fena kimseyi affettiği doğru mudur?
CEVAP
Evet, o mümin, fena olsa da, şahitler bu iyidir derse, Allahü teâlâ onları utangaç etmez, onun fena işlerini bilmiş olduğu hâlde, sırf Müslümanların iyi demesinden dolayı affeder. O hâlde, iyi arkadaşlarımızı çoğaltmalı ve iyilerle birlikte olmaya çalışmalı! Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(İyiliğine dört Müslümanın şahitlik etmiş olduğu mümini Allahü teâlâ Cennete koyar.)
[Buhari]

(Bir Müslümanın iyi olduğuna dört komşusu şahitlik ederse, Allahü teâlâ, “Ben sizin şahitliğinizi kabul ettim. Onun bilmediğiniz [kötü] şeylerini de affettim” buyurur.) [Ebu Ya’la]

(Bir müminin cenazesinde, kırk Müslüman bulunursa, Allahü teâlâ o kırk kişiyi bu Müslümana şefaatçi kılar.) [Müslim]

İmam-ı Şafii hazretleri de, (Kırk Müslümanın içinde evliya bir zat bulunur. Evliyanın duası makbuldür) buyuruyor. İyilerin arasındaki fena de kurtulur. Bir hadis-i şerif meali:
(Melekler, Tanrı’ı ananlarla karşılaşır. Allahü teâlâ meleklere, “Tanık olun, bu tarz şeyleri affettim” buyurur. Melekler, “İçlerinde başka bir iş için gelen fena biri var. Onu da mı affettin yâ Rabbi?” derler. Tanrı, “Evet, onu da affettim. İyilerle birlikte olan fena olmaz” buyurur.) [Buhari, Müslim]

Muhammed Masum hazretleri de buyuruyor ki: Allahü teâlânın sevgili kullarını tanıyıp sevenler, her ne kadar pervasız ve lüzumlu edeplerden uzak olsalar da, azizdir. (1/88)

İyilerin arasına giren birçok ajanın hidayete kavuştuğu fazlaca işitilmiştir. Allahü teâlâ bir topluluğu affedince, içlerindeki kötüleri ayırmaz, onları da affeder. Bir hadis-i şerifte, (Allahü teâlâ, bir topluluğa rahmet edince, içindeki fena olanı ayırmaktan hayâ eder) buyurulmuştur. (Ebu-ş-şeyh)

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/25/iyiligine-sahitlik-etmek/feed/ 0 6005
Tecessüs etmek (Araştırmak) https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/24/tecessus-etmek-arastirmak/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/24/tecessus-etmek-arastirmak/#respond Mon, 23 Sep 2019 22:28:41 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5999

Sual: Bir dost, Avrupa’da bizlere konuk oldu. Yiyecek yerken, ilkin yemeği kokladı. Domuz yağı var mı diye kokladım, yokmuş dedi. Buna oldukça üzüldüm, kalbim kırıldı. Birlikte namaz da kılmıştık, bana hüsnü zan etmesi gerekmez miydi? Yoksa, bu şekilde araştırmak dinin emri midir?
CEVAP
Bu şekilde araştırma yapmak dinin emrine aykırıdır. Güya bunu din gayretiyle yapıyor. Bu şekilde yapmak haramdır. Bunun için her müslüman ilkin dinini doğru yazılmış ilmihal kitaplarından öğrenmeli, fıkıh ilmini öğrenmeli. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Fıkhı bilmeden yakarma eden, gece karanlıkta bina yapmış olup, gündüz yıkana benzer.) [Deylemi]

İmam-ı Gazali hazretleri buyurdu ki:
(Yiyecek ve içeceklerde kuşku edip yememek, takva değil, vesvesedir. Dinimiz, “Haram olduğu bilinmeyen şeyleri yiyin” der. Resulullah efendimiz, müşrikin; Hazret-i Ömer Hristiyanın testisinden abdest almıştır. Eshab-ı kiram, gayrı müslimlerin verdiği suyu içerdi. Oysa kirli, necis olan şeyleri yiyecek haramdır. Kâfirler ise çoğu kez kirli olur. Elleri, kapları şaraplı olur. Hayvanı Besmelesiz keserler. Eshab-ı kiram, bunlara karşın, necis bulunduğunu kati bilmedikleri için, vesvese etmeyip; et, peynir şeklinde gıdaları alıp yerlerdi.) [İhya]
Resulullah efendimiz, bir Yahudinin yağlı yemeğini temiz mi diye sormadan yedi. Bu domuz yağı mı, koyun yağı mı, ekmeğin hamur harcını su ile mi, yoksa şarap ile mi yoğruldu diye sormadı. Müşrik kadının su kabından abdest aldı. Bunlar, araştırmanın gerekmediğine birer delildir. (Berika)

Tecessüs etmemeli. Suizanda bulunup da ona fena gözle bakmamalı! Şu sebeple suizan haramdır. Kusurları da gizlemeli, açığa vurmamalı. Müslümanı incitmemeli. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Hiçbir insanoğlunun kalbini incitmemelidir! Kalb kırmaktan pek sakınınız! Allahü teâlâyı en ziyade inciten, küfürden sonrasında, kalb kırmak şeklinde büyük günah yoktur. Bir hadis-i şerif meali:
(Bir müslümanı incitmek, Kâbe’yi yetmiş kere yıkmaktan daha günahtır.) [R.Nasıhin]

Şu hususlarda da tecessüs etmemeli kısaca araştırmamalı:
1- Kaplama yada dolgusu olup olmadığını, var ise, Maliki’yi yada Şafii’yi öykünmek edip etmediğini sormak caiz değildir.

2-
Bu malı nereden aldın demek caiz olursa da, sorunca o kimse incinirse, sormak haram olur. O halde, güzellikle sormalı. İkram etmiş olduğu şey şüpheli ise, bir bahane ile yememeli. Çaresiz kalırsa, incitmemek için yemeli, başkasına da sormamalı. Şu sebeple, kendisi işitirse daha oldukça üzülür. Tecessüs, gıybet ve suizan olur ki, hepsi haramdır. Resulullah efendimiz konuk olduğu süre, ne verseler kabul buyururdu. Nerden aldınız diye sormazdı. Armağan de kabul eder, sormazdı.

3-
Muhtaç olduğu malı kazandıktan sonrasında, fazla çalışmayıp, yakarma etmek caizdir. Bunun için, çalışmayıp yakarma edene suizan ve tecessüs etmemelidir. İkisi de haramdır.

4-
Söz taşıyanın verdiği haberi tecessüs etmemeli kısaca araştırmamalı. Şu sebeple tecessüs haramdır.

İyi niyetle kusur araştırmak
Sual:
Bir hadiste, (Başkalarının kusurlarıyla meşgul olanın ibadetleri kabul olmaz) buyuruluyor. İbadetle kusur araştırmanın ilgisini anlayamadım. Ben bazı kimselerin mailine girip, yanlış işler yapıyorsa uyarma etmek için kimlerle mailleşiyor diye araştırıyorum. Emr-i maruf niyetiyle meydana getirilen bu araştırmanın ibadetlere ne tesiri olur?
CEVAP
İmam-ı Rabbânî hazretleri, (Tecessüs haramdır) buyuruyor. Tecessüs, birinin işlerini araştırmak anlamına gelir. Bu durum âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerle yasaklanmıştır. Bir hadis-i şerif:
(İnsanların gizli saklı şeylerini araştırmayın, kusurlarını görmeyin!) [Müslim]

O kişinin kusuru olsa da, bakmamak ve görmemek lazımdır. Kur’an-ı kerimde de, (Birbirinizin kusurunu araştırmayın!) buyuruluyor. (Hucurat 12)

Tecessüs eden, kısaca başkalarının yapmış olduğu işleri öğrenmeye kalkan, onların kusurlarını araştıran, kendi kusurlarını göremez. Kendini onlardan üstün görür. Ucba ve kibre düşer. Hangi haram olursa olsun, haram işleyenlerin ibadetleri sahih olursa da, kabul olmaz, kısaca o ibadetlerine sevab verilmez. Onun için emr-i maruf niyetiyle de olsa, asla kimsenin ne yaptığıyla uğraşmamalıdır.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/24/tecessus-etmek-arastirmak/feed/ 0 5999
Şaka etmek https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/19/saka-etmek/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/19/saka-etmek/#respond Thu, 19 Sep 2019 03:13:20 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5976

Sual: Bazı dostlar yerli yersiz latife yapıyorlar. Kimi zaman korkuyor, kimi zaman üzülüyorum. Bu şekilde latife yapmak uygun mu, şakada bir ölçü yok mu?
CEVAP
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
Peygamber efendimiz de şakalaşır, (Ben de latife yaparım, fakat doğru konuşurum) buyururdu. Yabancı ile, tanıdıklarla, çocuklarla, yaşlanmış hanımlarla ve mahrem hanımlarla latife yapardı. Ailesine karşı da, insanların en zarifi idi. Âişe validemiz ile yarış etti. Bir seferinde Hazret-i Âişe, başka seferde de Server-i âlem geçti. Müslümanın hanımı ile oynaması, günah değil, sevaptır. Şu sebeple hadis-i şerifte, (Hanımı ile şakalaşanı Allahü teâlâ sever, ikisine de sevap verir, rızıklarını artırır) buyuruldu. Bir defasında, yaşlı bir hanıma, (Cennete kocakarı girmez) buyurunca, kadıncağız üzülür. Bunun üstüne hanıma, tebessümle (Sen o vakit genç olursun) buyurur.

Binek isteyen yaşlı bir hanıma da (sana bir deve yavrusu vereyim, ona binersin) buyurunca hanım, (Deve yavrusu beni iyi mi götürsün?) der. Tebessümle ona, (Her deve başka bir devenin yavrusudur) buyurur.

Ümmü Eymen isminde bir bayan gelir, ben falancanın hanımıyım, sizi kocam çağrı ediyor der. Ona da, (Şu gözünde beyazlık olan insanın karısı mısın?) buyurunca, hanım, (Hayır onun gözünde bir şey yok) der. Hanıma tebessümle, (Gözünde beyazlık olmayan insan yoktur) buyurur.

Hazret-i Âişe, Sevde validemize şu cıvık aşını yemezsen yüzüne sürerim der, o da yemeyince yüzüne sürerken aralarında oturan Resulullah efendimiz, Hazret-i Sevde’yi siper etmeye çalışır. Hazret-i Âişe de kendi yüzüne sürer, Resulullah onlara bakıp gülümser. Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Arkadaşına üzücü latife yapma!) [Tirmizi]

(Oldukca gülen hafife alınır. Esprisi oldukça olanın da vakarı gider.) [İ. Asakir]
(Esprisi doğru olanı Allahü teâlâ görevli tutmaz.)
[İ. Asakir]

(Ölçüsüz latife icra eden hafife alınır.) [Deylemi]

Hazret-i Ömer, (Oldukca gülenin heybeti azalır, oldukça latife icra eden hafife alınır) buyurdu.
Rabia hatun, (Günah olmayan işlerde, gönül almak için şakalaşmak mürüvvettendir) buyurdu.

Hikmet ehli buyuruyor ki:
Her şeyin tohumu vardır. Düşmanlığın tohumu da latife ve alaydır. Ey oğul, azca latife yap, fazlası, insanoğlunun değerlerini giderir ve kötüleri, aleyhine cesaretlendirir. Şakayı tamamen terk etmek de dostların buğzetmesine ve samimiyetinin kesilmesine neden olur. Bir iş yaparken içine bıkkınlık gelir, ağırlık çökerse o vakit o yaptığın şeyi, bir süre terk et, kendini dinlendir, azıcık şakalaş, bu suretle kendine sevinç getir. Fakat şakalaşmayı o aşama ayarla ki, yemeğe atılan tuz benzer biçimde olsun. Şu demek oluyor ki yemeğe atılan tuz, oldukça olunca yemeğin lezzetini iyi mi giderirse, latife da öyledir. Azı karar, bir çok zarar. Oldukca azca olursa gönlümüzün neşesi yerine gelmez. Şaka, gönüldeki donukluğu ve o işe karşı doğan bıkkınlığı giderecek kadar olmalı.

Şakada da yazınsal muhafaza etmeli. Örnek olarak hoca, talebesine, ana baba evladına latife yaparsa, öğrenci ve evlat, bu samimiyeti suiistimal etmemelidir.

Esprisi da ciddidir
Peygamber efendimizin, (Ciddisi de, esprisi da ciddidir) buyurduğu hususlar vardır. Bunlardan birkaçı şunlardır:

Bir kimse, şakadan yada rol gereği, iki tanık yanında evlense, hakikaten evlenmiş olur. Gene bir kimse, latife ile, alay olsun diye yada hanımını korkutmak niyetiyle (seni boşadım) dese, hanımı hakikaten boş olur.

Bir kimse, kölesine (seni azat ettim) dese, hakikaten kölesi azat edilmiş olur. Sözünden vazgeçemez. Bir kimse, bigün oruç nezretmek isteyip de yanlışlıkla bir ay dese, bir ay oruç tutması gerekir. Dinimizin emri budur. (Dürer, Redd-ül Muhtar)

Tehdit edilmeden, bir yoksulluk yok iken, latife ile, alay ile kâfir olayım demek, dini bilgilere hurafe ve inanmıyorum demek, günah işletenlere helal olsun demek küfürdür. Bu şekilde söyleyen müslüman ise mürted olur. Mürted olanın tüm ibadetlerinin sevapları yok olur. Birkaç kişiyi güldürmek için ibadetleri yok etmek akıllı hiç kimseye yakışır mı?

(Ameller niyete göredir) hadis-i şerifi, taatlara ve mubahlara niyete gore sevap verileceğini bildirmektedir. Günahlar, niyetsiz yada iyi niyetle de işlenirse, günah olmaktan çıkmaz. Örnek olarak, (Mümini sevindireni Allahü teâlâ sevindirir) hadis-i şerifine uyabilmek için, bir mümini sevindirmek niyetiyle içki masasına oturmak sevap olmaz, günah olur.

Bir hristiyan kızı, bir müslüman adama, (Benimle dans edersen müslüman olurum) dese, müslümanın, iyi niyetle onunla dans etmesi yada başka günah işlemesi caiz olmaz.

Sual: Köy düğünlerinde, oyun için, bir adama kız elbisesi giydirip kaçırıyorlar. Kızlara da adam elbisesi giydiriliyor. Bu şekilde yapmak uygun oluyor mu?
CEVAP
Oyun için, latife için de olsa, zaruretsiz adam hanım elbisesi, hanım da adam elbisesi giymemelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Hanım elbisesi giyen adama, adam elbisesi giyen hanıma nalet olsun!) [Hakim]

(Hanım benzer biçimde davranan adama, adam benzer biçimde davranan hanıma nalet olsun!) [Buhari]

(Adama benzemeye çalışan hanım, hanıma benzemeye çalışan adam bizlerden değildir.)
[İ.Ahmed]

(Kendini adama benzeten hanım, içki içmeye devam eden ve deyyus Cennete girmez.) [Taberani]

Peygamber efendimiz, adam kılığına girip mızrak kuşanmış bir bayanı görünce (Adama benzemeye çalışan hanıma, hanıma benzemeye çalışan adama nalet olsun) buyurdu. El ve ayaklarını kınalayıp hanımefendilere benzemeye çalışan birini sürgüne gönderdi. (Taberani, Ebu Davud)

Bu günahları yada başka büyük günahları işleyen bir kimse, eğer inanç ile ölürse, günahlarının cezasını çektikten sonrasında Cennete girer. Büyük günaha devam edenlerin, imanlı olarak ölmeleri zor olsa gerek. Onun için her günahtan kaçmalıdır!

Üzücü latife
Sual:
Şakadan yalan söylemek yada ürkütücü şakalar yapmak örneğin şakadan bir kimsenin bir şeyini alıp saklamak caiz midir?
CEVAP
Bunlar oldukça günahtır. Maddeler hâlinde açıklayalım:
1- Yalan söyleyerek latife olmaz. Üç hadis-i şerif şöyledir:
(Yalan, münafıklık alametidir.) [Buharî]

(Yalandan sakının! Şu sebeple yalan günaha, günah da Cehenneme götürür.) [Buharî]

(İnsanları güldürmek için yalan söyleyenlere, yazıklar olsun!) [Ebu Davud]
2-
Şakayla da olsa, Müslümanı korkutmak oldukça günahtır. Birkaç hadis-i şerif şöyledir:
(Bir mümini korkutanı, Allahü teâlâ da, uzunluğu bin yıl olan günde, korkutur.) [Deylemi]

(Bir mümini korkutan, Kıyamet korkularından güvenli olmaz.) [Beyhekî]

(Ürkütücü şeyler söylemeyin!) [Deylemî]

(Tanrı’a ve âhirete inanan, bir Müslümanı korkutmasın!) [Taberanî]

(Bir Müslümana ürkütücü gözle bakanı, Allahü teâlâ Kıyamette korkutur.) [Taberanî]

(Müjdeleyici olun, ürkütücü olmayın!) [Ebu Davud]

(Bir demirle [bıçakla veya herhangi zarar verici bir aletle] arkadaşına işaret edip korkutana, melekler nalet eder.) [Müslim]

Bir kimse, arkadaşı uyurken, onun bir okunu almış olduğu sırada, arkadaşı korkarak uyanır. Bunu gören Resulullah efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurur ki:
(Müslümanı [herhangi bir şekilde] korkutmak helâl değildir.) [Taberanî]

Gene biri, arkadaşının ayakkabılarını gizlice alıp saklar. Arkadaşı erişince, oradakilere ayakkabılarını sorar. Onlar görmedikleri için, (Biz bilmiyoruz) derler. Ayakkabıyı saklayan kimse, (Ayakkabıların burada ya) der. Bunu gören Resulullah efendimiz, (Iyi mi olur da mümini korkutursun?) buyurur. O kimse latife yaptığını söyleyince, iki kez daha, (Iyi mi olur da mümini korkutursun?) diye onu uyarı eder. (Taberanî)

Yaptığımız şakadan dolayı arkadaşımız üzülür ve korkarsa günaha girmiş oluruz. Gene şakayla arkadaşını korkutan birine Resulullah, “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurur ki:
(Müslümanı korkutmak büyük zulümdür.) [Bezzar]
3-
Birinin bir şeyini saklayarak onu üzmek de günahtır. Bir hadis-i şerif şöyledir:
(Arkadaşınızın bir şeyini ciddi yada latife olarak da almayın!) [Tirmizî]

Bu şekilde üzücü latife icra eden derhal özür dileyip helâlleşmeli. Bundan daha önemlisi de özür dileyecek duruma düşmemelidir. Bir hadis-i şerif şöyledir:
(Özür dileyecek işleri yapmaktan oldukça sakınmalıdır.) [İbni Neccar]

Yalan ve latife
Sual:
1 Nisan’da, latife yapmak caiz midir?
CEVAP
Yalan söylemeden, kimseyi üzmeden, korkutmadan, malını almadan devamlı latife yapmak caizdir. İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Münakaşaya girmeyen, haklı olsa da kimseyi incitmeyen, latife yada güldürmek için yalan söylemeyen, iyi huylu olan Müslüman Cennete girer.) [Tirmizî]

(İnsanları güldürmek için yalan söyleyenlere, yazıklar olsun!) [Ebu Davud]

1 Nisan şakaları genel anlamda uygunsuz oluyor.

İnsanları korkutmak ve üzmek
Sual: Şaka için bir Müslümanı üzmek, örneğin boş bir silahı ona doğrultmak yada bıçak göstermek ya da ayakkabılarını saklamak caiz midir?
CEVAP
Şaka için de olsa hiçbiri caiz değildir. Bir hadis-i şerif:
(Bir demirle [bıçakla veya herhangi zarar verici bir aletle] arkadaşına işaret edip korkutana, melekler nalet eder.) [Müslim]

Bir kimse, elmayı dörde bölüp soyduktan sonrasında, bıçağın ucuna bir parça yerleştirip ilim ehli bir zata uzatır. O zat da, bu şekilde yapmanın bile uygun olmadığını anlatmak için, (Bakın bana bıçak gösteriyor) der. Sonrasında o kimse tevbe eder. Demek ki, elma ikram ederken bile, bıçağı birine doğru tutmak uygun olmuyor.

Bir kimse, arkadaşı uyurken, onun bir okunu almış olduğu sırada, arkadaşı korku içinde uyanır. Bunu gören Resulullah efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurur ki:
(Müslümanı [herhangi bir şekilde] korkutmak helâl değildir.) [Taberanî]

Gene biri, arkadaşının ayakkabılarını alıp saklar. Arkadaşı erişince, oradakilere ayakkabılarını sorar. Onlar görmedikleri için, (Biz bilmiyoruz) derler. Ayakkabıyı saklayan kimse, (Ayakkabıların burada ya) der. Bunu gören Resulullah efendimiz, (Iyi mi olur da mümini korkutursun?) buyurur. O kimse latife yaptığını söyleyince, iki kez daha, (Iyi mi olur da mümini korkutursun?) diye onu uyarı eder. (Taberanî)

Yaptığımız şakadan dolayı arkadaşımız üzülürse günaha girmiş oluruz. Gene şakayla arkadaşını korkutan birine Resulullah, “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurur ki:
(Müslümanı korkutmak büyük zulümdür.) [Bezzar]

Söz söyleyerek yada işaretle de olsa, Müslümanı korkutmak caiz olmaz. Birkaç hadis-i şerif:
(Bir Müslümana dokundurucu söz söyleyenin yüzü, Cehennemde kara olur.) [Harâitî]
(Korkutacak şekilde bir Müslümana bakanı, Allahü teâlâ Kıyamette korkutur.)
[Taberanî]
(Bir mümini korkutan, Kıyamet korkularından güvenli olmaz.)
[Beyhekî]

(Ürkütücü şeyler söylemeyin!) [Deylemî]

(Tanrı’a ve âhirete inanan, bir Müslümanı korkutmasın!) [Taberanî]

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/19/saka-etmek/feed/ 0 5976
Özrü kabul etmek https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/16/ozru-kabul-etmek/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/16/ozru-kabul-etmek/#respond Mon, 16 Sep 2019 05:01:18 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5962

Sual: Samimi olmadığını sandığım kimsenin özrünü kabul etmek zorunda mıyım?
CEVAP
Samimiyse, samimi değil demek suizan olur. Suizan da haramdır. Yapmış olduğu bir iş için özür dileyip, tekrar yapmayacağını söyleyen kimsenin, samimi olmasa da özrünü kabul etmek gerekir.

Özür dilemek üç türlü olur:
1-Yapmış olduğu şeye mazeret göstermek, örnek olarak (Unuttuğum için gelemedim) yada (Hastaydım, gelemedim) demek benzer biçimde. Bu şekilde bir özrü, doğru olup olmadığını araştırmadan kabul etmelidir. Üç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Din kardeşinin özrünü kabul etmeyen, Kevser havuzundan içemez.) [Hâkim]

(Müslüman kardeşinin özrünü kabul etmemek günahtır.) [Ebu Davud]

(Özrü kabul etmeyen, özür dileyenin günahını yüklenmiş olur.) [İbni Mace]

Bu hadis-i şerifler, din kardeşinin fenalık yaptığını ve özrünün yalan bulunduğunu bilmeyen kimse içindir. Bu şekilde kimsenin özrünü reddetmek, suizan etmek olur.

2- (Yaptım; fakat tekrar yapmam, keşke yapmasaydım) demek. Bu, suçunu kabul edip özür dilemektir. Müslümanın özrünü kabul etmemek mekruhtur. Özrü kabul etmek ve kusurları affetmek, Allahü teâlânın sıfatlarındandır. Bir hadis-i şerif meali:
(Allahü teâlâ, özür dileyenin özrünü kabul eder.) [Ebu Ya’la]

Bu şekilde özrü kabul etmeyene, Allahü teâlâ azap ve gazap eder. Mümin, affetmek için özür dilenmesini bekler; münafık, ayıpların ortaya çıkmasını ister.

3- Yapmadım diyerek inkâr etmek. Bu da pişmanlık alâmetidir. Yalan söylediğini bilerek özrünü kabul etmek, o kimseyi affetmek olur. Yalan söyleyerek özür dileyen bu şekilde bir kimseyi affetmek, vacib değil müstehabdır. Affetmek oldukca faziletlidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Tanrı rızası için affedeni, Allahü teâlâ yükseltir.) [Müslim]

(Affedin ki affedilesiniz!) [İ. Ahmed]

(Kaba davranana nazik olan, zulmedeni affeden, vermeyene kayra eden, kendinden uzaklaşana yaklaşan, yüksek derecelere kavuşur.) [Bezzar]

Allahü teâlâ, acımayana acıma etmez, affetmeyeni affetmez, özür kabul etmeyenin özrünü kabul etmez. O halde, özürleri kabul edip, suçları örtmeliyiz!

Özrü kabul etmemek
Sual:
Kayınvalidem bana küstü. Beyime, (Eşin, elimi öper, benden özür dilerse, evine gelirim) demiş. Ben de, gidip, elini öptüm, özür diledim, fakat gene gelmedi. Özrü kabul etmemenin dindeki yeri nedir?
CEVAP
Siz vazifenizi yapmışsınız, başkalarının yaptıklarına karışmamalı. Kim ne yaparsa kendine yapar.

Yapmış olduğu bir iş için özür dileyip, tekrar yapmayacağını söyleyenin, samimi olmasa da özrünü kabul etmek gerekir. Üç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Özür dileyeni kabul etmeyen Kevser havuzunun başına varamaz.) [Taberanî]

(Özür dilemesinde samimi olmasa da din kardeşinizin özrünü kabul edin. Bu şekilde yapmayan Kevser Havuzunun başlangıcında yanıma gelemez.) [Hâkim]

(Arkadaşının mazeretini kabul etmemek günahtır.) [İbni Mace]

Sual: Yapmış olduğu hatadan dolayı özür dileyen kişinin özrünü, karşı tarafın kabul etmemesi günah olur mu?
Yanıt:
Müslümanın özrünü reddetmek, kabul etmemek mekruhtur. Hadîs-i şerifte; (Müslüman kardeşinin özrünü kabul etmemek günah olur) buyuruldu. Özrü kabul etmek ve kusurları affetmek, Allahü teâlânın sıfatlarındandır. Bu şekilde olmayan hiç kimseye, Allahü teâlâ gadab ve azab eder.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/16/ozru-kabul-etmek/feed/ 0 5962
Nefsi terbiye etmek https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/15/nefsi-terbiye-etmek/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/15/nefsi-terbiye-etmek/#respond Sun, 15 Sep 2019 09:00:20 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5958

Sual: İnsanlarda nefs olmasaydı ne olurdu?
CEVAP
Nefse uyan kimse, hep İslamiyet’in dışına çıkar. Hayvanlarda akıl ve nefs olmadığı için, gereksinimlerini bulunca kullanırlar. Yalnız bedenlerine zarar veren, kendilerini inciten şeylerden kaçarlar.

İslam dini, rahat ve refah içinde yaşamak için ihtiyaç duyulan şeylerden ve dünya lezzetlerinden yararlı olanları yasak etmiyor. Bunların elde edilmesinde ve kullanılmasında, akla ve dine uymayı emrediyor.
İslam dini, insanların dünyada da, ahirette de rahat ve refah içinde yaşamasını istiyor. Bunun için, akla uymayı emrediyor. Nefse uymayı yasak ediyor. Akıl yaratılmasaydı, insan hep nefsine uyar, felaketlere sürüklenirdi. Nefs olmasaydı, insan, yaşaması ve uygar yaşam için çalışmasında kusur ederdi. Nefs ile cihad sevabından yoksun kalırdı. Meleklerden daha üstün olma yolu kapalı kalırdı. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ahirette olacaklardan, sizin bildiklerinizi hayvanlar bilselerdi, yiyecek için et bulamazdınız!) [Beyheki]

Doğrusu hayvanlar ahiretteki azapların korkusundan dolayı, yemekten, içmekten kesilirlerdi. Bir deri, bir kemik kalırlardı. İnsanlarda nefs olmasaydı, hayvanlar benzer biçimde, korkudan, yiyemez, içemez, yaşayamazlardı. İnsanların yaşayabilmeleri, nefslerinin gafleti ve dünya lezzetlerine düşkün olması iledir. Nefs, iki tarafı keskin bıçak gibidir. Hem de, zehirli ilaç gibidir. Tabibin tavsiyesine nazaran kullanan, bundan yarar kazanır. Aşırı kullanan helak olur. İslamiyet, nefsin helak edilmesini, yok edilmesini değil, terbiye edilmesini, ondan istifade edilmesini emretmektedir.

İnsanlarda nefs olmasaydı, insanlık kalmaz, meleklik hasıl olurdu. Oysa, gövde birçok şeylere muhtaçtır. Yiyecek, içmek, uyumak, istirahat etmek gerekir. Süvariye hayvan gerektiği benzer biçimde, insana da gövde gerekir. Hayvana bakmak gerektiği benzer biçimde, bedene hizmet etmek de gerekir. İbadetler gövde ile yapılmaktadır.

Nefsin arzuları
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, (Şehvetlerinizi, [yani nefsin arzularını] haramlardan almamaya uğraşın ve bu cihadda sebat edin, dayanın) buyuruyor. Bunun içindir ki, aklı olanlar, din büyükleri, bu dünyanın bir pazar yeri benzer biçimde bulunduğunu ve burada, nefs ile alışverişte olduklarını anlamışlardır. Bu ticarette kâr Aden, zarar da Cehennemdir. Doğrusu kârı, sonsuz mutluluk, ziyanı da, sonsuz felakettir.

Akıllılar, nefslerini, ticaretteki ortak yerine koyup, lüzumlu nasihati yapmışlardır. Bunlardan altısı şöyleki:
1- Tecim ortağı, insanoğlunun para kazanmakta ortağı olduğu benzer biçimde, kimi zaman de, hıyanet yapınca, düşmanı olur. Oysa dünyada kazanılan şeyler geçicidir. Aklı olan, buna kıymet vermez.
Her nefes, kıymetli bir cevher gibidir ki, bunlardan bir gömü yapılabilir.

Akıllı şahıs, her gün, nefsine demeli ki:
(Benim sermayem, yalnız ömrümdür. Bu ana para, o denli kıymetlidir ki, her çıkan nefes, hiçbir şeyle yine ele geçemez ve nefesler sayılıdır, azalmaktadır. Yaşam bitince, tecim sonlanmış olur. Ticarete sarılalım ki, vaktimiz azdır. Günlerimiz, o denli kıymetlidir ki, ecel erişince, bigün izin istense de ele geçemez. Bugün, bu nimet elimizdedir. Aman nefsim, oldukca dikkat et de, bu büyük sermayeyi elden kaçırma! Sonrasında ağlamak yarar vermez. Bugün, ecelin geldiğini, şimdi, o günde bulunduğunu, farz et! O halde, bugünü elden kaçırmaktan, bununla, saadete kavuşmamaktan daha büyük ziyan olur mu? Yarın ölecekmiş benzer biçimde haramdan kaç!)

Asi nefsimiz, emirleri yapmak istemez ise de, riyazet yapmak, istediklerini vermemek, ona etki eder. İşte nefs muhasebesi bu şekilde olur. Resulullah efendimiz, (Akıllı, ölmeden ilkin hesabını gören, ölümden sonrasında kendine yarayacak şeyleri icra eden kimsedir) ve (Yapacağın her işi, ilkin düşün, Allahü teâlânın razı olduğu, izin verdiği bir iş ise, onu yap! Bu şekilde değilse, o işten kaç!) buyurdu.

2- Nefsi denetim edip ondan gafil olmamalı! Ondan gafil olursa, kendi şehvetine ve tembelliğine döner. Allahü teâlânın, her yaptığımız, her düşündüğümüz şeyi bildiğini unutmamalıyız. Bunu bilenin, işleri ve düşünceleri edepli olur. Esasen buna inanmayan kâfirdir. İnanıp da, yapmamak ise, büyük felakettir.

3- Her gün yatarken, o gün yapmış olduğu işler için nefsi hesaba çekmeli, sermayeyi, kâr ve zarardan ayırmalıdır. Ana para farzlar, kâr da, nafilelerdir. Ziyan ise, günahlardır.

4- Nefsin kusurları görülüp, ona ceza verilmez ise, cesaret bulur, şımarır. Kendisi ile başa çıkılamaz. Şüpheli şey yemiş ise, ceza olarak, aç bırakmalı, yabancı bayanlara bakmış ise, iyi mubahlara baktırmamalı. Hep bu şekilde ceza vermelidir!

5- Büyükler, nefsleri kabahat yapınca, ceza olarak oldukca yakarma ederlerdi. Sözgelişi bazısı, bir namazda, cemaate yetişmeseydi, bir gece uyumazdı. İbadetleri seve seve yapamayan hiç kimseye en iyi ilaç, salih bir zatın yanında bulunmaktır.

6- Nefsi azarlamalı. Nefs yaratılışta iyi işlerden kaçıcı, kötülüklere koşucudur, tembeldir ve şehvetlerine kavuşmak ister. Dinimiz, nefsimizi, bu huyundan vazgeçirmeyi emrediyor. Bu vazifeyi başarmak için, onu kimi zaman okşamak, kimi zaman zorlamak ve kimi zaman söz ile, iş ile, yönetim etmek gerekir. Bundan dolayı nefs, öyleki yaratılmıştır ki, kendine iyi gelen şeylere koşarken, rastlayacağı güçlüklere sabreder. Nefsin, saadete kavuşmaya engel olan en büyük perdesi, gafleti ve cehaletidir. Gafletten uyandırılıp, saadetinin nelerde olduğu gösterilirse, kabul eder. Zira Allahü teâlâ (Onlara tembih et! Tembih, müminlere normal olarak yarar verir) buyurdu. (Zariyat 55)

Kalb, ruh ile nefs arasındaki bir köprü gibidir. Marifetler, feyzler kalbe ruh vasıtası ile gelir. Kalb, his organlarına da bağlıdır. His organları, ne ile meşgul olursa, kalb ona bağlanır. İnsan güzel bir şey görünce, güzel bir ses duyunca, kalb bunlara bağlanır. Ruha yada nefse tatlı gelenleri sever. Bu sevgi insanoğlunun elinde olmaz. Güzel, tatlı demek, kalbe güzel, tatlı gelen şey anlama gelir. İnsan, oldukca kere hakiki güzelliği anlayamaz. Nefse güzel gelen ile, ruha güzel geleni karıştırır. Ruh güçlü ise, gerçek güzelliği anlayıp, onu sever, bağlanır. Âyet-i kerimeler, hadis-i şerifler, evliyanın sözleri benzer biçimde kıymetli şeyler, aslen güzeldir. Fazlaca tatlıdır. Kalbin nefse bağlılığı azalıp nefsin elinden kurtulunca, bu tarz şeyleri okumuş olduğu, duyduğu vakit, bunların güzelliğini anlamış olur ve bağlanır da, insanoğlunun haberi olmaz. İbadetleri yapınca, Allahü teâlâyı sever.

Kalbi, nefsin elinden kurtarmak için, nefsi ezmek, kalbi kuvvetlendirmek gerekir. Bu da, Resulullah efendimize uymakla olur. Kalbini, nefsinin pençesinden kurtaran kimse, bir evliyanın Resulullahın vârisi, Tanrı’ın sevgili kulu bulunduğunu anlamış olur. Allahü teâlâyı oldukca sevilmiş olduğu için, Allahü teâlânın sevdiğini de oldukca sever.

Not: Nefs hakkında geniş informasyon için, Merak Edilen Mevzular içindeki (Nefs Nedir) maddesine bakınız.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/09/15/nefsi-terbiye-etmek/feed/ 0 5958