efendimizi – Cennetin Bahçesi https://www.cennetinbahcesi.com Dini Paylaşım Sitesi Thu, 23 May 2019 01:54:35 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.0.9 110917297 Peygamber efendimizi rüyada görmek https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/23/peygamber-efendimizi-ruyada-gormek/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/23/peygamber-efendimizi-ruyada-gormek/#respond Thu, 23 May 2019 01:54:35 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5438

Sual: Rüyada Peygamberimizi gören muhakkak Onu mu görmüş olur?
CEVAP
Rüyada Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselamı hakiki şekliyle gören, muhakkak Onu görmüş olur. Şu sebeple şeytan Onun şekline giremez. Fakat şeytan başka şekle girip görünebilir. Resulullah efendimizi tanımayan kimsenin, bunu ayırması kolay olmaz.

Bazı âlimler de, (Peygamber efendimizi değişik şekilde görmek, gene Onu görmek olur. Fakat bu, o kişinin dindeki noksanlığına alamettir. Peygamber efendimizi rüyada gerçek şekliyle gören ve mümin olarak ölen hepimiz Cennete gider) buyurmuşlardır.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Beni rüyada gören, hakkaten beni görmüştür. Ben her surette görünürüm.) [Deylemi]

(Beni rüyada gören, hakkaten beni görmüştür. Şu sebeple şeytan benim şeklime giremez. Ebu Bekri Sıddıkı gören de, hakkaten onu görmüştür. Şeytan onun da suretine giremez.) [Hatib]

(Beni rüyada gören, uyanıkken görmüş gibidir.) [İbni Mace]

(Beni rüyada gören, Cehenneme girmez.) [İbni Asakir]

Abdülgani Nablüsi hazretleri buyuruyor ki:
İbni Sirin’e gore, rüyayı gören, Resulullahı vefatı zamanında bulunmuş olduğu biçim suretiyle görmüşse hakikaten onu görmüş anlama gelir. İbni Arabi hazretleri şeklinde bazı âlimler ise, (Resulullahı hayatta bulunmuş olduğu şekilde görmek koşul değildir) dedi. Resulullahı malum sıfatları suretiyle görmek, bizzat Peygamber efendimizi görmektir. Malum sıfatlardan başka şekilde görmek, Resulullahın misalini algı etmektir.

Peygamberlerin cesetleri yer değiştiremez. Bundan dolayı Peygamber efendimizi bulunmuş olduğu surette görmek, Onun hakikatini algı etmektir. Vasıflarından başka bir halde görmek ise, misalini algı etmektir.

Kadi İyad’a gore, Resulullahı malum sıfatından başka bir halde görenin rüyası tevile, tabire muhtaçtır. İmam-ı Nevevi ise, (sahih olan rüyayı gören her iki surette de Resulullahı hakikaten görmüştür. İster malum sıfatı suretiyle, isterse malum sıfatından başka bir surette görsün) dedi.

Resulullahın gençlik, orta yaşlılığı ve ihtiyarlık zamanlarında ve ömrünün sonunda olan malum suret ve sıfatlarından biri üstüne görülen rüya tabire muhtaç değildir. Eğer bunlardan birine benzemiyorsa, tabire muhtaç olur. Bunun için bazı tabircilere gore, bir kimse, Resulullahı yaşlı görse, selamete erişmeye; genç görse, bu kimsenin iyi hâlli oluşuna, şöhrete erişmesine ve onun düşmanına galip gelmesine delalet eder. Tebessüm ettiğini görse, rüya sahibinin sünnet-i seniyeye uyduğuna delalet eder.

Resulullahı kızgın bir halde görmek, o kimsenin hâlinin fena olmasına delalet eder. Güzel bir surette görmek, rüya sahibinin dince güzelliğine, kutsal vücudunda noksanlık görmek, rüyayı görenin noksanlığına delalet eder. Şu sebeple Resulullah oldukça parlak bir ayna gibidir ki, o aynaya bakan kendi şeklini görür.

Resulullahı bu şekilde uygun şekillerde görmekte büyük faydalar vardır. Şu sebeple Resulullahı bu durumda görmekle rüyayı görenin durumu bilinir ve gafletten uyanır. Öteki peygamberleri de rüyada görmek böyledir. Şu sebeple şeytan, peygamberlerin ve melaikenin suretine giremez. Rüyada Resulullahı görenin durumu iyi ve gönlü şen olur. Eğer o kimse kederli ve kederli ise, üzüntü ve kederinden kurtulur yada hapis ise hapisten çıkar.

Resulullahı görenler, muhasara altında yada kıtlık içinde iseler onlar bu şeklinde durumlardan kurtulur ve mazlum iseler zafere ulaşırlar. Eğer korku hâlinde iseler güvenilir olurlar.

Resul-i ekremin kendisine teveccüh gösterdiğini yada bir şey öğrettiğini ya da namazında ona iktida ettiğini ya da Resulullah’ın güzel bir şey yedirdiğini yada layık bir elbise giydirdiğini, yada ona hayırlı yakarma ettiğini gören, iyiliği emreden ve kötülüğü nehyeden şahıs olur. Rüyayı gören âlim ise, bilimsel ile amel eder. Âbid ise, feyze kavuşur. Günahkâr ise, tevbe eder, kâfir ise, hidayete erer.

Rüya sahibi korku içinde ise, düşmanlarından güvenilir olur. Kendisine şefaat edilir. Şu sebeple Resulullah efendimiz şefaat sahibidir.

Rüyada Resulullahı görmek, sözünde doğru ve vaadinde durmaya delalet eder. Kimi zaman de büyük bir makama nail olur. Rüya sahibi yolcu ise ve kuraklık çekiliyorsa, yağmurun yağmasına delalet eder. Şu sebeple su bulunmayan yerde, Resulullahın kutsal parmakları arasından su akmış idi.

Resulullah bir yerde rengi değişmiş yada bir a’zası noksan görülürse, bu rüya o yerde dinin zayıflamasına ve bid’atin meydana çıkmasına delalet eder. Resulullahın üstünde eski elbise görmenin tabiri de böyledir.

Resulullahın vefat ettiğini görenin kendi akrabasından şerefli bir zatın vefatına delalet eder. Eğer Resul-i ekremin bir yerde cenazesini görse, orada büyük bir musibet olur.

Resulullahın, kendisine dünya malından yada yiyecek ve içecek bir şey verdiğini gören, verilen şeyin şerefi nispetince erişeceği bir hayra delalet eder. Bir kimse rüyada onun kutsal elbiselerinden birini giyse yada Peygamber efendimiz kendisine elbisesini verse, o kimse mülke erişir. Fukara ise, varlıklı olur, bekârsa evlenir.

Resulullahın sürme çektiğini gören, dininde salih olur. Onun oldukça güzel bulunduğunu görmek, rüya sahibinin oldukça dindar olduğuna delalet eder. Resulullahı buğday benizli gören, heva ve hevesi terk eder, tevbe etmeyi tercih eder. Beyaz tende bulunduğunu gören, Tanrı’a tevbe eder. Güzel amel yapar ve yolunu düzeltir.

Resulullahın sakal-ı şeriflerinin siyah bulunduğunu ve beyazlık bulunmadığını gören, luk ve büyük bir ucuzluğa kavuşur. Sakalına aklık karıştığını görenin güçlü oluşuna ve düşmanına galip gelmesine delalet eder.

Resul-i ekremi kendi mescidinde yada harem-i saadetinde gören, kuvvet, izzet ve yüceliğe erişir. Resulullahın kabri şerifini gören, varlıklı olur, hapis ise kurtulur. Kabr-i şerifi ziyaret ettiğini gören, büyük bir mala erişir.

Resulullahın peşinden yürüdüğünü görenin, sünnete uyduğuna delalet eder. Resulullahı ayakkabısız görse, rüya sahibinin cemaatla namazı terk ettiğinden, ona, cemaatla namaz kılması için emrettiğine delalet eder. Resulullahın mestlerini giydiğini görmesi, Resulullahın o hiç kimseye Tanrı yolunda cihad yapması için emrettiğine delalet eder.

Resulullah ile müsafeha yaptığını görenin sünnet-i Resulullaha uyduğuna delalet eder. Resulullah kendisine rüyada hurma ve bal şeklinde güzel ve hoş bir şey ikram etse, Kur’an-ı kerimi ezberler ve ona verilen şey miktarınca ilim elde eder.

Peygamber efendimizin hutbe okuduğunu gören, iyilikle buyruk ve kötülükten nehyeder. Resulullahın kendisine bir şey verdiğini gören kimse, ilme nail ve hakka tâbi olur. Resulullahın kendisine verdiği şeyi almadığını görse, o kimse bid’at işler.

Resulullahı uzun boylu bir delikanlı suretinde görmek, insanoğlu içinde çıkacak fitneye delalet eder. Resul-i ekremi yaşlı bir halde görse, insanların afiyette olmalarına delalet eder. Resulullahın kendisine kızdığını yada kendisiyle savaşım ettiğini yada sesini onun sesinden daha çok yükselttiğini görenin, dinde çıkaracağı bir bid’ate delalet eder. Resulullahın herhangi bir yerde vefat ettiğini gören, o yıl orada vefat eder.

Peygamber efendimizi rüyada görmek için
Peygamber efendimizi rüyada hakiki şekliyle görebilmek için muntazam itikada haiz olmak, ibadetleri yapmış olup haramlardan kaçmak ve oldukça salevat-ı şerife getirmek lazımdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Cuma gecesi iki rekat namaz kılıp, her rekatta bir Fatiha, bir Âyet-el Kürsi, 15 İhlas okuyup merhaba verdikten sonrasında bana bin salevat okuyan, diğeri Cumaya varmadan beni rüyada görür.) [Şir’a]

Hazret-i Ömer, (Bir mümin, Abher namazını kılıp da Resulullahı rüyasında görmezse, ben Ömer değilim. Vallahi billahi ki, Allahü teâlâ, bu namazı kılanın işini görür, dilediğini verir, günahı ne kadar oldukça olsa da, hepsini affeder, ölürken susamaz, kabrine çiçekler döşenir. Kabrinden kalkarken de, başına keramet tacı konur) buyurdu. Hazret-i Ali de, (Resulullahı görmek istediğim vakit, Abher namazını kılarım) buyurdu.

Abher namazı, 4 rekatlık nafile bir namazdır. İkinci rekatta, oturulunca Ettehiyyatüden sonrasında salli barik okunması mümkün. Her rekatta bir Fatiha, on kere Kadir suresi okunması mümkün. Sonrasında rükudan ilkin, 15 kere Sübhânallahi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallahü vallâhü ekber tesbihi okunması mümkün, sonrasında rükuya varılır, rükuda 3 kere Sübhane rabbiyel azim dendikten sonrasında 3 kere yukarıdaki tesbih okunması mümkün. Sonrasında doğrulup, kavmede, doğrusu ayakta iken aynı tesbih 3 kere daha okunması mümkün. Secdeye varılır, 3 Sübhane Rabbiyel a’ladan sonrasında, aynı tesbih 5 kere okunması mümkün. Sonrasında ikinci secdeye gidilir. İki secde içinde tesbih okunmaz.

Öteki 3 rekat da bu şekilde tamamlanır. Selamdan sonrasında konuşmadan Kadir suresi on kere okunması mümkün. Sonrasında aynı tesbih 33 kere okunup Cezallahü Muhammeden anna ma hüve ehlühü denir.

Resulullah efendimizi rüyada gören müslüman, ölene kadar o hâlini muhafaza ederse Cennetliktir.

Resulullahı rüyada görmek
Sual:
Bazıları, (Peygamberi rüyada gördüm, bana şöyleki bildirdi) diyerek, dine aykırı şeyler söylüyorlar. Şeytan, Peygamberin kılığına giremeyeceğine gore, bu iyi mi oluyor?
CEVAP
Birincisi, Resulullahı görmüş olduğu yalan olabilir. İkincisi, dine aykırı olduğuna gore, görülenin Resulullah olmadığı kesindir. Şeytan, başka şekle girip, ben Peygamberim diye yalan söyleyebilir. Peygamber efendimizi tanımayan da, o şekli Resulullah zanneder. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Resulullahın hakiki şeklini, rüyada tanıyabilmek oldukça güçtür. Bunun için, rüyalara iyi mi güvenilebilir? Şeytan, Resulullahın yüksek şanına yakışacak bir halde, o Serverin ismiyle görünemez. Melun şeytan, düşmanlığını burada da izah edebilir. Araya karışarak, olmayan şeyi olmuş şeklinde izah edebilir. Rüya göreni şaşırtır. Kendi sözlerini ve işaretlerini, onun sözleri ve işaretleriymiş şeklinde gösterir. Resulullah vefat ettikten sonrasında, bir kimse uykuda, hisleri çalışmazken ve yalnızken, iyi mi olur da, rüyanın şeytanın karışmasından korunduğunu ve onun değiştirmediğini anlayabilir? (1/273)

Resulullahı uygun olmayan bir halde görmek, aslına bakarsanız o kişinin bid’at yada günah işlediğini gösterir. Bunun için, rüyada söylendi denilen, dine aykırı laflara saygınlık edilmez. [Mesela, Şeyh Ahmet vasiyetnamesi isimli yazıda, Resulullahı gördüm denmesi tamamen yalandır.]

Peygamber efendimizi rüyada görmek
Sual: Bazı kimseler, Peygamber efendimizi rüyada görerek bazı şeyleri sorup öğrendiklerini söylüyorlar. Bu tarz bir olay mümkün müdür ve bunlara saygınlık edilebilir mi?
Yanıt:
Mevzu ile ilgili olarak, İmâm-ı Rabbânî hazretleri, Mektûbât kitabında buyuruyor ki:
“Resûlullah efendimizin kendi şeklini ve hele rüyada tanıyabilmek oldukça güç olacağı meydandadır. Bunun için, rüyalara iyi mi güvenilebilir? Âlimlerin çoğunun söylediğine uyarak ve Resûlullah efendimizin yüksek şanına yakışacak suretiyle, şeytanın hiçbir şekilde o Serverin adı ile görünemeyeceğini söylersek, o şekilden emirler almak ve onun beğenip beğenmediğini idrak etmek kolay değildir. Melun şeytan araya karışarak, olmayan şeyi olmuş şeklinde izah edebilir. Rüya göreni şaşırtır.

Çoğumuzun bilmiş olduğu şeklinde, bigün Peygamber efendimiz Eshâbı ile oturuyordu. Kureyş’in ileri gelenleri orada idiler. Resûlullah efendimiz onlara Vennecmi suresini okudu. Onların putlarını özetleyen âyet-i kerimeye ulaşınca, melun şeytan putları öven birkaç sözü, o Serverin aleyhisselam sözüne ekledi. Dinleyenler, bu tarz şeyleri da o Peygamber efendimizin sözü sandılar. Orada bulunan kafirler bağırmaya başlayarak, Muhammed aleyhisselam bizimle barış yapmış oldu, putlarımızı övdü dediler. Peygamber efendimiz şeytanın sözlerini anlamadı. (Ne oluyorsunuz?) diye sordu. Eshâb-ı kiram, siz okurken bu sözler de araya karıştı dediler. O Server aleyhisselam oldukça üzüldü. Derhal Cebrâîl aleyhisselam vahiy getirdi. O sözleri şeytanın karıştırdığı, tüm Peygamberlerin sözlerine de karıştırmış bulunduğunu bildirdi. Allahü teâlâ, o sözleri âyet-i kerime arasından çıkardı.

Görülüyor ki, Peygamber efendimiz hayatta ve uyanık iken, şeytan o Serverin sözüne kendi bozuk şeylerini karıştırıyor ve asla kimse bunu ayıramıyor. O Server vefat ettikten sonrasında bir kimse uykuda hisleri çalışmaz ve yalnız iken, iyi mi olur da, rüyanın şeytanın karışmasından korunduğunu anlayabilir? Doğru olan rüyalar, oldukça olur ki, görüldüğü şeklinde çıkmaz, tabir etmek lazım gelir. Demek ki, rüyalara kıymet vermemelidir. Her şey, insan uyanık iken vardır. Bu tarz şeyleri uyanık iken görmeye çalışmalıdır. Uyanık iken görülen, bulunan şeylere güvenilir. Bunlar, tabir etmek istemez. Rüyada ve hayalde görülen şeyler de, rüya ve hayaldir.”

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/23/peygamber-efendimizi-ruyada-gormek/feed/ 0 5438
Resulullah efendimizi anmak ibadettir https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/21/resulullah-efendimizi-anmak-ibadettir/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/21/resulullah-efendimizi-anmak-ibadettir/#respond Tue, 21 May 2019 09:46:28 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5430

Sual: Mevlid ne anlamına gelir, mevlid okumaya bazıları bid’at diyor, doğru mu?
CEVAP
Mevlid, doğum zamanı anlamına gelir. Mevlid gecesi, Rebiul-evvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir. Peygamber efendimizin doğum günü, tüm Müslümanların bayramıdır.

Resulullah efendimiz dünyaya erişince, amcası Ebu Leheb’in cariyesi Süveybe, (Kardeşin Abdullah’ın oğlu oldu) diyerek kendisine müjde getirince, sevinmişti. (Ona süt vermek şartı ile, seni azat ettim) demişti. Bunun için, Ebu Leheb’in, her mevlid gecesinde, azabı birazcık hafiflemektedir. Mevlid gecesi sevinen, o geceye kıymet veren müminlerin pek oldukca sevap kazanacağı buradan da anlaşılmaktadır. Hâfız Muhammed ibni Cezeri Şafii diyor ki: (Ebu Leheb rüyada görülüp, ne halde olduğu sorulduğunda, oldukca azap çekiyorum. Sadece, her yıl, Rebiul-evvel ayının 12. geceleri, azabım hafifliyor. Resulullah dünyaya erişince, müjde veren cariyemi sevincimden azat etmiştim. Bunun için, bu gecelerde azabım hafifliyor) dedi. Ebu Leheb şeklinde azgın bir kâfirin azabı hafifleyince, O yüce Peygamberin ümmetinden olan bir mümin, Onun doğduğu gece sevinir, malını uygun bölgelere dağıtır, ziyafet verir, böylece, Peygamberine olan sevgisini gösterirse, Allahü teâlâ onu Cennetine sokar.) [M. Nasihat]

Resulullah efendimiz, mevlid gecelerinde eshab-ı kirama ziyafet verir, dünyayı teşrifindeki ve çocukluk zamanındaki şeyleri anlatırdı. Hazret-i Ebu Bekir de, halife iken, eshab-ı kiramı toplar, Resulullah efendimizin dünyayı teşrifindeki muhteşem hâlleri konuşurlardı. Bu gece, Resulullahın doğum zamanında görülen hâlleri, olağanüstü şeyleri okumak, dinlemek, öğrenmek oldukca sevaptır. Bugün yada ertesi gün oruç tutmakta sakınca yoktur. Tutulması iyi olur, sevap olur.

İslam âlimleri mevlid gecesine oldukca ehemmiyet vermişlerdir. Hazret-i Mevlana, (Mevlid okunan yerden belalar gider) buyurmuştur.

Mevlid gecesi, Kadir gecesinden sonrasında en kıymetli gecedir. Hatta, Mevlid gecesinin Kadir gecesinden de kıymetli bulunduğunu bildiren âlimler de vardır.

(Allahü teâlâ bir hiç kimseye söz ve yazı sanatı kayra ederse, Resulullahı övsün, düşmanlarını kötülesin) hadis-i şerifine uyularak, asırlardır mevlid kitapları yazılmış ve okunmuştur. Resulullah efendimizi öven çeşitli mevlid kasideleri vardır. Meşhur olan ve Türkiye’de devamlı okunan Mevlid kasidesini Süleyman Çelebi, 15. asırda yazmıştır. Bu kasidenin asr-ı saadetten sonrasında yazılması, bid’at olmasını gerektirmez. Şu sebeple Resulullah efendimizi övmek ibadettir. Devamlı Onu övücü kasideler, yazılar yazılabilir. Onları da okumak bid’at değil, sevap olur. Mevlid-i şerif okumak, Resulullah efendimizin dünyaya gelişini, miracını ve yaşamını anlatmak, Onu anımsamak, Onu övmek anlamına gelir. Her müminin Resulullah efendimizi oldukca sevmesi gerekir. Bu da aslına bakarsan imanın gereğidir. Oldukca sevmek kâmil mümin olmanın da alametidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Beni ana-baba, evlat ve herkesten daha oldukca sevmeyen, mümin olması imkansız.) [Buhari]

(Peygamberleri anmak, anımsamak ibadettir.) [Deylemi] (Bu ibadeti, şiir olarak söylemek daha tesirli olur. Resulullah efendimizin şairleri, camide, Resulullahı öven ve kâfirleri kahreden şiirler okurlardı.)

(Bir şeyi oldukca seven, elbet onu oldukca anar.) [Deylemi] (Resulullahı seven de Onu oldukca anar.)

Vehhabiler, mezhepsizler, Resulullah efendimizi öven ve ondan şefaat isteyen Müslümanlara müşrik damgasını basıyorlar. Bunu açıkça söyleyemedikleri için, mevlide bid’at diyorlar. Resulullahı övmek bid’at olmaz. Bu övgüden sadece Tanrı’ı sevmeyen rahatsız olur; şu sebeple Allahü teâlâ Onu övmektedir:
(Biz seni âlemlere rahmet olarak yolladık.) [Enbiya 107]

(Senin için bitmeyen, sonsuz ecir vardır. Normal olarak sen en büyük terbiye üzeresin.) [Kalem 3-4]

(Tanrı ve melekleri, Resule salevat getiriyor. Ey inanç edenler, siz de salevat getirin!) [Ahzab 56]

Adam hanım karışık olmadan, çalgı, müzikli tanrısal ve başka haram karıştırmadan, Tanrı rızası için okumak, salevat-ı şerife getirmek, tatlı şeyler yedirip içirmek, hayrat ve hasenat yapmak, böylece, o gecenin şükrünü yerine getirmek müstehabdır. (Ni’met-ül kübrâ, Hadika, M. Tembih)

Resulullah efendimizi oldukca övmek, mahlûkların en üstünde bulunduğunu söylemek, Allahü teâlânın, sevgili Peygamberine verdiği üstünlükleri saymak ve Ondan şefaat istemek, büyük ibadettir. Buna karşı koymak, koyu bir cahillik, pek çirkin bir inattır. Resulullahı övmek, anmak lazım geldiğine kanıt olarak, Ahzab suresinin (Tanrı ve melekleri, Resule salevat getiriyor, inanç edenler, siz de salevat getirin) mealindeki 56.âyet-i kerimesi yetmez mi?

Vehhabi mantığına bakın!
Vehhabi Feth-ul-mecid kitabının önsözünde, (Süud torunu Abdülaziz tevhidi yeniledi. Arabistan yarım adasına barış ve güvenlik getirdi. Oğlu Süud da, geçmişlerinin yoluna yaşam verdi. Hulefa-i raşidinin yolunu açtı) diyor. Süud oğullarının kılıçlarının keskin olmasına yakarma ediyor. Yunanistan’da, Atina’nın en lüks otellerinde, yüzlerce gayrimeşru cariye ile, Yunan kızları içinde, senelerce sefalet, içki ve fuhuş âlemleri sürerek 1384 [m. 1964] de zevk, safa, işret içinde ölen Süudü ve dedelerini övmek için (yaşam verdi, yol açtı) şeklinde methiyeler söylemesi, ondan yardım dilemesi şirk, kabahat olmuyor da, ehl-i sünnetin, Allahü teâlânın sevgili Peygamberini övmesi, o yüce Peygamberin, mahlukların en yüksek derecesinde bulunduğunu bildirmesi, (Her istediğini vereceğim) müjdesi ile şereflenmiş olan o en yüksek Peygamberden yardım ve şefaat istemesi, kabahat ve şirk oluyormuş.

Utanmadan bu yazıları, din kitabı diyerek müslümanların önüne sürmektedir. Gençleri aldatmak, mezhepsiz yapmak için, İslam âlimlerine, müslümanların gözbebeklerine, müşrik, sapık demekten haya duymamaktadır. Hadis-i şeriflerde, Resulullahın kendi yüksek makamını anlatmasına, acaba ne diyecektir. Peygamberlerin seyyidi, gelmiş gelecek, tüm insanların en üstünü bulunduğunu bildirdiği için, o şerefli Peygambere de, (hâşâ) kirli kalemini bulaştırmak küstahlığını mı meydana getirecek?

Peygamber efendimiz hem habib hem halildir
“Bazı kimseler, Peygamberimize Habib denmesi uygun değildir. Habib sevgili anlamına gelir. Tanrı’ın sevgilisi olur mu!“ diyorlar.

Allahü teâlâ, Muhammed aleyhisselama “Habibim” buyuruyor. Habib, sevgili anlamına gelir. Sevgi ise çeşitlidir. Ormanı, çiçeği, suyu sevmek başkadır, yiyecekleri, meyveleri sevmek başkadır. Ana babayı, evladı sevmek başka, hanımı sevmek başka, Allahü teâlâyı sevmek daha başkadır. Tüm sevgileri yalnız hanımı sevmek şeklinde kabul etmek oldukca yanlıştır.

Şimdi imam-ı Gazali, imam-ı Kastalani hazretleri şeklinde İslam âlimlerinden naklen Allahü teâlânın sevip sevmediği kimseleri bildirelim!

Kur’an-ı kerimde mealen (Tanrı, onları [Eshab-ı kiramı, salihleri] sever, onlar da Tanrı’ı sever) buyuruluyor. (Maide 54)

Allahü teâlâ şunları sever:

(Sabredenleri sever.) [A.İmran 146]

(Tevekkül edenleri sever.) [A.İmran 159]

(İyilik edenleri sever.) [Bekara 195]

(Hakkaniyet edenleri sever.) [Maide 42]

(Tevbe edenleri sever.) [Bekara 222]

Allahü teâlâ şunları sevmez:

(Aşırı gidenleri sevmez.) [Bekara 190]

(Fesadı sevmez.) [Bekara 205]

(Zalimleri sevmez.) [A. İmran 57]

(Kibredenleri sevmez.) [Nahl 23]

(Hainleri sevmez.) [Enfal 58]

Allahü teâlâ, Peygamber efendimize, (De ki, eğer, Tanrı’ı seviyorsanız, bana uyun ki, Tanrı da sizi sevsin, günahlarınızı affetsin!) buyuruyor. (A.İmran 31)

Peygamber efendimiz de, (Tanrı ve Resulü bir hiç kimseye, herkesten daha sevgili olmadıkça, inanç etmiş olmaz) buyuruyor. (Buhari)

Selman-ı Farisi hazretlerinin bildirdiği hadis-i kudside buyuruluyor ki:
(Ey Resulüm, İbrahim’i halil [dost] edindiysem de, seni de habib [sevgili] edindim. Senden daha sevgili hiçbir şey yaratmadım. Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım.) [Mevahib-i Ledünniyye]

Gene aynı kitaptaki hadis-i şerifte, (Tanrı, İbrahim’i halil edinmiş olduğu şeklinde beni de halil edindi) buyuruluyor. Şu halde Peygamber efendimiz hem habibdir, hem halildir.

Sevginin güçlü olmasına aşk denir. Mevlidde de (Habibim sana aşık olmuşam) ifadesi geçer. Bazı kimseler, nefsin şehvani arzularına aşk dedikleri için Allahü teâlânın, Habibini oldukca sevmesini, şu demek oluyor ki aşk ile sevmesini kabul edemiyorlar. (Mevlidin burası yanlış) diyorlar.

Allahü teâlâ, en oldukca Habibini sever.

Dinde, fazla sevgiye aşk denir. Mevlidde geçen ifade de yanlış değildir. İlahi tenzihe aykırı yeri yoktur. (Tanrı Habibini oldukca sevmez) demek yanlıştır.

Sual:
Mevlid kitabında, (Habibim sana âşık olmuşam) ifadesini, bazı kimseler uygun bulmuyor, hatta, Hristiyanları seven bazı kimseler, o kısmı değiştirip okuyorlar. Bunun dinen mahzuru var mıdır?
CEVAP
Sevginin güçlü olmasına aşk denir. Aşk denilince illa şehevî aşk anlaşılmamalıdır. Kitap okuma aşkı olur, parayı sevme aşkı olur. Tanrı aşkı olur, hocayı sevme aşkı olur, dine hizmet etme aşkı olur. Ana babaya yardım etme aşkı olur, olur da olur.

Mevlitte bildirilen aşkla ilgili ifade, Allahü teâlânın habibini [sevgilisi olan Muhammed aleyhisselamı] sevdiğini bildiriyor. Normal olarak Allahü teâlâ habibini her şeyden, herkesten oldukca seviyor. Tanrı için niye seviyor ki denmez. Doğrusu Mevlitteki ifade oldukca yerindedir.

Mevlid okumak ibadettir
Sual:
İmam-ı Şa’rani’nin ve İbni Âbidin’in mevlid okutmaya bid’at söylediği doğru mu?
CEVAP
Hayır, doğru değildir. Bu, Selefîlerin uydurmasıdır. Bu iki zat, dine aykırı olarak yapılanlara ve bid’at karıştırılanlara bid’at demişlerdir. İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Minarede yakılmak için yağ adamak bâtıldır. Seyyid Abdülkadir’e yağ adarlar da, minarenin doğu tarafına yakılır. Bundan daha çirkini de, minarelerde mevlid okutmayı nezrederler. Hâlbuki bu mevlide çalgı katıyorlar, şarkı ve oyun şeklinde şeyler karıştırıyorlar. (Redd-ül muhtar)

Demek ki, o günkü mevlidlerde de, bugünkü bazı mevlidlerde olduğu şeklinde teganni ve uygunsuz şeyler varmış. Onun için bu iki büyük âlime isnat edilen yazılarda, mevlid kötülenmiyor, mevlid cemiyetlerinde işlenen haramlar kötüleniyor. Bugün de mevlidlere bid’at karıştırılıyor. Hanım adam birlikte oturup dinliyorlar. (Bu şekilde mevlid okumak uygun değil) demek, mevlidin kendisi fena anlamına gelmez. Mevlid, Resulullah efendimizi övmektir. Resulullah’ı övmek ise ibadettir, fakat Selefîler bu övmeye bid’at demektedir.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/21/resulullah-efendimizi-anmak-ibadettir/feed/ 0 5430
Peygamber efendimizi tanımak https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/18/peygamber-efendimizi-tanimak/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/18/peygamber-efendimizi-tanimak/#respond Sat, 18 May 2019 01:30:11 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5414

Sual: Resulullahı tanımamızdaki ölçü nedir?
CEVAP
Her Müslüman, Peygamber efendimizin güzellik ve üstünlüklerini bilimsel, ihlâsı ve Ona olan sevgisi kadar aşama aşama görmekte ve anlayabilmektedir.

Peygamber efendimize vâris olan yüksek İslam âlimleri ise Onu tüm güzellikleriyle görmüş ve âşık olmuşlardır. Bunların en başlangıcında Ebu Bekr-i Sıddık gelmektedir. O, Resulullah efendimizdeki nübüvvet nurunu görmekte, Onun üstünlük, güzellik ve yüksekliklerini algı ederek, Ona âşık olmakta öyleki ileri gitmiştir ki, başka hiçbir kimse Ebu Bekr-i Sıddık hazretleri benzer biçimde olamamıştır. Bir keresinde, “Tüm iyiliklerimi, sizin bir sehvinize (yanılmanıza) değişirim” buyurmuştu.

Resulullah efendimizin güzelliğini en iyi görüp anlayan ve anlatanlardan biri de, müminlerin anası Hazret-i Âişe idi. Âişe validemiz âlime, müctehide, akıllı, parlak zeka ve edibe idi. Oldukça belig ve fasih konuşurdu. Kur’an-ı kerimin manalarını, helal ve haramları, Arap şiirlerini ve hesap ilmini oldukca iyi bilirdi.

Resulullah efendimizi öven şu iki beyti Âişe validemiz söylemiştir:

Ve lev semiû fî mısra evsâfe haddihi
Le mâ bezelû fî sevmi yûsufe min nakdin.
Levvâmî zelîhâ lev reeyne cebînehu
Le âserne bilkat’il kulûbi alel eydî.

“Eğer Mısır’dakiler, Peygamber efendimizin yanaklarının güzelliğini işitmiş olsalardı, güzelliği dillere destan olan Yusuf aleyhisselamın pazarlığında asla para vermezlerdi. Tüm mallarını, onun yanaklarını görebilmek için saklarlardı. Zeliha’yı Yusuf aleyhisselama âşık oldu diyerek kötüleyen bayanlar Resulullahın parlak alnını görselerdi ellerinin yerine kalblerini keserlerdi de acısını duymazlardı.”

Gene Âişe validemiz buyuruyor ki:
“Bigün Resulullah kutsal nalınlarının kayışlarını çakıyordu. Ben de iplik eğiriyordum. Kutsal yüzüne baktım. Parlak alnından ter damlıyordu. Ter damlası, her tarafa nur saçıyordu. Gözlerimi kamaştırıyordu. Şaşakaldım. Bana doğru bakıp; “Sana ne oldu ki bu şekilde dalgın duruyorsun?” buyurdu. “Ya Resulallah! Kutsal yüzündeki nurların parlaklığına ve kutsal alnındaki ter tanelerinin saçtıkları ışıklara bakarak kendimden geçtim” dedim. Resulullah kalkıp yanıma geldi. Gözlerimin arasını (alnımı) öptü ve; “Ya Âişe! Allahü teâlâ sana iyilikler versin! Beni sevindirdiğin benzer biçimde, seni sevindiremedim” buyurdu. Şu demek oluyor ki, senin beni sevindirmen, benim seni sevindirmemden çoktur, dedi.” Hazret-i Âişe’nin kutsal gözlerinin arasını öpmesi, Resulullah efendimizi sevmiş olarak, Onun cemalini anlayarak görmüş olduğu için aferin ve takdir olmaktadır.

Resulullah efendimizin Kur’an-ı kerimde geçen isimlerinden biri de Yasin suresindeki Yasin kelimesidir. İslam âlimlerinin büyüklerinden olan Seyyid Abdülhakim-i Arvasi hazretleri; “Yasin, ey benim muhabbet deryamın dalgıcı olan habibim, anlamına gelir” buyurmuştur. Bu deryanın adını duyanlar, uzaktan görenler, yakınına gelenler, içine girip nasibi kadar derine inenlerin hepsi, ömürlerinin her safhasında Resulullah efendimizin aşkı ile yanıp tutuşmuşlar, yanık feryatlar, içli gözyaşları ve yakıcı mısralarla bu aşklarını dile getirmişlerdir. Bunların içinde en büyük ve meşhurlarından olan ve bu muhabbet deryasından büyük hisse sahibi olan Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri de Sevgili Peygamberimize olan muhabbet ve aşkını dile getirmiş olduğu kasidelerinden birinde şöyleki demektedir:

Server-i âlem, sana âşık olup da, yanarım!
Her nerede olsam, o güzel cemalin ararım.

Kâbe kavseyn tahtının sultanı sen, ben hiçim,
Misafirinim dersem saygısızlık sayarım.

Her şey cihanda senin şerefine bilirim,
Rahmetin yağsa bana her gün olur baharım.

Hepimiz Kâbe’yi tavaf için gelir Hicaz’a,
Sana kavuşmak için ben dağları aşarım.

Mutluluk tacına kavuştum ben rüyada.
Ayağın toprağı serpildi yüzüme sanarım.

Dostunu öven âşıkların bülbülü, ey Cami!
Divanında şu yazılar, oluyor, tercümanım.

Dili sarkmış, susuz kalmış, uyuz bir köpek benzer biçimde,
Senin kayra denizinden bir damla arzularım.

Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki:
(En büyük mutluluk, iki cihanın en üstün insanı olan Muhammed aleyhisselama tâbi olmaktır. Cehennem azabından kurtulmak için, Allahü teâlânın seçtiği sevilmiş olduğu insanların reisine uymak gerekir. Aden nimetlerine kavuşmak, Ona tâbi olanlara mahsustur. Allahü teâlânın sevgisine kavuşmak için, Ona tâbi olmak şarttır. Ona uymayanların tevbeleri, zühdleri, tevekkülleri ve duaları kabul olmaz. Onun yolunda olmayanların zikirleri, fikirleri, şevkleri ve zevkleri kıymetsizdir. Peygamberler, Onun yaşam veren deryasından bir kadehe kavuşmakla, o derecelere yükselmişlerdir. Evliya, Onun sonsuz deryasından bir yudum içmekle muratlarına ermişlerdir. Yeryüzündeki melekler, Onun hizmetçileri, göklerdekiler, âşıklarıdır. Her şey, Onun şerefine yaratılmış, tüm varlıklar, Onun kutsal ruhundan feyz almışlardır. Allahü teâlânın varlığını O açıklamış, her şeyin yaratanı, Onun rızasını almak istemiştir. Ona ve Onun Âline ve Eshabına bizlerden dualar olsun. O yüce Peygamber, hepimizden razı olsun!)

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/18/peygamber-efendimizi-tanimak/feed/ 0 5414