buyuk – Cennetin Bahçesi https://www.cennetinbahcesi.com Dini Paylaşım Sitesi Sun, 02 Jun 2019 07:48:40 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.0.9 110917297 Akıl büyük nimettir https://www.cennetinbahcesi.com/2019/06/02/akil-buyuk-nimettir/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/06/02/akil-buyuk-nimettir/#respond Sun, 02 Jun 2019 07:48:40 +0000 Dinimiz>Aklın dindeki yeri]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5487

Sual: Büyük bir nimet olan akıl ile gerçekleri görmek mümkün olur mu?
CEVAP
Selim olan akıl ile gerçekler görülür. Selim olan akıl ise sadece Peygamberlerde bulunur. Selim olmayan kendi aklımıza uyarsak hakikatı bulmak fazlaca güç, hatta imkansızdır. Şu sebeple her gruptaki insan, “Bu grup doğru yolda” diyerek ona girmiştir. Bu işte, selim olmayan akıl ölçü olmaz. Ölçü olsaydı, bu kadar grup meydana çıkmazdı. Bu gruplara girenler de, aklına gore bu grupları tercih etmişlerdir. Akla uyulduğu için sayısız grup, sayısız hizip meydana çıkmıştır. Hatta akla uyulduğu için, beşeri dinler uydurulmuştur. Akla uyulduğu için, bu ümmetin arasından da 72 sapık fırkanın çıkacağını Resulullah efendimiz haber vermiştir. “Hangi grup çoğunlukta ise doğru odur” mantığı ile hareket edilirse, gene hakikatı bulmak mümkün olmaz. Şu sebeple Allahü teâlâ, (İnsanların çoğuna uyan sapıtır) buyuruyor. (Enam 116)

Bu girişten sonrasında sanki hakikatı bulmak zor zannedilebilir. {Hiç de} zor değildir. Cenab-ı Hak, anlaşamadığımız bir işte, âlimlere uymamızı, âlim olanların da, Kur’an-ı kerime ve hadis-i şeriflere uymalarını emrediyor. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını okuyanlar, hakikatı bulur. Doğru olan bir taife daima bulunur. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Her devirde doğru yolda olan bir taife bulunur. Bunlara, asla kimse zarar veremez.) [Mişkat]

Kitapçılarda bulunan İslam kitapları içinde bozuk olanları fazlaca ise de, doğru olanları da vardır. Bu doğru kitaplar hiçbir süre yok olmaz. Bunların koruyucusu Allahü teâlâdır.

Dinimiz ilme ve âlime büyük ehemmiyet verir. Bizlere bilimsel bildiren âlimlerdir. Hadis-i şerifte, (Âlimler, Peygamberlerin vârisleridir) buyuruldu. Peygamberlerin vârisleri olan âlimlere dil uzatan, onları âlim oldukları için kötüleyen kimsenin imanı gider. Bir de İslam âlimi sanılan ve dinimizi içten yıkmaya çalışan dinde reformcular vardır. Bunların ihanetlerini bildirmek, kötülemek olmaz. Dinin emrine uymak olur. Kötüye fena, kirliye kirli demek yanlış değildir. Temize kirli demek kötülemek olur. Kötülerin kötülüğünü açıklamak, Müslümanları, onların zararından korumaya çalışmak farzdır. O halde tüm insanları bunların zararından korumaya çalışmalıdır. İslamiyet’i yanlış özetleyen fena din adamları, büyük vebal altındadır. İnsanların çektikleri sıkıntıların sebebi fena din adamlarıdır.

Fena din adamları için, (Bu kimselerin asla iyi tarafı yok mudur?) denilmesi doğru değildir. Cenab-ı Hak, imansızların yol, köprü, cami, yaptırmak şeklinde hiçbir ameline sevap vermiyor, Cehenneme atıyor. Bu şekilde fena din adamları, din, inanç hırsızlarıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Âlimlerin kötüsü, insanların en kötüsüdür.) [Bezzar]
(İlmini ticarete alet eden fena âlimlere yazıklar olsun. Devlet adamlarına yaklaşır, çıkar temin etmeye çalışırlar. Bunların yaptıkları tecim, kesada
[darlığa, kıtlığa] uğrasın!) [Hakim]
(Bir süre gelir ki, camiler ve hâfızlar çoğalır, fakat,
[hakiki] âlim bulunmaz.) [Ebu Nuaym]

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/06/02/akil-buyuk-nimettir/feed/ 0 5487
Kıyametin büyük alametleri https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/02/kiyametin-buyuk-alametleri/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/02/kiyametin-buyuk-alametleri/#respond Thu, 02 May 2019 09:03:36 +0000 Ahiret gününe iman>Kıyamet alametleri]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5339

Sual: Kıyametin büyük alametleri nedir?
CEVAP
Müslim
, İbni Mace, Ebu Davud, Nesai, Tirmizi, İ. Ahmed, Taberani, İbni Cerir ve İbni Hibban’daki hadis-i şerifte, şu on alametin çıkacağı bildirilmiştir:

1- Hazret-i Mehdi gelecek

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Kıyamet kopmadan ilkin, Allahü teâlâ, benim evladımdan birini yaratır ki, adı benim ismim şeklinde, babasının adı, benim babamın adı şeklinde olur. Ondan ilkin dünya zulümle dolu iken, onun zamanında adaletle dolar.) [Tirmizi]
(Mehdi’nin başı hizasında bir bulut olacak, buluttan bir melek,
“Bu Mehdidir, sözünü kulak verin” diyecektir.) [Ebu Nuaym]

2- Deccal gelecek

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Deccal çıkar, tanrı bulunduğunu söyler. Onun tanrılığına inanan kâfir olur.) [İ. E. Şeybe]

3- Hazret-i İsa gökten inecek:
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Tanrı’ın Resulü Meryem oğlu İsa’yı öldürdük dedikleri için Yahudileri lanetledik. Onlar İsa’yı öldürmediler, asmadılar da. Öldürülen, kendilerine İsa şeklinde yayınlandı.) [Nisa 157]

Hazret-i İsa göğe kaldırılmıştır. (Nisa 158)

(Normal olarak o
[Hazret-i İsa’nın Kıyamete yakın gökten inmesi], Kıyametin yaklaştığını gösteren bilgidir. Sakın bunda kuşku etmeyiniz!) [Zuhruf 61, Beydavi]

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(İsa, âdil bir yargıcı olarak gökten inecek, haçı kıracak, [Hristiyanlığı kaldıracak] domuzu öldürecek, [domuz etini yasaklayacak] İslam’dan başka şeyi yasaklayacaktır.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbni Ebi Şeybe]

(İsa inince, her yerde sükûn, güvenlik meydana gelir. O şekilde ki aslanla deve, kurtla kuzu serbestçe dolaşır, çocuklar yılanlarla oynar.)
[Ebu Davud]
(On alamet çıkmadan kıyamet kopmaz. Biri İsa’nın gökten inmesidir.)
[Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İ. Mace, Nesai, İ.Ahmed, Taberani, İ.Hibban, İ. Cerir]

4- Dabbet-ül-arz çıkacak

Bu husustaki hadis-i şeriflerden birinin meali şöyledir:
(Dabbet-ül arz, Musa’nın asası ile mümine dokunur, alnına Cennetlik yazılır, yüzü nurlanır. Kâfire, Süleyman’ın mührü ile vurur, Cehennemlik yazılır, yüzü simsiyah olur.) [Tirmizi]

(O söz başlarına geldiği vakit, [Kıyamet alametleri zuhur edince], onlara yerden bir hayvan çıkarırız, bu hayvan, onlara, insanların âyetlerimize kati inanç etmemiş olduklarını söyler.) [Neml 82, Tefsir-i Kurtubi]
5- Yecüc ve Mecüc çıkacak

Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:
(Yecüc ve Mecüc, set yıkılıp her tepeden akın ederler.) [Enbiya 96]

Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Yecüc ve Mecüc, kıyametin ilk alametlerindendir.) [İbni Cerir]

6- Duman çıkacak

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Gökten bir duman çıkacağı günü gözetle!) [Duhan 10]

Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Dumanın tesiri mümine nezle şeklinde gelir, kâfire ise oldukça şiddetlidir.) [Ebu Davud]

7- Güneş batıdan doğacak

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Güneş batıdan doğmadıkça kıyamet kopmaz. O vakit hepimiz inanç eder, fakat imanı yarar vermez.) [Buhari, Müslim]

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Rabbinin bazı âyetleri [alametleri] geldiği gün, ilkin inanç etmemiş yada imanında bir hayır kazanmamış hiç kimseye, o günkü imanı yarar vermez.) [Enam 158]

Âlimler, bu âyetteki alametlerden birinin de güneşin batıdan doğması olarak bildirmişlerdir. Yukarıdaki hadis-i şerif de aslına bakarsanız bunu açıkça bildiriyor.

8- Ateş çıkacak

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Hicazdan çıkan ateş, Basra’daki develerin boyunlarını aydınlatır.) [Müslim]

9- Yer batması görülecek

Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Doğu, Batı ve Ceziret-ül Arab’da yer batışı görülecek.) [Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace]

10- Kâbe yıkılacak

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bir Habeşli Kâbe’yi tahrip edecektir. Onu şu anda siyah elleri ile Kâbe’nin taşlarını tek tek söker halde görüyorum.)
[Buhari, Müslim]

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/02/kiyametin-buyuk-alametleri/feed/ 0 5339
Peygamberler en büyük rehberlerdir https://www.cennetinbahcesi.com/2019/04/20/peygamberler-en-buyuk-rehberlerdir/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/04/20/peygamberler-en-buyuk-rehberlerdir/#respond Sat, 20 Apr 2019 00:57:05 +0000 Peygamberlere iman]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5280

Sual: İnsan, kendi başına doğru yolu bulabilir ve Tanrı’ı tanıyabilir mi?
CEVAP
Zamanı inceleyecek olursak, insanların, önlerinde Allahü teâlânın gönderilmiş olduğu bir rehber olmadan kendi başlarına gittiklerinde, hep yanlış yollara saptıklarını görürüz. İnsan, kendisini yaratan büyük kudret sahibinin var bulunduğunu, aklı yardımıyla anlamış oldu. Fakat ona giden yolu bulamadı.

Peygamberleri işitmeyenler, yaratıcıyı ilkin etraflarında aradı. Kendilerine en büyük faydası olan güneşi, yaratıcı sandılar ve ona tapmaya başladılar. Sonrasında, büyük doğa güçlerini, fırtınayı, ateşi, kabaran denizi, yanardağları ve benzerlerini gördükçe bu tarz şeyleri yaratıcının yardımcıları zannettiler. Herbiri için bir suret, alamet halletmeye kalktılar. Bundan da putlar hayata merhaba dedi. Böylece, çeşitli putlar zuhur etti. Bunların gazabından korktular ve onlara kurbanlar kestiler. Hatta, insanları bile bu putlara kurban ettiler. Her yeni hadise karşısında, putların miktarı da arttı. İslamiyet zuhur etmiş olduğu vakit Kâbe-i muazzamada 360 put vardı.

Kısacası insan, bir, öncesiz ve sonsuz olan Allahü teâlâyı kendi başına bir türlü tanıyamadı. Bugün bile güneşe ve ateşe tapanlar vardır. Bunlara şaşmamalıdır! Bundan dolayı, rehbersiz, karanlıkta doğru yol bulunamaz. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Biz, Peygamber göndererek bildirmeden ilkin azap yapıcı değiliz.) [İsra 15]

Allahü teâlâ, kullarına verdiği akıl ve düşünme kuvvetinin iyi mi kullanılacağını onlara öğretmek ve kendi birliğini onlara tanıtmak ve iyi işleri kötü, zararı dokunan işlerden ayırmak için, dünyaya Peygamberler gönderdi. Peygamberler beşeri sıfatlarda bizim şeklinde insandır. Onlar da yer, içer, uyur ve yorulur. Öteki insanlardan farkları, zeka ve muhakeme kuvvetlerinin oldukça üstün olması, tertemiz ahlaklı ve Allahü teâlânın emirlerini bizlere bildiri edecek bir güçte bulunmalarıdır. Peygamberler en büyük rehberlerdir.

Nimetlerin ihsanların en büyüğü
Sual:
Tanrı’ın en büyük ihsanı hangisidir?
CEVAP
Allahü teâlânın, insanlara olan nimetlerinin, ihsanlarının en büyüğü, Peygamberler göndermesidir. Peygamberler göndererek, razı olduğu ve razı olmadığı şeyleri bildirmiştir. Peygamberler, fen bilgilerini öğretmediler. (Bu tarz şeyleri akıl ile araştırınız, bulunuz, yararlı işlerde kullanınız) dediler. Kendileri de, kendi zamanlarında malum fen vasıtalarını yaptılar ve kullandılar. Daha fazlasını ve yenilerini yapmakla uğraşmadılar. Bu tarz şeyleri yapmayı başkalarına bıraktılar. Kendileri, Allahü teâlânın bildirdiği dini yaymaya, öğretmeye uğraştılar.

Eshab-ı kiram, bigün Peygamber efendimize sordu:
– Yemen’e gidenlerimiz, orada hurma ağaçlarını, başka türlü aşıladıklarını ve daha iyi hurma aldıklarını gördük. Biz Medine’deki ağaçlarımızı babalarımızdan gördüğümüz şeklinde mi aşılayalım, yoksa, Yemen’de gördüğümüz şeklinde aşılayıp da, daha iyi ve daha bolca mu elde edelim?
Resulullah efendimiz, bunlara şu şekilde diyebilirdi:
(Birazcık bekleyin! Cebrail aleyhisselam erişince, ona sorar, anlamış olur, size bildiririm) yada, (Birazcık düşüneyim. Allahü teâlâ, kalbime doğrusunu bildirir. Ben de, size söylerim.)
Fakat bu şekilde demedi ve şu şekilde buyurdu:
– Deneyim edin! Bir kısım ağaçları, babalarınızın usulü ile, başka ağaçları da, Yemen’de öğrendiğiniz usul ile aşılayın! Hangisi daha iyi hurma verirse, daima o usul ile yapın!

Şu demek oluyor ki fennin esası olan tecrübeye güvenmeyi komut buyurdu. Kendisi meleklerden anlamış olur yada kutsal kalbine normal olarak doğar idi. Fakat, dünyanın her tarafında, kıyamete kadar gelecek Müslümanların, tecrübeye, fenne güvenmelerini işaret buyurdu.

Eğer Peygamberler gönderilmeseydi, akıl, Tanrı’ın varlığını anlayamaz, Onun büyüklüğünü kavrayamazdı. Nitekim, kendilerini akıllı sanan eski Yunan filozofları, Allahü teâlânın varlığını anlayamadılar, Yaratanı inkâr ettiler. Nemrut ve Firavun şeklinde birçok kimse de, ilahlık iddiasında bulunmuştu. Demek ki, insanların kısa akılları, bu en büyük nimeti anlayamıyor, Peygamberler bildirmedikçe, yalnız akılları ile bu sonsuz saadete kavuşamıyor.

İslamiyet’te aklın ermediği şeyler çoktur. Fakat, akla uymayan bir şey yoktur. Ahiret detayları ve Allahü teâlânın beğenip beğenmediği şeyler ve Ona yakarma şekilleri, eğer aklın çerçevesi içinde olsalardı ve akıl ile doğru olarak, bilinebilselerdi, binlerce Peygamberin gönderilmesine gerek kalmazdı. İnsanlar, dünya ve ahiret saadetini kendileri görebilir, bulabilirdi ve Allahü teâlâ, hâşâ Peygamberleri boş yere ve gereksiz göndermiş olurdu. Hiçbir akıl, ahiret bilgilerini bulamıyacağı, çözemiyeceği içindir ki, Allahü teâlâ, her asırda dünyanın her tarafına, Peygamber göndermiş ve en son ve kıyamete kadar değiştirmemek suretiyle ve tüm dünyaya, Peygamber olarak, Muhammed aleyhisselamı göndermiştir.

Tüm Peygamberler, akıl ile bulunacak dünya işlerine dokunmayıp, yalnız bu tarz şeyleri araştırmak, bulup yararlanmak için emek harcamayı komut ve teşvik buyurmuş, kendileri dünya işlerinden her birinin, insanları sonsuz saadete ve felakete iyi mi sürükleyebileceklerini anlatmış ve Allahü teâlânın beğenmiş olduğu ve beğenmediği şeyleri açık olarak bildirmişlerdir.

Peygamber gönderilmeseydi
Sual:
Peygamberler olmasaydı insan, Tanrı’a iyi mi yakarma edileceğini, iyi mi şükredeceğini bilebilir miydi?
CEVAP
İnsanları var eden ve varlıkta kalabilmeleri için ihtiyaç duyulan her nimeti gönderen, Allahü teâlâdır. İyilik edene şükretmek icap ettiğini hepimiz bilir. Allahü teâlânın nimetlerine iyi mi şükredileceğini bilmek için de, gene Peygamberler “aleyhimüssalevatü vetteslimat” gerekir. Onların bildirmediği şükür ve saygı, Ona layık olmaz. Ona iyi mi şükür olunacağını, insan bilmesi imkansız. Ona karşı saygısızlık olan bir şeyi, şükretmek ve saygı sanabilir. Şükredeyim derken, saygısızlık yapabilir. Allahü teâlâya iyi mi şükredileceği, sadece Peygamberlerin bildirmeleri ile anlaşılır.

Evliyanın kalblerine doğan (İlham) denilen bilgiler de, Peygamberlere uymakla hasıl olmaktadır. İlham, akıl ile hasıl olsaydı, yalnız akıllarına uyan eski Yunan felsefecileri yoldan sapmazlardı. Allahü teâlâyı herkesten iyi anlarlardı. Oysa, Allahü teâlânın ve Onun üstün sıfatlarının varlığını anlamakta, insanların en cahilleri, bu felsefecilerdir. Bunlardan birkaçı, Peygamberlerden işiterek ve mümin olan tasavvufculardan görerek, riyazet ve mücahede yapmış, nefslerine sorun vererek onu parlatmışlar, böylece birkaç şey bulabilmişler ise de nefsin safasının, parlatılmasının ve bu yoldan ele geçenlerin sapıklık bulunduğunu anlayamamışlardır.

Kalbi parlatmak, temizlemek gerekir. Kalb temizlendikten sonrasında, nefs temizlenmeye adım atar. Nurlar ilkin temiz kalbe girer. Kalb temizlenmeden nefsi parlatmak, gece düşmanın yağma yapması için, ona ışık yakmaya benzer. Nefsin yardım etmiş olduğu düşman, İblistir. Evet, açlıkla, nefsin istediklerini yapmamakla, ona sorun vermekle ve akıl ile aramakla da, doğruya ve saadete kavuşulabilir. Fakat, bu sadece Peygamberlere ve bunların Allahü teâlâdan getirdiklerine inandıktan sonrasında mümkün olabilir. Bundan dolayı Peygamberlerin her sözü, yanılmayan meleklerle bildirilmiştir. Bu bilgilere, şeytan düşmanı karışamaz.

Bu büyüklere uymayanlar ise, şeytanın aldatmasından kurtulamazlar. Felsefecilerin büyüklerinden olan Eflatun, İsa aleyhisselamın zamanında bulunmak şerefine kavuşmuştu. Fakat, kaba cahillik yaparak, kendisinin kimseden bir şey öğrenmeye ihtiyacı olmadığını sandı. O yüce Peygamberin “aleyhissalevatü vetteslimat” bereketlerinden yoksun kaldı.

Rehbersiz doğru yolu bulmak
Sual: İnsanlar, tarihin çeşitli dönemlerinde, kendilerine yol gösteren bir rehber olmadan, doğru yolu bulabilmişler midir?

Yanıt: Zamanı inceleyecek olursak, insanların önlerinde, Allahü teâlânın gönderilmiş olduğu bir rehber olmadan kendi başlarına gittiklerinde, hep yanlış yollara saptıklarını görürüz. İnsan, kendisini yaratan büyük kudret sahibinin var bulunduğunu, aklı yardımıyla anlamış oldu. Fakat, ona giden yolu bulamadı. Peygamberleri işitmeyenler, yaratanı ilkin etraflarında aradı. Kendilerine en büyük faydası olan Güneş’i, yaratıcı sandılar ve ona tapmaya başladılar. Sonrasında, büyük doğa güçlerini, fırtınayı, ateşi, kabaran denizi, yanardağları ve benzerlerini gördükçe bu tarz şeyleri yaratıcının yardımcıları zannettiler. Her biri için bir suret, alamet halletmeye kalktılar. Böylece, çeşitli putlar ortaya çıktı. Bunların gazabından korktular ve onlara kurbanlar kestiler. Hatta, insanları bile bu putlara kurban ettiler. Her yeni hadise karşısında, putların miktarı da arttı. İslâmiyet zuhur etmiş olduğu vakit Kâ’be-i muazzamada 360 put vardı. Kısacası, insan, bir, öncesiz ve sonsuz olan Allahü teâlâyı kendi başına bir türlü tanıyamadı. Bugün bile hâlâ Güneş’e ve ateşe tapanlar vardır. Bunlara da şaşmamalıdır. Bundan dolayı rehbersiz, karanlıkta doğru yol bulunamaz. Kur’ân-ı kerimde, İsra suresinin 15. âyetinde mealen;
(Biz, Peygamber göndererek bildirmeden ilkin azap yapıcı değiliz) buyurulmaktadır.

Nimetlerin, ihsanların en büyüğü
Sual: Allahın kullarına kayra etmiş olduğu nimetlerin en üstünü, en büyüğü hangisidir?

Yanıt: Allahü teâlânın, insanlara olan nimetlerinin, ihsanlarının en büyüğü, Peygamberler göndermesidir. Allahü teâlâ, Peygamberler göndererek, razı olduğu ve razı olmadığı şeyleri bildirmiştir. Peygamberler, fen bilgilerini öğretmediler. “Bu tarz şeyleri akıl ile araştırınız, bulunuz, yararlı işlerde kullanınız” dediler. Kendileri de, kendi zamanlarında malum fen vasıtalarını yaptılar ve kullandılar. Daha fazlasını ve yenilerini yapmakla uğraşmadılar. Bu tarz şeyleri yapmayı başkalarına bıraktılar. Kendileri, Allahü teâlânın bildirdiği dinleri yaymaya, öğretmeye uğraştılar.

Din, inanılacak şeyleri, gövde ve kalp temizliğini, Allahü teâlâya kulluk vazifesini, kulların birbirlerine karşı haklarını ve vazifelerini bildirir. İnanılacak şeylere Akâit denir. İbadetlere, muamelât ve hukuk bilgilerine Fıkıh denir. İbadetler, namaz, oruç, zekat, hac ve cihat olmak suretiyle beştir. Bunlara Ahkâm-ı islamiyyenin İbâdât kısmı denir. Cihat, ordunun harp etmesi ve ilim yayarak yapılır. Gövde ile olan cihadı devlet kısaca ordu yapar. İlim yayarak cihadı, âlimler yapar. İkisi de farz-ı kifâyedir. İslâm alimleri, fıkıh ilminde birçok kısımlara ayrıldı. Şimdi, bunlardan dördü kalmıştır. Bunlar, Hanefi, Şâfii, Maliki ve Hanbeli mezhepleridir. Her Müslümanın, bunlardan birini seçerek, bunun fıkıh kitaplarına uyması lazımdır.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/04/20/peygamberler-en-buyuk-rehberlerdir/feed/ 0 5280