allahu – Cennetin Bahçesi https://www.cennetinbahcesi.com Dini Paylaşım Sitesi Fri, 19 Jul 2019 13:17:18 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.0.9 110917297 Allahü teâlânın adaleti https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/19/allahu-tealanin-adaleti/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/19/allahu-tealanin-adaleti/#respond Fri, 19 Jul 2019 13:17:18 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5713

Sual: Bir ateist, (Tanrı’nın, beni dünyaya getirirken bana sormadığı, benim görüşümü almadığı hâlde, yaptıklarımdan beni sorguya çekmesi adalete aykırı değil midir?) diyor.
CEVAP
Adaletin ne işe yaradığını bilmediği için ateist bu şekilde konuşuyor. Allahü teâlânın adaletiyle kulların arasındaki hakkaniyet oldukça farklıdır. Bu yanlışlıktan dolayı, ateist işin içinden çıkamıyor ve kendisinin sorguya çekilmesini adaletsizlik sanıyor.

İnsanlar arasındaki hakkaniyet, bir âmirin, ülkesini yönetim için koyduğu kanunlar içinde hareket etmesidir. Zulüm ise, bu kanunun dışına çıkmaktır. Her şeyi yoktan yaratan Allahü teâlâ, hâkimler hâkimi, her şeyin aslolan sahibi ve tek yaratıcısıdır. Üstünde bir âmiri, sahibi yoktur ki, Onu bir kanun altında bulundursun. Bundan dolayı, (Tanrı’ın yapmış olduğu şu iş, adalete uymuyor) denmez.

Adaletin bir başka tarifi ise kendi mülkünde olanı kullanmak anlamına gelir. Zulüm ise, başkasının mülküne tecavüzdür. Allahü teâlâ, kâinat ve içinde bulunan her şeyin yaratıcısı olup, Ondan başka yaratıcı bulunmadığına, hiçbir kimse, hiçbir şeye haiz olmadığına bakılırsa, Rabbimizin yapmış olduğu işler, asla kimsenin malına, mülküne saldırı değildir. Ne yaparsa yapsın, Onun yapmış olduğu işler için, (Adalete uymuyor) denmez. Yasak etmiş olduğu bir şeyi, sonrasında özgür bırakabildiği şeklinde, evvelde özgür etmiş olduğu bir şeyi de sonrasında yasaklayabilir. Mülk Onundur, dilediği şeklinde kullanır. Kimsenin bir şey sormaya hakkı yoktur. Canlı, cansız, insan ve hayvan hepsi Onun mülküdür. Dilediği şeklinde tutum eder. Bizlere konuşma hususi durumunu ve ateiste, bu iş adalete uygun değil diye düşünme kabiliyetini veren de Odur. Mülk Onundur. Her şeyi ve herkesi yoktan var eden Odur. (Şu şekilde yapanı Cehenneme, şu şekilde yapanı Cennete koyarım) diyerek imtihana soktu. Kazananı Cennete, kaybedeni Cehenneme atar. Aslına bakarsak sınav yapmadan da, istediğini Cennete, istediğini de Cehenneme koyabilirdi. Mülk Onundur, başkasının malına mülküne saldırı yok ki, adalete aykırı densin! Allahü teâlâ, yarattıklarının hepsini Cehenneme atsa, gene adaletsizlik olmaz. Başka birinin malını atmıyor ki, adalete uymasın. Fakat O acıma etmiş, (Şunları yapanı Cennete koyarım) demiş, bu da Onun bir ihsanıdır. Cehenneme atsaydı, bir şey diyebilir miydik, itiraz edebilir miydik? Ateist şeklinde itiraz edilse de ele ne geçerdi?

Allahü teâlâ dileseydi onu, kedi, köpek, domuz olarak da yaratabilirdi. (Niye beni hayvan yarattın?) demeye hakkı olmazdı. Bakkaldan çay ve şekeri alırız, kimi onunla çay içer, kimi de helva yapar, yer. Şekerin bir şey demeye hakkı var mı? (Ne diye falanca bakkaldan aldığını çayla içtin de, beni helva yaptın?) demeye hakkı olmaz. Madem şeker benim malımdır, mülkümdür, onu dilediğim şeklinde kullanırım. Başkasının, (Bu şekerle niye helva yaptın?) demeye hakkı olması imkansız.

Bir insan domates alır, bununla salata yapar, tuzlu yada tuzsuz yer, domates buna müdahale edemez. Çöpe atılsa da bir şey diyemez. Tüm meyve ve sebzeler böyledir. Hayvanlar da böyledir. Bir kimse, bir kuzuyu keser, kızartır, yer, sucuk yapar, köpeğe verir. Kuzu ona, (Niye o şekilde yaptın?) diyemez, şu sebeple mal onundur. Kuzuya sorsak, normal olarak (Beni kesme!) der. Yılana sorsalar, (Ben yılan değil, aslan yada insan olmak arzu ederdim) diyebilir. Yılanın, (Beni niye inek yaratmadın, beni niye hanım yaratmadın?) demeye hakkı yoktur.

Kölelik dönemlerinde insan kölesini istediği şeklinde çalıştırırdı. Köleye asla sorulmazdı. Sorulsa, niye çalışmak istesin, normal olarak hür olmak isterdi. İşte tüm insanoğlu da, Allahü teâlânın kulu, kölesidir. Yoktan yaratılmıştır. Köle iyi mi denileni halletmeye mecbursa, biz köleler de bizi yoktan yaratan Rabbimizin emirlerini yapmak zorundayız. Yapmam diyen şiddetli azaba düçar kalır. Meydana getiren ise sonsuz nimete kavuşur.

Allahü teâlânın, insanları yaratmadan ilkin de, yarattıktan sonrasında buyruk verirken de, hiç kimseye bir şey sorması gerekmez. Sorulsa, insan niye kul, köle olsun ki, hepimiz, (Ben hükümdar, hattâ Tanrı olmak isterim) der.

Kadının, (Beni niye hanım yarattın?), adamın (Beni niye adam yarattın?) demeye hakkı olmadığı şeklinde, asla kimsenin de, (Bizi niye yaratıp dünyaya getirdin, niye bu tarz şeyleri emrettin, niye bu tarz şeyleri yasakladın?) demeye hakkı yoktur. Bir buğday tanesini yaratmaktan âciz olan insan, kâinattaki her şeyi yoktan yaratan Tanrı’a karşı iyi mi bu şekilde konuşabilir?

Tanrı’a inanmıyorum diyen ateist, bir arpa, bir üzüm bir karınca yaratabilir mi? Öyleki ise inanmam demesi oldukça yanlıştır, yarın cezasını da ağır şekilde çekecektir. Kendi vücudunun yaratılışına, aya, güneşe bir baksa, çok büyük güce haiz bir yaratıcının bulunduğunu görür. Hazret-i Ali bir ateiste diyor ki:
(Biz inanıyoruz. Diyelim ki, senin söylediğin şeklinde yeniden dirilmek olmasaydı bile, inanıp yakarma etmekle bizim asla zararımız olmazdı. Bizim inancımız doğru olduğundan, sen sonsuz olarak ateşte yanacaksın.)

Ateist, her ne kadar, ateistim, kısaca hiçbir şeye tapmıyorum dese de, kesinlikle bir şeye tapıyordur. Nefsine, şeytana, aklına, malına, ilmine, gücüne kuvvetine, güzelliğine tapıyordur. Kitaplarda, (Tanrı’tan başka şeylere tapan, onlarla birlikte Cehenneme atılır) buyuruluyor.

Ateist ölünce, kendi inancına bakılırsa, yok olacak. İslamiyet’e bakılırsa ise, o Cehennemde sonsuz azap görecektir. İnanan da, sonsuz nimetler içinde yaşayacaktır. Aklı, bilgisi olan bir insan, bu ikisinden normal olarak, ikincisini seçer. Sonsuz azapta kalmak, küçük bir ihtimal bile olsa, bunu hangi akıl kabul eder? Hâlbuki âhiret yaşamı, küçük bir ihtimal değil, binlerce Peygamberin haber verdiği, apaçık bir gerçektir. O halde, birazcık aklı ve bilimsel olanın, Tanrı’a ve ahirete inanması gerekir.

Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretlerinin, bir ateiste verdiği cevabın bir kısmı şöyledir:
1- Günah işleyeceğin süre, Onun rızkını yeme! Rızkını yiyip de, Ona isyan doğru olur mu?
2- Ona asi olmak istersen, Onun mülkünden çık! Mülkünde olup da, Ona isyan layık olur mu?
3- Ona isyan etmek istersen, görmüş olduğu yerde günah işleme! Onun mülkünde olup, rızkını yiyip, görmüş olduğu yerde günah işlemek, uygun olur mu?
4- Can alıcı melek erişince, tevbe edinceye kadar izin iste! O meleği kovamazsın. Kudretin var iken, o ulaşmadan önce tevbe et! O da, bu saattir. Zira, ölüm meleği ani gelir.
5- Kıyamette, (Günahkârlar Cehenneme gitsin) denince, ben gitmem diyebilir misin?

Siz, yokluk diyarından, bu varlık âlemine, kendi isteğinizle gelmediğiniz şeklinde, oraya da, kendi isteğinizle gidemezsiniz. Gözleriniz, kulaklarınız, öteki organlarınız, girip çıktığınız tüm mahaller, özetle, ruh ve cesedinize bağlı tüm aletler, sistemler, hepsi Allahü teâlânın mülk ve mahlûkudur. Siz Ondan hiçbir şey gasp edemezsiniz! O görür, bilir, işitir ve her mevcud şeyi, her an varlıkta durdurmaktadır. Hepsinin idaresinden bir an gafil olmaz. Mülkünü hiç kimseye çaldırmaz. Emirlerine uymayanların cezasını vermekten de, aciz kalmaz. Bir hadis-i kudsi meali şöyledir:
(Ilkin gelenleriniz, sonrasında gelenleriniz; küçüğünüz, büyüğünüz; dirileriniz, ölüleriniz; insanlarınız, cinleriniz; en itaatli kulum olsanız, büyüklüğüm artmaz. Aksine, hepiniz, bana karşı duran, Peygamberlerimi aşağı gören, düşmanım olsanız, ilahlığımdan bir şey eksilmez. Allahü teâlâ, sizden ganidir, Ona hiçbiriniz lazım değildir. Siz ise, var olmanız ve varlıkta kalabilmeniz için ve her şeyinizle, hep Ona muhtaçsınız.) [Müslim]

Allahü teâlâ, vücut makinenizi işletip maksada bakılırsa kullanmanız ve istifade etmeniz için elinize teslim ediyor. Tüm bu tarz şeyleri, size ve iradenize ve desteğinize muhtaç olduğundan değil, mahlûkları içinde size ayrı bir mevki vererek, mutlu olmanız için yapıyor. Ellerinizi, ayaklarınızı, kullanabildiğiniz her uzvunuzu, arzunuza bırakmayıp da, yüreğinizin atması, kanlarınızın dolaşması şeklinde, sizden habersiz kullansaydı, her işinizde, zorla, refleks hareketleri ile, çolak el, kuru ayak ile yuvarlasaydı, her hareketiniz bir titreme olsaydı ne yapabilirdiniz Doğmadan önceki, doğduğunuz zamanki halinizi düşünüyor musunuz? Üstünde yatıp kalktığınız, yiyip içtiğiniz, gezip gezdiğiniz, dertlerinize ilaç, korkulara, sıcağa, soğuğa, açlığa, susuzluğa, yırtıcı ve zehirli hayvanların ve düşmanların hücumlarına karşı koyacak vasıtaları bulduğunuz şu yer küresi yapılırken, taşları, toprakları hilkat fırınlarının ateşlerinde pişirilirken, suyu ve havası, kudret kimya hanesinde imbiklerden çekilirken, siz nerede idiniz, ne içinde idiniz, asla düşünüyor musunuz? Bugün, bizim dediğiniz karalar, denizlerden süzülüp ayrılmış olduğu, dağlar, dereler, ovalar, tepeler yerleştiği süre, acaba neredeydiniz? Denizlerin acı suları, Hakkın kudreti ile buharlaştırılıp, gökte bulutlar yapılırken, o bulutlardan yağan yağmurlar, çakan şimşeklerin ve güneşten gelen kudret, enerji dalgalarının hazırladığı besin maddelerini, yanmış, kurumuş toprakların zerrelerine işletip, o maddeler, ışık ve ısı şuaları tesiri ile oynayıp titreşerek yaşamın hücrelerini yetiştirirken, nerede idiniz ve nasıldınız?

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/19/allahu-tealanin-adaleti/feed/ 0 5713
Allahü teâlâ yarattıklarına benzemez https://www.cennetinbahcesi.com/2019/04/09/allahu-teala-yarattiklarina-benzemez/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/04/09/allahu-teala-yarattiklarina-benzemez/#respond Tue, 09 Apr 2019 14:23:42 +0000 Allah’a iman>Allah’ın isimleri ve sıfatları]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5230

Sual: Mezheplere inanmayan bir yazar, (Tanrı oldukca akıllıdır, hafızası ve düşünmesi oldukca kuvvetlidir, gözleri iyi görür, kulakları iyi işitir, beyni iyi çalışır) diyor. Bir başkası da, (Din insanoğlu içindir, Tanrı’ın dini olmaz, o dinsizdir. Tanrı’ın gözü olmaz, o kördür. Akıl insanoğlu içindir. Tanrı akıllıdır denmez, o akılsızdır) diyor. Her ikisinin sözleri de sövgü olmuyor mu?
CEVAP
İslam âlimleri, (Tanrı’ın yaratmak, vücud, muhalefetün-lil-havadis şeklinde sıfatlarını insanoğlu için kullanmak yada insanoğlunun, akıl, bilinç, bellek, beyin ve fikir şeklinde yaratılmış olan sıfatlarını Allahü teâlâ için kullanmak küfürdür) buyuruyorlar.

Vücud, kendiliğinden var olmak; muhalefetün-lil havadis de, hiçbir mahlûka, hiçbir bakımdan benzememek anlamına gelir. Birkaç örnek verelim:
(Tanrı iyi düşünür) demek sövgü olur, şu sebeple akıl, bilinç, bellek, düşünme işi, görüş mahlûktur, kısaca yaratıktır. Allahü teâlâ için bu şekilde sözler söylemek sövgü olur.

(Tanrı akıllıdır) yada (Tanrı’ın beyni vardır) demek, onu mahluk kabul etmek olduğundan sövgü olur. (Tanrı akılsızdır) demek ise bir hakaret olacağı için sövgü olur. Bunun şeklinde, Allahü teâlâ için dinsiz, kör, beyinsiz şeklinde hakaret sözlerini kullanmak da sövgü olur.

Bu şekilde sözler yerine, (Allahü teâlâ yarattıklarına benzemez) demek yeter.

Allahü teâlânın yakın olması
Sual: Allahü teâlânın yakınlığından, beraberliğinden bahsedenler oluyor. Bu yakınlık ve beraberlik, insanların birbirine olan yakınlığı, beraberliği şeklinde midir?
Yanıt:
Bu mevzuda İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
“Bakara sûresinin 186. âyetinde mealen; (Kullarım senden beni soruyorlar. Ben onlara oldukca yakınım!) ve Mücâdele sûresinin 7. âyetinde mealen; (Üç adam gizli saklı konuşunca, Tanrı onların dördüncüsü olur. Beş şahıs gizli saklı konuşunca, Tanrı onların altıncısı olur. Daha azca yada daha oldukca kimseler olunca da, her nerede olursa olsunlar, Tanrı onlarla beraberdir) buyuruldu. Allahü teâlânın yakın olması ve beraber olması, kendisi şeklinde Bî-çûndur. Şu demek oluyor ki, bizim bildiğimiz ve anladığımız şeklinde değildir. Iyi mi oldukları anlaşılması imkansız. His organlarının ve aklın yardımı ile anlayabilen insanoğlu, his edilmeyen ve akıl ile düşünülemeyen şeyleri anlayamaz. Yakın ve birlikte denilince, aklımıza, düşüncemize ve anlayışımıza gelen ve evliyanın bulgu ile anladıkları her şeyden, Allahü teâlâ uzaktır. Bunlara asla benzemez. Allahü teâlâyı bu şekilde düşünmek, yetmişiki fırka içinde bulunan Mücessime denilen bozuk, sapık yola kaymaya sebep olur. Allahü teâlânın bizlere yakın olduğuna ve bizimle birlikte olduğuna inanır, inanç ederiz. Fakat, bu yakınlığın ve bu beraberliğin iyi mi bulunduğunu anlayamayız. Bu dünyada, en büyük İslâm âlimlerinin varabileceği şey, Allahü teâlânın kendisine ve sıfatlarına, gayb yolu ile, kısaca anlamadan inanmaktır.”

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/04/09/allahu-teala-yarattiklarina-benzemez/feed/ 0 5230
Allahü teâlânın gayret etmesi https://www.cennetinbahcesi.com/2019/04/09/allahu-tealanin-gayret-etmesi/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/04/09/allahu-tealanin-gayret-etmesi/#respond Mon, 08 Apr 2019 23:22:33 +0000 Allah’a iman>Allah’ın isimleri ve sıfatları]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5227

Sual: Tanrı imrenir, haset eder demek yanlış değil midir?
CEVAP
Allahü teâlâ için imrenmek, haset etmek ifadesi kullanılmaz, gayret sahibi denir.

Gayret, bir kimsede olan hakkına, onun başkasını ortak etmesini istememektir. Allahü teâlânın gayreti, kulunun fena, çirkin şey yapmasına razı olmamasıdır. Bunun kıskançlıkla, hasetle ilgisi yoktur.

Haset, bir kimsenin iyi bir işi yada evi, malı, mülkü, bilimsel olsa, o kimseden bunların gitmesini, onda olmayıp kendinde olmasını istemektir. Bu fena bir şeydir.

Onda olduğu benzer biçimde kendisinde de olmasını istemek haset olmaz. Buna gıpta etmek, imrenmek denir. Günah değildir.

Gayret etmek hakkını istemektir. Allahü teâlâ, kendisinden başkasına yakarma edilmesini istemez. Kendisinden istemeyip, başkalarına el açanlara gayret eder.

Allahü teâlâ, oldukca sevilmiş olduğu kimselere, bazı Evliya ve enbiyaya gayret etmiştir. Örneğin Yusuf aleyhisselamın, (Sultanın yanında benim ismimi söyle!) demesi gayret-i ilahiyyeye dokunarak, senelerce zindanda kalmasına sebep oldu. İbrahim aleyhisselamın, oğlu İsmail aleyhisselamın dünyaya gelmesine sevinmesi, gayret-i ilahiyyeye dokunarak, bunu kurban etmesi emrolundu. (İ. Ahlakı)

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/04/09/allahu-tealanin-gayret-etmesi/feed/ 0 5227
Allahü teâlânın sıfatları https://www.cennetinbahcesi.com/2019/04/06/allahu-tealanin-sifatlari/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/04/06/allahu-tealanin-sifatlari/#respond Sat, 06 Apr 2019 01:12:24 +0000 Allah’a iman>Allah’ın isimleri ve sıfatları]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5213

Sual: Tanrı’ın sıfatları hangileridir?
CEVAP
Allahü teâlânın Ödat-ı zatiyye’si altıdır:
1- Vücûd: Allahü teâlâ vardır. Varlığı ezelidir. Vacib-ül vücûddür, kısaca varlığı lazımdır.

2- Kıdem: Allahü teâlânın varlığının evveli, başlangıcı yoktur.

3- Bekâ: Allahü teâlânın varlığının âhiri, sonu yoktur. Asla yok olmaz. Ortağı olmak muhal olduğu şeklinde, zat ve sıfatları için de yokluk muhaldir.

4- Vahdaniyyet: Allahü teâlânın zatında, sıfatlarında ve işlerinde ortağı, aynı yoktur.

5- Muhalefetün-lilhavadis: Allahü teâlâ, zatında ve sıfatlarında hiçbir mahlûkun zat ve sıfatlarına benzemez.

6- Kıyâm bi-nefsihi: Allahü teâlâ zatı ile kâimdir. Mekana muhtaç değildir. Madde ve mekan yok iken O var idi. Zira her ihtiyaçtan münezzehtir. Bu kâinatı yokluktan varlığa getirmeden ilkin, zatı iyi mi idi ise, sonsuz olarak, hep öyledir.

Allahü teâlânın Ödat-ı sübûtiyye’si sekizdir.
1- Yaşam: Allahü teâlâ diridir. Yaşamı, mahlûkların hayatına benzemeyip, zatına layık ve mahsus olan yaşam, öncesiz ve ebedidir.

2- İlm: Allahü teâlâ her şeyi bilir. Bilmesi mahlûkatın bilmesi şeklinde değildir. Karanlık gecede, karıncanın, kara taş üstünde yürüdüğünü görür ve bilir. İnsanların kalbinden geçen düşüncelerini, niyetlerini bilir. Bilmesinde değişim olmaz. Öncesiz ve ebedidir.

3- Sem’: Allahü teâlâ işitir. Vasıtasız, cihetsiz işitir. İşitmesi, kulların işitmesine benzemez. Bu sıfatı da, her sıfatı şeklinde öncesiz ve ebedidir.

4- Basar: Allahü teâlâ görür. Âletsiz ve şartsız görür. Görmesi göz ile değildir.

5- İrade: Allahü teâlânın dilemesi vardır. Dilediğini yaratır. Her şey Onun dilemesi ile var olur. İradesine engel olacak hiçbir kuvvet yoktur.

6- Kudret: Allahü teâlâ, her şeye gücü yeticidir. Hiçbir şey Ona güç gelmez.

7- Kelam: Allahü teâlâ söyleyicidir. Söylemesi alet, harfler, sesler ve dil ile değildir.

8- Tekvîn: Allahü teâlâ yaratıcıdır. Ondan başka yaratıcı yoktur. Her şeyi O yaratır. Allahü teâlâdan başkası için yaratıcı dememelidir.

Allahü teâlânın sıfat-ı sübûtiyyesi de, sıfat-ı zatiyyesi şeklinde kadimdir. Bu sıfatları da, zatından ayrılmazlar. Kısaca sıfatları zatının, kendinin aynı da değildirler, gayrı da değildirler.

Allahü teâlânın sıfatlarının hakikatlerini idrak etmek da muhaldir. Hiçbir kimse ve hiçbir şey Allahü teâlânın sıfatlarına ortak ve benzer olması imkansız.

Sual: Tanrı’ın zati ve sübuti sıfatları arasındaki fark nedir?
CEVAP
Zati sıfatları
, Allahü teâlânın zatına mahsus olan sıfatlardır. Bu sıfatlar, mahlûkların hiçbirinde yoktur. Bunların mahlûklara, hiçbir şekilde bağlantıları da yoktur.

Sübuti sıfatları ise, mahlûklarla bağlantılı olan sıfatlardır. Bunlardan, yaratmak sıfatı hariç, öbürlerinden kullarına da sınırı olan olarak kayra etmiştir. Bu sıfatlarında da, asla değişim olmaz. Bunlar da, zati sıfatlar şeklinde kadim kısaca ezelidirler. Mahlûklar sonradan yaratıldığı için, mahlûklara olan bağlantıları ise hâdistir, kısaca öncesiz değildir. Onun diri olması, bilmesi, işitmesi, görmesi, kudreti, dilemesi ve söylemesi kullarınkine asla benzemez, bunların yalnız adları benzer. Onun zatını ve sıfatlarının hakikatini idrak etmek mümkün değildir.

Hiçbir mahlûk, asla yaratıcısını anlayamaz, kavrayamaz. Peygamber efendimiz, (Allahü teâlânın yarattıklarını düşününüz, Onun zatını düşünmeyiniz. Bu sebeple siz Onun kadrini takdir edemez, Onu anlamaya güç yetiremezsiniz) buyuruyor. Bir başka hadis-i şerifte de buyuruldu ki, (Allahü teâlâ, hatıra gelen her şeyden uzaktır.) [C.Veremedi]

Aynı da, gayrı da değildir
Sual:
Sıfatları Tanrı’ın aynı da, gayrı da değildir ne anlama gelir?
CEVAP
Allahü teâlânın sıfatları, kendisi şeklinde öncesiz ve ebedidir, kısaca zatından ayrılmazlar. Eğer sıfatlar, Allahü teâlânın gayrıdır, kısaca kendisinden ayrıdır, başkadır denirse; sonradan oldukları söylenmiş kısaca öncesiz oldukları inkâr edilmiş olur. Allahü teâlânın aynıdır, kısaca kendisidir denirse de, sıfatların varlığı inkâr edilmiş olur.

Sıfatları saymak
Sual:
Tanrı’ın sıfatlarını teker teker saymasını bilmeyene kâfir denir mi?
CEVAP
Sıfatları sayamayıp fakat anlamlarını bilirse kâfir olmaz. Örnek olarak Allahü teâlânın her şeyi yarattığını, her şeyi bildiğini, işittiğini, gördüğünü v.s. bilen kimse Tanrı’ın sıfatlarını biliyor anlama gelir.

Tekvin sıfatı
Sual:
“Basar, sem’ …” şeklinde insanlarda da sınırı olan olarak bulunan sıfatları insanoğlu için kullanmak elbet caizdir. İnsanın görmesi, Tanrı’ın ki şeklinde sınırsız değildir diye, asla kimse “insanoğlu görebilir, demek caiz değildir” diyemez. “Tekvin” de bu tür sıfatlardan biridir. Tekvin, yaratmak anlama gelir. Görmek sıfatını insanoğlu için kullanabildiğimiz şeklinde, yaratmak kelimesini de “yeni bir şey, düşünce oluşturmak, keşfetmek, ortaya çıkarmak” manalarında insanoğlu için kullanmak caiz midir?
CEVAP
Caiz değildir. Benzetme yanlıştır. Allahü teâlâ diridir, bilir, işitir, görür, diler, güçlüdür, konuşur. Bu sıfatlarda insan sınırı olan da olsa ortaktır. Kısaca sınırı olan da olsa, insan da diridir, bilir, işitir, görür, diler, gücü vardır, konuşur. Fakat yaratma sıfatında ortaklık yoktur. Tanrı her şeyi yaratır, fakat insan bir karıncayı, bir hücreyi bile yaratamaz. Yaratmak, yoktan var etmektir. Maddeyi, elemanı yok iken var etmektir. Yaratıcı, yalnız Allahü teâlâdır. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Yaratmak Tanrı’a mahsustur.) [Araf 54]

(Her şeyi yaratan sadece Tanrı’tır.) [Rad 16]

Kalım sıfatı
Sual:
Öldükten sonrasında dirileceğimiz, imanımız var ise Cennete gireceğimiz ve sonsuz hayata geçeceğimiz Kur’anda bildirilmiştir. Bu durumda Tanrı’ın Kalım sıfatını taşıyor olmayacağız mı?
CEVAP
Öncesiz ve sonsuz olan yalnız Tanrı’tır. Öteki her şey fanidir, kısaca ölümlüdür kısaca yok olucudur. Yok olucu olan bir şey, öncesiz ve sonsuz olan Tanrı ile karşılaştırma olur mu? O sıfatı insanoğlu iyi mi taşır? Fakat Tanrı’ın kudretiyle bu iş devam edecektir. Ahiret kalım yurdudur. Yoksa Tanrı’ın sıfatını kazanmış olmuyoruz. Bizi ayakta tutacak olan Odur. Gene kendiliğimizden durmayacağız. Sürekli sonsuza kadar yaşamamız da gene Allahü teâlâya bağlıdır.

Ölçme edilemez
Sual:
Hâlık mahlûk ile ölçme edilir mi? Örnek olarak, (Tanrı, insanlardan daha güçlü) denir mi?
CEVAP
Allahü teâlânın sıfat-ı zatiyyesi altı olup biri de, muhalefetün lil havadistir. Kısaca hiçbir şeyde, hiçbir bakımdan, hiçbir mahlûka benzemez anlama gelir. Allahü teâlânın insanlardan daha şefkatli, daha kudretli bulunduğunu bildirmekte sakınca yoktur. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Tanrı’ın eli, onların ellerinin fevkindedir.) [Fetih 10]

Kısaca, (Allahü teâlâ, hepinizden daha fazlaca kudret ve kuvvet sahibidir) anlama gelir. Oysa tüm insanların kuvveti, Cenab-ı Hakkın kudreti yanında nedir ki? Allahü teâlâ, hiçbir mahlûkla ölçme edilemeyen, sonsuz kudret sahibidir.

Buna benzer âyet-i kerimeler çoktur. Hazret-i Ömer’in rivayet etmiş olduğu hadis-i şerif şöyleki:

Esirler içinde, çocuğunu arayan bir bayan, onu bulunca, derhal bağrına basıp emzirmeye başladı. Resulullah efendimiz bizlere buyurdu ki:
– Şu hanım, çocuğunu asla ateşe atar mı?
Eshab-ı kiram asla atmayacağını söyleyince, Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Allahü teâlâ da, kullarına, bu kadının çocuğuna olan şefkatinden elbet daha şefkatli, daha merhametlidir.) [Buhari]

Allahü teâlânın zâti sıfatları
Sual: Allahü teâlânın zatına ilişkin, yalnız Ona mahsus olan sıfatları var mıdır, var ise nedir?
Yanıt:
Allahü teâlânın Sıfât-ı zâtiyyesi, zâti sıfatları altıdır. Bunlar: Vücud, Kıdem, Bekâ, Vahdâniyyet, Muhâlefet-ün lil-havâdis ve Kıyâm-ü bi-nefsihîdir. Vücûd, kendiliğinden var olmak anlama gelir. Kıdem, varlığının öncesi, başlangıcı olmamaktır. Bekâ, varlığı sonsuz olmaktır, asla yok olmamaktır. Vahdâniyyet, hiçbir bakımdan şeriki, ortağı, nazîri, aynı olmamaktır. Muhâlefet-ün lil-havâdis, hiçbir şeyinde, hiçbir mahluka, hiçbir bakımdan benzemez anlama gelir. Kıyâm-ü bi-nefsihî, varlığı kendindendir, hep var olması için, hiçbir şeye muhtaç değildir, anlama gelir.

Bu altı sıfatın hiçbiri, yaratılanların hiçbirinde yoktur. Bunların, mahluklara hiçbir surette bağlantıları da yoktur. Bazı âlimler, Vahdâniyyet ve Muhâlefet-ün lil-havâdisin aynı olduklarını söyleyerek, sıfât-ı zâtiyye beştir demişlerdir.

Sual: Allahü teâlânın zati sıfatlarından olan Kıyâm bi-nefsihi ne anlama gelir, ne anlama gelmektedir?
Yanıt: Zati sıfatlarından olan Kıyâm bi-nefsihi, Allahü teâlânın, zatında, sıfatlarında ve fillerinde kısaca işlerinde, asla hiç kimseye, hiçbir şekilde muhtaç olmaması anlama gelir.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/04/06/allahu-tealanin-sifatlari/feed/ 0 5213
Allahü teâlâ ilah değil mi? https://www.cennetinbahcesi.com/2019/04/04/allahu-teala-ilah-degil-mi/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/04/04/allahu-teala-ilah-degil-mi/#respond Thu, 04 Apr 2019 14:10:49 +0000 Allah’a iman>Allah’ın varlığına ve birliğine iman]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5206

Sual: Bir felsefeci, (İlah diye bir şey yoktur. La ilahe illallah, “İlah yoktur, Tanrı vardır” anlama gelir) diyor. Bu şekilde söylemek uygun mu?
CEVAP
Uygun değildir; şu sebeple Allahü teâlâ, ilahtır. İlah, her şeyi yoktan var eden ve her an varlıkta durduran anlama gelir. (Ş. Nübüvve)

La ilahe illallah
demek, ilah yok demek değil, Tanrı’tan başka ilah yoktur anlama gelir.

La ilahe = ilah yoktur, illallah = sadece Tanrı vardır diye cümle bölünürse, yukarıdaki benzer biçimde yanlış anlaşılır. Sözcük sözcük değil, cümle olarak ele almak gerekir.

İlah normal olarak vardır. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Yahudiler Tanrı’ı bırakıp hahamlarını, Hristiyanlar da rahiplerini ve Meryem oğlu İsa’yı Rab edindiler. Hâlbuki onlara sadece, tek ilaha kulluk etmeleri emrolundu. Ondan başka ilah yoktur.) [Tevbe 31]

(Tanrı’la beraber, bir ilah daha tanıma.) [İsra 22]

(De ki: Bana, ilahınızın bir tek Tanrı olduğu vahyedildi.) [Enbiya 108]

Bu âyet-i kerimelerde de, Allahü teâlânın tek ilah olduğu bildirilmektedir.

Ek olarak, her namazda okuduğumuz Sübhaneke’nin sonunda (ve la ilahe gayrüke) deniyor. Buradaki gayrüke, “senden gayrı” anlama gelir. (La ilahe gayrüke) ifadesiyse, (Senden başka ilah yoktur) anlama gelir. Kısaca, ilah bir tek sensin anlama gelir. İlah yok demek, yaratıcı yoktur, Tanrı yoktur demek olur.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/04/04/allahu-teala-ilah-degil-mi/feed/ 0 5206