Yalnız Kur’an diyenler – Cennetin Bahçesi https://www.cennetinbahcesi.com Dini Paylaşım Sitesi Mon, 29 Jul 2019 18:56:34 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.0.9 110917297 Kur’an’a uyduğunu söylemek https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/29/kurana-uydugunu-soylemek/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/29/kurana-uydugunu-soylemek/#respond Mon, 29 Jul 2019 18:56:34 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5762

Sual: (Yalnız Kur’an) sloganıyla ortaya çıkanlar, (Eğer yalnız Kur’an’a uyulsa, hepimiz aynı şeyi söyler. Asla ayrılık olmaz) diyorlar. Mutezile ve Cebriye’nin bazı görüşlerini benimseyenlerle, Vehhâbîler ve İbni Sebeciler, (Kur’an bu şekilde söylüyor) dedikleri hâlde, birinin bildirdiği ötekine niçin uymuyor?
CEVAP
Nakle uymadıkları için Kur’an’dan değişik şeyler anlıyorlar. Bu değişik şeylere de (Kur’an) diyorlar. Ne kadar garip ki, bu değişik şeylere, (Kur’an) diyorlar da, mezhep imamlarının, Ehl-i sünnet âlimlerinin anladıklarına, hattâ Resulullah’ın bildirdiklerine (Kur’an) diyemiyorlar. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uymayan her söz yanlıştır.

Peygamber efendimizin, sallallahü aleyhi ve sellem, ömrünün sonuna kadar beş zaman namaz kıldığını, kâfir ve Müslüman hepimiz bilmiş olduğu hâlde, (Namaz üç vakittir) diyebilen çıkıyor.

Kâfir olan her insanın cehennemlik olduğu meşhur iken, (Hristiyanlar şehit olabilir, Cennete girer) diyen çıkıyor.

Allahü teâlâ, her şeyi bilmiş olduğu hâlde, (Tanrı her şeyi bilmez) diyen türeyebiliyor.

Kurban yalnız deve, sığır ve davardan olduğu hâlde, (Balıktan da kurban olur) yada (İslamiyet’te kurban kesmek yoktur. Kurban kesmek, hayvan katliamıdır) diyen çıkabiliyor.

Tesettür farz iken, (Tesettür farz değil) diyen oluyor.

Kur’an’da nesh olduğunda icma hâsıl olduğu hâlde, Mutezile benzer biçimde (Nesh yoktur) diyenler oluyor. Namaz ilkin Beytül Makdis’e doğru kılınırken, Kâbe’ye dönülmesi emredildi, eski kıble nesh edildi. Yahudiler bunun üstüne Peygamber efendimize kara çalma etmeye başlayınca, şu âyet-i kerime indi:
(Biz, daha iyisini yada onun gibisini getirmeden bir âyeti nesh etmez yada unutturmayız. Tanrı’ın her şeye kadir bulunduğunu bilmez misin?) [Bekara 106]

Nesh ile ilgili başka bir âyet-i kerime meali:
(Biz, bir âyetin yerine, bir âyeti değiştirip getirdiğimiz vakit [önceki âyetin hükmünü kaldırdığımız vakit] Tanrı ne indirdiğini pek iyi bilmişken, kâfirler “Sen, sadece bir iftiracısın” dediler. Hayır, onların bir çok Kur’ân’ın hakikatini ve yargı değiştirmenin yararını bilmezler.) [Nahl 101, A. Fikri Yavuz meali]

İmanın altı şartını bildiren Amentü hadisi, meşhur ve mütevatir iken, imanın şartlarından kaderi açıkça inkâr edenler oluyor. Bu Mutezile itikadını İbni Sebeciler de savunuyorlar.

Kimi de imanın şartını çoğaltıyor, yediye çıkarıyor. Şimdiye kadar gelen tüm İslâm âlimlerini câhillikle suçlayıp, (İmanın şartına Tanrı’a ulaşmak maddesini de koydum) diyor.
Kimi de, (Namaz asla mühim değildir) diyor.

Peki, o âyetlerde Allahü teâlâ ne buyuruyor? Kendi yanlış anlayışları için, Tanrı adına konuşmaktan ve (Tanrı bu şekilde diyor) demekten daha tehlikeli ne olabilir?

O hâlde yapılacak iş, (Yalnız Kur’an) diyenlere yada (Ben Kur’an’dan söylüyorum) diyenlere değil, Peygamber efendimize ve Onun açıklamalarını esas alan Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uymaktır.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/29/kurana-uydugunu-soylemek/feed/ 0 5762
Peygamberler arasında ayrım yapmak https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/29/peygamberler-arasinda-ayrim-yapmak/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/29/peygamberler-arasinda-ayrim-yapmak/#respond Mon, 29 Jul 2019 13:56:22 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5761

Sual: (Yalnız Kur’an) diyen mezhepsizler, (Kur’an’da, “Peygamberler arasında ayrım yapılmaz” dendiği hâlde, Hazret-i Muhammed’i öteki peygamberlerden üstün tutmak Kur’ana aykırıdır) diyorlar. Peygamber efendimiz, öteki peygamberlerden üstün değil midir? (Peygamberler arasında ayrım yapılmaz) diye bir âyet var mıdır?
CEVAP
Peygamber efendimiz, tüm peygamberlerden üstündür. Tefsirlerde, Bekara sûresinin, (Tanrı’ın resulleri arasında ayrım yapmayız) mealindeki 285. âyet-i kerimesinin, (Yahudi ve Hristiyanlar şeklinde, peygamberlerden bazısını kabul edip, bazısını inkâr ederek ayrım yapmayız, hepsi de peygamberdir) demek olduğu bildiriliyor. Kasıtlı olarak peygamberlerin bazılarının öbürlerinden üstün bulunduğunu bildiren âyetleri gizliyorlar. Gizledikleri iki âyet-i kerime meali:
(Resullerden kimini bazısına üstün kıldık.) [Bekara 253]

(Nebilerden bazısını bazısından üstün kıldık.) [İsra 55]

Demek ki, (Yalnız Kur’an) diyenler gizlese de, resullerin de, nebilerin de birbirinden üstün olanları vardır. Peygamberlerin birbirinden üstün bulunduğunu kabul etmeyerek (Biz ayrım yapmayız) demek, bu iki âyet-i kerimeyi inkâr etmek olur. Aslına bakarsan (Yalnız Kur’an) diyenler kesinlikle Kur’an-ı kerime inanmazlar, bâtıl ideolojileri için inanıyor görünürler. Âyetleri de kendi görüşlerine bakılırsa yorumlarlar.

Her peygamber kendi milletine geldi, fakat Muhammed aleyhisselam tüm âlemlere geldi. Birkaç âyet-i kerime meali:
(Âlemlere [cin ve insanlara, ilâhî azapla] ürkütücü [uyarıcı] olsun diye Furkan’ı [Kur’an’ı] kuluna [Muhammed aleyhisselama] indiren [Allah’ın şanı] ne yücedir.) [Furkan 1]

(De ki: “Ey insanoğlu! Ben, Tanrı’ın hepiniz için gönderilmiş olduğu Resulüyüm.”) [Araf 158] (Her elçi bir millete gelmişken, Muhammed aleyhisselam tüm insanlara gelmiştir.)

(Biz seni tüm insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak yolladık.) [Sebe 28]

(Biz seni âlemlere rahmet olarak yolladık.) [Enbiya 107] (Başka hangi peygamber âlemlere rahmet olarak gönderildi? Bu rahmet, yalnız insanoğlu için değil, tüm mahlûklar içindir. Hatta kâfirler bile faydalanır. Nitekim (Sen içlerinde bulunduğun sürece, Tanrı onlara [kâfirlere] azap etmez) buyuruluyor. (Enfal 33) Başka hangi peygamber için bu şekilde buyuruldu? Bu âyetlerin hepsini gizliyorlar.)

Bir hadis-i şerifte de, (Beni insanların en iyisi bilmeyen kâfir olur) buyuruldu. (Hatîb)

Allahü teâlâ, tüm peygamberlere (Yâ Âdem, Yâ Musa, Yâ İsa) diyerek ismiyle hitap ederken, Peygamber efendimize, (Yâ eyyühennebiyyu, yâ eyyüherresul) şu demek oluyor ki (Ey Peygamberim, ey Resulüm) diye hitap ediyor. Bu hitap şekli de, Onun öteki peygamberlerden üstün bulunduğunu göstermektedir. Fâtiha sûresinde bildirdiği şeklinde, Allahü teâlâ Âlemlerin Rabbi’dir. Resulullah da âlemlerden üstün olduğundan, Rabbüke, Rabbike şu demek oluyor ki Senin Rabbin buyuruluyor. (Bekara 30, Saffat 180)

Birkaç âyet-i kerime meali:
(Rabbinin sana verdiği nimetlerle mecnun değilsin. Senin için bitmeyen, sonsuz mükâfat vardır. Normal olarak sen, en büyük ahlâk üzeresin.) [Kalem 2-4] (Başka hangi peygamber bu şekilde övülüyor? Bu âyetleri iyi mi gizleyebilirler?)

(Rabbin sana [çok nimet] verecek, sen de razı olacaksın!) [Duha 5] (Razı olana kadar nimet verecek. Başka hangi peygambere bu nimetler veriliyor?)

(Tanrı ve melekleri, Nebi’ye salât ediyor, inanç edenler, siz de salevat getirin.) [Ahzab 56] (Başka hangi peygambere bu makam veriliyor? Hangi peygambere Allahü teâlâ salât ediyor? Ondokuzcular bu âyeti de tevil ediyorlar. (Resule destek verin ve saygı gösterin) diyorlar. Kendi yanlış görüşlerine de inanmıyorlar. Resulullah’a zerre saygı göstermiyorlar. Destek vermiyorlar, kösteklemeye çalışıyorlar.)

Fetih sûresinin, (Tüm dinlerden üstün kılmak suretiyle, Resulünü hidayet ve hak dinle gönderen Odur) mealindeki 28. âyeti de Resulünün getirmiş olduğu dinin ve kendisinin en üstün bulunduğunu göstermektedir. Bir hadis-i şerif:
(Öğünmek için söylemiyorum, ben peygamberlerin efendisi, sonuncusu ve şefaat edicilerin de ilkiyim.) [Dârimî]

Buhârî ve öteki hadis kitaplarındaki bir hadis-i şerifte de bildirildiği şekilde, insanoğlu şefaat için Hazret-i Âdem’den itibaren tüm peygamberlere gidecekler, hepsi bir özür beyan edecek, sonunda Muhammed aleyhisselama gönderecekler. İlk şefaati Peygamber efendimiz yapmış olacaktır. En üstün olan peygamberin ümmeti de üstündür. Bir âyet-i kerime meali:
(Siz ümmetlerin en hayırlısı, insanların seçilmişisiniz.) [Âl-i İmran 110]

İmam-ı Rabbânî hazretleri de buyuruyor ki:
Muhammed aleyhisselamın izinde ilerleyenlerin büyükleri, İsrailoğullarının peygamberlerine benzetildi. [Hadis-i şerifte, (Ümmetimin âlimleri İsrailoğullarının peygamberleri gibidir) buyuruldu.] Musa aleyhisselam, Onun zamanında bulunsaydı, Onun yoluna girmekten başka bir şey yapmazdı. İsa aleyhisselamın gökten ineceği ve Allahü teâlânın sevgilisine ümmet olacağı her insanın bilmiş olduğu bir şeydir. Onun ümmeti, Onun yolunda bulundukları için, ümmetlerin en iyileri oldular. (1/249)

Tevrat ve İncil’de Muhammed aleyhisselamın vasıfları, üstünlükleri bildirilmişti. Bu tarz şeyleri bilen Hazret-i Musa ile Hazret-i İsa, Onun ümmetinden olmak için oldukca yalvardılar, yakarış ettiler. İsa aleyhisselamın bu duası da kabul olundu. Allahü teâlâ, Onu diri olarak göğe yükseltti. Kıyamete yakın yine yeryüzüne inecek, Muhammed aleyhisselamın dinine uyacak ve İslamiyet’i yayacaktır. (H. L. O. İman)

Musa aleyhisselam, bu ümmetin faziletini Tevrat’ta okuyunca, (Bu hayırlı ümmete beni peygamber olarak gönder) diye yakarış etti. Cenab-ı Hak da, (Onlar Ahmed’in ümmetidir) buyurdu. O da, (Ya Rabbî, Ahmed’in ümmeti için bu kadar nimet kayra ettin, beni de onun ümmetinden eyle!) diye yakarış etti. Hazret-i Musa şeklinde büyük bir peygamberin, bu ümmetten olmayı istemesi de, Muhammed aleyhisselamın ve Onun ümmetinin üstünlüğünü göstermektedir. (Aydınlatma)

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/29/peygamberler-arasinda-ayrim-yapmak/feed/ 0 5761
Hadislere lüzumsuz demek https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/29/hadislere-luzumsuz-demek/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/29/hadislere-luzumsuz-demek/#respond Mon, 29 Jul 2019 08:55:20 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5760

Sual: Bazı mezhepsizler, (Hadisler lüzumsuzdur, Kur’an yeter. Kur’anda olmayıp da, hadislerle bildirilen haramlara saygınlık edilmez) diyorlar. Bu sözler, sövgü değil mi?
CEVAP
Elbet, küfürdür. Bu şekilde söyleyenler, hadis-i şerifleri kabul etmedikleri şeklinde, âlimlerin (Küfürdür) diye verdiği fetvaları da kabul etmezler. (Kur’an yeter) derler. Tabiî Kur’andan da, Resulullah’ın ve âlimlerin anladıklarına değil, kendi anladıklarına uyarlar. Sonrasında da, (Tanrı bu şekilde diyor) yada (Kur’an bu şekilde yazıyor) diyerek kendi anlayışlarını Tanrı’ın emri şeklinde pazarlamaya çalışırlar.

Kur’an-ı kerimi toplayan Eshab-ı kiram olduğu şeklinde, hadis-i şerifleri toplayan ve nakleden de Eshab-ı kiramdır. Eshab-ı kiramdan kuşku etmek, Kur’an-ı kerimden de, kuşku etmeye neden olur. Eshab-ı kiramın hâşâ hadis uydurduğunu sanmak fazlaca tehlikelidir. Onların hepsinin cennetlik olduğu âyet-i kerimeyle bildiriliyor. Hadislerden, sahihlik yönünden kuşku değil de, bizzat hadislerin kendisini lüzumsuz görmek, (Resulüme uyun!) emrini inkâr olacağı için sövgü olur. Hâşâ Allahü teâlâ, (Resulüme uymayın, Kur’an size yeter) mi demiştir? Aksine Resulüne uyulmasını emretmiştir. (Tanrı ve Resulüne itaat edin!) mealinde fazlaca âyet-i kerime vardır. Bu âyetler iyi mi inkâr edilir? Bir de Resulüne uymak, ona itaat etmek Tanrı’a itaatten değişik değildir. Bir âyet-i kerime meali:
(Resule itaat eden, Tanrı’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

Resulullah’ın dine ilişkin her sözü vahye dayanır. Bir âyet-i kerime meali:
(O, kendiliğinden konuşmaz, her sözü vahye dayanır.) [Necm 3-4]

Tanrı’a inanan, iyi mi olur da, (Resulünün vahye dayanan sözlerine lüzum yoktur) diyebilir?

Allahü teâlâ, her peygambere tâbi olunmasını, ona uyulmasını emretmiştir. Bir âyet-i kerime meali:
(Biz her peygamberi kendisine itaat edilsin diye yolladık.) [Nisa 64]

Resulullah efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, Kur’an-ı kerimde bulamadığımız birçok şeyleri haram etmiş, birçok şeyleri de farz olarak bildirmiştir. İşte üç âyet-i kerime meali:
(O Peygamber, güzel, temiz şeyleri helâl; çirkin, kirli şeyleri haram kılar.) [Araf 157]

(Kendilerine kitap verilenlerden, Tanrı’a ve âhiret gününe inanmayan, Tanrı’ın ve Resulünün haram etmiş olduğu şeyi haram tanımayan ve hak dini [İslamiyet’i] din edinmeyen kimselerle; zelil bir hâlde kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.) [Tevbe 29]

(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]

(Yalnız Kur’an yeter) diyenler, bu âyetlere kesinlikle inanmıyorlar. İnansalar, (Hadisler lüzumsuz) demezler. Resulünün emrettiğini alıp, yasakladığından kaçarlar.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/29/hadislere-luzumsuz-demek/feed/ 0 5760
Müminlerin anneleri https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/29/muminlerin-anneleri/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/29/muminlerin-anneleri/#respond Mon, 29 Jul 2019 03:54:16 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5759

Sual: Âlim bir babanın, (Oğlum mürted oldu) söylediği bir Ondokuzcu, Resulullah efendimize saygısızca ismiyle hitap etmiş olduğu benzer biçimde, Hazret-i Âişe validemize de ismiyle hitap ediyor. Bu Ondokuzcular Kur’ana inanmıyorlar mı?
CEVAP
Evet, (Yalnız Kur’an) diyenler benzer biçimde, onlar da Kur’an-ı kerime inanmazlar. Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimde her peygambere ismiyle hitap etmiş olduğu hâlde, Peygamber efendimize ismiyle değil, (Habibim), (Resulüm) benzer biçimde güzel ifadelerle hitap etmiştir. Buna karşın, bilhassa ABD’daki Ondokuzcular, (O da beşerdir, o da insandır) diyerek Resulullah’a ismiyle hitap etme saygısızlığında bulunuyorlar. Normal olarak beşerdir, insandır, fakat (Seyyid-ül beşer) kısaca, tüm insanların efendisidir. Tüm peygamberlerin en üstünüdür. Bir hadis-i şerif:
(Kıyamette ben, tüm insanların seyyidiyim, efendisiyim.) [Buhârî, Müslim, Tirmizî]

Kur’an-ı kerimde, (Resulullah’ın zevceleri müminlerin anneleridir) buyuruluyor. (Ahzab 6)

Eğer Ondokuzcular, Kur’ana hakikaten inansalardı, annelerine ismiyle hitap etmez, (annemiz) yada (validemiz) derlerdi. Anneyle evlenilmez, anneye ismiyle hitap edilmez. Hele o anne, âlemlere rahmet olarak gönderilen kâinatın efendisinin hanımı ise, ona iyi mi ismiyle hitap edilir? Niçin radıyallahü anha denmez? Bu, Tanrı’a ve Onun bildirdiği Kur’an-ı kerime meydan okumaktan başka nedir?

Kur’an-ı kerime inansalardı, (Kur’anı biz indirdik, onun koruyucusu da biziz) âyetine inanırlardı. İnanmadıkları için, peygamber dedikleri Rashat Khalife benzer biçimde, (Tevbe sûresine iki âyet ilave edilmiştir) diyorlar. Kur’an-ı kerime inansalardı, bunu asla söyleyemezlerdi.

Birçok âyette, (Resulüme uyun!) buyurulduğu hâlde, hiçbir hadis-i şerifi de kabul etmezler. Kur’an-ı kerime inanmaları görünüştedir, aldatmacadır. Bunlar, âyetleri tevil edip, Kur’an-ı kerimi kendi bozuk zihniyetlerine uydurmaya emek harcayarak, (Bakın biz Kur’andan söylüyoruz) derler. Dinimizdeki dört delili kabul etmeyenlerden uzak durmak gerekir.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/29/muminlerin-anneleri/feed/ 0 5759
Hadisi Kur’ana arz etmek https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/29/hadisi-kurana-arz-etmek/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/29/hadisi-kurana-arz-etmek/#respond Sun, 28 Jul 2019 22:53:51 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5758

Sual: Bir yazar, (Ebu Hanife’nin, Mâlikî’nin elinden öperim, fakat yanlışlarını da söylerim. Müslim diye biri yada Buhârî diye biri çıkıyor, bir hadis yazıyor. Kaynakları ne kadar sağlam olursa olsun, ben o hadisi Kur’ana arz etmedikçe kabul etmem. Her ikisindeki bazı hadisleri Kur’ana arz ettim, uydurma bulunduğunu gördüm) diyor. Buhârî ile Müslim, Ehl-i sünnet âlimlerinin tamamınca en sağlam iki hadis kitabı değil midir?
CEVAP
Elbet Ehl-i sünnet âlimlerine gore en sağlam iki hadis kitabıdır. Mezhepsize, Vehhabi’ye ve İbni Sebeci’ye gore sağlam değildir. O yazarın bunlardan biri olduğu kesindir. Ehl-i sünnet olsaydı, bu şekilde söylemesi imkânsızdı.

Ehl-i sünnet âlimleri, bu iki zatın hadis kitabına, (Sahihayn) adını vermişlerdir. Sahihayn, Kur’an-ı kerimden sonrasında, doğru oldukları, tüm İslâm âlimleri tarafınca onaylama edilmiş olan altı hadis kitabından Sahih-i Buhârî ile Sahih-i Müslim‘in ikisine birden verilen isimdir. İslam âlimleri, sahih derken, bu bid’at ehlinin uydurma demesinin asla önemi olmaz. Mezhepsizlerin Ehl-i sünnet âlimlerinin yoluna uymadıkları açıkça görülüyor.

(Müslim diye biri), (Buhârî diye biri) demek, kısaca alelade iki insanoğlunun adını söyler şeklinde söylemek oldukca çirkindir, Ehl-i sünnet olana yakışmaz. (İmam-ı Müslim hazretleri), (İmam-ı Buhârî hazretleri) yada (rahmetüllahi aleyh) demek gerekir. Bu tarz şeyleri basit biri şeklinde göstermek, mezhepsizlere, bilhassa de İbni Sebecilere özgü bir taktiktir.

İmam-ı Muhammed Buhârî hazretleri, hadis âlimlerinin lideridir. 300 bin hadis ezberlemiştir. (Benim söylemediğimi hadis olarak bildiren, Cehennemde oldukca acı azap görecektir) hadis-i şerifinin dehşetinden oldukca korkmuş olduğu için, 600 bin hadis arasından bir tek 7275’ini seçerek Sahih-i Buhârî isminde kitabına almıştır. Her hadisi yazacağı vakit, gusül abdesti alıp, iki rekât namaz kılar, istihare ederdi. Buhârî-yi şerif’i 16 senede kılı kırk yararak dikkatle yazmıştır. Bu şekilde büyük bir hadis âliminin kitabında uydurma hadis bulunduğunu söyleyen, deli yada bilgisiz değilse, ne olursa olsun art niyetlidir.

İmam-ı Ebül-Hüseyin Müslim Nişapurî hazretleri de, İmam-ı Buhârî hazretleri şeklinde büyük bir hadis âlimidir. Cami-us-sahih ismindeki kitabındaki 7275 hadisi, 300 bin hadis-i şerif arasından seçmiştir. Buhârî’den sonrasında, Müslümanların en kıymetli temel kitabıdır.

Bu iki büyük zata suizan etmek kadar büyük sapıklık olmaz. İmam-ı Buhârî yada İmam-ı Müslim hazretleri şeklinde hadiste otorite olan bu büyük hadis âlimleri, hem de, asr-ı saadete yakın olan o zamanda, bir hadisi Kur’ana arz etmesini yada o hadisin Kur’ana aykırı olup olmadığını bilmezse, mezhepsizler, İbni Sebeciler nereden biliyor?

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/29/hadisi-kurana-arz-etmek/feed/ 0 5758
Kur’ana göre namaz https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/28/kurana-gore-namaz/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/28/kurana-gore-namaz/#respond Sun, 28 Jul 2019 17:50:48 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5757

Sual: Kur’ana sonradan iki âyet ilave edildiğini söyleyen ve kendini peygamber olarak duyuru edip bâtıl bir din kuran, Rashat Khalife adlı Mısırlı biri diyor ki: (1– Namaz vakitleri altıdır. Gece namazı da farzdır. Kur’anda gece namazının kılınması emrediliyor. 2– Her namaz iki rekâttır, akşamı üçe, diğerlerini dörde çıkaran Muhammed’dir. Bu, Kur’ana aykırı olduğundan geçersizdir. 3- Hayz olmak, kadının abdestini bozmaz, namazını da kılar. Yellenmek de abdesti bozmaz. Namazda konuşulsa da, namaza zarar vermez. Bunlar şeklinde, Kur’anda yazmayan, fakat hadisle bildirilen hiçbir şey namazı bozmaz.)
Bunlara bir yanıt verir misiniz?
CEVAP
Yerli mezhepsizlerden aynı şekilde konuşanlar olduğu şeklinde, (Namaz üç vakittir diyenler) de vardır.

(Yalnız Kur’an) diyenler, kesinlikle Kur’an-ı kerime inanmazlar. Dinsizliklerini örtmek için Kur’anı paravan olarak kullanıyorlar. Kur’anı en iyi anlayan Peygamber efendimiz değil mi? Kur’anda (Resulüme uyun!) denmiyor mu? Resulullah ömrünün sonuna kadar beş zaman namaz kılmadı mı? (Namaz vakti üçtür yada altıdır) demek, Ya (Resulullah Kur’anı anlayamadı) anlamına gelir yada (Anladığı hâlde yanlış uyguladı) anlamına gelir. En kötüsü de (Resulüme uyun!) emrini çiğneyerek kendi anladığını ölçü almaktır.

Şimdi maddeler hâlinde her birine yanıt yazalım:
1- Peygamber efendimiz, bizlere namazın beş zaman bulunduğunu açıkça bildirdi. Ömrünün sonuna kadar hep beş zaman namaz kıldı. Artık başka kanıt aramak gerekmez. Nisa sûresinin 103. âyetinde, (Namaz, belli vakitlerde farz kılındı) buyurulup, ek olarak, beş vaktin hepsi de öteki âyetlerde bildirildiği hâlde, beş zaman namaz ifadesinin geçmeyişi, kutuplarda ve buralara yakın yerlerde, beş vaktin tamamının teayyün etmemesindendir. (Nimet-i İslam)

İsra sûresinin, (Güneşin kayması anından, gecenin kararmasına kadar ve sabah vakti namaz kıl) mealindeki 78. âyet-i kerimesinin aslen geçen, (Dülûk-üş şems) öğle ve ikindi, (Gasak-ıl leyl) akşam ve yatsı namazı, (Fecr) de sabah namazıdır. (Beydavi)

Kaf sûresinin, (Güneşin doğuşundan ve batışından ilkin ve gece Rabbini tesbih et!) mealindeki 39. ve 40. âyet-i kerimesindeki, Güneş’in doğuşundan önceki sabah namazı, Güneş’in batışından önceki öğle ve ikindi namazı, geceki de akşam ve yatsı namazıdır. (Beydavî)

İbni Abbas hazretlerine, (Resulullah beş zaman namaz kıldırıyor. Kur’an-ı kerimde beş zaman namazı bildiren âyet hangisidir?) diye sual edildiğinde, şu mealdeki âyet-i kerimeyi okudu:
(Akşama girerken, sabaha ererken, gündüzün sonunda ve öğle vaktinde Tanrı’ı tenzih edin!) [Rum 17,18]

(Akşama girerken) ifadesinden maksat, akşam ve yatsı namazı, (sabaha ererken) ifadesindeki sabah namazı, gündüzün sonundaki, ikindi namazı, öğledeki de, öğle namazıdır. (Celaleyn)

Nur sûresinin 58. âyet-i kerimesinde, (salât-ı fecr = sabah namazı) ve (salât-ı işâ = yatsı namazı) ifadesi açıkça geçmektedir.

Peygamber efendimiz, Bekara sûresindeki, (Namazları ve vusta namazını kılın!) mealindeki 238. âyet-i kerimeyi açıklarken, (Vusta namazı ikindi namazıdır) buyurdu. (İ. Ahmed)

Bu âyet-i kerimede, (Namazları ve orta namazı [ikindi namazını] kılın!) buyuruluyor. Arapça gramere göre, namazlar [salevat] denince, ikiden fazla namaz anlaşılır. Bundan dolayı iki namaz demek için, salevat [namazlar] değil, salateyn [iki namaz] denilir. Vusta [orta] namaz ikindi namazı olduğuna göre, ikindi hariç, diğeri namazların sayısı iki olması imkansız, ikiden fazla olması gerekir. Üç de olması imkansız. Bundan dolayı VUSTA NAMAZI hariç 4,6 şeklinde çift sayılı olmalı ki, orta namaz [ikindi namazı] tam ortada olabilsin. Şu demek oluyor ki ortadaki namaz ikindi olduğuna göre, ondan ilkin iki namaz, ondan sonrasında da iki namaz bulunmuş olduğu meydana çıkar. Öteki âyetlerdeki namaz vakitleri de dikkate alınınca, namaz vakitlerinin beş olduğunda asla kuşku kalmaz.
(Gündüzün iki tarafında, gecenin de yakın saatlerinde dosdoğru namaz kıl! Bundan dolayı güzellikler kötülükleri [günahları] giderir. Bu, iyi düşünenlere bir öğüttür.) [Hud 114]

Gündüzün iki tarafındaki namazlar sabah, öğle, ikindi; gecenin yakın saatlerindeki namazlar da akşam ve yatsı namazlarıdır. (Medârik)

Burada (Hasenat = Güzellikler) den murat beş zaman namazdır. (Medârik, Beydâvî)

Kitap ve Sünnet’ten sonraki kanıt İcma’dır. Peygamber efendimiz, Eshab-ı kiram ve onlardan sonrasında bugüne dek gelen tüm âlimler, beş zaman namaz kılmış, bu hususta kati bir İcma hâsıl olmuştur. İmam-ı a’zam, öteki üç mezhebin imamları ve Ehl-i sünnet âlimlerinin tamamı hadis-i şeriflere uyarak (Namaz beş vakittir) derken, Mısırlı fellahın (Namaz altı yada üç vakittir) demesinin ne önemi olur?

İslam âlimleri de, beş zaman namazın iyi mi kılınacağını kitaplara yazmışlar, böylece Ölçme-ı fukaha ile de namazın beş zaman olduğu durağan(durgun) olmuştur.

Namazın beş zaman olduğuna dair hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
(İslam beş şey
[temel] üstüne kuruldu:
1- Tanrı’a ve Muhammed aleyhisselamın Onun resulü olduğuna inanmak,
2- Her gün beş zaman namaz kılmak,
3- Senede bir kere malının kırkta birini Müslüman olan fakirlere zekât vermek,
4- Ramazan-ı şerif ayında her gün oruç tutmak,
5- Mekke’ye giderek, ömründe bir kere hac etmek.)
[Buharî, Müslim, Tirmizî, Nesaî]
(Beş zaman namaz kılanın hâli, evinin önünden akan suda beş kere yıkanan kimse gibidir. Iyi mi bu şekilde bir kimse kirden temizlenirse namaz kılan da minik günahlardan öyleki temizlenir.)
[Buharî, Müslim, İ. Ahmed, Beyhekî, Darimî, Taberanî]

(Cebrail inip, bana imamlık yapmış oldu ve kendisiyle beraber beş zaman namaz kıldım ve beş zaman namazla emrolundum.) [Buharî, Müslim, Ebu Davud, Nesaî]
(Farz olduğuna inanıp, rükû, sücud, abdest ve vakitlerine riayet ederek beş zaman farz namaza devam edene Aden vacib, Cehennem haram olur.)
[Taberanî]

(Beş zaman namazı, ilk tekbire yetişerek kırk gün cemaatle kılana Aden vacibdir.) [Ebu Ya’la]

(Tanrı’tan korkun, beş zaman namazı kılın, [Ramazan ayında] oruç tutun, mallarınızın zekâtını, isteyerek verin, âmirinize itaat edin, böylece Rabbinizin Cennetine girin!) [Tirmizî]

(Tanrı için ibadetinizi ihlaslı yapın! Beş zaman namazı kılın, sevmiş olarak malınızın zekâtını verin, Ramazan orucunu tutun, Hacca gidin! Böylece Rabbinizin Cennetine girersiniz.) [Taberanî]
(Allahü teâlânın ilk farz kıldığı şey beş zaman namazdır. İlk ortadan kalkacak olan da, gene beş zaman namazdır. İlk sorgu da beş zaman namazdan olacaktır.)
[Hâkim]

(Kıyamette hepimiz korku içinde iken korkmayan üç grup insandan biri, sırf Tanrı rızası için, her gün beş zaman namaza çağıran müezzindir.) [Taberanî]

(Allahü teâlâ beş zaman namazı emretti. Güzel abdest alıp, bu tarz şeyleri vaktinde kılanı, rükû ve huşularını tamam yapanı affedeceğine yemin etti. Bu tarz şeyleri yapmayan için söz vermedi. Onu dilerse affeder, dilerse azab eder.) [Ebu Davud, İbni Mace, Nesaî, İ. Mâlik, İ. Ahmed]
(Beş zaman namaz, güzelce kılan için Kıyamette nur, kanıt ve kurtuluş olur.)
[İbni Nasr]

(Hak teâlâ buyurdu ki: Beş zaman namazı farz kıldım. Şartlarına uyup, vaktinde kılanı Cennete koyacağıma söz verdim. Kılmayana verilmiş bir sözüm yoktur.) [İbni Mace, Ebu Davud]
(Beş zaman namaz ve cuma namazı, gelecek cumaya kadar ve Ramazan orucu, gelecek Ramazana kadar meydana getirilen günahlara kefarettir. Büyük günah işlemekten sakınanların minik günahlarının affına sebep olur.)
[Müslim, İ. Ahmed]

(Mirac gecesi, 50 zaman namaz farz oldu. Sonrasında 5 vakte indirildi.) [Buharî, Müslim, İ. Ahmed]

(Allahü teâlâ buyurdu ki: Bende söz ve yargı asla değiştirilmez. Bu beş zaman namaz karşılığında elli zaman namaz sevabı vardır.) [Buharî, Müslim, Tirmizî, Nesaî]
(Bir karı, beş zaman namazı kılar, orucunu meblağ, kendini yabancılardan korur ve kocasına itaat ederse, Cennete istediği kapıdan girer.)
[İbni Hibban]
(Beş zaman namazı terk eden, Tanrı’ın hıfz ve emanından yoksun olur.)
[İbni Mace]

(Hepimiz bozulunca, beş zaman namazı cemaatle kılana her gün yüz şehit sevabı yazılır.) [İbni Nasr]
(Beş zaman namazı cemaatle kılan, Sırat köprüsünü şimşek şeklinde geçer.)
[Taberani]

(Beş zaman namazı kılan, Ramazan orucunu tutan, zekât veren ve büyük günahlardan sakınan her insana, Kıyamette, Cennetin sekiz kapısı açılır. Dilediği kapıdan girer.) [Hâkim]
(Beş zaman namazlardan sonrasında meydana getirilen yakarma kabul olur.)
[Buharî]
(Beş zaman namaza devam edin, şu sebeple minik günahlara kefaret olur.)
[Taberanî]

(Kitab ehli olan bir kavme vazifeli olarak gittiğin süre, ilkin, Tanrı’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Tanrı’ın Resulü olduğuna şehadet etmeye çağrı et. Bunu kabul ederlerse, Tanrı’ın günde beş zaman namazı farz kıldığını haber ver. Bunu da kabul ederlerse, Tanrı’ın kendilerine zenginlerinden alınıp fakirlerine verilen bir sadakayı [zekâtı] farz kıldığını söyle.) [Buharî, Müslim, Ebu Davud]
(Beş zaman namazı kılan, Ramazan orucunu tutan, zekâtını veren ve yedi büyük günahtan kaçan hiç kimseye, Cennetin tüm kapıları açılıp,
“Selamet ve güvenlik içinde gir” denilir.) [Nesaî]
Saçları dağınık biri gelip, Resulullah’a sordu:
(– Ya Resulallah İslam nedir?
– Günde beş zaman namaz kılmaktır.
– Beşten fazla değil mi?
– Hayır, nâfile kılmak isteyen kılabilir. Bir de yılda bir ay ramazan orucu vardır.
– Bundan başka, oruç yok mu?
– Nâfile olarak tutmak isteyen tutabilir. Bir de varlıklı için malının zekâtı vardır.
– Bundan fazlası var mıdır?
– İsteyen nâfile olarak sadaka verebilir.
– Vallahi ne fazla, ne de bundan noksan yaparım.
– Bu tarz şeyleri icra eden kurtuluşa erer.) [Buharî, Müslim, Ebu Davud, Nesaî]

Bu kadar vesikaları inkâr eden kimse, bilgisiz ve ahmak değilse, muhakkak zındıktır.

2- (Yalnız Kur’an) diyenlerin Kur’an-ı kerime inanmadıklarını söylemiştik. Bu ikinci maddede de, bu açıkça sırıtmaktadır. Peygamber efendimizin adı saygısızca anılmaktadır. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Tanrı ve melekleri, Resule salevat getiriyor, inanç edenler, siz de salevat getirin!) [Ahzab 56]

Bu âyet-i kerime inince, Eshab-ı kiram (Ya Resulallah sana iyi mi salevat okuyacağız?) diye sordular. En faziletli olanın namazda okunan salli barikler bulunduğunu bildirdi.

Peygamberler ve meleklerden başkasına salat getirilmez. (Hindiyye)

Yukarıda bildirilen âyete inanan Müslüman, Peygamber efendimizin adı geçince, Muhammed aleyhisselam yada “sallallahü aleyhi ve sellem” der.

Başka bir sapık da (Zırva tevil götürmez) kabilinden tevile çalışıyor. (Salevat destek anlamına gelir. “Tanrı ve melekleri Resulünü destekliyor. Ey müminler, siz de onu destekleyin, ihtiyaç duyulan saygı ve itaati gösterin” anlamındadır) diyor. Bu şekilde açıklayan hiçbir İslam âlimi ve Sahabe-i kiramdan asla kimse olmamıştır. Resulullah efendimiz de bu şekilde açıklamamıştır. Kendi ifadesi, (Saygı ve itaat gösterin) şeklindedir. Peki, niye ismiyle ifade ediyor da saygı ifadesi kullanmıyor? (İtaat gerekir) söylediği hâlde, onun bildirdiklerine niye inanmıyor ve itaat etmiyor? (Zırva tevil götürmez) diye atalarımız ne güzel söylemiş.

TV’de görmüştük. Mezheplere inanmayan, gayrimüslimlerin bile Cennete gideceğini söyleyen ilahiyatçı bir profesörle, sapık biri konuşuyordu. Sapık, (Muhammed, Muhammed) demeye başlayınca, bu profesör bile, onun saygısızca Resulullah’ın adını anmasına tepki gösterdi. Resulullah demeye dilleri varmıyor. (Seni âlemlere rahmet olarak gönderdim) âyetiyle alay ediyorlar. Resulullah’a düşman olmak Tanrı’a düşman olmak demek değil midir? Bu ise dinsizliğin daniskasıdır.

(Yalnız Kur’an) diyenlerin inanmadığı Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]

(İnsanlara açıkla diye Kur’anı sana indirdik.) [Nahl 44]

(Resulüme tâbi olun ki, doğru yolu bulasınız.) [Araf 158]

(Biz her peygamberi, sadece Tanrı’ın izniyle kendisine itaat olunmak için yolladık.) [Nisa 64]
Peygamber efendimiz de, Allahü teâlânın emrine uygun olarak izahat yapıyor. Nisa sûresinin, (Yeryüzünde sefere çıkınca, namazı kısaltabilirsiniz!) mealindeki yüz birinci âyetini açıklamış, seferde namazlarını kısaltmış ve kısaltılmasını emretmiştir. Bu konudaki birkaç hadis-i şerif şöyledir:
(Seferde namazı tamam kılan, mukimken noksan kılan gibidir.) [Dâre Kutnî, İbni Neccar](Allahü teâlâ seferde, dört rekâtlı namazları iki rekât kılmayı emretmiştir.) [Tirmizî, Nesaî, Ebu Davud]

İbni Abbas hazretleri buyuruyor ki: Allahü teâlâ, Resulullah’ın diliyle, dört rekâtlı farzları, seferde iki rekât olarak kılmayı emretmiştir. (Müslim, Ebu Davud, Nesaî)

Eshab-ı kiramın büyüklerinden Abdullah İbni Ömer hazretlerine, (Nisa sûresinde, yalnız korku hâlinde ve seferde namazı kısaltmaya izin verildiği hâlde, niye namazları kısaltıyoruz?) diye sorulunca, (Resulullah, bizlere dinimizi anlatırken, seferde namazı iki rekât kılmayı öğretti) buyurdu. (Nesaî)

Hanefî uleması, bu hadis-i şerifleri ve benzerlerini kanıt alarak, seferde dört rekâtlı farzları iki rekât kılmanın vacib, dört rekât kılmanın ise günah bulunduğunu bildirmiştir. (Tahtavî)

3- Allahü teâlâ, (Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) buyuruyor. Peygamber efendimiz, namazı bozan şeyleri bildirmiştir. Bazıları şunlardır: 1- Konuşmak. 2- Kendisi işitecek kadar gülmek. 3- Bir farzı terk etmek. 4- Dünya işi için yada ağrı, üzüntü sebebiyle yüksek sesle ağlamak. 5- Ah, of diye inlemek. 6- Özürsüz öksürmek. 7- Ameli kesir olacak bir iş yapmak. 8- Kendi işitemeyecek kadar sessiz okumak. 9- Bir şey yiyip içmek. 10- Çocuk emzirmek. 11- Başkasının sözüyle yerini değişiklik yapmak. 12- Ceketini giymek. 13- İmamdan başkasının duasına âmin demek. 14- Necasetli yerde namaz kılmak. 15- Bir rükünde, üç kere sübhanallah diyecek kadar avret yerinin açılması.

Namazın farzları nedir? Dışındaki farzları altı olduğu şeklinde, içindekiler de altıdır. Vacibleri var, mekruhları var. Ta’dili erkân var. Secde-i sehv nedir? Nerelerde yapılır? Şimdi (Yalnız Kur’an) diyenlere soruyoruz. Bunların kaçı Kur’anda vardır? Resulullah’ın bildirdiklerine uymazsak, namazı onun kıldığı şeklinde kılmazsak yaptığımız yakarma sahih olur mu? Allahü teâlâ, hâşâ (Resulüme uyun!) diye boşuna mı emretmiştir? Tanrı’ın emrini dinlemeyen âsi olmaz mı? (Yalnız Kur’an) diyenler, Tanrı’ı yalancı çıkarmaya emek vererek, (Resulüne uymak gerekmez) diyorlar.

Bir karı, hayız görmeye başlayınca namazı da abdesti de bozulur. Peygamber efendimiz ve tüm Ehl-i sünnet âlimleri bu şekilde bildirirken birkaç zındığın söylediğine saygınlık edilmez.

Birkaç hadis-i şerif:
(Hayızlı hanım namaz kılamaz.) [Buharî, Müslim, Ebu Davud]

(Hanımefendilerin dinlerinin noksan olması, onların hayızlıyken, günlerce namaz kılamadıkları, Ramazan ayında oruç tutamadıkları içindir.) [Buharî, Müslim, Nesaî, Muvatta]

(Cünübe ve hayızlıya mescide girmek helâl olmaz.) [İbni Mace]

(Hayızlı ve cünüp, Kur’an okuyamaz.) [Tirmizî]

Hazret-i Âişe validemizin naklettiği hadis-i şerifte de, hayızlıyken tutulamayan oruçların kaza edileceği, kılınmayan namazların affolduğu bildirildi. (Buharî)

Ümmü Büsse “radıyallahü anha” anlatır: Hac esnasında Ümmü Seleme validemize sormuş oldum:
– Ey müminlerin anası, hayz esnasında kılınmayan namazların kazası gerekir mi?
Hayır, kaza edilmez. Hanımlarından biri, nifas sebebiyle kırk gün namaz kılmadı, Resulullah nifas zamanı kılınmayan namazları kaza etmesini emretmedi. (Ebu Davud)

Hazret-i Âişe validemize, (Niye hayzlı hanım orucunu kaza ediyor da, namazını kaza etmiyor?) diye sorulduğunda, Resulullah efendimizden işittiğini şöyleki bildirdi:
(Hayzımız Ramazana rastlayınca, oruç tutmaz, kaza ederdik; fakat hayzlı iken kılmadığımız namazları kaza etmek emrolunmadı.) [Buharî, Müslim, Ebu Davud, Tirmizî, Nesaî]

Resulullah zamanında hayız yada nifas sebebiyle Ramazanda hanımlarından biri orucunu tutmaz, Resulullah ile beraber Şaban ayına kadar kaza etmediği olurdu. (Buharî, Müslim, Ebu Davud, Tirmizî, Nesaî)

Kanunlar, tüzükler, yönetmelikler olmadan ülke yönetilemediği şeklinde, Resulullah’ın uygulaması dikkate alınmadan, mezhebe ve fetvalara uymadan, hepimiz Kur’andan kendi anladığına göre bir namaz şekli meydana çıkaramaz. Kur’anda, (Resule uyun!) buyuruluyor. Ikimiz de Kur’anın emrine uyuyoruz. Eğer kendimiz de Resulullah şeklinde anlayabilseydik, (Resulüme uyun!) emri hâşâ gereksiz olurdu.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/28/kurana-gore-namaz/feed/ 0 5757
Seferde namazı kısaltmak https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/28/seferde-namazi-kisaltmak/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/28/seferde-namazi-kisaltmak/#respond Sun, 28 Jul 2019 12:49:47 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5756

Sual: Mezhepleri ve hadis-i şerifleri kabul etmeyip (Yalnız Kur’an) diyen biri, (Seferde namazı kısaltmak diye bir şey Kur’anda yok) diyor. Her şeyi Kur’anda aramak yanlış değil mi? Örnek olarak Kur’ana gore namaz iyi mi kılınır? Resulullah, iyi mi kılınacağını uygulamalı olarak göstermemiş mi? (Tanrı, “Niye namazı azca kıldın?” demesin de, “Niye fazlaca kıldın?” derse desin, seferde namazı tam kılmanın mahzuru olmaz) diyor. Bu mevzuda dinimizin hükmü nedir?
CEVAP
(Yalnız Kur’an) diyenler, dinimizi içten yıkmaya çalışan mezhepsizlerdir. Peygamber efendimiz, “sallallahü aleyhi ve sellem” seferilik mevzusundaki hükümleri de bildirmiş, mezhebimiz de açıklamıştır. Hadis-i şerifleri yok saymak fazlaca tehlikelidir. Hadis-i şerifler olmasaydı, namazların kaç rekât olduğu, iyi mi kılınacağı, rükû ve secdede okunacak tesbihler, cenaze ve bayram namazlarının kılınış şekli, zekât nisabı, orucun, haccın farzları, hukuk detayları bilinemezdi. Kısaca hiçbir âlim, bu tarz şeyleri Kur’an-ı kerimden bulup çıkaramazdı. Bu tarz şeyleri Peygamber efendimiz açıklamıştır. Mezhep imamları, hadis-i şerifleri açıklamasaydı, sünnet kapalı kalırdı. Sünneti, müctehid âlimler açıklamış, böylece mezhepler meydana çıkmıştır.

Peygamber efendimiz, Nisa sûresinin, (Yeryüzünde sefere çıkınca, namazı kısaltabilirsiniz!) mealindeki yüz birinci âyetini açıklamış, seferde namazlarını kısaltmış ve kısaltılmasını emretmiştir. Bu konudaki birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Seferde namazı tamam kılan, mukimken tamamlanmamış kılan gibidir.) [Dâre Kutnî, İbni Neccar]

(Allahü teâlâ seferde, dört rekâtlı namazları iki rekât kılmayı emretmiştir.) [Tirmizî, Nesaî, Ebu Davud]

İbni Abbas hazretleri buyuruyor ki: Allahü teâlâ, Resulullah’ın diliyle, dört rekâtlı farzları, seferde iki rekât olarak kılmayı emretmiştir. (Müslim, Ebu Davud, Nesaî)

İbni Mesud hazretleri de, Resulullah’ın seferde yatsının dört rekât farzını iki rekât kıldığını bildirmiştir. (Buharî)

Oruç tutup bayılan birini gören Resulullah, “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Seferde oruç tutmak, taat ve yakarma değildir) buyurdu. (Buharî, Müslim, Ebu Davud, Nesaî)

Eshab-ı kiramın büyüklerinden Abdullah İbni Ömer hazretlerine, (Nisa sûresinde, yalnız korku hâlinde ve seferde namazı kısaltmaya izin verildiği hâlde, niye namazları kısaltıyoruz?) diye sorulunca, (Resulullah, bizlere dinimizi anlatırken, seferde namazı iki rekât kılmayı öğretti) buyurdu. (Nesaî)

Hanefî uleması, bu hadis-i şerifleri ve benzerlerini kanıt alarak, seferde dört rekâtlı farzları iki rekât kılmanın vacib, dört rekât kılmanın ise günah bulunduğunu bildirmiştir. (Tahtavî)

(Tanrı, “Niye namazı azca kıldın?” demesin de, “Niye fazlaca kıldın?” derse desin, seferde namazı tam kılmanın mahzuru olmaz) ifadesi de fazlaca yanlıştır, ilmî değildir, bir mugalatadır, yanıltıcı bir sözdür. Dinde esas olan emre uymaktır, emre uymamak suçtur. Örnek olarak, sabah namazını iki yerine üç, akşam namazını üç yerine dört rekât kılsak bu namazlar asla sahih olmaz. Üstelik emre uymamanın ötesinde, Allahü teâlânın emrini değiştirmiş oluruz.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/28/seferde-namazi-kisaltmak/feed/ 0 5756
Kur’an ve sünnet https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/28/kuran-ve-sunnet/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/28/kuran-ve-sunnet/#respond Sun, 28 Jul 2019 07:48:50 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5755

Sual: (Kur’an ve Sünnet varken mezheplere uyulmaz. Şahsen ben Tanrı’ın kelamını hiçbir mezhep âliminin sözüne değişmem. Onun için self servis yaparım, kendim pişirir kendim yerim. Kur’an varken başka şeye ne gereksinim vardır? Hadisler de böyledir. Tanrı’ın kelamı varken niye hadislere bakılır ki?) deniyor. Peygamberimiz ve âlimler Kur’ana aykırı mı konuşuyorlar?
CEVAP
Bu safsataya mugalata, söz ebeliği denir. Şimdi demagoji deniyor. Karşısındakini yanıltmak için doğruya benzer yanlış söz anlama gelir. (Tanrı’ın kelamını hiçbir mezhep âliminin sözüne değişmem) diyor, bunun aksini kim söyleyebilir? Peygamber efendimizin ve mezhep imamlarımızın bildirdiklerine uymak, başkalarının sözünü Tanrı’ın sözüne tercih etmek olmaz. Bu mezhepsizlerin kullandığı, alçakça demagojik bir taktiktir. Kendisi, Kur’an mealinden bir şey okuyor, bir şey anlıyor, bunun adı Kur’an oluyor, fakat Peygamber efendimizin yada mezhep imamlarımızın Kur’an-ı kerimden anladığı hâşâ Kur’an’dan değişik oluyor. Bu iyi mi sapıklık, akıl alacak benzer biçimde değil.

(Niye Tanrı kelamına değil de, başka kaynaklara bakıyorsunuz?) diyorlar. Bu dinin sahibi, peygamberi, Allahü teâlânın habibi Resulullah efendimizin yada Onun vârisleri olan mezhep imamlarımızın anladıkları Kur’an’dan ayrı bir şey oluyor da, bizim Kur’an’dan anlayacağımız iyi mi din oluyor? Bizim anladığımız senet oluyor, Resulullah’ın ve onun vârisleri olan âlimlerin anladıkları iyi mi sapıklık oluyor?

Din nakle dayanır, kendi anladıklarımız dinde senet olmaz. Kendi anladıklarımıza, (Kur’an böyledir) denmez. Denirse insan sayısı kadar değişik görüş meydana çıkar. Ortada din diye bir şey kalmaz.

Hakkı tanımak iyi mi olur?
Sual: Bir mezhepsiz diyor ki: (Hak kişilerle kim bilir, tersine kişiler hakla tanınır. Sen ilkin hakkı tanı, hakkın ehlini de bilirsin. Hak olan Kur’an ve Sünnet’tir. Bir sözü söyleyenin sözü Kur’an ve Sünnet’e uyuyorsa, o kimse hak ehlidir, uymuyorsa hak ehli değildir. İmam-ı a’zamın yada başka imamların sözleriyle hak tespit edilmez.) Bu söz doğru mu?
CEVAP
(Kur’an ve Sünnet) diyerek, art niyetini bu kelimelerin arkasına gizliyor. Kur’an ve Sünnet hakkın kendisidir. Fakat Kur’an ve Sünnet’ten kimin anladığı ölçü olur? Bir mezhepsiz, Kur’an ve Sünnet’e bakarak, (İmam-ı a’zam yanlış söylemiştir, o hak ehli değildir) diyemez. Kur’an ve Sünnet’i en iyi anlayan müctehid âlimlerdir, örneğin bunların en büyüğü olan İmam-ı a’zamdır. O, (Hak şudur) diyorsa, ona uyulur. Mezhepsizin anladığına uyulmaz. Bir örnek verelim:
Mezhepsiz, (Kur’anda Kevser sûresinde, “Tanrı için kurban kes!” emrine bakılırsa, kurban kesmek her insana farzdır) dese de, onun Kur’andan anladığı hak değildir. Hiçbir mezhep imamı, (Kurban kesmek farzdır) dememiştir. Demek ki, bizim gibilerin Kur’anla, Sünnet’le hakkı tespit etmemiz, imkânsız denecek kadar zor olsa gerek. Bir bakkalın kanundan, anayasadan anlamasıyla bir hukukçunun anlaması aynı olmaz. Kur’an-ı kerimi idrak etmek, anayasayı idrak etmek kadar kolay da değildir. Mezhepsizlerin, hak mezheplere aykırı olarak Kur’an ve Sünnet’ten çıkardığı yargı asla hak olması imkansız. Bugün için hakkı saptamak, sadece tâbi olduğu mezhebin hükmüne uymakla olur.

Peygamber efendimiz, Kur’an-ı kerimi anlayıp şerefli arkadaşlarına [Eshab-ı kirama] anlatmıştır. Kur’an-ı kerimi onun anlattığından değişik söyleyenin bildirdiği yargı geçersizdir. Hak sadece Resulullah efendimiz, Eshab-ı kiram ve mezhep imamlarıyla bilinir. Mezhepsizlerin Kur’an ve Sünnet’ten anladıklarıyla hak bilinemez. Bunlar, (Hak, kişilerle kim bilir) sözüyle mezhep imamlarını kastediyorlar. Kendi anladıklarını da hak kabul ediyorlar. Bunun için meal okuyorlar, Tesettür âyetlerini anlamadıkları benzer biçimde, Resulullah’ın açıklamasına da saygınlık etmeyip, (Kur’anda kapanmak yok) diyorlar. İçkinin haram edilişini bildiren âyetleri de anlayamadıkları ve gene Resulullah efendimizin açıklamasına da saygınlık etmedikleri için, (Sarhoş etmeyecek kadar, efendice içki içmekte sakınca yoktur) diyorlar. Üstelik, (Ben Kur’andan söylüyorum) diyerek kendi anladıklarını Kur’an sanıyorlar. Resulullah efendimizin bildirdiklerine, Ehl-i sünnet âlimlerinin o âyet-i kerimeleri açıklamalarına bakmıyorlar. (Onlar da insandır, kişiye bakılırsa din olmaz) diyorlar. Kur’an-ı kerimden kendi anladıkları din oluyor, hak oluyor da, İmam-ı a’zamın ve öteki mezhep imamlarının anladıkları, kişilerin görüşleri oluyor, hak olmuyor, din olmuyor! Mezhepsizlerin, dört hak mezhebe aykırı sözlerine saygınlık etmemelidir.

Kitap Sünnet demek
Sual:
Ehl-i sünneti savunduğu söylenen bir yazar, (Biri, davasını korumak için çaba sarfetmek için Kur’an’dan onlarca âyeti kanıt gösterse Sünnete ve sahabeye uygun değilse, bunun hakikat bulunduğunu onaylama etmeyin) diyor. O, Sünnete ve sahabeye uygun olsa, fakat mezhebimize aykırı olsa, onaylama etmek doğru mudur? Bir de, niye âyet diyor da, âyet meali yada o kişinin âyetten anladığı mânâ demiyor?
CEVAP
Her iddiayı sahibine sormalı. Bizim onlar adına konuşmamız yanlış olur. Fakat sözün zahirine bakarak ne anlaşıldığını bildirelim:
Bu sözü için (Yalnız Kur’an) diyenler, bu yazarı suçlamıştır. Suçlamaları kasıtlıdır, yanlıştır. Yazar, öyleki söylemekle (Âyetler kanıt olmaz) demiyor. (Kur’an’ı en iyi anlayan Resulullah ve sahabe-i kiramdır. Onların anladıklarına uygun değilse, sizin âyetlerden anladığınız yanlıştır) diyor. (Yalnız Kur’an) diyenler, Kur’an’dan kendi anladıklarına Kur’an diyorlar. Hâlbuki onların yada bizim anlamamız doğru olsa da yanlıştır. Zira icazetli müfessir değiliz. Kendi anladığımız mânâya iyi mi (Bu, Tanrı’ın kelamıdır) deriz? Yazar, bunu anlatmaya çalışıyor. Sadece sizin dediğiniz benzer biçimde, bir kimsenin Kur’an-ı kerimden anladığı Sünnete uygun olabilir, fakat mezhebimize uymuyorsa, (Bu anlayış, bizim mezhebimize aykırıdır) deriz.

Biri çıkıp, (Abdest âyetinde, sırayla yıkamanın farz olduğu bildiriliyor) dese, sahabe-i kiramdan örnekler de verse, biz (Evet) dersek mezhebimizden çıkmış, mezhepsiz olmuş oluruz. Zira Hanefî’de düzenleme farz değildir, Şâfiî’de farzdır. Şâfiî olan onaylama eder, fakat Hanefî onaylama edemez.

Gene biri, (Abdest âyetinde, muvalatın ve başın tamamını mesh etmenin farz olduğu bildiriliyor) dese, ikimiz de evet dersek, mezhepsiz oluruz. Zira Hanefî’de ikisi de farz değildir. Bunlar Mâlikî’de farzdır. Mâlikî olan onaylama eder, fakat Hanefî onaylama edemez.

Başka biri de, (Abdest âyetinde, başı olduğu benzer biçimde, çıplak ayakları da mesh etmek farzdır. Ayakları yıkamak bid’attir) dese, mezhebimize aykırı olduğundan onaylama edemeyiz. Yalnız, (Şiîlerde öyledir) deriz.

Gene biri, (Ben Kur’andan Fâtiha okumanın farz bulunduğunu anlıyorum) dese, bu sözü sünnete aykırı değildir. Sadece Hanefî mezhebine aykırıdır. Onun için ölçü, mezhebimizin bildirdiği hükümlerdir. Yalnız Kur’an diyen mezhepsizlerin, mezhebimize aykırı olan sözlerini, (Biz Kur’an’dan söylüyoruz) deseler de, onaylama edemeyiz.

(Yalnız Kur’an) diyenlerin yanında, (Yalnız Kitap ve Sünnet) diyen mezhepsizler de var. Bunlar mezhepsizliği meşrulaştırmak için, Kur’an’dan anladıkları hükümlere (Kur’an yolu), hadislerden anladıkları yola da, (Sahabenin yolu) diyerek ahmakları kandırmaya çalışıyorlar.

Onun için mezhebi olan, dört mezhebin hak olduğuna inanan kimse, (Kitap ve Sünnet) tâbirini kullanmaktan kaçınmalıdır. Zira şimdi bu tâbiri genel anlamda mezhepsizler kullanıyor. Ehl-i sünnet olan bilir ki, dinimizde kanıt bir tek, (Kitap ve Sünnet) değil, (İcma) ve (Kıyası fukaha) da vardır. Mezhepsizlere, mezhebimizin dışına çıkanlara, mezhebi geniş olanlara saygınlık edilmez.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/28/kuran-ve-sunnet/feed/ 0 5755
Dinde dört delil vardır https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/28/dinde-dort-delil-vardir/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/28/dinde-dort-delil-vardir/#respond Sun, 28 Jul 2019 02:48:14 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5754

Sual: Hadis düşmanları, (Hadisler dinde delil olsaydı, din tamamlanmamış olurdu, bundan dolayı hiçbir hadis âlimi, bilmiş olduğu tüm hadisleri kitaplarına yazmamıştır. Sözgelişi Müslim’de olan bir hadis, Buhârî’de olmayabilir. O süre bu hadiste bildirilen yargı dine girmemiş ve din de tamamlanmamış kalmış olur) diyorlar. Bu şekilde söylemeleri doğru mudur?
CEVAP
Hadis, Resulullah’ın vahye dayanan sözleridir. İslamiyet’in bir parçası değil tamamıdır, bundan dolayı Peygamber efendimiz, Allahü teâlânın emri ile Kur’an-ı kerimi açıklayarak, İslamiyet’i bildiri etmiştir. (Bu âyet-i kerime, bu hadis-i kudsî, bu da hadis-i şerif) diye bildirmiştir. Bunlar delil eğer olmazsa, ortada din kalmaz. (Hadisler delil değildir) demek, (Kur’an delil olması imkansız) anlama gelir, bundan dolayı bu şekilde söylemek, Kur’an-ı kerimin, (Resulüme itaat edin, onun bildirdiklerine uyun) emrini inkârdır. Doğrusu İslamiyet’i yıkmanın başka bir yolu olur.

Müslim’deki bir hadis, Buhârî’de olmayabilir, Buhârî’deki bir hadis de, Müslim’de olmayabilir. Kütüb-i sittedeki öteki hadisler de böyledir. Birinde olup ötekinde olmayan hadisler, normal olarak olur. Hepsini bir hadis âliminin kitabına yazması gerekmez. Eshab-ı kiram tüm hadisleri bildirmiştir. Hadis kitapları, bir tüm olarak ele alınınca, dinde hiçbir tamamlanmamış hükmün kalmadığı görülür. Kur’an-ı kerim, hadislerle açıklanarak, dinimizde tamamlanmamış bırakılan sorun kalmamıştır. Namazın rekâtları, farzları, vacibleri, namazı bozan hususlar şeklinde oldukça şey, Kur’an-ı kerimin emrine uyularak, hadis-i şeriflerle bildirilmiştir. Hadis-i şerifleri delil saymamak, Kur’an-ı kerimi delil saymamak olur. Hadisler delil eğer olmazsa, her şeyin hükmünü Kur’an-ı kerimde bulamayız.

Hadislerin delil olmasını inkâr edip, (Yalnız Kur’an delildir) diyenler kesinlikle samimi değildir, bundan dolayı Allahü teâlâ, (Yalnız bana tâbi olun, yalnız bana itaat edin) buyurmuyor. (Resulüme de itaat edin) buyuruyor. Eğer hadisler, doğrusu dinimiz tamamlanmamış olsaydı, Allahü teâlâ, (Dininizi tamamladım) buyurmazdı. Hadislerin tamamlanmamış olup olmadığını hâşâ Allahü teâlâ bilmez mi? Resulullah’a uymak icap ettiğini bildiren birkaç ayet-i kerime meali:
(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından sakının!) [Haşr 7]

(O Peygamber, güzel şeyleri helâl, çirkin şeyleri haram kılar.) [Araf 157] (Allahü teâlâ, haram kılma yetkisini Resulüne de vermiştir.)

(Tanrı ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden Cehenneme gider.)
[Nisa 13,14]

(Biz her Peygamberi, kendisine itaat edilsin diye yolladık.) [Nisa 64]

(Kur’anı insanlara beyan edesin, açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]

Buradaki beyan etmek, âyet-i kerimeleri başka kelimelerle ve başka şekilde anlatmak anlama gelir. (Huccetullahi alel-âlemin)

Bu konudaki birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Cebrail aleyhisselam, Kur’anla birlikte, onun açıklaması olan sünneti de getirdi.) [Darimi]

(Bana Kur’an-ı kerimin misli kadar daha yargı verildi.) [İ. Ahmed]

(“Yalnız Kur’andaki helâl ve haramı kabul edin” diyenler çıkar. İyi bilin ki, Peygamberin haram kılması, Tanrı’ın haram kılması gibidir.) [Tirmizî]

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/28/dinde-dort-delil-vardir/feed/ 0 5754
Hadis-i şerif düşmanlarının hilesi https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/28/hadis-i-serif-dusmanlarinin-hilesi/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/28/hadis-i-serif-dusmanlarinin-hilesi/#respond Sat, 27 Jul 2019 21:47:55 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5753

Sual: Kur’anda (Hadisler uydurmadır) diye bir âyet varmış. Böyle bir durum var mı?
CEVAP
Hadis, kadim [eski] kelimesinin zıddıdır, şu demek oluyor ki yeni anlama gelir. Ek olarak söz ve haber anlamına da gelir. Kur’an-ı kerimde geçen tüm hadis kelimeleri, söz ve haber anlamındadır. Deyim olarak, Resulullahtan rivayet edilen haberlere hadis denir. Hadis-i şerif, Resulullah efendimizin şerefli, kutsal sözleridir.

Dini yıkmak isteyenler, ilkin âlimlerden, mezheplerden başladılar, sonrasında da hadis-i şeriflere saldırdılar. Sahih de olsa hadis-i şerife düşmanlıklarını gizlemediler. Fakat her Müslüman bilir ki, hadis-i şeriflere düşman olmak, (Resulüm vahiyden başka söylemez) buyuran Allahü teâlâya düşmanlıktır. Bu Tanrı düşmanları, (Yalnız Kur’an) yaftası altında, hadislerden başlayarak İslamiyet’i yıkmaya çalışıyorlar.

Allahü teâlâ, Resulüne uymayı, kendine uymak olarak bildirmekte ve Resulün emri ile kendi emrini ayıranlara kâfir demektedir. İşte âyet-i kerime mealleri:

(Resule itaat eden, Tanrı’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

(Tanrı ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.) [Ahzab 71]

(Peygamberin verdiğini alın, yasak ettiğinden sakının!) [Haşr 7]

(Resulüm de ki: “Bana uyun ki, Tanrı da sizi sevsin!”) [Al-i İmran 31]

(Ona uyun ki, doğru yolu bulasınız!) [Araf 158]

Bu âyetlere karşın, hadislere harp açıldı. Mezhepsizler, kasten söz anlamındaki hadis kelimesini sanki hadis-i şerif şeklinde göstermeye çalışıyorlar. Uygunsuz bir söz ifadesini, uygunsuz bir hadis diye çeviri ediyorlar. Hadis kelimesini söz olarak çeviri etmeyip hadis olarak söylüyorlar, örneğin (Kur’andan sonrasında hangi söze inanacaklar?) âyetini, (Hangi hadise inanacaklar) diye değiştiriyorlar.

Oysa Kur’anda, hadis kelimesi kimi zaman, Kur’an anlamında da kullanılıyor. O vakit hadis kelimesini, hadis-i şerif olarak göstermek, kendi aleyhlerine delildir. İşte âyet mealleri:

(Bu hadise [söze yani Kur’ana] inanmayanlar [helak olacakları için] arkalarından üzülerek neredeyse kendini harap edeceksin!) [Kehf 6]

(Tanrı, hadislerin [sözlerin] en güzelini bir kitap halinde indirdi.) [Zümer 23]

(Şimdi siz bu hadise mi [söze yani Kur’ana mı] şaşıyorsunuz?) [Necm 59]

(Âlemlerin Rabbi tarafınca indirilen bu Kur’an-ı kerime sadece temiz olanlar dokunabilir. Siz bu hadisi mi [sözü mü yani Kur’anı mı] küçümsüyorsunuz?) [Vakıa 77-81]

Kur’an-ı kerimde lehv-el hadis, boş söz anlama gelir. Bir âyet meali:

(İnsanlardan öylesi var ki, herhangi bir bilimsel delile dayanmadan Tanrı yolundan saptırmak ve sonrasında da onunla alay etmek için boş sözü satın alır.) [Lokman 6]

Hadis düşmanları, buradaki boş söze, hadis eğlencesi yada uydurma hadis demişlerdir. Bu hileye, bu oyuna gelmemelidir.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/07/28/hadis-i-serif-dusmanlarinin-hilesi/feed/ 0 5753