Peygamber efendimiz – Cennetin Bahçesi https://www.cennetinbahcesi.com Dini Paylaşım Sitesi Sat, 25 May 2019 14:12:04 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.0.9 110917297 Peygamber düşmanlığı https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/25/peygamber-dusmanligi/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/25/peygamber-dusmanligi/#respond Sat, 25 May 2019 14:12:04 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5450

Sual: (Peygamber Tanrı mı sanki? Niçin o denli oldukça övülüyor?) diyenler oluyor. Mevlit kandillerinde Resulullah’ın anılıp övülmesine niçin tahammül edemiyorlar?
CEVAP
Tahammülsüzlük Resulullah’a düşman olmaktan ileri gelir. Ona düşmanlık da İslâmiyet’e düşmanlıktır. İslâmiyet’e olan düşmanlıklarını gizleyerek bu yolla saldırıyorlar.

Resulullah efendimizin övülmesinden rahatsız olanlar birkaç gruptur:
1- Müslüman kılığına bürünmüş misyonerler. Her grupta bunların parmağı vardır.

2- (Yalnız Kur’an) diyenler.

3- Rashat Khalife denilen bir fellahı peygamber kabul edenler.

4- İngilizler tarafınca kurdurulan Vehhabiliğin yerli temsilcileri, Resulullah’ın övülmesine tahammül edemedikleri için Mevlit Kandili’ne bid’at diyorlar.

Kur’an-ı kerime inanmış olsalar, Resulullah’ı öven âyetlere de inanırlardı. Sözgelişi, İbni Abbas hazretleri, (Biz seni âlemlere rahmet olarak yolladık) mealindeki âyetin tefsirinde, (Muhammed aleyhisselam, tüm insanlara rahmettir) buyurmuştur. (Kurtubî)

Birkaç âyet-i kerime de şu mealdedir:
(Resulüme uyun ki, doğru yolu bulun!) [Araf 158, Nur 54] (Bu âyete inanan, yalnız Kur’an demez.)

(O, kendiliğinden konuşmaz. Onun [dine ait] her sözü vahiyledir.) [Necm 3-4] (O hâlde Resulullah’ın sözleri vahye istinat ettiğine nazaran niye kabul edilmez ki?)

(Rabbinin sana verdiği nimetlerle mecnun değilsin. Senin için bitmez, tükenmez, sonsuz mükâfat vardır. Normal olarak sen en büyük terbiye üzeresin.) [Kalem 2-4] (Bundan daha üstün bir peygamber var mıdır?)

(Biz seni tüm insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak yolladık.) [Sebe 28]

(Resulullah’ta sizin için [uyulması gereken] güzel örnekler vardır.) [Ahzab 21] (Kur’ana inanmakta samimi iseler, niçin ona uymazlar?)

Duha sûresinin, (Sen razı olana [yeter diyene] kadar, her dilediğini vereceğim) mealindeki 5. âyeti, Allahü teâlânın, Peygamberine tüm ilimleri, tüm üstünlükleri, İslamiyet’i, düşmanlarına karşı yardım ve ümmetine Kıyamette her türlü şefaat ve tecelliler kayra edeceğini vaat etmektedir. Bu âyet-i kerime erişince, Cebrail aleyhisselama bakıp, (Cehennemde bir müminin kalmasına razı olmam) buyurdu. Gene buyurdu ki:
(O denli oldukça hiç kimseye şefaat ederim ki, Rabbim Allahü teâlâ, bana, “Razı oldun mu?” diye sorunca, “Evet razı oldum” derim.) [Beyhekî, Bezzar, Taberanî]

(Tanrı ve melekleri, Resule salevat getiriyor, inanç edenler, siz de salevat getirin!) [Ahzab 56]

Hakkaten Tanrı ve melekleri, Peygambere salât ederler. (Onur ve şânını yüceltirler. Şüphesiz Tanrı ve melekleri Peygamberi överler. Ey inananlar! Siz de onu övün, ona salât ve merhaba getirin) deniyor. Fellah Rashat ve yandaşları, bu âyet-i kerimeyi de çarpıtmaya çalışıp, (Resule destek verin ve saygı gösterin) diyorlar. Hâlbuki tevile asla gerek yok. Açıkça (Salât, salevat getirin!) buyuruluyor. Onların tevil etmiş olduğu benzer biçimde bile olsa, niye saygı duymuyorlar? Saygı ifadesi kullanmadan niye ismiyle hitap ediyorlar? Tanrı ve melekler Resulünü destekliyorsa, Fellah’ın yandaşları ve (Yalnız Kur’an) diyenler niye desteklemiyorlar? Niye hiçbir hadis-i şerifi kaynak almıyorlar? Demek ki, kendi tevillerine de inanmıyorlar.

İnşirah sûresinin (Senin şânını, şöhretini yücelttik) mealindeki âyetinin tefsirinde deniyor ki:
Ezan, ikamet, teşehhüd, hutbe benzer biçimde birçok yerde benimle birlikte adını çağrıştırmak sûretiyle şânını yücelttik. (Celâleyn)

Senin adını doğuda, batıda, yeryüzünün her yerinde yükselttim. (Sâvî tefsiri) [Batıya doğru, bir tul [boylam] derecesi gidilince, namaz vakitleri 4 dakika gecikiyor. Her 28 km gidişte, aynı vaktin ezanı birer dakika sonrasında yine okunuyor. Böylece, yeryüzünün her yerinde, her an ezan okunmakta, Muhammed aleyhisselamın adı, Allahü teâlânın ismiyle birlikte her an, her yerde işitilmektedir. Resulullah’a düşman olanlar buna iyi mi tahammül ederler ki?]

Öyleki bir yükseltme, yüceltme ki kendi adını Habibinin ismiyle beraber çağrıştırdı, Ona itaati kendisine itaat olarak gösterdi, melekler Ona salât etti, müminlere de, Ona salevat getirmeyi emretti, Onu ismiyle değil, hep (Resulüm), (Habibim) benzer biçimde güzel sıfatlarla andı. (Beydavî)

Cenab-ı Hak, Resulünün namını dünya ve âhirette de yükseltti. Hiçbir şehadet getiren, hiçbir namaz kılan yoktur ki, şehadet kelimesini ve Resulullah’ın kutsal adını zikretmiş olmasın. (Katâde)

Bir hadis-i şerif:
(Allahü teâlâ buyurdu ki: “Ben anıldıkça Habibim sen de benimle beraber anılmak sûretiyle şânını yükselttim.) [Ebu Ya’la, İbni Hibban]

Allahü teâlânın övdüğü Resulünün, Mevlit Kandili’nde yada başka zamanlarda övülmesinden sadece sapıklar rahatsız olur.

Peygamber efendimize dil uzatanlar
Sual: Hintli Hamidullah ve onun yolunda olanlar, Peygamber efendimizin, çeşitli bölgelere gezi ederek bu detayları öğrendiğini söyledikleri doğru mudur?
Yanıt:
Hintli Hamidullah, Fransa’da İslâm detayları profesörü etiketini almış olduğu için, İslâm âlimi sanılmaktadır. “İslâm Peygamberi” kitabında, Peygamber efendimiz için;
“Onu gene tüccar sıfatı ile Yemen’de, Bahreyn ve Umman’da görüyoruz. Kim bilir deniz yolu ile, Habeşistan’a gittiği dahi hatıra gelebilir. Tüm bu seyahatler, onun Bizans, Acem, Yemen ve Habeşistan’ın ticari, yönetimsel anane ve kanunlarını öğrenmesine yol açtı. Olgunluk yaşlarında, kırkında bu tecrübeli adam, kavmini ıslaha girişim etti” demektedir. Oysa, İslâm tarihleri, söz birliği ile diyorlar ki:
“Resulullah efendimizi, üç gün validesi, sonrasında Ebu Leheb’in cariyesi Süveybe birkaç gün emzirdi, sonrasında, iki yıl Halime Hatun emzirdi. Altı yaşlarında iken, validesi Âmine Hatun, oğlunu Medine’ye dayılarını görmeye götürdü. Bir ay kalıp, dönüşte, Ebvâ denilen yerde vefat etti. Hizmetçileri Ümm-i Eymen ile Mekke’ye gelip, büyükbabası Abdülmuttalib’in yanında kaldı. Sekiz yaşına erişince, büyükbabası vefat edip, amcası Ebû Talib’in yanında kaldı.

Dokuz yada oniki yaşlarında iken Ebû Talib, yirmi yaşlarında hazret-i Ebû Bekir ve yirmibeş yaşlarında iken, hazret-i Hatice’nin kervanı ile Şam’a gidenler içinde bulunmuş oldu. Bu yolculukların üçünde de, Busrâ denilen yere varıldıkta, orada bulunan kilisenin papazları, Bahîra ve sonrasında Nestûra, İncilde okudukları son Peygamberin alametlerini kendisinde görerek;
“Şam’a gitmeyiniz! Şam’da Yahudiler bu evladı tanır, öldürür” dediler. Bunlar da, ticaretlerini orada yapmış olup geri döndüler.

Ondört yada onyedi yaşlarında iken, Yemen’e giden amcası Zübeyr, ticareti verimli olması için, Resulullah efendimizi de birlikte götürdü. Bahreyn’e gittiğini bildiren güvenilir haber olmadığı benzer biçimde, Habeşistan’a gezi ettiğini de, Peygamberliğine inanmayanlardan başka, kimse düşünmüş değildir. Öteki seyahatlere de, kendisi ile bereketlenmek için götürülmüştü.”

Bizans’a, Acem’e, Habeş’e ve Yemen’e gidip, oralarda öğrendiklerini ortaya koyarak, kavmini ıslaha kalkıştı demek ve Resulullah efendimiz için tecrübeli adam diyerek edepsizce hareket etmek, bir Müslümanın yapacağı şey değildir.

Sual: Peygamber efendimizin, peygamber olduğu, sözleri ve tüm yaşamı ile açıkça belli değil midir?
Yanıt:
Resûlullah efendimizin kendi sözlerine Hadis-i şerif denir. Hadis-i şerifleri de öğrenmek ve muhafaza etmek için, şaşılacak bir dikkatle çalışılmıştır. Peygamber efendimizin her sözü, huzurunda bulunan Eshâb tarafınca ezberlenmiş, işitmeyenlere ve sonrasında gelenlere açıklanmıştır. Böylece, sonsuz bir denize benzeyen İlm-i hadis meydana gelmiştir. Kur’ân-ı kerimin eşi olmayan bir mucize olduğu meydanda olmakla birlikte, hazret-i Musa’nın ve hazret-i İsa’nın karışık ve karanlık tarihlere dayanarak Peygamber olduklarına inanıyorlar da, tüm yaşamı ve sözleri inceden inceye meydanda olan ve her hâli Peygamberliğine tanık olan Muhammed aleyhisselamın Peygamber olduğuna niçin inanmıyorlar? Yahudilerle Hristiyanların bu inkârlarına ve inatlarına hem şaşılır, hem de teessüf olunur.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/25/peygamber-dusmanligi/feed/ 0 5450
Resule tâbi olmak (Resule uyun emri) https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/25/resule-tabi-olmak-resule-uyun-emri/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/25/resule-tabi-olmak-resule-uyun-emri/#respond Sat, 25 May 2019 09:09:55 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5449

Sual: (Resulullah’ın emirleri değişmeyeceği için, Allahü teâlâ, “Resulüme tâbi olun” buyuruyor) deniyor. Peki, Hristiyanlık dininin insanoğlu tarafınca değiştirileceğini Tanrı bilmiyor muydu? Niye gönderdi öyleyse?
CEVAP
Elbet Allahü teâlâ, Hristiyanlığın değişeceğini biliyordu. Bilmeyen ilah olur mu? Hristiyanlık değişince, değişmeyecek olan yeni bir din gönderdi. Eğer İslamiyet de değişecek olsaydı, insanların bozulmuş dinle amel etmesine razı olmaz, yeni bir din gönderirdi. Bunun için İslamiyet’in emirleri içinde dine aykırı bir değişim aramak oldukça yanlış olur. Kur’an-ı kerimin açıklaması olan Resulullah’ın emirlerinde bir değişim yoktur. Hadis uyduranlar olmuşsa da, bu tarz şeyleri Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdığı dinin temel kitaplarına sokamamışlardır. Allahü teâlâ, (Kur’anı biz indirdik, onu koruyacak olan da biziz) buyurarak, Kur’an-ı kerimin değişmeyeceğini bildirmiştir. (Hicr 9)

Allahü teâlâ, İslamiyet’i koruyacağına yemin etti. Öteki dinleri koruyacağına söz vermedi. Söz verdiğini elbet korur. Tanrı verdiği sözden dönmez. O hâlde İslamiyet değişmez ve değiştirilemez. Resulullah’ın kutsal sözleri İslamiyet’tir. Resulullah yok sayılırsa, İslamiyet yıkılmış olur. Kısaca Resulullah’ı yok sayanların yada bid’at ehli olanların uydurdukları din yıkılmış anlama gelir. Yoksa İslâmiyet Kıyamete kadar devam edecektir. Dinine bid’at sokturmayan Ehl-i sünnet vel cemaat itikadındaki bir taife, Kıyamete kadar bulunacaktır. Bir hadis-i şerif şu mealdedir:
(Ümmetimden bir taife, Tanrı’ın talimatıyla, Kıyamete kadar hak suretiyle hareket eder.) [Buhari]

Meşhur hadis kitabı Mişkat’ta, (Ümmetimden doğru yolda olanlar, devamlı bulunur) hadis-i şerifi de gösteriyor ki, bid’at ehli, dinimizi, Kıyamete kadar asla bozamaz. Piyasada bozuk kitaplar pek çoksa da, doğru olanları da vardır. Bu tarz şeyleri hiçbir kimse yok edemez. Bunların koruyucusu da Allahü teâlâdır. (F. Bilgiler)

Demek ki Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimi koruduğu şeklinde, hadis-i şerifleri ve doğru yazılmış din kitaplarını da koruyacaktır. Böylece İslamiyet bozulmadan bir taife tarafınca Kıyamete kadar devam ettirilecektir.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/25/resule-tabi-olmak-resule-uyun-emri/feed/ 0 5449
Kelam-ı ilahi https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/25/kelam-i-ilahi/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/25/kelam-i-ilahi/#respond Sat, 25 May 2019 04:09:04 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5448

Sual: Resulullah’ın her sözü Tanrı kelamı benzer biçimde kabul edilir mi? Onun vârisi olan âlimlerin ve mürşid-i kâmillerin ictihadlarını, dinle ilgili sözlerini, açıklamalarını, Resulullah’ın sözleri benzer biçimde sağlam kabul etmek, kelam-ı ilahinin bir açıklaması olarak görmek caiz midir?
CEVAP
Resulullah’ın “sallallahü aleyhi ve sellem” din ile alakalı her sözü, Kur’ana dayanır. İctihadında yanılabilirse de, o şekilde kalmaz, Allahü teâlâ tarafınca derhal düzeltilirdi. (Beydavî – S. Ebediyye)

Bir âyeti kerime meali:
(O, kendiliğinden konuşmaz. Onun [dinle ilgili] her sözü vahye dayanır.) [Necm 3-4]

Üç hadis-i şerif:
(Cebrail aleyhisselam, Kur’anla birlikte açıklaması olan sünneti de getirmiştir.) [Darimî]

(Bana Kur’anın misli kadar daha yargı verildi.) [İ. Ahmed]

(Ben size sadece Tanrı’ın emrettiğini emreder, nehyettiğini nehyederim.) [Taberanî]

Hâşâ Resulullah’a, (Sen bizlere Kur’andan değişik söylüyorsun, yalan söylüyorsun) denir mi? Allahü teâlâ, güvenilir olmayan birini peygamber olarak gönderir mi? O hâlde, Resulünün dine ilişik her sözünün vahye dayandığına itiraz edilemez. Şu demek oluyor ki hepsi vahye dayanır.

Hadis-i kudsî, mânâsı Allahü teâlâdan, sözleri Resulullah’tan diye tanım edilir. Söz aynı değilse de, mânâ aynıdır. Örneğin, Allahü teâlâ, Resulüne, (Kuzu eti helâldir) diye bildirmişse, O da, (Dine uygun kesilen kuzu eti helâldir) diye nakletmişse, mânâ itibarıyla ikisi de aynıdır. Yalnız anlatış farkı vardır. Resulünün bildirdiği dînî hükümlerin hepsi böyledir. Onun için ister hadis-i kudsî olsun, ister öteki hadisler olsun vahiy mahsulüdür. Tanrı’ın direktifiyle Resulünün emri içinde fark görmemelidir. Resul, elçidir. Elçi, temsil etmiş olduğu zatın sözünü bildirir. Bu sözü bildirirken değişik kelimelerle açıklayabilir.

Resulullah, Allahü teâlânın kulu, elçisi, halifesi ve vekilidir. Vekil, kendisine verilen yetki bakımından aslolan gibidir. Vekile itiraz, aslolan zata itirazdır, vekili onay aslı tasdiktir. Emirlerde, vekili, asıldan ayrı görmemelidir. Bundan dolayı Allahü teâlâ, güvenilmiş olduğu kimseleri peygamber, vekil yapar. Vekil de Tanrı’ın emrini aynen bildirir.

Hadis-i şerifler, kelam-ı ilahinin başka kelimelerle açıklanmış hâlidir. Bu bakımdan Resulullah’ın sözlerini kelam-ı ilahîden ayrı kabul etmek yanlıştır. Kur’an-ı kerim okuyunca (Sadakallah-ül-azîm) dediğimiz benzer biçimde, hadislerden sonrasında da desek sövgü olmaz. Bundan dolayı Tanrı’ın sözünün doğruluğunu onay ediyoruz.

Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, iyi mi Allahü teâlâdan gelenleri ümmetine aktarmışsa, Resulullah’ın vârisleri olan Eshab-ı kiram ve Ehl-i sünnet âlimleri de, hadisleri açıklamışlardır. Bunun için Resulullah efendimiz, âlimlere uymamızı emrediyor. Eğer âlimler, dine aykırı değişik bir şey bildirecek olsalardı, bu şekilde söylemezdi. (Yalnız Kur’an-ı kerime ve bana tâbi olun!) derdi. Hâlbuki (Âlimlere uyun!) buyurmuştur. (Deylemî)

Iyi mi Resulullah, Allahü teâlânın elçisi, vekili ise, Ehl-i sünnet âlimleri de, Resulullah’ın vekilleri ve vârisleri olan güvenilen zatlardır. Beş hadis-i şerif:
(Âlimler peygamberlerin vârisidir.) [Tirmizî]

(Âlimler, yeryüzünün ışıkları, benim ve öteki enbiyanın vârisleridir.) [Ebu Nuaym]

(Âlim, Allahü teâlânın güvenilmiş olduğu kimsedir.) [Deylemi]

(Salih âlimle nebi içinde bir aşama fark vardır. O da nebilik makamıdır.) [R. Nasıhin]

(Âlimler olmasaydı, insanoğlu helak olurdu.) [İ. Maverdi, R. Münire]

Âlimler Kur’an-ı kerimde de övülüyor. Bir âyeti kerime meali:
(Verdiğimiz bu misalleri sadece âlimler anlamış olur.) [Ankebut 43]

(Hadisler Tanrı’ın kelamının açıklaması ise, niye hadislerde değişik hükümler var? Mezhepler niye farklıdır?) diyenler oluyor. Allahü teâlâ, insanların faydasına olması için, o zamandaki insanlara itikatta aynı, amelde değişik dinler göndermiştir. Şu demek oluyor ki Hazret-i Âdem’den beri gönderilmiş olduğu dinler, itikatta aynı, amelde farklıydı. Resulullah da insanların durumuna gore değişik hükümler bildirmiştir. Örneğin birine (Vücuttan kan çıkması abdesti bozar) derken, bir başkasına (Bozmaz) demiştir. Kıyamete kadar gelecek olan, her coğrafyadaki, her iklimdeki, her yaşlarındaki ümmetine kolaylık olan bu şekilde hükümler çoktur. Bunu Allahü teâlâ Peygamberine bildirmiş ki, o da ümmetine bildiriyor. Resulullah da, değişik ictihadların, değişik mezheplerin meydana gelmesini istemiş, (Âlimlerin değişik ictihadları, [mezheplere ayrılmaları] rahmettir) buyurmuştur. (Beyheki)

Bir mezhebin hükmüne uyan, Tanrı’ın ve Resulünün emrine uymuş olur. Ehl-i sünnet âlimlerinin Kur’an ve hadisten çıkardığı hükümleri, Tanrı’ın ve Resulünün emri olarak kabul etmelidir.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/25/kelam-i-ilahi/feed/ 0 5448
“İslam peygamberi” demek https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/25/islam-peygamberi-demek/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/25/islam-peygamberi-demek/#respond Fri, 24 May 2019 23:09:01 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5447

Sual: Peygamber efendimize, İslam Peygamberi demek uygun mudur?
CEVAP
Kesinlikle uygun değildir. Peygamber efendimiz, Resulullah efendimiz demelidir. Kur’an-ı kerimde mealen, (Seni âlemlere rahmet olarak gönderdim) ve (Seni tüm insanlara peygamber gönderdim) buyurulmasına karşın, Miracı ve başka olağanüstü nimetleri, tevil suretiyle inkâr eden Hamidullah ise, yazdığı kitaba, yalnız Müslümanların peygamberi bulunduğunu özetleyen İslam Peygamberi adını vermiştir. Kâfirlerin inançları böyledir, fakat Müslüman olan bu şekilde inanmaz ve bu şekilde yazmaz. İmam-ı Gazâlî hazretleri buyuruyor ki:
Peygamberlerin en yükseği, son peygamber olan Muhammed aleyhisselamdır. Yeryüzündeki dinli dinsiz her insana, her yere, her millete peygamber olarak gönderilmiştir. Tüm insanların, meleklerin ve cinlerin peygamberidir. Dünyanın her yerinde, her insanın, o yüce peygambere tâbi olması, uyması lazımdır. (Kimya-i mutluluk)

İki hadis-i şerif:
(Ben insanların tamamına peygamber olarak gönderildim.) [Buhârî]

(Her peygamber yalnız kendi kavmine geldi, ben ise tüm insanlara gönderildim.) [Müslim]

O hâlde bir Müslüman, gayrimüslimlere yaranmak isteyen Mr. Hamidullah şeklinde (İslam Peygamberi) dememeli, Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde bildirildiği şeklinde, (Tüm insanların ve cinlerin Peygamberi) demelidir.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/25/islam-peygamberi-demek/feed/ 0 5447
Seyyidlere hürmet https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/24/seyyidlere-hurmet/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/24/seyyidlere-hurmet/#respond Fri, 24 May 2019 18:08:09 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5446

Sual: Resulullahın soyundan gelenler doğrusu seyyidler ve şerifler günah işleseler de, onlara hürmet etmek gerekir mi?
CEVAP
Elbet hürmet etmek gerekir. Bir kimseyi sevenin, onun sevdiklerini, çocuklarını, torunlarını da sevmesi gerekir. Düşmanlarını ise sevmemesi gerekir. Bir kimsenin evladı, torunu yaramazlık yapsa ona kızar, hatta bir ihtimal döver, fakat başkası yan gözle baksa üzülür, çocuğuna sahiplenir, onu korur. İşte tüm seyyidler ve şerifler de Peygamber efendimizin torunlarıdır. Günah işleseler de, onlara fena davranan, hürmetsizlik eden Resulullahı üzmüş olur.

Peygamber efendimiz, (Benim evlâdımın iyilerini, Tanrı rızası için kerim tutun! Onlara hürmet edin! İyi olmayanlarına da benim hatırım için hürmet edin!) buyuruyor. Büyüklerden birinin ufak bir kızı, oyuncak bebeklerine birer isim takar. Birine de, Seyyid adını verir. Babası, bunlar put sayılır diye, oyuncak bebekleri ateşe atar. Kızı feryat eder, (Baba, onu ateşe atma, o Seyyid’dir) der. Babası, oyuncak bebek olduğundan, asla aldırmadan ateşe atar. Bu zat rüyada Resulullah efendimizi kızgın bir halde görür. (Benim Ehl-i beytime bu hürmetsizliği niye yaptın?) diye azarlar. Âlim korkuyla uyanıp tevbe ve istigfar eder. (Riyad-ün-Nasihin, Resail-i İbni Âbidin)

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/24/seyyidlere-hurmet/feed/ 0 5446
Peygamberlerin en üstünü https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/24/peygamberlerin-en-ustunu-2/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/24/peygamberlerin-en-ustunu-2/#respond Fri, 24 May 2019 13:07:18 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5445

Sual: Yazarın biri, Hazret-i İsa’nın bile bu ümmetten olmak istediğini yazınca, başka bir yazar, (Hazret-i Muhammed hazret-i İsa’dan üstün mü ki? Bekara suresinde, “Peygamberler içinde fark yapılmaz” denirken hazret-i Muhammed ve ümmeti niçin üstün olacak?) diye ona reddiye yazdı. Hangi yazarın görüşü doğrudur?
CEVAP
İkinci yazar, hocasını Peygamber sanan süper bir sapıktır. Peygamber efendimiz tüm peygamberlerden üstün olduğu şeklinde, onun ümmeti de öteki ümmetlerden üstündür. Bekara suresinin, (Tanrı’ın Resulleri içinde fark yapmayız) mealindeki 285. âyet-i kerimesi tefsirlerde, (Yahudi ve Hristiyanlar şeklinde, Peygamberlerden bazısını kabul edip, bazısını inkâr ederek fark yapmayız, hepsi de peygamberdir) demek olduğu bildiriliyor, zira Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Resullerden kimisini kimisine üstün kıldık.) [Bekara 253]

(Nebilerden bazısını bazısından üstün kıldık.) [İsra 55]

Demek ki Resullerin de, Nebilerin de birbirinden üstün olanları vardır. Peygamberlerin birbirinden üstün bulunduğunu kabul etmemek, bu iki âyet-i kerimeyi inkâr etmek olur. Her peygamber kendi milletine geldi, fakat Muhammed aleyhisselam tüm âlemlere geldi. Birkaç âyet-i kerime meali:
(Âlemlere [Cin ve insanlara, ilâhî azapla] ürkütücü [uyarıcı] olsun diye Furkan’ı [Kur’anı] kuluna [Muhammed aleyhisselama] indiren [Allah’ın şanı] ne yücedir.) [Furkan 1]

(De ki: “Ey insanoğlu! Ben, Tanrı’ın hepiniz için gönderilmiş olduğu Resulüyüm.”) [Araf 158] (Her elçi bir millete gelmişken, Muhammed aleyhisselam tüm insanlara gelmiştir.)

(Biz seni tüm insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak yolladık.) [Sebe 28]

(Biz seni âlemlere rahmet olarak yolladık.) [Enbiya 107] (Başka hangi peygamber âlemlere rahmet olarak gönderildi? Bu rahmet, yalnız insanoğlu için değil, tüm mahlûklar içindir. Hatta kâfirler bile faydalanır. Nitekim (Sen içlerinde bulunduğun sürece, Tanrı onlara [kâfirlere] azap etmez) buyuruluyor. (Enfal 33) Başka hangi peygamber için bu şekilde buyuruldu?)

Bir hadis-i şerifte de, (Beni insanların en iyisi bilmeyen kâfir olur) buyuruldu. (Hatib)

Allahü teâlâ, tüm peygamberlere (Yâ Âdem, Yâ Musa, Yâ İsa) diyerek ismiyle hitap ederken, Resulullah’a (Yâ eyyühennebiyyu, yâ eyyüherresul) kısaca (Ey Peygamberim, ey Resulüm) diye hitap ediyor. Bu hitap şekli de, Onun öteki peygamberlerden üstün bulunduğunu göstermektedir. Fatiha suresinde bildirdiği şeklinde, Allahü teâlâ Âlemlerin Rabbi’dir. Resulullah da âlemlerden üstün olduğundan, Rabbüke, Rabbike kısaca Senin Rabbin buyuruluyor. (Bekara 30, Saffat 180)

Birkaç âyet-i kerime meali:
(Rabbinin sana verdiği nimetlerle mecnun değilsin. Senin için bitmeyen, sonsuz mükâfat vardır. Normal olarak sen, en büyük terbiye üzeresin.) [Kalem 2-4] (Başka hangi Peygamber bu şekilde övülüyor?)

(Rabbin sana [çok nimet] verecek, sen de razı olacaksın!) [Duha 5] (Razı olana kadar nimet verecek. Başka hangi Peygambere bu nimetler veriliyor?)

(Tanrı ve melekleri, Nebiye salât ediyor, inanç edenler, siz de salevat getirin.) [Ahzab 56] (Başka hangi Peygambere bu makam veriliyor? Hangi peygambere Allahü teâlâ salât ediyor?)

Fetih suresinin, (Tüm dinlerden üstün kılmak suretiyle, Resulünü hidayet ve hak dinle gönderen Odur) mealindeki 28. âyeti de Resulünün getirmiş olduğu dinin ve kendisinin en üstün bulunduğunu göstermektedir.

Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Öğünmek için söylemiyorum, ben peygamberlerin efendisi, sonuncusu ve şefaat edicilerin de ilkiyim.) [Darimi]

Buhari ve öteki hadis kitaplarındaki bir hadis-i şerifte de bildirildiği şekilde, insanoğlu şefaat için Hazret-i Âdem’den itibaren tüm peygamberlere gidecekler, hepsi bir özür beyan edecek, sonunda Muhammed aleyhisselama gönderecekler. İlk şefaati Peygamber efendimiz yapmış olacaktır. En üstün olan peygamberin ümmeti de üstündür. Bir âyet-i kerime meali:
(Siz ümmetlerin en hayırlısı, insanların seçilmişisiniz.) [Âl-i İmran 110]

İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
Muhammed aleyhisselamın izinde ilerleyenlerin büyükleri, İsrail oğullarının Peygamberlerine benzetildi. [Hadis-i şerifte, (Ümmetimin âlimleri İsrail oğullarının peygamberleri gibidir) buyuruldu.] Musa aleyhisselam Onun zamanında bulunsaydı, Onun yoluna girmekten başka bir şey yapmazdı. İsa aleyhisselamın gökten ineceği ve Allahü teâlânın sevgilisine ümmet olacağı her insanın bilmiş olduğu bir şeydir. Onun ümmeti, Onun yolunda bulundukları için, ümmetlerin en iyileri oldular. (1/249)

Tevrat ve İncil’de Muhammed aleyhisselamın vasıfları, üstünlükleri bildirilmişti. Bu tarz şeyleri bilen hazret-i Musa ile hazret-i İsa, Onun ümmetinden olmak için fazlaca yalvardılar, yakarış ettiler. İsa aleyhisselamın bu duası da kabul olundu. Allahü teâlâ Onu diri olarak göğe yükseltti. Kıyamete yakın yine yeryüzüne inecek, Muhammed aleyhisselamın dinine uyacak ve onu yayacaktır. (H. L. O. İman)

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/24/peygamberlerin-en-ustunu-2/feed/ 0 5445
Resulullah efendimizin vefatı https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/24/resulullah-efendimizin-vefati/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/24/resulullah-efendimizin-vefati/#respond Fri, 24 May 2019 08:07:03 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5444

Sual: Peygamber efendimizin vefatı iyi mi oldu, bir vasiyette bulunmuş oldu mu?
CEVAP
Resulullah efendimizin, hicretin onbirinci yılı, Safer ayının yirmi yedinci günü, kutsal başı ağrımaya başladı. Kendisinden sonrasında, Ebu Bekri Sıddıkın halife seçilmesi için, vasiyet yazdıracağını bildirip kalem getirilmesini komut buyurdu. Hazret-i Abdurrahman emirlerini halletmeye giderken (Sonrasında getirirsin, şimdi dursun!) buyurdu ve mescid-i âlem minbere çıkıp Eshabına tembih verdi ve helalleşti. Sonrasında, Ebu Bekri Sıddıkın üstünlüğünü, kıymetini, kendisinden oldukça hoşnut bulunduğunu bildirdi. Birkaç gün sonrasında hastalık arttı. Ensar-ı kiram, oldukça üzüldü.

Hazret-i Abbas’ın oğlu Fadl ile Hazret-i Ali bu hâli Resulullah efendimize haber verdi. Acıma buyurarak, sıkıntıya katlanıp ve bu ikisinin koltuğuna girip yine mescid-i şerife gelip minbere çıktı. Ensara dönerek buyurdu ki:

(Ey Eshabım! Benim ölümümü düşünüp telaş ediyorsunuz. Hiçbir peygamber, ümmeti içinde sonsuz kaldı mı ki, ben de sizin aranızda sonsuz kalayım? Biliniz ki, ben Rabbime kavuşacağım. Size nasihatim olsun ki, Muhacirin büyüklerine saygı gösterin!)

Sonrasında, (Ey Muhacirler! Size de vasiyetim şudur ki, ensara iyilik edin! Onlar size iyilik etti. Evlerinde barındırdı. Geçinmeleri sıkıntılı olması durumunda, sizi kendilerinden üstün tuttular. Mallarına sizi ortak ettiler. Her kim, Ensar üstüne hakim olur ise, onları gözetsin, kusur edenleri olursa affetsin. Allahü teâlâ, bir kulunu dünyada kalmak ile, Rabbine kavuşmak içinde özgür bıraktı. O kul, Rabbine kavuşmak istedi) buyurdu.

Ebu Bekri Sıddık, bu sözün ne demek bulunduğunu anlayıp, canımız sana feda olsun ya Resulallah! diyerek ağladı. Resul-i ekrem ona, sabır ve katlanmak lazım geldiğini emretti. Kutsal gözlerinden yaş akıyordu. (Ey Eshabım! Din-i İslam yolunda sıdk ve ihlas ile malını feda eden Ebu Bekir’den oldukça razıyım. Ahiret yolunda dost edinmek elde olsaydı, onu seçerdim) buyurdu. Gene lütuf ederek söze başlayıp buyurdu ki:

(Ey muhacirler ve ey Ensar! Vakti belli olan bir şeye kavuşmak için acil etmenin faydası yoktur. Allahü teâlâ, hiçbir kulu için acil etmez. Bir kimse Allahü teâlânın kaza ve kaderini değiştirmeye, iradesinden üstün olmaya kalkışırsa, onu kahr ve perişan eder. Allahü teâlâya hile etmek, Onu aldatmak isteyenin işleri bozulup, kendi aldanır. Cennete girmek, bana kavuşmak isteyen, boş yere konuşmasın.

Ey Müslümanlar! Kâfir olmak, günah işlemek, nimetin değişmesine, rızkın azalmasına sebep olur. Eğer insanoğlu, Allahü teâlânın emirlerine itaat ederse, hükümet başkanları, amirleri, valileri onlara acıma ve şefkat eder. Fısk, fücur, taşkınlık yapar, günah işlerlerse, merhametli başkanlara kavuşamazlar.

Benim hayatım, sizin için hayırlı olduğu şeklinde, ölümüm de hayırlıdır ve rahmettir. Eğer birini haksız yere dövmüşsem yada birine kötü bir söz söylemiş isem, bana aynı şeyi yaparak hakkını alsın, birinizden haksız bir şey almışsam, geri istesin helalleşelim. Bundan dolayı, dünya cezası, ahiret cezasından pek hafiftir. Buna katlanmak daha kolaydır.)

Resulullahın ölüm hastalığı
Hastalık zamanında, ezan okundukça, mescid-i şerife çıkar ve imam olup, cemaat ile namaz kılardı. Vefatına üç gün kala, hastalığı ağırlaştı. Artık mescide çıkamadığından (Ebu Bekre açıklayın Eshabıma namaz kıldırsın) buyurdu. Ebu Bekri Sıddık, Resulullahın hayatında müslümanlara imam olarak, 17 zaman namaz kıldırdı. Cenaze işlerini Hazret-i Ali’nin yapmasını komut buyurdu. Resulullahın hastalığı ağırlaştı. Pazartesi günü Eshab-ı kiram, mescid-i şerifte saf saf olup Ebu Bekri Sıddıkın arkasında sabah namazını kılarlar iken, Fahr-i âlem mescide geldi. Kendi de Hazret-i Ebu Bekir’e uyup, arkasında namaz kıldı.

O gün öğleden ilkin, Cebrail aleyhisselam, Azrail aleyhisselamla beraber kapıya gelip içeri girdi. Azrail aleyhisselamın girmek için izin beklediğini söylemiş oldu. Resulullah efendimiz izin verdi. Azrail aleyhisselam içeri girip slm verdi. Allahü teâlânın emrini bildirdi. Resul-i ekrem, Hazret-i Cebrail’in yüzüne baktı. O da, (Ya Resulallah! Mele-i ala sizi bekliyor) dedi. Bunun üstüne (Ya Azrail! Gel, vazifeni yap) buyurdu. O da, kutsal ruhunu alıp, ala-yı illiyyine ulaştırdı.

Resul-i ekremde mevt alametleri görünce, Ümm-i Eymen hazretleri, oğlu Üsame’ye haber gönderdi. Üsame ve Ömer Faruk ve Ebu Ubeyde bu acı haberi alınca, ordudan ayrılıp, Mescid-i Nebeviye geldiler.

Hazret-i Âişe ve öteki hatunlar, ağlayınca, mescid-i şerifteki Eshab-ı kiram şaşırdı. Ne olduklarını anlayamadılar. Beyinlerinden vurulmuşa döndüler. Hazret-i Osman’ın dili tutuldu. Hazret-i Ebu Bekir, o anda evinde idi. Koşarak geldi. Derhal, hücre-i saadete girdi. Fahr-i âlemin yüzünü açtı, kutsal yüzü ve her yeri latif, nazif olarak, nur şeklinde parlıyordu. (Mematın da, yaşamın şeklinde ne güzel ya Resulallah!) diyerek, öptü. Oldukca ağladı. Mescide geldi. Şaşırmış olan Eshab-ı kirama tembih verip, ortalığı düzene koydu. Resulullah vefat edince, Eshab-ı kiramın hepsi bu derin üzüntü ile ne yapacağını şaşırdı. Üstlerine çöken acıdan, dehşetten, kiminin dili tutuldu kimisi yerinden kalkamaz, sokağa çıkamaz oldu.

Hazret-i Ali de, ayrılık ateşinden ne yapacağını şaşırmıştı. Hazret-i Ömer şaşkınlıktan eline kılıç alıp, (Kim Resulullah öldü derse, boynunu vururum) diyerek köy köy dolaşmıştı. Fena niyetli olan münafıklar bu kargaşalıktan istifadeye kalkmıştı.

Bu karışık hâli gören Ebu Bekri Sıddık mescide gidip, minbere çıkarak, (Ey Resulullahın Eshabı! Biz Allahü teâlâya kulluk ediyoruz. O hep diridir. Asla ölmez. Hiçbir vakit yok olmaz. Zümer suresinin (Ey sevgili Peygamberim! Bigün gelecek, sen normal olarak öleceksin. Onlar da normal olarak ölecektir) mealindeki otuzuncu âyetini okudu. Allahü teâlânın haber verdiği şeklinde, Resulullah efendimiz vefat etmiştir) dedi. Bu şekilde tesirli sözlerle tembih etti.

Eshab-ı kiramın şaşkınlıkları gidip, akılları başlarına geldi. Hatta Hazret-i Ömer, bu âyet-i kerimeyi işitince (Bu âyet, öyleki hatırımdan çıkmıştı ki, yeni nazil oldu sandım) buyurmuştur.

Hazret-i Ebu Bekir, münafıkların bir fesat çıkarmak suretiyle olduklarını, bir münafığı halife seçmek için toplandıklarını sezerek, cenaze işlerini Hazret-i Ali’ye bırakıp, halife seçmeyi görüşen Eshab-ı kiramın yanlarına gitti. Görüşme sonunda, oradakilerin hepsi, Hazret-i Ebu Bekri halife seçti. Resulullahın vefatının ikinci günü, Hazret-i Ali de mescide gelmiş olarak Hazret-i Ebu Bekir’e biat eyledi. Hazret-i Ebu Bekir, sözbirliği ile halife yapılmış oldu.

Hazret-i Ebu Bekir, halife seçilince, ertesi günü, mescide gelip, minbere çıkıp buyurdu ki:

Ey müslümanlar! Sizin üzerinize vali ve komut oldum. Oysa, sizin en iyiniz değilim. Eğer iyilik yaparsam bana yardım edin. Fena iş yaparsam, bana doğru yolu gösterin! Doğruluk emanettir. Yalancılık hıyanettir. Sizin zayıfınız, bence oldukça kıymetlidir. Onun hakkını kurtarırım. Kuvvetine güvenen ise, bence zayıftır. Bundan dolayı, ondan, başkasının hakkını alırım. Hiçbiriniz cihadı terk etmesin, cihadı terk edenler zelil olur. Ben Tanrı’a ve Resulüne asi olur, doğru yoldan saparsam, sizin de bana itaat etmeniz gerekmez. Kalkın, namaz kılalım! Allahü teâlâ hepinize iyilik versin! (H.S. Vesikaları)

Resulullah’ın cenaze namazı
Sual:
S. Ebediyye’de (Eshab-ı kiram, bölük bölük gelip, imamsız olarak, Resulullah’ın cenaze namazını kıldılar. Namaz, gece yarısına kadar devam etti. Gece yarısı, kabr-i şerife koydular) deniyor. Niye cemaatle kılınmadı?
CEVAP
Piyasada bu mevzuda verilen yanlış cevaplar iki türlüdür:
1- (Resulullah hayatında olduğu şeklinde, ölümünden sonrasında da, her insanın imamı olduğundan, O’nun cenaze namazında kimse imam olmadı, hepimiz namazını münferit olarak eda etti) diyenler var. Bu yanlıştır. Bundan dolayı hayatında bile, hasta olunca imamlık yapmamış, imamlığa Hazret-i Ebu Bekir’i geçirmiş ve onun arkasında namaz kılmıştır. Cenaze namazını da, Hazret-i Ebu Bekir yada başka bir zat kıldırabilirdi.

2- (Halife olmadığı için cemaatle kılınmamıştır) diyenlerin görüşleri de iki yönden yanlıştır: Birincisi, cenaze namazının cemaatle kılınması için halife olması gerekmez. İkincisi, Resulullah efendimiz defnedilmeden ilkin, ümmet başsız kalmasın diye âcilen Hazret-i Ebu Bekir halife seçilmişti. Kısaca halife vardı. Şiîler, Resulullah defnedilmeden ilkin derhal halife seçilmesini eleştiri ediyorlar. (Hazret-i Ali gasil işleriyle uğraşırken derhal halife seçtiler) diyorlar. Hâlbuki Müslümanların başsız kalmaması için acil etmek gerekirdi ve Eshab-ı kiramın tamamı da öyleki yapmış oldu. İcma olan bir işi suçlamak yanlıştır. Hazret-i Ali de gelip derhal biat etti.

Görüldüğü şeklinde hem halife vardır, hem de cenaze namazının cemaatle kılınması için halifeye gerekseme yoktur. Bugün dünyada halife yoktur diye, cenaze namazlarının münferiden kılınması gerekmez.

İşin doğrusu şudur: Hazret-i Ebu Bekir, halife seçildikten sonrasında, Resulullah efendimizin vasiyetine uyarak, münferit olarak onun cenaze namazını kıldı. Arkasından Hazret-i Ömer ve sonrasında öteki Eshab-ı kiram kıldı. Namaz gece yarısına kadar devam etti.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/24/resulullah-efendimizin-vefati/feed/ 0 5444
Vedâ Hutbesi https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/24/veda-hutbesi/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/24/veda-hutbesi/#respond Fri, 24 May 2019 03:06:02 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5443

Hamd, Allahü teâlâya mahsustur. Ona hamd eder, Ondan bağışlanmak diler ve Ona tevbe ederiz. Nefslerimizin şerlerinden ve amellerimizin günahlarından Allahü teâlâya sığınırız. Allahü teâlânın doğru yola ilettiğini saptıracak, saptırdığını da doğru yola iletecek yoktur. Şehadet ederim ki, Allahü teâlâdan başka ilah yoktur. O, birdir. Onun eşi, ortağı yoktur. Ve gene şehadet ederim ki, Muhammed [aleyhisselam] Onun kulu ve resulüdür.

Ey Tanrı’ın kulları! Size, Allahü teâlâdan korkmanızı ve Ona itaat etmenizi vasiyet ederim.

Ey insanoğlu! Sözümü iyi kulak verin! Bilmiyorum, bir ihtimal bu seneden sonrasında sizinle burada sonsuz olarak tekrar buluşamıyacağım.

Bu günleriniz iyi mi mukaddes bigün ise, bu aylarınız iyi mi mukaddes bir ay ise, bu şehriniz [Mekke] iyi mi kutsal bir kent ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da bu şekilde mukaddestir. Her türlü tecavüzden korunmuştur.

Eshabım! Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bu günkü her hâl ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonrasında eski dalâletlere dönerek de birbirinizin boynunu vurmayın! Bu vasiyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki, bildirilen kimse, burada bulunup işitenden daha iyi anlayarak muhafaza etmiş olur.

Eshabım! Kimin yanında bir emanet var ise onu sahibine versin! Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lakin borcunuzun aslını vermeniz gerekir. Ne zulmedin, ne de zulme uğrayın. Allahü teâlânın direktifiyle, faizcilik artık yasaktır. Cahiliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü, ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım faiz de Abdülmuttalib’in oğlu Abbas’ın faizidir.

Eshabım! Cahiliyet devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdülmuttalib’in torunu İyas bin Rebîa’nın kan davasıdır.

Ey insanoğlu! Harp edebilmek için haram ayların yerlerini değişiklik yapmak, küfürde fazlaca ileri gitmektir. Bu, kâfirlerin kendisiyle dalâlete düşürüldükleri bir şeydir. Bir yıl, helal olarak kabul ettikleri bir ayı, diğer yıl haram olarak duyuru ederler. Cenab-ı Hakk’ın helal ve haram kıldıklarının sayısına uydurmak için bunu yaparlar. Onlar, Allahü teâlânın haram kıldığını helal, helal kıldığını da haram ederler. Elbet süre, Allahü teâlânın yarattığı gündeki biçim ve nizamına dönmüştür.

Ey insanoğlu! Bugün şeytan, artık bu beldenizde, ebediyen, kendisine tapılmasından ümidini kesmiştir. Fakat, sizin önemsiz gördüğünüz şeylerde, kendisine itaat devam edecek, bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakının!

Ey insanoğlu! Hanımefendilerin haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allahü teâlâdan korkmanızı vasiyet ederim. Siz, bayanları, Allahü teâlânın emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allahü teâlâ adına söz vererek helal edindiniz. Sizin hanımefendiler üstünde hakkınız; onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin hanımefendiler üstündeki hakkınız; onların, yatağınızı asla hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evlerinize almamalarıdır. Eğer gelmesine müsaade etmediğiniz bir kimseyi evinize alırlarsa, Tanrı, size onları bundan sakındırmanıza izin vermiştir.

Hanımefendilerin da sizin üzerinizdeki hakları vardır. Meşru bir halde, meşru örf ve âdete bakılırsa her türlü yiyecek ve giyeceklerini temin etmeniz gerekir.

Size öyleki bir şey bırakıyorum ki, ona sımsıkı sarıldıkça yanlış yola sapmazsınız. 0 da, Tanrı’ın Kitabı ve Resulünün Sünneti’dir.

Ey müminler! Sözümü iyi kulak verin ve iyi muhafaza edin! Müslüman, Müslümanın kardeşidir ve böylece tüm Müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ilişik herhangi bir hakka saldırı, başkasına helal değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisi vermiş olsun.

Eshabım! Nefsinize (kendinize) de zulmetmeyiniz. Kendinizin de üzerinizde hakkı vardır.

Ey insanoğlu! Allahü teâlâ her hak sahibine hakkını vermiştir.

Ey insanoğlu! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem’in çocuklarısınız. Âdem ise topraktandır. Tanrı katında en kıymetliniz, takvası fazlaca olan Müslümandır. Arabın Arap olmayana bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük sadece takva iledir.

Sakat siyah bir köle başınıza âmir olarak atama edilse, sizi Tanrı’ın kitabı ile yönetim ederse, onu kulak verin ve itaat edin.

Suçlu kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba, oğlunun suçu üstüne, oğlu da babasının suçu üstüne suçlanamaz.

Ey insanoğlu! Dikkat ediniz! Şu dört şeyi kesinlikle yapmamalısınız:
1- Tanrı’a hiçbir şeyi ortak koşmayın.
2- Tanrı’ın haram kıldığı canı, haksız yere öldürmeyin.
3- Zina etmeyin.
4- Hırsızlık yapmayın.

Lâ ilahe illallah, Muhammedün resulullah
deyinceye [yani Müslüman oluncaya] kadar insanlarla cihad etmek suretiyle emrolundum. Onlar bunu söyledikleri süre kanlarını ve mallarını korumuş olurlar. Hesapları ise Allahü teâlâya aittir.

Ey insanoğlu! Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?

Eshab-ı kiram; (Allahü teâlânın dinini bildiri ettin. Vazifeni yerine getirdin. Bizlere vasiyet ve nasihatte bulundun, diye şehadet ederiz) dediler.

Bunun üstüne Resul-i ekrem sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz, kutsal şehadet parmağını kaldırarak cemaat üstüne çevirip indirdiler ve; (Şâhid ol yâ Rab! Şâhid ol yâ Rab! Şâhid ol yâ Rab!) dediler.

Veda hutbesi ve vehhabiler
Sual:
Veda hutbesinde, (Şeytan, artık bu beldenizde, ebediyen, kendisine tapılmasından ümidini kesmiştir) deniyor. Burada, kutsal beldelerde, kâfirler, egemenlik kurmaz mı denmek isteniyor?
CEVAP
Bu hadis-i şerifin şerhlerinde, Mekke ve civarında, artık puta tapma şeklinde küfre dönülmeyeceği, kısaca orada, eskiden tapılan putlara, geri dönüş olmayacağı, şeklinde açıklanmıştır. O hadis-i şerifin tamamı şöyledir:

(Şeytan, artık bu beldenizde, ebediyen, kendisine tapılmasından ümidini kesmiştir. Fakat, sizin önemsiz gördüğünüz şeylerde, kendisine itaat devam edecek, bu da onu memnun edecektir.) [Müslim, Tirmizi]

Burada, (Şeytana itaat edenler olacak, bu da, onu memnun edecek) deniyor. Bir de, “önemsiz şeylerde” denmiyor, “sizin önemsiz gördüğünüz şeylerde” deniyor. Bu da, şeytana itaat edilecek hususların mühim bulunduğunu gösterir. Doğrusu, şeytana itaat edenler, onun hilesine düşüp, kendilerini Müslüman zannedecekler, yakarma yapacaklar, fakat itikatlarının bozukluğu yüzünden helak olacaklardır. Vehhabiler, Vehhabi olmayan Müslümanlara, müşrik kısaca kâfir diyerek, şeytanı memnun etmeye devam edecekledir.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/24/veda-hutbesi/feed/ 0 5443
Kitab-ı mukaddeste Ahmed ismi https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/24/kitab-i-mukaddeste-ahmed-ismi/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/24/kitab-i-mukaddeste-ahmed-ismi/#respond Thu, 23 May 2019 22:04:58 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5442

Sual: Peygamber efendimizin isminin, mukaddes kitaplar dedikleri Tevrat ve İncil’de geçmiş olduğu, Kur’anı kerimde bildirilmiş midir?
CEVAP
Evet, bildirilmiştir. Allahü teâlâ, tüm din kitaplarında, (bir son Peygamberin geleceğini) ve bu son Peygamberin insanları en doğru yola, hidayet yoluna koyacağını beyan etmiştir. Bu ifade, hem Tevrat’ta, hem de birçok değiştirmelere karşın, İncillerde vardır. Şu şekilde ki, Yuhanna İncilinin 16. babının 12. ve 13. âyetlerinde, (Benim size söyleyeceğim pek oldukca şeyler vardır, fakat siz hemen hemen bunlara tahammül edemezsiniz. O geldiği vakit, sizi her gerçeğe ulaştıracaktır) denilerek Muhammed aleyhisselamın geleceği bildirilmiştir.

Barnabas İncilinin 72, 96, 136, 163. kısımlarında, Hazret-i İsa havarilerine, (Bir son Peygamber gelecek, ismi Ahmed olacak, o gelinceye kadar bozulacak olan İncili yeniden düzeltecek ve yeni bir kitap getirecektir) söylediği bildirilmektedir. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:
(Meryem oğlu İsa, “Ey İsrail oğulları! Ben size Tanrı’ın peygamberiyim. Tevrat’ın tasdikçisi ve benden sonrasında gelecek bir peygamberin müjdecisi olarak geldim ki, o peygamberin ismi [Muhammed ismiyle aynı manada olan] Ahmed’dir” demişti. Sadece o resul, kendilerine burhanla [vesikalarla, delillerle, mucizelerle] geldiği vakit, bu apaçık büyüdür, sihirdir dediler.) [Saf 6]

Bir hadis-i şerifte de buyuruluyor ki:
(Habeşistan’a giden Eshab-ı kirama, Necaşi dedi ki: Görür benzer biçimde bilirim ki, Muhammed aleyhisselam Tanrı’ın peygamberidir. O normal olarak İsa aleyhisselâmın müjdelediği insandır. Eğer hükümdarlık sebebiyle halkın işini yüklenmemiş olsaydım, normal olarak ona gider, onun ayakkabılarını taşırdım.) [Ebu Davud]

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/24/kitab-i-mukaddeste-ahmed-ismi/feed/ 0 5442
Bu zat kimdir? https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/23/bu-zat-kimdir/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/23/bu-zat-kimdir/#respond Thu, 23 May 2019 16:59:26 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5441

Evini süpürür, koyununu sağar, ayakkabısının söküğünü diker, çamaşırını yamar. Hizmetçisiyle beraber yiyecek yer, onun işine yardım eder. Çarşıdan, pazardan öteberi alıp eve getirir. Fakirle, zenginle, büyükle, küçükle karşılaşınca, ilkin slm verir. Tokalaşmak için, elini ilkin uzatır. Irk ve renk ayrımı yapmaz. Her kim olursa olsun, çağırılan yere gider.

Güzel huyludur, iyilik etmeyi sever. Hep beraberce iyi geçinir. Güler yüzlü, tatlı sözlüdür. Söylerken gülmez. Mütevazıdır. Kederli görünür. Heybetlidir, şu demek oluyor ki saygı ve ciddiyet hâsıl eder. Nazik ve cömerttir. İsraf etmez. Her insana acıma eder. Kimseden bir şey beklemez.

Hizmetçisi, (10 yıl hizmet ettim. Bir kere bana öf demedi. Şunu niçin bu şekilde yaptın diye sormadı) diyor. Kâfirlerin yok olması için yakarış etmesi istenildiği süre. (Ben, lânet etmek için değil, her insana iyilik etmek için yakarış ederim) der.

Bir şey istendiğinde yok demez. Bir yaşlanmış hanım, kızını ona gönderir. (Namaz kılmak için örtünecek elbisem yok, bir elbise gönder) diye yalvarır. Onun da o anda başka elbisesi olmadığından gömleğini çıkarıp verir. Namaz vakti erişince, elbisesiz mescide gidemez. O gün damadı gelip, (Bugün 8 lira ödünç almıştım. Bunun yarısını size vereyim. Kendinize gömlek alın) der.

Çarşıya çıkıp, 2 lirayla bir gömlek satın alır. Geri kalan 2 lirayla yiyecek almaya giderken görür ki, bir âmâ, (Tanrı rızası için bana kim bir gömlek verir?) der. Almış olduğu gömleği bu âmâya verir. Âmâ, gömleği alınca, misk benzer biçimde güzel koku duyar. Bunu kimin verdiğini anlamış olur, şundan dolayı onun bir kere giydirilmiş olduğu her şey, eskise de misk benzer biçimde güzel kokar. Âmâ yakarış edip, (Ya Rabbi, bu gömlek hürmetine, gözlerimi aç) der. İki gözü derhal açılır. 1 lirayla bir gömlek satın alır. 1 lirayla da yiyecek satın almaya giderken, bir hizmetçi kızın ağladığını görür. Niçin ağladığını sorar. (Bir Yahudi’nin hizmetçisiyim. Bana 1 lira verdi. Bununla bir şişe ve yağ satın al dedi. Alıp gelirken elimden düştü, hem şişe, hem de yağ gitti) der, son 1 lirayı da çocuğa verir. (Bununla şişe ve yağ al, evine götür) der. Kızcağız, (Eve geç kaldığım için, Yahudi beni döver diye korkuyorum) der. (Korkma! Seninle beraber gelir, gerekeni söylerim) der.

Eve gelip, kapıyı çalarlar. Yahudi kapıyı açınca şaşırıp kalır. Kapıda Yahudi’ye olanları anlatıp, kıza bir şey dememesi için ricada bulunur. Yahudi, (Binlerce insanoğlunun baş tacı olan, binlerce aslanın, emrini yapmak için beklediği ey büyük zat! Bir hizmetçi kız için, benim benzer biçimde bir fakirin kapısını şereflendirdin. Bu kızı senin şerefine azat ettim. Bana İslam’ı öğret, derhal Müslüman olayım) der. Yahudi’ye Müslümanlığı öğretir. O da Müslüman olur. Evine girip çoluk çocuğuna anlatır. Hepsi Müslüman olurlar.

Bunlar, hep onun güzel huylarının bereketiyle olur. O, âlemlere rahmettir.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/23/bu-zat-kimdir/feed/ 0 5441