3 Boyutlu Camiler – Cennetin Bahçesi https://www.cennetinbahcesi.com Dini Paylaşım Sitesi Sun, 08 Nov 2015 11:52:41 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.0.9 110917297 Hz Süleyman Camii https://www.cennetinbahcesi.com/2015/11/08/hz-suleyman-camii/ https://www.cennetinbahcesi.com/2015/11/08/hz-suleyman-camii/#respond Sun, 08 Nov 2015 11:52:41 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=1001  

 

Hz. Süleyman Camii, Nisanoğlu Ebul Kasım tarafından 1155-1169 yılları arasında yaptırılmıştır. Cami bitişiğinde Osmanlılar döneminde yapılan Halid Bin Velid’in oğlu Süleyman ile Diyarbakır’ın Araplar tarafından alınışı sırasında şehit düşen diğer sahabelerin yattığı Meşhed bulunmaktadır.

Diyarbakır’ın fethi sırasında şehit olan Halid Bin Velid’in oğlu Süleyman dahil 27 sahabe bu bölgede, 13 sahabe ise surların farklı bir yerinde şehit oldu. Yaralanan Sultan Sasa’nın da 6 ay sonra şehit olmasıyla birlikte bölgeye toplam 41 sahabe defnedildi. Diyarbakır’da mezar yerleri kesin olarak bilinen 30 sahabenin 27’sinin kabri bu camidedir. 27 şehit sahabenin kabirleri Türkiye’nin her yerinden ziyaretçi akınına uğramaktadır.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2015/11/08/hz-suleyman-camii/feed/ 0 1001
Hacı Yusuf (yeni) Camii https://www.cennetinbahcesi.com/2015/11/08/haci-yusuf-yeni-camii/ https://www.cennetinbahcesi.com/2015/11/08/haci-yusuf-yeni-camii/#respond Sun, 08 Nov 2015 11:49:38 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=997

 

 

Malatya’nın tam merkezinde bulunan, 2005 senesinin son aylarında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce başlatılan “restoremsi” çalışmaları biten ve Malatya Belediyesi’nce başlatılan “çevre düzenlemesi” çalışmaları halen devam etmekte olan Yeni Cami, oldukca ilginç bazı konulara da sahne olmuştur.

Bugünkü cami, Malatyalılar’ın, “Büyük Zelzele” diye andıkları, 3 Mart 1894 günü meydana gelen depremde yıkılan ve büyük hasar gören “Hacı Yusuf Camii”nin yerine bu tarihten sonra yapılmaya başlanılmış; halkın yardımı ve Sultan II. Abdülhamit’in maddi katkısıyla, inşaatı devam ettirilmiştir. Araya giren çeşitli sebeblerden dolayı inşaat süresi uzamış, caminin yapımını tamamlamak ancak 1913’de mümkün olmuştur.

Yerine yapıldığı caminin eski minaresine yakın olan minaresinin yapımı esnasında hıristiyan bir ustanın düşerek ölmesi, caminin inşası ile ilgili hatıraların başında yeralmaktadır. Bu olaydan sonra, ustanın düştüğü minareye müftülükçe “15 gün hapis cezası” verildiği Kemal Tahir’in, Malatya Cezaevi’nde mahpus iken yazdığı ve Malatya’yı konu alan “Namuscular” isimli eserinin birinci baskısının 310’uncu sayfasında yazılıdır. Caminin ismi burada “Ulu Cami” olarak geçmektedir.

Şu anda, şerefeden yukarısı olmayan minarenin 1843 tarihli (Hicri 1258) kitabesinden anlaşıldığına göre, Hacı Yusuf Camisi’nin yapımı, Eskimalatya’nın terkinden ve bugünkü il merkezinin kuruluşundan 4 yıl sonraya rastlamaktadır.

Cami ve minarelerinin kendine has mimari özellikleri vardır. Bu özellikler, ayrı bir araştırma konusu olacak kadar da geniştir. Minare alemlerinin üzerine oturtulduğu minare alem görüntüsündeki külah üst taşları bazı depremler esnasında düşmüş, yeniden yapılarak yerlerine konulmuştur.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2015/11/08/haci-yusuf-yeni-camii/feed/ 0 997
Adana Sabancı Merkez Camii https://www.cennetinbahcesi.com/2015/11/08/adana-sabanci-merkez-camii/ https://www.cennetinbahcesi.com/2015/11/08/adana-sabanci-merkez-camii/#respond Sun, 08 Nov 2015 09:25:34 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=986

 

Sabancı Merkez Camii, Adana’nın Reşatbey semtinde, Merkez Park’ın güneyinde ve Seyhan Nehri’nin batı kıyısında yer alan cami. 1998 yılında hizmete açılmıştır. 32 metre çaplı ana kubbesi vardır. Caminin proje mimarı Necip Dinç’tir.

20.000 kişilik cami (açık alanın düzenlenmesiyle 28.000 kişi), son cemaat mahaliyle birlikte 6600 metrekareye yayılmıştır; 9 fil ayağı üzerine oturur. Klasik Osmanlı mimarisi tarzında yapılmıştır. Genel görünüm olarak Sultan Ahmet Camii’ne, plan ve iç mekân olarak Selimiye Camii’ne benzer.

4 yarım-kubbe, 5 kubbe, 6 minaresi vardır; bunlar 4 halife ve 4 mezhebe, İslam’ın 5 şartına, imanın 6 şartına karşılık gelmektedir. 32 metre çaplı ana kubbe 32 farza, avludaki 28 kubbe Kur’an’da adı geçen 28 peygambere, ana kubbedeki 40 pencere Hz.Muhammed / Muhammed bin Abdullah’in peygamber olduğu yaşa ve 40 rekat namaza, 99 metrelik 4 minare Allah’ın 99 güzel ismine karşılık gelir.

Caminin temeli 13 Aralık 1988’de atılmıştır. 65 bin metrekarelik arsası Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından Türkiye Diyanet Vakfı’na devredilmiş; halkın bağışları ile caminin %50’si tamamlanmıştır. Geri kalan %50, Hacı Sabancı ve onun ölümünden sonra Sabancı ailesi tarafından karşılanmış; bu nedenle başlangıçta Merkez Camii olması düşünülen adı Sabancı Merkez Camii halini almıştır.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2015/11/08/adana-sabanci-merkez-camii/feed/ 0 986
Hatay Sarımiye (suveyka) Camii https://www.cennetinbahcesi.com/2015/11/08/hatay-sarimiye-suveyka-camii/ https://www.cennetinbahcesi.com/2015/11/08/hatay-sarimiye-suveyka-camii/#respond Sun, 08 Nov 2015 09:21:31 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=977

 

Antakya’nın hakkında çok fazla bilgi bulunmayan camiierinden biridir. Avlu girişinde yer alan yazıtına göre 1131 H./ 1719M. yılında Sarımı Hacı Halıl tarafından yeniden tamir ettirilmiştir. Yazıtının tam metni şöyledir:

“Şükür ta’mir-i cami hüsn-ü mukadder Olub bin yüz otuz birde mükerrer ilahı Sarımı Hacı Halil’den KabOI kıloldu itmamı müyesser” (1131 Hicri)’

Yazıtta adı geçen Sarımı Hacı Halil’in kim olduğu hakkında bilgi edinilememiştir. Sarımı sözcüğünün Arapça’da ‘keskin kılıç” anlamına geldiği bilinmektedir. Hacı Halıl’in lakabına göre “güç sahibi, otoriter” bir kişi ya da aile mensubu olduğu düşünülebilir. Caminin günümüzde Sermaye Camii olarak adlandırılması, Sarımıye’nin halk arasında zamanla farklı telafuz edildiği biçiminde açıklanabilir. Antakyalılar arasında, 19. yüzyılda yaşanan depremden sonra caminin onarımının halk arasında toplanan paralarla gerçekleştirildiği, bu paranın onarıma “sermaye” olduğu söylenmekteyse de gerçekliği olmadığı açıktır2.

Sarımıye Camii’nin bir de medresesinin bulunduğu bilinmektedir. 1903 tarihli Sal name-i Maarif-i Umumiye’ye göre (s.463) anılan tarihte medresenin müderrisi Ahmed Efendi olup, 15 öğrencisi bulunmaktadır3 Sarımıye Medresesi’nin Halefzade Süreyya Bey’in belediye başkanlığı döneminde gerçekleştirilen bugünkü Kurtuluş Caddesi’nin açılması çalışmaları esnasında yolda kaldığından yıktırıldığı düşünülebilir. 1929 yılında çalışmaları başlayan o dönemdeki adıyla “Yeniyol”un
Antakya’nın Antik dönemden beri önemli bir ulaşım aksı olan hattı takip ettiği bilinmektedir. Roma döneminde faalolan bu yolun zamanla daraldığı, üzerine yapılan binalarla organik bir yola dönüştüğü kaynaklarda belirtilmektedir4 1935 yılında açılan yeni yolun inşası esnasında pek çok yapıyla birlikte Sarımıye Medresesi’nin de yıktırıldığı anlaşılmaktadır. Nitekim, bugün camiye ait olan ve yapının doğusunda yer alan betonarme dükkanıarın bu medresenin bulunduğu yerde inşa edildikleri söylenmektedir. Cami gibi medrese ile ilgili bilgiler de kısıtlıdır. Kentin yaşlılarından kentin kadısının bir dönem medresenin üst katında oturduğunun söylendiği öğrenilmektedir. Son dönemlerinde alt katında bir boyacının barındığı söylenilenler arasındadır5. Caminin Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce sürdürülen restorasyonu 2003 yılında tamamlanmış ve ibadete açılmıştır. Bu onarıma ait ikinci bir yazıt bina üzerinde yer almaktadır.
Bu restorasyon kapsamında yapının Kurtuluş Caddesi’nden algılanmasının engelleyen birtakım niteliksiz dükkanın da yıktırıldığı bilinmektedir.

Günümüzde cami, kareye yakın planlı, kesme taş duvarlı bir harimden oluşmakta, harime, batısında yer alan kapıdan girilmektedir. Bina, ahşap beşi k çatılı, kiremit üst örtülüdür. Çatı, harimi iki sahına dönüştüren taş kemerleri birbirine bağlayan ayaklarla taşınmaktadır. Kıble cephesinde mihrap poligonal bir kütle olarak dışa taşmaktadır.
Mihrabın bir yanında üç, diğer yanında iki pencere yer almaktadır. Söz konusu pencerelerin üstlerinde geleneksel Antakya evlerinde görmeye alışık olduğumuz türde tepe pencereleri ikinci bir dizi oluşturmaktadır. Caminin genel yapısı itibariyle geleneksel Antakya evlerini andıran bir yapıya sahip olduğu söylenebilir.

Caminin kesme taş minaresi, yapıdan kopuk olarak avlunun güneyinde tek başına yer almaktadır. Minarenin kürsüsü tonoz biçimde düzenlenerek, altından geçilerek avluya ulaşılması sağlamakta, çaminin avlu giriş kapısı işlevini görmektedir. Minare, sanat tarihi açısından Sarımıye Camii’nin en önemli unsurudur. Minarenin altında yer alan
ahşap giriş kapısı derin bir niş içerisine alınmış, nişin iki yanına taş sekiler yerleştirilmiştir. Kapının üzerinde yer alan yazıtı çevreleyen kemer alnı dekoratif yaprak dizileriyle süslenmiştir. Dekoratif diziler minarenin pabuç bölümünde ve pabuçtan silindirik gövdeye geçişlerde de kullanılmıştır. Minarenin sokak ile birleştiği köşede pah oluşturulmuş, bu pahın tepe bölümü mukarnaslarla süslenmiştir. Kapı nişinin iki yanındaki taş sekilerin üzerinde de aynı mukarnaslardan oluşan birer dizi yer almaktadır.

Minarenin şerefe altı üst üste çemberler oluşturan mukarnas ve küçük kemer dizileri ile süslenmiştir. Şerefe bölümü ve üstündeki külah ahşaptır. Şerefe korkuluğunun üzeri ahşap dekoratif kemerlerle çevrelenmiştir. Üzeri geniş bir saçaktan sonra piramidal külah ile sonlanmaktadır.

Caminin avlu duvarları son onarımda inşa edilmiş olup, tarihi değere sahip değildir. Onarım kapsamında avlunun taş kaplamaları da yenilenmiş ve avluya yakışmayan yeni bir tuvalet kütlesi eklenmiştir.

Antakya’nın yeterince tanınmayan bu camisi, gerçekte kenti e ilgili pek çok yayında ve posterde minaresi ile yer almaktadır. Katolik Kilisesi’nin avlusundan çekilen pek çok fotoğrafta Sarımıye minaresi ile Kilisenin çan kulesi aynı karede yer almakta, ancak, pek az insan bu minarenin hangi camiye ait olduğunu ve diğer özelliklerini merak etmektedir. Minarenin girişinde yer alan Türkçe yazıt ise, kanımca Hatay’ın kime ait olduğu konusunda şüpheleri olanlara en açık cevabı vermektedir.

Kaynak:Hatay Aylık Kültür  ve    Keşif Dergisi

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2015/11/08/hatay-sarimiye-suveyka-camii/feed/ 0 977
Bursa Ulu Camii https://www.cennetinbahcesi.com/2015/11/08/bursa-ulu-camii/ https://www.cennetinbahcesi.com/2015/11/08/bursa-ulu-camii/#respond Sun, 08 Nov 2015 08:28:39 +0000 http://www.cennetinbahcesi.com/?p=957

2215 metrekare alan kaplayan Ulu Cami, her biri dörder kubbeli 5 bölümden oluşur. Hemen hemen eşit büyüklükteki 20 kubbesinin ortasındaki kubbe açık olarak yapılmıştır. Telle örtülü bu orta kubbeden giren yağmur damlaları havuzda toplanır, ışık ise camiyi aydınlatırdı. Günümüzde kubbe camekanla kaplı olduğunda yağmur suyu toplama işlevini kaybetmiş ama aydınlatma görevi devam etmektedir.

Ortadaki kubbenin altında havuzlu, 18 köşeli bir şadırvan bulunur. Ulu Cami’nin özelliklerinden birisi olan şadırvanın yapılma nedeni şöyle hikaye edilir: Cami yapımı için arazi istimlak edilirken, şadırvanın bulunduğu yerdeki toprak parçasının sahibi olan hanım, arazisini satmak istememiş ve arazi zorla alınmış. Ancak daha sonra, zorla alınan yerde namaz kılınmaz düşüncesiyle o yere şadırvan yapılmıştır. Şadırvanın 65 metrekareden ibaret olduğu düşünüldüğünde doğruluğu şüpheli bir hikayedir.

İçindeki şadırvan ve duvarlarında yer alan dev boyutlardaki yazılar , Ulu Cami’nin kendine özgü özellikleridir. Günümüzde Ulu Cami’de 21 hattat tarafından yapılmış 45 levha, 87 duvar yazısı bulunmaktadır.

Ulu Cami’nin Devaklı Abdülaziz oğlu Mehmet tarafından yapılan taç kapısı, sert ceviz ağacından hiç çivi kullanılmadan yapılmış minberindeki ağaç işçiliği birer şaheserdir. Minber, kainatı temsil eder. Üzerine güneş sistemi kabartma bir formla işlenmiştir. Gezegenler, güneşe uzaklıkları ve büyüklüklerinin oranları doğru olarak yerleştirilmiştir.

Hutbe’nin sağ tarafında yüksekçe bir yere asılan siyah örtü, Kabe kapısının örtüsüdür. Mısır Seferi’nden sonra halife olan Yavuz Sultan Selim, Mekke’de onarıma girişmiş, bu arada Kabe’nin örtüsünü İstanbul’dan gönderilen yeni örtü ile değiştirmiştir. Yavuz, eski örtüyü ise Bursa’ya getirtip Ulu Cami’ye hediye etmiş ve kendi elleri ile taşıyıp asmıştır. Saf altın iplik ile üzerine ayetler işlenmiş bu örtü, yüzyıllar boyu kararmadan kalmıştır ;ancak yapılan bazı hatalı restorasyonlar sonucu caminin rutubet alması üzerine işlemeleri dökülmüş olduğundan günümüzde ayetler ancak parlak ışık altında görülebilir.

Namaz kılma alanı bakımından Türk tarihinde yapılan en büyük camidir. (Süleymaniye, Sultanahmet gibi diğer büyük camilerin büyüklüğü duvarlarla çevrili avluları ile birliktedir. Ulu Cami ise alçak tavanlı, çok kubbeli ve sütunlu olduğu için daha küçük olduğu izlenimi verir ama gerçekte namaz kılma alanı en büyük camidir.)

 

Ulu Cami, kimi din adamlarınca İslam’ın 5. en yüksek mertebesindeki ibadethane olarak kabul edilmiştir. (İslam’da en yüksek mertebeli cami, Mekke’deki Mescid-i Haram, diğerleri Medine’deki Mescid-i Nebevi, Kudüs’teki Mescid-i Aksa, Şam’daki Emeviye Camii’dir. Beşincilik kimilerine göre Anadolu’da inşa edilen ilk cami olan Diyarbakır’daki Ulu Cami’ye aittir; ancak Emir Sultan, Akşemsettin, Molla Gürani gibi din adamlarının konuşmalarına göre beşincilik metresi Bursa’daki Ulu Cami’nindir.) Ulu Cami’nin kutsallığı, yapıldığı devirde din adamlarının ve evliyalarının gösterdiği ilgiden gelir (Yapılmasını teklif eden Emir Sultan; ilk namazı kıldıran Somuncu Baba; ilk cemaati Emir Sultan, Molla Fenârî, Yıldırım; ilk imamı Süleyman Çelebi; müezzinlerinden birisi Üftade)

Cami yapımı sırasında işçileri sürekli güldürerek yapımı geciktiren demirci ustası Kambur Bali Çelebi (Karagöz)’ün Yıldırım Bayezıd tarafından öldürtüldüğü çok sık tekrarlanan bir hikayedir.


]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2015/11/08/bursa-ulu-camii/feed/ 0 957